BABANZADE AHMET NAÝM (1872–1934)Þubat 17, 2007
Yazar: Hadi Ensar CEYLAN
Osmanlýnýn son döneminde yaþamýþ olan âlim, mütefekkir, mütercim Babanzade Ahmet Naim’i bu kifayetsiz yerde, haddimiz olmayarak ele almaya çalýþacaðýz. Maksadýmýz bilhassa Müslüman gençlere örnek teþkil edecek bu ilmi þahsiyeti, bir ufuk seyri içerisinde anlatmaktýr. Allah bizi muradýmýza erdirsin ve çalýþmamýzý hayýrlý eylesin.
Öncelikle merhumun hayatýný kýsaca öðrenelim:
1872 yýlýnda Baðdat’ta doðdu. Babasý son asrýn tanýnmýþ ilim ve idare adamlarýndan Mustafa Zihni Paþa’dýr. Tahsiline Baðdat’ta baþlayan Ahmet Naim, Baðdat rüþtiyesinin orta kýsmýný bitirdikten sonra Ýstanbul’a geldi. Galatasaray Sultanisi ve Mülkiye Mektebi’nde okudu. Bir ara Hariciye Nezareti Tercüme Kalemi’nde çalýþtýktan sonra Maarif Nezareti Yüksek Tedrisat Müdürlüðüne getirildi. (1911–1912) Galatasaray Sultanisi’nde Arapça okuttu.(1912–1914) Maarif Nezareti Telif ve Tercüme odasý üyeliðinde bulundu (1914–1915); bu görevini Darülfünun’un laðvedilmesine kadar (1933) aralýksýz sürdürdü. Bu tarihte üniversite yeniden kurulurken açýkta býrakýldý.
Bu deðerli þahsiyet Ýstanbul’da 13 Aðustos Pazartesi günü öðle namazýnýn ikinci rekâtýnda Allah’a en yakýn olduðu anda, secdedeyken Cenab-ý Hakk’ýn rahmetine kavuþtu. Kabri Edirnekapý mezarlýðýnda Mehmet Akif Ersoy ve Muallim Cevdet’in yanýndadýr.
Babanzade Ahmet Naim orta boylu, kýsa ve az sakallý, çenelerine doðru sakalý kýtça, tatarýmsý simalý, tatlý bakýþlý, bazen durgunca, çok kere yumuþak edalý, samimi, alçakgönüllü bir zat idi.
Milli þairimiz Mehmet Akif Ersoy ashabtan sonra en sevdiði kiþi olan Babanzade’yi: “Kuvvetli bir iman ve seciye sahibi, inandýðýna sonuna kadar sadýk, riyasýz halis bir Müslüman… Kaba sofuluktan arî salâbet… Edebiyat ve musikiden zevk alýr. Hoþ sohbet, bulunduðu mecliste meþrebine muarýz adamlar olsa da onlara tatlý tatlý konuþur, zarif nüktelerle meclise þetaret verir… Soðukkanlýlýðýný muhafaza eder, hissiyatýna maðlup olmaz. El-hâsýl: bir insan-ý kâmil.” olarak görürdü. Yine Akif Babanzade’nin güvenilirliðine iþaret ederek þöyle söylemiþtir: “ Hamdi ( Elmalýlý Hamdi Yazýr) ve Naim, bunlar sika’dandýr, ne derlerse öyledir, sözleri senet teþkil eder.” Ahmet Naim erbab-ý ilim ve irfanla temasý pek severdi. Sormasan malumatýný söylemeyen ve dinlemesini bilen bir insandý.
Ýlmi derecesi çok yüksek, ilmiyle amel eden ve amelinde halis olan bir âlimdi. Medrese tahsili görmediðinden kendi kendini yetiþtirmiþtir. Arapçasý, Farsçasý ve Fransýzcasý mükemmeldi. Doðu ve Batý kültürünü tam manasýyla hazmetmiþ bir insandý. Mithat Cemal onun hakkýnda þöyle diyor: “Baþý iki kýsýmda: Þark, Garb. Ýkisi birbirine karýþmayarak yan yana duruyordu. Ve Naim’i Avrupa’nýn filozoflarý deðiþtiremediler. Bu filozoflara Naim þaþýlacak kudretle nüfuz ediyordu; fakat bu filozoflar þaþýlacak acizle Naim’e nüfuz edemiyorlardý.”
Ahmet Naim büyük bir felsefeciydi. Ünlü Fransýz filozoflarýndan George Fonsgrive’in bir eserini “Ýlmü’n Nefs” adýyla Türkçeye çevirmiþtir. Bu eserle 1900 felsefi terime karþýlýk bulan müellifimiz, devrin ilim erbabý tarafýndan takdirle karþýlanmýþtýr. Muallim Cevdet Babanzade hakkýnda yazdýðý eserde bu tercümeden övgüyle bahseder; “Yunan ýstýlahlarýna Arapça karþýlýk bulmakta çok isabet gösteren Huneyn bin Ýshak, Sabit bin Kure gibi Abbasiler döneminin parlak mütercimleri yanýnda on bir asýr sonra Türk topraklarýnýn yetiþtirdiði meþhur riyaziyeci Ýshak Hoca’yý zikretmek ne kadar doðruysa, felsefi ýstýlahlarda da Ahmet Naim’i tanýmak ve onu Türk dilinde ikinci bir Huneyn olmak üzere kaydetmek son derece isabetlidir.”
Babanzade’nin ilmi þahsiyetini ön plana çýkaran diðer bir yönü de usta bir muhaddis oluþudur. Ahmet Naim’in bu yönü, Ýslam âlimlerinin çoðunun Kuran-ý Kerim’den sonra en önemli kaynak diye nitelendirdiði Sahih-i Buhari’nin Tecrid-i Sarih Tercümesi’ne yazdýðý mukaddimede ortaya çýkýyor. Yazdýðý 500 sayfalýk bu mukaddime, son derece önemli ve oldukça geniþ bir hadis usulü kitabýdýr. Merhum bu eþsiz mukaddimeden sonra Tecrid-i Sarih’in iki cildini daha tercüme etmiþtir. Maalesef bu muazzam eseri tamamlayamadan ömrü tamamlandý. Daha sonra bu tercümeye Prof. Dr. Kamil Miras devam etmiþ ve bitirmiþtir.
Siyasi anlamda “Ýttihad-i Ýslam” fikrini savunan Ahmet Naim Ýslam kardeþliðine zarar veren asabiyye fikrine doyurucu açýklamalar getirmiþtir. Asabiyye fikrini yorumlayarak dini açýdan kabih görülen anlayýþ ve müstahsen görülen anlayýþlarý birbirinden ayýrmýþtýr. Bununla beraber Türkçülük cereyanlarýna Türk olmadýðý için cephe aldýðý ileri sürülen Ahmet Naim, Ýslam birliði açýsýndan sakýncalý bulduðu Arap Ýttihat Kulübü’nün isim ve kuruluþunu da tenkit etmiþtir. Kavmiyet ve cinsiyet davasý gütmeyi Ýslam’ýn varlýðý için kanser kadar tehlikeli bulmuþ, bunu “yabancý bir bid’at”, “Frenk hastalýðý” olarak nitelendirmiþtir. Ve bu hususta Ýslam’da Davay-ý Kavmiyet adýnda mühim bir eser yazmýþtýr.
Babanzade Ahmet Naim yeri doldurulamayacak yüksek bir þahsiyet idi. Onun ölümü Ýslam coðrafyasýnda büyük bir kayýp oldu. Nitekim kadim dostu Mehmet Akif onun ölümünden sonra þunlarý söylemiþtir: “Bizim biçare Naim’in aniden vefatý beni çok sarstý. Evim barkým yýkýlmýþ da ben altýnda kalmýþým sandým. Bu zavallý þark öyle kýymetli vücutlarý bundan sonra çok zor yetiþtirir. Bilemiyorum, hükümet hesabýna tercüme etmekte olduðu Tecrid-i Buhari son bulmuþ muydu? Ýnþallah nakýs kalmamýþtýr. Çünkü öyle bir tercüme baþka hiçbir babayiðidin harcý deðil.” Bir secde anýnda vefat eden Ahmet Naim’in ölümü dostlarýný ve sevenlerini derinden sarstý. Yine çok yakýn bir dostu olan ve kendisinden Fransýzca dersi alan Elmalýlý Hamdi Yazýr onun ölümüne, yazdýðý þiirde þöyle yanmaktadýr: “Secdeden gitti Hüda’ya Naim.”
Ýnþallah Babanzade Ahmet Naim’i bir nebze olsa da tanýtabilmiþizdir. Allah bu deðerli ilim adamýnýn himmetine bizleri nail eylesin ve böylesine mümtaz þahsiyetleri örnek alarak izlerinden yürümeyi nasip etsin.
Yazýmý Babanzade’nin aziz dostu Mehmet Akif’in, Babanzade daha hayattayken kendisine ithaf etmek istediði ama Safahat’a direk aldýðý Secde adlý þiirin son bölümüyle bitirmek istiyorum:
“Kýyýlmaz lakin Allah’ým bu gaþyolmuþ yatan vecde…Býrak, “hilkat”le olsun varlýðým yek-pare bir secde!”