Sessiz geminin hiayesinin aþagýda anladýtldýgý gibi oldugunu sessiz gazetelerden aldýgýmýz duyumu paylaþmak istedim ancak ne kadar dogru oldugunu þahitlerin isbat etmesi vya anlatmasý gerekecek amma olay kahramalarýnýn çogu hayatta degil
Nazým Hikmet'in annesiyle Yahya Kemal arasýndaki aþký farkettiði an...
Celile Hikmet resimleri ile olduðu kadar güzelliði ile de tüm Ýstanbul’un diline destan bir kadýndý... Ýstanbul sosyetesinin en çok konuþulan kadýnlarý arasýndaydý...
1900 yýlýnda bu dillere destan güzellik, Osmanlý’nýn meþhur valilerinden Nazým Paþa’nýn oðlu Hikmet Bey ile evlendi...
Türk þiirinin dünya çapýndaki en önemli ismi olan Nazým Hikmet de bu beraberlikten doðacaktý...
1916’ya gelindiðinde Celile Haným‘la eþi Hikmet Bey arasýnda þiddetli bir geçimsizlik baþladý...
***
O günlerde Yahya Kemal, Bahriye’de okuyan genç Nazým Hikmet’in þiir hocasý olarak eve gelip gitmeye baþlamýþtý...
Nazým Hikmet’in annesi Celile Haným’la, Yahya Kemal arasýnda filizlenen aþk kýsa bir süre sonra Celile Haným’ýn anlaþamadýðý eþinden boþanmasýyla sonuçlandý...
Tutkuyla, ateþle, kýskançlýklarla dolu tarihin sayfalarýnýn arasýna gizlenen aþk baþlýyordu...
O aþkýn aktörleri sadece Celile Haným ve ünlü þair Yahya Kemal deðildi...
Nazým Hikmet, Necip Fazýl hatta Celile’nin yeðeni Oktay Rýfat’ýn, yani Türk þiir dünyasýnýn bütün ustalarýnýn bir tarafýndan dahil olduklarý bir aþktý o...
***
Heybeliada’da okuyan genç Bahriyeli Nazým, hafta sonlarý okuldan çýkar annesinin yanýna gelirdi...
Yahya Kemal o günlerde genç birer Bahriyeli olan Nazým Hikmet ve Necip Fazýl’ýn bulunduðu öðrenci grubuna þiir dersleri verirdi...
Yahya Kemal hafta sonlarý “Genç Nazým Hikmet’e Türkçe ile þiir dersleri” verirken, Ýstanbul’un en güzel kadýnlarýndan olan, ressam Celile Haným’la yakýnlaþtý...
Nazým’a verdiði derslerden arta kalan zamanlarda Celile Haným ile Yahya Kemal sanat ve edebiyatla baþlayan uzun sohbetlere baþlamýþlardý...
Bir süre sonra bu iliþkinin kokusu Nazým’ýn ve Necip Fazýl’ýn öðrencisi olduðu Bahriye mektebinde duyuldu...
***
Dedikodularýn ayyuka çýkmasý üzerine Yahya Kemal bir süre okula gelmedi...
Geldiðinde karþýsýna öðrencisi Necip Fazýl çýkacaktý...
Hocasý olan Yahya Kemal’e þöyle dedi:
“Hocam, kibrit suyu içerek intihara kalkýþtýðýnýzý duyduk... Sýnýfýn bu durumdan duyduðu derin üzüntüyü size söylemek isterim...”
Hocasýna yönelik bu alaycý, ironik, dalga geçen tutum bir Deniz Harp Okulu öðrencisi Bahriyeli için kabul edilmez bir davranýþtý...
Necip Fazýl “Bu aþk iliþkisini alaycý bir þekilde ima eden” sözleri nedeniyle “Kodes” adý verilen tahta dolabýn içinde cezaya gönderildi okulda...
***
Ne ki bu Fransýzcayý ana dili gibi konuþan, piyano çalan, natürmort resimler yapan dünyalar güzeli, sanatçý genç kadýn Celile ile Yahya Kemal’in aþký alevinden bir þey kaybetmiyordu...
“HOCAM OLARAK GÝRDÝÐÝNÝZ BU EVE BABAM OLARAK...”
Olayý genç Nazým Hikmet de fark etmiþti...
Necip Fazýl’dan sonra bir gün Yahya Kemal’in siyah pardösüsünün cebine bir not býraktý...
Kâðýtta Yahya Kemal’e hitaben þöyle yazýyordu:
“Hocam olarak girdiðiniz bu eve babam olarak giremezsiniz...”
Bu not üzerine ünlü þair, tedirgin oldu...
Bir süre Celile Haným’ýn evine gelmedi...
Genç Nazým’la karþýlaþmaktan çekindi...
Celile Haným ise Yahya Kemal yüzünden kocasýndan boþanmýþ, bütün Ýstanbul’un kulaktan kulaða dedikodusunu yaptýðý bir aþka “evet” demiþti...
Artýk evlenmek istiyordu...
Yahya Kemal bir taraftan kadýný deliler gibi kýskanýyor, diðer yandan bu eviliðe yanaþmýyordu...
***
Aþkýný dile getirdiði olay inanýlmazdý:
“1916 yýlýndan 1919 yýlýna kadar bir kadýna deli gibi aþýk oldum...
Bu kadýn yazýn adada otururdu...
Ben de orada idim...
Deli divane olmuþtum...
Sonbahar’da Niþantaþý’ndaki evini düzenlemek için Ýstanbul’a inerdi...
1916 Sonbaharý’nda yine Ýstanbul’a iniyordu...
Ben müthiþ muzdariptim...
Artýk vapur giderken iskeleden mendil sallamalar, aðlamalar...
O gidinceye kadar Ada dopdolu idi...
Gider gitmez benim için boþalýverirdi...
Tam o günlerde Berlin Büyükelçisi Hakký Paþa Ýstanbul’a dönecek lafý çýktý...
Hakký Paþa, benimkinin uzaktan akrabasý oluyordu ve Ýstanbul’a geldiðinde geceler düzenler, Ýstanbul’un bütün güzel kadýnlarýný çaðýrýrdý...
Benimki de oralara gidecek diye içim burkuluyordu...
Hatta kendisine bu endiþemi söylemiþtim...
Gitmeyeceðine yemin etmiþti...
Bir gece Ada Oteli’nde otururken, yandaki iki kiþinin ‘Berlin Büyükelçisi bu gece davet veriyor... Ýstanbul’daki bütün güzel kadýnlar davetli’ lafýný ettiklerini duydum...
Müthiþ bir acýyla yerimden kalktým...***
Ýskeleye doðru gittim... Son vapur çoktan kalkmýþtý...
Sert bir lodos esiyordu... Deniz karmakarýþýktý, ancak ne olursa olsun, sandalla Maltepe’ye geçmeye karar verdim...
Sandalcýlara gittim, yanaþmýyorlardý...
Çok para verince biri ikna oldu...
Açýldýk, bir süre sonra lodos büsbütün arttý...
Denizde çalkalanýp duruyorduk... Sandalcý bana küfretmeye baþlamýþtý...
Ölmek üzereydik, ama ben sadece sevgilimin katýldýðý geceyi düþünerek müthiþ bir kýskançlýk duyuyor ve bir an önce orada olmak istiyordum...
Sýrýlsýklam Maltepe’ye gelebildik...
Hemen bir kahvehaneye gidip, araba bulmaya çalýþtým...
Yoktu...
Bunun üzerine Maltepe’den Bostancý’ya yürümeye karar verdim...
Tren yoluna çýkarak koþmaya baþladým...
Maltepe-Bostancý arasýnýn bu kadar uzun olduðunu o zamana kadar fark etmemiþtim...”
“Kan ter içinde Bostancý’ya geldim...***
Vakit hayli geçti...
Karakola gittim. ‘Bana bir araba bulunuz hastam var’ dedim...
Aradýlar taradýlar birini buldular..
Yine bir sürü para verdim...
Arabayla yola koyuldum...
Kadýköy, oradan Üsküdar... Karþýya geçtim. Doðru Niþantaþý!.. Sevgilimin oturduðu apartmanýn kapýcýsý ahbabýmdý. Penceresini vurarak onu uyandýrdým. ‘Benimki evde mi’ diye sordum?
Adam halime bakýp þaþýrdý: ‘Evde, bu akþam çýkmadý!’ dedi, ‘Ne diyorsun diye baðýrdým?’ Bütün katettiðim mesafe sanki baþýma yýkýlmýþtý. Eve kaçta geldiðini araþtýrttým...
Sözüne inanamýyordum. ‘Çýk bir bak! Evde mi?’ diye adamý zorladým...
Adam çarnaçar çýktý. Bir münasebetle hizmetçisine sormuþ uyuyor! demiþ... Geldi haber verdi... Sanki dünyalar benim oldu...
Apartmanýn karþýsýnda bir arabacý meyhanesi vardý. Orada sabaha kadar içtim...
Sabahleyin, doðru eve çýktým... Benim halim berbat. Toz toprak içinde olduðumu görünce þaþýrdý ve hemen anladý... Sarmaþdolaþ olduk...”
***
Yahya Kemal deli gibi aþýktý, ama evlenmekten hayatý boyunca korkmuþtu...
Belki, böylesi bir kadýna hiçbir zaman sahip olamayacaðýný bilmekten, belki o beraberlikte ters bir olaydan ürkmekten, belki de genç Nazým Hikmet’ten ve etraf ne der diye ürkmekten?..
O günlerde Celile Haným, Yahya Kemal’e bir mektup yazdý, þöyle diyordu:
“Bugün Pazar belki gelirsin diye üç vapurunu pencerede bekledim...
Gelmedin mahzun oldum...
Verdiðin konferansa gelmedim, kalabalýktýr memnun olmazsýn diye, fakat hep aklým sende idi...
Çok çok göreceðim geldi...
Beni niye aramadýn...
Sana gücendim canýmýn içi, pek göreceðim geldi... Ben o günden beri yani Salý gününden beri evdeyim, dikiþ dikiyorum... Evimiz için çalýþýyorum...”
Hiçbir zaman o evlilik olmadý...
Yahya Kemal hep kaçtý o evlilikten ve beraberlikten...
NAZIM HÝKMET’E YARDIM ETMEDÝ...
Uzun yýllar geçti bu olayýn üzerinden...
Nazým Hikmet büyük bir þair olmuþtu...
Sosyalistti...
Dönemin iktidarý tarafýndan hapislerde süründürülüyordu...
Celile artýk yaþlanmýþtý...
O güzelliðinden eser kalmamýþ üstüne üstlük kör olmuþtu...
Oðlunun hapislerden kurtulmasý için Galata Köprüsü’nde açlýk grevine baþlamýþtý o görmeyen gözleriyle anne yüreði...
Tuhaf bir rastlantý sonucu, Celile açlýk grevi yaparken, Yahya Kemal Galata Köprüsü’nden geçiyordu...
Büyük aþkýný gördü...
Ama yanýna gitmedi...
Bir zamanlar “Hocam olarak girdiðin eve babam olarak girmeni istemiyorum” diyen genç Nazým Hikmet’in kurtulmasý için kör gözlerle açlýk grevi yapan Celile’ye destek imzasýný vermedi...
Hýzla uzaklaþtý oradan...
***
Öldüðünde evraklarýnýn arasýndan içinde kurumuþ iki yaprak bulunan bir zarf çýktý Yahya Kemal’in...
Þöyle yazýyordu:
“Bu zarfýn içindeki hatýra, 19 Aðustos 1930’da Sirkeci garýnda gece saat 10’da veda ettiðim aziz bir kadýnýn göðsündeki çiçektendir... Koparýp verdiði bu iki yapraðý daima muhafaza edeceðim...”
Celile muhtemelen bu aþkýn devam etmeyeceðini anladýðý gece Paris’e giderken, Sirkeci Garý’nda vermiþti Yahya Kemal’e göðsünde duran o iki yapraklý çiçeði...
SESSÝZ GEMÝ...
Yahya Kemal’in Sessiz Gemi’si “hep ölüme yazýlmýþ bir þiir olarak” bilinir...
Oysa demir alýp bu limandan kalkan gemi...
Sallanmaz o kalkýþta ne mendil ne de bir kol dizeleri...
Yahya Kemal’in hayatýndaki en büyük aþký olan Celile’sinin Ada’dan gemiyle Ýstanbul’a uzaklaþýþý esnasýnda yaþadýðý çaresizliði anlatýr...
Ölümdür elbette Sessiz Gemi’nin konusu...
Ama aþkta aranan ölümdür ve Celile’nin ardýndan ada limanýnda bakakalan Yahya Kemal’den esintiler içerir...
“Artýk demir almak günü gelmiþse zamandan...***
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...
Hiç yolcusu yokmuþ gibi sessizce alýr yol...
Sallanmaz o kalkýþta ne mendil ne de bir kol...
Rýhtýmda kalanlar bu seyahatten elemli...
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli...
Biçare gönüller!.. Ne giden son gemidir bu...
Hicranlý hayatýn ne de son matemidir bu...
Dünyada sevilmiþ ve seven nafile bekler...
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler...
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden...
Birçok seneler geçti dönen yok seferinden...”