Eski Ramazanlarý yaþayanlar bilirler. Heleki Temmuz aylarýnda oruç tutmak zorunda kalanlar.
Akþam bu saatler oldumu yani ikindi namazýndan sonra, ilçede hoþ bir telaþ baþlardý iftar için. Kimi küncülü ekmek yaptýrmak için çýraklarý fýrýnlara salarken, kimiside allah rahmet eylesin Þerbetçi Fayýk amcanýn þerbetini almak için sýraya girerdi. Kuyruklar öyle olurdu ki belediyenin önünden iþbankasýný geçene kadar uzardý.
Bu hoþ telaþenin içerisinde bir kýsým hemþerim vardý ki su doldurmak için Daþbaþ daðýna giderlerdi. Orada bir pýnar varmýþ, suyu kireçsiz ve hafifmiþ. Bidonlar dolusu su doldururur getirilir ve konu komþuya daðýtýlýrdý.
Ýftar sofralarýnda abartýsýz bir külek buzlu su, bir kova þerbet ve en az o kadar da ayran bulunurdu. Þiþeyi veya suyunu alan balkona taðaya çýkar ezaný beklerdi. Mübarek müezzinde kimsenin vebaline girmemek için bir dakika geç de okuyunca iþte o anlar yýl gelirdi adama
Neyse ezanla birlikte sular kafaya dikilir, daha ezan duasýný, fatihayý kim bekleyeksu biter bitmez þerbetler lokur lokur dikilir yine kafaya... Ýþte ondan sonra etrafýna bakmaya baþlarsýn sofrada kim var diye
yemekler usul usul tabaklara konurken, ayran kovasýda yarýlanmýþtýr zaten. Kadýnlarýmýz, annelerimiz habire hizmetle meþgullerdir, sanki onlar oruç tutmamýþ gibi...
Bu mübarek Ramazan arefesinde hoþ bir hatýra geldi 30 yýl sonra aklýma ve sizlerle paylaþayým istedim.
Ramzanýnýz mübarek olsun.