-Ya ben seni anlamýyorum.
-Niçin anlamýyorsun?
-Þu memlekette girmediðin bahçe, ürününü almadýðýn tarla, bedduasýný almadýðýn çiftçi kalmadý.
-Allah aþkýna baþlama yine.
-Bak bir de “Allah aþkýna” diyorsun. Hem bu kadar kul hakký yiyorsun bir de namaz kýlýyorsun, bence boþuna…
-Niye boþuna olsun ki?
Evet yaptýðým hýrsýzlýk doðru deðil ama namaz kýlmam niçin yanlýþ olsun?
Veya Allah niçin kabul etmesin? Sonra siz Allah’ýn iþine niçin karýþýyorsunuz?
-Gel istersen Müftü’ye gidelim.
-Gidelim.
-Haydi gidelim.
…
Tartýþma iki kiþi arasýnda idi ama cemaat kalabalýktý. Hep birden kalkarak müftülüðün yolunu tuttular. Hiçbiri müftülüðün nerede olduðunu bilmiyordu. Sadece mahallesini biliyorlardý. Az yürüdükten sonra karþýlarýna çýkan tanýdýk bir hacý amcaya sordular.
Hacý Mehmed onlarý tanýyordu. Hiç birinin camiyle cemaatle ve de müftülükle alakasý yoktu.
-Müftülük mü dediniz?
Cevap biraz sitem doluydu:
-Elbette müftülüðü soruyoruz hacý amca. Meyhaneyle kumarhanenin yolunu zaten biliyoruz.
-Müftülük, caminin hemen arkasýndaki sokakta. Ýki katlý, yeþil renkli bir bina.
Ýçlerinden biri sýrýttý:
-Öyle ya, yeþil… Bunlarýn rengi zaten…
Gurubun lideri olan Þimþek Hasan’ýn, adamýna yan yan bakmasý ile sözü aðzýnda yarým kaldý.
-Sen Müslüman deðil misin sersem?
-Pardon aðam, kusura bakma.
…
Þimþek Hasan önde, diðerleri arkada müftülüðün merdiveninde týrmandýlar. Kendilerini zaman tünelinde, geriye doðru giden insanlar gibi hissetti bazýlarý. Tuhaf bir tedirginlik, meraklý bir tavýr, biraz yabancýlýk, biraz yerlilik karýþýmý duygular içinde kendilerini müftünün odasýnýn önünde buldular.
-Selamün aleyküm Hocam!
-Ve aleyküm selam, buyurun hoþ geldiniz.
Müftü Bey alýþýktý her gün, deðiþik sosyal, siyasal ve ekonomik yapýdan insanlarýn geliþine. Bu yüzden gelen misafirlerin aksine çok rahat ve mütebessim idi.
Þimþek Hasan meseleye hemen girdi.
-Müftü Efendi, biz arkadaþlarla bir konuyu tartýþtýk ama bir karara varamadýk. Ýsmi lazým deðil bir tanýdýðýmýz, hem namaz kýlýyor hem de hýrsýzlýk yapýyor. Bu kiþinin kýldýðý namaz kabul olur mu olmaz mý? Hýrsýzlýk yaptýðý için namazý terk etmesi gerekir mi, gerekmez mi?
Müftü Efendi arkasýna yaslanýp, biraz düþündükten sonra konuþtu:
-Bahsettiðiniz o þahsýn hýrsýzlýk yapmasý büyük bir kul hakkýdýr. Çok büyük bir vebalin, günahýn altýna giriyor. Ancak namaz meselesi ise farklý bir meseledir. Bir kiþi hýrsýzlýk yapýyor diye namazýný terk edemez. Kimin kýldýðý namazýn kabul edildiðini de biz bilemeyiz. Hem Kur'an-ý Kerim’de Yüce Rabbimiz; “Þüphesiz ki namaz, insaný ahlaksýzlýk ve münkerden men eder.” Buyuruyor. Biz dua ve temenni edelim ki, o arkadaþýmýz, evine haram lokma götürmesin.
Gelen çaylarýn eþliðinde, güzel bir sohbet yapýldý ve herkes memnun ayrýldý.
Çýkýþta konuþan Yarma Sinan, aslýnda herkesin ruh haline tercüman oldu.
-Ya müftü de bizim gibi adammýþ, ne de güzel konuþuyordu.
…
Þimþek Hasan müftüye söylememiþti ama bahsettiði þahýs kendisiydi.
Namazýný hiç aksatmýyor bu arada hýrsýzlýk iþini de sürdürüyordu. Bunu bir geçim vesilesi, bir meslek olarak görüyordu.
…
Þimþek Hasan bir ikindi üzeri, daha önce gözüne kestirdiði bir fýstýk bahçesine gitmek üzere yola çýktý.
Kendince memleketin en güzel atýna bindi, boþ çuvallarý heybeye koydu ve yola revan oldu.
Çok geçmeden iþe baþlamýþtý bile. Her hýrsýz gibi yakalanmamak için çok hýzlý hareket ediyor, fakat bunu yaparken aðaçlara bir zarar vermemeye de özen gösteriyor, fýstýklarýn saða sola saçýlarak israf olmamasýna (?) da dikkat ediyordu.
Dört çuvalýn üçünü doldurmuþtu ki ezan okundu. Bir an için namaz kýlmakla, çuvalý doldurmak arasýnda kararsýz kaldý. Bitinceye kadar hem ezaný dinledi hem de kararýný verdi.
Namazý kýlýp öyle devam edecekti. Aslýda bu büyük bir riskti. Ya tarla sahibi gelip kendisini yakalasa veya tanýdýk biri onu bu halde görse çok mahcup olurdu.
Ama kararýný verdi, namazýný kýlacaktý. Burada olmasa evde yine kýlacaktý ama o þimdi kýlmak istiyordu. Ve bir aðacýn altýnda bulunan küpten abdest alarak namaza baþladý.
…
Fakat bu namaz kendisine çok farklý gelmiþti.
Namaz boyunca Allah’a teslimiyet, emrine itaat duygusu ile fýstýk sahibine yakalanmak, mahcubiyet ve yaptýðý iþin yanlýþlýðýný hissederek bir tuhaf oldu.
Kendi haline þaþtý, üzüldü.
Namaz sonrasý ellerini açýp Rabbine açýk yüreklilikle seslendi:
-Ey Allah’ým!
Ben beþ para etmez bir adamýn tekiyim. Adam bile deðilim.
Adam olsam baþkasýnýn malýna göz dikmem.
Adam olsam senin emrine isyan etmem.
Adam olsam beni yakalayacaklar diye korkmam.
Adam olsam, adam gibi davranýrdým…
…
O günden sonra Þimþek Hasan’ý bir daha tarlada bahçede gören olmadý.
Hatýrladýðý kadarýyla kimin malýný çalmýþsa, helallik diledi. Birkaç kiþi hariç hepsi de hakkýný helal etti.
Kazancýný da helal etti Þimþek Hasan.
Bir tarla sahibiyle ortakçýlýk yaparak çiftçiliðe baþladý.
Bir gün, mahalle imamýnýn verdiði bir hadis kitabýný okurken, kendisini sabaha kadar uyutmayan ve salâvat getirten þu hadisi þerifte çakýldý kaldý:
“Ebu Hureyre anlatýyor: Bir adam gelip Resulullah (sav)’a þöyle dedi:
-Falan kiþi, gece namazý kýlýyor, sabah olunca hýrsýzlýk yapýyor.
Þöyle buyurdular:
-Mutlaka o yaptýðý güzel amel, onu hýrsýzlýktan alýkoyacaktýr. (Müsned, Bezzar-2270)”
Þimþek Hasan hem hadisi okuyor hem de tekrarlýyordu:
-Ey Allah’ýn Resulü! Sen hep doðruydun, bu sözünde de doðrusun.
Sana sonsuz salât ve selam olsun.***