Her zaman olduðu gibi bu sabah da güne Türk medyasýný okumakla baþladým.Hangi gazete,hangi köþe yazarý neler yazmýþ,gündemi nasýl okumuþ ve nasýl anlatmaya çalýþmýþ.Ahmet Altan’ýn çýplak dilini,bir yere ait olmayan, insana ait evrensel dilini her zaman olduðu gibi severek okudum.Ertuðrul Özkök’ün herkese þirin gelecek tarzda yazdýðý ve büyük nisbette de haklý olduðu ’29 Ekim’de Ankara’ yazýsý ilgimi çekti.Gazeteleri tararken,bir anda okurken de sýkýldýðým Mehmet Yýlmaz’ýn baþlýðý ilgimi çekti.Baþlýk; “Bu insanlarýn hepsi Ergenekoncu deðil ya” þeklindeydi.
Gündemin “Kuru-Islak” imza ile çalkalandýðý,Cumhuriyet bayramýnýn kutlandýðý ve Silivri’de son 2-3 günde yeni bir geliþmenin olmadýðý bir zeminde Ergenekon ile ilgili yazý ilgimi çekti ve okumaya baþladým.Okudukça içim burkuldu.Tek kelime ile,affýnýza sýðýnarak söylüyorum; “Yuh olsun sana” dedim içimden.Yuh ki ne yuh!
Evvelki gün kutlanan Cumhuriyet bayramý coþkusu için bakýn Mehmet Yýlmaz bey ne diyor;
“CUMHURÝYET Bayramý gecesi Bodrum’da olmanýzý ve sokaklardaki havayý teneffüs etmenizi isterdim.
Ertesi gün gazetelere bakarken fark ettim ki Bodrum’daki halk kutlamalarýnýn benzerleri, ülkemizin birçok yerinde tekrarlanmýþ.
Benim çocukluðumda bu kutlamalar böyle olmazdý. Gençliðimde de halkýn bu kadar coþkulu kutlamalar yaptýðýna tanýk olmadým.
Demek ki Türkiye’de halkýn önemli bir bölümünde, cumhuriyet deðerlerinin tehlike altýnda olduðuna iliþkin bir inanç oluþmuþ. Bir yandan ülkenin parçalanacaðý kaygýsý, diðer yandan laik yaþam biçiminin tehdit altýnda olduðu inancý buna yol açýyor.
Ve bir þeyi daha gösteriyor: Baþbakan, seçimden sonra verdiði “Herkesin baþbakaný olacaðým” sözünü tutmayý baþaramamýþ, böyle bir inancý kitlelere verememiþ.
Ben Baþbakan’ýn yerinde olsam geriye döner, yaptýðým hatalarýn neler olduðunu anlamaya çalýþýrdým.
Sokaklara dökülenlerin hepsini “Ergenekoncudur” diyerek içeriye týkmaya olanak yok çünkü! Bu tablo Türkiye’nin bütünlüðü için, en az Türk-Kürt meselesi kadar derin bir fay hattýnýn varlýðýný ortaya koyuyor.
Bu fay hattýnýn kýrýlmasýný önleyecek, gerilimin azalmasýna yönelik adýmlarý atacak olan da herhalde Baþbakan’dan baþkasý deðil. Bu ülkeyi giderek yönetilemez hale getirecek bu fay hattýnýn varlýðýný korumasý, her þeyden önce ülkeyi yönetme sorumluluðunu üstlenenleri rahatsýz etmeli.
Durumun bir de benim gibi memlekette çok gezenler açýsýndan bir sonucu var. Dün akþam bir arkadaþým bunu “duygusal yo-yo” diye tanýmladý. Ülkenin bir yöresinde “Bu ülkeye bir þey olmaz, yaþam biçimimizi kimse tehdit edemez” duygusuna kapýlýyorsunuz, bir baþka yöresinde “Eyvah, bu iþ çoktan bitmiþ” duygusuna.
Türkiye çok ciddi bir ayrýþma sürecinin içinde gibi görünüyor.
Bunu demokrasi içinde kalarak çözmek zorundayýz.”
Þimdi akl-I selim ile düþünmeye baþlayalým;
Son yýllarda meydana gelen coþku,hatta sayýn Özkök’ün bugünkü yazýsýnda Köþk’ü daha sýcak bulmasý ile ilgili kanaati,Ordu’nun son afiþinde kullandýðý baþörtülü bir hanýmefendinin bayraðýn arkasýndaki belli-belirsiz fotoðrafý,Türkiye’de belirgin hale gelen normalleþme ve kaynaþma ortamý…Mehmet Yýlmaz gibi insanlar maalesef anlamakta güçlük çekiyor,dahasý anlamak istmiyorlar.Hatta anladýðý halde o meþum ve tebarüz eden manipülatif reflekslerinden bir türlü kurtulamýyorlar.
Özellikle sayýn Yýlmaz’ýn þu cümlelerini nasýl anlamalýyýz?
“Demek ki Türkiye’de halkýn önemli bir bölümünde, cumhuriyet deðerlerinin tehlike altýnda olduðuna iliþkin bir inanç oluþmuþ. Bir yandan ülkenin parçalanacaðý kaygýsý, diðer yandan laik yaþam biçiminin tehdit altýnda olduðu inancý buna yol açýyor.”
Ýnsaf edin sayýn Yýlmaz(lar) insaf edin! Kim kimin yaþamýna müdahele ediyor ve kim hangi deðerleri tehdit ediyor.Tehdit,parçalanma,yaþam biçimi kaygýsý…hepsi ama hepsi inanýn sizin evhamlarýnýz.
Bu coþkuyu sayýn Yýlmaz’ýn bilinçli bir þekilde çarpýttýðýný düþünüyorum.Bu coþku son 7 yýldýr özellikle mevcut iktidarýn siyasal iradesini ortaya koymasý ile oluþan,Cumhuriyet ve rejim karþýtlarý gibi takdim edilen ama aslýnda hiç öyle olmamaýþ ve de olmayan kesimlerin de coþkuya iþtirakleri ile katlanarak büyümektedir.Bu bir normalleþmedir.Bu özlenen bir ortamdýr.Yani Ergenekon’la falan irtibatlandýrýlacak,manipüle edilecek,tarzda bir zemin deðildir.Hem Sayýn Oktay Ekþi’nin “PKK militanlarý ile Mahmur kampý maðdurlarý” nýn geldiði zaman yazdýðý ‘Ergenkon sanýklarýnýn yargýlanma biçimleri…” ne verdiðim cevabýn aynýsýný size de söylemeliyim;
Bu durum yani ülkenin normalleþmesi,askerin normalleþmesi,hukuksuzluðun hukuk tarafýndan takibi…v.b. müsbet geliþmeler,sizin Ergenekon’u aklamaya çalýþmanýzdan öte,Ergenkon denilen yapýlanmanýn içeride olmasý ile oluþan bir normalleþme ortamýdýr.O yapýlanmanýn kahramanlarý! daha önce yaptýklarý icraatler ile aramýzda bulunsalardý, ortaya yine çirkin görüntüler çýkacaktý.Örneðin cebinde islami bir gazetenin manþetinin de göründüðü bir mizansenle ya bir Atatürk büstü kýrýlacak veya tezgahlanan bir oyunla bir hoca,alim bozuntusuna cumhuriyetin küfür v.b. olduðuna dair sohbetler yaptýrýlacak ve sonra araþtýrmacý gazeteciler kanalý ile TV kanallarýnda gösterilecekti.Týpký dün yapýlan tezgahlar gibi.Müslüm Gündüz,Fadime,Aczimendi,Hizbullah…v.b. Yýllardýr tertiplenen tezgah bu deðil miydi sayýn Yýlmaz?! O halde bu coþku ile gerçekten de þaibeli olduðu netleþen Ergenekon yapýlanmasýný nasýl te’lif edebiliyorsunuz?
Sayýn Nilüfer Göle’nin “Modern Mahrem” ini bilmem okudunuz mu?Orada iþlenen ana tema; hem mhremiyetini korumak hem de modren dünyayý anlamak ve kendini bu dünya içinde inþaa etmek…Aslýnda son yýllarda Þubat soðuðundan sonra esen bahar meltemi de bu olsa gerek.