1986 yýlýnda Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýnca “Bir ihtiyaca Binaen ”baþlatýlan “Camiler Haftasý” 2003 yýlýndan bu yana da “Camiler ve Din Görevlileri Haftasý” olarak 1-7 Ekim tarihleri arasýnda çeþitli etkinliklerle kutlanmaktadýr. Ülkemizde bu türden bir etkinliðin olmasý,hiç kuþkusuz ki; bir tartýþmayý da beraberinde getirmiþtir.En belirgin reflekslerden biri ‘Laik’ bir devlet de bu türden ‘Dini’ bir etkinliðe yer verilmesinin yanlýþ olduðu kanaatidir.Diðer yandan da bunun bir gereklilik olduðu,bu ülkenin bir gerçeði olduðu,dolayýsýyla,laikliðe aykýrý olarak yorumlanmasýnýn, yanlýþ olduðu kanaatidir.Bu noktada tartýþma henüz bitmiþ deðil!
“Dünya Kadýnlar Günü-Anneler Günü-Özürlüler Haftasý-Yerli Malý Haftasý-Babalar Günü-Sevgililer Günü…” v.b. özel günler dikkate alýndýðýnda,siyasal iktidarlarýn ve “Elitist Bürokrasi”nin özel gün tayin etmede alabildiðine siyasal ve konjonktürel davrandýðý da muhakkaktýr.Nevruz –‘Newroz’ olarak bilinen bahar mevsimini müjdeleyen zamanla ilgili olarak, siyasal Kürt unsurlar ile siyasal Türk unsurlarýn olayý yorumlama biçimlerine dikkatle bakýldýðýnda bu daha da belirginleþmektedir.
Laik devletin temel karekteri gibi de yorumlanabilecek olan takvimlerimizin sað ve sol köþesine iliþtirilen “Dini Günler” ile “Milli Günler” içerisinde zikredilen günlerin toplumsal hafýzamýzda bir karþýlýðý bulunduðundan pek yadýrganmadýðý,lakin yukarýda sayýlan günlerin taraflarca deðiþik gerekçelerle; en çok da “Tüketim Kültürü” gerekçesiyle yadýrgandýðý malumdandýr.
Bu tablo içerisinde “Camiler ve Din Görevlileri Haftasý” bir fotoðraf karesine zorla girdiði her halinden belli olan kiþinin fotoðraftaki iðreti duruþunu andýrmaktadýr. Bir diðer yönden toplumsal hafýzadan silinen,silikleþtirilen din,cami,imam…v.b. unsurlarýn toplumsal zemin bulmasýna hizmet amacý taþýyan bu yaklaþým biçimi, sahici ve kalýcý deðildir.Bugün il ve ilçelerin kültürel ve sanatsal etkinlikler icra edilen salonlarýnda birer konuþmacý(konferans,panel,seminer) ayarlanarak,imam ve müezzinlerin de katýlýmý temin edilerek hafta boyunca bazý etkinlikler düzenlenerek “Camilerin Tarihteki Fonksiyonlarý” baþlýðý altýnda özetlenebilecek konular ile yine bu doðrultuda imamlar,müezzinler,genel olarak da “Din Görevlileri” þeklinde tabir edilen sýnýfýn tarihteki fonksiyonlarýndan örnekler verilerek,haftanýn anlam ve önemi aktarýlacaktýr.Bu vesile ile;bu camiada görev yapan bir insan olarak,hem kendimi hem de meslektaþlarýmýn haftasýný kutlamam gerekiyor.Vatana,millete…hayýrlý ve uðurlu olsun!
Peki bir imam olarak,içinde bulunduðumuz haftanýn bir faili olarak(acaba mef’ulu mu demeliyim?!) modern dünyada kendimi,kurumumu ve en genel anlamda din ile dindarlýðý düþündüðümüzde neleri görüyoruz?Eskilerin ifadesi ile “Hal-i Pür Melalimiz” nedir? Bunu tartýþmalýyýz.Ben bunu tartýþmak için bir kapý aralýyorum.
Yýl 1978 Gaziantep ilimizin þirin ilçesi Nizip’teyiz.Nihayet ilkokulu bitirdim.Orta okula kayýt yaptýrmam gerek.O günlerde dört tane okulumuz var.Nizip Ortaokulu-Nizip Lisesi-Endüstri Meslek Lisesi ve Ýmam Hatip Lisesi.Babam beni Ýmam Hatip Lisesine yazdýrdý.Orta kýsým dahil yedi yýl okumam gerek. “Mahalle Baskýsý” o an baþlamýþtý. “Cenaze mi yýkayacak?!” Ýmam Hatip okullarýna gidenlere o yýllarda böyle bakýlýyordu.Anam bana baktý minicik ‘Sarý’ oðlu ve cenazeler!Kabullenemedi.Sesini yükseltti.Yüzünü ekþitti...Ne yaptýysa olmadý.Babam doðunun çocuðuydu.Ýmamlarý,mollalarý,mahalle(Yukarý Oba Mah) imamýmýzý gören,kendisi de ilerlemiþ yaþýna raðmen bu mesleðe her zaman heves eden biri olarak,ulaþamadýðýna benim üzerimden ulaþmak ve imamlarýn imkanlarýna kavuþmam için beni imam yapmak istiyordu.Aradan 32 yýl geçmesine raðmen,anam ikna olsun diye unutmadýðým þu cümleyi söyledi yoksul babam; “HÝÇBÝR ÞEY OLAMAZSA BARÝ ÝMAM OLSUN”
Nihayet imam Hatipli olduk.Ýmam Hatipli olmak bugün geriye dönüp baktýðýmda,artýlarý ve eksileri ile gerçekten büyük bir nimet imiþ bunu daha iyi anlýyorum.Bizlere Müslüman olan bu topraklarda Müslüman olabilmek,Müslüman kalabilmek noktasýnda katkýlarý olan herkesi hayýr ve minnetle anmam gerekiyor.Ne var ki;içinde bulunduðumuz anda kavrayamadýðýmýz o yýllardaki yetiþtirilme tarzýmýz alabildiðine siyasaldý.12 Eylül darbesinin maðdurlarýydýk.Okulumuzda özellikle ‘Solcu’ tabir edilen hatta ‘Dinsiz’ tabir edilen hocalarýmýz dahi vardý.Bunlarýn karþýsýnda ise bizi ‘Mücahit’ olarak kurgulayan,idealize eden kendince iyi niyetli, bir dizi çaðýný yakalayamayan,vizyonu olmayan ‘Meslek Dersleri’ hocalarýmýz da.Günü kurtarýyorduk.Akýncýlýk,Milli Selamet,Dev-Yol,Dev-Sol,Saðcý,Ülkücü…Ýç iþlerimizde de Nurcu,Süleymancý,v.b. idik!Dini manada etkin olan ana damarlar bu cemaatlerdi.
1980’li yýllarda okulumuzun yaptýrma yaþatma derneðine baþkanlýk eden meþhur Enver Demir(Zeytinlik Cami Ýmamý)in beni bir Süleymancý ile kavgaya nasýl da ittiðini þimdi gülümseyerek hatýrlýyorum.Öyle ki;polis kayýtlarýna dahi girmiþtim.Yol kesmek,tehdit etmek…Karakolda ise iþgüzar bir polisle tartýþma sonucu henüz 16 yaþýnda “Atatürk’ü sevmemek” le damgalanmýþtým.Ýmam Hatip öðrencisi olmamdan dolayý bana bu soruyu soran zihniyete,onu ve beni iki karþý kutupta konumlandýran sisteme o gün de bu günde tek kelime ile “Yuh olsun-Veyl olsun”
Dediðim gibi artýlarý ve eksileri ile koca yedi yýlýmý Ýmam Hatip Lisesine verdim.Lise de bana yedi yýlýný verdi.Pek razý olmasam da iyi bir alýþ-veriþ oldu!Elimde bir diploma ve ben okulun kapýsýndan dýþarý çýktým.O kapýnýn gerisinde,o mütevazý binada,çamurlu ve zeytinli bahçesinde yedi yýl geçirdiðim okulumu özlüyorum.
Babamýn söylediði o tarihi sözden dokuz yýl sonra imam oldum!Üniversiteyi okulu bitirdiðim yýl kazanamadým.Evin yükünü hafifletmek için hayata en kýsa yoldan atýlmak için imamlýðý tercih ettim.Ne bir eðitim ne bir formasyon ne de baþka bir þey!Kelimelerin,ayetlerin,surelerin Kur’an’ýn kafasýný gözünü kýra kýra okumayý öðrendim! Hayatý,insanlarý,dindarlýk seremonilerini,dinin hayatla olan irtibatýný…yýllar geçtikçe sorguladým.Yýllarca kitap okudum.Maaþýmýn neredeyse tümünü kitaplara verdim.Okudukça büyüdüm.Posta ile mektuplaþmanýn yoðun olduðu o yýllarda köye posta getiren memurun yirmi civarýnda aylýk süreli yayýný köyüme taþýdýðý o günler imam olamaya baþladýðým günlerdi.Babamýn sözünün ne anlama geldiðini ve ne denli aþaðýlayýcý,yaralayýcý ama bir o kadar da sahici olduðunu o yýllarda keþfettim.Etrafýmda bulunan imamlarýn 3-5 tanesi hariç hemen hepsi hiçbir þey olamadýðý için,imam olanlar tayfasýydý.Kitap okumak yerine bir iki inekle uðraþmayý,daha görevlerinin ilk yýllarýnda parmaklarýna niþan yüzüðü takmayý,hemen evlenmeyi düþünen ne çok ucuz taleplerin sahipleriydiler! Onlarýn babalarý ile babamýn ayný düþündüðünü,onlarý görünce anladým.
Uzun yýllar sadece kitaplarla iliþkim oldu.Ýnsan olduðumu,hayatýmý… bu yýllardaki ciddi okumalar sonucunda anladým.Ne var ki;bu okumalardan sonra meslektaþlarýmla aramýz gittikçe açýlýyordu.Hem yatay hem de dikey bir açýlmaydý bu.Diyanetin o günde bugün de bizim için öngördüðü formatýn dýþýna çýkmýþtým.Vitrinin dýþýna çýkmýþtým.Vizyon dedikleri bizim mahallemizde ise Firaset ve Basiret olarak bilinen toplumsal öngörülerim geliþiyordu.Nihayet Ýlahiyat Fakültesine geldim.Okulu bitirdim.Deðiþik ve maddi imkanlarý fazla olan iþ imkanlarý ve teklifleri ile karþýlaþtým.Ne var ki; ben “Bir þey olabildiði halde Ýmam Kalmayý tercih ettim!” Bu cümle tartýþmaya açýk olsa da babacýðýma nazire kabilinden yazýldý.
Mersin de 10 yýl görev yaptýktan sonra yeniden okumaya baþlamak için Ýstanbul’a geldim.Ýnsanlýk tarihinin en muhteþem þehirlerinden bir þehirdi Ýstanbul.Hele camileri ve imamlarý…
Ýstanbul imamlarý… Neredeyse kahir ekseriyeti vitrin kurbanlarý.Alýmlý,bakýmlý,en çok da seslerine yüklenerek hayatlarýný idame ettirmenin peþindeler.Diyanet camiamýzýn en üst kademesinde dahi ses ve vitrin ‘Ýmamet’ için hala olmazsa olmazlardan kabul edildiði içindir ki;imamlar da bu rolü icra etmekte,hatta bazýlarý rol bile kesmektedirler! Ýstanbul imamlarý adeta Türkiye’nin fotoðrafý gibidir.Benim de gafletten olsa gerek tanýnmak veya þöhret olmak veya baþka bir sebeple konu mankeni olmayý kabul ettiðim bir okuma biçimi içinde imam denildiðinde,yakýþýklý(Selman Okumuþ arkadaþýmýz için “Manken Gibi” baþlýðýný medyamýz kullanmýþtýr)sesi güzel,düzgün konuþma kabiliyeti olan,imamlýk mesleði dýþýnda bazý hünerleri olan prototipler akla gelmektedir.Hatta yaygýn ve yavan bir niteleme ile; ‘Aydýn’ sýfatlý imamlar öne çýkmaktadýr.Yukarýda sayýlan bazý müspet sýfatlar elbette bir imamda olmasý gereken,olduðu zaman imamý daha da güzelleþtiren sýfatlarýdýr.Ne var ki;dinin,dindarlýðýn bu pencereden okunmasý,zahire,vitrine,bedene…denk geldiðinden, ayný zamanda ciddi bir aldanýþ ve aldatmayý da beraberinde getirmektedir.
21.yüzyýlda hala 16-17 yaþ kuþaðýnýn okuduðu kitaplarý okuyan,felsefeyi,hermonötiði,tarihselciliði,küreselleþen dünyada din algýsýný…v.b. konularý sadece ilahiyat hocalarýna hasreden bir Diyanet teþkilatý kabul etsin veya etmesin hayatý çok gerilerden takip etmekte ve bu sebeple de lokomotif olmak yerine,vagon olmayý tercih etmektedir.
Bu yýlýn bu gününde ve ileriki günlerde bir haftalýk periyot içinde kutlanacak etkinliklerde hep ayný nakaratý dinlemekten yorulan biri olarak,çaðý ve günü yakalayan bir Diyanet için fiilen de dua makamýndayým.Ebu Hanife üzerinden meþruiyet alaný arayan bir nadana cevap vermeyi zül sayan,aktüaliteye alabildiðine uzak duran Diyanet teþkilatýnýn hemen her mensubu pratikte bu hayatý yaþamakta,ayný acýlar,kaygýlar ve sevinçleri paylaþmaktadýr.Ne var ki;cübbeler giyilince kullanýlan sentetik dil,bölünmüþ zihinlerimizi ve hayatýmýzý birleþtirememekte bizi inþa edememektedir!
1-7 Ekim arasýnda kutlanan bu etkinliklere de maalesef iki yönlü cübbe giydirilmiþtir.Birinci cübbe bilim cübbesi ikinci cübbe avamýn ilmihal bilgisini kontrol altýnda tutan güya peygamber cübbesidir!Bu iki yapay cübbeyi sýrtýmýzdan çýkarmadýkça ne biz ne de toplumumuz selamet sahiline ulaþamayacaktýr.Ben cübbemi dünden çýkardým.Hayatýn dilini,hayat veren þeylere çaðýran kitabýn sahici dilini kuþanmak için çýrpýnýyorum.Zira biliyorum ki; dilimin sýnýrlarý dinimin sýnýrlarýdýr.
Ve öðrendiðim baþka bir þey daha var; Bu toplum devasa Ýslam geleneðine olan hürmetinden dolayý bizi ve cübbelerimizi saygý ile karþýlamaktadýr.Bu anlamda Cübbeyi çýkardýktan sonra nasýl da sýradanlaþtýðýmýzý hala görmeyecek miyiz?Ýþte bu sýradanlýk içinde yaptýðýmýzdýr din hizmeti!Her þeye raðmen imam olan,imam kalan ve imam ölenlere en derin saygý ve hürmetle…
01.10.2009