Kurban Bayramý'na yaklaþtýðýmýz þu günlerde Türkiye sokaklarý bir kez daha feci manzaralara sahne olacak. Ulu orta ve bilinçsizce kesilen hayvanlarýn çektiði acý, ortaya dökülen kan ve et, sadece Türk deðil dünya medyasýna da çirkince yansýyor.
Oysa Ýslam'ýn temel kaynaðý olan Kuran'da "Kurban Bayramý" olmadýðý gibi, her yýlýn belirli bir vaktinde kurban kesmeyi emreden bir hüküm de yoktur. Kurban, ayetlerde sadece Kabe'ye yapýlan hac ziyaretinin bir parçasý olarak geçer. Hacca gitmeyenlerin de hac döneminde kurban kesmesi gerektiði fikri, zaman içinde geliþmiþ bir "yorum"dur. Ve dolayýsýyla Ýslam'a göre, her yýl kurban kesmek "farz", yani Allah'ýn doðrudan emrettiði bir eylem deðildir.
Yapýlan bir araþtýrmada Türk halkýnýn yüzde 78'i kurban kesmeyi zorunlu görüyor. Halbuki kurban kesmek dinen farz deðildir, Ýslamýn beþ þartýndan biri deðildir. Bu bizde böyle anlaþýlýyor. Arap ülkelerinden mesela yakýndan tanýdýðýmýz Ürdün ve Mýsýr'da bu kadar yaygýn kurban kesilmez... Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ile sahabeden Ebu Menut el Ensari, mali durumlarý çok müsait olduðu halde, kurban bayramlarýnda kurban kesmezlerdi! "Biz de kesersek herkes kurban kesmeyi farz (þart) zanneder diye!"
Bu, elbette ibadet niyetiyle kurban kesenlerin yaptýklarýnýn manevi deðerini düþürmez. Ancak ibadet (Allah'a kulluk) amacýyla kurban kesmenin gerekip gerekmediðini sorgulamak — ve daha bunun gibi baþka dini gelenekleri yeniden düþünmek — gereklidir. Çünkü Kuran'da ýsrarla vurgulandýðý gibi, insana yol göstermesi gereken, gelenekler deðil, Allah'ýn bildirdiði ilkeler ve kendi aklý olmalýdýr.
Yukarýdaki yazý alýntýdýr.