.
Huzeyfe bin Yemân, Eshâb-ý kirâm arasýnda Peygamberimizin sýrdaþý olmasýyla meþhurdur. Peygamberimiz ona, Eshâb-ý kirâm arasýna karýþarak kendilerini gizleyen ve böylece fitne çýkarmak isteyen münâfýklarýn kimler olduðunu tek tek bildirmiþtir. Bundan baþka vukû bulacak hâdiseleri de bildirmiþti.
Eshâb-ý kirâm arasýnda çok sevilir ve ayrý bir itibar gösterilirdi. Çünkü o, Resûlullahýn verdiði sýrlarla dolu idi. Resûlullah gizli kalmasý lâzým olan bir çok þeyi, Hz. Huzeyfe'ye söyledi.
Resûlullahýn vefâtýndan sonra Hz. Ebû Bekir, onu ordu kumandaný ta'yîn etti. Dinden dönenlerle savaþmak üzere Umman'a gönderdi. Kendisine katýlan Ýkrime ile birlikte Umman halkýný tekrar Ýslâma döndürdü. .
Nihâvend savaþýnda Nu'man bin Mukarrin þehîd olunca, Ýslâm sancaðýný Huzeyfe eline alarak Hemedân, Rey ve Deynura'yý fethetmiþtir. Cezîre'nin fethinde bulunarak, Nusaybin vâliliðine ta'yîn olundu.
Hz. Ömer yeni bir vâli ta'yîn ettiði zaman, oranýn halkýna mektup yazarak, "Yeni vâli, âdâletle hükmettiði müddetçe; siz de onun emirlerine uyunuz" derdi. Hz. Huzeyfe'ye verdiði mektupta ise þöyle yazdý:
"Ey Nusaybin halký! Bu gönderdiðim vâlinin, bütün emirlerine uyun. Her isteðini yerine getirin."
Nusaybinliler, karþýlamaya çýktýlar. Onu gördükleri zaman; hayvaný üzerinde, bir parça kuru etle ekmek yiyordu. Selâmlaþtýlar. Sonra halîfenin emirnâmesini gösterdi. Onlar da dediler ki:
- Hz. Ömer'in emirleri, baþýmýz üzerine! Sen de hoþ geldin, safâ geldin. Lâkin, bizden isteklerin ne ise; þimdi söyle. Belki karþýlýyamýyacaðýmýz þeylerdir!
Yeni vâli tebessüm ederek þu cevabý verdi:
- Aranýzda kaldýðým müddetçe sizlerden; sâdece, kendimin ve hayvanýmýn yiyeceðini istiyorum. Baþka hiçbir þey istemem.
Duâ eden kurtulur
O þehirde, epeyce müddet bulundu. Görevini, kusursuz yapmaya çalýþýyordu. Bilhassa Cum'adan önce, Müslümanlara va'z ve nasîhat eylerdi. Bir defasýnda buyurdu ki:
- Ey Mü'minler! Fitne, önce kalblerde filizlenir. Su katýlmamýþ þarap bile; fitne kadar, insan kalbini çelemez, bozamaz. Sizler, fitneye doðru gitmeyiniz. Allaha yemîn ederim ki fitne insanlarý; selin, çöpleri sürüklediði gibi sürükler götürür!..
- Yâ "Huzeyfe! Fitneden nasýl kurtulabiliriz?
- Duâ eden, kurtulur.
- Ne zaman duâ edelim?
- Namazdan sonra. Çünkü kullarý, güzelce abdest alýp, namaza durduklarý zaman; cenâb-ý Hak da namaz kýlanlara yönelir. Ýþte o anlarda duâ ediniz! Fakat sizler; hayýrlý kimseler olmak istiyorsanýz; geçici olan dünya için âhireti terketmeyiniz!
Hz. Huzeyfe, Medâyin þehrinde uzun müddet vâlilik yaptý. Oranýn halký, onun idâresinden son derece memnun olup, kendisini çok sevmiþlerdi. Nihayet bir akþam, Hz. Ömer'den haberci geldi. Artýk, Huzeyfe'nin Medîne'ye dönmesini istiyordu...
Emir üzerine hazýrlandý, helâllaþtý, vedâlaþtý ve yola çýktý. Dönüþünü bekleyenler arasýnda, halîfe de bulunuyordu. Az çok yaklaþýnca, Halîfe dikkatle baktý. Gördü ki; Medâyin vâlisi gönderdiði gibi dönüyor! Bunca yýl sonra; ayný hayvan üzerinde, ayný sâde elbiseler içinde.
Yan yana geldiler ve selâmlaþtýlar, kucaklaþtýlar. Halîfe sevinçle:
- Sen, benim kardeþimsin. Ben de, senin kardeþinim, diyerek, hislerini belirtti.
Cenâzesini niçin kýlmadýn?
Hz. Ömer halîfeliði zamanýnda Huzeyfe'nin bir cenâzenin namazýný kýlmadýðýný görerek, ona sordu:
- Niçin cenâze namazýný kýlmadýn?
Resûlullahýn sýrdaþý Hz. Huzeyfe dedi ki:
- Resûlullah efendimiz, bana o kiþinin münâfýk olduðunu açýklamýþtý. Bunun için onun namazýný kýlmadým.
- Allahýn Resûlü münâfýklar arasýnda Ömer'i de saydý mý yâ Huzeyfe?
- Hayýr, yâ Ömer.
- Peki memurlarým arasýnda münâfýk var mý?
- Sadece bir tane var. Ancak ismini söylemeye memur deðilim.
Huzeyfe hazretleri, Hz. Ömer'in bütün ýsrârýna raðmen ismini söylememiþtir. Sonra o münâfýk Hz. Ömer tarafýndan uzaklaþtýrýlmýþtýr.
Bundan sonra Hz. Ömer, Huzeyfe'nin gitmediði cenâzeye gitmemiþtir. Çünkü onun gitmemesini, ölenin münâfýk olduðuna iþâret sayardý.
Birgün Hz. Ömer, huzurunda bulunan ba'zý Eshâb-ý kirâma sordu:
- Resûlullah efendimizin fitne hakkýnda olan sözü hatýrýnda olan var mý?
Ýçlerinden Huzeyfe dedi ki:
- Ey mü'minlerin emîri! Peygamberimizin bu konudaki sözü aynýyla benim hatýrýmdadýr buyurdu ki,
"Kiþi ailesinden, malýndan, çocuklarýndan ve komþusundan dolayý fitneye düçâr olur. Böyle günâhlara oruç tutmak, namaz kýlmak ve iyiliði emretmek ve kötülükten sakýndýrmak keffâret olur."
- Maksadým o deðil, deniz gibi dalgalanacak fitneyi soruyorum.
- Ey mü'minlerin emîri! Senin için endiþelenecek bir þey yok. Senin zamanýnla onun arasýnda bir kapalý kapý var.
Kapý kýrýlacak mý?
- Yâ Huzeyfe! Bu kapý kýrýlacak mý, yoksa açýlacak mý?
- Ey mü'minlerin emîri! O kapý kýrýlacak.
Bu cevap üzerine Hz. Ömer:
- Desene ümmet-i Muhammed kýyâmete kadar bir araya gelemeyecek! diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
Daha sonra Huzeyfe'ye o kapýnýn ne olduðu sorulduðunda þu cevabý vermiþtir:
- O kapý Hz. Ömer idi.
Hz. Ömer'in bunu bilip bilmediði sorulunca da:
- Akþam ve sabahýn olacaðýný bildiði gibi biliyordu, cevabýný vermiþtir.
Nitekim daha sonra Hz. Ömer þehîd edilmiþ, Hz. Osman devrinin sonlarýnda alevlenen fitne târih boyunca bitmemiþtir.
Kötü zaman gelecek mi?
Hz. Huzeyfe þöyle anlatýyor:
Herkes Resûlullah efendimize hayýrdan sorardý. Ben ise ileride hâsýl olacak fitnelerden sorardým. Çünkü bunlarýn þerrine yakalanmaktan korkuyordum. Dedim ki:
- Yâ Resûlallah, biz, Müslüman olmadan önce kötü kimselerdik. Allahü teâlâ, senin þerefli vücudun ile Ýslâm ni'metini, iyiliklerini bizlere ihsân etti. Bu saâdet günlerinden sonra yine kötü zaman gelecek mi?
- Evet gelecek.
- Bu þerden sonra, hayýrlý günler yine gelir mi?
- Evet gelir. Fakat o zaman bulanýk olur.
- Bulanýklýk ne demektir?
- Benim sünnetime uymýyan ve benim yolumu tutmayan kimseler ortaya çýkar. Ýbâdet de yaparlar. Günâh da iþlerler.
Cehenneme çaðýranlar
- Bu hayýrlý zamandan sonra, yine þer olur mu?
- Evet, Cehennemin kapýlarýna çaðýranlar olacaktýr. Onlarý dinleyenleri Cehenneme atacaklardýr.
- Yâ Resûlallah! Onlar nasýl kimselerdir?
- Onlar da bizim gibi insanlardýr. Bizim gibi konuþurlar.
- Onlarýn zamanlarýna yetiþirsem ne yapmamý emredersiniz?
- Müslümanlarýn cemâ'atýna ve hükümetine tâbi ol!
- Müslümanlarýn hükümeti yoksa ne yapalým?
- Bir kenara çekil. Aralarýna hiç karýþma, ölünceye kadar yalnýz yaþa.
Huzeyfe, Hz. Osman'ýn halîfeliði sýrasýnda Azerbaycan ve Ermenistan taraflarýnýn fethine gönderildi. Buradaki hizmetlerinin yanýnda mühim bir hizmeti de, Kur'ân-ý kerîm nüshâlarýnýn çoðaltýlmasýna sebep olmasýdýr. Çünkü o, Azerbaycan ve Ermenistan tarafýna gittiðinde,
Kur'ân-ý kerîmin deðiþik lehçelerle okunduðunu görerek, Kur'ân-ý kerîmin Kureyþ lehçesi üzerine çoðaltýlmasýný Hz. Osman'a teklif etti. Bunun üzerine Hz. Osman, Kur'ân-ý kerîm nüshâlarýný çoðaltýp; belli merkezlere gönderdi.
Hayatýnýn çoðu savaþlarda geçen Huzeyfe bin Yemân, Hz. Osman þehîd edildiðinde Medîne'de bulunuyordu. Bu sýrada yaþý oldukça ilerlemiþti. Dördüncü halîfe Hz. Ali'nin, ilk günlerinde hastalandý. Artýk iyice ihtiyarlamýþtý. Müslümanlar akýn akýn ziyâret ediyorlardý.
Bir arkadaþýna 300 dirhem vererek buyurdu ki:
- Bu parayla, kefen alýverin.
Desenli bir kumaþ getirdiler. Onu görünce:
- Bu kefen deðil, gömlek içindir. Kefen, boydan boya iki bez parçasý olur, dedi.
Dost ânî geldi
Sonra da yavaþ bir sesle buyurdu ki:
- Hem sizin arkadaþýnýz iyi bir Müslüman ise, cenâb-ý Hak; kabirde o kefeni, daha iyisiyle deðiþtirir. Kötü ise, daha kötü þeylere hazýrlanmalýdýr.
Hz. Ali'nin hilâfetinin 40. günü, 656 senesinde, Huzeyfe hazretleri de, sýrlarýyla birlikte sevgili Peygamberimize kavuþtu.
Hz. Huzeyfe ölüm döþeðinde yattýðý vakit þöyle duâ etmiþtir:
- Dost ânî bir baskýnla geldi. Piþmanlýk fayda vermez. Allahým, fakirlik ve hastalýktan hakkýmda hayýrlý olaný bana ver. Ölüm hakkýmda yaþamaktan hayýrlý ise, sana ulaþýncaya kadar ölüm yolunu bana kolaylaþtýr.