Üniversitede bir arkadaþýmýzýn bir akrabasý, onu iftara davet ediyor. Gelirken de 5-6 tane de arkadaþýnýn gelebileceðini söylüyor. Biz de o zamanlar yurttayýz ve iftar davetine balýklama icabet ediyoruz haliyle. Tabi ilk yýlýmýz olduðu için Ýzmir'i pek bilmiyoruz. Davet sahibi, arkadaþa Üçyol metrodan inince aramasýný söylemiþ. Arkadaþ aynen bir gün önce denildiði gibi metrodan inince aradý. Ama davet sahibinin sözleri bizi þok etmiþti.
"Ya Hasan ben sizi davet ettiðimi unutmuþum. Ama madem buraya kadar gelmiþsiniz. Gelin bari, misafir rýzkýyla gelir..."
Biz ne kadar gitmeyelim dediysekte kabul etmedi. Tabi utana sýkýla gittik eve, ezan okunalý 10 dk. olmuþtu. sofrada en az 10 kiþi vardý. Yani 6 kiþilik iftar bir anda 16 kiþilik olmuþtu!
Ev sahibi bize ayrý bir sofra kurmuþtu. Yemeðe baþladýk, þundan bundan derken doyduk, kalktýk. Ama sanki yemeklerden hiç yenmemiþ gibiydi! Mübareðin bereketinden midir nedir sofradaki tüm yemeklerden ziyadesiyle artmýþtý.