Sevgili nizipli_mehmet romaný bir çýrpýda okuduk, romanýn devamýný sabýrsýzlýkla bekliyoruz. Bizi fazla bekletme olurmu![]()
![]()
Sevgili nizipli_mehmet romaný bir çýrpýda okuduk, romanýn devamýný sabýrsýzlýkla bekliyoruz. Bizi fazla bekletme olurmu![]()
![]()
'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayý,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeðe tercih ederim'
tabi abi ne demek elýmde geldýgý kadarýyla bos zamanýmda yazýyorum
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Ýzmir’de düzenli bir hayatým olmuþtu. Efelerde benim üstüme gelmemiþ, baþka kumarda oynamadýðým için tatsýz bir þey olmamýþtý. Zaten efeler benimle iyi geçince geri kalan sýradan mahkûmlar pek bir þey yapamazlardý.
Cemil Nuri Bey Ýzmir’e geldikten 8–10 ay sonra beni çaðýrttý. Bana adliyenin çay ocaðýný vereceðini söyledi. Ýki arkadaþýmla birlikte beni adliyeye alacaktý. Ben sabahlarý adliyeye gideceðim akþamlarý da cezaevine dönecektim. Bu iþe çok sevindim. Yýllardýr dýþarýyý hiç görmemiþtim. Adliyelere gidiþ geliþler dýþýnda hiç dýþarý çýkmamýþtým.
Hemen ertesi günü bir gardiyanla birlikte biz üç kiþi adliyeye geldik. Çay ocaðýný teslim aldýk. Tepecikten gidip semaver, çay takýmý, çay, kahve, þeker alýp adliyeye yerleþtirdim. Savcýlar, hâkimler çay ocaðýnýn açýlýþýný yaptýlar. O gün ocakta elli lira toplandý ki, iyi paraydý bu. Paranýn hepsini benimle birlikte gelen arkadaþlara verdim.
Böylece çok güzel günler geçirmeye baþladým. Kazanýlan paranýn hepsini arkadaþlara verdiðim için, beni hiç çalýþtýrmýyorlardý. Bende gidip Tepecikte, Karþýyaka’da, Bornova’da, Beyler sokaðýnda, Kordon’da dolaþýyordum. Ýlk kez deniz görüyordum, Aklým almadý bir türlü, bu kadar çok suyu.
Adliyede olduðum zamanlarda Hâkimlerle, Savcýlarla dostluk kurmaya baþladým. Onlara karýþý çok saygýlýydým. Onlarda þaþýrýyordu benim nasýl “canavar” olduðuma. Davalarým sürüp gidiyordu. Ýþin ucunda idam bile vardý. Hep kaçmayý düþünmüþtüm. Ama þimdi öyle bir kapana girmiþtim ki, kaçmama imkân yok. Cemil Nuri Bey bana güvenip beni insan içine saldýktan sonra nasýl kaçardým? Ýdam alsam bile kaçamazdým. Adliye böyle düzgün bir hayat sürüyordum iþte. Bu arada 65. Tümen hâkim ve savcýlarý ile de tanýþtým. Malatyalý Avni Bey hâkim binbaþýydý. Onunla ve savcý Zihni Beyle de tanýþtým. Bunlar çok muhterem insanlardý. Kýsa sürede beni çok sevdiler. Oðullarý gibi davranýyorlardý bana. Beni evlerine götürüyorlar, misafir ediyorlardý. Bende onlara hizmet eder. Sofralarýný kurar, mezeler hazýrlardým.
Böylece çok büyük imkânlarým oldu. Gönlümün istediði gibi yaþýyordum. Ama kadýn, kýz konusunda hiçbir tecrübe edinmemiþtim. Çünkü ben beþik kertmesi evliydim. Bizim terbiyemizde bu olmuyor. Yani bozulmamýþ bir delikanlý olarak Ýzmir’de dolaþýyordum.
Bu arada benim kesinleþmiþ cezam, yeni aldýðým yedi yýllýk bir ceza ile yirmi iki yýl olmuþtu. Yatmakla bitmez bu. Yeni iþler yapmak istemiyorum. Ortalýkta af söylentileri dolaþmaya baþlamýþtý. Ondan yararlanýrsam, kurtulurum diye düþünüyordum. Onun için Ýzmir’de iki yýl süre ile hiçbir hadisem olmamýþtý. Benim hem adým büyüktü, hem de Cemil Nuri Bey’in yakýnýydým. Bir sabah adliyeye gitmemiþim, beni idareden çaðýrdýlar. Ýdareye giderken merdivenin altýna üç kiþinin pusuya girdiðini fark ettim. Bana olmamasý gerekir diye düþündüm ama gene de tedbiri elden býrakmamak gerekti. Üstümde Halep iþi kalýn bir palto var. Altýnda da ceket ve kazak. Ýdareden çýktýktan sonra bunlar gene pusuda. Bunlarýn önünden geçerken sanki onlarý görmüyormuþum gibi davrandým. Elim paltonun cebindeki büyük sustalýda. Daha önlerinden geçer geçmez bunlarýn arkamdan koþtuklarýný hissettim ve ayný anda sýrtýmda bir acý oldu. Ne var ki üstümdekilerin kalýn olmasý sebebiyle bu býçaklarý etkisiz hale getirmiþti. Yani parmak iþi gibi bir þey olmuþtu. Benim gibi bir adam böyle parmak iþlerinden bir þey olmaz. Aniden geri döndüm bunlar benim düþeceðimi sanýyorlardý. Suratlarýna üçünün de birer sustalý patlattým. Yandým anam yandým anam diye baðýrarak geri kaçýyorlardý. Bunlarýn kaçmalarýna engel oldum önlerini kestim. Benim sýrtýmda altý býçak yarasý vardý. Böyle yapmam hala düþmemem onlarý þaþkýna çevirdi. Tepelerine dikildim:
“Bakýn sizi gebertsem ceza yemem. Ama gebertmiyorum. Çünkü savcý beyin cezaevinde ******* olsun istemiyorum. Basýn gidin, bir daha da karþýma çýkmayýn, ikinci defa affetmem.”
Bu olay tam bir nefsi müdafaa idi. Bu olayda ilk kez ben deðil bana saldýranlar sürgüne gitti. O zamanlar öyle býçaðýn sustalýnýn falan fazla bir cezasý yoktu. Onun için bana hiçbir ceza verilmedi. O yeni yetmeler gittikten sonra cezaevin de yeniden huzur saðlandý. O sýralarda bir Pazar günü Ýsmet Ýnönü Ýzmir’e geldi. Yapýlacak olan 46 seçimleri için konuþma yaptýðý yerden cezaevine hoparlör çektiler. Ýsmet Paþa,
“Cezaevlerin de kimse kalmayacak” dedi.
Mahkûmlar buna çok sevindi. Ama 1946 seçimlerini kazanmasýna raðmen sözünü tutmadý ve af çýkarmadý. Cezaevlerinde ayaklanmalar oldu, adamlar öldü. Ama ben Ýzmir cezaevin de hiçbir olaya izin vermedim. Ýzmir cezaevi benim yaþantýmýn en rahat, en olaysýz geçtiði bir cezaevi oldu. Orada altý yýl kaldým. Ýzmir’i baþtanbaþa tanýdým. Gezdim, dolaþtým, cezaevinde adaletli bir düzen saðladým. Ve orada tam altý yýl yattýktan sonra 1950 affý ile tahliye oldum. Toplam on yýldýr cezaevin de sürekli yatmýþtým. Bu af ile tüm cezalarýmý sýfýrladým.
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Deðerli nizipli_mehmet ellerin vede klavyen dert görmesin. Bizleri merakta býrakma kalanýný bekliyoruz......
'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayý,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeðe tercih ederim'
sevgili kardeþim,çok güzel bir hikaye emeðine saðlýk.çok heyecanlý ve sürükleyici,inan çok beyendim.Nazým Hikmet'in akýbeti daha sonra ne olmuþ,bizim Palaz'la görüþmüþler mi...bi gayret devamýný bekliyoruz.selamlar.
tamam abi elýmden geldýgý kadarýyla sureklý atarým inþ.
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Asker Abdullah Palaz
Özgürlük gibi bir þey yoktu. Bir takým nedenlerle insanlarý öldürmüþtüm. Haklýydým ama insanýn özgürlüðünün olmamasý gibi kötü bir þey yok. Þimdi sýra askerliðe. 27 yaþýndaydým, gençtim ama bu yaþ askerlik için çok ileriydi. Bir an evvel askerliðimi yapmam gerekiyordu. 65. Tümen savcýsý Zihni Bey bana bir babalýk yaptý ve askerliðimi Ýzmir’de yapmamý saðlamýþtý.
Askere alýnýnca çavuþ kursuna gittim. Üç ay sonra 65. Tümen komutanlýðýnda yapýlan atýþ müsabakasýnda birinci olmuþtum. Buna mükâfat olarak, birazda yýllardýr memleketimi görmediðimi düþünerek beni Antep’e geçici göreve verdiler. Antep’te dört ay kaldým. Ama sonra sýkýldým, tekrar Ýzmir’e döndüm. Ýzmir’e dönünce beni 230. Piyade alayýnýn levazým çavuþluðuna verdiler. Beni çok seviyorlardý. Ýstediðimi yapýyorum ama onlara karþý bende terbiyeszlik ve saygýda kusur etmiyordum. Öyle afili giyiniyorum ki, bazý acemi erler beni subay sanýp yolda görünce selam duruyorlardý. 1950’de Ýsmet Paþa köþkten inince, onun muhafýz alayýnda bölük komutaný olan Þ.A’ yý bizim alayýn bölük komutan vekilliðine verdiler. Üsteðmendi. 1.90 boyunda 110 kilo aðýrlýðýnda, babayiðit bir adamdý. Benim odam veteriner yüzbaþýnýn odasýnýn yanýndaydý. Yani beni askerlerle yatýrmýyorlardý. Bu üsteðmen ile ben tam odaya girerken karþýlaþtýk. Beni tanýmýyor, yeni gelmiþ. Kýlýðýma kýyafetime baktý ve sordu:
“Necisin sen?”
“Askerim”
“Ne biçim askersin sen?”
“Bayaðý askerim iþte.”
Bunun üzerine Þ.A üsteðmen bana baðýrmaya baþladý, küfür de ediyor. Ben de buna baðýrmaya baþladým belki baðýramazdým ama, alkollüydüm. Onun etkisiyle bende baðýrmaya baþladým. Bu düdük çaldý, devriyeleri çaðýrdý. Beni alýp nöbetçi amirin odasýna götürdüler. Nöbetçi amir ise içen bir adamdý. Ben her dýþarý çýkýþýmda buna bir iki þiþe raký getirirdim, beni severdi. Nöbetçi amiri, Üsteðmene,
“Sen yenisin. Bu Abdullah, bizim alayýn evladýdýr. Herkes onu sever” dedi. “Kusura bakma”
Üsteðmen biraz direndi ama nöbetçi amirin ýsrarý üzerine dýþarý çýktý. Bende yanýmda ki rakýlarý nöbetçi amire verdim ve odam gittim. Ama sabaha kadar uyumadým caným sýkýldý.
Sabah Kurmay Yüzbaþý Lütfü Kaya’ya durumu anlattým. O da önemli deðil, ben gidip paþa ile konuþurum dedi. Ben iþ kapadý diye bakýyordum. O haftanýn Pazar günü Antep ve Adana’dan cezaevi arkadaþlarým gelmiþti. Alayýn aðaçlýk bir yeri vardý biz orada oturup yemek yiyor ve içiyoruz. Bu Üsteðmen Þ.A da aksiliðe bak gene nöbetçi imiþ. Çýktý, aðaçlarýn altýna doðru geldi
“ Abdullah!” diye seslendi.
Baktým at üstüme doðru geliyor. Hemen ayaða fýrladým, tabii gene kafamý tutmuþum. Baðýrdým;
“Ayaða kalk! Selam dur.”
Bu hýþýmla atý üzerime sürdü.
“Ulan puþt!” dedi. “ benimle dalgamý geçiyorsun?”
Arkadaþlarýmýn yanýnda çok aðýr bir sözdü bu. Ben daha bir þey demeden bu kez elindeki kamçý ile kafama öyle vurdu ki… Nevrim döndü. Bana hýzlýca vurunca süngünün kýný yere düþtü. Süngü bunun elinde kaldý. Yani kamçýnýn içine süngü gibi bir þey yaptýrmýþ. Hemen fýrladým yerden bir taþ aldým bunu var gücümle fýrlattým. Tam kulaðýnýn tozuna geldi. Bu attan yere düþtü ve süngü hala elinde. Tam ayaða kalkmaya davranýrken tepesine dikildim, benim emektar Antep iþi sustalý ile bunun kýçýna iki üç tane yapýþtýrdým.
“ Yapma… Ýdam ederler seni… Kurþuna dizerler.”
“ Ben kaç idamýn altýndan kalktým biliyor musun sen? Puþt sensin.”
Arkadaþlarýma,
“Kusura kalmayýn” dedim, “siz hemen gidin, Þimdi gelir bu iþe sizi de dâhil ederler. En iyisi hemen gidin.”
Bu olaya alay karýþtý. Alay Komutaný Ziya Orbay iþe el koydu.
“Senden bunu beklemezdim” dedi.
“Hak etti komutaným” dedim. Bana bu ikinci oluyor küfür etti. Arkadaþlarýmýn yanýnda etti. Bunu da öldürmem gerekirdi. Ama sizi de, alayýmý da çok seviyorum. Onun için dokunmadým sadece yaraladým. Ben on yýl ceza çekmiþim bunun için de çekerim. Ne yapalým? Kaderim bu.”
O zaman çok asker dövüyorlar falakaya yatýrýp eziyorlar. Benim tek korkum bana da öyle yapmalarýdýr. Böyle olursa, iþ gene kan davasýna dönerdi. Kim yaptýysa ona, kim neden olduysa onu kimeyse kime. Ama bu olaydan sonra kimse bana tokat bile vurmadýlar. Saçýmý bile kestirmediler. 17 gün askeri cezaevin de kaldým. Kurmay Yüzbaþý Lütfü Kaya, askeri mahkemede üye idi. Beni ziyarete geldi.
“Ben arkadaþlarýmla konuþtum. Ýnþallah seni tahliye ettiririm” dedi.
Bir duruþmaya girdim. Kendimi hiç savunmadým olayý olduðu gibi anlattým.
Hemen ertesi günü adliye subayýnýn yazýcýsý geldi. Antepli Hasan Daylý müjde verdi:
“ Aðabey tahliye oldun.”
Ben böyle bir þeyi hiç beklemiyordum. Cezaevini göze almýþtým. Tahliye olunca, beni adliye subayý çaðýrdý. Dedi ki
“Abdullah bak! Saçýný, býyýðýný düzelt. Seni Bornova 65. Tümen mahkemesine yazýcý olarak gönderiyoruz. Orada kalacaksýn. Mahkeme bitinceye kadar alaya verilmeyeceksin.”
Rahmetliyi okumak büyük keyif veriyor. Tatar Ramazan filimi, Abdullah Palazýn gölgesinde kalýyor. Yarýna bizi mahrum etme yine senden gelecek olan romanýn devamýný bekliyoruz....
'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayý,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeðe tercih ederim'
tamam abi valla yazýyorum zaman buldukça![]()
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Ben burada yazýcýlýk yaparken, tüm subaylar hâkimlerle, savcýlarla çok yakýn dost oldum. Onlarý gazinolara lokantalara götürüyor, birlikte eðleniyorduk. Durumum gene normale döndü. Kimse bana sataþmýyordu. Merkez Komutaný Urfalý Halil Bey vardý. Öðlen olduðunda ben mahkemeden çýkar, Halil Beyi jiple evine götürürdüm. Öðlen Halil Bey yemek yerken bende jipi Asmalý kahvenin oraya çeker, kendime bir nargile söyler ve beklerdim.
Gene böyle bir gün Halil Beyi bekliyorum, tömbeki basmýþ nargilemi fokurdatýyorum. Kapýdan belinde acem þalý bir kuþak, çuha þalvar, üstü bürümlü çuhadan cepken, parmaðýnda iki aðýr yüzük, bizim Antep adamlarýna benzer bir adam girdi. Ben ona öyle bakarken, bu da benim masama doðru geldi. Anladým ki bana misafir olacak. Hemen ayaða kalktým:
“Buyurun bey amca” dedim. “Hoþ geldiniz.”
“ Sen nerelisin bakayým yeðenim?”
“Antepliyim aðam.”
Elini omzuma koydu,
“Ben Demirci Mehmet Efeyim” dedi.
Ben Demirci Mehmet Efenin adýný hapishanede duymuþtum. O da bu memleket için düþmana karþý savaþmýþ yiðit bir kiþiydi. Elini öptüm.
“Askerlik niye gecikmiþ yeðenim?”
“Aftan yeni çýktým da aðam, ondan. On yýldýr yatardým.”
Geçmiþ olsun, deyip masaya oturdu. Ben hemen bir tömbeki söyledim. Kendi tömbekisi varmýþ. Cebinden çýkardý. Nargileyi yýkadým. Bir þekerli kahve söyledim.
Mahkûmiyet nedenimi sordu. Baþýmdan geçenleri anlattým.
“Bu ceza evinin temelini yapanlar kör olsun” dedi.
“Ben de Ýzmir Ceza evinde beþ gün yattým. Aydýn’dan, Bozdað’ a gidiyorduk.
Yunanlýlar Ýzmir’i iþgal etmiþ, memleketimiz taksim edilecek. Biz de birkaç çete birleþtik, beþ altý yüz kiþi olunca baskýnlar yapmayý düþünüyoruz. Biz ilerlerken yorgun düþtük uykusuz kaldýk mola verdik. Bu esnada zaptiyeler izimizi bulur ve üstümüze geldiler bizi teslim ettiler. Sonra Ýzmir’e getirip tevkif ettiler. Ýçeride bizi baktým çok tutuyorlar tutup komutana bir mektup yazýp Yörük Ali Efenin kýzaný olduðumu söyledim. Beni buradan çýkar, iki jandarma ver gidip altýnlarý alayým birisini de sizin jandarmaya ya vereyim diye. Zaten o altýnlardan Ýzmir jandarmasýna da verecektik. Bu mektup üzerine beni bir takým jandarma ile çýkardýlar ve Bozdað’a kadar kelepçeli olarak gittik. Bir teneke altýný jandarmalara verdim. Öbürlerinin yerini deðiþtirdim. Çeteye geldim. Efeye durumu anlattým. Otuz beþ kiþi seçtim. Akþam olunca ceza evini bastýk. Ben içeri girince bir de baktým ki, Daðdeviren benim kafama çaydanlýðý vuran adamý kama ile dut aðacýna çakmýþ:
“Bak efem! Beðendin mi?” dedi.
“Daðdeviren’in bana “efe” demesi üzerine diðer mahkumlar bizi alkýþlamaya baþladýlar. Tam dýþarý çýkýyorduk ki Daðdeviren,
“Efem” dedi. ‘Bu adam bizim saçýmýzý kesmiþti. Ýzin verde bende þunun býyýðýný keseyim.’
“Olur” dedim, “kes…”
Dað deviren, bu dam aðasýnýn býyýðýný dudadýðý ile alý verdi. Ýþte, yeðenim, benimde böyle bir hapishane hatam vardýr.”
Ben Ýzmir’den ayrýlýncaya kadar Demirci Efe ile baba oðul gibi olduk. Ýþte efede olsan hapisaneye düþtün mü, insanýn baþýna ne gelir kimse bilemez. Kýrk yýlda bir iyi bir müdür, haftada bir hatýrýný sorarsa iyi. Geri kalanýn hepsi tahrik eder. Anlayýþlý mahkumlar bundan yýkýlýrlar. Azýcýk huzurun varsa oda gider. Bunlarý, bu adileri öldürmekle bitmiyor ki Üstelik bunlarý öldürmenin cezasý da idamdýr.
Adamýn ziyaretçisi dünyanýn ucundan gelir. Görüþtürmezler. Kadýn Türkçe bilmiyor. Nereye gidecek? Nerde kalacak? Kimse aldýrmaz. Ama pavyoncu milleti sömüren herif müdürün yanýnda oturur. Ziyaretçisini müdür odasýnda kabul eder. Bu durumlarda ben kalkýp gidiyorum, durumu anlatýyorum. Kendi iþim olsa rahatsýz etmem diyorum. Bunlarý görüþtürün diyorum. Pezevengin ise görüþe gelen karýsý çocuðu yanýnda oturuyor. Bunlarý kimse söylemiyor. Ben söylüyorum iþte. Çünkü gerçeði söylemeyen insan deðildir.
Þimdi ben üsteðmenle davaným kapandýðýný sanýyordum. Askerliðimin de artýk son safhalarýna gelmiþ bir durumdaydým. Bu üsteðmen 1. Ordu Komutanlýðýna, Genel Kurmay Baþkanlýðýna her tarafa þikayet etmiþ. 1. Ordu Komutanlýðýndan bir emir geliyor benim derhal tutuklu olarak Erzurum Askeri cezaevine gönderilmem isteniyor. Hâkimlerde þaþýrmýþ kalmýþlardý. Birazda korkmuþlardý bu iþten.
Zihni Bey’in baldýzý Ýzmir Hastenesinde hekimdi. Beni oraya havale ettiler. Yalnýz orada sinir uzmaný yokmuþ. Beni sivil hastanede bir sinir hastalýklarý uzmanýna gönderdiler. Oradan da ruhi depresyon raporu verdiler. Rapor askeri hastanede tasdik edildi, cezam ortadan kalktý ve tezkerimi de elime verdiler.
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Fiyuuuuu (ýslýk sesi) Helal olsun þu adama. Okudukça hayranlýðým kat be kat artýyor. Keþke rahmetliyi ölmezden önce görseydim. Böyle büyük bir adamýn elini öpmek bana þeref verirdi. Mehmet kardeþim yazýný geciktirme sabýrsýzlýkla bekliyoruz...
'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayý,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeðe tercih ederim'
tmm abi zaman buldukça yazýyorum valla
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
Dýþarýda Yaþam
Askerliði bitirip kendi köyüne dönen Abdullah Týrnatan köyünde yaþantýsýna devam etti.
Bir gün týrnatan köyündeki evin geniþ avlusunda yanlarýnda çalýþan adamlarý topladý:
“Bakýn” diye söze baþladý. “ Asayiþ amirlerinin haklýlarý maðdur etmeleri, beni hem dýþarýda, hem de içeride *******ler iþlemeye mecbur etti. Benim þahsýma, bizim ailemize kimse kötülük yapamaz. Çünkü biz hüküm sürmüþ bir aileyiz. Ama bize haksýzlýk yapýlmaz demek, baþkalarýna yapýlan haksýzlýða ses çýkarmayacaðýz anlamýna gelmez. Kimseye haksýzlýk yapmam, sizlerde yapmayacaksýnýz. Bundan böyle Rabbi alemin bize verdikleri ile kanaat edip geçineceðiz.”
Adamlarý ses çýkarmadan bu ünlü Ali aðanýn oðlunu, ünü babasýný geçmiþ genç aðalarýný dinliyorlardý.
“Þimdi hep birlikte gidelim, bir gezelim, bakalým ne olmuþ bizim malýmýz. Davarýmýz. Arazilerimiz?”
Köyün hemen yakýnýnda 5–6 bin dönümlük bir buðday tarlasý var oraya doðru gittiler. Toprak kýraçlaþmýþtý. Tarlanýn üzerinde ki ürün tarlada ki ýrgatlarýn yömyesini karþýlamayacak kadar az görünüyordu. Evden ayrýlýrken anasý, ailesi ve diðer kadýnlar ise ýrgatlara öðle yemeði hazýrlamak için yýrtýnýrcasýna çalýþýyorlardý. Abdullah buðday saplarýnýn yanýna doðru geldi ve cebimden çýkardýðý muhtar çakmaðý ile saplarý ateþe verdi. Saplar birden çok büyük bir hýzla alev aldý harýl harýl yanýyordu buðday saplarý.
“ Þimdi gidin, tez elden gidin, ne kadar davarýmýz varsa tez elden toplayýp getirin buraya.”
Ne yaptýðýný kimse anlamamýþtý ama itiraz edende olmadý. Üç beþ kiþi koþarak köye gittiler. Onlar giderken köyden buðday tarlasýnýn dan çýkan alevi gören köylülerde koþarak gelmeye baþladýlar. Köylüler Abdullah sanki davarlarý da yakacakmýþ gibi bir hisse kapýlmýþlardý. Öyle duruyorlar, hiç ses çýkarmadan Abdullah’ýn vereceði emri bekliyorlardý.
“Sürün… Davarlarý biçilmemiþ ekinlerin içine sürün. Yaylansýnlar, karýnlarýný doyursunlar, meraya kadar gitmesinler bugün.”
Sanki havyalar da bu sözlerden anlamýþ gibi, yanan saplarýn çevresinden dönerek bir anda ekinlerin içine daldýlar. Saplarýn alevleri azalýrken köylülerin önüne geçti:
“ Ben bu araziyi bütün köylüye armaðan ediyorum. Ekin, biçin ne yaparsanýz yapýn. Ürünü ortaklaþa yiyin. Eðer sizden artan bir þey olursa, onu da aileme verirsiniz. Olmazsa onu da istemem.”
Köylüler söylenenlerden bir þey anlamamýþ gibi bakýyorlardý. Abdullah devam etti:
“Ortaklaþa dan vazgeçtim. Öyle olursa aranýzda hýr çýkar. Onun için araziyi köydeki her ailenin nüfusuna göre pay ediyorum. Herkes nüfusuna göre hisse alacak. Tabii önce topraða bakacaksýnýz. Bakýn kýraç olmuþ toprak, bakýlmamýþ, dinlendirilmemiþ. Böyle miydi bu toprak eskiden? Bakmazsanýz böyle olur iþte…”
Sustu. Düþündü. Devam etti:
“Baðý da köye veriyorum. Onu da ayný þekilde pay edeceksiniz.”
Birden Abdullah’ýn çevresine toplandýlar. Abdullah’a sarýlýyorlar, elini, ayaðýný öpmek istiyorlardý. Köylüler ýrgatlýktan mal sahipliðine geçiyorlardý. Abdullah geri çýktý:
“Býrakýn beni! Bunda bir þey yok. Allahýn bizim atalarýmýza verdiðini ben de Allahýn kullarýna veriyorum. Allah kabul etsin. Haydi, þimdi herkes damýna dönsün. Ben burada biraz daha eyleþeceðim.”
Köylüler sevinçten hoplaya zýplaya gidiyorlardý. Abdullah bir süre daha yaylanan hayvanlarý seyretti. Saplarýn yanmasý bitmiþti. Arkasýndan yaylanan davarlarýn neþeli sesleri geliyorlardý. Bir hafta daha köyde kaldý. Sonra, o cezaevinde iken doðan oðlu Ali’yi yanýna alarak Antep’e geçti. Antepliler onu çok iyi tanýyorlardý. 17 yaþýnda iken Antepliler için efsane bir adam olmuþtu. Onun için Antep’e yerleþmesi, ona bazý imkânlarýn kapýsýný da açmýþtý. Parasý eskisi gibi deðildi. Ama ne var ki kredisi sonsuzdu. Kimseden bir þey istemesine gerek yoktu. Ýsteyecekleri kendiliðinden geliyordu. Böylece bir kamyon sahibi oldu. Odunculuða baþladý.
Aþký Ya Yaþarsýn Yada Yazarsýn...
Diyen Þair Sonra da
Ne Yaza Bildik... Ne de Yaþayabildik...
Demiþ...
SaRýma LaRciverRt Ol...
vay be en adammýþ yahu...
Vay sen saðolasýn Mehmet kardeþim. Sayende bu romaný bitireceðim. Hayatý o kadar ilginç ki günden güne maceradan maceraya koþan bir western kahramanýný okuyor gibiyim. Ah ne olaydý bu kitap elime geçseydi ...Samimi olarak söylüyorum sabaha kadar yatmaz bitene kadar okurdum...Paylaþýmýn için teþekkürler...Bizi merakta koyma sabýrsýzlýkla bekliyorum....
'Bir dosttan tek bir gül ve güzel bir sözü ben onunlayken almayý,
öldükten sonraki bir kamyon dolusu çiçeðe tercih ederim'