Ýsmi Tarihe Geçmeyen Türk Albayý(Nizip Savaþý)
Biliyoruz ki, Nizip'te Osmanlý ordularý, Mýsýr ordularýna yenildiler. Buna sebep ordularýmýza kumanda eden Çerkes Hafýz Paþanýn bilgisizliði, düþman tarafýn kazanma nedeni ise, Baþkumandanlarý Ýbrahim Paþanýn enerjisi, zekâsý ve bilgisi idi.
Mareþal Moltke o tarihlerde Osmanlý ordusunda bulunuyordu. Ve ordunun kurmaylýðýný yapýyordu. Mýsýr ordusuna taarruz zamanýnýn geldiðini ve fýrsatýn kaçýrýlmamasýný, zaferin mutlaka Osmanlýlar tarafýnda kalacaðýný ýsrarla Baþkumandana bildirdi. Fakat Hafýz Paþa müneccimlerin reyini almadan böyle bir teþebbüste bulunamaýyacaðýný söyleyince Moltke þaþýrdý kaldý.
Ve nihayet müneccimler Eþref saatin henüz gelmediðini bildirince, Moltke istifa etti (1). Kabul edilmedi, fakat fýrsat kaçýrýlmýþ oldu. Mýsýr ordusu hemen taarruza geçti ve Çerkez Hafýz kumandasýndaki Osmanlý ordusunu çil yavrusu gibi daðýttý. Moltke güçlükle kaçabildi. Buna raðmen hatýratýnda diyor ki:
''Silâhlý milletin, en canlý örneði Türklerdir. Bu ülke köylüsünün orak, kâtibinin kalem, hatta kadýnlarýný etek tutuþunda, silâha sarýlmýþ bir pençe kývraklýðý vardýr. Türk, ata biner gibi oturur ve keþfe yollanan uyanýk nefer gibi yürür. Silâhýn ruha verdiði güveni her Türk'ün bakýþýnda görmek mükündür. O doðduðu gündenberi silâhlýdýr. Bundan dolayý hayata ve hadiselere güvenle bakmayý da öðrenmiþtir.
Türkiye'ye adým atar atmaz, bu kanaati edindim. Silâhlý bir milletin içinde yaþadýðýma inandým. Nizip bu kanaati ne sarstý, ne de giderdi. Çünkü orada yenilen Türk deðildi, kumandandý. Yenen de öbür taraf olmayýp hurafelerdi. Harp plânýný müneccimler vasýtasyla çizen, hücum emrini yýldýzlardan bekleyen kumandana karþý, cesur Türk ne yapabilirdi?Müneccimin Türkiye'den kovulduðu ve yýldýzlarýn harp iþlerine karýþmalarýnýn yasak edildiði gün, Türkün ruhu yeniden parlýyacak ve silâh kullanmak için doðan bu kahraman milletin tarihi, eski ýþýðýný bulacaktýr.'' (1)
Atatürk bir gün, ilk mecliste istiklâl savaþlarýnýn hesabýný verirken, þu mütalâada bulunmuþtu:
''Türk yenildi derlerse inanmayýnýz. Yenilen kumandandýr.'' (2)
Atatürk Ýhtilâli ile, Moltke'nin arzularý yerine gelmiþ, Türk milletinin tarihi baþka, geçmiþten daha yüksek bir anlamda, eski ýþýðýný bulma yolunu tutmuþtur. Ne mutlu bize; bilhassa gelecek kuþaklara.
Fakat burada asýl belirtmek istediðimiz nokta, bütün bunlar deðildir.
Nizip felâketi günü, bütün Osmanlý ordusu daðýlýp kaçarken, henüz kurulmuþ modern bir alayýmýz, galip Mýsýr ordusuna, son neferine kadar dayanmýþtýr. Bu alayýn baþýnda ismi tarihe bile geçmeyen bir Türk albayý bulunuyordu. Tarihin bildirdiðine göre, öðrenimin Saint-Cyr'de bitirmiþti. Elinde yalýn kýlýç, düþmanla çarpýþýrken kaçmakta olan ve henüz kaldýrýlmýþ bulunan Yeniçeri artýklarýna bakarak, þöyle haykýrmýþtý:
''Alçaklar! Dönün, bakýn... Gâvur dediðiniz mektepliler vatan için nasýl döðüþüyorlar ve nasýl ölüyorlar!'' (1)
Bu adsýz kahraman da, alayýyla beraber þehit oldu ve þehitler arasýnda kaldý.
Onur için, þeref için, vatan için, bilgi için, mekteplilik adýna ilk defa ölüm meydanýnda haykýran ve can veren bu kahraman öldü denebilir mi?
Adsýz kahraman bugün tarih içinde bir onur abidesi gibi yükseliyor!
Niçin Ýsmi Tarihe Geçmeyen Türk Albayý Diye bir mahalle yok Nizip'te de Hafýz Paþa diye bir Mahalle var ???
Bu adla bu mahallenin olmasýný gerek sizce?