Yarým yüzyýldýr Nizip’in semalarýnda o’nun okuduðu ezan sesi yükseliyor.Hangimiz tanýmayýz bu sesi.?Bu ses adeta Nizip ile özdeþleþmiþtir.Uzun süre Nizip’ten ayrý olanlar Nizip’e geldiklerinde O’nun sesi ile bu ezaný iþittiklerinde “Ýþte Þimdi Nizip’e geldim” diyebildikleri bir ses.Peki ama hepsi bu?.hayýr..Çoðumuz onu sesisin haricinde tanýmayýz bile.Ýþte yarým yüzyýllýk efsane ve bir ilim deryasý Hafýz hocamýzýn hikayesi.Ben Hafýz Ýmam’ý çocukluðumdan beri tanýrým.Onu ya camide müezzinlik yaparken, ya ders verirken ya da etrafýna topladýðý bazý genç-yaþlý insanlarla sohbet ederken görürdüm.Nizip’in ender yetiþtirdiði bir hafýzýdýr.O,Genç-yaþlý, kadýn-erkek binlerce insana Ýslam’ýn temel kitabýný öðreten bir muallimdir.O,Dünyevî anlamda gözleri görmeyen ama kalp gözüyle gören bir a’madýr .Kendi okuyamasa bile, öðrencilerine her gün pek çok meseleyi okutarak dinleyen ve kendini yetiþtiren, odasýný kütüphaneye çeviren bir örnektir.Ýþte bu ilim deryasýný bir hafta sonu ziyaret ettik.Uzun müddet görmediðimiz Hafýz Ýmam’ýn hiç deðiþmediðini gördüm.Maþallah sanki 10 sene veya 20 sene önceki Hafýz Ýmam.
![]()
-Sayýn Hocam! Sizleri bir tanýyalým isterseniz. Kimdir Ýmam Dikici, bizim tabirimizle Hafýz Ýmam?
-1940 yýlýnda Nizip’te doðdum. Eski adý Tepe olan þimdiki Pazar Cami Mahallesinde. Beni babam altý yaþýmda iken hocaya gönderdi. Saha Camiine gittim. Saha Cami, rahmetli Hacý Ahmet Kaya tarafýndan yaptýrýlmýþ, ancak bir müddet sonra amacýnýn dýþýnda, depo olarak kullanýlmaya baþlanmýþtý. Sonra Allah rahmet etsin Ali Alkan Saha Camiini satýn alarak ibadet yapýlmasýný saðlamýþtý.Ben camiye gittiðimde hocam, Sait Mete idi. Babam benim hafýz olmamý istiyordu. Derse baþladýðým zaman rahmetli Sait hocam bir gün Kur’an-ý Kerim’i bana getirdi. “Ýþte ezberleyeceðin Kur’an bu!” dedi. Ben þöyle bir dokundum. Ýki elimin arasýna aldým ve; “Eyvah hocam. Ben bu kalýn kitabý nasýl ezberleyeceðim? Bu bana nasip olur mu?” Ama aradan yýllar geçti, bir gün hocam elime bir þey býraktý. Baktým ki Kur’an-ý Kerim.Bana dedi ki: “Sen bana bir zamanlar ne demiþtin? Bu kitabý nasýl ezberleyeceðim, demiþtin deðil mi? Ýþte bak sen çalýþtýn ve Allah sana nasip etti.”Hafýzlýðýmý bitirdikten sonra bir müddet hocamýn yanýnda kaldým ama ben Tecvid, kýraat, makam dersi almak istiyordum. Bana deðiþik yerlere gitmemi söylüyorlardý. Fakat gidecek imkaným yoktu. Allah rahmet etsin, “Kel Þakir” bana, ayda 60 lira verecek Urfa’ya gitmemi söyleyince, yani bana burs saðlayýnca amacýma ulaþacaðýmý anladým.
-Bundan sonra Urfa’da mý kaldýnýz bir müddet?
-Evet 1956’da Urfa’ya gittim. Orada Hafýz Muhammed Akkaya’nýn yanýna gittim. Üç yýl kadar orada kaldým. Hocadan da epey ders aldým. Orada ders alýrken Ramazan aylarýnda Nizip’e gelip mukabele okuyordum. Sonra geri dönüyordum.Urfa’da üç yýl kaldýktan sonra Nizip’e geldim. Bir yýl Sait Hocanýn yanýnda kaldým. Üç yýl da Leylek/Tahtani camiinde fahri olarak görev yaptým.Urfa’da çok güzel günlerimiz oldu. Biz ilk olarak, Sait Mete Hoca, kardeþi ve Paþa Seyit ile gitmiþtik. Paþa Seyit; “Benim burada bir dostum var, onu muhakkak görmeliyiz.” Dedi. Ve dediði zatý bulduk. Hal hatýr faslýndan sonra adamýn bana sürekli baktýðýný gördüm. Gelip beni tuttu, uzun uzun baktý, býraktý. Yol boyunca eve giderken bu hareketi birkaç defa yaptý. Ben anlam veremiyordum tabi. Sonra kendisi þöyle dedi: “Ben yirmi yýldýr hanýma hep þunu derdim: Haným bekle, benim bir oðlum var, o gelecek. Ýþte þimdi geldin elhamdulillah.”Bizi evine götürdü, hanýmýna, “Ýþte beklediðimiz oðlumuz geldi.”dedi.
Ben Urfa’da Çakeri Camiinde kaldýðým üç yýl boyunca, akþamlarý eve giderdim, hafta sonlarý elbiselerim orada yýkanýr, ütülenirdi. Allah kendilerinden razý olsun.
-Urfa’da yanýnda üç yýl ders aldýðýnýz Hafýz Mehmet Akkaya manevi halleri de olan bir insandý bildiðimiz kadarýyla. Biraz bahseder misiniz?
-Evet Hafýz Mehmet Hocam gerçekten farklý bir insandý. Yaþadýðýmýz pek çok güzellikle oldu. Bir iki tanesini anlatayým sizlere.Merhum Talip Hocanýn kayýnpederi Ahmet Güngör bir gün hocama ziyarete gider. Hafýz Mehmet, beni sorar, o da der ki: “Hocam orada öyle bir aðaç ektin ki gölgesi hiç bitmiyor.” Hocam Ahmet Güngör’e der ki: “Nizip’e gidince selam söyle. Hocanýn kafasýnda bir þeyler dolaþýyor, sakýn öyle bir þey yapmasýn.” bana hocamýn mesajý ertesi gün geldi. Ýþin ilginç yaný ben bir gün önce bazý olumsuzluklar yaþamýþ, artýk ders vermeyi býrakmayý düþünüyordum. Ýþte Allah’ýn bildirmesiyle, hocam beni ikaz ediyordu.Ben üç gün sonra Urfa’ya gittim. Bana sadece; “Tamam mý?” dedi. Ben mesajý almýþtým. Ben de cevabý kýsa kestim: “Tamam.” Dedim.Bir gün bir rüya görmüþtüm. Rüyamda, Nizip’e gitmiþ, bir evden izinsiz tavuk-yumurta aþýrýyordum. Ertesi gün hocam bana, “Dün gece neredeydin?” diye sordu. Ben de, “Buradaydým” dedim. “Yok doðruyu söyle” deyince yemin ederek, “Vallahi hücredeydim. Hiçbir yere gitmedim.” Dedim. “Oðlum, Nizip’e gidiyorsun, niye hýrsýzlýk yapýyorsun?” deyince ben periþan oldum. Bu hocamýn apaçýk bir kerametiydi.Bu manada anlatacaðým çok þey var ama kýsa kesmek istiyorum. Bir tanesini daha anlatýp bitireyim. Ben yine bir rüya görmüþtüm. Rüyamda, bir merkep yükü kýrmýzý biberi Nizip’teki eve getiriyordum. Ertesi gün hocam bana sordu: “Biber kýrmýzý mýydý? Eþek siyah mýydý?” Ben “Evet öyleydi” dedim. “Eðer istersen eve dönebilirsin. Yükümü tuttum, gerekeni öðrendim diyorsan gidebilirsin” deyince, ben biraz daha kalmak istediðimi söyledim.Hocam 1972’de vefat etti. Allah rahmet etsin.
-Nizip’e döndükten sonra Leylek Camiinde üç yýl kadar görev yaptýðýnýzý belirttiniz az önce. Resmi görev alýþýnýz nasýl oldu?
-Resmi görev almam hayli geç oldu. 1983 yýlýnda Antep’te yapýlan bir sýnav sonucu göreve baþladým. Resmi olarak 22 yýl çalýþtým. 2005 yýlýnda emekli oldum.
-Nizipliler sizi Çarþý Camii ve Þýhlar Cami ile baðlantýlý olarak biliyor. Bir de eskiden bedesten vardý. Bazen oraya giderdiniz. Sizin hiç boþ durmadýðýnýzý ve sürekli talebe okuttuðunuzu da biliyoruz. Çalýþma temponuz nasýldý?
-Nizip’e geldikten sonra 4 yýl Saha ve Leylek camiinde görev yaptým. Sonra da Þýhlar Camiine geçtim. 1963 yýlýndan beri buradayým. Kekeç Halil’in ýsrarýyla geldik. Bana burada bir oda yaptýlar. Biz de burada sürekli ders verdik. Zorunlu haller dýþýnda her gün ders halkamýz oldu. Yaz aylarýnda 180-210 arasý talebemiz olurdu. Kýþýn da bu rakamdan aþaðý olmazdý. Sabahçý öðrenciler öðle, öðlenci öðrenciler de sabah gelir derslerini okurlardý. Ayrýca geceleri de dersler verirdim. Gece vakitleri de esnaftan arkadaþlar gelirdi. Onlar gündüz gelemedikleri için gece program yapmýþtýk. Yaþý onbeþ’den yetmiþ’e kadar her yaþtan Nizipli gelirdi. Akþamlarý da ortalama 30 kiþi olurdu.
-Hocam þimdiye kadar hep talebe okutmakla yýllarýnýzý geçirdiniz. Þöyle bir ortalama rakam verecek olursanýz, bu güne kadar kaç kiþiye Kur’an-ý Kerim öðrettiniz.
-Ben bu anlamda bir liste tutmuþ deðilim ama þunu çok rahat söyleyebilirim ki Kur’an-ý Kerim öðrettiðim talebe sayýsý kesinlikle on bin’in üstündedir.
-Sayýn Hocam, bu kadar talebe yetiþtirmenin güzelliði yanýnda bir baþka güzelliðiniz var: Kitap okuma aþký. Odanýz maþallah bir kütüphane gibi. Her taraf kitaplarla iç içe. Üstelik gözleriniz görmediði halde kitaptan kopmuyorsunuz. Niçin, nasýl?
-Kitap bizleri bilgiye götürür, cehaletten uzaklaþtýrýr, dinimizi saðlam kaynaklardan öðrenmemizi saðlar. Bir insanýn kitaptan, okumadan uza kalmasýný ben bir türlü anlayamýyorum. Zamaným yok bahanelerine sýðýnmamalý hiç kimse. Bir insan istedikten sonra buna fýrsat bulur kesinlikle.
Ben hafýzlýðýmdan itibaren kitap okumaya (dinlemeye) meraklýyýmdýr. Ve bunu hiç ihmal etmedim. Ýlk aldýðým kitaplardan biri Abdulkadir Gölpýnarlý’nýn mealidir. Ondan sonra Elmalýlý Hamdi Yazýr’ýn Hak Dini Kur’an Dili tefsirinin çýktýðýný duydum. Elmalý Tefsiri gerçekten bir hazinedir.Rahmetli Hafýz Halil Uzungöl Urfa’nýn meþhur bir hafýzýydý. 1930-40’larda bir müddet karamsarlýða düþmüþ. Sonra bu tefsirin çýktýðýný duyunca alýp incelemiþ ve çok beðenmiþ. Ve þu sözü söylemiþ: “Parasý olan hemen alsýn. Parasý olmayan borç etsin yine bu kitabý alsýn.” Bunu duyunca ben de bir takým aldým. Ve o günden bu güne gelinceye kadar hep okuduk, dinledik.
-Ramazan ayý sizler için çok yoðun geçer. Bir taraftan camideki mukabeleler diðer taraftan evlerde okunan cüzler. Nasýl geçer Ramazan sizin cephenizden?
-Gerçekten de Ramazan, hep rahmeti, bereketi ve yoðunluðuyla gelir. Hafýz olmamýz hasebiyle bizlere de daha çok iþ düþüyor bu ayda. Müslümanlar en azýndan bir hatim indirmek için çaba harcarlar. Kimi okur kimi dinler. Bu çerçevede bizi de evlerde bir araya gelen erkek veya haným kardeþlerimiz davet ederek mukabele okuturlar. Bu o kadar yoðun olur ki, bazý zamanlarda günde otuz cüz okuduðum olmuþtur. Böylesine tempolu ve coþkulu geçen Ramazan günleri.
-Yorucu olmuyor mu?
-Elbette yorucu oluyor. Ancak Kur’an okumak, insanlarýn bunu arzuladýðýný bilmek ve bu isteði karþýlamak, Allah’la birlikte olmak her þeyi unutturuyor, gideriyor.
-Hafýzlýðýnýzýn saðlam olduðunu biliyoruz. Ancak yine de karýþtýrdýðýnýz zaman oluyor mu?
-Ýnsan olarak mümkündür. “Hafýza-i beþer nisyan ile malüldür” demiþler. Ancak biz sürekli tekrar ettiðimiz için sýkýntý çekmiyoruz.Babanýz Cemil Hocayla ilgili bir olay hatýrladým þimdi. Ramazan ayýnda ben sabahlarý okurdum Cemil Hoca da öðle vakti okurdu. Tabi ki ben okuduðum zaman kendisi de yanýmda bulunur dinlerdi. Bizim bir þifremiz vardý. Þayet bir yanýlma veya yanlýþlýk yaparsam diziyle bana dokunurdu ben de ayeti baþtan alýrdým.Ben Tahrim Suresini okurken baktým Cemil Hoca bana iþaret ediyor. Allah Allah, düþündüm, bir hatalý okuyuþ yoktu. Bir daha okudum, Hoca yine uyardý. “Hoca noldu?” dedim. “Nerdesin?” diye sordu bunun üzerine. Ben Tahrim suresindeyiz deyince, Cemil Hoca “Eyvah biz hata yaptýk.” Dedi. Meðer hoca bir önceki sayfada dalmýþ, onun için bizim yanlýþ okuduðumuzu zannediyordu. Bir gün de ben Bakara Suresinin 201. ayetini okuyorum. “Rebbena Atina fiddünya haseneten ve fil ahireti haseneten vekina azabennar” ayetini okuduktan sonra diðer ayete geçeceðime”Amin veselamun alel murselin…” diye devam ederken, Cemil Hoca dizime vurarak “Hanan haraba kalmaya, bize tesbih mi çektiriyorsun?” dedi. Hemen kendime geldim, diðer ayete geçtim. Cemil Hocayla Çarþý Camiinde çok güzel yýllarýmýz geçti. Allah razý olsun, birbirimizi bir gün bile olsa incitmedik.
-Hocam 50 yýla yakýndýr Nizip’te hizmet veriyorsunuz. Allah saðlýklý uzun ömürler versin. Niziplilere özel bir mesajýnýz var mý? Son olarak neler söylemek istersiniz?
-Hafýzul Kur’anýn olmadýðý bir þehirde oturmak caiz deðil diye bir görüþ vardýr. Nizip bu konuda çok eksik ve yetersiz. Hafýz yetiþtiren bir kurumu yok. Hafýzlýk yapýp da gelen hocalarý yok. Çoðu aileler, “benim çocuðum okusun da mühendis olsun, doktor olsun, öðretmen olsun” diyor. Hiç “Benim çocuðum alim olsun, iyi bir ilahiyatçý olsun, hafýz olsun” diyen yok. Varsa da çok az. Bu Niziplilerin üzerine düþen büyük bir vebaldir.Keþke her sene onlarca öðretmen, mühendis, iktisatçý, doktor yetiþtiði gibi ontane de hafýz yetiþse.
-Ýnþallah bu uyarýlarýnýz gereken yankýyý uyandýrýr sayýn hocam. Eklemek istediðiniz bir husus var mý?
-Allah beni son nefesime kadar Kur’an okumaktan ve öðretmekten mahrum býrakmasýn. Hepimizi Kur’ana hizmet edenlerden eylesin. Tüm Niziplilere sevgi ve muhabbetleri sunuyorum.