Ýlginç ve Paylaþmak Ýstediðiniz Bilgiler Buraya

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 17:57

CEPLÝ KANGURULAR
"Hiç hayvanda cep olur mu?" diyebilirsiniz. Fakat, gerçekten de kangurunun karnýnda "kese" denilen ve yavru kangurunun beslenmesinin, korunmasýnýn ve geliþmesinin saðlandýðý bir bölüm bulunur.

Cebin içinden kafasýný çýkarmýþ yavrunun çok sevimli ve þefkat uyandýran bir görüntüsü vardýr. Bu yavru, o cebe henüz 1 cm. iken annesinin rahmini terk ederek, yani daha hiçbir organý geliþimini tamamlamadan, 3 dakikalýk bir yolculuk sonucunda ulaþýr.

Annesinin kesesinin içinde dört farklý meme bulunur. Bu memelerden birisinde, kývamý ve ýsýsýyla kendisi için özel hazýrlanmýþ bir süt vardýr. Diðer üç memede ise yeni doðmuþ bir bebek için deðil, yaþý daha ileri bir yavru için hazýrlanan süt bulunmaktadýr. Bu yavru da birkaç hafta sonra ilk emdiði memeyi býrakacak ve yaþýna göre olan memeyi emmeye baþlayacaktýr. Biraz daha büyüyünce ise bir ötekisine geçiþ yapacaktýr.

Çocuklar, burada kendi kendinize sormanýz gereken bazý sorular var: Öncelikle, 1 cm boyundaki kanguru yavrusu, bu dört memeden hangisini seçeceðini nereden bilecektir? Anne kanguru dört memesinin her birine bu kadar farklý özellikteki sütleri nasýl yerleþtirmiþtir? Dahasý, yeni doðan yavrunun emdiði süt diðer memelerden gelen sütlere göre daha sýcaktýr. Ýçerdiði besinler de daha farklýdýr. Peki, anne kanguru bu meme içindeki sütü nasýl ýsýtmýþtýr? Her yavrunun ihtiyacý olan farklý besinleri sütün içine nasýl yerleþtirmiþtir?

Sakýn unutmayýn, bunlarýn hiçbirini yapan aslýnda anne kanguru deðildir. Anne kangurunun, kesesinin içindeki sütlerin farklý olduðundan haberi bile yoktur. Memelerinden birinin içindeki sütün sýcaklýðýný hesaplayabilmesi mümkün deðildir. Her süte farklý özellik vermeyi ise kendisi hiç beceremez. O hangi sütün içinde hangi besinin olduðunu da hiçbir zaman bilemez. O sadece Allah'ýn kendisine emrettiði þekilde yaþayan bir kangurudur. Yavrusunun ihtiyaçlarý da kendisini yaratan Allah tarafýndan düþünülmüþtür. Sonsuz þefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimiz, en uygun yapýdaki sütleri, yavrular için en uygun yere yani annelerinin karnýna yerleþtirmiþtir.

Kanguru yavrusu 6,5 ayý özel kesesinden hiç çýkmadan geçirir. Ardýndan yaklaþýk 8 ayý hem kesenin içinde, hem de dýþarýda dönüþümlü olarak geçirdikten sonra, sürekli dýþarýda kalmaya baþlar.

Bu arada, daha birinci yavru cepten çýkmadan, ona yeni bir kardeþ týrmana týrmana gelir. Her ikisi ayný cepte ve kesinlikle birbirine zarar vermeden uzun bir süre yaþar. Her yavru kendi yaþýna göre besinler içeren sütün bulunduðu memeyi emer. Peki her kardeþ kendisinin emmesi gereken memenin hangisi olduðunu nereden bilir. Cevap çok açýktýr: Allah'ýn ilhamýyla, öðretmesiyle.

Kangurular cüsseleriyle de oldukça dikkat çeker; gövdeleri 1,5 m., kuyruklarý ise 1 m.'dir. Kanguru ailesi arka ayaklarýnýn büyüklüðü sayesinde 8 metrelik mesafeyi bir anda katedebilir. Hýzlý koþarken dengelerini çok güçlü ve iri olan kuyruklarýyla saðlarlar. Peki sizce ayaklarý tesadüfen mi bu kadar büyüktür? Ya da rahatça sýçramak için çok büyük arka ayaklara ihtiyaçlarý olduðunu anneleri mi hesaplamýþtýr? Tabii ki doðru cevap bunlarýn hiçbiri deðildir. Hiçbir þey tesadüfen olmamýþtýr. Herþeyi canlýlarýn ihtiyaçlarýna göre yaratan Allah, kanguruyu da diðer tüm canlýlarý yarattýðý gibi en mükemmel þekilde yaratmýþtýr.

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 17:58

KARINCANIN GÖZLERÝNDEKÝ PUSULA

Bulunduðumuz yerden baþka bir ülkeye ya da baþka bir þehre giderken yönümüzü bulmamýzý saðlayacak yardýmcýlara ihtiyacýmýz vardýr. Özellikle de gittiðimiz yer hiç bilmediðimiz bir yer ise mutlaka bir pusulamýz, bir de haritamýz olmasý gerekir. Harita insana nerede olduðunu, pusulaysa nereye gideceðini gösterir. Biz bunlarý kullanarak ve bilen kimselere danýþarak yolumuzu buluruz ve kaybolmayýz. Peki diðer canlýlarýn yönlerini nasýl bulduklarýný hiç düþünmüþ müydünüz? Örneðin bir çölde yiyecek arayan karýncanýn yuvasýna her seferinde nasýl geri döndüðü hiç aklýnýza gelmiþ miydi?

Yandaki küçük karýnca pusula kullanmadan çölde yolunu bulur. Yukarýdaki haritada ise bu karýncanýn izlediði yolu görüyorsunuz.

Tunus'un Akdeniz kýyýsýnda yaþayan siyah çöl karýncasý (yandaki resimde görülen) çölde yuva yapan canlýlardan biridir. Bu karýnca türü ne pusula ne de harita kullanmamasýna raðmen uçsuz bucaksýz çölde yönünü her zaman hatasýz olarak belirleyebilir ve yuvasýna geri dönebilir.

Çöllerde sýcaklýk sabah güneþinin yükselmesiyle birlikte 70 dereceye kadar yükselir. Karýnca da çöl kumunun bu muazzam sýcaðýnda yuvasýndan besin aramak için çýkar. Yuvasýndan baþlayarak 200 metre uzaða kadar varabilen bir alanda sýk sýk durarak ve olduðu yerde dönerek dolambaçlý bir yol izler. Bu yolu haritada görebilirsiniz. Ancak bu zikzaklar yüzünden karýncanýn kaybolacaðýný düþünmeyin. Çünkü karýnca, yiyeceðini bulduðu anda, hemen yuvasýna doðru, düz çizgi þeklinde bir yol izleyerek geri döner. Karýncanýn bu yolculuðu kendi boyutlarý ile kýyaslandýðýnda, bir insanýn çölde 35-40 km dolaþtýktan sonra baþladýðý noktaya dümdüz bir yoldan dönmeyi baþarmasý gibidir. Peki karýnca bir insan için neredeyse imkansýz olan bu iþi nasýl baþarýr?
Karýnca, etrafýndaki cisimlere bakarak yön belirliyor olamaz. Öncelikle çölde yön belirlemeye yarayacak aðaç, kaya, akarsu ya da göl gibi iþaretler yok denecek kadar azdýr. Her tarafta sadece kum vardýr. Ki bunlar olsa da bir þey deðiþmeyecektir; çünkü karýncanýn bunlarý aklýnda tutup, yerlerini ezberleyip sonra yön belirlemek için kullanmasý mümkün deðildir. Bu þekilde düþünüldüðünde, karýncanýn baþardýðý iþin önemi daha iyi anlaþýlacaktýr. Karýnca bu zor iþi kendisine verilmiþ olan özel vücut yapýsý sayesinde baþarmaktadýr.
Karýncanýn gözlerinde özel bir yön tayin sistemi vardýr. Allah'ýn onun gözlerine yerleþtirdiði bu sistem bütün yön bulma aletlerinden üstündür. Çünkü bizim göremediðimiz bazý ýþýnlarý görebilen karýnca, bunlarý kullanarak çevresine baktýðý anda yön tayini yapabilir, kuzey neresi, güney neresi anlayabilir. Bu sayede yuvasýnýn ne tarafta olduðunu tahmin edebilen hayvan geri dönerken hiçbir zorluk çekmez.

Allah'ýn dýþýnda, kendileri için göklerden ve yerden
hiçbir rýzka, hiçbir þeye malik olmayan ve buna
güçleri yetmeyen þeylere mi tapýyorlar? Artýk
Allah'a benzerler aramaya kalkýþmayýn;
çünkü Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
(Nahl Suresi, 73-74)

Ýnsanlar ýþýðýn özelliklerinden çok yakýn bir dönemde haberdar olmuþlardýr. Ancak karýnca ýþýðýn insanlarýn bilmediði bir özelliðini doðduðu andan itibaren bilmekte ve kullanmaktadýr. Þüphesiz bu karýnca türünün gözleri gibi kusursuz bir yapý rastgele tesadüflerle açýklanamaz. Karýncanýn ilk ortaya çýktýðý andan itibaren bu özellikte gözlere sahip olmasý gerekmektedir. Yoksa çöl sýcaðýnda geri dönemeyeceði için yaþamasý da mümkün olmayacaktýr. Tüm çöl karýncalarý dünyadaki ilk günlerinden itibaren þu andaki gözlerine sahiptir. Bu gözleri onlar için üstün ilim sahibi olan Allah yaratmýþtýr.
KARINCA VE KUÞUN HARÝKA ÝÞBÝRLÝÐÝ

Yaþadýðýmýz her yerde saðlýðýmýzý tehdit eden ve bizi hasta eden mikroplar vardýr. Bu mikroplar bizim için olduðu kadar diðer canlýlar için de bir tehlike oluþturur. Bu nedenle týpký bizim gibi bu canlýlarýn da kendilerini korumalarý gerekmektedir. Zaten canlýlarý incelediðimizde mikroplardan korunmak için bazý yöntemler kullandýklarýný görürüz. Örneðin karýncalar kendilerini korumak için bir tür asitli madde üretirler. Bu madde mikroplarý etkisiz hale getirir. Sonra da bu asitli maddeyi kendi vücutlarýna ve yuvalarýnýn duvarlarýna sürerler. Yani sadece kendilerinin deðil, yaþadýklarý yuvanýn da mikroplardan arýnmasý gerektiðini çok iyi bilirler.

Küçücük canlýlar olan karýncalar mikroplarýn kendilerine zarar vereceðini bilip, ona göre önlem alýrlar. Bir tür asit üretir ve mikroplarý etkisiz hale getirirler. Bütün bunlarý yapmayý karýncalara ilham eden Allah'týr.

Acaba küçücük bir karýnca bütün bunlarý nasýl akletmektedir? Þüphesiz bu, kendi aklýnýn ve gücünün yeteceði bir þey deðildir. Bir karýnca, mikrobun ne olduðunu bilmediði gibi ondan korunmasý gerektiðini de bilemez. Þöyle bir düþünürsek; karýnca önce mikrobu tahlil etmeli, sonra da onu zararsýz hale getirecek maddeyi bulmalýdýr. Peki bu maddeyi nasýl tespit etmiþ olabilir?

Birlikte düþünelim.
Ýnsanlar bazý mikroplardan korunmak için aþý olurlar, ama bu aþýlar laboratuvarlarda birçok araþtýrma ve deneyden sonra üretilmektedir. Üstelik bütün bunlarý uzman kiþiler yapmaktadýr. Aksi takdirde aþý hiçbir iþe yaramaz, hatta zarar verici bile olabilir. Karýncalarýn ise ne böyle bir bilgileri vardýr ne de bu konuda eðitim almýþlardýr. Bir laboratuvara gidip araþtýrma yapma gibi bir durumlarý da yoktur. Böyle bir þeyi düþünmek bile çok mantýksýzdýr. Karýncalarýn bütün bunlarý bilerek dünyaya geldikleri çok açýktýr.
Karýncaya bu bilgileri üstün bir güç sahibi öðretmektedir. Alemlerin Rabbi ve herþeyin yaratýcýsý olan Allah karýncaya mikroplardan korunmayý ilham etmekte yani öðretmektedir.

Mikroplardan korunmasý gereken canlýlara baþka bir örnek olarak kuþlarý ele alalým. Mikroplar kuþlara da rahatsýzlýk verirler ancak onlarýn vücutlarýnda karýncalar gibi koruyucu maddeler üretecek sistemler yoktur. Bu nedenle kuþlar da bu mikrop sorunlarýna farklý ve çok akýllýca bir çözüm bulmuþlardýr. Karýncalarýn yuvalarýna gider ve yuvanýn üzerine uzanarak karýncalarýn gelip tüylerinin arasýna girmesini beklerler. Yemek arayan karýncalar kuþun tüyleri arasýnda dolaþýrlar ve bu sýrada mikroplarý öldüren madde de kuþun tüylerine bulaþýr. Böylece kuþ bu maddeden faydalanarak mikroplardan temizlenmiþ olur. Peki kuþlar karýncalarýn böyle bir madde ürettiðini ve bu maddenin kendi vücutlarýndaki mikroplarý yok edeceðini nereden bilirler?

Karýncalarýn böyle bir korunma sistemlerinin olduðunu insanlar birçok araþtýrmadan sonra keþfetmiþtir. Ve hayvanlar konusunda uzman olan kiþiler dýþýndaki birçok insan hala bu bilgiden habersizdir. Siz de büyük bir ihtimalle bu bilgiyi bu kitabý okuyunca öðrenmiþsinizdir. Ancak kuþlar karýncalarýn bu özelliðini ilk doðduklarý andan itibaren bilmektedirler. Üstelik bunu onlara öðreten biri olmamasýna raðmen ihtiyaç duyduklarý ilk anda, karýncalarý kullanarak kendilerini mikroplardan arýndýrabilmektedirler.

Sizin yaratýlýþýnýzda ve türetip-yaydýðý
canlýlarda kesin bilgiyle inanan bir
kavim için ayetler vardýr.
(Casiye Suresi, 4)

Karýncanýn vücudunda üretilen bir maddeyi kuþlarýn tanýmalarý ve bunu nasýl kullanacaklarýný bilmeleri bizi tek bir gerçeðe götürür. Bu bilgiyi her iki canlýya da öðreten Allah'týr. Allah her canlýnýn Kendi emrinde olduðunu bir ayetinde bize þöyle bildirmiþtir:
... Hayýr, göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eðmiþlerdir. (Bakara Suresi, 116)

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 18:00

KÜÇÜK BEYAZ KUZULAR
Belki dikkatinizi çekmiþtir, kuzularýn hepsi küçük, sevimli ve masum yüzlüdür. Bir de yine onlara benzeyen fakat daha iri olanlarý vardýr. Bunlar da, kuzunun annesi olan koyunlardýr. Kuzuyla annesi arasýnda çok güçlü bir bað olduðunu biliyor muydunuz? Bu güçlü bað ise koyun kuzuyu doyurmaya baþladýðý zaman oluþur.

Koyun, kuzuyu doðurduðu an, onu diliyle temizlerken aldýðý tadý ve kokuyu bir daha asla unutmaz. Bu yüzden de baþka tat ve kokudaki kuzuyu yanýna kabul etmez. Ýnsan bile hastanede kendisine baþkasýnýn bebeði verilse bunu farkedemezken, koyunun kendi yavrusunu kalabalýk bir sürünün içinden yanýlmadan bulmasý gerçekten hayret vericidir.
Oysa, koyunun kendi yavrusunu tanýmak için fazla zamaný yoktur, doðum yaptýðý an bunu baþarmak zorundadýr. Yoksa o kalabalýk sürüde bir daha kuzusunu asla bulamaz. Ama böyle bir sorun yaþanmaz. Çünkü, Allah, koyuna yavrusunu doðurduðu an, tadýný ve kokusunu öðrenmek için hemen yalamasý gerektiðini ilham etmiþtir.
Peki, yaðmurlu havalarda kuzularýn yaðmurdan korunmak için ne kullandýklarýný biliyor musunuz? Postlarýný!.. Kuzu postu, çok yumuþak ve yaðlý bir tabakadan oluþtuðu için kuzunun ýslanmasýna engel olan bir yaðmurluk görevini görür. Böylece yaðmurlu havalarda tüylerinin kývrýk ve kuru kalmasýný saðlar.

Ayrýca, bu sevimli kuzularýn en büyük özelliklerinden biri geviþ getirmeleridir. Siz hiç geviþ getiren bir hayvan gördünüz mü? Görmediyseniz anlatalým. Ot yiyen hayvanlarýn bir kýsmý geviþ getirirler. Bu hayvanlarýn 4 adet midesi vardýr. Hayvan yemek yediði zaman besin ilk önce mideye gider, bir süre sonra tekrar aðza gelir. Hayvan tekrar çiðnedikten sonra ise diðer mideye gider. Bu iþleme "geviþ getirmek" denir. Rabbimiz, bazý hayvanlara sindirimi zor besinleri kolay hazmetmeleri için böyle bir özellik vermiþtir.
Koyunlarýn ve kuzularýn bizim için birçok yararý vardýr. Bize her gün süt verirler. Sütün içindeki kalsiyum kemiklerimizin ve diþlerimizin geliþimi için çok önemlidir. Sütten yoðurt, peynir gibi temel gýdalar yapýlýr. Pasta, börek ve diðer yemeklerde de bunlar kullanýlýr. Kýsacasý süt en çok kullandýðýmýz ve bize en faydalý olan gýdalardan biridir. Ayrýca yünlerinden elde edilen ipliklerle de giyinmemiz için kumaþ üretilir. Birçok kullaným alaný olan iplikler yaþamýmýzý çok kolaylaþtýrmýþtýr. Allah'ýn insanlara indirdiði kitap olan Kuran'da da bu hayvanlarýn insanlara saðladýðý faydalar aþaðýdaki ayetlerle anlatýlmýþtýr: ... Size hayvan derilerinden hem göç gününde, hem de yerleþme gününde kolaylýkla taþýyabileceðiniz evler; yünlerinden, yapaðýlarýndan ve kýllarýndan bir zamana kadar giyimlikler döþemelikler ve (ticaret için) bir meta kýldý. (Nahl Suresi, 80) ... Ýçenlerin boðazýndan kolaylýkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz. (Nahl Suresi, 66) Gerçekten aynen bu ayetlerdeki gibi koyunlardan ve kuzulardan yararlanýyoruz. Allah'ýn bizim için yaratmýþ olduðu bu nimetler için çok þükretmeliyiz.

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 18:03

1 AY SUSUZ YAÞAYABÝLEN MUHABBET KUÞLARI
Yabani muhabbet kuþlarý Avustralya'nýn fazla yaðmur almayan bozkýrlýk bölgelerinde yaþar. Su ihtiyaçlarýný yedikleri tohumlardan karþýladýklarý için bu kuþlar havanýn son derece kurak olduðu dönemlerde 1 ay boyunca hiç su içmeden rahatlýkla yaþayabilirler. Yabani muhabbet kuþlarýnýn hayatlarýnda suyun çok önemli bir yeri vardýr. Bu nedenle tüm yaþamlarýný iklim koþullarýna göre düzenleyebilirler. Örneðin yeterli miktarda su bulamadýklarý zaman, yavru yapmayý durdururlar ve su için yeni yerler aramaya çýkarlar. Yeterli büyüklükte su birikintisi bulduklarýnda olabildiðince hýzlý bir þekilde yumurtlamaya baþlarlar.

Muhabbet kuþlarýnýn iklim koþullarýna göre yaþamlarýný düzenlemeleri de Allah'ýn ilhamýyla gerçekleþen davranýþlardýr. Neslinin devamý çok önemli oludðu için hiç riske girmemekte ve yumurtlamayý hemen kesmektedir. Bu þekilde akýlcý davranarak beklemelerini muhabbet kuþlarýna ilham eden herþeyi bilen, yarattýðý bütün canlýlardan haberdar olan Rabbimizdir. Bir ayette þöyle buyrulmaktadýr:

Yedi gök, yer ve bunlarýn içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir þey yoktur, ancak siz onlarýn tesbihlerini kavramýyorsunuz. Þüphesiz O, halim olandýr, baðýþlayandýr. (Ýsra Suresi, 44)

KUÞ TÜYLERÝNÝN YAPISI

Kuþlarý diðer canlýlardan ayýran en önemli fark elbette ki uçabilmeleridir. Kuþlar hiçbir canlýnýn baþaramadýðý bu iþi çok özel yapýsý olan tüyleri sayesinde baþarýrlar.

Kuþ tüyleri hafiftirler, kaldýrma kuvvetleri vardýr ve kolaylýkla eski biçimlerine dönebilirler. Eðer bir kuþ tüyünü mikroskop altýna alýr ve incelersek, karþýmýza olaðanüstü bir tasarým çýkar. Tüylerin ortasýnda hepimizin bildiði uzun ve sert bir boru vardýr. Bu borunun her iki tarafýndan yüzlerce tüy çýkar. Boylarý ve yumuþaklýklarý farklý olan bu tüyler kuþa havada hýzlý uçma özelliði kazandýrýrlar.

Ancak daha da ilginç olaný, bu tüylerin her birinin üzerinde de, "tüycük" denilen ve gözle görülemeyecek kadar küçük olan çok daha küçük tüylerin bulunmasýdýr. Bu tüycüklerin üzerinde ise "çengel" adý verilen minik kancalar vardýr. Bu kancalar sayesinde her tüycük birbirine sanki bir fermuar gibi tutunur.

Çengeller bir fermuarýn iki tarafý gibi birbirine kenetlenmiþtir. Birbirine çengellerle kenetlenen tüycükler, o kadar bitiþiktir ki, tüyün üstüne duman üflense, aralarýndan geçemez. Çengeller herhangi bir þekilde birbirinden ayrýlýrsa, kuþun bir silkinmesi veya gagasýyla tüylerini düzeltmesi tüylerin eski haline dönmesi için yeterlidir.
Kuþlar hayatlarýný devam ettirebilmek için tüylerini daima temiz, bakýmlý ve her an kullanýma hazýr tutmak zorundadýrlar. Tüylerin bakýmý için kuyruklarýnýn dibinde bulunan yað keselerini kullanýrlar. Gagalarýyla bu yaðdan bir miktar alarak, tüylerini temizler ve parlatýrlar. Bu yað, yüzücü kuþlarda, suyun içinde veya yaðmur altýndayken suyun deriye ulaþmasýna engel olur.

Dahasý kuþlar tüylerini kabartarak, soðuk havalarda vücut ýsýlarýnýn düþmesini engellerler. Sýcak havalarda ise tüylerini vücutlarýna yapýþtýrarak, vücutlarýnýn serin kalmasýný saðlarlar.

Vücudun çeþitli yerlerinde bulunan tüylerin her birinin görevi farklýdýr. Kuþun karnýndaki tüyle, kanat ve kuyruk tüyleri birbirinden farklý özelliklere sahiptir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri dümen ve fren görevini yerine getirir. Kanat tüyleri ise, kanat çýrpma esnasýnda açýlarak yüzeyi geniþletecek ve kaldýrma kuvvetini artýracak bir yapýdadýrlar. Kuþun kanadýný aþaðý doðru çýrpmasý sýrasýnda, tüyler birbirlerine yakýn duruma gelerek, aralarýndan hava sýzmasý engellenir. Kanatlarýn yukarýya doðru kalkýþý esnasýnda ise tüyler iyice açýlarak aralarýndan havanýn geçmesine elveriþli bir hale gelirler. Kuþlar, uçabilme yeteneklerini koruyabilmek için belirli dönemlerde tüy dökerler. Görevlerini tam olarak yerine getiremeyen yýpranmýþ ya da yýrtýlmýþ büyük tüyler hýzla yenilenirler.

Tüylerdeki bu detaylý yapý her kuþta vardýr. Hepsinin tüyleri uçmalarýný saðlayan özelliklere sahiptir. Burada anlatýlanlar üzerinde düþünen ve aklýný kullanabilen bir insan, kuþlardaki tasarýmý fark edecek ve bu tasarýmýn Allah'a ait olduðunu da hemen anlayacaktýr. Sadece kuþlarýn bu özelliðini düþünmek bile Allah'ýn ne kadar büyük bir güce sahip olduðunu anlamak için yeterlidir.

Kuran'daki ayetlerde iman eden insanlarýn Allah'ýn yarattýðý canlýlar üzerinde düþündüklerinden ve þöyle söylediklerinden bahsedilir:

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ýndýr. Allah herþeye güç yetirendir. Þüphesiz göklerin ve yerin yaratýlýþýnda, gece ile gündüzün ardý ardýna geliþinde temiz akýl sahipleri için gerçekten ayetler vardýr. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ý zikrederler ve göklerin ve yerin yaratýlýþý konusunda düþünürler. (Ve derler ki: "Rabbimiz, sen bunu boþuna yatarmadýn. Sen pek yücesin, bizi ateþin azabýndan koru." (Al-i Ýmran Suresi, 189-191)

KUÞLARIN SÜZÜLME TEKNÝKLERÝ

Uçmak çok enerji gerektiren bir iþtir. Kuþlar ise küçük canlýlardýr ve vücutlarýnda depoladýklarý enerji kýsýtlýdýr. Kuþlar ihtiyaç duyduklarý enerjinin büyük bölümünü özel uçuþ teknikleri kullanarak elde ederler. Havada kanat çýrpmadan süzülme kuþlarýn en çok kullandýklarý tekniklerden biridir. Örneðin akbabalar, uygun bir yükseklikte süzülerek uçabilmek için, ýsý dalgalarýna dayalý özel bir yöntem kullanýrlar. Bir ýsý dalgasýndan diðerine süzülerek gün boyunca çok geniþ bir alan üzerinde uçabilirler.

Bir yerden bir yere göç eden kuþlar da enerjiden tasarruf etmek için süzülme tekniklerini kullanýrlar. Örneðin leylekler göç sýrasýnda ýsý dalgalarýný kullanarak uçarlar. Orta Avrupa'da yuva yapan beyaz leylek, kýþý Afrika'da geçirmek için yaklaþýk 7.000 km uzaða göç eder. Eðer tüm yolu kanat çýrparak geçmeye kalksa yolculuk boyunca dört yerde konaklamasý gerekecektir. Ama beyaz leylek yolculuðunu üç haftada ve günün 6-7 saatini, ýsý dalgalarý arasýnda planör uçuþu yapýp, enerjisinin büyük bir kýsmýndan tasarruf etmiþ olarak tamamlar.

Su, karadan daha yavaþ ýsýndýðý için, denizlerin üstünde ýsý dalgalarý oluþmaz. Ýþte bu nedenle göç eden kuþlar uzun deniz yolculuklarý yerine karalarýn üzerinden göç etmeyi tercih ederler. Bazý dönemlerde gökyüzünü kaplayan leylek sürülerini hepiniz görmüþsünüzdür. Bunun nedeni leyleklerin de karalarýn üstünden göç etmeyi tercih eden kuþlardan olmalarýdýr. Siz denizlerin üstünde sýcak havanýn olmadýðýný bilmiyor olabilirsiniz ancak leylekler bunu çok iyi bilirler.

Albatros, martý ve öteki deniz kuþlarý ise, yüksek dalgalarýn oluþturduðu hava akýmlarýný kullanarak enerji tasarrufu yaparlar. Dalga tepeleri üzerinde uçan bu deniz kuþlarý, yukarýya doðru sapan havanýn kaldýrma kuvvetinden faydalanýrlar.

Burada verilen birkaç örnekte de görüldüðü gibi bütün kuþlar hangi tekniði kullanacaklarýndan, nerelere gitmeleri, hangi yollarý kullanmalarý gerektiðinden haberdardýrlar. Sýcak hava akýmý kullanarak uçanlar ya da dalgalarýn oluþturduðu hava akýmlarýný kullananlar hiç karýþýklýk yaþamazlar. Çünkü Allah her canlýya ihtiyacý olan bilgileri ilham eder. Onlar da bu sayede nasýl davranacaklarýný çok iyi bilirler. Allah Kuran'da kuþlarýn havadaki hareketlerine dikkat çekmiþ ve bir ayetinde þöyle buyurmuþtur:
Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuþlar, gerçekten Allah'ý tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasýný ve tesbihini þüphesiz bilmiþtir. Allah, onlarýn iþlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)

SUYU MAKAS GÝBÝ KESEN SU KUÞU

Pek çok kuþ kanatlarý suya temas ettiðinde uçamaz, çünkü su tüylerini birbirine yapýþtýrýr ve kuþ kanatlarýný hareket ettiremez hale gelir. Su kuþlarý ise bütün gün suya dalýp çýkarlar ancak onlara hiçbir þey olmaz. Bu þaþýrtýcý durumun nedenini siz de merak ettiniz deðil mi?

Su kuþlarýnýn kanatlarýnda suyla temas ettiðinde tüylerinin birbirine yapýþmasýný önleyen bir yað vardýr. Bu sayede kuþlar suya rahatlýkla dalar ve çýkarlar. Skimmer da bir su kuþudur ancak bu yaðdan yoksundur. Bu nedenle diðer su kuþlarý gibi avlanmak için dalýþ yapamaz. Peki suya giremeyen bu kuþ nasýl beslenecektir?

Çok þefkatli ve sonsuz merhametli olan Allah kuþun alt gagasýný üsttekinden daha uzun olarak yaratmýþtýr. Uzun alt gaganýn uçlarý dokunmaya karþý hassastýr. Ayrýca bu su kuþunun kanatlarý öyle kusursuz tasarlanmýþtýr ki, suyun hemen üstünde hiç kanat çýrpmadan uzunca bir süre süzülebilir. Alt gagasýný suya sokarak ve týpký bir makas gibi suyu keserek uçar. Hassas gagasý bir ava dokunduðunda kuþ hemen anlar ve avýný yakalar. Bu kuþ Allah'ýn bütün canlýlarý hiçbir örnek olmadan yarattýðýnýn delillerindendir.

... Karada ve denizde olanlarýn tümünü O bilir, O,

bilmeksizin bir yaprak dahi düþmez; yerin

karanlýklarýndaki bir tane, yaþ ve kuru dýþta

olmamak üzere hepsi (ve herþey) apaçýk bir

kitaptadýr.

(Enam Suresi, 59)

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 18:07

SADIK DOSTLARIMIZ: KÖPEKLER

Köpekler, birçok canlýdan çok daha zeki ve eðitilmeleri çok daha kolay olan hayvanlardýr. Ýyi eðitimli olanlarý kimi zaman bekçi köpeði olarak kullanýlýr. Bir bekçi köpeði kendi vücudundan 5-6 kat büyük bir canlýyý etkisiz hale getirebilir. Ancak, çok ilginçtir ki, tehlike anlarýnda böylesine vahþi olabilen bu köpekler sahiplerine hiç zarar vermezler. Kendi canlarýný sahipleri için tehlikeye atabilirler ve ne olursa olsun sahiplerini zorluk anlarýnda terk etmezler.

Köpekleri sevmemizin bir baþka nedeni ise kuþkusuz çok oyuncu olmalarýdýr. Ayrýca, köpekleri tasmalarýndan tutup dolaþtýrmak da çok zevklidir. Bir de uzun tüylü ise ve sevimli sevimli bakýyorsa hemen biz de bir tanesine sahip olmak isteriz.
Ýþte, farklý türlerde ve renklerde, büyüklü-küçüklü, tüylü-tüysüz yüzlerce köpek çeþidinin olmasý Allah'ýn canlýlarý yaratýrken hiçbir örnek olmadan, benzersiz, örneksiz yaratmasýnýn en güzel göstergelerinden biridir. Kuran ayetlerinde Rabbimizin örneksiz yaratýþý þöyle anlatýlýr: Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandýr... O, herþeyi yaratmýþtýr. O, herþeyi bilendir. Ýþte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan baþka ilah yoktur. Herþeyin yaratýcýsýdýr, öyleyse O'na kulluk edin. O, herþeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 101-102) Þimdi bir düþünün, bugüne kadar hiç köpek görmemiþ olsaydýnýz ve sizden bir köpek resmi çizmeniz istenseydi, bunu yapabilir miydiniz? Tabii ki yapamazdýnýz. Böyle olmasý da çok normal. Bunu yalnýzca siz deðil, hiç kimse yapamazdý. Çünkü insan, doðada benzeri olmayan hiçbir þey yapamaz.
Örneðin, uçaklar kuþlarýn uçuþ sistemleri taklit edilerek yapýlýr. Robotlar insanlarýn vücut sistemleri taklit edilerek üretilir. Oysa Rabbimiz, yeryüzündeki sayýsýz canlý türünü örneksiz, benzersiz yaratmýþtýr. Kutuplarda yaþayan sevimli penguenleri, ormanlar kralý aslaný, yunuslarý, kelebekleri, kuþlarý, arýlarý... Kýsaca tüm canlýlarý yaratan Allah'týr.
Tüm canlýlara kendilerine ait özellikler veren Allah, köpeklere de diðer canlýlardan farklý fiziksel özellikler vermiþtir. Örneðin, köpeklerin diþlerinin sayýsý bizimkinden on tane daha fazla, tam 42 tanedir. Böylece yiyeceklerini, özellikle de kemikleri rahatlýkla aðýzlarýnda ufalayýp öðütebilirler. Ayrýca, köpekler gözlerindeki özel bir yaratýlýþ sayesinde karanlýkta insanlardan çok daha iyi görürler. Hareketli cisimleri çok daha uzaktan algýlayabilirler. Öte yandan, köpekler, bizim duyamadýðýmýz bazý sesleri duyabildiklerinden; sesleri, insanlardan 4 kat daha uzak mesafeden fark edebilirler. Mesela köpeklere emir vermeye yarayan köpek düdüðünün sesini insanlar duymaz, ama onlar çok rahat duyabilirler.

Köpeklerin koku alma duyularý da çok güçlü yaratýlmýþtýr. Beyinlerindeki koku alma merkezi insanlardan 40 kat daha fazla geliþmiþtir. Bu nedenle köpeklerin koku alma yeteneði, insanlardan çok daha üstündür.
Tüm bu özellikleri sayesinde köpekler, avýn kokusunu alýp, izini sürerek, avcýlarýn vurduklarý avlarý kilometrelerce uzakta da olsa bulup getirirler. Polis köpekleri kendilerine koklatýlan küçük bir eþyadan yola çýkarak o eþyanýn sahibini bulabilirler. Örneðin; Sen Bernard cinsi köpekler, hani þu kocaman sarkýk yanaklý olanlar, son derece duyarlý burunlarý ile kar altýnda gömülü kalan yaralýlarý kolayca bulup çýkarabilirler. Ýþte, köpeklerin sahip olduðu bu olaðanüstü duyu organý baþlý baþýna bir mucizedir.
Köpekler, havayý solumak için de burunlarýný kullanýrlar. Hava buradan geçerken süzülür, ýsýtýlýr, nemlendirilir ve oradan da ciðerlere dolar.
Bu sevimli canlýlar, insanlarda olduðu gibi vücut ýsýlarýný düzenlemek için terlemezler, çünkü vücutlarýnda ter bezleri yoktur. Isý ayarýný solunum sistemleriyle yaparlar. Köpeklerin vücutlarýndaki tüyler ise dýþarýdan gelen ýsýnýn deri ile temasýný önler. Hava sýcaklýðýnýn artmasýyla köpeklerin vücut ýsýlarý da artar; vücut ýsýsý artan köpekler meydana gelen fazla ýsýyý dillerini çýkararak atarlar. Böylece sýcak günlerde kalýn tüylerine raðmen terlemezler. Allah onlara öyle mükemmel bir sistem vermiþtir ki; insanlarýn yarým saat hareket edince hemen terlemesine raðmen, saatlerce hiç durmadan koþan köpekler yine de terlemezler.

Artýk bunlarý bildiðinize göre, sýcak havalarda dilleri dýþarý sarkmýþ köpekler gördüðünüzde onlar için üzülmenize gerek olmadýðýný da anladýnýz.
Siz de gördüðünüz köpekleri düþünürseniz hemen hatýrlayacaksýnýz, köpeklerin vücutlarý hep yumuþak ve parlaktýr. Ýþte, onlarýn derilerine bu yumuþaklýðý ve parlaklýðý veren, derilerinde çok bol bulunan yað bezleridir. Bir de, köpeklerin vücutlarýnda bizde olmayan bazý özel sistemleri vardýr. Bu sistem sayesinde, hayvanýn yürürken sürekli yere sürtünen patileri tahriþ olmaz, pençeleri de aþýnýp kurumaz. Gördüðünüz gibi Rabbimiz, yarattýðý bu canlýnýn en küçük bir sorununu dahi onun için yarattýðý bir koruma mekanizmasý ile çözmüþtür. Rabbimiz herþeyi birbiriyle uyumlu yaratandýr. Bu örnekte de gördüðümüz gibi Allah her canlýyý ihtiyacý olan özelliklerle donatmýþtýr. Böyle örnekler bizi düþünmeye ve Rabbimizin yaratýþýndaki sanatý fark etmeye yönlendirir.

Bir Köpeðin 10 Ricasý

1-Benim hayatým 10-15 yýl sürer. Senden ayrýlýðým bana acý verir. Beni almadan önce bunu düþün.
2- Bana, senin benden istediklerini anlayacaðým bir süre ver.
3- Benim içimde sevgi duygusu uyandýr ben bununla yaþarým.
4- Bana hiç bir zaman uzun süreli darýlma ve cezalandýrmak için bir yere kapatma. Senin hayatýnda iþ, eðlence ve arkadaþlarýn var. Benim hayatýmda ise sadece sen varsýn.
5- Arada sýrada benimle konuþ. Sözlerini anlamasam bile bana yönelttiðin sesini anlarým.
6- Bana daima nasýl davranýlmasý gerektiðini bil. Ben hiç bir zaman unutmam.
7- Beni dövmeden önce aslýnda diþlerimle kemiklerini un ufak edebileceðimi, ancak asla böyle bir yola baþvurmayacaðýmý düþün.
8- Beni "isteksiz, tembel ve inatçý" diye azarlamadan önce düþün: Belki yediðim yemek dokunmuþtur, belki güneþin altýnda uzun zaman kalmýþýmdýr veya halim kalmamýþtýr.
9- Yaþlandýðýmda benimle ilgilen, bir gün sen de yaþlanacaksýn.
10- Her zor anýmda yanýmda ol, "benim içim kaldýrmaz" veya "ben görmeden olsun" deme, çünkü benim için her þey seninle birlikte daha kolay.

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 18:12

BENEKLÝ KULE: ZÜRAFA

5-6 metrelik boylarýyla zürafalarý benekli bir kuleye benzetebilirsiniz. Zürafalarýn en uzun yerleri boyunlarýdýr. Boyunlarýnýn uzun olmasý, aðaçlarýn en üst dallarýna kadar uzanýp oradaki filizleri ve bitkileri yiyebilmelerini saðlar. Zürafalarýn, hiç çiðnemeden yuttuklarý bu dikenli bitkiler önce dört bölmeli midelerine gider. Daha sonra bunlarý sindirmek için tekrar aðýzlarýna gönderir ve burada çiðnerler. En sonunda da tekrar yutarak midelerinin bir baþka bölmesine gönderirler.

Ancak, burada çok ilginç bir ayrýntý var. Biraz evvel bahsettiðimiz gibi zürafalar midelerindeki dikenli bitkileri çiðnemek için aðýzlarýna geri gönderirler. Fakat, bu çok uzun bir yolculuktur. Besinin mideden aðza gidebilmesi için, beneklinin yaklaþýk 3-4 metre uzunluðunda olan boynundan yukarý doðru çýkmasý gerekir. Sizin de tahmin edebileceðiniz gibi yemeklerin kendi kendine oraya çýkabilmesi mümkün deðildir. Peki, zürafalarýn bunu nasýl baþardýklarýný merak ettiniz mi? Hemen söyleyelim. Zürafalar, besinleri yemek borusundan yukarý doðru çýkaracak asansör benzeri bir sisteme sahiptir. Tabii ki zürafalarýn, "yediklerimizi sindirmek için aðzýmýza geri göndermeliyiz, bunu yapabilmek için de asansör gibi bir sistem inþa etmemiz gerekir" diye düþünmeleri mümkün deðildir.

Öte yandan bu sistemin tesadüfen oluþmasý ise hiç mümkün deðildir. Bir insan, "yýllar önce inþaat yapmak için gerekli malzemeleri koyduðum boþ araziye gittim bir baktým malzemelerin yerinde kocaman bir bina duruyor, herhalde biraz yaðmur biraz kar biraz da güneþ, sonunda seneler için de bu binayý oluþturdu" dese, her halde bu kiþiye çok gülersiniz. Hatta belki de aklýný yitirmiþ olduðunu düþünüp ona acýrsýnýz. Ýþte, beneklinin asansör sistemli boynu için de "tesadüfler sonucunda oluþmuþtur" demek ayný þeydir. Böyle bir sistem tesadüfen oluþamaz.

Üstelik bir zürafa, taþ, toprak ve kerpiçten oluþan cansýz bir bina deðildir. Bu, koþan, acýkan, çocuklarý olan bir canlýdýr. Hiç bunun tesadüfen oluþmasý, tesadüflerin ona sahip olduðu uzun boynu ve içindeki sistemleri vermesi mümkün müdür? Tabii ki deðil...

Çok açýktýr ki, zürafaya ihtiyacý olan herþey, doðuþtan Allah tarafýndan verilmiþtir. Allah, zürafanýn aðzýný ve mide yapýsýný bu iðneli ve dikenli bitkileri rahatça yiyebilmesi için özel olarak yaratmýþtýr.

Boyun yapýlarý gibi, zürafalarýn uyuma þekilleri de bize Allah'ýn varlýðýný düþündürür. Zürafalar, boyunlarýný arka gövdelerinin yanýna uzatarak uyurlar. Birkaç dakika dýþýnda bütün uykularýný bu þekilde ayakta geçirirler. Bir de zürafalar hiçbir zaman ayný anda uyumazlar, mutlaka aralarýndan biri nöbet tutar. Ýþte, bu nöbetçinin uykusundan fedakarlýk etmesi ve zürafalarýn bu konuda ortak karar alýp anlaþabilmeleri, bize tüm canlýlar gibi beneklinin de Allah'ýn kontrolünde olduðunu gösterir.

Þimdi, bu beneklilerin yemek yiyiþlerini bir kenera býrakalým ve biraz da bu sevimlilerin su içmeleri hakkýnda konuþalým. Eminiz, zürafalarýn metrelerce eðilip nasýl rahatça su içebildiklerini öðrenince bu çok hoþunuza gidecek. Bu konuyu çoðu insan bilmez ya da bilse bile üzerinde düþünmek aklýna gelmemiþtir. Oysa, herþeyi yaratan Rabbimiz, bizlerin düþünen insanlar olmamýzý ister.

Ýlk olarak þunu söyleyelim, bu uzun benekli kuleleri su içerken önemli bir sorun bekler.

Onlarý bekleyen sorunun ne olduðunu anlamanýz için biraz insanlardan bahsedelim. Bildiðiniz gibi bir insan baþ aþaðý durduðunda veya amuda kalktýðýnda yüzü kýpkýrmýzý kesilir. Bunun sebebi yerçekiminin etkisiyle önemli miktarda kanýn insanýn baþýna toplanmasýdýr. Böyle bir durumda kan, baþýn içindeki damarlara bir basýnç uygular ve bu kuvvete "kan basýncý" denir.

Ýþte, bu kan basýncý zürafalar su içerken de meydana gelir. Ancak ortada büyük bir problem vardýr. Zürafalarýn boylarý 5-6 metre olduðu için, bu yükseklikten aþaðý inen kafaya etki eden kan basýncý da oldukça büyük olacaktýr. Söz konusu kan basýncý bir insana uygulansa insan hemen beyni parçalanarak ölür.

Peki, zürafalar nasýl olur da su içerken beyin kanamasý geçirmezler? Çünkü, uzayýn, gökyüzünün, dünyamýzýn ve içinde yaþayan tüm canlýlarýn yaratýcýsý olan Allah, zürafalarýn baþlarýnýn içine çok özel bir mekanizma yerleþtirmiþtir. Zürafalarýn baþlarýndaki damarlarýn içinde kapakçýklar vardýr. Bu kapakçýklar, zürafanýn baþýnýn yüksekliði deðiþtiðinde devreye girer ve kanýn zürafanýn baþýna basýnç yapmasýna engel olurlar. Böylece, zürafa rahatlýkla su içebilir.

Peki, zürafalarýn neden benekli olduðunu hiç düþündünüz mü? Çok estetik olan bu görüntü aslýnda onlarýn saklanmalarýný saðlar. Yaþadýklarý ortamýn rengi ile böyle bir uyum içinde olmalarý düþmanlarý tarafýndan görülmelerini zorlaþtýrýr. Çok büyük olmalarýna raðmen, tek düþmanlarý olan ormanlar kralý aslandan bu sayede saklanabilirler.

Ayrýca zürafalar, bir tehlike anýnda koþarak 55-60 km. hýza ulaþabilirler. Koþmaya baþladýklarýnda baþlarýný pompalar gibi ileri geri götürür ve kuyruklarýný kývýrýrlar. Koþarken diðer bir özellikleri ise, diðer hayvanlar gibi ayaklarýný çaprazlama atmamalarýdýr.
Tabii bu durum yavru zürafalar için geçerli deðildir. Onlar, henüz tam geliþmemiþ bacaklarýyla anneleri gibi hýzlý koþamazlar. Bu yüzden, aslanlar onlarý kolayca yakalayabilirler. Ancak, ilk baþta da belirtiðimiz gibi bu sevimli, minik yavrular, annelerinin yanýndan hiç ayrýlmazlar. Anneleri de öldürücü tekmeler atabilen uzun bacaklarýný onlarý korumak için kullanýrlar. Burada biraz durup düþünün. Zürafa dediðimiz canlý sonuçta bir hayvandýr. Hayvanlarýn aklý, zekasý yoktur. Ýnsanlar gibi duygularý da yoktur. Yani bir tehlike karþýsýnda annenizin sizi korumasý çok doðaldýr ve size olan sevgisinden kaynaklanýr. Ama bir insan gibi duygulara, akla ve vicdana sahip olmayan zürafanýn tehlike karþýsýnda yavrusunu korumasý son derece þaþýrtýcýdýr. Ýþte zürafanýn ve diðer tüm hayvanlarýn yavrularýný korumalarý Allah'ýn onlara ilhametmesi sayesinde olur. Allah sonsuz þefkat sahibidir. Kuran'ýn bir ayetinde hepimizin yaratýcýsý olan Allah'ýn þefkati ve merhameti þöyle haber verilir:
…Öyleyse Rabbin, gerçekten þefkatli ve merhamet sahibidir. (Nahl Suresi, 47)

PÝJAMALI ATLAR:ZEBRALAR

Köpekler, birçok canlýdan çok daha zeki ve eðitilmeleri çok daha kolay olan hayvanlardýr. Ýyi eðitimli olanlarý kimi zaman bekçi köpeði olarak kullanýlýr. Bir bekçi köpeði kendi vücudundan 5-6 kat büyük bir canlýyý etkisiz hale getirebilir. Ancak, çok ilginçtir ki, tehlike anlarýnda böylesine vahþi olabilen bu köpekler sahiplerine hiç zarar vermezler. Kendi canlarýný sahipleri için tehlikeye atabilirler ve ne olursa olsun sahiplerini zorluk anlarýnda terk etmezler.

Ýnsana ilk bakýþta atý hatýrlatan zebralara, pijamalý sevimli atlar da denebilir. Zebralar, týpký atlarda olduðu gibi, yele denilen saçlara sahiptirler; vücut yapýlarý da atlara benzer þekilde yaratýlmýþtýr ve en az onlar kadar hýzlý koþarlar.

Yalnýz ikisi arasýnda görünüm açýsýndan bir fark vardýr. Sizin de tahmin ettiðiniz gibi bu, zebranýn baþýndan týrnaklarýna kadar tüm bedenini kaplayan düzgün þeritlerdir. Þerit deyip geçmeyin, çünkü bu düzenli çizgiler her zebrada farklýdýr. Nasýl parmak izi her insanda farklýysa zebralarýn üzerindeki çizgiler de her birinde farklýdýr. Bir zebranýn çizgileri sanki onun kimlik kartý gibidir. Zebralarýn dikey çizgileri ayný zamanda önemli bir savunma unsurudur. Bir arada durduklarý zaman kendilerini avlamak isteyen kaplan ve aslanlar bu çizgilerden dolayý sürüyü bir bütün olarak algýlarlar. Bu durumda avcý, avlayacaðý zebrayý seçmekte güçlük çeker, bu da zebralar için bir korunma olur.

Zebralarýn yaþamlarýnda önemli iki þey vardýr, su ve ot...

Bazý günler ot ve su bulabilmek için sürü halinde 50 km yol yürüyebilirler. Fakat akþam tekrar yaþadýklarý yere dönerler. Çünkü daha önce baþka hayvanlar için de anlattýðýmýz gibi, her sürü kendi için belirlediði bir bölgede yaþar.
Zebralarýn en hoþlandýklarý þeyin toz-banyosu olduðunu biliyor muydunuz? Evet, çok ilginç ama doðru, zebralar toz banyosunu çok severler. Çünkü, toz banyosu üzerlerindeki as***** böcekleri temizler. Zebralarýn bir de onlara eþlik eden ve temizlenmelerine yardým eden misafirleri vardýr. Oxpecker kuþu denilen bu kuþlar, zebralarýn üzerlerine konarlar ve zebralarýn hastalýk kapmasýna ve kaþýnmasýna yol açan as***** böcekleri üstlerinden tek tek ayýklarlar. Gördüðünüz gibi bütün canlýlarýn yaþamlarýný düzenleyen, idare eden ve birbirine yardýmcý kýlan Rabbimiz, hayvanlar aleminde de, onlarý birbirine yardýmcý olarak görevlendirmiþtir.

Küçük zebralar doðduktan yarým saat sonra titreyerek de olsa kalkýp yürümeye baþlarlar. Hemen annelerine yönelerek onlarýn sütlerini emerler. Süt onlar için çok faydalýdýr. Allah'ýn onlar için özel olarak yarattýðý pembe renkteki süt, onlarý doðduklarý andan itibaren hastalýklardan korur. Ayrýca baðýrsaklarýnýn da çalýþmasýný saðlar...

Allah'ýn korumasý altýnda olan tüm canlýlar gibi zebralar da kendilerine öðretilen savunma sistemleri sayesinde yaþayabilirler. Bu savunma sistemlerinin birincisi, Allah'ýn onlara doðuþtan verdiði görme, iþitme ve koku alma duyularýnýn çok hassas olmasý sayesinde açýða çýkar. Bu duyu organlarýnýn hassas olmasý zebralarýn düþmanlarýný çok çabuk fark edip, kaçmalarýna yarar. Koþmaya baþladýklarýnda ise inanýlmaz bir hýza ulaþýrlar. Ýkincisi, sürü uykuya daldýðýnda bir veya iki zebranýn muhtemel tehlikeleri önceden haber vermek amacýyla nöbetçi kalmalarýdýr.

Öte yandan, dünyaya gözlerini yeni açmýþ bir yavru zebra için, Allah'ýn ona öðrettiði savunma taktiði çok daha basittir. Yavrunun tek yapmasý gereken annesinin yakýnýnda olmaktýr. Çünkü, yeni doðmuþ bir zebranýn dünyaya yeni açýlmýþ gözleriyle ne sinsi düþmanlarýný görmesi, ne de görse bile titrek bacaklarýyla onlardan kaçabilmesi mümkündür. Ýþte, Allah bu yavruya doðduðu andan büyüyünceye kadar annesinin yanýndan ayrýlmamasý gerektiðini ilham etmiþtir. Yoksa zebra yavrusu doðar doðmaz kendisini düþmanlarýn beklediðini, bu düþmanlardan korunabileceði en emin yerin annesinin yaný olduðunu nereden bilebilir?

Zebralarýn çoðu gizlenecek fazla yer olmayan açýk otlaklarda yaþar. Bu nedenle hayatta kalabilmek için çok hýzlý hareket etmek zorundadýrlar. Zebralarýn tüm vücut yapýlarý bu ihtiyaçlarýný karþýlayacak þekilde yaratýlmýþtýr. Örneðin bacaklarý çok uzundur, güçlü kaslarý ve geniþ bir alana sahip olan akciðerleri vardýr. Bu yüzden hiç yorulmadan ve yavaþlamadan çok uzun mesafeleri koþabilirler. Zebralarýn kemikleri de hafif olmasýna raðmen oldukça güçlüdür.

Bundan baþka zebralar sýk sýk su içme ihtiyacý hissederler. Suyun olmadýðý bölgelerde ise koku duyularýný kullanarak çukur açacak bir yer bulurlar ve temiz suyu ortaya çýkarýrlar. Herhangi bir tehlike anýnda yetiþkin zebralar, sürüdeki yavrularý koruyabilmek için onlarý sürünün içine doðru iterler. Tüm zebra sürüsü koþarken yavrular daima kalabalýðýn iç kýsmýndadýr ve daha iyi korunmak için annelerine yakýn hareket ederler.

**nizipli_mehmet** · 29.12.07, 18:14