-
çocukluğumun Nizip'i
Yatagima uzanip eskiyi soyle bir dusundum hemen aklima cocuklugumdaki Nizip geldi icim ciz etti. Insanlarin sabah erkenden kalkmasi kapilarinin onunu yikamasi herkesin birbirini selamlamasi kapi onu sohbetleri babamin radyodan kisa dalgadan sarkilar arayip bulmasi anamin cay demligini koydugu gaz ocaginin sesi, hayatta (bahcede)dedemin aksirip tiksirarak yuzunu yikamasi,ninemin anama bagirarak giz gelin kahavalti etmeden attigim benim seker habim nerde demesi nerde? Ihtiyar su degirmeninin sesi durmusyerini dut agaclarina carpan ruzgara birakmisti. Mis kokulu zeytinyagli sabunun yerinisimdi kimyasal urunler almis. Havara tasli evlerin ,kerpic evlerin ve o guzelim yesil Nizip’in yerini betonlar almis. Bu evler kac nesilleri agirlamis kimbilir. Sagir zerifin borazani denen atiye bacinin ’’len zeriiiif’’’’ diye bagiran borazan gibi sesi artik duyulmuyor. Doksan yillik bir yorgunlugun karsisinda ufacik olmus artik hic sesi cikmiyor. Bu yeni nesil onu coktan bir kenara itmis. Zamanin silte bekir’i,tenekeci ökkesi, ummuhan habesi, sih muslumu seberberligin genc dullari simdinin burusuk nineleri belki ölmüslerdir, belkide torunlari bile adlarini bilmiyordur. Belki suyun tadi,sokagin goruntusu,mahallenin havasi,tasi, topragi, evi,havasi ve ruzgarinin bile sesi degismis. Bu sokaklardan ve mahalleden ziyaret icin gectigimde yeni nesilin cocuklari garip garip suratima bakmaktalar,belkide amcalariyla, dayilariyla ve babalariyla celik comak/cucukol/saklambac oynadigim bu cocuklar icin ben bir yabanciydim. Fistik zamani fistiga gittigimizde orada yatmamiz ve fistik komsumuz olan sih ahmetlerden gece birbirimize fistikta (bagda) misafirlige gitmemiz ve karsilikli tufek sikmamiz. Mahallede cardakli kokmenin dut agacina cikipdut yerken kokmen amcaya yakalanmamiz bizi kemerini cikararak dovmek icin kuvalamasi vesimdi oradan gecerken o dut agacini gordugumde icime bir huzun coktu. O yillarin dut agacina dut dusurmek icin ne kadartas atardik dalini konunu kirardik. O dut agaci ozaman bile halinden ne kadar memnunmus ki ertesi yil daha gur ve daha bereketli ve daha guzel yapraklarini acar ve dut verirdi bu guzelim dut agacina simdi bakiyorum da icim burkuluyor ve sizliyor.yaprakari sararmis dallaridusmus tipti beli egilmis omuzlari dusmus gozlerinin feri sonmus bir ihtiyari andiriyor.Yine bir islik calsam da komsu cocuklariarik kenarina toplansakda fistan donlarimizla arik’da yuzsek (yikansak)
onun kenarina toplanip birbirimizi islatsak. O guzelim yaz gunu ninemin dama cardak kursasi etrafini bezle sarmasi bizi yatarken konsumuz belkisli huseyin amcalarin gormemesi icin,anamin bizi damdan dusmeyelim diye kaliniple belimizden baglamasi diger ucunuda kendi beline baglamasi ve sabah namazi kalkipkomsular gormesin diye erkendenyataklarin toplanmasi ne guzeldi. Yemegimizi dama cikarip orada yememiz ne guzeldi suyukten suyuge (duvar kenari) atlayip komsu dama gecmemiz ne guzeldi. Dusundukce aklima geldikce bunlar bana bir baba ile ogulun yarilmasi gibi aci ve gokyuzunde parlayan yildizin samanyolu icinde kaybolmasi gibi aci veriyor simdi yine uyuyamiyorum uzak, aci ve tatli hatiralari dusundukce. Ninemin yaz gunu ruzgar olmadiginda tesbihini sallayarak ruzgari (yeli) dülülük dülülük diye cagirmasi tesbih sallandiginda dülülük geldi (ruzgar geldi) demesini, yatarken bize fatihayiokumasi ve bize tekrar ettirmesini, ninemin ve anaminbizi hamamci ismail’in/hamamci hayri’nin hamamina goturmesi, hamamci ismail’n hanimi hamamci ayus’un anama seslenerek ’’kele anam bu bösböyük bu oglanin kadinlar hamaminda neisi var bari babasinida hamama getiredin’’ demesininasil ozledim bilemezsiniz bunlari dusundukce yine bu gece uyuyamiyorum. O gunlere geri donmek icin neler vermezdim. Ama mualesef.............selamlar saygilar.
.
Edited by - Yankee SAT on 12 Sub 2006 16:25:44
-
Maalesef Nizip'te çocuk kültürü bitmi?. İmkanların genişlediğinden mi bilinmez ; eskiden 20 çocuk harçlıkları birleştirir plastik top alırdık, top patladığında kaynakçı Yaşar'a götürür kaynak ettirirdik, plastik spor ayakkabılarımızı da yırtıldığında kaynak ettirirdik.
inşaatlara gider tel toplar tel arabası yapardık, hurdacıdan paslı bilyeleri alır zeytinyağı ile gevşetir bilye arabası yapıp Nizip'in metrelerle ölçülebilecek kadar az olan asfaltlı caddesinde ve istasyonun beton alanında bilye arabasına binerdik.
Ya o gazoz kapağı biriktirmenin ve oyununun tadı bir başkaydı...
-
Gecenin bu vaktinde birçok duyguyu peşpeşe yaşadım. Ruhları şad olsun, heralde anlattıklarınızdan kimse kalmamıştır hayatta.
Benimde ençok özlediğim, bayramlarda arefe gününde akçakent köyüne Rahmetlik Ninemin evine giderdik. Tüm amca çocukları gelirdi. Rahmete muhtaç babam illa amcam Müslüm Akpek'i şaka yollu döverdi. Kuzenlerimle güreş tutardık. Heralde kış aylarına gelirdiki tandıra girerdik.
-
ya ne bileyim nerden geldi böyle yazmak inanın okurken ağladım belki yaşlı değilim ama en azından yaşadım, o temiz kalp li insanlar la yan yana oldum, dedemim dut ağaçları vardı onlarda yoktur artık, bahçe var ama a?açlar yok ,,meyvalar yok.. belkide onların ilacı da biz çoçuklardık,
belki ozaman bu kadar pek ihitiyacda yoktu , her istediğimizi alamuyorduk ama biz yinede mutluyduk,,
-
arkadaşlar körahmet amcadan meşhur şehir gazozu almak için sıraya girerdik.hele gazozu salayarak asidini kaçırmak.hafız imam hocadan dayak yemek imam hoca bağırır oğlum memet 5 numaralı sopayı getir.sevgili admin beni hocada falakaya yatırmak için kovaladığınızı hiç unutmam.ama yakalayamadınızya.
-
ya valla ya hafız hoca çok acımasızdı azmı dayak yedik en kalın zopası ile vurmuştu beni bir kere suçum ne kızlar tarafındaki kalfaya gözlerinin güzel olduğunu söylemişim :) ama güzeldi ne yapabilirimki :)
ama çok şey öğretti canım hocam benim hala ders veriyor çok büyük yetiştirdi çokkkk.
-
alıntı ;
Maalesef Nizip'te çocuk kültürü bitmiş. İmkanların genişlediğinden mi bilinmez ; eskiden 20 çocuk harçlıkları birleştirir plastik top alırdık, top patladığında kaynakçı Yaşar'a götürür kaynak ettirirdik, plastik spor ayakkabılarımızı da yırtıldığında kaynak ettirirdik.
inşaatlara gider tel toplar tel arabası yapardık, hurdacıdan paslı bilyeleri alır zeytinyağı ile gevşetir bilye arabası yapıp Nizip'in metrelerle ölçülebilecek kadar az olan asfaltlı caddesinde ve istasyonun beton alanında bilye arabasına binerdik.
Ya o gazoz kapağı biriktirmenin ve oyununun tadı bir başkaydı...
yazdıklarının çoğu hala yapılan mahelleler var ma artık varoş deniyor oralara ama bence gerçek Nizip orada petek evler vb. yerler yeni bir Nizip ama her hali ile güzel canım memleketim.
-
imam hatip lisesinde okurken m.karakaya arkadaışmla birlikte kuran dersinde hocanın verdiği ezberi yapamadık imam hatipte okuyanlar bilirler meşhur hasan polat hocayı bu dersinizde haftada salı günleri idi her hafta salı günleri idi .imam hatibin yolları çamur olduğu için sa?a sola bakarız kimse yok çamura otururduk üstümüz çamur olurdu okul müdürü rahmetlik nabi hartavi bizi eve salardı üstümüzü degiştirmemiz için üç beş hafta böyle yırttık ama sevgili hocam dayaktanda olsa sonunda bize amene resulüyü ezberletti allah hocamdan razı olsun.
-
Yazları (evinde buzdolabı olmayanlar) Attar Ali meydanında kalıp buz satanları beklerlerdi ramazanlarda. Satıcı testere (bıkçı) ile kalıp buzlaradn isteyene kesip satardı. Çoğu zaman onu evimize götürünceye kadar ellerimiz donardı. Üzerine talaş dökürlerdi ama yine de ellerimiz donardı. Has(marul) bahçeleri vardı. Sırf has yemek için o bahçelere giderdik.
Oyunlarımız asla tek kişilik olmazdı. Mutlaka gruplar halinde oynardık. Elimizdekileri mutlaka arkadaşlarımızla paylaşırdık.
Komşularımız en yakınlarımızdan daha yakındılar. Bir müşkülümüz olsa ilkönce onlar koşardı.
.
-
Ah! Nerde o günler; geçenler ben de Nizip'te idim. İnanın öyle tipte insanlar gördümki inanın şaşırdım. Yazılan yorumlardaki gibi nerde o günler. Nizip'in kesme taşlı (Havara) evleri, Herhangi bir kapısının çalındığında (Vurulduğunda) tanrı misafiriyim denildiğinde açılan sofraları, insanların temizliği ve saflığı. Komşuların imeceleri, Geceleyin Dam'da (terasta) gökyüzünün eşsiz berraklığı ve yıldızların görüntüleri, Ak?am üstleri meltem'in esintisi, Meyan'cıların (Meyan şerbetçisi) bağırmaları, Bahçelere HAS yemeye gitmeler, Lahmacun yaptırıp bahçeye gitmeler, Sahreler (piknikler) Havuzdaki şakalaşmalar, hepsi birer hoş sada olarak kaldı. Özlemlerimizihatırlattığı için ((yankee SAT))''a tesekkürlerederim. Herkese tesekkürler..
f.deliaslan 29 Oca 2006 11:28:31
-
Kardeşlerim 1976-77 yılndan bu yana ömrümüz gurbette geçti. Sevgili kardeşimize çok tesekkür ederim, bizi çok uzaklara götürü. Dediği gibi eski Nizipten eser yok en son 5-6 yıl önce gelmiştim. Geçmiğimiz ile yüzleşmek bastığım topraklarda eski ayak izlerimizi bulabilmek ümüdi ile Nizibe yaklaştıkça kalbimin yuvasından çıkacaığnı zandettim, arabadan inince anamın o duygu abidesi insanın evine girip doya doya sarıldım ve onu kokladım, koklayınca bütün hasretimin biteceğini zandettim ama heyhat geçmedi. Anladımki vucut evimiz yani ruhi insanimiz özünü arıyor geçmişini çocukluğunu arıyor yirmi gün kadar iznde kaldım sevmeye inanın bulmakta zorlandım, bir eski nostalji olan seyyar satıcı bir tatıdığın yanına oturup bir çay içelim dedik, eski bir tatdık hoş geldin dedi, ancak bu seyyar satıcının yanında okumu? müdür olmuş biri adam nasıl oturur ayıp gibisinden bakış fırlatıp hemen çekti gitti.
Bizim çocukluğuza ait çoğu güzelliklerin bittişini görmenin üzüntüsü ile selamlar
-
SAYIN f.deliaslan KARDESIM BEN SIZE TESEKUR EDERIM GUZEL INSANLAR GUZEL SEYLERE LAYIKTIR
SELAM VE SAYGI.
-
''''ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMI''''
Bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz her bayram sabahı limanlarımızdan biraz daha uzaklaşan
Ne güzelmiş oysa ayakkabılarını yastığının altına koymak, o keskin deri kokusu ne güzelmiş ne güzelmiş uyuyamamak Bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz, mavi bir denizde tahterevalliden yelkenleri, kaykaylardan güverteleri, atlı karıncalardan tayfaları bayram sabahlarının esintisi dolardı yelkenlerine ,dönme dolap gibi dolanır dururdu bayram panayırlarında ve korsan gibiydiler panayır çalışanlar, gözleriyirmi otuz kuruşluk harçlıklarımızda bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz her bayram sabahı limanlarımızdan biraz daha uzaklaşan hayaller biriktirirdik günbegün çocuk yüreğimizde ve arefe akşamlarında bir çift sümer ayakkabısına satardık , arta kalan hayallerimize bir çift çorap, bir mendil vesaire düşerdi eğer sıkı pazarlıktaysak, eğer hali vakti yerindeyse babalarımızın bir takım elbise bile alabilirdik,
olmadı pantolon, gömlek hatta üzerine biraz harçlık bile düşerdi nerede o eski bayramlar diyenlerin o eski bayramlarını merak etmezdik onların her panayırdaki karagöz-hacivat'larını balonlara üfleyip uçurmuştuk dünlere, beberuhi'leri unutulmuştu bir muhallebicide, tuzsuz deli bekir'leri ya akıllanmış, yada tutuklanmış olmalıydı ki hiç yoktu piyasada orta oyunlarının üzerine siyah beyaz, ömercik'li, ayşecik'li filmler çekmiştik onlarında gemileri uzaklaşıp gitmişpti, o beyaz gemileri sim siyah bir noktacık olmuştu ufuklarında şimdi
sıra bizde nerede o eski bayramlar?
Şimdi ; hiç ayakkabısına sarılıp uyuyan gördünüzmü? Baş ucuna elbiselerini sereni?..
Hangi çocuk kına yakar kollarına? Hangi çocuk gramofon kadarıyla rengarenk kedi merdivenleri kurar tüylerine, hangisi balon taki oynuzlarına dolandırır mahalle mahalle? üzeri nar taneli muhallebinin tadınıkaç tanesi bilir? bilirlermi gazozlara leblebi doldurup içmeyi, bisiklet kiralamayı şimdi sorsan şehir sinemasını da bilmez bunlar ,şuurunu kaybeden oğlanları yok, çiçek satan,
şarkı söyleyen kör kızları turist ömer'in peşine takılmamış, cilaı? ibo'ya ayakkabı boyattırmamışlar bunlarında hülya koçyiğitleri varmı , onun gibi bir acaipmi koşarı bir o yana bir bu yana fatma girik'leri varmı gözleri intihar mavi ya uzun, zifir siyah saçlı türkan şoray'ları? bilmezler bunlar bayram sinemaları nasıl kokar değişiyor her şey şimdi tozlu raflarda küskün kartpostallar (sahi en son bayram kartpostalını
ne zaman yolladık dostlarımıza?) unuttuk pulların arkasındaki tutkal tadını ,artık sanal kartlarda sanal dostluklar ve sanal kutlamalar bayramları çekip gitmiş bayram sabahlarında el öpüp
mendil almalar, şimdi kapıya gelen çocuklar için ikinci kalite şekerler alınır olmuş ( nerede bizim baston çikolatalarımız?) bazı misafirler zile basmaktan yorulur, biz, perde arkasında artık bayramlar bir tatilden başka hiçbir anlam ifade etmiyor ve lütfen kutlanan
kim boyar duvarlarını çivitli badanalarla, kim saksılarını siler , bayram niyetine evine yeni bir kilim alan yok diyemi kırdı kilimciler tezgahlarını?
bayramlar kül tadında artık bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz, mavi bir denizde tahterevalliden yelkenleri, kaykaylardan güverteleri, atlı karıncalardan tayfaları bayram sabahlarının esintisi dolardı yelkenlerine ,dönme dolap gibi dolanır dururdu bayram panayırlarında
yazık çok yazık hiç olmayacak şimdiki çocukların gemileri ve hatıralarına düşmeyecek bayramlar çalmışız elbiselerini,ayakkabılarını koyup uyudukları yastıkları baş altlarından
Şimdi kül tadında bayramlar yinede kutlu olsun her şeye rağmen..
Edited by - Yankee SAT on 11 ?ub 2006 09:27:49
-
''Bizmi değiştik ,yoksa yıllarmı?"
Zaman gün gibi vurdu üzerine o yılların , soldukça soldu şimdi hafızalarımızın albümünde soluk
bir resimden ibaret kimilerimizde kimilerimizde arşivlenip özenle saklanmış bir film rulosu özlendikçe bakılan, bakıldıkça özlenen siyah ve beyaz sokaklarımız vardı her sabah herkesin kapısını süpürdüğü, arnavut kaldırımlı, At arabaları geçerdi gece yarılarında, nal seslerinin ahenginde uyurduk asfaltlar döküldü nal izlerinin üzerine ve zift kokusunun alıp götürdüğü sesler yetim koydu kulaklarımızı
sokaklarımız vardı vita yağ kutularına ekili sardunyalarla süslü ve her pencerede ufak bir saksıda fesleğen, eğer şanslıysanız hanımeli çiçekleri açtığında geçmişsinizdir sokağımızdan bayılasınız tutmuştur durduk yerde
sokak çeşmelerimiz olurdu ki o zaman hemen hemen her evde su kuyusu vardı, akmadığı zamanlarda.. evinde su kuyusu olmayanlar(komşusunun kuyusundan) su taşırlardı. Sokak çeşmelerimiz dağlardan getirdiği suyu bırakırken oluktan, oturmuş yorgunluğunu atan ihtiyar bir yolcuya benzerdi her zaman
her zaman beyefendiydi amcalarımız, temiz giyer, temiz gider,temiz gelirlerdi bembeyaz gülerlerdi, günaydınları ve iyi akşamları ne kadarda boldu ve esirgemezlerdi kimselerden o amcalar girip sislerin içine birer birer kayboldular sonradan, şimdi ara sıra, eski ,siyah beyaz türk filmlerinde görürüm onları halen beyefendi, halen sıcak ama konuşmuyorlar ama sormuyorlar derslerin nasıl diye ama sormuyorlar kerrat cetvelinden yedileri gerçi onların kerrat cetvelleri sonradan çarpım tablosu oldu. Beklide ondandır (diye avutuyorum çocuk yanımı bazen) amcalarımız birer birer takım elbiseleri, pardesüleri, fötr şapkaları ve ellerinde birer gazeteyle karışıp sislere önce sokağımızı terk ettiler abilerimiz vardı hepside artist gibi yakışıklı ve güçlü onların sevdiği partiyi sever, onların tuttuşu takımı tutardık sokağımızdan bir yabancı geçerken yan bakmayı öğrenmiştik onlardan onlara özenirdik biraz ispanyol paça pantolonlarına, dar gömleklerine heves salardık, bazen mektuplarını götürürdük sokak aşırı sevgililerine mektuplarını getirirdik ve biz sı tutmayıda öğenmiştik onlardan, kitap okumayı onlardan öğrendiğimiz gibi ablalarımız vardı kömür ütülerine üfürmekten gözleri sulanan biz okula temiz gidelim diye eğer kirliyse mendilimiz,eğer kirliyse beyaz yakalarımız, tırnağımız uzunsa bu onların ayıbıydı öğretmenimiz üst sınıflardan onları çağırır ve kızardı ablalarımız bizi bir kuzu sürüsü gibi götürüp getirdi okula o zaman okulda çok değildi bu kadar, ama bunlardan güzeldi
teyzelerimiz vardı, her evde bir tane anne okuldan eve geldin evde kimse olmadı derdi yok yada şöyle diyeyim çocuksun ve hangi kapıda tuttuysa açlığın o ev senin, bu ev senin söylemesek acıktığımızı kızarlardı annelerimiz (aymaz, havai bir kızdı zerrin ablamız ve çeyizler revaçtaydı o zamanlar, oğlanın biri istemiş, bununda gidesi tutmuş ama gel gör çeyiz yok her annenin sandığından bir parça ve di?er noksanları tamamlamıştı bir kaç gecede ne kadar anne varsa sokakta el emeği göz nuruyla ağarsın diye yüzü zerrin ablamızın, ağarsın diye yüzü sokağımızın) düğünlerde, bayramlarda aynı heyecan her evde, ne bir noksan, ne bir fazla
teyzelerimiz vardı ve her evde birkaç tabak yemek fazladan pişerdi kokmuştur şimdi dağıtalım diye ve bir tabak şeker, bir atımlık çay istemek ar değildi, herkes fazladan bir ekmek alırdı evine gece komşuma lazım olur diyerekten geceleri sırtlarda en temiz yataklar taşınırdı komşudan komşuya, veya bir oda apar topar boşaltılır fazladan misafirleri kabul edilirdi komşuların misafirler sevilirdi o zamanlar.
gramofonumuz vardı pikaptan önce, tüm teyzeler işlerini bitirince bahçeye otururlardı semaverin etrafında iş yorgunluğunu çay bardaklarında eritip beş bardak çekirdeğe çevirirdik gramofonun kolunu zembereşi kurardık yavaş yavaş boşalınca yay zavallı bir k?z verem olup yaprak dökümünü beklerdi ve biz üşürdük son baharın isminden titrerdik anneler ağlardı teyzelerimiz ak yüzlü, ak elli teyzelerimiz onlarda gitti biten bir plak gibi kesildi sesleri, gülüşleri kesildi gitti teyzelerimiz düşüp amcalarımızın ardına ,tutup çocukluğumuzu ellerinden onlarda gitti şimdi her şey bitik buruk her şey, aklımızda hoş kamaşması hatıraların yeni yıl telaışnı alıp götürmüşler,bayram sabahının heyecanını artık bakkaldan bir sigara al, bir gazete al diyenimiz yok artık her şey plastik tadında
artık her şey yalan ve sabah ilk gördüğümüz komşumuz esirgerken günaydınını, nasılsınızı saklarken bizden, sorduğumuz hâl hat?r yere düşüp kırılırken bir şeyler saplanır içime dün kanatır içimi artık kimse amca değil falancanın babası,teyze değil yada falancanın annesi abilerimiz, ablalarımız gitmiş bizim sokaığmız vardı bizim mahallemiz
bizim Nizip'imiz
bizim insanlarımız
onlar tavan arasında aklımızın ne kadar tozlansalarda halen tertemiz zaman ayrı olabilir aynı yeni yıllar, aynı bayramlar şeklide biz kirlettik kendimizi kim bilir???
-
''yolculu?umun ilk dura??''
Çocuklu?umun ye?il soka??, annemin sabun kokulu elleri, yanaklar?ma batan babam?n kirli sakal?, güvende oldu?um, s???nd???m, bahçesinde güller açan evim... Her yolculuk bir ?ekilde götürür beni oralara. Ya?l? ceviz a?ac?na t?rman?p dalların yapraklar? aras?nda sakland???m anlar? hat?rlar?m. Baharda çiçek açan ?hlamur a?ac?n?n kokusu yay?l?r etrafa. ?ehrin nezih, sakin bir soka??n ortalarında bir yerindeydi evimiz. Soka??n iki yan?ndaki granit ta?larla dö?eli kald?r?mlar temiz ve bak?ml?yd?. Kenarlarında dikili a?açlar her y?l özenle budan?r, gövdeleri kireç ile s?van?rd?. ?imdiki gibi yolun iki yan?nda park etmi? arabalar yoktu. Herkes garaj?na çekerdi arac?n?. Sokak kap?s?ndan girince sa?da, evin giri? kap?s?na çıkan birkaç merdiven var. Bu kap? misafirler için aç?l?rd?. Oradan girince üç yan? küçük camlarla çevrili bir holden do?ru salona geçilirdi. Oradan girmeyip dosdo?ru yürüyünce evin kö?esinden sa?a dönüp bahçeye aç?lan di?er kap?ya var?l?rd?. Kap?dan girince birkaç basamak çık?l?r. Solda mutfak, sa?da ise oturma odas? vard?. Her ikisinde de bahçeye bakan kocaman pencereler. Bu iki odan?n aras?ndaki bo?lukta üst kata giden merdivenler ba?lard?. Çocuklu?umun elmal?, tarç?nl? kurabiye kokulu evi; neredeyse her yolculukta e?i?inde solukland???m...
Bahçenin di?er ucunda tek katl?, beyaz badanal? küçük evde Gülsüm teyze oturuyordu. Büyükbabam?n uzak bir akrabas?ym??. Bize nadiren gelirdi, o da gelmek say?lmazd? ya. Annem onun belediyede çal??t???n? söylemi?ti. ?? dönü?ü ?öyle bir u?rad??? olurdu. Bahçede dola??rken evinin etraf?na yakla?mazd?m. Bilmedi?im bir sebepten çekinirdim ondan. Belki hiç gülümsedi?ini görmedi?imden. Ufak tefek, topluca bir kad?nd?. Onun gelip gitti?ini duymazd?m. Giydi?i topuksuz ayakkab?lar yüzünden san?r?m. Küçük beyaz ev, küs gibi, s?rt?n? bizim eve dönmü?tü. Sadece gözleri, küçük iki pencere, görünürdü. Ceviz a?ac?na t?rman?p evin di?er taraf?n? kimseye belli etmeden gözetlerdim. Bahçe duvarına bakan küçük bir veranda ve evin asma kilitli kap?s? görünüyordu. Sonradan pelin oldu?unu ö?rendi?im, süpürge otlar?, maydanoz, dereotu, kekik, nane, kereviz, biber, domates, lahana ve birçok çe?it sebze ekili birkaç tarh vard?. Yava? yava? da olsa daha da yakla?maya ba?lam??t?m küçük beyaz badanal? eve. Bazen, uzun yaz ak?amlar?, dolan?rd?m evin etraf?nda. Gülsüm teyze beni görmezden gelir, o an yapt??? i? ile u?ra??rd?. Annemin bana seslenmesiyle ko?a ko?a eve do?ru uzakla??rken ürkek bir "ho?ça kal" ile ona veda ederdim. Merak?m?n içine kar??m?? tuhaf bir merhamet hissetti?imi anlamam için y?llar geçmeliydi. Tuhaf, çünkü bir kez dahi saç?m? ok?amayan, yaramazl???ma k?zmayan, kim oldu?unu bilip hiç tan?mad???m bu kad?na s?k? s?k? sar?labilme iste?i vard? içimde. Küçük ya??ma ra?men omzuma dayan?p yüre?ini açmas?n? isterdim. Bu duygular? bende nas?l uyand?rd???n? bilemiyordum, ama öyleydi. Belki yaln?zl???, belki sessizli?i. Her hangisiyse, içim bu kad?na kar?? çocukça masum ?efkat ile dolup ta?m??t?. K?sa zamanda pi?irdi?i leziz limonlu kekleriyle tan??aca??m? hayal bile edemezken i?te o gün gelmi?ti. Bir sabah, babam henüz evden çıkm??t? ki kap?n?n tekrar aç?lmas? ile merdivenlere ko?tu?umda babam? ve arkas?nda olukça uzun boylu, yap?l? ya?l?ca bir adam? gördüm. Ba??nda melon ?apka, kolal? dik yakal? gömle?i ve bej rengi tak?m elbise vard? üzerinde. Annemin arkas?na saklan?p ete?ine yap??t???m? hat?rl?yorum. Adam gür sesiyle bir ?eyler söyleyerek anneme yakla??p elini s?kt?. Sonras?nda kollarında bulmu?tum kendimi. Konu?tuklarından bir ?ey anlayamam??t?m. Gülerken bile gürlüyordu sanki. Gelen adam büyükbabam?n Ankara’ya yerle?mi? olan karde?iymi?.Ad? Kemal'di; büyük amcam Kemal.
Ak?amlar?, sadece bayramlarda aç?lan misafir odas?nda oturup annem babam ve büyük amcam Kemal uzun uzun sohbet ederlerdi. Getirdi?i hediyeler bana çok farkl? ve paha biçilmez gibi görünmü?lerdi. Yata??ma yatt???mdan emin olup a?a??ya inerdi annem ben ise biraz bekleyip merdivenlerin karanl?kta kalan üçüncü basama??na oturup konu?ulanlar? dinlerdim. Bir gece orada uyuyakalm??t?m. Sabah uyand???mda babam?n beni kucaklay?p odama götürdü?ünü hayal meyal hat?rlam??t?m. Günler geçtikçe, ilk günkü kadar ilginç ve farkl? da görünmüyordu misafirimiz. Her gün kuca??nda z?p z?p hoplay?p, sofrada yan?mda oturan Kemal amcam aileden birisiydi art?k. Bir ak?am üzeri annemin bana seslendi?ini duydum. Sokak kap?s?n?n önünde üç tekerlekli bisikletimle turluyordum. Bisikleti sürükleyerek bahçeye girdim. Büyük amcam evin arka kap?s?nda dü?ünceli bir ifade ile Gülsüm teyzenin evine do?ru bak?yordu. Yan?na yakla?t???mda bisikletin t?k?rt?s?yla irkildi. Bir yerlere dal?p gitti?i belliydi. Bana do?ru e?ilip: "Gülsüm teyzene misafirli?e gidelim mi?" diye sordu. Kocaman avcu içinde kaybolmu?tu elim. ?lk defa o a?ustos ak?am?nda Gülsüm teyzeye ve evine bu kadar yak?n olabilmi?tim.
Gülsüm teyzeyi kap?da solgun yüzünde öfkeli ifade ile görünce ürkek ürkek sokuldum ya?l? adama. Hiç konu?mad?lar, sadece sessizce bakt?lar birbirlerine. Bu sahneyi hat?rlad?kça o sessizli?in ne kadar dolu oldu?unu ?imdi bile hissedebiliyorum. Gülsüm teyze yava?ça çekildi kap?n?n önünden, amcam içeriye girdi. Beni unutmu? gibilerdi. Ard?na kadar açık kalan kap?dan adam?n pe?ine tak?l?p içeriye girmi?tim. Kollukların?n kenarlarında beyaz dantel örtüler örtülü bir kanepe vard? odan?n ortas?nda. Arkas?nda, pencerenin önünde koyu renkli yuvarlak bir yemek masas? ile yüksek arkal?kl? iskemleler durmaktayd?. Tahta kapl? zemin üzerine çapraz at?lm?? el dokumas? kilim ve bir de s?rt?n? duvara dayam?? camekanl? bir dolap vard?. Duvarlarda çok say?da tablo ve foto?raflar as?l?yd?. Çok farkl?, gizemli bir yerdi buras?. Dolab?n içinde gördü?üm renkli küçük kutular, parlayan kristal kadehler, cam biblolar dokunmak için sab?rs?zland?klar?md?. Ne konu?tukların? bilmiyordum ama konu?uyorlard?. Kelimeleri duymasam, anlamasam da sezgilerim sitemi, hasreti, k?rg?nl???, sevgiyi alg?lam??lard?. Ba?ka bir odaya aç?lan kap?y? fark etmi?tim. Beni unutmu? olmal?yd?lar, kap? koluna uzan?p açmaya çal??t???mda kap? kendili?inden aç?ld?, aral?km??. Birkaç tane kabart?lm?? yast???n oldu?u bir karyola, yan?nda komodin ve bir elbise dolab?ndan ba?ka bir ?ey yoktu. Odan?n yar? karanl?k di?er kö?esinde sallanan bir koltuk vard?. Yan?ndaki küçük, dantel örtülü masan?n üzerinde içi bir tak?m ka??tlarla dolu bir sepet görmü?tüm. Birkaç y?l sonra bu mektuplar? gizlice okuyaca??m? o zaman nas?l bilebilirdim...
S?k?lm??t?m besbelli, d??ar?ya, Gülsüm teyzenin küçük bahçesine çıkt?m. Evden bahçe duvarına kadar topu topu be?-alt? metre ederdi. Duvarın di?er taraf?nda ise, görünmeseler de, bir ba?ka bahçe, ba?ka ev vard?. Evinin küçük verandas?na çıkt???nda Gülsüm teyzeyi bu manzara kar??lard?. Kendisine yaratt??? dünya bir küçük ev, itina ile bakt??? birkaç metrelik bahçe ve kar??daki duvardan ibaretti. Evden çok uzak oldu?umu dü?ünecek kadar de?i?ik görünmü?tü bana buras?. Zamanla buraya çok al??aca??m da akl?m?n ucundan geçmemi?ti.
Büyük amcam ne zaman çık?p gitmi?ti anlamam??t?m. Veranda pervaz? ucuna oturup ayaklar?m? sark?tm?? uydurdu?um bir ?ark?y? m?r?ldan?rken bir el hafifçe dokunmu?tu omzuma. Döndü?ümde Gülsüm teyzenin gözleriyle kar??la?t?m. ?lk defa yüzünün yumu?ak hatların? fark ettim. Hiç de somurtkan olmad???n?, gözlerindeki hüzün ile harmanlanm?? sevgiyi ve derinlerinde saklanan gülümseyi?ini fark ettim. Elini saçlar?mda gezdirip, s?rt?m? s?vazlad?, "annen seni merak eder..." demi?ti.
Sonraki birkaç günün birinde Kemal büyük amcam geldi?i gibi aniden gidiverdi. Hayat eskisi gibi tekdüze, al???lm?? devam etmi?ti. Tek bir fark ile; art?k Gülsüm teyzem vard?, bilmedi?im hikayesiyle...
Okula ba?lad???m günü hat?rlayam?yorum. Haf?zam? ne kadar zorlasam da, olmuyor. Varsay?mlarla nedenini bulmaya çal??mak öyle pek ho?uma da gitmiyor. ?imdi ise kendime, anneme sormay? neden ak?l edemedi?ime ?a??r?yorum. Birkaç gün önce o güne dair bir foto?raf geçti elime. Okul formas?n?n içinde kaybolmu?, elinde kocaman çanta, yüzünde çekingen, ürkek gülümseme olan küçük bir çocuk. Çok garip, foto?raf?n çekildi?i an? da hat?rlam?yorum. Bu foto?rafa bak?nca gözümün önüne bamba?ka hat?ralar geliyor. Annem, nas?lsa büyüdüm diye tekrar eski i?ine dönme karar? alm??t?. Babam?n ise sorumluluklar? gittikçe artm??, her geçen gün eve daha da geç gelmeye ba?lam??t?. K?saca, evde yaln?zd?m. Okuldan eve döndü?ümde tek ba??ma oldu?umu önce kilitli kap? hat?rlat?yordu. Boynuma as?l? anahtarın kilitte dönmesi ise kendimi büyümü? hissetmeme neden oluyordu. ?çeriye girdi?imde çantam? ayakkab?lar?m? çıkard???m yerde b?rak?p misafir odas?na giderdim. Orada yapt???m ?ey ise babam?n sevdi?i derin ve rahat koltu?a oturmakt?. Bazen pencere kenarındaki eski yaz? masas?n?n üzerindeki ka??tlar?, kalemleri kar??t?r?r kendime göre oyunlar oynard?m. Annem ve babam kalemlerden baz?ların?n kay?p, antetli ka??tların çok çabuk tükendi?ini fark etmekte gecikmediler. Babam?n k?sa ama yeterince ciddi konu?mas?ndan sonra sadece koltu?a gömülüp oturmakla yetinmeye karar vermi?tim. Bir süre sonra raflardaki kitaplar dikkatimi çekmeye ba?layacaklard?.
Okul, eve yürüme mesafesi uzakl???ndayd?. Bütün yapaca??m, evimizin bulundu?u caddenin sonuna gidip sa?a dönmekti. Üçer katl? iki binadan olu?uyordu okul; ilk ve orta k?s?m. Lise k?sm? arka bahçenin biraz ilerisindeydi. Okula gitmek ve gelmek benim için dünyan?n en zevkli i?iydi. Böyle olmas?n?n sebebi ise iki yer aras?nda yürüdü?üm yol. Evden çık?p etraf?ma bak?na bak?na yürümek çok ho?uma giderdi. Hiçbir ayrınt?y? atlamadan görmek ho?uma giderdi. Yeni ke?ifler yapar gibi merak ile gözlerdim çevremi. Zamanla bizim soka??m?zda oturan insanlar hakk?nda, hayatlar? hakk?nda pek çok ?ey ö?renmi?tim. Bu basit bir merak de?ildi, bir bulmacay? tamamlamak, parçalar? birle?tirmek gibi bir olayd?. Mesela soka??n kar??s?nda oturan ailenin k?z?. On sekiz ya?larında, k?sa boylu, güzel yüzlü bir k?z. Her sabah onu bahçede hoplay?p z?plarken görürdüm. Ellerini kald?r?p sanki yüksek bir yere yeti?mek istermi?çesine havalara uzan?rd?. Sonradan boyundan dolay? komplekse girdi?i söylentisini duymu?tum. Biraz ileride ya?l? bir müzik ö?retmeni oturmaktayd?. D??ar?ya pek çıkmazd?. Bazen keman sesleri duyulurdu, bazen gramofonda çald??? ta? plaklar. Annem ya?larında, güzel giyimli bir kad?n yandaki kom?umuzun evinin bir kat?na kirac? olarak yerle?mi?ti bir gün. Dalgal? simsiyah saçlar? vard?. Özenli makyaj yap?lm?? yüzü bir mele?i and?r?rd?. Neden öyle bir benzetme yapt???ma önce anlam verememi?tim. Babam ve annem ile gitti?im bir resim sergisini hat?rlam??t?m daha sonra. Uzun süre önünden ayr?lmay?p seyre dald???m bir portrede gördü?üm mele?e benzetmi?tim kad?n?. Giyini? ?ekli bu çevreye göre biraz abart?l? görünürdü. Asl?nda hiç de öyle de?ildi. Uzun bacaklar?, incecik beli, süzülür gibi yürümesi, beyaz teninde gonca gibi açan dudaklar?, kocaman gözleri ve omuzlarına dökülen gür saçlar? yan?ndan geçen herkesin ard?na dönüp tekrar tekrar bakmas?na sebep olurdu. Bahçe kap?s? yan?nda duvarın üzerine çık?p oturdu?um ak?amlar annemin eve dönü?ünü beklerken onun koltu?u alt?nda paketler ile geli?ine ?ahit olurdum. Bazen kocaman çiçek buketi, bazen birkaç kitap olurdu elinde. Yan?mdan geçerken gülümseyip muzipçe göz k?rp?p eliyle saç?m? kar??t?r?p yandaki kap?da kaybolurdu. Bir gün onun da benden biraz büyük o?lu oldu?unu ve onu istedi?im zaman ziyarete gidebilece?imden bahsetti. Merak etmi?tim. Anneme sordu?umda, do?ru oldu?unu söyledi. Çocu?un ayaklarında bir sorun oldu?unu, yürüyemedi?ini anlatm??t? bana. Onunla ilk kar??la?mam?z biraz so?uk geçmi?ti. Ne o ne de ben ne konu?aca??m?z? bilemedik. Biraz somurtkan ve ?üpheci bir yüz ifadesi ile kar??lam??t? beni. Odas?n?n duvarlar? resimlerle kapl?, her yerde kitaplar, oyuncaklar vard?. Benden iki ya? büyüktü. Bir daha gitti?imde, ki annemin ?srar?yd?, bana satranç ö?retmeyi teklif etmi?ti. ?ki kez daha görü?ebildik. Bilemedi?im bir sebep yüzünden ta??nmak zorundayd?lar. Böylece satranç dersleri de yar?m kalm??t?. Vedala?maya gelmi?ti annesi, kocaman gözlerinde gizli kalmay? ba?aramayan hüzün vard?. O çocukla ne arkada? olabildim ne de olamad?m. ??te, arada bir yerde kalm??t? bu ili?ki, ne ba?lam?? ne de ba?lamam??t?. Tahminimce, zaman tan?nsayd?, belki de hayatta tek dostum olabilirdi. Bunu bana sezgilerim f?s?ldam??t? ...
Bizim sokakta genellikle ya?l? ki?iler oturmaktayd?lar. Bu nedenle burada arkada?l?k edebilece?im, ya??t?m çocuklar yoktu. Bunun hem iyi hem de kötü taraflar? vard? elbette. Tek ba??na olmay? seviyordum ama bazen bir arkada??m?n olmas?n? çok isterdim. Okulda çocukların öbek öbek toplanmas?na, iki?erli, üçlü dola?malarına akl?m ermezdi ama k?skand???m çok olmu?tur. E?lenceli olabilece?ini tahmin edebiliyordum. Di?er yandan da yaln?z kalmay? tercih ediyordum. Öyle kendimi çok daha iyi hissetti?ime inanm??t?m. Okulda geçen ilk y?llar içerisinde arkada? edinme deneyimlerim pek de iç aç?c? olmad???ndan da bu inanc?m iyice peki?mi?ti.
Okula gitmek için evden çık?p önce dümdüz yürürdüm. Belediye binas?na gelince yolun her iki taraf?na giden ba?ka bir sokak oldu?undan duraklay?p sa??ma soluma bak?p geçerdim. Belediye binas? epey eski olsa da dimdik ayakta kalmay? ba?arm??t?. ?ehir halk?n?n gözbebe?i olan birkaç tarihi eserden biriydi. Yar?s? bizim caddenin kar?? taraf?nda, di?eri ise caddeyi yar?p geçen soka??n kö?esindeydi. Tam ortada saat kulesi vard?. Bir kez dahi olsun saatin durdu?unu görmemi?tim. Biraz ilerisi ?ehir meydan?yd?. Bir yanda tiyatro binas?, di?erinde ?ehir kütüphanesinin ve sineman?n bulundu?u sanat merkezi. Meydan eski ta? binalar ile çepeçevre ku?at?lm??t?. ??te ben o meydan? geçip sa?a dönüp okula varm?? bulunuyordum. Her gün ayn? yolda yürümekten hiç usanm?yordum. Eve dönü?te tiyatro binas? önünde as?l? afi?lere uzun uzun bakard?m. Meydan?n ortas?nda bulunan küçük park?n içinden geçip f?skiyeli çe?meden avcumu a?z?ma tutup su içmek ho?uma giderdi. Ortada dikili heykelin dibinde, kaidenin ucuna oturup a?açların aras?nda dolanan rüzgarın sesini dinlemeye bay?l?rd?m. Yaprakların h???rt?s? alfabesi yaz?lmam?? ama tan?d?k bir dilde söylenen bir ?ark? gibiydi. Güne? ???nlar? saklambaç oynar gibi bir görünür bir kaybolurlard?. Etraf?mdaki hayat ile ilgim olmazd?. ?nsanlar, çocuklar, gezintiye veya al??veri?e çıkan anneler, kald?r?mlara ta?m?? kafelerde oturanlar, hiç birini görmüyordu gözlerim. Koskocaman ?ehir sadece bana aitti sanki. Kendimle birlikte uzun olurdu eve dönü?lerim. Baz? günler içimden eve girmek gelmez Gülsüm teyzenin verandas?nda oturup çantamdan okul kütüphanesinden ald???m hikaye kitab?n? çıkar?r okurdum. Bu kez kendimi hikayelerin içinde kaybederdim.
Okula gitti?im ilk günü hat?rlamasam da o y?llara ait hat?rlad???m çok ?ey oldu?undan bir günün ne önemi var ki diye dü?ünüyorum ?imdi...
Yava? yava? büyüyor, okulun ilk k?sm?ndan orta k?sm?na geçmek üzereyken bizim sokak hep ayn? kalm??t?. De?i?en bedenimdi, yüz hatlar?m, insanların hayatlar? ve mevsimler, zamand?. Babam ve annem evliliklerini birlikte olman?n al??kanl??? olarak sürdürürlerken ben bunun fark?nda de?ilmi?im gibi davran?yordum. Tarç?nl?, elmal? kurabiyeler yapmak için annemin zaman? yoktu. Yorgun ve sessizdi. Ak?amlar? babam?n gö?süne dayan?p uyuyakal?rd?. Saçlar? hafifçe k?rla?maya ba?lam??t?. Gülsüm teyze emekli olup bütün zaman?n? bahçede veya evde geçirmeye ba?lam??t?. Baz? ak?amlar yan?na gider, geç saatlere kadar kal?rd?m. Eskiden oldu?u gibi fazla konu?mazd?. Yüzünde burnuna dü?en ince çerçeveli gözlü?ünü tak?p goblen i?lerdi. Bazen i?ini bir yana b?rak?p o an akl?na gelen bir tatl?y? yapmak üzere mutfa?a girerdi. Geleni gideni yoktu, yapt?kların?n hepsi benim için oldukların? bilmek ho?uma giderdi. Çocukça bir bencillikle sahiplenirdim bu durumu. Eski albümlerini kar??t?rmama da izin verirdi ara s?ra. Mezuniyet foto?raflarında ne kadar güzel oldu?unu fark etmi?tim. Uçuk pembe elbisesi içinde prenses gibi görünüyordu. Sorular?m? cevapland?rmaktan kaç?n?rd? ben de üstelemezdim. Sessiz bir anla?ma imzalanm??t? aram?zda sanki, o beni ben de onu rahats?z etmiyordum. ?imdi hayat?mda ne kadar önemli bir yer kaplad???n? anl?yorum. Onun için önemli oldu?umu da... Hissetti?im çocukça merhametten fazlas?n? verebilseydim ke?ke. Hayat?n?n s?rların? bilmek, ö?renmek olmazd? iste?im, mutsuzlukların? silebilmeyi isterdim. Belki bir nebze olsun yapabilmi?imdir, fark?nda olmasam da. Onu gülümsetti?imde yüre?inin sevincini uyand?rd???ma inanmak yapabildi?im tek ?ey. A??k oldu?um gün Gülsüm teyzenin i?ledi?i goblenlere, özenle yeti?tirdi?i sebzelere, vazosundan eksik etmedi?i çiçeklere içinde y?lland?rd??? a?k?n? anlatt???na inand?m. Ona dair tek bir kare net ve canl? kald? beynimde; odan?n alacakaranl?k kö?esinde sallanan koltu?a oturup sararm?? mektuplar? okudu?unu gördü?üm bir ak?am. ??te, dedim, Gülsüm teyzemin gerçe?i bu...
Her yolculu?umda özlediklerim beni ziyaret eder. Her yolculu?umda baba evimin e?i?inde soluklan?r sonra ya?l? ceviz a?ac?na t?rman?p çocuklu?uma kavu?urum. Y?llar sonra buraya dönüp Gülsüm teyzemi bulmamak, nefesimi daraltt?. Eski odamday?m ?imdi. Kuca??mda solmu? pembe bir kurdele ile ba?lanm?? mektuplar ve bir asma kilidi anahtar? durmakta. Yüzüm ate? ate?, içimde öfkeli bir mahcubiyet.