Menzili Merak edenler Buraya!!!!
Yazdırılabilir Görünüm
Menzili Merak edenler Buraya!!!!
OSMAN ÇOK GÜZEL RESİMLER.ANCAK MERKAD RESMİ NEREDE.SELAMLAR
BAŞKA AÇILARDAN
SON RESİMLER
TEŞEKKÜRLER OSMAN.SELAMLAR
paylaşım için teşekkürler...
Hiç kısmet olmadı. Bu yaz belki görme şansım olacak. Sağol Osman.
giderken bizede uğrarsın artık dimi abi
osman resimler çok güzel eline sağlık.
öss sınavınada 2 ay kaldı.inşallah derslerini ihmal etmiyorsundur.
ALLAH zihin açıklığı versin.
DERSLERİME ÇALIŞIYORUM İLİGİNDEN DOLAYI TEŞEKKÜRLER ABLA
Tabi Osman, uğrarız. Hele sen şu ÖSS'ye bir uğra, sonra tabi...
ÖSS SORUN DEĞİL ABİİ
TEŞEKKÜRLER ALLAH C.C RAZI OLSUN...
MENZİLİN İSMİNİ DUYMUŞTUM AMA ORAYI HİÇ GÖRMEMİŞTİM.FOTOĞRAFLARDAN GÖRÜNDÜĞÜNE GÖRE DEĞİŞİK BİR YERE BENZİYOR.PAYLAŞIMIN İÇİN TEŞEKKÜRLER.
TEŞEKÜRLER KARDEŞ
ilk gittiğimde daha çocuktum hayal meyal hatırlarım...
oraya gittiğimde hac'a gidiyormuş gibi herkes sevinçli idi bende cocukluk bu ya gercekten hac'A gidiyoruz sandım:)
oraya adım attığımda çok şaşırmıştım çünkü koskocaman bir camii ve insalar ibadet halinde sanki dış dünya ile hiçbirşey yok...
hayatın o keşmekeşli halinden beni uzaklaştıran biryer menzil kısmet olsa da tekrar görebilsem...
fotoğraflar için çok sağol...Ama baya değişmiş gitmeyeli..
"Gül"ün kokusunu taşıyan bilgi canda ışık,ama bir "Gül" destesi taşımayan kervan bedene kuru bir yüktür.Yüce zatlara saygılarımla.
Menzil konusunda ben biraz şanlıyım galiba.Bir Nizipli olmama rağmen Kahta da çalışıyorum.Menzil Kahta ya bağlı bir köy .Türkiye2nin her tarafından insanlar menzile koşup geliyor.Bazen Nizip ten misafirlerim geliyor.Onları Menzile ve malesef Nemrut Dağına götürüyorum.
Paylaşım için ALLAH(c.c.) razı olsun menzilin sadece adını duymuştum fakat hiç gitmedim:(
Tamda bi kaç arkadaş gidecekken böyle resimleri görmek beni duygulandırdı tekrar ALLAH(c.c.) Razı olsun kardeşim...
Bu menzili biraz abartmıyormusunuz, orada yatan peygammer değil, orası kabede değil, ermiş bir zat o kadar. Adak adıyorsanız günah, tapıyorsanız küllü günah, tavaf ediyorsanız allah sonunuzu hayretsin, kapılarda günlerce yatan evli kadınlar ve erkekler var inanın allah affetmeyecek bu insanları.
Ama abi ben sadece oraya ibadet etmek için gidicem yani tövbe alıcam cumartesi gidip pazar falan duruma göre geri dönicem ayrıcao zat dediğin peygamber efendimizin torunuymuş...
bilenlerle bilmeyenler bir olmaz derler ( atalarım) dogruymuş beger ?
sanki menzilde zorla tutuyorlar
Menzil : gönül erlerinin mekanı....
orda adak adamak yok, orda tavaf yok, orda sadece yaradana tapılır...
Ve orda asla insanlar ailesini hiçe sayıp kapılarda yatmazlar. buna zaten oradaki mübarek zat razı olmaz.
Allahu Teala buyurur ki: Benim için birbirini sevenleri, birbirini arayıp soranları birbirini ziyaret edenleri, birbirine ikramda bulunanları, bir araya gelip meclis kuranları muhakkak ben de severim. (Ahmed, Müsned, V, 239; Hakim, Müstedrek, IV, 169-170)
işte bütün amaç bu ...
Menzil de zaman bir başka geçer.
Öğlenin sıcağı sabahın serinliğini almaya başladığında girersiniz menzil kavşağından.
Köyün girişinde bir biriyle yükseklikte yarışan iki minare selamlar sizi
Üçüncü minare tevazuyu temsil eder sonradan selam verir Sultan'ına gelen sofilere.
Arabadan indiğinizde sizin günahlarınıza kefaret gelecek sıcağını gönderir yüzünüze güneş.
Eğer içinizde yanıyorsa o güneş kadar, işte o zaman güneş size tesir edemez.
Zamanın mekanın sıcağın ehemmiyeti kalkar.
Öğleyi beklersiniz. Öğlen geldiğinde bir sevinç kuşağı kalbinize sarılır. Heycanı tadarsınız sıcağın altında.
Sultanı beklersiniz tüm heybetiyle. Sultan size sanki Asr-ı Saadeti hatırlatır.
Bazen Sultan Menzil'de yoksa halifesi gelir namazı kıldırmaya.
Gönül Sultan'ını beklerken halifesini gören kalp tekrar şahlanır. Halifede Sultan'ını görür sanki kalp.
Gönülden namaz kıldırışı insanı cezbeder. Ötelere dilbeste olur gönül. Yelken açar bilinmezliğe.
Geçmişini düşünür ne olacağını, neler yaptığını. Kayda değer bir şeyde bulamaz geçmişte.
Yazık bana der nasıl da dalıyoruz dünyaya.
Öğlen namazı bitince yeni bir heycan belirir kalbinde insanın. Markat yoluna çıkar kişi.
Sultanların yanına, büyüklerin yanına, Evlad-ı Rasula ve Sadat-ı Kirama.
İkindiye kadar dükkanlarda geçer hayat. Kimisi mübarek mescitte yatmaya gider.
İkindi olduğunda sevda yüreğine düşer sofinin.
Seydasına kavuşacağını haber alır bir kısmı. Bir kısmıda halifeyi bekler yine namazda.
Yol açıldığında yine ümitvari gözlerle bakar kapıya. Gözler hasret kaldığı sultanı görmeyi özler.
Kapıda ilk önce halifeler gözükür. Ağızlar kalplere dayalı cezbeye hazırdır artık.
Ne zaman görünürse Sultan sanki patlayacak bir bombayı andırır halleri.
Sofiler sağa ve sola yığıldığında kızıldenizi anımsatır. Sanki Musa asayı vurduda deniz yarıldı
Sultan da bu yoldan Musa timsali heybetle geçer halifelerden sonra.
Sultanın selam vermesiyle pimi çekilir sanki sofilerin. Hepsi olan gücüyle alır selamı.
Sultan geçtikten sonra arkadan firavunlar gelmesin dermişcesine kapanır bir birine insanlar. Açılmaz bir kilit olurlar sanki.
İkindi bittiğinde herkesin gözü ön saftadır. Davet var Hatme-i Hacegana. Hatme yapılır koca camide.
Hatme bitince Sultan'a koltuk hazırlar birisi.
Sultan elini verir sofilerine herkes eline kilitlenir Sultanın. Elini görür birtek gözler.
Eline sarılanlar hem öpüp hem koklamaya hemde yumuşaklığını hissetmeye çalışırlar.
Sultan kaşını bile çatmaz kimseye. Sultanın halinden anlayan vekiller ikaz gönderir kendini kaybeden sofilere.
Sonra Gavs'ın elinden nasibini alanlar camiden çıkarlar. Gavs yolculara tevbe vermektedir. Yorulma bilmez ellerini ipe dolar.
Sanki her söylediği tevbede bize bir nasihat verir. Söz alır sofilerden bir daha yapmayacaklarına dair yaptıkları hataları.
Akşam olduğunda artık dışarıda saf tutar cemaat. Öncelikle Sultan'ın geçeceği yere oturur sofiler.
Akşam ezanı bittiğinde herkes yavaş yavaş toplanır. Ve ayağa kalkar cemaat. Kapıdan Sultan'ın gelmesini beklerler.
Sultan gelirken sofiler yine kendinden geçer. Bir heybet görürler tam ihtişamıyla.
Serin havada kılınan namazda insanların duyguları değişir. Sanki dünyayı Menzil Köyü gibi görmeye başlar insanlar.
Akşam bittiğinde tevbe verilmeye başlanır. Yatsıya kadar devam eder tevbe. Tevbe alan vekilin yanına koşar.
Henüz vekilden talimatı alınca yatsı okunur. İçten okunan ezan insanı ruh alemine taşır.
Yatsıda bitince sultan evine doğru yol alır. Herkes ayağa kalkar ve O'nu uğurlar.
Sofiler artık talimatı uygulamak için biraz zamanın geçmesini beklerler.
Ve banyo sırasına girer sofiler. Banyoda suyun altına girenler bilirler. Yukarıdan akan suyla vücutları serinler.
Banyodan çıkınca konuşma orucuna başlanır. Etrafta hep işaretle anlaşan kişiler boy gösterir.
Sabah olunca herkes kalkar. Hemen,herkes avluya yönelir. Kimisi uykunun tesirindedir. Kimiside kalkıp teheccüt kılmaya başlamıştır bile.
Sultan kapıda görününce herkes ayağa kalkar. Uyuklayanların uykusu gider. Pür dikkat Sultan'a bakarlar
O'nun Rahmet pınarı kaynaklı gözlerini yudumlar, nazarlarını gözleriyle Ab-ı Hayat gibi içerler.
Seyda geldiğinde selam verir. Tevbeli olanlar selamı almak isterler fakat bir engel vardır boğazlarında.
Onlarda içlerinde depremler yaparcasına alırlar selamı. Ve sabah namazıda kılınır.
Sabah namazından sonra kimisi tesbihini çeker kimiside gecenin yorgunluğunu atmak için avluya yatar.
Sabah olduğunda artık ayrılma vakti gelmiştir. Hiç kimse ayrılmak istemesede uğurlar onları üç tane arşa yükselen minare.
Ve kendi kendine söz verir her ayrılan menzilden "nasipse seneye..."
Menzilde Üç Minare,Yükseliyor Göklere Söyleyin Sofilere Tez Gelsinler Menzile...
Şadırvanı Mermerden Camisi çivilerden, Söyleyin Geçilirmi! Sultanım SeyidLerden...
Menzilde Gezer Sultan, DertLi Gönüle Derman, Varsa Gaflette Yanan Tez GelsinLer Menzile...
Şadırvanı Mermerden Camisi çivilerden, Söyleyin Geçilirmi' Sultanım SeyidLerden...
Menzili ArayanLar, Sultanımı DuyanLar, Varsa Çok SusayanLar,Tez GelsinLer Menzile...
Şadırvanı Mermerden Camisi çivilerden, Söyleyin Geçilirmi! Sultanım SeyidLerden...
Dermanım Yok DiyenLer, DoktorLarda Gezenler, AğLayıp İnLeyenLer, Tez GelsinLer Menzile...
Şadırvanı Mermerden Camisi çivilerden, Söyleyin Geçilirmi! Sultanım SeyidLerden...
Şadırvanı Mermerden Camisi çivilerden, Söyleyin Geçilirmi! Sultanım SeyidLerden...
Cumali kardeşim paylaşım için teşekkürler derinlere daldık yine..
Cumalinin anlattıkları işte benim söylemek istediğim şeyler, sultan lafının yerine peygammer koy tekrar oku yazdıklarını ne kadar günaha girdiğinizi anlayın, bu sultan kim onun yardımcıları kim, ona tapmaktan başka birşey yapılmıyor orada, birde günah çıkartma işlemleri var zaten beraber gideceğiz hepinize orayı benim gözümle göstereceğim inanın hak vereceksiniz, neredeyse hristiyanların günah çıkartma işlemleri gibi, halbuki cenabı allah her şeyi benden isteyin ben size veririm, benden af dileyin ben sizi affederim diyor, benim için allaha elçi göndermek gibi bir şey bu tabi bu zatı peygammer diye görmüyorsan. Daha bu konuda söylenecek çok şey var ama siz inanmışsınız söyleyeceklerim sizi kırabilir üzebilir artık bu konuda beraber Menzile gidene kadar birşey yazmayacağım.
yok abi yaz yaz ki bizde senin pencerenden bakalım.
bazı konularda haklısın neden haklısın?
yapılan işlemler nedir nerden çıkmıştır bu soruların cevabını bekliyorsun
empati yapınca karşıdakini anlayabiliyoruz
şimdi sohbetleri dinlemesek sebepleri sonuçlara bağlamasak orda yapılanlar bizede saçma gelebilirdi.
gelelim günah çıkarma meselesine
Peygamber Efendimiz(SAV) yanına gelenler biat ediyorlardı nasıl ediyorlardı Peygamberimizi(SAV) şahit göstererek elini tutarak Onun(SAV) şahitliğinde yapılan biat kabul edilmez mi?
Buradaki mesele
Allah(CC) dostu kimdir?
Yüzüne bakınca Allahı(CC) hatırlatır
Allah(CC) dostunu kırar mı?
ne diyoruz Ya Rabbi ben pişmanım Keşke yapmasaydım İnşAllah (Allahın izniyle) Birdaha ben yapmayacağım
ben kabul ettim Seyda Hz Kendime Ahir zamanda avukat kabul ettim(yani şahidimdir senin dostunun yanında senden af diliyorum)
Lütfen art niyet aramayalım
yazmakla olmuyor konuşmak lazım..
ALLAH İLE KUL ARASINA GİRMEK NE DEMEK?
Çevremizdeki bazı insanların zaman zaman ‘Bir mürşide bağlanmak gerek, tövbe alıp tasavvuf terbiyesine girmek lazım!..’ diye söze başladıklarında, kendilerine nedense hep aynı karşılık verilir:
“Allah ile kul arasına kimse giremez!..”
Çoğu kimseler bu sözle, tasavvuf yoluna girenlerin Allah ile aralarına Allah’ın razı olmadığı kimseleri koyduğunu, bir mürşide bağlanmakla şirk tehlikesine düştüklerini, kendilerinin ise böyle bir tehlikeden uzak olduklarını anlatmaya çalışırlar.
Acaba işin gerçeği böyle mi?
Bu sözün gerçek manası bilinmezse fitne kaçınılmaz olur; zarar verir. Bu zarar imana dokunur, dini zedeler, din kardeşliğini sarsar, kardeşlik ruhunu öldürür.
Allah ile kul arasına kimse giremez sözü, niyete göre farklı sonuçlar doğurur. Eğer bu söz:
“Ben Allah’a kullukta önümde kimseyi istemem, peygamber, kitap, alim, mürşit tanımam, istediğim gibi kulluk yaparım, keyfimce ibadet ederim.”
Anlamında söyleniyorsa insanı dinden çıkarır. Daha doğrusu böyle düşünen kimse küfür, isyan ve gaflet içinde kalmış demektir. Eğer bu söz:
“Ben Allah’a giden yolda Allah’ın peygamberi ve kitabı ile yetinirim, onlar ne diyorsa onu yaparım, başka kimseyi kabul etmem, alimlere bakmam, velilere bağlanmam, mezhepler beni ilgilendirmez, dini kendi anladığım gibi yaşarım”
Anlamında söylenmişse, söyleyen sorumludur. Bu kişi inanç esaslarını zorlamış, kendini tehlikeli bir sona doğru sürüklüyor demektir. Çünkü arada alimler olmadan kendi başına dinin öğrenilmesi, anlaşılması ve yaşanması nasıl mümkün olacak!?
Oysa Kur’an ve Sünnet, hak yolda birlik (cemaat) olmayı, bu beraberliğin başındaki imama itaat etmeyi, topluca Allah’ın ipine sarılmayı, hep birlikte tövbe etmeyi, bilmediklerimizi alimlere sormayı, takva ve iyilikte yardımlaşmayı, bunun için Allah’ın sadık kulları ile beraber olmayı açıkça emretmektedir.
Dinin hükmü bu iken, bir mümin hangi delil ve mantıkla, ‘Bana bunlar gerekmez’ diyebilir? Dese bile bunun Allah katında ne kıymeti olabilir? Eğer bu söz:
“Allah benim her hâlimi görüyor, biliyor, sözümü işitiyor, niyazımı dinliyor. Ben namazda, secdede, zikirde, duada ve tövbede kalbimi Rabbime bağlıyorum. Onun için gönlüme kimseyi koyamam, kimseden bir şey bekleyemem. Benim korkum, sevgim, niyetim, hedefim sadece Allah’tır.”
Anlamında söyleniyorsa ne güzel. İşin doğrusu da budur, böyle olması lazımdır.
Zaten bütün peygamberler kalbi dünyadan çekip bu şekilde Allah’a bağlamak için gelmişlerdir. Onlara vâris olan alimlerin ve kamil mürşitlerin işi de budur. Buna Allah adamı olmak denir.
Ama ne var ki, kalbin bütün varlıklardan çekilip sadece Yüce Allah’a bağlanması kolayca elde edilecek bir nimet değildir. Bu tam bir hürriyet hâlidir. Arifler o hâli elde etmek için nefisleri ile bir ömür mücadele vermekte ve Allah ile aralarına giren engelleri yok etmek için mücadele etmektedirler.
Şu halde Allah ile aramızdaki engeller nedir?
Allah’a gitmek, Allah’a kavuşmak deyince ne anlaşılmalıdır?
Bizi ilgilendiren konu budur.
Allah’a gitmek gönül ile olur. Allah’a ulaşmak bir hâldir, sevgidir, aşktır. Bu kavuşma dışa doğru değil, içe doğrudur. Kalıp ile değil Kalp iledir.
Kalpleriyle manevi engelleri geçenler, nefislerini aşanlar Yüce Mevla’yı bulurlar. Allahu Teala’nın insana şah damarından daha yakın olduğunu anlarlar. Bu buluşma O’nun razı olduğu amelleri yaparak gerçekleşir.
Bu iş insanın nefsi ve keyfine göre değil, Yüce Allah’ın çizdiği sınırlara göre olur. Bu sınırlara din denir.
Bizi Yüce Allah’a götürecek tek din İslam’dır. İslam, Kur’an ve Sünnetin çizdiği yoldur. Kur’an, Yüce Rabbine kavuşmak isteyenlere yolu şöyle tarif eder:
“Kim Rabbine kavuşmak istiyorsa salih amel yapsın ve Rabbine ibadetinde hiç kimseyi ortak etmesin.”
Demek ki Yüce Allah’a gitmek için iman, ihlas ve salih amel lazımdır. Allah’a giden yola uyanık kalple varılır, sevgi ile engeller aşılır, ihlasla hedef bulunur. Bu yolun başı ve sonu edepten ibarettir.
Bu yolun en büyük engeli nefis, en azılı düşmanı şeytan, en sarp yokuşu dünyadır. Nefis edeple süslenmeden, şeytan sindirilmeden, dünya sevgisi kalpten silinmeden Yüce Allah’a gidilemez.
Buna manevi terbiye ve arınma denir. Kendisini aşamayan insan, varlığın sahibine ulaşamaz. Bir arif şöyle diyor:
Allah’a giden yol iki adımdır:
Birinci adımda nefsine bas...
İkinci adımda Rabbine kavuşursun.
Peygamber torunu olamak neyi ifade eder?
Kaldı ki hepimiz peygamber soyundan geliyoruz. eğer ilk insanın Adem (A.S) olduğuna inanıyorsak.
Kaldı ki peygamber efendimizin amcası, dedesi ve nice akrabaları iman dahi etmediler.
Akraba olmak gerçek imana sahip olmak manası taşımıyor.
Üstelik İslamda ruhbanlık sınıfı yoktur.Kul ile Allah arasına girilmez.
Allah bizlere şah damarımızdan daha yakındır...
Sevgiler...
Güzel bir yer.. gitmek görmek lazım!..
soruna başka türlü cevap verim o zaman
Bir Dut Agacını Allah teala adetullah olarak Öyle yarattıgı halde
Adamın Bırı Gelse de o Duttan daha buyuk dut veren agactan
ası yapsa bu kucuk dut veren agacın
meyvesı Nasıl Olur ??
Yenı Asıdan dolayı Tabıkı dut buyuk olur ..
Hanı ya Allah ıle Kul Arasına Kımse Gıremezdı ..
Bu adam Allah'ın Ahkamını Bozdu Yani kucuk Dut Veren
Agaca Buyuk Dut Verdırdı ..
Bu işe Allah c.c Nıye kulunu Karıstırdı ..
Allah c.c kadirdir kendi buyuteydi ..
Aşi YAPAN asıcıya Ne Luzum vardi ..
Demekki Rahman Küllü Seye kadirdir ..
Yine bir Ayet-i Celileyle Son Vereyım inşaAllah
Ey iman Edenler Allah'tan Korkun Ve
Sadıklarla Beraber olun .. Tevbe Suresi 119. AYet ..
bu tatilde ailece ziyeret etmek için gitmeyii düşünüyoruz kısmetse
Açıkçası, bir teolog olarak; 'Tarikat-Şeyh-Mürit-Kurtuluş-Vird' vs. konular üzerine tarafsız gözlem ve kaynaklarla 'Menzil' ve benzeri yerleri irdelem isterim..
Bilgi fırtınası için dostlara duyrulur..
Allahu teala razı olsun kurban
Kazancımızı biz bile tahmin edemeyiz
Çok mübarek bir kapıdayız Rabbim ayırmasın sonuz baglılıklar nasip etsin inş
Dua ile...
Allah’ın varlığını görmeye ve hayran olmaya niyetliyse kişi Allah kendini bir bakış, bir dokunuş, bir sözle gösterecektir kendisine eminim. Diliyorsak kavuşmayı o bize kollarıyla, sesi ve nefesiyle, yağmuru, rüzgârı, ışığıyla mutlaka ulaşacaktır. Sorularımızın cevapları kesinlikle gelecektir. Mesajları ve şifreleri okumayı bilmiyorsak,işte o zaman vay bizim halimize? defalarca gitmeme rağmen okadar özlemişim,ki menzili herşeyiyle burnumda tutuyor ALLAH (CC) nasip ederse bir gün nizip com üyeleriylede gitmek isteyen dostlarla bir dost ziyaretine nasip olur inşallah...
Aşkı muhabbet peygamber torunu neyi ifade ederki ve ve kaldıki hepimiz peygamber torunuyuz demişsiniz ve .... devam etmişsiniz
Şimdi bir kutsi hadisde biz her şeyi sudan yarattık buyrulmuş.çok haklısınız ancak kahinata bir bütün meyveler topraktan fışkırmazmı amma tadı rengi koksu ayrı ayrı niye hepsi meyve oldugu halde ayrı ayrı Şeytanda ademde sudan yaratıldı amma evsaf ve sıfat degişik degilmi
aynı agacın bedenine veya dalına kalem atıyorsunuz bir tarafta Limon diger tarafta Mandalin oluyor amma kök aynı iste Seyyitlik dedigimiz peygamber torunu olmakta buna benzer dal aynı aşı yani zürriyet bozulmayınca nesil güzel terbiye edildigi için insan lar temiz ve ari kalıyor yoksa bir seyyit ile senin aranda takvadan başka ne fark olabilirki
Şimdi kul ile allah arasına girilmez diyorlar Cibril a.s hatamı yaptı acaba hadi şıvgın dedigimiz şetile veya bir dala kalem atmada göreyim erik yenirmi yenmezmi bütün meyve fidanlarına aşı yaparlar yoksa meyve olmaz arkadaşım şimdi rızık verilirken kul ile allah arasına girmiş olmuyorlarmı niye bir ünversiteden diploma alamıyorsunuz milli egitim veya Yök ile aramıza niye profösörler veya ögretim üyeleri giriyorki niya allah bizi yaratırken araya anne rahmi girdiki vel hasıl sorular çogaltılabilir
Ha! demekki her insan herşeyi ögrenemez bir yol gösterici yardım eden lazım tarik arapça yol demek yani daha önce yapılmış veya üstünde yürünülen yere yol denir bizden önce giden insandan bu yolu ögrenmeye çalışıyor insanlar hadise bu arkadaşım , şeytanın geliş yolları ve hileleri var daha önce yaşayan bu yolu bildigi için peygamberimizde dahil insanlara bu yolu ögretiyorlar hadise bu kadar sade niye bunu yanlış yöne çekerizki ben anlamam
Bütün peygamberler ümmetlerine tövbe ettirmiş şimdi her cuma hocalar camide tövbe ettiriyor bu sapıklık veya hiristiyanlıkmı
İnsan bir kadını çok sever ve onda fani olur yani onun ahlakı ile ahlaklanır veya aynı şey bir bayan içinde geçerli toplumda bunun adı evlilik
islamdada bir birini seven insanlar bir birbirinin yolu ve ahlakı ile ahlaklanıyor bununda adı mezhep veya meşrep yani tarik oluyor ne zarar varki kötülükte tarik olana laf yok iyilikte kırkl tane lafı güzaf
Lütfen kalbimizin baktıgı degil bakmamız gerektigi gibi bakalım
Ayrıca bu allah resülünün hadisi benim sözüm degil sahihi buhari müslüm kısaca kütübü siddede geçer size iki şey bırakıyorum Allahın kitabı ve ehli beytim yani seyyitler der peygamberimiz Selamlar
yanlış anlaşılmak istemem ama bir kaç kişi orada çalışıp alacaklarını almadıklarını söylüyorlar hemde çok uzun bir süreden beri... acaba bu kul hakkı değilmidir. kaynağım sağlam yok öyle bir şey diyenleri hak sahibi kişi ile de görüştürebilirim. şimdi allah yolunda gidip işçi hakkını vermemek ne kadar doğru acaba...