FIRAT NEHRİ’NİN KRALI AKHELOOS
Fırat’ın bolluk ve bereketini simgelemiştir. Fırat Nehri’nin kralı olan Akheloos’un başı yemişler ve meyveler saçan bereket boynuzuyla birlikte betimlenmiştir. Akheloos kanat biçiminde bıyıklıdır. Saçına çiçekler takılmış. Alın üstü çift bereket boynuzuyla taçlandırılmış. Fırat çevresinde yetişen üzüm, armut, incir, nar, yenidünya, ayçiçeği gibi meyvelerin resimleri bu mozaikte bereket boynuzu ve dallarla çevrilerek resmedilmiştir.
Akheloos Helen teogonisinde yer alan en eski çiftlerden olan Okeanos ile Tethys’in her biri ırmak tanrısı olan 3 bin oğlunun en büyüğüydü.Akheloos ile ilgili değişik efsaneler mevcuttur. Bu efsanelerden birine göre ; Aitolia’da Kalydon Kralı Oineus’un komşusu olan Akheloos , kralın kızı Deianeria’ya evlenme teklifi eder. Ancak ırmak tanrısı olarak Akheloos’un metamorfoz yeteneği vardı; istediği şekle girebilmekteydi.Kimi zaman boğa, kimi zaman ejderha vs. olabiliyordu. Bu yetenek, böylesine rahatsız edici bir kocayla evlenmeyi düşünmeyen Deianeria’yı korkuttu. Herakles, Oineus’un sarayına kendini takdim edip kızı Deineria’ya evlenme teklif edince güzel kız da bu teklifi hemen kabul etti. Bununla birlikte Herakles, yerinin alınmasına kolay kolay razı olmayan Akheloos yüzünden kızı elde etmek için zorluk çekti. İki talip arasında kıyasıya bir çatışma oldu. Akheloos bütün yeteneklerini, Herakles de bütün gücünü kullandı.Mücadele sırasında Akheloos boğaya dönüştü.Herakles O’nun boynuzlarından birini kopardı.Bunun üzerine Akheloos kendini yenik sayarak teslim oldu.Deineria’yla evlenme hakkını Herakles’e bıraktı ama kırılan boynuzunu geri istedi. Herakles bu boynuza karşılıtk, Zeus’un sütannesi keçi Amaltheia’nın bol çiçekler ve meyvalar saçan, bir boynuzunu ona hediye etti. Bazı yazarlar bu harika boynuzun Akheloos’un kendi boynuzu olduğunu da ileri sürerler. Günümüzde Akheloos Irmağı Astropotamo adını taşımaktadır ve Patras Körfezi’nin girişinde Yunan Denizi’ne dökülür.
POSEIDON, OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ
[IMG]http://tbn0.google.com/images?q=tbn:Tbe2KlOhmSEyHM:
Havuz zemini veya yemek odası tabanı olduğu tahmin edilen bu mozaikte denizlerin en önemli tanrıları tasvir edilmiştir. En üstte Hippocam adı verilen ön tarafı at, arkası balık olan yaratığın üzerinde Posseidon görülmektedir. Posseidon’un elinde üç dişli dirgen bulunuyor. Mozaiğin alt kısmında ise yine bir diğer deniz tanrısı Oceanos ve , denizlerde dişiliği sembolize eden Tethys resmedilmiştir. Mozaiğin diğer alanları çeşitli deniz yaratıkları ile süslenmiştir.
ÇİNGENE KIZ MOZAİĞİ (GAİA)
Zeugma Kazılarının kamuoyunun henüz gündemine girmediği 1992 yılında çıkarılan bu mozaikteki kadın figürü gizemli bakışları ile Zeugma’nın simgesi haline geldi.İlk çıktığı yıllarda kimliği konusunda kesin bir tanımlama yapılamayan bu mozaiğe figüründeki kadın resminin çingene kızlarını andırması nedeniyle çingene adı verildi.Ancak bazı kaynaklar mozaikteki asma figürlerine dikkat çekerek , çingene olarak tasvir edilen kadının yer tanrısı GAİA olduğunu ileri sürmekte. Gaia mitolojide, içinden tanrı soylarının çıktığı ilk element olarak kabul edilmektedir.Gaia , Hesiodos’un Theogonia’sında büyük bir rol oynamasına karşılık, Homeros’un poemlerinde hiç görülmez. Hesiodos’a göre Gaia, Khaos’tan hemen sonra ikince olarak doğmuş, O’nun hemen ardından da Eros (aşk) gelmiştir.Gaia, hiç bir erkek element yardımı olmaksızın, çevresini saran Gök’u (Ouranos) ve Dağlar’ı, deniz unsurunuun kişileştirilmiş erkek şekli olan Pontos’u doğurdu.Gök’ün doğuşundan sonra , Gaia O’nunla birleşti ve böylece sahip olduğu çocuklar, artık basit elemanter güç olmaktan çıkarak, tam anlamıyla birer tanrı oldular.Önce altı titan: Okeanos, Koios, Krios, Hyperion, İapetus ve Kronos ile altı titanid: Theia, Reia, Themis, Mnemosyne, Phoibe ve Tehys doğdular.Bunlar dişi tanrısal varlıklardır.Bu kuşağın en genci Kronos’tur. Ardından Kyklopslar geldi:yıldırıma, şimşeğe ve gök gürültüsüne hükmeden tanrısal varlıklardı bunlar.Adları:Arges, Steropes ve Brontes di.Ve nihayet Ouranos’un aşklarından Kottos, Briareus ve Gyges adlı yüz kollu, devasa, şiddet yanlısı varlıklar olan Hekatogkheir’ler doğdu.
Akhilleus’un Troya savaşına katılmasını istemeyen annesi ve babası O’nu Skyros adasına , Kral Lykomedes’in sarayına gönderir. Akhilleus burada kadın kıyafetleri giyerek sarayda yaşayan Lykomedes’in diğer kızlarının arasına karışır. Ancak ilerleyen günlerde Akhilleus’un Troya seferine katılmaması halinde Troya’nın alınamayacağı kehanetleri üzerine Odysseus O’nu aramaya başlar. Akhilleus’un savaşçı ruhunu çok iyi bilen Odysseus Kral Lykomedes’in sarayına akıllıca bir plan yaparak gider. Gezgin bir satıcı kılığında Lykomedes’in haremine girer. Kızların önüne birbirinden albenili kumaş ve kadın eşyaları ile birlikte birkaç silah koyar. Haremdeki bütün kadınlar takı ve kumaşlarla ilgilenirken , kadın kıyafetleri içindeki Akhilleus dayanamayarak kılıç ve kalkanı eline alır ve kullanmaya başlar. Odysseus’un planı tutmuştur ve Akhilleus’un gerçek kimliği ortaya çıkmıştır. Zeugma’dan çıkarılan mozaikte de işte bu an tasvir edilmektedir.
GALATEIA MOZAİĞİ
Etimolojik bakımdan süt beyazlığını çağrıştıran bu adı taşıyan iki kişi vardır efsanede. Birincisi, Nereus kızlarından biri ve bazı Sicilya halk efsanelerinde rol oynayan bir deniz kızı tanrıçasıdır. Sakin denizde yaşayan beyaz tenli genç kız Galateia’ ya canavar vücutlu Sicilyalı Kyklops Polyphemos vurgundu. Ama, genç kız bu aşka karşılık vermiyordu. Onun gönlü, bir Nympha ile tanrı Pan’ ın olan Akis’ teydi. Bir gün Galateia sevgilisinin göğsünde dinlenirken, Polyphemos onları gördü. Akis, kaçmaya çalıştıysa da Kyklops kocaman bir kaya parçasını fırlatarak onu ezdi. Galateia, Akis’ e annesi Nynmpha’ nın kimliğini vererek, onu suları berrak bir ırmak yaptı. Bazen Polyphemos’