-
Söyle Ne Anlatayım?
Hangisini anlatayım dostum? Hangi sabahı, senin dolu dizgin giden gönlüne hangi vurgunu anlatayım? Söyle sana neyi anlatayım? Sevda mı? Hüzün mü? Ayrılık mı? Yokluk mu? Sürmeli kapıları mı anlatsam?
Bana demediklerini, soramadıklarını da anlatayım istersen. İster inleyerek anlatayım. Gökyüzü maviliğini kara bulutlara çeviren zalimlerin, gaddarların yaptıkları kahredici zulümlerini mi anlatsam? Elimden birşey gelmezse de anlatsam. Şaşırdım kaldım işte. Kölen olayım. Çaresizliğim diz boyu olduğu şu demlerde bana istersen anlattırma.
Anlamsız kavga, savaş. Beyhude giden evlatlarımız. Sinsi planlar. Plansız baştakiler.
Nedir paylaşılmayan?
Nedir bu bereketsizlik?
Savaş diyorsunuz. Savaş verdiğiniz topraklar için ne kadar sancı çektiniz? Hangi tarlayı sürdünüz, mevsiminde çapaladınız? Tohum ekip; ürün aldınız mı? Hangi toprağa beş on ağaç diktiniz? Yani bunları yaptınız da size yapmayın diyen mi oldu?
Varın gidin Anadolu toprağına.
Varın gidin Urfa’ya Diyarbakır’a. Bomboş arazileri sizi bekliyor. Öyle eskisi gibi ağalar da yok. Hepsi “Züğürt Ağa” olmuş; çiğ köfteci işletirler.
Sahi köyünüzdeki evinizin bahçesine ne ektiniz? Bunu yapmadığınız gibi birçok şehirde yetişmiş ceviz ağaçlarını keserken yüreğiniz sızlamadı. Mesela Van’a, Bahçesaray’a yolunuz düşünce sorun. Ne kadar ceviz ağacı kesilmiş. Yerine yenisi ne zamandan beri dikiliyor.
Bu topraklar bereketli. Ceviz su istemiyor, bağ su istemiyor.
Yine birçok köyde.
Üzüm bağlarını yok ettik.
Üzülmedik.
Birşey dikilecekse yapılacaksa, baştakiler yapsın dedik.
Hep bahane uydurduk.
Eklenti 3445Bunları mı anlatayım dostum? Söyle ne anlatayım?
Adam gibi adam olup işinin, mesaisinin hakkını vermeyeni dostları mı yazayım? Üzerine aldığı vazifeyi savsaklayan. Ben ancak bu kadar yapabiliyorum diyenler gezer durur koridorlarda, sokaklarda. Sözde iş yapan, kaçamak, kaypak işler; kişiler ve klişe laflar. Noktası düzgün konulmayan işlerin akibeti böyle oluyor işte.
Bunların detaylarını sana anlatsam neyi değiştireceğim?
Sana anlatsam da elimden birşey gelmiyor işte. Gelmiyor. Genç askerlerin vefat haberlerini internet gazetelerinden takip ediyorum. Dün bir market önünde arabanın içinde “Gülümse Anne” şarkısı eşliğinde gözyaşımı döktüğümü biliyorum. Elimden gelen bu. Ve birde O’na havale etmek.
Sabahın beşinde kalkmışım. Yorgunum. Yılların yükü sırtımda, eziğim, vurgunum. Vakit zoraki.
Yazılacak, çizilecek şeyler bu alemde çok dostum.
Bu gece rüyamda bir dosta “Söyle sana ne anlatayım?” diye sitem edip durdum.
İşte bu yazı da bunun üzerine yazıldı.
-
unutma ki şairleri haykırmayan bir millet
sevenleri toprak olmuş öksüz çocuklara benzer...
neyi anlatayım derken bile sanki kırıklığın var,sitemin var.
desem ki bana gülmeyi anlat,neş'e ve mutluluk anlat,
pek anlatamazsın gibi geliyor.anlatmaya muktedir olmamandan değil ,anlatamaman
sanki sen başka şeylerin derdindesin.
iyisi mi
evet hoca! sen sadece ızdırabı anlat bize,,
ızdırab nedir ,ıstırab nedir? muzdarip kimdir ? neyin ızdırabına,ıstırabına değer bu dünya?sofuca renksiz bir dünya mı?erdemlice düşünce işçiliği ve amel pratikliğimi?düşüncenin namusu gereği mi mustarib olacağız? olmalımıyız? gülen bir adam mı? mütebessim bir adam mı? sorusuna cevabın var mı? tebessüm sadaka ise ;arka planda ki bu hüzün niye?
yazıların çok dertli hoca,melal yüklü gam kervanı
böyle bir şarkının sözleri geliyor aklıma:benim bir mahzun tarafım vardır,bakmayın neş'eli olduğuma!
nedir senin derdin?
anlatki anlayayım.
belki paylaşırım.
belki gözyaşlarına paydaş olurum.
dualarına amin derim.
anlatki göreyim
-
Bay X, Öncellikle bu anlamlı yorumuzun için teşekkür ederim. Yıllar önce seyrettiğim Reis Bey filminin bir hapishane sahnesi bir de mahkeme sahnesi vardır. ([ame]http://www.youtube.com/watch?v=WFbnq5AUSiU[/ame]) youtube ' a girebiliyorsanız tabii).. Seyretme imkanınız yoksa:
"Ben diyorum ki her fert baş ucuna; “Suçlu benim, herkes suçsuz!” levhasını asmalıdır. Ben diyorum ki yegâne kurtuluşumuz herkesin herkesi affetmesindedir. Daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. Ama görüyorum ki anlatamıyorum… Hissediyorum ama anlatamıyorum! Çocuk, “Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz…” dedi. Ağladıkça anlıyorum… Ağladıkça anlıyorum… Artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim. hem de öylesine kaybettim ki; Amerika’da bir işlense de, Dünya çapında bir ses sorsa; “Katil kim?”, “Benim!” diye haykırabilirim! Soğuk kış geceleri, köprü altında yatan çıplakların vebali benim boynumda, gömleğimin yakasında… İsterse çareme adli tıp baksın fakat bir hastaneye girsem de kan kanseri çeken hastalar görsem acaba onları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum.
Ben ne yaptım? Uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi i işledim? Hangi mukaddesi kirlettim ki kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum? Dışımda ne arıyorlar? İçime doğru suçluyum ben! Bir de kalkmış belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar bütün ülkeyi sarar diye; tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum!
Reis Bey
Bu durum gibi her tarafta yangın varken insanın hüzünlenmemesi mümkün mü?
Diğer taraftan:..... desem ki bana gülmeyi anlat,neş'e ve mutluluk anlat,
pek anlatamazsın gibi geliyor.....
Haklısınız biraz zor gibi. Bazen esince yazıyorum: http://akpek.wordpress.com/category/memleket-deyince/
Buradan okuyabilirsiniz. Düzenlemeye çalıştığım site(m)...
Özetle, hergün haberlerde seyrettiğimiz cenaze-şehit haberleri, ve bu hususta sinsi planları dizileri, kaçırılan çocukları, insanların değerlere gösterdikleri lakayt tavırları, daha ötesi Afrika da birbirine kırdırılan insanları, Özbekistan da diri diir yakılan, Afganistan, Irak'ta yaşanılanları görüpte duyupta ve biraz da yaşayıpta hüzünlenmemek yaratılışa terstir.Ama şunu da diyebilirsin bir cümlelik ifade ile:
"Hanımının güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır!" Yani hüzün kervanı taşıyacağımıza. Kendimizi düzeltelim.
Neyse, inşallah belirtiğiniz konularda yazmaya devam edeceğim. Teşekkürler.