İlçemizde Akevler ve Zeugma mozaikleri henüz gün yüzüne çıktı ama yıllar yılı kaderine terk edilen tarihi kilisenin restore edilmesi gündemde. Peki ya sonrası?
Yazdırılabilir Görünüm
İlçemizde Akevler ve Zeugma mozaikleri henüz gün yüzüne çıktı ama yıllar yılı kaderine terk edilen tarihi kilisenin restore edilmesi gündemde. Peki ya sonrası?
orası kültür mirası olarak koruma altında mı? acaba:)
Onlar caminin minaresine dahi tahamül edemiyorlar ama ben yine restore edilmesi ve truzime kazandırılmasından yanayım.
Restore edildikten sonrada turizm alanında kullanılması için nasıl bir öneri getireceksiniz ?
Şuan oda düşünülüyor.
Nizip kent kültürünün anlatıldığı bir müzeye dönüştürülebilir. Küçük ve mütevazi bir müze başlangıç için çok iyi olur. Kiliseyi ziyarete gelen turistler aynı zamanda nizip kent kültürünü de daha yakından tanıma şansını bulmuş olurlar. Bir taşla iki kuş hesabı.
Mantıklı bir öneri...
bnce restore edilip ibadet ve truzim e açılmalı ben
Bir an önce restore edilip turizme açılmalı.
Yeni mozaiklerle beraber cazibe merkesi olabiir.
Geçen sene belediye yetkilileri, kilisenin restorasyonu için kararın çıktığını hatta parasının hesaba yatırlıdığını söylemişlerdi ancak kilise yanındaki evin sahibinin izin vermediğinden bahsetmişlerdi, bu evin sahibide yurt dışındaymış, Orhan bu konuyu biliyor, hala neden bir girişimde bulunulmuyor anlamış değilim.
Yukarıda hocamın az da olsa değinmeye çalıştığı, gavurun kilisesini niye onaralım mantığı mı var yoksa?
orası memleketimizin önemli kültür miraslarından biri.hem ibadete hem turizme açılmasında bir sakınca yok bence.bildiğim kadarıyla nizipteki hristiyan aileler ibadet için antep e gidiyo.hem onlar antebe gitmek zorunda kalmazlar hemde nizibe turizm açısından bir şeyler kazandırılmış olur diye düşünüyorum.düşünsenize bütün kanalların haberlerinde nizipten bahsedilecek belkide günlerce.
''... yıllık kilise nizip belediyesi tarafından restore edilip ibadete açıldı'' diye.bundan daha iyi bir tanıtımmı olur nizip için.
yıllardır restore edilecek birak ''kiliseyi'' eski evleri restore edecegiz diye fotograf cekiyorlar bidahada gidiş o gidiş e neymiş efendim 1.nci derece sit alanmış.duvarlar yıkılacak başımıza cumhuriyet okulunun arkası örnek olarak.onun icin biraz zor geliyor bana bunları ancak 10 ncu yada 11 nci nesil görür..
Yav geçin bunları, medeniyet dersiymiş ne dersi.Ona buna artık lık yapma devri biiti.Adam senin dört tane minaren için referandum yapacak.Kıytırık bir şey için mecliste oylama yapacak sen kalkacaksın neymiş medeniyet dersi vermek için kilise onaracaksın.Yok böyle birşey.:mad:
allah aşkına böyle köhne düşüncelerden vazgeçin.ecdadımız yüzyıllar boyu bu hoşgörüyle hükmetmiş bu milletlere.biz o ecdadın torunları değilmiyiz.hem sonra avrupada bir ülkede yapılan yanlış bir uygulama neden hepsine mal ediliyo.avrupada binlerce cami var.onlar bizden daha iyi tahammül ediyolar biz ise tarihi değeri olan,yapılırsa turizm açısından şehrimize bir çok fayda getirecek olan bir kiliseye bile tahammül edemiyoruz.ha bunlar bize dost mu yani derseniz,tabiki kesinlikle hayır derim.islam dini hoşgörü dinidir bunu benden iyi biliyosunuzdur.onun için lütfen hoşgörülü olalım.mekkede ecdadımızın yaptığı kale yıkılırken nasıl içimiz yandıysa,bu kilisede onarıldığı zaman hristiyan dünyasında o derece sevinç yaratır...naçizane düşüncem.
Nizip'te kilise açılımı!..
AK Partili belediye, Gaziantep'in Nizip ilçesinde kilisenin açılmasına ön ayak oldu.
Bakın ne güzel bir haber manşeti. :)
Biz yine konumuza dönelim, bu kiliseyi restore edip müze yapalım.
Her şeyden önce
bu kilise ilk hristiyan kiliselerden.
O dönem Hristiyanlarının başına gelenler
Bugün ne filistin ne tayland ne de başka bir yer Müslümanlarının başına gelenlerden kat kat fazlaydı.
Yani O kiliseyi yapanlar ve içinde şereflenenler çok büyük adamdı.
O yüzden saygı çerçevesi içinde
ibadet edecekler varsa elbette saygı duymak gerek.
Ben bu yazıya o dönem Hristiyanalarının başına gelenleri anlatan bir kaç yazı ekleyeceğim.
ibadete derken, kilise olsun diyorsanız ben şahsen karşıyım ! Sizlere saygı duyarım ama nizipde kilise çanı çalınması da en azından bundan sonrası için hoş olmasa gerek..
ibadete derken, cami diyorsanız, bu şuan imkansız görünüyor.
restore edilip müze olsun derken, nasıl bir müze olsun ? veya buna benzer nasıl değerlendirilsin, onada karar vermek lazım.
Sienkiewicz, Quo Vadis
Her ne kadar Roma’da eski devirlerde de kazıklara bağlanarak insanların diri diri yakıldıkları görülmüştü ama asla bu kadar çok sayıda değil. (..) Bahçenin ana caddelerine, kenar yollarına, fidanlıkların arasına katranlı kazıklar dikilmişti, çayırların, havuzların, küçük adacıkların, balık havuzlarının etrafı hep Hristiyanları bağlayıp mersin dallarıyla, sarmaşıklarla süsledikleri bu kazıklarla çevrili idi. Yakılacakların çokluğu halkın tahmininden bile fazla idi. İnsanın Roma halkı ile hükümdarını eğlendirmek için bütün bir milletin kazıklara bağlanmış bulunduğuna hükmedeceği geliyordu. (…) Derken artık akşam olmuş, gökte yıldızlar parıldamaya başlamıştı. O zaman her mahkumun yanına, elinde meşale ile bir köle gelerek, (…) bütün kazıkları alt tarafından tutuşturdular. Çiçek hevenkleri altında saklı duran katranlı otlar derhal alev alev yanmaya, alevler üst tarafı sarmaya başladı. (…) Ortaya yanık saç, yanık et kokusu yayılır yayılmaz köleler kazıkların arasına mersin yapraklarıyla sarısabır serptiler. (…) İmparator (…) özellikle çocuklarla genç kızların meşaleleri önünde uzun uzun durarak ıstıraptan buruşan yüzlerini seyrediyordu. (…) elli tane canlı meşalenin hemen hemen gündüz gibi aydınlattığı havuzun etrafını dolaştı. Her meşalenin önünde durup yanan mahkumun yüzünün ifadelerini seyrediyordu. (Sienkiewicz, Quo Vadis, 1966: 625, 626, 627, 628)
İhtiyar Domitius Afer Hristiyanlarla alay ederek:
- “Sayıları o kadar çok ki, bir iç savaşı çıkarmaları işten bile olmadığı halde, harb edeceklerine koyun gibi ölüyorlar.” dedi. (…)
O zaman ki şartlarda halis müminler yaşamış olabilir,zaten hangi peygamber hangi dini getirdi ise ve bunada uyan olduysa onlarda mümindir onlara zaten sözümüz olamaz.Ama şimdiki hristiyanlar ve yahudiler müşriktirler ve kiliselerde Şanı yüce olan Allah azze ve celle hz. şirk koşulmaktadır.Dolayısıyla bende Sevgili admine katılıyorum Nizipte çalan bir kilise çanı benimde canımı sıkar.Belki müze olabilir.
bencede.hem.restöre.edelim.hemde.ibatede.açılsın.sanki.nizipte.kilise.açıldı.diye.millet.hemen.dinmi.değiştirecek.eğer.değiştirecekler.olursada.bu.onların.sorunu
Anket kafa kafaya gidiyor, Nizip'te ne de çok duyarlı insan varmış. Şaşırdım valla.
Bunca zamandır sadece 24 kişi anketa katılmış. Neden bukadar az şaşırdım !
Nizipte bir kiliseye ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Ancak; Nevşehir de ilk hiristiyanların yaşam alanlarını görünce çok etkilenmiştim. Nizipteki kilise onların anısına, müze olarak değerlendirilebilir. Kilise özelliğini bozmadan tabi.
kuranı iyi okursanız camiler,kiliseler ve havraların içerisinde ALLAH'ın adının anıldığı mescidler olduğu hususu yazar. yanlış mı acaba. yanılıyorsam düzeltin. yahudi ve hiristiyanların durumu da gayet açıktır. müşrik olarak değil ehli kitap olarak anılırlar. tüm yahudi ve hristiyanlar müşriktir diyemeyiz. ehli kitabın ibadeti müslümanlar tarafından engellenmez. ben nizipte hristiyan vatandaşlarımızın bulunduğunu tahmin ediyordum . ancak bilmiyordum. niçin bu hristiyanlar kendisini ortaya açık etmiyor da sessizce antepe ibadet için gidiyor. beyler. kilise onarılır inşallah. başka müze yerimiz olmadığı için müze olarak kullanılsın. ancak ibadet ihtiyacı var ise ibadete de açılabilir.hatayda, mardinde var. bir çok şehirde var. Nizipte de olabilir.korkmasın kimse , müslümanım deyip camiye gitmeyenler, avrupada hristiyanlara bakıp camiye yöneliyor. din, dil,renk ve ırk 'a evet. bunların milliyetçiliğine hayır. diyorum.
Bencede restore edilip hem ibadete hem turuzime açılmalı zeugma için gelen turisti nizipin içine çekmek için yararlı olur
hem turizme açılmalı hemde ibadete buranın bir ibadethane olduğu unutulmamalı bize yapılmasını istemediğimiz şeyi biz başkasına yapmamalıyız neolur çan çalarsa ben istanbulda bir yanda çan çalarken bir yandan ezan okunduğunu çok duydum camiye namaza giden hiçbir müslüman kardeşiminde bundan rahatsızlığını hissetmedim eğerki turizme kazandırılacaksa özünü amacını yitirmemeli oradada allahın adı anılıyor unutulmamalı
Ne şekilde olursa olsun ne amaçla olursa olsun bu klisenin acil olarak restore edilmesi gerekiyor, kilisenin bulunduğu yer çok bakımsız neredeyse çöplük haline gelmiş.
Sevgili arkadaşım şu bizim okuyup anlamadığımız ama sizin anladığın (kuranı iyi okursanız camiler,kiliseler ve havraların içerisinde ALLAH'ın adının anıldığı mescidler olduğu hususu yazar. yanlış mı acaba)Ayeti neresi bir söylersen bizde bir bakalım nasıl gözümüzden kaçmış.Onların ehli kitap olarak anılması müşrik olmadıkları anlamına gelmez. Yahudi ve hristiyan inancını içinde olan ve onun gereklerini yerine getiren herkes müşriktir ve şirk koşmaktadırlar.İyi niyet gösterisininde bir sınırı olmalı diye dşünüyorum, lütfen anlamadan dinlemeden sorup soruşturmadan yazı yazmayalım çünkü bilen var bilmeyen var bu siteyi her gün onlarca kişi takip ediyor.Selam ve dua ile.
Kur’an-ı Kerim Işığında Ehl-i Kitabın Durumu
İslam; ilk insan ve ilk peygamberle başlayarak binlerce yıllık bir süreçte son peygamber Hz. Muhammed (S.A.V)’in şahsında tüm insanlığa indirilen K. Kerim ile tamamlanan, tevhid esaslı bir dindir. Yahudilik ve Hıristiyanlık ise aslında birer İslam peygamberi olan Hz. Musa (a.s), Hz. Davud (a.s) ve Hz. İsa (a.s)’dan sonra gelen muharref kültürün öncüleri din adamlarının, kendilerine emanet olarak verilen, korumakla yükümlü oldukları (Bakara 63,93; Al-i İmran187),İslam dininin esaslarını içeren (Bakara 83; Beyyine 4,5), Allah’ın indirdiği Tevrat’ı,Zebur’uve İncil’i menfaatleri istikametinde değiştirmeleri sonucunda oluşturdukları ve şirk temelinde yapılandırdıkları batıl dinlerdir .(Bakara 79,116; Maide 72,73; Tevbe 30,31)
Tevrat, Zebur ve İncil’in orjinal metinleri her ne kadar tahrifatçılar tarafından büyük ölçüde değiştirilmişse de bu durum daha önce indirilmiş ilahi kitapların ortak mesajını içinde barındıran, kapsayıcı ve tasdikleyici nitelikte olan (Al-İmran 3; Bakara 89,91; Ahkaf 12, 29, 30;
Fatır 31), Allah’ın indirmiş olduğu ve koruması altına aldığı son kitap Kur’an (Hicr 9) ile sona ermiştir. Çünkü Kur’an, bu kitaplardaki ayetlerin bazen mesajlarını (Bakara 83), bazen de birebir orijinal metinlerini aktarmıştır (Fetih 29; Maide 32, 44, 45, 46). Yani Tevrat, Zebur ve İncil’in hükümlerini ve ortak mesajlarını kaynağından öğrenmek isteyen kişi mutlaka Kur’an’ı okumalıdır. Bunun yanında Kur’an, hangi gerekçelerle, hangi ayetlerin nasıl ve kimler tarafından değiştirildiğini de detaylı olarak ele alır (Al-i İmran 23, 24, 75, 78; Nisa 46; Maide13, 14, 18, 70). Daha sonra meydan okuma (Bakara 23, 24; Enbiya 24) ve lanetleşme de (Al-i İmran 61) dahil olmak üzere çeşitli tartışma metotlarını kullanarak ehli kitabın ortaya attığı tüm gerekçeleri delilleriyle birlikte çürütür.(Al-i İmran 65, 66, 67; Zuhruf 81; Enbiya 22)
K. Kerim; kitap ehlinin gerçekleri bile bile nasıl çarpıttıklarını (Al-i İmran 78; Maide 60, 65), Allah’a ve peygamberlerine nasıl iftira attıklarını (Maide 116-118; En’am 91; Tevbe 30, 31; Hud 18,19; Saf 7) Allah’ın yetkilerini nasıl kendilerinde gördüklerini ve sözde yetkilerle insanların üzerinde nasıl dini, siyasi, sosyal ve ekonomik (Maide 62, 63; Tevbe 31, 34, 35) hâkimiyet kurduklarını tüm boyutlarıyla ortaya koyduktan sonra müslümanların nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğini söyler. (Bakara 109; Al-i İmran 64; Maide 48-52, 67, 75; Ankebut 46, Ahkaf10)
Apaçık gerçekler karşısında inat eden ve zorbalık yapanların psikolojik tahlilini (Al-i İmran 120; Yunus 36; Kasas 50) yaparak sadece dilleriyle söylediklerini değil kalplerinde sakladıkları asıl gerçekleri de gözler önüne serer (Al-i İmran 69-71, 75, 78; Nisa 155; Bakara 146; En’am 20). Böyle davrandıkları sürece dünyada ve ahirette başlarına ne tür felaketler geleceği de hatırlatılarak (Al-i İmran 112, Maide 64, Al-i İmran 22,77; Bakara 174, 175) doğru davranmaya çağrılır.(Nisa 47, 48, 170-172; Bakara 41, 42; Al-i İmran 64, 98-99; Nisa 171-172; Maide 75-77) Ayrıca içlerinden, apaçık gerçekler karşısında kendini değiştirmeye meyilli olan, ayetlere teslim olan ve nihayet mü’min olma şerefine erişen bir grubun varlığı da belirtilerek aslında kendi aralarında da mutlak bir ittifakın olmadığı vurgulanır. (Al-i İmran 113-115; Maide 69, 82-86; Kasas 51-53.)
Kur’an aslında diğer ilahi kitapları ve peygamberleri reddetmek bir tarafa onlara imanı, mü’minlerin iman şartı olarak belirlemiş ve kendi bünyesinde koruyarak evrensel bir boyuta taşımıştır (Bakara 4; Al-i İmran 84). Bu nedenle Kur’an, sadece Hz. Muhammed (S.A.V)’den bahsetmez. Başta Hz. Musa(a.s) ve Hz. İsa (a.s) ayrıntılı olmak üzere yirmiye yakın İsrailoğullarına gönderilen peygamberi konu edinir; hayatlarını, mücadelelerini, mesajlarını mü’minlere aktararak örnek almalarını ister. (En’am 90)
Dolayısıyla Kur’an’ı okuyan ve ona iman eden bir kişi daha önce indirilmiş ilahi kitapları da indirildiği şekliyle tanımış ve onlara iman etmiş olur. Kur’an, Yahudi ve Hıristiyanlara çağrı yaparak dürüst davranmaları gerektiğini (Maide 116-118), apaçık gerçekleri saklamamaları gerektiğini aksi takdirde kendilerini destekleyen kitaba ve peygambere inanmamaları neticesinde herhangi bir temel üzerinde olamayacaklarını açıkça söyler (Maide 68; Beyyine 4,5). Bu nedenle Yahudi ve Hıristiyanların kendi kitaplarında ve inançlarında samimi olduklarının tek göstergesi Kur’an’a ve Resulullah (S.A.V)’a iman edip müslüman olmalarıdır (Bakara 41,42; Hud 17; Saf 6; Maide 52, 111; Cuma 5). Üstelik kendi kitapları ve peygamberleri de zaten kendilerine böyle yapmalarını emretmektedir. (Tevrat, Tesniye 18:18-19.), (Tevrat, Tesniye 33:2), (Tevrat, Mezmurlar 45/1,17), (Tevrat, Haggay 2:7), (İncil, Yuhanna 16/7,13), (İncil, Yuhanna 14/16), (İncil, Yuhanna 14/30)
EHLİ KİTABIN KORUMASI GEREKEN EMANET: ALLAH’IN KİTABI
Bakara 63. Sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. “Allah’a karşı gelmekten sakınanlardan olabilmeniz için, size verdiğimiz Kitâb’a kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun” demiştik.
Bakara 93. Sizden kesin söz almış ve Tur’u tepenize dikmiştik,”Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin” demiştik. “İşittik ve karşı geldik” dediler de inkârları yüzünden buzağı sevgisi kalplerine sindirildi. De ki, “Eğer inanmışsanız, imanınız size ne kötü şey emrediyor?”
Âl-i İmrân 187. Allah, Kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz, diye ahid almıştı. Onlar ise, onu arkalarına atıp az bir değere değiştiler. Alış verişleri ne kötüdür!
İLAHİ KİTAPLARDAKİ İSLAM ESASLARI
Bakara 83. İsrâîloğullarından, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel güzel konuşun, namazı kılın, zekâtı verin” diye söz almıştık. Sonra siz pek azınız müstesna, döndünüz. Sizler zaten döneksiniz.
Beyyine 4. Ama kendilerine Kitâb verilenler, onlara apaçık belge geldikten sonra ayrılığa düştüler.
Beyyine 5. Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur.
EMANETE İHANET VE İMANA ŞİRK BULAŞTIRMA
Bakara 79. Yazıklar olsun, Kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak için, “Bu Allah katındandır” diyenlere! Yazık ellerinin yazdıklarına! Yazık kazandıklarına!
Bakara 116. “Allah oğul edindi” dediler; haşa, oysa, göklerde ve yerde olanlar O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmişlerdir.
Mâide 72. Andolsun ki, “Allah ancak Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir oldular. Oysa Mesih, “Ey İsrâîloğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin; kim Allah’a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram eder, varacağı yer ateştir, zulmedenlerin yardımcıları yoktur” dedi.
Mâide 73. Andolsun ki, “Allah üçten biridir” diyenler kâfir olmuştur; oysa tanrı ancak bir tek Tanrı’dır. Dediklerinden vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkâr edenler elem verici bir azaba uğrayacaktır.
Tevbe 30. Yahudiler, “Üzeyr Allah’ın oğludur” dediler; Hristiyanlar, “Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah onları yok etsin! Nasıl da uyduruyorlar;
Tevbe 31. Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı’dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir.
Daha detayını mail adresine attım orada devamını okuyabilirsin.
Çocuklugumdan beri orası kendi haline terkedilmiş cocuklugumda giderdim orayada tasdan başka bişi yoktu şimdi hala öylemi bilmiyorum.Acaba 88'den öncede mi böyleydi...
وَمَن يَبْتَغِ غَيْرَ الإِسْلاَمِ دِينًا فَلَن يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Ve men yebtegi gayrel islâmi dînen fe len yukbele minh(minhu), ve huve fîl âhireti minel hâsirîn(hâsirîne).
Diyanet İşleri: Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.Ali İmran 85 ayet.
Bunu ben demiyorum. Şanı yüce Allah azze ve cele Hz. kuranda söylüyor.
Ortalık biraz karışmışa benziyor. :)
Bende bir iki satırz yazıym.
M.ENES abimin söylemek istediğişey; Din tekdir. İslam'dan başka din yoktur. Ayet-i kerime ile sabittir.
Kuran-ı kerimde Rabbimiz. ''Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.Al-i İmran 85''
''Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır.Al-i İmran 19'' buyurulmuştur.
İmam-ı Rabbani hz. İki dini tasdik eden kimse şirk etmiş sayılır. buyurmuştur.
İslamın gelmesiyle diğer dinlerin hükmü kaldırılmıştır.
CAMİ CEMAATİ ERMENİ KİLİSESİNİ ONARMAK İSTEDİ
23 Mart 2010 Salı
SÖZDE Ermeni soykırımı karar tasarılarının bazı ülkelerde kabul edilmesinin tepkileri sürerken; Malatya'da, Tepebaşı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği, 250 yıllık Ermeni Taşhoron Kilisesi'nin restorasyonu için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurdu.
Malatya'da Çavuşoğlu Mahallesinde bulunan Ermeni kilisesi yıllardır harap durumda. Kilisenin restorasyonu için harekete geçen Çarmuzu Mahallesi'nde bulunan Tepebaşı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurarak onarımı dernek olarak üstlenmek istediklerini belirttiler. Bakanlıkla yapılan görüşmeden sonra çalışmalara hız veren Dernek yönetimi, resmi işlemelerin ardından çalışmaya başlayacak.
Tepebaşı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Latif Yıldırım, 2008 yılında başlayarak Başbakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Patrikhaneyle yazışmalarda bulunduklarını belirterek, "Aldığımız olumlu cevaptan sonra çalışmalara başladık. Bu tarihi eseri Malatya'ya tekrar kazandırmak istiyoruz" dedi. Yıldırım, Çavuşoğlu Mahallesinde yıllar önce Ermeni vatandaşlarının oturduklarını ve ibadethanelerinin atıl durumda olmasından dolayı rahatsızlık duyduklarını belirterek "İslam dini hoşgörü dinidir. Bizler de cami cemaati olarak Kilise ve Mezarlığının onarımı için cami cemaati ile karar aldık. Bu kararı aldığımızdan dolayı çok olumlu tepkiler aldık" diye konuştu.
Kiliseyi restore etme kararını Çarmuzu Mahallesi'nde bulunan Tepebaşı Camii'nin yapımı sırasından aldıklarını ifade eden Yıldırım, "Çarmuzu Tepebaşı camimizin onarımını yapıyorduk hayırsever bir iş adamımızın yardımı ile camimiz yapıldı. Dernek yönetimindeki arkadaşlarla başka ne yapabiliriz diye düşündüğümüzde mahallemizde tarihi Taşhoran kilisesi ve Ermeni mezarlığını atıl durumda olduğunu, bunun içinde yardım toplayabileceğimizi konuştuk. Bu konuyu çevremizdekilerle paylaştığımızda olumlu cevap aldık. Biz de 2008 yılında Başbakanlık ve Kültür Bakanlığına yazı yazdık ardından İstanbul'da bulunan Ermeni Patrikhanesi ve Ermeni işadamlarıyla görüştük. Onlar da aldığımız karardan dolayı çok mutlu oldular ve destek sözü verdiler" dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın geçen yıl programına aldığı ancak ödenek sıkıntısı nedeniyle restorasyonuna başlanmayan Ermeni Kilisesinin onarımı için dernek olarak girişimde bulunduklarını söyleyen Tepebaşı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Latif Yıldırım, "Kültür Bakanlığı ile görüşmemizden sonra restorasyon işini Bakanlık 2009 yıllı programına aldı. Ancak ödenek sıkıntısından dolayı biz de Kilise ve Mezarlığın restorasyon masraflarını Derneğimizin karşılayacağını söyledik" diye konuştu.
18'inci yüzyıldan kalma Ermeni Kilisesinin bulunduğu Çavuşoğlu mahallesi sakinleri ise atıl haldeki kilisenin biran önce onarılarak açılmasını istiyor. Uzun yıllardır boş duran kilisenin restorasyonunun yapılarak hizmete açılmasını isteyen mahalleli şu sıralar gündemde olan Sözde Ermeni Soykırımı tasarısına da bu şekilde en güzel cevabın verileceğini söyledi.
Kilisenin bulunduğu Çavuşoğlu Mahallesinde, bir dönem, öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Müdürü Hrant Dink'in de yaşadığı biliniyor.
Mikail PELİT/MALATYA - DHA