-
çocukluğumun Nizip'i
Yatagima uzanip eskiyi soyle bir dusundum hemen aklima cocuklugumdaki Nizip geldi icim ciz etti. Insanlarin sabah erkenden kalkmasi kapilarinin onunu yikamasi herkesin birbirini selamlamasi kapi onu sohbetleri babamin radyodan kisa dalgadan sarkilar arayip bulmasi anamin cay demligini koydugu gaz ocaginin sesi, hayatta (bahcede)dedemin aksirip tiksirarak yuzunu yikamasi,ninemin anama bagirarak giz gelin kahavalti etmeden attigim benim seker habim nerde demesi nerde? Ihtiyar su degirmeninin sesi durmusyerini dut agaclarina carpan ruzgara birakmisti. Mis kokulu zeytinyagli sabunun yerinisimdi kimyasal urunler almis. Havara tasli evlerin ,kerpic evlerin ve o guzelim yesil Nizip’in yerini betonlar almis. Bu evler kac nesilleri agirlamis kimbilir. Sagir zerifin borazani denen atiye bacinin ’’len zeriiiif’’’’ diye bagiran borazan gibi sesi artik duyulmuyor. Doksan yillik bir yorgunlugun karsisinda ufacik olmus artik hic sesi cikmiyor. Bu yeni nesil onu coktan bir kenara itmis. Zamanin silte bekir’i,tenekeci ökkesi, ummuhan habesi, sih muslumu seberberligin genc dullari simdinin burusuk nineleri belki ölmüslerdir, belkide torunlari bile adlarini bilmiyordur. Belki suyun tadi,sokagin goruntusu,mahallenin havasi,tasi, topragi, evi,havasi ve ruzgarinin bile sesi degismis. Bu sokaklardan ve mahalleden ziyaret icin gectigimde yeni nesilin cocuklari garip garip suratima bakmaktalar,belkide amcalariyla, dayilariyla ve babalariyla celik comak/cucukol/saklambac oynadigim bu cocuklar icin ben bir yabanciydim. Fistik zamani fistiga gittigimizde orada yatmamiz ve fistik komsumuz olan sih ahmetlerden gece birbirimize fistikta (bagda) misafirlige gitmemiz ve karsilikli tufek sikmamiz. Mahallede cardakli kokmenin dut agacina cikipdut yerken kokmen amcaya yakalanmamiz bizi kemerini cikararak dovmek icin kuvalamasi vesimdi oradan gecerken o dut agacini gordugumde icime bir huzun coktu. O yillarin dut agacina dut dusurmek icin ne kadartas atardik dalini konunu kirardik. O dut agaci ozaman bile halinden ne kadar memnunmus ki ertesi yil daha gur ve daha bereketli ve daha guzel yapraklarini acar ve dut verirdi bu guzelim dut agacina simdi bakiyorum da icim burkuluyor ve sizliyor.yaprakari sararmis dallaridusmus tipti beli egilmis omuzlari dusmus gozlerinin feri sonmus bir ihtiyari andiriyor.Yine bir islik calsam da komsu cocuklariarik kenarina toplansakda fistan donlarimizla arik’da yuzsek (yikansak)
onun kenarina toplanip birbirimizi islatsak. O guzelim yaz gunu ninemin dama cardak kursasi etrafini bezle sarmasi bizi yatarken konsumuz belkisli huseyin amcalarin gormemesi icin,anamin bizi damdan dusmeyelim diye kaliniple belimizden baglamasi diger ucunuda kendi beline baglamasi ve sabah namazi kalkipkomsular gormesin diye erkendenyataklarin toplanmasi ne guzeldi. Yemegimizi dama cikarip orada yememiz ne guzeldi suyukten suyuge (duvar kenari) atlayip komsu dama gecmemiz ne guzeldi. Dusundukce aklima geldikce bunlar bana bir baba ile ogulun yarilmasi gibi aci ve gokyuzunde parlayan yildizin samanyolu icinde kaybolmasi gibi aci veriyor simdi yine uyuyamiyorum uzak, aci ve tatli hatiralari dusundukce. Ninemin yaz gunu ruzgar olmadiginda tesbihini sallayarak ruzgari (yeli) dülülük dülülük diye cagirmasi tesbih sallandiginda dülülük geldi (ruzgar geldi) demesini, yatarken bize fatihayiokumasi ve bize tekrar ettirmesini, ninemin ve anaminbizi hamamci ismail’in/hamamci hayri’nin hamamina goturmesi, hamamci ismail’n hanimi hamamci ayus’un anama seslenerek ’’kele anam bu bösböyük bu oglanin kadinlar hamaminda neisi var bari babasinida hamama getiredin’’ demesininasil ozledim bilemezsiniz bunlari dusundukce yine bu gece uyuyamiyorum. O gunlere geri donmek icin neler vermezdim. Ama mualesef.............selamlar saygilar.
.
Edited by - Yankee SAT on 12 Sub 2006 16:25:44
-
Maalesef Nizip'te çocuk kültürü bitmi?. İmkanların genişlediğinden mi bilinmez ; eskiden 20 çocuk harçlıkları birleştirir plastik top alırdık, top patladığında kaynakçı Yaşar'a götürür kaynak ettirirdik, plastik spor ayakkabılarımızı da yırtıldığında kaynak ettirirdik.
inşaatlara gider tel toplar tel arabası yapardık, hurdacıdan paslı bilyeleri alır zeytinyağı ile gevşetir bilye arabası yapıp Nizip'in metrelerle ölçülebilecek kadar az olan asfaltlı caddesinde ve istasyonun beton alanında bilye arabasına binerdik.
Ya o gazoz kapağı biriktirmenin ve oyununun tadı bir başkaydı...
-
Gecenin bu vaktinde birçok duyguyu peşpeşe yaşadım. Ruhları şad olsun, heralde anlattıklarınızdan kimse kalmamıştır hayatta.
Benimde ençok özlediğim, bayramlarda arefe gününde akçakent köyüne Rahmetlik Ninemin evine giderdik. Tüm amca çocukları gelirdi. Rahmete muhtaç babam illa amcam Müslüm Akpek'i şaka yollu döverdi. Kuzenlerimle güreş tutardık. Heralde kış aylarına gelirdiki tandıra girerdik.
-
ya ne bileyim nerden geldi böyle yazmak inanın okurken ağladım belki yaşlı değilim ama en azından yaşadım, o temiz kalp li insanlar la yan yana oldum, dedemim dut ağaçları vardı onlarda yoktur artık, bahçe var ama a?açlar yok ,,meyvalar yok.. belkide onların ilacı da biz çoçuklardık,
belki ozaman bu kadar pek ihitiyacda yoktu , her istediğimizi alamuyorduk ama biz yinede mutluyduk,,
-
arkadaşlar körahmet amcadan meşhur şehir gazozu almak için sıraya girerdik.hele gazozu salayarak asidini kaçırmak.hafız imam hocadan dayak yemek imam hoca bağırır oğlum memet 5 numaralı sopayı getir.sevgili admin beni hocada falakaya yatırmak için kovaladığınızı hiç unutmam.ama yakalayamadınızya.
-
ya valla ya hafız hoca çok acımasızdı azmı dayak yedik en kalın zopası ile vurmuştu beni bir kere suçum ne kızlar tarafındaki kalfaya gözlerinin güzel olduğunu söylemişim :) ama güzeldi ne yapabilirimki :)
ama çok şey öğretti canım hocam benim hala ders veriyor çok büyük yetiştirdi çokkkk.
-
alıntı ;
Maalesef Nizip'te çocuk kültürü bitmiş. İmkanların genişlediğinden mi bilinmez ; eskiden 20 çocuk harçlıkları birleştirir plastik top alırdık, top patladığında kaynakçı Yaşar'a götürür kaynak ettirirdik, plastik spor ayakkabılarımızı da yırtıldığında kaynak ettirirdik.
inşaatlara gider tel toplar tel arabası yapardık, hurdacıdan paslı bilyeleri alır zeytinyağı ile gevşetir bilye arabası yapıp Nizip'in metrelerle ölçülebilecek kadar az olan asfaltlı caddesinde ve istasyonun beton alanında bilye arabasına binerdik.
Ya o gazoz kapağı biriktirmenin ve oyununun tadı bir başkaydı...
yazdıklarının çoğu hala yapılan mahelleler var ma artık varoş deniyor oralara ama bence gerçek Nizip orada petek evler vb. yerler yeni bir Nizip ama her hali ile güzel canım memleketim.
-
imam hatip lisesinde okurken m.karakaya arkadaışmla birlikte kuran dersinde hocanın verdiği ezberi yapamadık imam hatipte okuyanlar bilirler meşhur hasan polat hocayı bu dersinizde haftada salı günleri idi her hafta salı günleri idi .imam hatibin yolları çamur olduğu için sa?a sola bakarız kimse yok çamura otururduk üstümüz çamur olurdu okul müdürü rahmetlik nabi hartavi bizi eve salardı üstümüzü degiştirmemiz için üç beş hafta böyle yırttık ama sevgili hocam dayaktanda olsa sonunda bize amene resulüyü ezberletti allah hocamdan razı olsun.
-
Yazları (evinde buzdolabı olmayanlar) Attar Ali meydanında kalıp buz satanları beklerlerdi ramazanlarda. Satıcı testere (bıkçı) ile kalıp buzlaradn isteyene kesip satardı. Çoğu zaman onu evimize götürünceye kadar ellerimiz donardı. Üzerine talaş dökürlerdi ama yine de ellerimiz donardı. Has(marul) bahçeleri vardı. Sırf has yemek için o bahçelere giderdik.
Oyunlarımız asla tek kişilik olmazdı. Mutlaka gruplar halinde oynardık. Elimizdekileri mutlaka arkadaşlarımızla paylaşırdık.
Komşularımız en yakınlarımızdan daha yakındılar. Bir müşkülümüz olsa ilkönce onlar koşardı.
.
-
Ah! Nerde o günler; geçenler ben de Nizip'te idim. İnanın öyle tipte insanlar gördümki inanın şaşırdım. Yazılan yorumlardaki gibi nerde o günler. Nizip'in kesme taşlı (Havara) evleri, Herhangi bir kapısının çalındığında (Vurulduğunda) tanrı misafiriyim denildiğinde açılan sofraları, insanların temizliği ve saflığı. Komşuların imeceleri, Geceleyin Dam'da (terasta) gökyüzünün eşsiz berraklığı ve yıldızların görüntüleri, Ak?am üstleri meltem'in esintisi, Meyan'cıların (Meyan şerbetçisi) bağırmaları, Bahçelere HAS yemeye gitmeler, Lahmacun yaptırıp bahçeye gitmeler, Sahreler (piknikler) Havuzdaki şakalaşmalar, hepsi birer hoş sada olarak kaldı. Özlemlerimizihatırlattığı için ((yankee SAT))''a tesekkürlerederim. Herkese tesekkürler..
f.deliaslan 29 Oca 2006 11:28:31
-
Kardeşlerim 1976-77 yılndan bu yana ömrümüz gurbette geçti. Sevgili kardeşimize çok tesekkür ederim, bizi çok uzaklara götürü. Dediği gibi eski Nizipten eser yok en son 5-6 yıl önce gelmiştim. Geçmiğimiz ile yüzleşmek bastığım topraklarda eski ayak izlerimizi bulabilmek ümüdi ile Nizibe yaklaştıkça kalbimin yuvasından çıkacaığnı zandettim, arabadan inince anamın o duygu abidesi insanın evine girip doya doya sarıldım ve onu kokladım, koklayınca bütün hasretimin biteceğini zandettim ama heyhat geçmedi. Anladımki vucut evimiz yani ruhi insanimiz özünü arıyor geçmişini çocukluğunu arıyor yirmi gün kadar iznde kaldım sevmeye inanın bulmakta zorlandım, bir eski nostalji olan seyyar satıcı bir tatıdığın yanına oturup bir çay içelim dedik, eski bir tatdık hoş geldin dedi, ancak bu seyyar satıcının yanında okumu? müdür olmuş biri adam nasıl oturur ayıp gibisinden bakış fırlatıp hemen çekti gitti.
Bizim çocukluğuza ait çoğu güzelliklerin bittişini görmenin üzüntüsü ile selamlar
-
SAYIN f.deliaslan KARDESIM BEN SIZE TESEKUR EDERIM GUZEL INSANLAR GUZEL SEYLERE LAYIKTIR
SELAM VE SAYGI.
-
''''ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMI''''
Bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz her bayram sabahı limanlarımızdan biraz daha uzaklaşan
Ne güzelmiş oysa ayakkabılarını yastığının altına koymak, o keskin deri kokusu ne güzelmiş ne güzelmiş uyuyamamak Bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz, mavi bir denizde tahterevalliden yelkenleri, kaykaylardan güverteleri, atlı karıncalardan tayfaları bayram sabahlarının esintisi dolardı yelkenlerine ,dönme dolap gibi dolanır dururdu bayram panayırlarında ve korsan gibiydiler panayır çalışanlar, gözleriyirmi otuz kuruşluk harçlıklarımızda bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz her bayram sabahı limanlarımızdan biraz daha uzaklaşan hayaller biriktirirdik günbegün çocuk yüreğimizde ve arefe akşamlarında bir çift sümer ayakkabısına satardık , arta kalan hayallerimize bir çift çorap, bir mendil vesaire düşerdi eğer sıkı pazarlıktaysak, eğer hali vakti yerindeyse babalarımızın bir takım elbise bile alabilirdik,
olmadı pantolon, gömlek hatta üzerine biraz harçlık bile düşerdi nerede o eski bayramlar diyenlerin o eski bayramlarını merak etmezdik onların her panayırdaki karagöz-hacivat'larını balonlara üfleyip uçurmuştuk dünlere, beberuhi'leri unutulmuştu bir muhallebicide, tuzsuz deli bekir'leri ya akıllanmış, yada tutuklanmış olmalıydı ki hiç yoktu piyasada orta oyunlarının üzerine siyah beyaz, ömercik'li, ayşecik'li filmler çekmiştik onlarında gemileri uzaklaşıp gitmişpti, o beyaz gemileri sim siyah bir noktacık olmuştu ufuklarında şimdi
sıra bizde nerede o eski bayramlar?
Şimdi ; hiç ayakkabısına sarılıp uyuyan gördünüzmü? Baş ucuna elbiselerini sereni?..
Hangi çocuk kına yakar kollarına? Hangi çocuk gramofon kadarıyla rengarenk kedi merdivenleri kurar tüylerine, hangisi balon taki oynuzlarına dolandırır mahalle mahalle? üzeri nar taneli muhallebinin tadınıkaç tanesi bilir? bilirlermi gazozlara leblebi doldurup içmeyi, bisiklet kiralamayı şimdi sorsan şehir sinemasını da bilmez bunlar ,şuurunu kaybeden oğlanları yok, çiçek satan,
şarkı söyleyen kör kızları turist ömer'in peşine takılmamış, cilaı? ibo'ya ayakkabı boyattırmamışlar bunlarında hülya koçyiğitleri varmı , onun gibi bir acaipmi koşarı bir o yana bir bu yana fatma girik'leri varmı gözleri intihar mavi ya uzun, zifir siyah saçlı türkan şoray'ları? bilmezler bunlar bayram sinemaları nasıl kokar değişiyor her şey şimdi tozlu raflarda küskün kartpostallar (sahi en son bayram kartpostalını
ne zaman yolladık dostlarımıza?) unuttuk pulların arkasındaki tutkal tadını ,artık sanal kartlarda sanal dostluklar ve sanal kutlamalar bayramları çekip gitmiş bayram sabahlarında el öpüp
mendil almalar, şimdi kapıya gelen çocuklar için ikinci kalite şekerler alınır olmuş ( nerede bizim baston çikolatalarımız?) bazı misafirler zile basmaktan yorulur, biz, perde arkasında artık bayramlar bir tatilden başka hiçbir anlam ifade etmiyor ve lütfen kutlanan
kim boyar duvarlarını çivitli badanalarla, kim saksılarını siler , bayram niyetine evine yeni bir kilim alan yok diyemi kırdı kilimciler tezgahlarını?
bayramlar kül tadında artık bembeyaz bir gemiydi çocukluğumuz, mavi bir denizde tahterevalliden yelkenleri, kaykaylardan güverteleri, atlı karıncalardan tayfaları bayram sabahlarının esintisi dolardı yelkenlerine ,dönme dolap gibi dolanır dururdu bayram panayırlarında
yazık çok yazık hiç olmayacak şimdiki çocukların gemileri ve hatıralarına düşmeyecek bayramlar çalmışız elbiselerini,ayakkabılarını koyup uyudukları yastıkları baş altlarından
Şimdi kül tadında bayramlar yinede kutlu olsun her şeye rağmen..
Edited by - Yankee SAT on 11 ?ub 2006 09:27:49
-
''Bizmi değiştik ,yoksa yıllarmı?"
Zaman gün gibi vurdu üzerine o yılların , soldukça soldu şimdi hafızalarımızın albümünde soluk
bir resimden ibaret kimilerimizde kimilerimizde arşivlenip özenle saklanmış bir film rulosu özlendikçe bakılan, bakıldıkça özlenen siyah ve beyaz sokaklarımız vardı her sabah herkesin kapısını süpürdüğü, arnavut kaldırımlı, At arabaları geçerdi gece yarılarında, nal seslerinin ahenginde uyurduk asfaltlar döküldü nal izlerinin üzerine ve zift kokusunun alıp götürdüğü sesler yetim koydu kulaklarımızı
sokaklarımız vardı vita yağ kutularına ekili sardunyalarla süslü ve her pencerede ufak bir saksıda fesleğen, eğer şanslıysanız hanımeli çiçekleri açtığında geçmişsinizdir sokağımızdan bayılasınız tutmuştur durduk yerde
sokak çeşmelerimiz olurdu ki o zaman hemen hemen her evde su kuyusu vardı, akmadığı zamanlarda.. evinde su kuyusu olmayanlar(komşusunun kuyusundan) su taşırlardı. Sokak çeşmelerimiz dağlardan getirdiği suyu bırakırken oluktan, oturmuş yorgunluğunu atan ihtiyar bir yolcuya benzerdi her zaman
her zaman beyefendiydi amcalarımız, temiz giyer, temiz gider,temiz gelirlerdi bembeyaz gülerlerdi, günaydınları ve iyi akşamları ne kadarda boldu ve esirgemezlerdi kimselerden o amcalar girip sislerin içine birer birer kayboldular sonradan, şimdi ara sıra, eski ,siyah beyaz türk filmlerinde görürüm onları halen beyefendi, halen sıcak ama konuşmuyorlar ama sormuyorlar derslerin nasıl diye ama sormuyorlar kerrat cetvelinden yedileri gerçi onların kerrat cetvelleri sonradan çarpım tablosu oldu. Beklide ondandır (diye avutuyorum çocuk yanımı bazen) amcalarımız birer birer takım elbiseleri, pardesüleri, fötr şapkaları ve ellerinde birer gazeteyle karışıp sislere önce sokağımızı terk ettiler abilerimiz vardı hepside artist gibi yakışıklı ve güçlü onların sevdiği partiyi sever, onların tuttuşu takımı tutardık sokağımızdan bir yabancı geçerken yan bakmayı öğrenmiştik onlardan onlara özenirdik biraz ispanyol paça pantolonlarına, dar gömleklerine heves salardık, bazen mektuplarını götürürdük sokak aşırı sevgililerine mektuplarını getirirdik ve biz sı tutmayıda öğenmiştik onlardan, kitap okumayı onlardan öğrendiğimiz gibi ablalarımız vardı kömür ütülerine üfürmekten gözleri sulanan biz okula temiz gidelim diye eğer kirliyse mendilimiz,eğer kirliyse beyaz yakalarımız, tırnağımız uzunsa bu onların ayıbıydı öğretmenimiz üst sınıflardan onları çağırır ve kızardı ablalarımız bizi bir kuzu sürüsü gibi götürüp getirdi okula o zaman okulda çok değildi bu kadar, ama bunlardan güzeldi
teyzelerimiz vardı, her evde bir tane anne okuldan eve geldin evde kimse olmadı derdi yok yada şöyle diyeyim çocuksun ve hangi kapıda tuttuysa açlığın o ev senin, bu ev senin söylemesek acıktığımızı kızarlardı annelerimiz (aymaz, havai bir kızdı zerrin ablamız ve çeyizler revaçtaydı o zamanlar, oğlanın biri istemiş, bununda gidesi tutmuş ama gel gör çeyiz yok her annenin sandığından bir parça ve di?er noksanları tamamlamıştı bir kaç gecede ne kadar anne varsa sokakta el emeği göz nuruyla ağarsın diye yüzü zerrin ablamızın, ağarsın diye yüzü sokağımızın) düğünlerde, bayramlarda aynı heyecan her evde, ne bir noksan, ne bir fazla
teyzelerimiz vardı ve her evde birkaç tabak yemek fazladan pişerdi kokmuştur şimdi dağıtalım diye ve bir tabak şeker, bir atımlık çay istemek ar değildi, herkes fazladan bir ekmek alırdı evine gece komşuma lazım olur diyerekten geceleri sırtlarda en temiz yataklar taşınırdı komşudan komşuya, veya bir oda apar topar boşaltılır fazladan misafirleri kabul edilirdi komşuların misafirler sevilirdi o zamanlar.
gramofonumuz vardı pikaptan önce, tüm teyzeler işlerini bitirince bahçeye otururlardı semaverin etrafında iş yorgunluğunu çay bardaklarında eritip beş bardak çekirdeğe çevirirdik gramofonun kolunu zembereşi kurardık yavaş yavaş boşalınca yay zavallı bir k?z verem olup yaprak dökümünü beklerdi ve biz üşürdük son baharın isminden titrerdik anneler ağlardı teyzelerimiz ak yüzlü, ak elli teyzelerimiz onlarda gitti biten bir plak gibi kesildi sesleri, gülüşleri kesildi gitti teyzelerimiz düşüp amcalarımızın ardına ,tutup çocukluğumuzu ellerinden onlarda gitti şimdi her şey bitik buruk her şey, aklımızda hoş kamaşması hatıraların yeni yıl telaışnı alıp götürmüşler,bayram sabahının heyecanını artık bakkaldan bir sigara al, bir gazete al diyenimiz yok artık her şey plastik tadında
artık her şey yalan ve sabah ilk gördüğümüz komşumuz esirgerken günaydınını, nasılsınızı saklarken bizden, sorduğumuz hâl hat?r yere düşüp kırılırken bir şeyler saplanır içime dün kanatır içimi artık kimse amca değil falancanın babası,teyze değil yada falancanın annesi abilerimiz, ablalarımız gitmiş bizim sokaığmız vardı bizim mahallemiz
bizim Nizip'imiz
bizim insanlarımız
onlar tavan arasında aklımızın ne kadar tozlansalarda halen tertemiz zaman ayrı olabilir aynı yeni yıllar, aynı bayramlar şeklide biz kirlettik kendimizi kim bilir???
-
''yolculu?umun ilk dura??''
Çocuklu?umun ye?il soka??, annemin sabun kokulu elleri, yanaklar?ma batan babam?n kirli sakal?, güvende oldu?um, s???nd???m, bahçesinde güller açan evim... Her yolculuk bir ?ekilde götürür beni oralara. Ya?l? ceviz a?ac?na t?rman?p dalların yapraklar? aras?nda sakland???m anlar? hat?rlar?m. Baharda çiçek açan ?hlamur a?ac?n?n kokusu yay?l?r etrafa. ?ehrin nezih, sakin bir soka??n ortalarında bir yerindeydi evimiz. Soka??n iki yan?ndaki granit ta?larla dö?eli kald?r?mlar temiz ve bak?ml?yd?. Kenarlarında dikili a?açlar her y?l özenle budan?r, gövdeleri kireç ile s?van?rd?. ?imdiki gibi yolun iki yan?nda park etmi? arabalar yoktu. Herkes garaj?na çekerdi arac?n?. Sokak kap?s?ndan girince sa?da, evin giri? kap?s?na çıkan birkaç merdiven var. Bu kap? misafirler için aç?l?rd?. Oradan girince üç yan? küçük camlarla çevrili bir holden do?ru salona geçilirdi. Oradan girmeyip dosdo?ru yürüyünce evin kö?esinden sa?a dönüp bahçeye aç?lan di?er kap?ya var?l?rd?. Kap?dan girince birkaç basamak çık?l?r. Solda mutfak, sa?da ise oturma odas? vard?. Her ikisinde de bahçeye bakan kocaman pencereler. Bu iki odan?n aras?ndaki bo?lukta üst kata giden merdivenler ba?lard?. Çocuklu?umun elmal?, tarç?nl? kurabiye kokulu evi; neredeyse her yolculukta e?i?inde solukland???m...
Bahçenin di?er ucunda tek katl?, beyaz badanal? küçük evde Gülsüm teyze oturuyordu. Büyükbabam?n uzak bir akrabas?ym??. Bize nadiren gelirdi, o da gelmek say?lmazd? ya. Annem onun belediyede çal??t???n? söylemi?ti. ?? dönü?ü ?öyle bir u?rad??? olurdu. Bahçede dola??rken evinin etraf?na yakla?mazd?m. Bilmedi?im bir sebepten çekinirdim ondan. Belki hiç gülümsedi?ini görmedi?imden. Ufak tefek, topluca bir kad?nd?. Onun gelip gitti?ini duymazd?m. Giydi?i topuksuz ayakkab?lar yüzünden san?r?m. Küçük beyaz ev, küs gibi, s?rt?n? bizim eve dönmü?tü. Sadece gözleri, küçük iki pencere, görünürdü. Ceviz a?ac?na t?rman?p evin di?er taraf?n? kimseye belli etmeden gözetlerdim. Bahçe duvarına bakan küçük bir veranda ve evin asma kilitli kap?s? görünüyordu. Sonradan pelin oldu?unu ö?rendi?im, süpürge otlar?, maydanoz, dereotu, kekik, nane, kereviz, biber, domates, lahana ve birçok çe?it sebze ekili birkaç tarh vard?. Yava? yava? da olsa daha da yakla?maya ba?lam??t?m küçük beyaz badanal? eve. Bazen, uzun yaz ak?amlar?, dolan?rd?m evin etraf?nda. Gülsüm teyze beni görmezden gelir, o an yapt??? i? ile u?ra??rd?. Annemin bana seslenmesiyle ko?a ko?a eve do?ru uzakla??rken ürkek bir "ho?ça kal" ile ona veda ederdim. Merak?m?n içine kar??m?? tuhaf bir merhamet hissetti?imi anlamam için y?llar geçmeliydi. Tuhaf, çünkü bir kez dahi saç?m? ok?amayan, yaramazl???ma k?zmayan, kim oldu?unu bilip hiç tan?mad???m bu kad?na s?k? s?k? sar?labilme iste?i vard? içimde. Küçük ya??ma ra?men omzuma dayan?p yüre?ini açmas?n? isterdim. Bu duygular? bende nas?l uyand?rd???n? bilemiyordum, ama öyleydi. Belki yaln?zl???, belki sessizli?i. Her hangisiyse, içim bu kad?na kar?? çocukça masum ?efkat ile dolup ta?m??t?. K?sa zamanda pi?irdi?i leziz limonlu kekleriyle tan??aca??m? hayal bile edemezken i?te o gün gelmi?ti. Bir sabah, babam henüz evden çıkm??t? ki kap?n?n tekrar aç?lmas? ile merdivenlere ko?tu?umda babam? ve arkas?nda olukça uzun boylu, yap?l? ya?l?ca bir adam? gördüm. Ba??nda melon ?apka, kolal? dik yakal? gömle?i ve bej rengi tak?m elbise vard? üzerinde. Annemin arkas?na saklan?p ete?ine yap??t???m? hat?rl?yorum. Adam gür sesiyle bir ?eyler söyleyerek anneme yakla??p elini s?kt?. Sonras?nda kollarında bulmu?tum kendimi. Konu?tuklarından bir ?ey anlayamam??t?m. Gülerken bile gürlüyordu sanki. Gelen adam büyükbabam?n Ankara’ya yerle?mi? olan karde?iymi?.Ad? Kemal'di; büyük amcam Kemal.
Ak?amlar?, sadece bayramlarda aç?lan misafir odas?nda oturup annem babam ve büyük amcam Kemal uzun uzun sohbet ederlerdi. Getirdi?i hediyeler bana çok farkl? ve paha biçilmez gibi görünmü?lerdi. Yata??ma yatt???mdan emin olup a?a??ya inerdi annem ben ise biraz bekleyip merdivenlerin karanl?kta kalan üçüncü basama??na oturup konu?ulanlar? dinlerdim. Bir gece orada uyuyakalm??t?m. Sabah uyand???mda babam?n beni kucaklay?p odama götürdü?ünü hayal meyal hat?rlam??t?m. Günler geçtikçe, ilk günkü kadar ilginç ve farkl? da görünmüyordu misafirimiz. Her gün kuca??nda z?p z?p hoplay?p, sofrada yan?mda oturan Kemal amcam aileden birisiydi art?k. Bir ak?am üzeri annemin bana seslendi?ini duydum. Sokak kap?s?n?n önünde üç tekerlekli bisikletimle turluyordum. Bisikleti sürükleyerek bahçeye girdim. Büyük amcam evin arka kap?s?nda dü?ünceli bir ifade ile Gülsüm teyzenin evine do?ru bak?yordu. Yan?na yakla?t???mda bisikletin t?k?rt?s?yla irkildi. Bir yerlere dal?p gitti?i belliydi. Bana do?ru e?ilip: "Gülsüm teyzene misafirli?e gidelim mi?" diye sordu. Kocaman avcu içinde kaybolmu?tu elim. ?lk defa o a?ustos ak?am?nda Gülsüm teyzeye ve evine bu kadar yak?n olabilmi?tim.
Gülsüm teyzeyi kap?da solgun yüzünde öfkeli ifade ile görünce ürkek ürkek sokuldum ya?l? adama. Hiç konu?mad?lar, sadece sessizce bakt?lar birbirlerine. Bu sahneyi hat?rlad?kça o sessizli?in ne kadar dolu oldu?unu ?imdi bile hissedebiliyorum. Gülsüm teyze yava?ça çekildi kap?n?n önünden, amcam içeriye girdi. Beni unutmu? gibilerdi. Ard?na kadar açık kalan kap?dan adam?n pe?ine tak?l?p içeriye girmi?tim. Kollukların?n kenarlarında beyaz dantel örtüler örtülü bir kanepe vard? odan?n ortas?nda. Arkas?nda, pencerenin önünde koyu renkli yuvarlak bir yemek masas? ile yüksek arkal?kl? iskemleler durmaktayd?. Tahta kapl? zemin üzerine çapraz at?lm?? el dokumas? kilim ve bir de s?rt?n? duvara dayam?? camekanl? bir dolap vard?. Duvarlarda çok say?da tablo ve foto?raflar as?l?yd?. Çok farkl?, gizemli bir yerdi buras?. Dolab?n içinde gördü?üm renkli küçük kutular, parlayan kristal kadehler, cam biblolar dokunmak için sab?rs?zland?klar?md?. Ne konu?tukların? bilmiyordum ama konu?uyorlard?. Kelimeleri duymasam, anlamasam da sezgilerim sitemi, hasreti, k?rg?nl???, sevgiyi alg?lam??lard?. Ba?ka bir odaya aç?lan kap?y? fark etmi?tim. Beni unutmu? olmal?yd?lar, kap? koluna uzan?p açmaya çal??t???mda kap? kendili?inden aç?ld?, aral?km??. Birkaç tane kabart?lm?? yast???n oldu?u bir karyola, yan?nda komodin ve bir elbise dolab?ndan ba?ka bir ?ey yoktu. Odan?n yar? karanl?k di?er kö?esinde sallanan bir koltuk vard?. Yan?ndaki küçük, dantel örtülü masan?n üzerinde içi bir tak?m ka??tlarla dolu bir sepet görmü?tüm. Birkaç y?l sonra bu mektuplar? gizlice okuyaca??m? o zaman nas?l bilebilirdim...
S?k?lm??t?m besbelli, d??ar?ya, Gülsüm teyzenin küçük bahçesine çıkt?m. Evden bahçe duvarına kadar topu topu be?-alt? metre ederdi. Duvarın di?er taraf?nda ise, görünmeseler de, bir ba?ka bahçe, ba?ka ev vard?. Evinin küçük verandas?na çıkt???nda Gülsüm teyzeyi bu manzara kar??lard?. Kendisine yaratt??? dünya bir küçük ev, itina ile bakt??? birkaç metrelik bahçe ve kar??daki duvardan ibaretti. Evden çok uzak oldu?umu dü?ünecek kadar de?i?ik görünmü?tü bana buras?. Zamanla buraya çok al??aca??m da akl?m?n ucundan geçmemi?ti.
Büyük amcam ne zaman çık?p gitmi?ti anlamam??t?m. Veranda pervaz? ucuna oturup ayaklar?m? sark?tm?? uydurdu?um bir ?ark?y? m?r?ldan?rken bir el hafifçe dokunmu?tu omzuma. Döndü?ümde Gülsüm teyzenin gözleriyle kar??la?t?m. ?lk defa yüzünün yumu?ak hatların? fark ettim. Hiç de somurtkan olmad???n?, gözlerindeki hüzün ile harmanlanm?? sevgiyi ve derinlerinde saklanan gülümseyi?ini fark ettim. Elini saçlar?mda gezdirip, s?rt?m? s?vazlad?, "annen seni merak eder..." demi?ti.
Sonraki birkaç günün birinde Kemal büyük amcam geldi?i gibi aniden gidiverdi. Hayat eskisi gibi tekdüze, al???lm?? devam etmi?ti. Tek bir fark ile; art?k Gülsüm teyzem vard?, bilmedi?im hikayesiyle...
Okula ba?lad???m günü hat?rlayam?yorum. Haf?zam? ne kadar zorlasam da, olmuyor. Varsay?mlarla nedenini bulmaya çal??mak öyle pek ho?uma da gitmiyor. ?imdi ise kendime, anneme sormay? neden ak?l edemedi?ime ?a??r?yorum. Birkaç gün önce o güne dair bir foto?raf geçti elime. Okul formas?n?n içinde kaybolmu?, elinde kocaman çanta, yüzünde çekingen, ürkek gülümseme olan küçük bir çocuk. Çok garip, foto?raf?n çekildi?i an? da hat?rlam?yorum. Bu foto?rafa bak?nca gözümün önüne bamba?ka hat?ralar geliyor. Annem, nas?lsa büyüdüm diye tekrar eski i?ine dönme karar? alm??t?. Babam?n ise sorumluluklar? gittikçe artm??, her geçen gün eve daha da geç gelmeye ba?lam??t?. K?saca, evde yaln?zd?m. Okuldan eve döndü?ümde tek ba??ma oldu?umu önce kilitli kap? hat?rlat?yordu. Boynuma as?l? anahtarın kilitte dönmesi ise kendimi büyümü? hissetmeme neden oluyordu. ?çeriye girdi?imde çantam? ayakkab?lar?m? çıkard???m yerde b?rak?p misafir odas?na giderdim. Orada yapt???m ?ey ise babam?n sevdi?i derin ve rahat koltu?a oturmakt?. Bazen pencere kenarındaki eski yaz? masas?n?n üzerindeki ka??tlar?, kalemleri kar??t?r?r kendime göre oyunlar oynard?m. Annem ve babam kalemlerden baz?ların?n kay?p, antetli ka??tların çok çabuk tükendi?ini fark etmekte gecikmediler. Babam?n k?sa ama yeterince ciddi konu?mas?ndan sonra sadece koltu?a gömülüp oturmakla yetinmeye karar vermi?tim. Bir süre sonra raflardaki kitaplar dikkatimi çekmeye ba?layacaklard?.
Okul, eve yürüme mesafesi uzakl???ndayd?. Bütün yapaca??m, evimizin bulundu?u caddenin sonuna gidip sa?a dönmekti. Üçer katl? iki binadan olu?uyordu okul; ilk ve orta k?s?m. Lise k?sm? arka bahçenin biraz ilerisindeydi. Okula gitmek ve gelmek benim için dünyan?n en zevkli i?iydi. Böyle olmas?n?n sebebi ise iki yer aras?nda yürüdü?üm yol. Evden çık?p etraf?ma bak?na bak?na yürümek çok ho?uma giderdi. Hiçbir ayrınt?y? atlamadan görmek ho?uma giderdi. Yeni ke?ifler yapar gibi merak ile gözlerdim çevremi. Zamanla bizim soka??m?zda oturan insanlar hakk?nda, hayatlar? hakk?nda pek çok ?ey ö?renmi?tim. Bu basit bir merak de?ildi, bir bulmacay? tamamlamak, parçalar? birle?tirmek gibi bir olayd?. Mesela soka??n kar??s?nda oturan ailenin k?z?. On sekiz ya?larında, k?sa boylu, güzel yüzlü bir k?z. Her sabah onu bahçede hoplay?p z?plarken görürdüm. Ellerini kald?r?p sanki yüksek bir yere yeti?mek istermi?çesine havalara uzan?rd?. Sonradan boyundan dolay? komplekse girdi?i söylentisini duymu?tum. Biraz ileride ya?l? bir müzik ö?retmeni oturmaktayd?. D??ar?ya pek çıkmazd?. Bazen keman sesleri duyulurdu, bazen gramofonda çald??? ta? plaklar. Annem ya?larında, güzel giyimli bir kad?n yandaki kom?umuzun evinin bir kat?na kirac? olarak yerle?mi?ti bir gün. Dalgal? simsiyah saçlar? vard?. Özenli makyaj yap?lm?? yüzü bir mele?i and?r?rd?. Neden öyle bir benzetme yapt???ma önce anlam verememi?tim. Babam ve annem ile gitti?im bir resim sergisini hat?rlam??t?m daha sonra. Uzun süre önünden ayr?lmay?p seyre dald???m bir portrede gördü?üm mele?e benzetmi?tim kad?n?. Giyini? ?ekli bu çevreye göre biraz abart?l? görünürdü. Asl?nda hiç de öyle de?ildi. Uzun bacaklar?, incecik beli, süzülür gibi yürümesi, beyaz teninde gonca gibi açan dudaklar?, kocaman gözleri ve omuzlarına dökülen gür saçlar? yan?ndan geçen herkesin ard?na dönüp tekrar tekrar bakmas?na sebep olurdu. Bahçe kap?s? yan?nda duvarın üzerine çık?p oturdu?um ak?amlar annemin eve dönü?ünü beklerken onun koltu?u alt?nda paketler ile geli?ine ?ahit olurdum. Bazen kocaman çiçek buketi, bazen birkaç kitap olurdu elinde. Yan?mdan geçerken gülümseyip muzipçe göz k?rp?p eliyle saç?m? kar??t?r?p yandaki kap?da kaybolurdu. Bir gün onun da benden biraz büyük o?lu oldu?unu ve onu istedi?im zaman ziyarete gidebilece?imden bahsetti. Merak etmi?tim. Anneme sordu?umda, do?ru oldu?unu söyledi. Çocu?un ayaklarında bir sorun oldu?unu, yürüyemedi?ini anlatm??t? bana. Onunla ilk kar??la?mam?z biraz so?uk geçmi?ti. Ne o ne de ben ne konu?aca??m?z? bilemedik. Biraz somurtkan ve ?üpheci bir yüz ifadesi ile kar??lam??t? beni. Odas?n?n duvarlar? resimlerle kapl?, her yerde kitaplar, oyuncaklar vard?. Benden iki ya? büyüktü. Bir daha gitti?imde, ki annemin ?srar?yd?, bana satranç ö?retmeyi teklif etmi?ti. ?ki kez daha görü?ebildik. Bilemedi?im bir sebep yüzünden ta??nmak zorundayd?lar. Böylece satranç dersleri de yar?m kalm??t?. Vedala?maya gelmi?ti annesi, kocaman gözlerinde gizli kalmay? ba?aramayan hüzün vard?. O çocukla ne arkada? olabildim ne de olamad?m. ??te, arada bir yerde kalm??t? bu ili?ki, ne ba?lam?? ne de ba?lamam??t?. Tahminimce, zaman tan?nsayd?, belki de hayatta tek dostum olabilirdi. Bunu bana sezgilerim f?s?ldam??t? ...
Bizim sokakta genellikle ya?l? ki?iler oturmaktayd?lar. Bu nedenle burada arkada?l?k edebilece?im, ya??t?m çocuklar yoktu. Bunun hem iyi hem de kötü taraflar? vard? elbette. Tek ba??na olmay? seviyordum ama bazen bir arkada??m?n olmas?n? çok isterdim. Okulda çocukların öbek öbek toplanmas?na, iki?erli, üçlü dola?malarına akl?m ermezdi ama k?skand???m çok olmu?tur. E?lenceli olabilece?ini tahmin edebiliyordum. Di?er yandan da yaln?z kalmay? tercih ediyordum. Öyle kendimi çok daha iyi hissetti?ime inanm??t?m. Okulda geçen ilk y?llar içerisinde arkada? edinme deneyimlerim pek de iç aç?c? olmad???ndan da bu inanc?m iyice peki?mi?ti.
Okula gitmek için evden çık?p önce dümdüz yürürdüm. Belediye binas?na gelince yolun her iki taraf?na giden ba?ka bir sokak oldu?undan duraklay?p sa??ma soluma bak?p geçerdim. Belediye binas? epey eski olsa da dimdik ayakta kalmay? ba?arm??t?. ?ehir halk?n?n gözbebe?i olan birkaç tarihi eserden biriydi. Yar?s? bizim caddenin kar?? taraf?nda, di?eri ise caddeyi yar?p geçen soka??n kö?esindeydi. Tam ortada saat kulesi vard?. Bir kez dahi olsun saatin durdu?unu görmemi?tim. Biraz ilerisi ?ehir meydan?yd?. Bir yanda tiyatro binas?, di?erinde ?ehir kütüphanesinin ve sineman?n bulundu?u sanat merkezi. Meydan eski ta? binalar ile çepeçevre ku?at?lm??t?. ??te ben o meydan? geçip sa?a dönüp okula varm?? bulunuyordum. Her gün ayn? yolda yürümekten hiç usanm?yordum. Eve dönü?te tiyatro binas? önünde as?l? afi?lere uzun uzun bakard?m. Meydan?n ortas?nda bulunan küçük park?n içinden geçip f?skiyeli çe?meden avcumu a?z?ma tutup su içmek ho?uma giderdi. Ortada dikili heykelin dibinde, kaidenin ucuna oturup a?açların aras?nda dolanan rüzgarın sesini dinlemeye bay?l?rd?m. Yaprakların h???rt?s? alfabesi yaz?lmam?? ama tan?d?k bir dilde söylenen bir ?ark? gibiydi. Güne? ???nlar? saklambaç oynar gibi bir görünür bir kaybolurlard?. Etraf?mdaki hayat ile ilgim olmazd?. ?nsanlar, çocuklar, gezintiye veya al??veri?e çıkan anneler, kald?r?mlara ta?m?? kafelerde oturanlar, hiç birini görmüyordu gözlerim. Koskocaman ?ehir sadece bana aitti sanki. Kendimle birlikte uzun olurdu eve dönü?lerim. Baz? günler içimden eve girmek gelmez Gülsüm teyzenin verandas?nda oturup çantamdan okul kütüphanesinden ald???m hikaye kitab?n? çıkar?r okurdum. Bu kez kendimi hikayelerin içinde kaybederdim.
Okula gitti?im ilk günü hat?rlamasam da o y?llara ait hat?rlad???m çok ?ey oldu?undan bir günün ne önemi var ki diye dü?ünüyorum ?imdi...
Yava? yava? büyüyor, okulun ilk k?sm?ndan orta k?sm?na geçmek üzereyken bizim sokak hep ayn? kalm??t?. De?i?en bedenimdi, yüz hatlar?m, insanların hayatlar? ve mevsimler, zamand?. Babam ve annem evliliklerini birlikte olman?n al??kanl??? olarak sürdürürlerken ben bunun fark?nda de?ilmi?im gibi davran?yordum. Tarç?nl?, elmal? kurabiyeler yapmak için annemin zaman? yoktu. Yorgun ve sessizdi. Ak?amlar? babam?n gö?süne dayan?p uyuyakal?rd?. Saçlar? hafifçe k?rla?maya ba?lam??t?. Gülsüm teyze emekli olup bütün zaman?n? bahçede veya evde geçirmeye ba?lam??t?. Baz? ak?amlar yan?na gider, geç saatlere kadar kal?rd?m. Eskiden oldu?u gibi fazla konu?mazd?. Yüzünde burnuna dü?en ince çerçeveli gözlü?ünü tak?p goblen i?lerdi. Bazen i?ini bir yana b?rak?p o an akl?na gelen bir tatl?y? yapmak üzere mutfa?a girerdi. Geleni gideni yoktu, yapt?kların?n hepsi benim için oldukların? bilmek ho?uma giderdi. Çocukça bir bencillikle sahiplenirdim bu durumu. Eski albümlerini kar??t?rmama da izin verirdi ara s?ra. Mezuniyet foto?raflarında ne kadar güzel oldu?unu fark etmi?tim. Uçuk pembe elbisesi içinde prenses gibi görünüyordu. Sorular?m? cevapland?rmaktan kaç?n?rd? ben de üstelemezdim. Sessiz bir anla?ma imzalanm??t? aram?zda sanki, o beni ben de onu rahats?z etmiyordum. ?imdi hayat?mda ne kadar önemli bir yer kaplad???n? anl?yorum. Onun için önemli oldu?umu da... Hissetti?im çocukça merhametten fazlas?n? verebilseydim ke?ke. Hayat?n?n s?rların? bilmek, ö?renmek olmazd? iste?im, mutsuzlukların? silebilmeyi isterdim. Belki bir nebze olsun yapabilmi?imdir, fark?nda olmasam da. Onu gülümsetti?imde yüre?inin sevincini uyand?rd???ma inanmak yapabildi?im tek ?ey. A??k oldu?um gün Gülsüm teyzenin i?ledi?i goblenlere, özenle yeti?tirdi?i sebzelere, vazosundan eksik etmedi?i çiçeklere içinde y?lland?rd??? a?k?n? anlatt???na inand?m. Ona dair tek bir kare net ve canl? kald? beynimde; odan?n alacakaranl?k kö?esinde sallanan koltu?a oturup sararm?? mektuplar? okudu?unu gördü?üm bir ak?am. ??te, dedim, Gülsüm teyzemin gerçe?i bu...
Her yolculu?umda özlediklerim beni ziyaret eder. Her yolculu?umda baba evimin e?i?inde soluklan?r sonra ya?l? ceviz a?ac?na t?rman?p çocuklu?uma kavu?urum. Y?llar sonra buraya dönüp Gülsüm teyzemi bulmamak, nefesimi daraltt?. Eski odamday?m ?imdi. Kuca??mda solmu? pembe bir kurdele ile ba?lanm?? mektuplar ve bir asma kilidi anahtar? durmakta. Yüzüm ate? ate?, içimde öfkeli bir mahcubiyet.
-
''tesadüfler
Yolculuk ne tarafa?" Ses hemen yan? ba??mdan gelmi?ti. Sa??ma döndüm; yan?mdaki koltukta
ya?l? bir kad?n oturuyordu. Ba?örtüsünden ta?m?? k?rla?m?? saçların? bir eliyle soku?turdu. Gülümsüyordu. "Nizip'' dedim. "Demek yol arkada?l??? edece?iz seninle" diye daha da geni? gülümsedi. "O?lum, Yavuz, Nizip'de memur. ?lle ki gel anne diye tutturdu, eh, gideyim bari
dedim. K??, falan dedim önce, aman, ne olur gel dedi. Torunum var, hem de iki tane, onlar? da özlemi?tim ama yolculu?u çok uzun o?lum, çekilmez. Nas?lsa yazlar? yan?m?za, Foça'ya, oral?y?z da, gelirler, gitmeyecektim ama öyle çok ?srar etti ki dayanamad?m."
Ne yapaca??m?, nas?l davranaca??m? bilemeden dinliyordum kad?n?. Birden aya?a kalk?p aradaki bo?lu?a indi ve koltu?a tutunarak dengesini sa?lamaya çal??t?. Ufak tefek, zay?f birisiydi. Üstündeki paltoyu çıkar?p tekrar oturdu. Paltoyu dikkatle katlay?p bagaj bölmesine yerle?tirdi. Üzerinde el örgüsü bir yelek, alt?nda uzun, yünlü kuma?tan bir elbise vard?. Ba?örtüsünün çenesi alt?ndaki uçların? tekrar s?k?p konu?mas?na devam etti. "??te böyle o?lum. Sen nereye gidiyordun? Ha,
Nizip demi?tin. Kusuruma bakma, akl?mdan çıkm??. Sen ?imdi dersin ki, nerden oturdum bu teyzenin yan?nda, konu?ur bunalt?r diye dü?ünürsün ama merak etme, can?n? s?kmam. Al??amad?m bu otobüslere, hele de tek ba??ma gitmek zor geliyor art?k. Bunun tela?? çeneme vurur, birazdan geçer, merak etme sen." Bunlar? söylerken, yüzüne, gözlerine, elimi tutup hafifçe dokunup b?rakan küçük, derisi buru?mu? ellerine da??l?yordu ya?l? kad?n?n içten s?cakl???. Kendimi biraz huzursuz, biraz suçlu hissettim. Sanki, bir an için de olsa, içimden geçirdiklerimi duymu? gibi kendimden utanm??t?m. Ona bakarken içimde gitgide büyüyen karanl?k bir bulutun gözlerime do?ru yol ald???n? hissettim. Kuca??na kapan?p kendimi hiç, ama hiç tutmadan hüngür hüngür a?lamak istedim. Bunun yerine, dudaklar?ma gönderdi?im, zor da olsa sakland?klar? yerden çıkarabildi?im, bir gülümsemeyle geveledim: " Yo, olur mu teyzeci?im..."
Her uzun yolculukta oldu?u gibi, oturman?n en rahat pozisyonunu bulmak için yerinde dönüp duran yolcular, annelerin sessiz olmalar? için uyard?klar? çocukların umursamazl?klar?, bo?az?ndaki g?c?klanmay? k?sa öksürüklerle geçi?tirmeye çal??an sigara tiryakilerinin mola bekleyi?leri yakla?an gecenin karanl???na kar??t?lar. Alaca karanl?k ajurlu örtüsünü gecenin koyusuna b?rakt???nda kar??dan gelen araçların ???klar?yla garip bir gölge oyunu sergilenirdi otobüsün içinde. Öksürükler kesilmi?, bedenler yerle?mi?, çocuklar çoktan uyumu?lard?. Ben ise hala art?k göz gözü göremedi?i karanl??a bak?yordum.
Ara s?ra küçük kasabaların yan?ndan geçiyordu otobüs. Perdeleri çekilmi? tek katl?, iki-üç katl? evlerin pencerelerinde sar? renkli ???klara bak?p içlerini görebilmek arzusunu duyard?m. Nedense bu ???kların ard?nda s?radan hayatlar de?il, sadece sevgi ve s?cakl?k oldu?una inanm??t?m. Görmek istedi?im buydu... Karanl???n içine saklam??t?m yanaklar?mdan süzülen göz ya?lar?m?, h?çk?r?klar?m? ise yaln?zl???ma ertelemi?tim. Elimdeki mendil s?r?ls?klam olmu?tu. Gö?sümde dayan?lmaz bir sanc?, ba??m külçe gibi a??r. Birazdan mola yerine varacakt?k. Gece yar?s?na yak?nd?. Yüzümü ellerimle sildim. Bir el hafifçe dürttü kolumdan; yan?mdaki teyze bir mendil uzatm??t? bana. Parmaklar? aras?ndaki mendili ald???mda avcuma bir de nane ?ekeri b?rak?verdi. Ba??m? kald?r?p bakt?m ondan yana, gülümseyen yüzüne. Sadece gülümsedi, gülümsedi...
Yolcular, kimi ihtiyac? için, kimi s?cak bir çay içmek, kimi sigaras?ndan birkaç nefes almak için indiler mola yerinde. Uyuyan birkaç ki?i d???nda neredeyse bo?al?vermi?ti otobüs. ?nmek istememi?tim, yerimde k?vr?l?p yüzümü dayad?m cama. Yan?mdaki ya?l? teyze torunlarına bir ?eyler bakacakm?? bir de lavaboya girecekmi?. Dedi?i buydu. San?r?m bana olanların fark?ndayd?. Fark?ndayd? ama soru sormam??t?, merak etmemi?ti. Bir iste?im olup olmad???n? sordu inmeden önce, yine gülümseyerek... Katlay?p kald?rd??? paltosunu al?p giymeden çıkt?.
Uyku tutmayacakt?, uyuyamazd?m ama uyur gibi yapabilirdim. Geldi?inde uyumu? gibi yapar?m diye dü?ündüm. Otobüsün açık b?rak?lan kap?s?ndan içeriye dolan so?uk havan?n ci?erlerime sanki küçük çimdiklemelerle dolu?mas?n? hissediyordum. Yol ald?kça hava daha da keskin so?uk olmu?tu. D??ar?ya, gökyüzüne bakt?m. Y?ld?zl?, bulutsuz bir geceydi. ?leride s?k a?açl???n gölgeleri seçiliyordu. Eski evin arkas?ndaki korulu?u hat?rlad?m. Bazen içinde dola?t???m, bazen sakland???m... Yine doldu göz ya?lar?m içime, onlar? tutmak çok zordu.
Hoparlörlerden önce bir öksürük duyuldu sonra uykulu bir ses otobüsün kalk???n? anons etti. Yanaklar? hafifçe allanm??, d??arın?n so?uk esintisini etekleriyle içeriye sokmu?tu ya?l? kad?n. "Çok so?ukmu? o?lum, aman, iyi ki inmemi?sin, ama s?k???rsan diye inmek istersen ben bekletirim arabay?, ha?" diye sordu. Uyumu? gibi yapacakt?m ya, olmad? i?te, yapamad?m. "Yok teyzeci?im, inmeyece?im, yine de tesekkür ederim" diye cevap verdim ve içimden nas?l bu kadar so?uk davranabildi?imi kendime sordum. So?ukluk de?ildi, hani o aile terbiyesiyle yap?lanlardand?... Belki yüz ifademe biraz s?cakl?k kar??t?rsam; tamam da nas?l yap?ld???n? bir bilsem... Hele de ?imdi, bu gece...
Misafirli?e gidilirdi, ailecekEvden çıkmadan s?k? s?k? tembih edilirdi uslu durmam. Ac?kt???m? söylemek **********lik, hatta ufak tefek bir ?eyler yedirirdi bana. "Te?ekkür etmeyi unutma sak?n" diyordu annem. Uzun uzun sohbetlere dalarlard? büyükler, hiçbir ?ey anlamad???m konu?malar. Bazen dayanam?yordum, annemin elinden tutup kula??na hafifçe "eve gidelim" diye f?s?ld?yordum. Annemin bir bak???yla tekrar sessizce oturuyordum yan?na. Bir defa olsun ortal??? yaygaraya vermek geçmedi akl?mdan. Bunu yapanların kulaklar? çekilirken oturdu?um yerde mümkün oldu?unca görünmez olmaya çal???rd?m. Bu sefer k?yaslamalar ba?lard?. Ne kadar uslu ve ne kadar terbiyeli oldu?umu söylediklerinde annemin veya babam?n ba??ma elini koyup sevgiyle ok?amas? gelirdi. Bir ödül gibi. Neyin ödülü?.. Di?er çocukların bak??lar?ysa bamba?ka ?eyler söylüyordu bana. ??te bu halimden ötürü pek arkada??m da olmam??t?. Te?ekkür edi?imden mi, sessizli?imden mi, bilemedi?im bir sebepten mi... ?yi de nereden geldi bunlar akl?ma?..
Yolcuların tümü binmi? olmal?yd? ki otobüs yine hareket etti. Yan?mdaki ya?l? kad?n yerine oturmu?tu. Ayakların?n yan?ndaki çantay? kuca??na ald?. D??ar?dan getirdi?i birkaç küçük paketi içine yerle?tirmekle me?guldü. Bir yandan konu?uyordu: " Torunlara alm??t?m birkaç parça bir ?eyler ama yine dayanamay?p ald?m. Zaten var?r varmaz önce valize sonra kuca??ma atlarlar yaramazlar. Tabi onlar? buna al??t?ran biz olduk, R?za bey ile ben. Küçük de olsa ille ki bir oyuncak veya her neyse, her defas?nda vermek istedik onlara. Çocukluk gibisi yoktur o?lum, bir kanat ç?rp?n??? kadar k?sa olsa da içimizi ömür boyu terk etmez..." Kad?n gürültüyle içini çekip konu?mas?na devam etti. " Ne olursa çocuklukta olur, ne gelirse insan?n ba??na çocuklukta gelir; bu yüzden çok, ama çok k?ymetlidir çocukluk; çok da nazl?d?r, bak?m ister, alaka, sevgi ister... Kötülük bula?maz ona, çirkinlik olmaz, kirlilik ise sadece çamura dü?mü? topu tutmakla yap???r eline. Çocukluk ba?kad?r, o?lum, ba?ka..."
Paketlerden bir tanesini kuca??nda unuttu sand?m. Çantay? yerine, ayakların?n dibine koyup bana döndü?ünde unutmad???n? anlad?m. Bana uzatt? onu. "Bu da senin k?smetin o?lum." ?a??r?p kald?m. Ne diyece?imi bilemez durumdayd?m. Yo, biliyordum; tesekkür edecektim. Yetmezdi ama... Elimde ???lt?l? ka??da sar?lm?? hediye paketi kalakalm??t?m. "Te?ekkür ederim teyzeci?im..." diye f?s?ldad?m. Allak bullak olmu?tu içim. "Aaa, kuru bir tesekkür olmaz" dedi?inde daha da bocalad?m. Eliyle yüzünü i?aret ederek "Torunlar gibi ?u yanaklar?mdan öpmezsen tesekkür me?ekkür metelik etmez" diye gülümsedi. Bir s?cakl?k eriyip dökülüyordu içime, içimin ate?ine kat?lmak üzereydi. E?ilip dudaklar?m? yana??na gömdü?ümde anneannemden hat?rlad???m ba?ka hiçbir ?eye benzemeyen kokuyu ald?m. Elleriyle yüzümü tutup gözlerimin içine bakt?: "Gözlerine yaz?k yavrum, kahretme kendini; a?lama, giden gitti?i yere sevdi?ini de götürür, kalan?n içine ise taht?n? kurar. Bu sebeple ne giden vard?r ne de kalan... Göz ya?ların sadece seni de?il, sevdi?ini de yakar... unutma, bir göz sende bir göz ondad?r... Sen elini yakars?n onun da can? yanar... Üzüntün ne sebeptendir belki bilmem ama üzülmü?sen sevdi?indendir, yak?n bilip, yak?n oldu?undand?r... Gözlerine yaz?k etme o?lum, gidene kalan i?te ?u gözlerden bakmakt?r..." Sesi öyle yumu?ak, öyle içime i?leyen ve öyle tan?d?k gelmi?ti ve ben hala ne dü?ünece?imi, ne diyece?imi bilemez haldeydim. Küçük erkek çocu?u gibi koyverdim h?çk?r?klar?m?, içimi çeke çeke a?lamaya ba?lad?m. Burnum akmaya ba?lad?, gözlerimi yakm??t? göz ya?lar?m, kelimeler içimden dudaklar?ma geldiler, parçalana parçalana çıkmaya u?ra?maktayd?lar. Yolculu?a çık?? sebebini söyleyiverdim hayat?mda ilk ve belki de son defa görece?im ya?l? kad?na.
Nas?l ve ne zaman uyuyakald???m? anlamad?m. Gözlerimi açt???mda sabah olal? çok olmu?tu. ?i?mi? yüzümü, a?r?l? gözkapaklar?m? elimle yoklad?m. Yan?mdaki yer bo?tu. Etraf?ma bak?nd?m, ne arkada, ne de yandaki koltuklarda göremedim onu. ?nmi? olmal? diye dü?ündüm. Nizip'e yak?nd?k, yolculu?un sonuna az kalm??t? ama o daha önce inmi? olmal?yd?. Belki rahat uyumam için arkalarda bo? bir koltu?a geçmi?ti. Aya?a kalk?p bakmaya çal??t?m, yine göremedim onu. Muavin otobüsün ön taraf?na do?ru geldi. Yan?ma vard???nda yan?mda oturan ya?l? teyzenin nerede indi?ini sordum. Tuhaf tuhaf yüzüme bakt?. "Hangi ya?l? kad?n? diyerek içinden belki de, kim bilir, söylenerek ba??n? sallay?p geriye döndü. Ne oluyordu? Bana neler olmu?tu? Sadece bir rüya m?yd? ya?ad?klar?m?..
Birden, küçük hediye paketi geldi akl?ma. En son hat?rlad???m kuca??mda oldu?uydu.Önce göremedim. Beynimden geçenlere kulak vermek üzereyken onu gördüm; pencere ile koltuk aras?na dü?üp s?k??m??t?. Kendimi savunmak zorunda veya kazan?p kaybetme aras?nda kalm?? gibi bir durumdayd?m. Kazanm??t?m! Dü?üncelerimde akl?m? kaybetti?imi karar vermek üzereyken bu küçük paketi bulmu?tum. Nas?l göründü?üm dü?üncesi inan?lmaz bir h?zla geçti akl?mdan. Beynimdeki foto?rafta zafer kazanm?? edas?yla gülümsedi?imi gördüm. ?çimden görevliyi ça??r?p paketi göstermek gelmi?ti. K?sa bir tereddütten sonra bunu yapmaktan vazgeçtim. Her zaman her ?eyin bir açıklamas? oldu?una inan?yordum. Belki bu yüzden, belki ald???m haberden sonra içimde ya?ad?klar?m yüzünden bu ola?anüstü olay? kabullendim. Ola?anüstü çünkü açıklamas?n? bulamam??t?m...
içinde ne oldu?u tahmin etmek istercesine. Yapamay?nca ka??d? kat yerinden çekip y?rtt?m. Merak içindeydim. Küçük, çerçeve içinde bir resmin ucu görünmü?tü. Yava?ça çekip çıkard?m ka??tların aras?ndan. Gece mavisi fon üzerinde y?ld?zl? bir gökyüzü resmedilmi?ti. Bir kö?esinde batmakta olan Güne? di?erinde yeni do?an Ay vard?. Ufukta bir köy veya kasaban?n ???klar? seçiliyordu.
Elimdeki resme bak?yordum.Y?ld?zlar, so?uk ve uzak de?il, ne?eli ve s?cakt?lar.Dü?üncelerin içine dal?p gitmi?tim; otobüsün terminale var???n?, yolcuların tela??n? fark etmemi?tim. Yan?ba??mdan geçenlerin gürültüsüyle kendime geldim. Elimdeki resmi üst bölmeden indirdi?im çantan?n içine toplad?m. H?rkay? üzerime giydim, paltomu ise koluma as?p a?a??ya indim.
Mümtaz beni almaya gelecekti. Etraf?ma bak?nd?m ama onu göremedim. Otobüs firmas?n?n yaz?hanesine girmeye karar verdim, beklemek için... Arkamdan bana seslendiklerini duymu?tum; Mümtaz h?zl? ad?mlarla yakla?maktayd?. "Merhaba, yolculuk nas?l geçti?" diyerek elimdeki çantay? ald? ve e?ilip yana??mdan öptü. "Çok so?uk; arabay? biraz uzakta park etmek zorunda kald?m, özür dilerim" diye devam etti. Ko?ar ad?m gösterdi?i yöne yürüdük. Nihayet terminalden çık?p uzakla?t???m?zda bana dönerek sessizli?i böldü: " Çok üzgünüm As?m. Hepimiz çok üzüldük.
Ba??n sa? olsun..." dedi. Ona bak?p f?s?lt?yla cevap verdim ve tekrar cama dönüp d??ar?ya bakmaya devam ettim. Asl?nda tutamad???m göz ya?lar?m? sakl?yordum. Ard arda, durmamacas?na akt?lar, akt?lar...
-
''''Çocukluğumun ve Mahallemin Berber Remzi dedesi''''
Erkek çocuklarının saçları gürleşsin diye, sıfıra vurdururlardı başlarını. Ben üç yaşındaymışım. Remzi dedenin evinden çıktıktan sonra ilk gördüğüm aynaya bakıp A! Kel olmuğum ben! deyip, ağlamaya başlamışım. Remzi dede emekli bir berber, hem de uzaktan akrabam?z olurdu. Mahallenin çocuklarını evinde tıraş ederdi. Çoğu zaman ücret de almazdı bizden. Babaannemlerin kapı komşusuydu. Gönlü zengin bir adamcağız,Ümmü halanın evinin direği. Yıllardır başında aynı gri kasketi, içi yamalı ama temiz ceketi, tüm çocukluk yıllarımın kenarında oturan gülümseme.
Çiçeklerini kopardığımız Ümmü halanın bize başkalarına karşı sığınağımızdı Remzi dede. Bırak oynasın çocuklar! diye balkondaki Ümmü halaya seslenir; sonra toz toprak içindeki bize tebessümle bakıp kafasını sallardı. Bu onayı aldıktan sonra iç rahatlığıyla devam ederdik. Evcilik, öğretmencilik, uzaycılık, fakircilik, trencilik vb. oyunlarımızın değişmez sahalarından biriydi onların bahçesi. Biz fark etmezdik, Remzi dede sessizce koruyup kollardı bizi uzaktan. Biz mahallenin çocuklarıydık, o bizim Remzi dedemiz.
Geçtiğimiz bayramdı, evine gittiğimizde kendi elleriyle tutmuştu bize kolonyasını şekerini. Bir de ısrar etmişti, bir taneyle olur mu hiç, alın şekerlerden istediğiniz kadar. Zayıfça bir adamdı. Yavaşça usulca adım atardı yürürken. Birini inciteceğim, üzeceğim diye ödü kopardı adeta. Azıcık aşım kaygısız başım, tevazusu her halinden belliydi. Dünyada başını sokacak evinden başka bir şeyi de yoktu. Elbette, öğretmen çıkmış oğlu, iyi yetişmiş kızı, damadı, gelini, ve torunları dışında...
Tam dört saat olmuş Remzi dede gideli. Az önce aynaya baktığımda ağlıyordum. Tüm saçlarımı kaybetmiğim gibi. Remzi dede, giderken peşi sıra onun bahçesinde geçen tüm çocukluğumu da götürmüş gibi. Aniden kel olmuşum gibi. Tüm çocukluğum sıfıra vurulmuş gibi... Ağlıyordum.
Kansere ustura vuramamış Remzi dede. Ankara'dan döner dönmez onu görmek istemiştim , yattığı hastanede. Çok değişmiş, çökmüş. Tanıyamıyormuş ki kimseyi, tavana bakıyormuş sadece. Dediler. Onu görmeme izin çıkmadı. Göremedim, son kez. Nasılsın Remzi dede, desem... İyiyim der miydi acep... Tanır mıydı beni? Yüzüme bakıp gülümseyiverir miydi?... Bunlar? hiç öğrenemeyeceğim...
Az önce Remzi dedenin evindeydik. Kara haberi alan tez gelmişti, tüm odalar doluydu. Erkeklerin kaşları çatık başları öne eşik, kimisi çenesine dayamış elini; kiminin kolları sımsıkı göğsüne düğümlenmiş. Hepsinin dudakları düz bir çizgi gibi, yumuk. Kadınların gözleri kırmızı, ağızlarında dualar, avuntular, hıçkırıklar... Ağlamayacağım diye söz vererek girmiştim eve. Çünkü bu evde hep gülmüştük, iyi ağırlanmıştık. Şimdi Remzi dedeyi biz ağırlıyorduk kendi evinde. Öğrendim ki olur olmaz yere söz vermemek gerekiyormuş...
Ümmü hala sırtını kanepeye dayamış, dizleri üstüne yere çökmüş, kolları iki yana açık ağıt yakıyordu, iç parçalayan. Elinden bir şey gelmeyeceğini bilmenin yenilmez ağırışı?yla. Kabullenişin verdiği sessizlikle... Siyah etek ve siyah bir kazak vardı üstümde. Birden gözüme takıldı, kapkara göründü tüm odalar. Etrafta teselli edecek söz arayanlar, acıdan kimseyi duyacak hali olmayanlar kulağıma çarpıp geçiyordu... Hepimiz aynı anda farkındaydık, ölümü her birimizin tadacağını. Başınız sağolsun'lar... Allah rahmet eylesin'ler... Kandil gecesi, iftar vakti vefat eden Remzi dedemiz...
Göz yaşlarım sinek kaydı tıraş olmuş gibi... Ağlamıyorum ki... Gözüme, çocukluğum kaçtı... O yüzden yaşardı böyle...
Mekanın cennet olsun Remzi dede...
-
''ESKİ BAYRAMLARIMI İSTİYORUM''
5-6 yaşlarında küçük bir çocuğum. Annem var kardeşim var, babam var hatta dedem ve anneannem bile var. Bereli diz kapaklarımı ve kabukları asla kurumayan yaralı dirseklerimi açıkta bırakan kısapantalon kısa kollu bir beyazgömlek giyeceğim yarın sabah gün doğarken.
Bayram sabahları herkes erken kalkardı evimizde. Dedem, babam sabah bayram namazına camiye giderler ve onlar geldiğinde kurbanımız kesilirdi. Dedem dua okurdu kurbanın başında, hepimiz sıraya dizilir, kurbanın kanından birer damla alnım?ıa sürülürdü. Sonra bir koşmaca başlardı,sabah kahvaltı hazırlığıdır bu. Bir çok şey önceden hazırlanmış ama kurban eti de kavrulmalı kuşkusuz..
Kalabalık bir aileyiz ve sabah kahvaltısında hepimiz bir aradayız.Teyzelerim, çocukları, eşleri ve diğer kentlerden gelen akrabalar birlikte kahvaltı edeceğiz. Kuzinenin başında ellerimizde birer parça sıcak ekmek beklemekteyiz kavurmayı. Birbirimizi ite kaka ,etin suyuna daldırşa sıcacık ekmekleri peşpeşe yutmaktayız... Anneannem bağırmakta sizi keratalar,tencere devrilecek,çekilin. Bizim gözümüz dönmüş açlıktan, kim kaçar ki ?.
Kahvaltı başladığında bütün çocuklarda bir heyecan başlar. Aslında çoktan doymuşuzdur ama herkes birbirinden daha çok yemelidir. Dedeciğim dua eder ve yemek başlar. Tek aklımda kalan o sofradan, sevgili dedeciğimin bizleri seyredişidir. Ben de: onu izlerim sürekli. Neden bu kadar mutludur diye düşünürüm. Dedeler böyle olur herhalde, keşke ben de dede olsaydım büyüyünce derim kendi kendime..
Yemek bittiğinde önemli tören başlayacaktır. Dedemizin elini öpmek ve bayram harçlıklarımızı almak. Ben yaşça ortalardayım.Herkes sırayla mendilini alır, sıra bana geldiğinde dedem gel bakalım şeytan çekici der. Senin harçlığını kazanman gerek.Anlarım ne demek istediğini. Tırmanırım pencerenin içine ve bağıra bağıra bir şiir okurum..( Evimiz bahçe içinde iki katlı. Alt kat pencereleri kocaman ve orası benim kürsüm). Dedem mutlu olur ve al bakalım harçlığını der beni öperken. Harçlığımı alırken düşünürüm.neden ben kazanıyorum da diğerleri öylece alıyor ? Demek ki dedem beni daha çok seviyor..Mutlu olurum ve daha bir gururla taşırım mendilimi.
.
Dedem bana şeytan Çekici der. Dede, şeytan çekici ne demek diye sorduğumda yanıt vermez , ama bilirim ki güzel şeydir şeytan çekici olmak.Yıllar geçip biraz büyüdüğümde bir gün dedeme sormuştum. Dede neden beni böyle çağırırdını. Şöyle yanıtladı Sende öyle bir şey vardı ki oğlum herkes yaptığında göze batan yaramazlıklar sende güzel görünürdü. Sen şeytanın yaptıklarını yaparken yüreğinin melekliğini görürdüm ben. Ben de o yaşımda buna benzer bir şeyler algılamış olmalıyım ki her gün yeni bir yaramazlık üretirdim..
Mahallenin çocukları ile evimizin bahçesini basardık gece namazı sırasında. Meyveleri toplar duvar diplerinde gizlice yerdik. Ertesi gün dedem bir kova su ve süpürgeyi elime verir bahçeyi yıkatırdı bana. Gık demez yıkardım. Her şeyin bir bedeli olduğunu sezinlerdim demek o zaman da. Bahçemizde her çeşit meyve vardı ama asla olgunlaşamazdı. Bir hanımelilerimize kimseyi dokundurmazdım. En büyük keyfim akşam üstü hanımeli dolu duvarın kenarına gidip her bir yanımı saklayarak sessizce oturmaktı. Kokuları o küçücük çiçekler nerelerinde saklardı? Nasıl olurdu da çiçeklerin hepsi birbirinin aynı gibi olup birbirinden farklıydı ? Bunları düşünür anlamaya çalışırdım. Anlayamazdım doğal olarak ama huzur duyardım anlamasam da Dedem gelirdi bazen yanımahiç sesini çıkarmadan bağdaş kurar otururdu yanımda..Öylece otururduk, ne el ele ne diz dize. Ama bilirdik ki biz en yakındık o anlarda birbirimize
.
Eski bayramlar derken gene nerelere estinTayfun beyi Yarın bayram ve ben küçük bir çocuğum. Annem var, kardeşim var, babam var hatta dedem ve anneannem bile var. Bereli diz kapaklarımı ve kabukları asla kurumayan yaralı dirseklerimi açıkta bırakan kısapantalon kısa kollu bir beyazgömlek giyeceğim sabah gün doğarken..
. Ben küçük bir çocuğum.5-6 yaşlarında, şeytan Çekici küçücük bir oğlan.... Babamın kovandan çıkardığı ballı ve kurban eti kavurmalı kahvaltımı istiyorum. Eski bayramlarımı istiyorum.
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
Aklıma gelmişken Nizip Dellallarınıda yazmadan edemedim. İnanın onları bile özledim.......
1940'lı yıllarında herhangi bir duyuru gazete,hoparlör ya da başka bir araçla yapma olanağı yokturmuş.
O yıllarda duyurular, uyarılar ya da kamuyu ilgilendiren haberlerin iletilmesi belediyenin resmi görevlileri
olan dellallar tarafından gerçekleştirilirmiş. Dellallar sokak sokak dolaşarak her sokağın başında durup
duyurmak istedikleri mesajı bagırarak tekrarlarlarmış.
Zeytin mi toplanacak, Dellal Çavuş ''Millet duyduk duymadık demeyin! sabah birecik yolunun boyrazı ile
balgız yolunun külbesi arasında kalan parcalar toplanacak! başka parçalara girilmeyecek. Haa! diye
bagırarak sokak sokak dolaşırmış. Ya da çaya sel mi geliyor, gene Dellal cavus haber verirmiş. ''Millet!
cayın öte yüzünde bahcesi,tarlası,davarı,uşak devşeği olanlar çaya sel geliy haa!
Belediyenin ve resmi dairelerin kamuya duyurmak istedigi haberleri duyuran resmi dellalların dışında
bir de özel dellallar vardı ki, bunlar para karışlıgında dellalık yaparlardı.
//////////Bizim zamanımızda Dellal Çello ve bindigi meşhur atı vardı atının her yerini süsler ayna cıngırak vs... biz cocukken bu cıngırakların sesinden Çellonun geldigini bütün mahallenin cocukları cellonun arkasından giderdik çelloda bize kızardı. Analarımızda çellonun ve atının cıngırak sesiniduyduklarında aha gene birinin bir şeyi kaybolmustur derdik. O günler ne güzel günlerdi size anlatamam, inanırmısınız dellal çellonun bile sesini özledim./////////
Para karşılgı dellallık yapanlar (dellal çello gibi)ellerinde megofana benzeyen bir agızlıkla bagırırlardı.
Örnegin bir ev satılacaksa dellala söylenirdi. Dellal da çarşıda şöyle bagırırdı; ''Fevkani mahallesinde
falancanın evi denince kimse bilmez iki aturumuyla, geniş ocaklıgıyla bir ahırı, bolamadı hayadıyla su
kuyusuyla şu fiyata satılıktır. Harç alana dellallık satana alacakların haberi ola!'' Nizip'te evlerin geniş
avlulu ve ocaklı olması fiyatının yuksek olması demektir. Nizip'liler geniş avlu yerine ''bolamadı hayat''
derler. Kayıpları aramak da dellalların görevleri arasındaydı. Bu kayıp keçi olur,koyun olur ya da eşek
olurdu. Örnegin kaybolan bir koyunsa dellal ''bir garip koyun, gören, sahibini sevindiren halalından
üç kağıt muştulugu var haa!'' diye bağırarak dolaşırdı. Kaybolan keçi yada koyun icin dellal akşam
namazundan sonra dolaşmaya başlar bulunamazsa, yatsı namazına dek görevini surdururdu. Yine de
bulunamamışsa ertesi gün sabahleyin yine dolaşırdı. Önce nahır yerine bakılırdı, gece dellalı duymamış
iyi niyetli bir kişi koyunu yeniden nahıla sürebilir diye. En ünlü dellallardan biri Çarkçı haci imiş. O
biraz da şaka yollu şöyle bağırırmış.
Cennet var cehennem var
Allah var Peygamber var
Falancanın koyunu kaybolmuş
Haber vermeyenin
Anasını beller haa!
İşte böyleee, ne güzel günlerdi o günler şimdi gitte arada bul.........Onun için bu günlerimizin kıymetini
bilelim. Her şey gönlünüzce olsun.
-
eline sağlık yankee sat çok hoş yazılar.
-
Sayın gökhandokuyucu,
Begendigine sevindim ayrıca tesekkür ederim. Bu konuda sayfada hiç kimseden pek yorum ve yazı görmedigim için pek begenilmedi diye düşünmüştüm. selam ve saygı
-
''''Nizip'i Bilmek'''''
Kim ne kadarını biliyor ki Nizip'in? ''Nizip'i benden daha iyi bilen yokyur'' diyebilecek kaç kişi vardır? Ve bu kişiler en son kaçıncı yaşını kutlamışlardır?
Nizip'ibilmek; belirliköylerini,caddelerini ve sokaklarını bilmek anlamına mı gelir? Veya buraları bilenlerin bilmediği yerleri bilmek; Nizip'i bilmek ölçüsüne dahil midir?
Sahi Nizip'i bilmenin ölçüsü nedir? Kim neye göre karar verir böyle bir ölçü için? Keşke böyle bir ölçü olsa.
Keşke bu ölçüyü tutturabilenlere orta yaş kuşakları da dahil olsa. Keşke Nizip'de yaşayanlar da bu
ölçüye biraz daha yaklaşabilse.
Belki de Nizip'in tamamı hiç bir zaman, hiç bir kimse tarafından bilinmez.Zaten buna ömürler de yetmez.
Ne yazık ki Nizip anlaşılmaya da çalışılmaz.
Nizip okunur. Nizip yaşanır. Nizip gözlenir. Nizip hissedilir ve Nizip'e saygı? gösterilir...
Üç beş cümle de olsa bir anı, üç beş satır da olsa bir şiir yazılır Nizip hakkında...Sonra göçülür Nizip'den
üç beş dostun omuzlarında.. Nizip öğrenilmeden Nizip bilinmeden...
Anılar hafızada, sedalar gök kubbede, satırlar sayfalar arasında bırakılarak...
Dolaşarak Nizip'i adım adım Sokak merdivenlerini tanıdım Ne kadar çok merdiven Ne kadar çok basamak Basamaklarla dost binlerce ayak. Merdiven gördüm aşağıdan başlar Mediven gördüm yukarıdan başlar Kaybolmuş artık basamaklara dik basışlar. Dolaşırken Nizip'i adım adım. Yokuş ortalarında biraz soluklandım. Gün olur basamaklar da oluklaşır. Yağmur akar oluklarından. Oluklaşan merdiven basamaklarından. Dönerken eve ekmekle şarapla. Balıkla, Hala tarihi yaşayan basamaklar gördüm. Eziliyor binlerce ayakla. Nizip'e tarih yazmış basamaklar. Basamaklardan yüzlerce yıllık tarih akar. Ne kadar çok merdiven. Ne kadar çok basamak. Sessiz basamaklar tarihleşiyor. Farkında olmayarak..
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
alıntı:
Yankee SAT
Sayın gökhandokuyucu,
Begendigine sevindim ayrıca tesekkür ederim. Bu konuda sayfada hiç kimseden pek yorum ve yazı görmedigim için pek begenilmedi diye düşünmüştüm. selam ve saygı
yorumlamasakta zevkle okuyoruz, buna emin olabilirsiniz.
-
'''''Sal?ncak'''''
Sandalyesi devrildi, bo?az? ac?m??t?..
Ke?ke tekrar çocuk olabilseydi. Ke?ke tekrar kom?usunun k?z? ile lunaparka ilk kim gidecek yar??mas? yapabilse, lunaparka girer girmez sal?nca?a do?ru son sürat ko?abilseydi. H?zl? h?zl? nefes al?p vermelerin ard?ndan, yan yana sal?ncaklara binip sallansalard?. Bo?lukta sallanma duygusu ?u andaki gibi de?ildi. Çok güzel ve çok anlaml?yd?. Kendini geriye do?ru çeker, ayakların? uzatarak gökyüzüne do?ru çıkard?. Ayakların? sallad?kça h?zlan?r, h?zland?kça içinde bir?eyler kay?p giderdi. Sanki biraz daha h?zlansa sal?ncakla beraber gökyüzüne kadar çıkacak, ku?lara e?lik edip onlarla beraber uçabilecekti. Belleri a?r?y?ncaya dek sal?ncakta sallan?r, ard?ndanda arkada?? ile beraber yak?nlarındaki göle girmek için yine yar?? yaparlard?. Ah sal?ncak ne güzeldi.. Ayakların? sallad?..
H?zl? delikanl?l???n? hayal etti. Karanl?ktan korkmaz, korktu?u her?eyin aksine üstüne üstüne giderdi. Onu kimse y?ld?ramaz, kimse gözünü korkutamazd?. Bileklerinin çelikten yap?ld???n? hayal eder, kavgaya girmekten çekinmezdi. Gözükarayd?, bu yüzden çok dayak yemi? ama hiç birinden de pi?man olmam??t?. Mahalleli zaman zaman onu görünce yolunu de?i?tirir bile olmu?tu. Sonralar? girdi?i i?lerden teker teker kovulmu?, art?k serseri s?n?f?na girdi?ini farkedince i? i?ten çoktan geçmi?ti. O bu dünyan?n saçma sapan kuralların? kabul etmiyordu. Sabah kalkmak, i?e gitmek, eve dönüp ailesiyle zaman geçirmek ona saçma geliyordu. Hayata bir defa geliyordu, çoluk çocukla vaktini harcamamal?yd?. Ak?amlar? arkada?lar? ile gezer, gece olunca tek ba??na sokaklara çıkard?. Herkesin uyudu?u saatlere kadar dola??r, ard?ndan lunaparka giderdi. Ku?kulu gözlerle etraf?na bakar, kimsenin görmedi?inden emin olunca hemen sal?nca?a biner ve sallanmaya ba?lard?. Bazen bir y?ld?z? gökyüzünden tutup, cebine atacakm??cas?na h?zlan?r ve saatlerce sallan?rd?. Ayakların? tekrar sallad?...
O günü an?msad?. Yer yer bulutluydu an?lar?. Nas?l olmu?tu, her?ey nas?l çabuk geli?mi?ti anlayamam??t?. Babas?, son kavgas?nda kom?uların?n burnunu k?rd???n? duyunca onu evden kovmu?tu. " Sen i?e yaramazs?n, sen benim evlad?m olamazs?n! " demi? ve yol göstermi?ti. Onun evlad? nas?l olabilirdi ki zaten? Bir defa kuca??na al?p sevmi? miydi ki, ?imdi sen benim o?lum olamazs?n diyordu? Hatta çocukken ço?u zaman, ailesinin onu yetimhaneden yada bir cami avlusundan evlat edindi?ini dü?ünürdü. Yoksa insan kendi çocu?una bu kadar so?uk davranamazd?. K?yamazd?..
Bu dü?ünceler içinde yürürken, bir anda biriyle çarp??m??t?. Çarpt??? bir yan?nda e?i olan bir kad?nd? ve yere dü?mü?tü. Kad?n?n burnu kan?yordu. ?ok olmu?tu. E?ilip yard?m etmek istedi ama edemedi. Öylece bakakald?. Durmadan ard? ard?na " Bir?eyiniz varm? " diyordu. Kad?n?n kocas? paniklemi?, kar?s?n? kald?rmaya çalışıyordu. Say?klamalar? adam?n ba??rmas?yla son buldu. " Önüne bakm?yor musun yürürken? Ne biçim yürüyorsun lan sen! " ?steyerek yapmam??t? ki, neden ba??r?yordu bu adam ona. Sinirlenmi?ti. " Bilerek çarpmad?m, karın? kald?r al voltan?! " diye ba??rd?. Sözlerinin hemen ard?ndanda burnuna bir yumruk yedi. Burnunun ac?s?yla gözleri karard?. Cebindeki sustal?s?n? çıkard?. Seri hareketlerle adam?n s?rt?na sokup çıkarmaya ba?lad?. Gözleri yerlere dökülen kanlar? bile görmüyordu. Heryer siyah beyazd? sanki. Fakat bu adam ona sebebsiz yere vurmu?tu, sinirlendirmi?ti. Arkas?ndan gelen feryatlar kula??n? ac?tt?. Döndü?ünde, burnu kanayan kad?n t?rnaklar?yla yüzünü gözünü çiziyor, bir taraftanda " Caniii! " diye ba??r?yordu. Her yeri titriyordu, kad?n? itelemeye çalışıyor, fakat kad?n geri gelip tüm gücüyle tekrar ona sald?r?yordu. Yüzü kan içinde kalm??, yer yer s?zl?yordu. B?ça??n? geriye do?ru çekip, h?zla kad?n?n karn?na saplad?. Sokak ç??l?klarla inledi. B?ça??n? çıkar?p tekrar saplad???nda, kad?n üzerine y???lm??t?.
Kad?nla birlikte yere y???ld?. Her?ey otuz saniye içerisinde olup bitmi?ti. ?ki insan?n can?na k?ym??, onlar? hayattan men etmi?ti. Ba??ndan a?a?? kaynar sular bo?ald?. Nas?l yapt???n?, nas?l oldu?unu bile anlayamam??t?. Elleri hala titriyordu ve b?ça??da elinden b?rakamam??t?. Ba?? zonkluyordu, iki insan öldürmü?tü. Bu kavga etmeye yada ba?ka bir?eye benzemiyordu. Yüre?i alev alev yanarken gözleri kad?na çarpt?. Gözbebekleri büyüdü. " Hay?r hay?r " diyerek gözlerini s?ms?k? kapatt?. Gözlerini açmak istemiyor ve kad?n?n karn?nda ki ?i?li?i görmek istemiyordu. Gözkapakların? korkarak açt?, evet kad?n hamileydi..
Kulaklar? ç?nlamaya ba?lad?. Her?ey bulan?kla?t?. Zaman yava?lad?, yava?lad? ve durdu. ?ki ki?iyi öldürmenin verdi?i buz gibi so?u?un etkisini henüz üzerinden atamam??ken daha büyük bir facia yapt???n? anlam??t?. Etraftan gelen u?ultuların aras?nda bir bebe?in a?lamas?n? duyuyordu. Sanki kad?n?n karn?ndan ç??l?klar geliyordu. " Amca neden!.. " Bo?az? kurumu?tu, h?zla etrafların?nda toplanan kalabal??a, aptal aptal bak?yordu. O bir bebe?i de öldürmü?tü. Henüz do?mam?? bir yavrunun, sal?ncakta sallanma hakk?n? elinden alm??t?. Hiç do?mayacak, hiç büyüyemeyecek, hiç parka kadar yar?? yapamayacak ve asla sal?ncakta sallanamayacakt?. ?uursuzca kanl? ellerini yüzüne götürdü. Yüzünü kapatt?, kimse görmemeliydi bu büyük utanc?n?. " Hay???r " diye bir feryat kopard?. Ama sesi çıkm?yordu. Tekrar ba??rd?, hay?r hiç kimse duymuyordu. Ellerini yüzünden çekti ve belirsiz hareketlerle gökyüzüne bakt?. Gökyüzü bile kana bulanm??t?. Bir kaç ku? uçuyordu. Kanatların?n her hareketini takip edebiliyordu. Öylesine yava? uçuyorlard? ki, sanki hayat? yava? çekimden ya?amaya ba?lam??t?. Do?mam?? bir yavru ve mutlulukların?n gelmesini dörtgözle bekleyen bir ailenin ortas?ndayd?. Di?lerinin tak?rt?lar? aras?ndan " ?stemeden oldu " demek istedi. Fakat bo?az?ndan sadece h?r?lt?lar çık?yordu. Ba?? dönüyor, halen kula??nda " Ben sal?ncakta sallanacakt?m amca, neden!? " ç??l?klar? ç?nl?yordu. Yüre?i kanad?, kanad?, kanlar gözlerinden akmaya ba?lad?. H?çk?r?klar e?li?inde, kendini kana bulanm?? asfalta b?rakt?. Art?k hiç bir?ey hissetmiyordu. Zaten ondan sonras?n?da hat?rlam?yordu..
Dü?üncelerden s?yr?ld?. Kalbi teklemeye ba?lam??, her saniye vücuduna sanc?lar saplan?yordu. Nefessiz kalmak o kadar kötüydü ki, gözlerini bile açam?yordu. Yava? yava? hareketsiz kal?yordu. Ah tekrar ke?ke çocuk olabilseydi ve bir ömür boyu sal?ncakta sallanabilseydi. Ac?dan bo?az?n? art?k hissetmiyordu. Son bir kez ayakların? sallad? ve hareketsiz kald?. Birazdan dara?ac?ndan indirilecekti ve bir daha asla sal?ncakta sallanamayacakt?, çünkü art?k o bir cesetti...
-
''''Tutuklu'''''
Adım Murat. 26 yaşımda, hayatımın baharında bir kahpe kurşunla hayata veda etmişim. Evet, ben ölmüşüm. Davul ve zurnalar eşliğinde gittiğim yerden, bayrağa sarılı bir tabutta dönmüğüm. Resimlerim asılmış tanıdıklarımın yakasına ve güzelce yıkanıp, ardından törenle gömülmüşüm. Karım ve ufak oğlum ne yapacaklarını şaşırmışlar, gözyaşları arasında ölüm ile yaşamın ince çizgisinde gitmiş gitmiş gelmişler. Karım 10 gün hastahanede kalmış, onu amansızca uyutmuşlar. Oğluma ise annemler bakmış. Sonraları kendini toparlayıp çıkmış hastahaneden karım, fakat eski halinden eser kalmamış. Aşık olduğum gülümsemesi, gözlerini kırparak şımarması ve hayata hep umutla bakan gözleri kaybolmuş, karanlık bir kader kuşağında yolunu şaşırmış. Hatıralarımıza dalmış karım, sabah güzelinde, akşam en güzelinde gezinmiş. Kimseyle konuşmamış ve dolup dolup taşmış. Benim ve yıldızların haricinde kimsenin görmediği gecelerde, utanmaksızın geceler boyu ağlamış...
Şimdilerde hayatını oğluma adadı. Oğlum diyorum çünkü o ufak olmaktan çıktı, artık filinta gibi bir delikanlı. Bana benziyormuş herşeyi. Öyle diyor karım. Yemek yemesi, suratının asılması ve hepsinden önemlisi o muhteşem gülümsemesi.. Hep beni hatırlatıyormuş. Onun giyinmesi, okuması ve hayatında atacağı her adım özenle izleniyor, annesi ve babası tarafından. Tek farkımız, karım ona dokunup konuşabiliyor, ben ise sadece izliyorum. Oturma odasında, yatak odasında, banyoda.. Her yerdeyim. Onlar benim ailem, yaşamasam bile, ben onlarsız duramıyorum...
9 sene geçti ama hala alışamadı karım. İzliyorum, sabah uyanırken istemsiz bir şekilde beni arıyor kolları. Bulamayınca uyanmaktan vazgeçip, tekrar gömülüyor başı yastığa. Bir kaç damla ile ıslandıktan sonra yastık, hüzün dolu gözlerle başlıyor yeni gün. Oysa kollarını doldurmayı çok isterdim. Yaşasaydım eğer, uyandığını farkedince onu daha bir sıkı sarardım, ardından gözlerini açmadan yüzünü şefkatle okşar ve dudağına bir öpücük kondurarak gününü başlatırdım. Gözlerini açınca ilk beni görsün, güneş ardından gelsin istiyorum. Her boynunu büktüğünde saçlarını okşamayı ve vücudumdan çıkarılamayan bu kahpe kurşun yerine, karıma sarılmayı özlüyorum...
Bugün liseye başladı oğlum. Sabah erkenden uyandı annesi ve büyük bir heyecanla hazırladı üniformasını. Ardından kahvaltıyı hazırladı ve kıyamayarak uyandırdı evladımı. Büyük bir özlem içerisinde izledim, onu titizlikle giydirmesini ve özenle süslemesini. Gitme vakti geldiğinde, bir öpücük kondurdu yanağına oğlumuzun ve sarıldı, bir müddet ayrılamadı. Gözlerimin, gözlerinde olduğunu söylerek uğurladı oğlumuzu. Bana yakışanı yapmalıymış, bana yakışan bir evlat olmalıymış. Bense koşup sarılamadım ona. Doyasıya oğlum diyerek koklayamadım saçlarını. Nasihat etmeli, onu gözlerinden öpmeliydim. Ama yapamadım, burada böyle sessizce izledim ve yüreğimden bir kez daha mühürlendim. Sanki bugün dirilip, tekrar yaşama veda ettim..
Cennete gidecekmişim ben, şehitmişim çünkü. Oysa özlemim o kadar büyük ki.. Sadece bir gün isterdim beni burda tutanlardan. Bir günlüğüne yaşama dönüp, tüm günümü karım ve oğlumla geçirmeyi dilerdim. Sabah onunla uyanır, bana sarılmak isteyen kollarını doldururdum. Tüm günümü onlarla geçirir, doyasıya yaşardım. Her bir anın kıymetini bilir ve saniyeler geçmesin isterdim. Oğlum ile basketbol oynar, ona aşk hayatını sorardım. Umarsızca tavsiyeler verir, nasihatlar ederdim. Karımın yerine yemekleri ben yapar, elleri acımasın diye bulaşıkları da yıkardım. Elbiselerimi sağa sola atmaz, onu hiç üzmezdim. Akşam olupta hava kararınca balkonumuza çıkar, ailemi kollarıma alarak gökyüzünü izlerdim. Hep izlendiklerini, benim onları asla bırakmadığımı ve bırakmayacağını anlatırdım. Ağlamamalarını ister, her bir gözyaşlarında benim çektiğim acıyı tarif ederdim. Oğluma defalarca sarıldıktan sonra yatağına yatırır, uyuyuncaya kadar başında beklerdim. Uyurken hep yapmak istediğim ama yapamadıklarımı dile getirir, hissettirmeden yavaşça öperdim. Ardından yatak odamıza giderek, geceliğinin içinde karımı seyrederdim. Işıklarımızı kapatır ve onu kollarımın arasında saklardım. Hep özlediğim saçlarının arasında ellerimi dolaıtırır, gözlerini dudaklarımla kapatırdım. Hasret olduğu güven duygusu ile onu uyuttuktan sonra, hasret olduğum boynuna kapanır, kokusunu doyasıya içime çekerdim. Son bir feryat koparırcasına yanağına bir buse kondurur ve tekrar ölürdüm. Çok mutlu olur ve asla ağlamazdım. İşte sadece bu bir gün için, tüm cennet hayatımı yakardım..
Oysa ben, üzerine en güzel hatıralar ve duygular yazılan, ardından acımasızca yırtılan bir mektubum. Bu kadar kısa ve talihsiz oldu hep benim umutlarım. Aileme dokunamıyor, onları koklayamıyor ve öpemiyorum. İzlemek ve hatıralarımı dinlemekle yetiniyorum. Çığlıklarım bile duyulmuyor bu koca sessizlikte. Hep yazıyorum çünkü onları çok özlüyorum. Buradan sizlere sesleniyorum çünkü hepinize özeniyorum. Sizlerin de aileniz var ve bir çoğunuz babasınız. Ben ise bir talihsizim. Sizlerden tek farkım, yaşamak yerine bir kaç odadaki fotoğraflarda hapisim...
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
Mucize
Ali, küçük kardeşi Ayşe hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. Ayşe'nin yalnızca çok pahalıya mal olacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı. Fakat bunun için yeterli paraları yoktu. Babasının, umutsuz bir biçimde annesine söyle fısıldadışını duymuştu Ali:
"Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir."
Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Ali. Deve biçimindeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp, köşedeki eczaneye gitti. Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Ali'nin beklediğini görünce
"Evet, ne istiyorsun söyle bakalım" dedi.
"Biraz acele et, gördüğün gibi beyefendiyle ilgileniyorum" diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi.
Ali "Kardeşim" dedi. Sessizce yutkunduktan sonra devam etti:
"Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum."
Eczacı Ali'ye bakarak "Anlayamadım" dedi.
"Şey, babam "Onu ancak bir mucize kurtarabilir" dedi, bir mucize kaç paradır, bayımı"
Eczacı Ali'ye sevgi ve acımayla baktı bu kez:
"Üzgünüm küçük bey, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım" dedi.
Ali o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak
"Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli" dedi.
Bu arada Ali ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Ali'ye dönerek
"Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük bey ?" diye sordu.
"Bilmiyorum" dedi Ali.
Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti:
"Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ve ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam 'Onu ancak bir mucize kurtarabilir' deyince ben de paramı alıp buraya geldim."
"Ne kadar paran var?" diye sordu iyi giyimli adam.
"Yirmibir Ytl" dedi Ali.
"Ve dünyadaki tüm param bu!"
"Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para" dedi, iyi giyimli adam.
Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Ali'nin elini tutarak
"Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen ?" diye sordu.
"Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum" dedi.
İyi giyimli adam Ayşe için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı. Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı.
Anne "Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum" dedi.
Ali kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça mal olduğunu çok iyi biliyordu. Tam tamına Yirmibir Ytl!..
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
Saçlarına Y?ld?z Dü?mü?
Kavanoz dipli dünyada ilk önce en aziz varl???m? yitirdim. ?lham kayna??m?, sevgi ça?layan?m?, bana can veren hayat p?nar?m? en erken kaybettim. Henüz dört ya??mda iken annem vefa etti.
Bu öyle büyük bir kay?p, öyle bir derin ac? ki; o giderken benim de pek çok yan?m?, yan?na ald? götürdü: kollar?m, bacaklar?m?, ellerimi, yüzümü, parmaklar?m? ve yüre?imi... Evet yüre?imi.... Bunların hepsini al?p götürdü sanki. Çünkü ben daha serpilmemi? körpe bir yavru idim onun gitti?inde. Onun sevgi dolu kaca??na ko?up atlamak istiyordum.
En güzel dü?üm kollarında uyumakt?. Uyand???mda bana sevgiyle bakan gözlerini görecektim. Gülen, hep gülen... Kar??l?ks?z bir sevgi ile bakan gözlerini... S?ms?cak gülü?lerine, alt?n sar?s? saçlarına açacakt?m gözlerimi...
Kadifemsi narin elleriyle ok?ayacakt? yüzümü. Varsa gözümdeki çapaklar?, beni incitmeden silecekti. Bir öpücük konduracakt? yana??ma.
Kollar?mdan yakalay?p tay tutacakt? beni. Havaya z?platacak, boynuma, kulaklar?ma yüzünü sürecekti. Koltuk altlar?mdan g?d?klayacakt? doya doya... Ben kat?la kat?la gülerken o, bu alemin en mesut kad?n?, en bahtiyar annesi olacakt?. Dünyalar? verseniz, yine de de?i?meyece?i bir mutluluk tadacakt? o anda.
Gams?z tasas?z benim güldü?ümü... Gülerek gözlerini içine bakt???m? görünce; bütün dertlerini unutacakt?. Takats?z kollarına derman gelecekti. Ci?erlerini paralayan amans?z öksürü?ün geçti?ini dü?ünecekti bir anda.
Hasta yata??ndan kalk?p s?cak bir çorba pi?irecekti ikimize; tarhana. Dünyan?n en leziz çorbas?. Kendi elleriyle biraz daha büyütebilseydi beni; belki ekme?ime ya? sürüp soka?a salacakt?. Gaga pi?irecekti. Sonra üfleyerek soyacakt? yumurtay?.
Allah?m! Nasip olsayd? da tatsayd?m; o çorba, o ekmek, o yumurta ne tatl? olurdu. Hiçbir ?eyle de?i?mezdim onlar?. Belki de yemezdim o ya?l? ekme?i, hiç soydurmazd?m o yumurtay?, ölünceye kadar saklard?m o çorbay?. Çocuklar?ma, torunlar?ma b?rak?rd?m o k?ymetli varl???n yadigarın?.
Ama olmad? i?te. Biz annemle hiçbir zaman onun pi?irdi?i bir tas çorbay? oturup yemedik. Kendimi bildi?im vakit, o hasta yata??nda inliyordu. Dermans?z kolların? bileklerinden ba?lay?p, ba?ucundaki dolab?n kapa??na asm??lard?. Kalp çarp?nt?s?n? hafifletir, kan dola??m?na faydas? olur diye öyle yapm??lard?.
Annem benim, can?m annem! Sana ne kadar muhtaç, ne kadar susam?? oldu?umu gün geçtikçe, ya? kemale erdikçe daha iyi anl?yorum. K?lcal damarlar?mda, bütün benli?imde hissediyorum yoklu?unu.
At?fet teyzem bir tas çorba getirdi?i vakit, yüklü?ün orada as?l? duran ka??kl??a t?rman?r iki ka??k kap?p gelirdim sessizce. Hiç konu?madan sokulurdum yan?na. "Benim ortakç? geldi." derdin solgun dudaklarınla.
?ükürler olsun Rabbime... Buna da ?ükür diyorum ?imdi. Sen pi?irmi? olmasan da, seninle ayn? tastan çorba ka??klad?k ya. Onunla avunuyorum art?k... Hem zaten teyzeler anne yar?s? de?il mi? Bu durumda yar? yar?ya senin çorban? yemi? say?yorum kendimi.
Benim buradaki tahassürüm; bo? hayaller, uçuk temenniler de?il. Evet, dört ya??ma gelinceye kadar annem sa?d?. Ama o, yakas?n? bir türlü kurtaramad??? ölümcül bir hastal?kla bo?u?an dertli bir anne idi. Zaten babamla evlendiklerinde Bekir Çavu?'un hastaca k?z? olarak biliniyormu?. Naif bedeni daha körpecikken hastal?kla bo?u?makta imi?. ?lk iki çocuktan sonra doktor : "Bebe?iniz olmamal? art?k." demi?. "Bebek sizin bünyenizi daha fazla y?prat?r."
Ama i?te imkans?zl?klar... Bilgisizlik günlerinde önce abim sonra ben dünyaya gelmi?iz. Böylece kader a??n? örmeye devam etmi?... Az denilebilecek aral?klarla do?mu?uz çünkü. Bu da onun kendini toparlamas?na engel olmu?. Zaten bo?u?makta oldu?u hastal??a tamamen yenik dü?mü?.
Bir de o mahut derede... Gürlek'in ba??nda, kar alt?nda kazan kaynat?p çama??r y?karken k?zg?nl??a su içmen yok mu anneci?im? Buz gibi kar suyunu tasa koyup, terli terli içmi?sin hani. ??te o su, k?zg?n ci?erine cosss etmi?. Senin ve benim ci?erimi... Karde?lerimin ci?erlerini kavurup atm??, tahta gibi olmu? ci?erlerin, doktorun dedi?ine göre. Art?k o hastal?k seni alm?? götürmü?. Ve götürürken çok ?zd?rap çektirmi?.
Benim bebekli?im de tam o ac?l?, a?r?l? günlere rastl?yor san?r?m. O sebeple beni dolu dolu sevemedi?ini dü?ünüyorum. Ve benim de anne sevgisini ya?ayamad???m?... Daha do?rusu beni sevecek z?platacak takatin kalmad???n? san?yorum... Duydu?um kadar?yla o günlerde normal bir anne ile bebe?i gibi ayr?lmaz bir bütün olamam???z seninle. Çünkü senin ço?u günlerin-ayların hastahane kö?elerinde, yollarda geçiyormu?.
?öyle bir zihnimi yoklad???mda senin varl???n-canl?l???nla ilgili iki; evet sadece iki hat?ra var haf?zamda: Onlar da hayal meyal... Hani bizim oralarda net hat?rlanmayan rüyalar için ne denirdi? "?mir-simir" bir ?eyler... ??te öyle...
Bunlardan birincisi At?fet teyzemin çorba getirdi?ini görünce ka??kl??a t?rman?p, sessizce yan?na sokulmamd?. Hiç konu?madan yerdik o çorbay?.. ikincisi de kolların?n bileklerinden ba?lan?p da dolab?n kap?s?na as?lmas?yd?. ?nlemelerindi anneci?im. Solgun yüzüne ümitsizce bak???m. Bana bakarken ???ldamayan gözlerin. Ba??m? ok?amaya uzanacak takati olmayan ba?l? ellerin... Ve içimi yakan öksürmelerin.
Bereketli bir sahur vaktinde anneci?im; dört yavruyu ard?nda çil çil serperek uçup gitmi?sin öteler ötesine. O yavruların en küçü?üyüm ben. Ve o günkü olanların en az fark?nda olan?.
Babam?n söyledi?ine göre; "Han?m sahura kalkal?m haydi" deyince "Ben bugün kalkamayac??m Ahmet" demi?sin.... "Bari Saniye'yi ça??ral?m. O bir ?eyler hazırlas?n."
Bunu söyledikten k?sa bir süre sonra ölümün belirtileri ba?lam??. Babamla halam çeneni çekebilmi?ler sadece... Gecenin bir vaktinde uyand???mda (Herhalde h?çk?r?k seslerinden olacak) evimizin içi insan dolu idi. Ne oldu?undan haberim yok; Sabahattin day?m, Halil day?m, At?fet teyzem, teyzemin k?zlar? ve halamlar... Herkes bizim eve dolu?mu?, h?çk?ra h?çk?ra a?lamakta. Bakt?m ablamlarla abim de yüklü?ün üzerine çıkm??lar, a?la??yorlar. Annemin yorgan? tamamen üzerine örtülmü?... Korkmu?tum. Hiçkimseye bir ?ey soramad?m. H?çk?ran insanların niye bize geldiklerine ve niçin a?lad?klarına bir anlam veremeden bir müddet öylece bak?p kald?m. Day?m ba??m? ok?ad? usulca. Teyzem kuca??na al?p ba?rına bast?, öptü, koklad?. "Haydi sen yat kuzum" dedi. "Daha sabah olmas?na çok var."
Uyumu?um ondan sonra. Evet anneci?im, senin öldü?ün gecenin sabah?nda ben m???l m???l uyumu?um.
Ku?luk vakti beni uyand?ran, benimle ilgilenen "G?c?g?z?" Selime teyzemdi. "Gel g?c?, seni bir yere götüreyim" diyerek bir pe?kirle beni s?rt?na ald?. Pe?kirin ucundaki sicimlerle s?ms?k? sarınd?. Nedense hep a?l?yordu bunlar? yaparken. Evimizde birçok kad?nlar vard?. Nerede ise bizim köyün bütün kad?nlar?. Ve hatta Karaburun'dan Akkaya'dan gelenler. Ortal?kta bir sürü dola?an insanlar ve evin bir kö?esine oturup a?la?anlar vard?. "Nereye gidiyoruz?" dedim teyzeme. "Bize gidiyoruz g?c?" usulca. Sonra çıkt?k kap?dan. Bekir dedemin arpal???n?n üst yan?ndan ve bizim samanl???n arka taraf?ndan geçerek Karacaların evine do?ru gidiyoruz. Teyzem ba??n? sol tarafa çevirip bak?yor s?k s?k. Bakt?kça h?çk?r?klara bo?uluyor. Ben de bakt?m o tarafa. Bizim samanl???n ard?ndaki kuytu yerde, evdekilerden daha çok bir öbek kad?n var. Büyükçe bir kazan?n alt?na ate? yak?lm??. Su kaynat?l?yor besbelli. Kalabal???n tam ortas?na savaklar? al?narak bizim öküz arabas? çekilmi?. Etraf?na çöreklenen kad?nlar yüzünden araban?n üzeri görülmüyor. Çok ?a??rd???m bu manzaralara hiçbir anlam verememi?tim. Teyzeme de soramad?m nedense... Zaten onun da tutuldu?u h?çk?r?k nöbetinden konu?acak hali yoktu.
Bundan sonra olanlar? uzaktan da olsa ben göremedim anneci?im. Aziz naa??n? kefenleyen kad?nlar tabuta koyup, ba?ucuna bir tülbent ba?lam??lar. Sonra cemaate verilen tabutun ard?na saf saf insanlar dizilip; hatun ki?i niyetine, uyun hazır olan imama "Allahuekber!" diye cenaze namaz? k?lm??lar... Ve bir avuç cemaat seni omuzlay?p götürmü?ler sonsuzluk evine... Bir daha hiç gelmeyece?in ebedi yurduna... K?rkoyak'tan a??r?p gitmi?ler. Gedik yaylalarındaki mezarl??a, me?e a?açların?n serin gölgesine, kara topraklara...
Art?k hiç ac? çekmeyeceksin orada. Bana bir tas çorba pi?iremedi?ine yanmayacaks?n. Ba??m? ok?amaya elin varm?yor diye dert edinmeyeceksin. "Gücüm-takatim kesildi.
" demeyeceksin... A?lamayacaks?n... Çünkü art?k sen bir ölüsün. Ölüler a?lamaz. Ölmü? anneler üzülmez... Geride kalan çocuklar? a?lar onların. Eli-yüzü y?kanmaya, ba?? ok?anmaya, karn? doyurulmaya muhtaç; talihsiz çocuklar?... Hem de üç be? gün, bir ay, bir y?l de?il. Bu, hiç bitmeyen bir a?lamad?r anneci?im... Y?llar var ki senin yas?n? tutuyorum: K?rk ya?larında "esnan d???" kald???m ve akranlar?m?n torun-torba sahibi olduklar? ?u günlerde bu yaz?y? kaleme al?rken; katmerlenen hasretinle üretiyorum sat?rlar?m?. Anne sevgisine, anne ?efaatine duydu?um derin bir istençle akan gözya?lar?m kalemime mürekkep oluyor.
Meryem teyze hep anlat?r dururdu: O ac?l? günlerde bana "Aneni seviyor musun?" diye sormu?. Ben de; "Ölmü? anneyi ne yapay?m ki" demi?im çocukca.
??te o bilinçsiz günlerim su gibi ak?p geçti anneci?im. Henüz ac? nedir bilmiyordum o zamanlar. Sonra aylar, y?llar birbirini kovalad?kça ilk zamanlar mahiyetini bilemedi?im talihsiz ac?y? yudum yudum tatt?m. Öksüzlük ?urubunu bütün ömrümce içtim, içmekteyim. Öksüz çocuk olman?n a??rl???n? iliklerime varıncaya kadar ya?ad?m, sevgisiz ?efkatsiz büyümenin zorlu?unu omuzlar?mda hep ta??d?m. Ve bugüne kadar iyi-kötü her ortamda; bayramda, dü?ünde seni arad?m. K?z?m? "Annem benim!" seviyorum. Ablamların yüzüne her defas?nda senden bir ?eyler görebilece?im umuduyla bak?yorum.
Küçüklü?ümüzde bize, yani Firdevs'in yetimlerine köyümüzdeki kad?nlar ?öyle derdi : "Babaların evlad?na kar?? bir gözü kör olurmu?. Annesi ölürse, öbür gözünü de yumuverirmi?." Bu rivayet ayn? zamanda gönlümüzü k?rmadan bize iletilmeye çal???lan bir gözlem miydi diye dü?ünmekten kendimi alam?yorum.
Sensiz hayat ne ac?, ne zor anne! Bugüne kadar hem okudum hem yazd?m. Pek çok memleketler gezdim. Bu öksüz halimle bizim köyden annesi-babas? ba??nda olan akranlar?ma nasip olmayan nimetler bana k?smet oldu. Dünyan?n maddi-manevi güzelliklerini gördüm. Sensiz hiçbir ?eyin tad? yok be anne!
Ama ne yaz?k ki ac? gerçek ortada. Bugüne kadar hiç al??amad???m annesizli?i kabullenmem gerekiyor art?k... ?uras? muhakkak; art?k sen fatihalarda, yasinlerde, hatimlerdesin. Rüyalar?m?n eri?ilmez mele?isin. Sevgili torunların?n kara gözlerinde görünmez babaannesin. Gözlerimizi k?s?p bakt???m?z gerçek bir ufuksun sen. Ve dualar?m?z?n ba?tac? yaral? gönüllerimizin ilac?...
Annem benim! ?imdi, ilkokuldan ba?ka on dört y?l süren tahsil hayat?m boyunca s?ks?k duydu?um bir sözün kavuruyor içimi... Ölümün so?uk nefesini yan?nda hissetti?in vakitlerde ziyaretine kimler gelmi?se onlara hep tenbih etmi?sin; halamlara, teyzemlere, onların büyük k?zlarına ve kom?u kad?nlara ayr? ayr? söylemi?sin. "Bak, e?er bir gün ben ölürsem... Ben ölürsem bu çocuklar?m anas?z kalacak. Büyüklerim bir parça kendilerini kurtarabilirler belki. ??te ?u küçü?ümü, Caferimi dü?ünüyorum en çok. O daha körpedir... E?er onu sokakta görürseniz, üstü ba?? y?rt?k olursa dikiverin... Eli yüzü kirli ise, bir tas su ile yuyuverin. Karn?m aç derse bir delim ekmek veriverin ne olur!"
Ne çok insana bunlar? söylemi?sin be anne... Y?llar var ki köye izne geldi?imde mutlaka ba?ka bir kad?n senin bu vasiyetini bana iletir ve kar??mda a?lard?. Bu vasiyetini farkl? insanlardan dinledikçe gözümden ya? aksa da akmasa da yüre?im burkulurdu benim de. ?çime atard?m, biriktirirdim hasretimi...
Muhakkak sensizlikten pay?m?za dü?en ac?y? hepimiz ayr? ayr? tatt?k. Ancak "Firdevs'in kuzular?"n?n en küçü?ü oldu?um için ac?ların en büyü?ünü ben çektim san?r?m.
Bu da bir yönüyle iyi oldu diyorum ?imdi; yan?p kavrulmu?tum adeta. Bu sebeple olsa gerek, ba?kaların?n feryad ü figan etti?i baz? s?k?nt?lara ben gülüp geçiyordum ço?u kere. "Bunlar da bir ?ey mi?" diyordum s?zlananlara.
Korkmamay?, y?lmamay?, t?rsmamay? ö?renmi?tim. Çünkü benim için kolay bir ?ey yoktu hayatta. Bir kanad?m k?r?k olarak ba?lam??t?m mücadeleye. Zaten kanad?n biri k?r?l?nca öbüründen gere?i gibi yararlanam?yorsun ki.
Hayattaki her ?zd?rab?n, insan? k?vrand?ran yönlerini en iyi ancak o ac?y? çeken bilir. Ve yeryüzündeki her ac?n?n (d??ar?dakilerin fark?na varamad???) ancak katlanan?n bildi?i dayan?lmas? güç yönleri vard?r. Kan?mca akla gelebilecek ?zd?rapların en çetini; bir çocu?un küçük ya?ta ebeveyninden birini veya her ikisini kaybetmesidir. Ben burada belki baz?larına çok abart?l? gelebilecek bir söz söylemek istiyorum : "Küçük ya?ta annesiz kalan bir çocu?un ac?s?, elemi, hasreti babas?n? yitirenden en az üç kat daha fazla olur... En az!" diyorum.
Çünkü yuvay? kuran civcivleri kanatlar? alt?nda koruyan di?i ku?tur. Ve bir gün olur o da al?n?rsa göklere... Allah kat?na. Yavru ku?lar birer iki?er uçup gitmez mi gurbet ellere? Hac?pa?alara besleme, Domaniç'te Kaz?m a?alara s???rtmaç ve Hac? Haf?zlara geri dönü?ü olmayan s???nt? talebe olmazlar m??
??te bizler tam da öyle olduk anneci?im. Pek de uzun sürmeyen bir geçi? döneminden sonra yukar?daki son bir cümlede özetledi?im noktalarda bulunarak ba?lad?k, senin himayenden yoksun oldu?umuz y?llara... ?u kadar var ki, hamdolsun dördümüzde pek güzel yerlere geldik anneci?im. Binlerce kez hamd ü senalar ediyoruz Rabbimiz'e. Ve senin "garik-i rahmet" olaca??n? umuyoruz, O'nun engin merhametine. Ba???lanman? diliyoruz, can u gönülden kopup gelen dualar?m?zla... Ar?a varan yakar??lar?m?zla. Çekti?in ?zd?rapların, günahlarına keffaret say?lm?? olmas?na...
Ku?lar gibi kanat ç?rpt?n, uçuverdin fani dünyam?zdan; bu uçu?un Cennet'te son bulmas?n?. Ad?n? da??d???n saadet yurdunda Firdevs cennetlerinde olman? niyaz ediyoruz Allah'tan.
Burada yazmak cüretinde bulundu?um sat?rlar?m?n; kendimi bildim bileli temiz ruhuna okudu?um ve Rabbim ömür verdikçe okuyaca??m hatimleri, yasinlerin manevi birer ?ahidi olmas?n? diliyorum. Bu sat?rlar? okuyacakların hay?r dualarına vesile te?kil edece?ini umuyorum. Diyebilirim ki bunlar içimdeki hasret denizinden süzülen bir damladan ibaret... Gönül deryas?ndan kopup gelen ça?layanların, zihin süzgecinden geçebilen k?rp?nt?lar?... Kalemin yazabildi?i, ka??d?n üzerinde ta??yabildi?i... Bizden sonraki nesillere, yüre?i sevgi ile çarpan kullara... Yetimlere, öksüzlere dü?ülen bir not... Farkl? zamanlarda benzer duygular? birbirimizden habersizce payla?t???m?z gelece?in "pi?kin çocuklar?"na bir mesaj. Sevgi ve selam... Umudu hiç yitirmemenin denenmi? örnekleri.
?ükürler olsun, annemin aziz hat?ras?na arzetti?im k?r?k dökük cümlelerde ifadesini bulan ac? gerçekler; beni hayata biledi. Güçlüklerin rüzgar? yalad?kça benim aln?m ya??z oldu... Hayat?n zorluklarına kararl?l?kla bakmay? ö?rendim, diye dü?ünüyorum. Ancak bu s?rada pek çok insanda oldu?u gibi benim de sahip olmay? istedi?im bir özelli?i yitirdim; gerçek anlamda gülme yetisini... Sevgi ile bakmay?... Gözlere de yans?yan mutlu gülü?ü...
Gülmek nedir bilmez ki benim gözlerim. Can u gönülden nas?l gülece?imi ö?renemedim ben. Bu ya?a geldim hiçbir zaman, hiç kimse bana; "gülünce gözlerinin içi gülüyor" demedi diyemedi. Bundan sonra diyeceklerini de sanm?yorum. Çünkü ben; y?k?las? dünyada en aziz varl???m? ilkönce yitirdim. ?lham kayna??m?, sevgi ça?layan?m?, tenime can katan hayat p?nar?m? en erken kaybettim. Henüz dört ya??mda iken annem vefat etti.... Hep yan?mda olmas?n? istedi?im can?m annem... Yüzünün dinginli?inde, sevgi dolu bak??larında kendimi bulaca??m, hayattaki en k?ymetli varl???m yok oldu. Beni sevmesini bekledi?imi elleri uçup gitti. Bakmaya k?yamad???m gözlerine kara topraklar doldu. Dokunmak, koklamak istedi?im saçlar? çürüdü.
Gedik Yaylas?'ndaki bir metrelik toprak evini, ya?murlar karlar ?slat?yor ?imdi. Ulu a?açların dalların? yalay?p geçen deli rüzgarın u?ultusu var yurdunda. Koyunlar, davarlar otluyor civarında. Çobanlar türkü söylüyor kar?? yamaçlarda; mevtalar? umursamadan, yak?nlar? duyar m? demeden...
Ak?amların "tüllenen ma?ribi", gecenin karanl??? çöküyor oralar.... Sokak lambas? nedir bilinmeyen bir diyarda; bazen gelip geçen bir arac?n farlar? ve baz? gecelerde saatlerce ay?n ?avk? vuruyor ölü evlerine. Toprak y???nların? hüzme hüzme geçip ölülerin olmayan yüzlerini ayd?nlat?yor sanki. Ve baz? gecelerde y?ld?zlar... Evet y?ld?zlar iniyor yeryüzüne. Nurlu kandil gecelerinde, nurdan meleklerin kanad?nda, ad?n? ta??d??? cennetlere nail olas? annemin saçlarına konuyor binlerce hilal, milyonlarca y?ld?z... Tabutuna sar?lan boyal? yazma kutlu bir sancak gibi dalgalan?yor mezar ta??nda.
B?rak?p gitti?in dört körpe yürek üredi, onlarca gönül oldu; dua ça?layanların? sana ak?tmakta. Saçlarına y?ld?zlar kondurmakta solgun dudakların sak?n k?pra?mas?n; o y?ld?zlar dualar?m?zd?r anne....
-
'''''Çocukluğumdaki Çerçiler ve Düğünler''''''
Köyümüze çerçiciler gelirdi çocukluğumda. 1960’lı yıllarda....... Köy meydanına açılırlardı çerçiciler. Biz çocuklar,sevinçten deli olurduk onları görünce. Parası olmayanlar bile, çerçicilerden alış veriş yapabilirlerdi. Bazı çocuklar, sırf bir şeyler alabilmek için, evden ne bulursa getirirlerdi. Para yerine buğday, yumurta, eski naylon veya lâstik ayakkabı, kullanılmayan bakır kapları verebiliyorduk.
Bazı arkadaşlarımızın annelerinden habersiz, yepyeni naylon veya lâstik ayakkabıları bile getirdikleri olurdu. Erkek çocukları hemen mantar tabancalarına saldırırlardı. Bir seferinde erkek kardeşim bu çerçicilerden aldığı mantar tabancası ile, komşumuzda misafir olan bir çocuğun dudağını yaralamıştı. Biz kız çocuklarının gözü ise, süs eşyalarında olurdu. Tokalar, bilezikler, küpeler alırdık. Bileziklerin kolumuzda şıngırdaması çok hoşumuza giderdi. Parlak, altın sarısı renginde bileziklerin altın olabileceğini düşünürdük. Hatta bazı arkadaşlar, bunların kesinlikle altın olduğunu söylerlerdi. Pek ihtimal veremezdim ama, yine altın olduğuna inanmak isterdim.
Köyde düğünler olurdu bazen. Köy meydanında davullar- zurnalar çalar, köçekler oynardı. Sadece oynamazlar, aralarında konuşurlardı. Tiyatro yapıyorlarmış, büyükler böyle söylüyorlardı. Köçekler, kadın kılığına girmiş, süslü elbiseler giymiş erkeklerdi. Milleti, gülmekten kırıp geçirirlerdi.
Kadın kılığına girmiş erkeklerin oynaması bana çok acayip gelirdi. Ayrıca, kadınları taklit ettikleri için, kadınlarla, meselâ annemle dalga geçiyorlar gibi gelirdi, kızardım. Onları çok eğlendirici bulmakla beraber; kadın taklidi yaptıkları için onları ayıplardım. Kadınlar, kadın gibi davranmalıydı; erkekler, erkek gibi. Niçin erkek erkek oynamıyorlardı da, kadın gibi oynuyorlardı? Ne ayıptı.(!) Meselâ babamın böyle bir şey yapmasını istemezdim. İyi ki benim babam böyle bir şey yapmıyordu. Bu köçeklerin çocuklarının yerinde olmak hiç istemezdim. Bazı köçekler arkalarına bir çan bağlarlardı. Pek net hatırlayamadığım komiklikler yaparlardı.
Kadınlar ve kız çocukları bunları evlerden, örme perde arkasından seyrederlerdi. Kadınların köçekleri ve erkeklerin oynadığı oyunları apaçık seyretmesi ayıptı. Ayıplar ve yasaklar, genelde kadınlar ve kızlar içindi. Erkekler ve erkek çocukları için, ayıp olan fazla bir şey yoktu. Nedenini anlayamazdım. Bu haksızlıktı. Biz kız çocukları da, annelerimizle beraber evlerin ancak pencerelerinden seyredebilirdik.
Davul sesleri heyecanlandırırdı beni. İçimde bir şeyler büyürdü, içim kıpırdardı. Bulunduğum yerde oynamak isterdim. Utandığım için oynayamazdım. Hele o gelinler! Hepsi de çok güzellerdi. Onları güzel yapan, yüzlerindeki süslerdi biraz da. Çikolata kâğıdı gibi yaldızlı bir kâğıt, çok küçük parçalar halinde kesilirdi. Ancak milimetrekare büyüklüğünde. Kırpılmış bu yaldızlı kâğıtlar, şekerli suya atılarak, kibrit çöpü ucuyla alınır, gelinin alnına, yanaklarına ve çenesine yapıştırılırdı. Çiçek motifleri veya geometrik şekiller verilirdi.
İşte gelinleri daha da güzel yapan, bunlardı. Gelinin uzun saçlarının, kulak üzerine gelen kısmı kesilir, zülüf yapılırdı. Başına, iğne oyasından yapılmış güllerden oluşan taç takılırdı. Tacın hemen arkasından bağlayacak şekilde de çatkı örtülürdü. Çatkı; kırmızı , ince bir kumaştan yapılırdı. Üzeri sarı pullarla ve boncuklarla işlenmiş olurdu.
Gelinlik yerine bindallı giyerlerdi gelinler. Gelinleri hayranlıkla izlerdik biz çocuklar. Düğün gecesi gelinlerin kucağına bir erkek çocuk verirlerdi. Gelin bu çocuğu bir süre kucağında tutardı. Acaba neden kız çocuğu vermiyorlardı? Dikkat ediyordum, kızların yapmadığı bazı şeyleri erkek çocukları yapıyordu. Bazen de gelinin yatağında bir erkek çocuğunu yuvarlarlardı. Bunun anlamını daha sonra öğrenecektim. Meğer; gelinin ilk çocuğu erkek olsun diye yaparlarmış bunu. Gelinin ilk çocuğu kız olsaydı, ne olurdu sanki? Ailemizin ilk çocuğu ablamdı, ikincisi de ben. Yani iki kız. Demek ki annem gelin olurken, kucağına erkek çocuk vermemişlerdi. Ve yatağında erkek çocuk yuvarlamamışlardı. Onun için de annemin iki kızı olmuştu.(!) Olsun, ne sakıncası vardı ki? Hem biz kızların kime, ne zararımız vardı ? Annem de babam da , beni ve ablamı, en az erkek kardeşim kadar seviyorlardı. O zamanlar bu saçma âdetten haberimiz yoktu biz çocukların. Toplumda , erkek çocuklarının kız çocuklarına tercih edildiğinden henüz habersizdik. İyi ki de habersizdik. Yoksa, çocukluğumuzun tadını, böylesine çıkaramazdık belki de.
-
Çocuklu?umda oyun oynamak; yemek yemek, su içmek gibi bir ihtiyaçt? bizim için. Üstelik onlardan daha da zevkli. Sabah oyun, ak?am oyun, ak?amdan sonra bile oyun. S?cak yaz gecelerinde ay ?????nda oynamaktan ald???m zevki nas?l unuturum. Birçok arkada??m vard?. Evcilik, saklambaç, kö?e kapmaca, mendil kapmaca, çizgi, yedi kule, stop oynard?k.Bazen de oynayaca??m?z oyunu bir türlü kuramazd?k. “ ?u oyunu mu, bu oyunu mu oynayal?m? ” diye dü?ünürken, uzun zaman kaybederdik. Tam oyun düzenimizi kurup oynamaya ba?layaca??m?z s?rada, güne?in azizli?ine u?rad???m?z zamanlar olurdu. Güne?, bulutun arkas?na girer, sanki bize ?aka yapard?. Ama bu ?akan?n uzun sürdü?ü de olurdu. Güne?, sakland??? bulutun arkas?ndan çıkmaz, bizi üzerdi. Güne?in kaybolmas?yla birlikte, tatl? oyunlar?m?z?n güzelli?inin bir k?sm? uçup giderdi. Güne? sanki bize heyecan veriyordu, kan?m?z? kaynat?yordu. S?cakl???ndan ba?ka, co?kusu vard? onun. Bakt?k ki güne? buluttan çıkm?yor, bir a??zdan ba?lard?k ba??rmaya:
“ Gün gel gün gel
S?cak kap?n? aç gel
So?uk kap?n? ört gel.
Çocukların çaya kaçm??
Bir kucak ç?rayla gel. “
Bu ça?r?lara cevap geldi?i olurdu bazen. Güne?in cevab?, buluttan s?yr?l?p ,bize gülümsemekti.
Bazen de çok inatç?l?k ederdi güne?. O kadar ba??rarak ça??rarak, kendisine seslendi?imiz halde, bulutun arkas?ndan çıkmad??? olurdu. Sesimizi hiç duymazdan gelirdi. Alaca?? olsundu onun. ?urada güzel güzel oynarken, bulutların arkas?na girmenin ne gere?i vard?!
Biz güne?in buluttan çıkmas?n? beklerken güne? daha da siyah bulutlarla kaplan?rd?. Gökyüzünün rengi koyula??rd?. Hava ile birlikte, bizim de içimiz karar?rd?. O kara kara bulutlar bana hüzün verirdi. Hele bir de rüzgâr varsa. Kara bulutlar, genelde evimizden uzak olan babam?, onun yoklu?unu, özlemini hat?rlat?rd? bana. Karn?ma bir buruntu girerdi. Babam? daha da özlerdim o zaman. ?imdi evimde olmal?yd?m diye dü?ünürdüm. Ç?t?r ç?t?r soba yan?yor, üzerinde, babam?n getirdi?i kestaneler patl?yor. Annem diki? makinesini ba??nda, t?k?r t?k?r diki? dikiyor. Babam pür dikkat radyodan haberleri dinliyor. Bir yanda da ocaktaki çaydanl???n, bana ninni gibi gelen c?z?rt?s?...
Babam, çocuklu?umda s?k s?k Mudurnu d???ndan i? al?rd?. Evimizden günlerce, bazen haftalarca ayr? kald??? olurdu. Onu nas?l özlerdik! Rüzgârl? gecelerde korkard?m ben. Rüzgârın u?ultusu bana çok korku ve hüzün verirdi. Babam?n yoklu?unu hat?rlat?rd?. Kendimi yaln?z, ailemi korumas?z hissederdim babam?n yoklu?unda.
Gece yatarken d?? kap?n?n kilitli olup olmad???n? birkaç kez kontrol ederdim. Babams?z geçen gecelerde hem korkard?m, hem de babam? merak ederdim. Acaba babam evinden uzaklarda ne yap?yordu? Annem radyoda haberleri hiç kaç?rmazd?. Ben de bu haberleri, sanki babamdan kötü bir haber alacakm???m gibi, korkuyla dinlerdim. Hele trafik kazas?nda ölenlerin ad?n? söylerken, kalbim duracak gibi olurdu. O isimlerin aras?nda babam?n isminin söylenece?inden öyle korkard?m ki! Babam?n son gidi?inden bu yana kaç gün geçmi? oldu?unu sayard?m. Babam?n bir an önce eve dönmesi için dua ederdim. Annem bize; “ Çocukların duaların? Allah kabul eder.” derdi. Annemin bu söyledi?ine inan?r; bir yandan babam?n çabuk eve dönmesini isterken, di?er yandan da güzel bebeklerimin, oyuncaklar?m?n olmas? için dua ederdim. Babam?n çok paras?n?n olmas?n? isterdim. Ben de bir çocuktum. Annemin dedi?ine göre, Allah benim dualar?m? da kabul edecekti.
Bunlar? dü?ünürken silkinir, birden kendime gelirdim. Havan?n daha da karard???n? farkederdim......Ve sonunda, hiç istemedi?imiz ?ey olurdu. ?nce ince ya?mur ya?maya ba?lard?. Ya?mur, bir oyun bozguncusuydu. Bitkilerin, insanların, hayvanların ya?mura ihtiyac? oldu?unu dü?ünemezdik. Bizi ?slatt???, oyunumuzu bozdu?u için, ona k?zard?k. Derken, h?zlan?rd? ya?mur. O zaman çaresiz, oyuncaklar?m?z?, minderlerimizi toplar, evin yolunu tutard?k. Biraz buruk, biraz k?rg?n..?ki elimizin ba? ve i?aret parmakların? açar, bunlar? uç uca getirir, ?öyle derdik hep bir a??zdan:
- Bu ne?
- A??l!
- Alem (herkes) evine da??l..........Bütün çocuklar ko?arak evlerinin yolunu tutarlard?. Ne olurdu sanki hep güne? açsayd?. Hava hiç so?uk olmasayd?. Kar hiç ya?masayd?. Her mevsim yaz olsayd?. Biz de doya doya oynasayd?k. Kimbilir o zaman oyunlar?m?z nas?l zevkli olurdu.
Akl?m?z sokakta ve yar?m kalan oyunumuzda olmas?na ra?men, eve geldikten bir müddet sonra ya?mura olan k?zg?nl???m?z? unuturduk. Kendimizi e?lendirecek bir ?ey bulmakta gecikmezdik. Ablam , karde?im ve ben genelde çok iyi anla??rd?k. Pencereden, ya?an ya?muru seyrederdik. Surat?m?z? cama dayar, dilimizle cama ?ekiller çizerdik. Buharlanm?? cama isimlerimizi yazard?k.Ya?mura tekerleme söylerdik, üç karde? bir a??zdan:
Ya? ya? ya?mur
Tarlada çamur
Teknede hamur.
Ver Allah?m ver
Selli, sulu ya?mur.
Ve arkas?ndan devam ederdik:
Ya?mur ya??yoooooor
Seller ak?yooooooooor
Aaarap k?z? camdan bak?yoooooooor.
Gece yatarken küçük bir ayna koyard? pencereye.Aynan?n ön yüzü, d??ar?y? görecek ?ekilde.Böyle yapt???m?zda, ertesi gün havan?n açaca??na inan?rd?k. Çocukluk i?te.
Çocuklu?umda oynad???m oyunlar, arkada?lar?m, ya?mas?n? hiç istemedim ya?mur, esmesinden korktu?um rüzgâr, oyun bozguncusu güne? ve genellikle bizden uzakta olan babam.........Hepsi bir özlem yuma?? gibi içimde ?imdi. Kalbimin en s?cak yerinde.
-
<div "FONT-SIZE: 7.5pt; COLOR: black" Ama Çocu?un Hasreti </div
<div "FONT-SIZE: 7.5pt; COLOR: black" ??itiyorum, güne? pek güzel,çay kenarında suyun üzerine do?ru sarkan çiçeklerin manzaras? pek latifmi?...Ve nazik öten ku?ların,havai böceklerin,uçu?u da görülecek ?eylerden imi?.
??itiyorum ki,geceleri gökyüzünde gizli ???klar görünürmü?. Dalgalar? göz ya?lar? gibi hazin olan deniz içinde dahi,beyaz yelkenli gemiler ak?p gidermi?.
??itiyorum ki, çiçeklerin renkleri pek latif imi?. Dereler,da?lar, çay?rlar, sular,ormanlar ve hususiyle fecir zamanlar? o kadar güzel, o kadar ?irin imi?ler ki, bu kadar azamet ve ihti?ama kar?? insan,rabbine secdeler edermi?.
Fakat ben, ne o gürültüsünü i?itmekte oldu?um denizi, ne o rengin çiçekleri, ne gökyüzünü, ne güne?i, ne o güzel meyveleri, ne ku?lar?, ne ayd?nl??? göremedi?imden dolay? müteessir de?ilim.
Hay?r Allah’?m , hay?r! ?u fani alemin güzelliklerinden hiçbirini arzu etmem. ?lla!!. Heyhat..!. Anac???m? göreydim..! </div
-
?ehiri ?ehir yapan ta? toprak de?il içinde insanlard?r karde? nerde o eski insanlar ah ah:(
-
''''''''''''Nizip''in ta?ba?? Kekik kokar''''''''''''
Hiç ta?ba?''a çıkt?n m?? Hiçorada can?n p?narından soguk suçekti mi? Ci?erler dolusu tertemiz kekik
kokan havay?.
Peki ya!Yedi k?zlarrampas?ndan t?rmand?nm?? ayag?n kay?pta yerlerde yuvarland?nm?? hic can?n yand?m??
Hiç dü?ündünmü ya?donduranp?narından, içece?en buz gibi suyu.
Emmi o?luyla beraber, pürçekli söktün mü?,bag üzümüyedin mi?, karamuknan elini yüzünü boyad?n m??., hatun göbe?e toplad?n m??, güveminen dilini burdun mu?,kengel sak?z? çiyned?n m??, tah?ldan sak?z
yapt?n m??,çullugun p?narındakisuyuna ?eker gat?pta gazoz yapmad?n m??, bembeyaz donla-tumanla
me?hur havuzuna girip sar?ya boyad?n m??,çullugun p?narındaçimdin mi?,karpuzatandaki suyakarpuz koyup ikiye yard?rd?n m??, bayraml?k pantolu çal?ya takt?n m??f?rat'a bal??a gittin mi?,Nizip çay?n?nsularında doyas?ya oynad?n m??, ar? o?ulu toplamak için iki da?? birbirine vurup gon-gonç???rd?n m?? A?uk att?n m??,cücüköl oynad?n m??, çoban yastu?una ba??n? koyup uyudun mu?, sokakitinin yalamas?yla uyand?n m??, çar??camisinin suyuyla abdest ald?nm??, saman çuval? ile k?zak yap?p tepeden a??a kendinib?rakt?nm??,yaban teze?e toplad?n m??,ba? evinde ?ömine kar??s?nda sucuk ekmek yedin mi?, eksi 20 derecedeta?ba?dakamp yapt?nm??, so?uktan donan ellerini egzozda ?s?tt?n m??,ta?ba?? a??p Nizip''e kadar yürüdünmü?,gün pekmeziyapt?n m??,??tta acirintur?usunun tad?n? bilir misin?, sen hiç.
sicim gibiya?mura yakaland?n m??,hac? leylek camisinin minaresini-hükümet konag?n?-yukar? obadaki me?hur kiseyi-küçük hamam?--istasyoncaddesini-hükümet meydan?ndaki havuzu gördün mü?, pekiya
Nizippark?n?-balk?z köyünügördün mü?, cezaevi hal?s? sat?n ald?n m??,dü?ünlerde çibelek çald?n m??,
?ark? türkü dinlerkenoynad?n m??, hasm?nazumzuk vurdun mu?,?rma??n kenarında sahre yapt?nm??,
çal?dan ev süpürgesi ba?lad?n m??, k???n tel helvayedin mi?, peki kom?unune?egini kaç?rd?nm??, hamamda göbek ta??na yat?p uyuyup kald?n m??,Demiryolu köprüsü alt?nda gölgelendin mi?, bütün gece kaybolmu? davar arad?n m?? Ah?rda yat?p gece inek buzalatt?n m??, harmanda patozun arkas?n? çektin mi?,
zeytin dal?ndanemminden zopa yedin mi?, döven sürdün mü?,ç?rç?r nedir bilir misin?, seninde gece yatt???nda kalbin elindeki nas?rlarında atar m??, iti-pisi?i enikleriyle beraber telise koyupda?a att?nm??,
tand?rın ba??nda kavurga yedinmi?,çar?? camiinde namaz k?ld?n m??,gabalt?ndaki bakkaldanal?? veri? yapt?n m??, Cumhuriyetmahallesini gezdin mi?,bagda üzüm,f?st?k ve zeytin toplad?nm??,zeugmadan çıkaneserlerinigördünmü? seyithasan türbesini ziyaret ettin mi?,Nizipsporun maç?nda yürek dolusu co?kuyla''''Nizip Nizip Nizip!’ diye ba??rd?n m??,eski Nizipevlerinin foto?rafların? çektin mi?,nenenin
bi?irdi?i?asbeli a??,pimpirim a??,simit a??,boran?,lavlazl? a?,tarhana çorbas?n?,yuvarlamas?n?ve e?kili köftesini yedin mi?, sokakta halledehedik kaynatt?nm??, minibüs ?oförüne daha getmiymik yorum dedinmi?
Her biri bir ba?kad?r köylerinin,memleketimin günbat??? bir ba?kad?r bilir misin?,köylerinde evekme?i ile
pendiryedin mi?,görülmeye de?er köyleri oldu?unu biliymiydin?, her biri birbirinden güzel, buram buram kekik kokandagların?,yamacların? biliymiydin? Ve bu köylerimizde yüre?i temiz binlerce vatanda??m?z?n ya?ad???n?.
Daha yazacak çok ?ey varNizip için, ya?ayan bilir güneydo?u’yu hele ki benim gibi gurbette ise bir ba?ka dokunur bu sat?rlar yüre?ine. .
BEN?M MEMLEKET?M?N DA?LARI KEK?K KOKAR. .
.
Edited by - Yankee SAT on 14 ?ub 2006 00:00:33
-
http://www.drtuncayfiliz.com/mutlulugun_resmi.jpg[/IMG]
bu resim bana çocuklu günlerim de soban?n yan?ndaki somya (vard? o zaman yani kanape ) nin yan?na 4 karde? yatt???m?z? hat?rlatt? ya müthi? ti
size ne hatt?rlattt????????*
<div __________________
Yaln?zca ;
son a?aç kesildikten
son ?rmak zehirlendikten
son bal?k yakaland?ktan sonra
ancak ondan sonra ....
paran?n yenmeyece?ini
ANLAYACAKSINIZ...
</div
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.