-
Siyasetin dini kuşatması
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE VEYA SİYASET DİNİ KUŞATTI!
İslam kültür tarihinde Osmanlı’da görülen ilk Mahya’nın Kandil şeklinde 1078 (1563) tarihli bir el yazmasındaki nottan hareketle, (konu tartışmalara mahal bıraksa da bu dönemde) takıldığına hükmedilebilir.(Ramazan Kitabı-sayfa 121-Özlem Olgun-Kitabevi Yayınları-İst.) “Kandil İkadı” da denilen bu uygulama daha sonraları Mahya şeklinde maruf ve meşhur olmuştur.İlk Mahya için 1617 tarihinin Ramazan ayını öne çıkaran şehir ve kültür tarihçilerimiz de mevcuttur.Tarih tartışmalarını bir yana bıraktığımızda,16.yy da Osmanlı’da bu sanatın icra edildiğini söyleyebiliriz.
Mahya’lar kullanılan malzeme ve sosyolojik süreç açısından Ramazan ayı ve Efendimizle ilgili klişe cümleler dışında,aynı zamanda dönemlerinin sosyo-kültürel tanıklarıdırlar.Bu açıdan Mahya’ların sanat ve kültür tarihimiz açısından kıymetleri tartışılamaz değerdedir.İstanbul,Bursa ve Edirne gibi Payitaht tabir edilen yerlerde bu uygulama ve ustalarla ilgili epeyce malumat da mevcuttur.
Mahya’larda yazılı cümleler, minarelerin arasındaki mesafe de dikkate alınarak tanzim edilirdi.En maruf olanlar şunlardır;
“İnna Fetehna leke Fethen Mübiyna”
“Leyle-i Kadir”
“Safa Geldin”
“Ya Gani”
“Ya Ma’bud”
“Ya Aliy”(-y- harfi Hz.Ali olarak anlaşılmasın diye tarafımızdan konuldu)
“Maşaallah”
“Tebarekellah”
“Bismillah” .
“Şefaat Ya Resulallah” v.b. şekilde toplumun ortak hafızası da diyebileceğimiz değerlerle ifade edilirdir.Burada Allah’ın ayetleri,Esma’ı, Resulullah ve mübarek Ramazan ayı ortak paydadır.Gelenek böyle oluştu.
Mahya ile öne çıkarılan mesajların yukarıdaki çerçeve dışına çıkması “Harb-i Umumi” denilen 1. Cihan harbi devridir.O dönemde;
“Hubb’ül Vatan mine’l İman/Vatan sevgisi imandandır”
“Muhacirini Unutma”
“Hilal-i Ahmer’i Unutma” v.b. savaşın açtığı yaraları sarmaya matuf,Müslüman ahaliye mesajlar verilirdi.Daha sonraki Milli Mücadele ve takip eden İstiklal Savaşı dönemlerinde de;
“Yaşasın İstiklaliyet”
“Tayyareyi Unutma”(Tayyare Cemiyeti,bugünkü adı Türk Hava Kurumu olan cemiyettir.)
“Yaşasın Gazilerimiz”(Bu mesaj,bu yazıda kendisinden çokça istifade ettiğimiz,bir Osmanlı münevveri,beyefendisi…olan merhum Süheyl Ünver bey tarafından veya yayınevi tarafından sehven olsa gerek “Yaşasın Gazimiz” şeklinde ifade edilmiştir.Oysa Ramazan Kitabında merhum Süheyl Ünver’e ait makalede Osmanlı Türkçesi ile yazılan yazının orjinali de ‘Gazilerimiz’ şeklindedir.)
Mahya’larda kritik dönemlerde bu türeden mesajların olmasını anlamak mümkündür.Ne var ki;dün Star gazetesinin haklı bir tepki ile; “Süleymaniye camii’nde tek parti devri mahyaları” başlığı ile kamuoyuna duyurduğu, Süleymaniye camiinin minareleri arasına asılan “Ne Mutlu Türküm Diyene” mahyası tam anlamı ile bir çılgınlıktır.Ne de olsa “Çılgın Türkler” terkibi ve yazarı en çok okunanlar arasına girdi.Bu çılgınlığı en güzel şekilde ifade eden,yakın dönemde Türk toplumunun siyasallaşmasını inceleyen araştırmacılardan sayın İsmail Kara’nın ilgili haber üzerine “Dünyabizim.com” sitesindeki yorumunu ve sitenin “Haksöz Haber” sitesinden aldığı fotoğraf ile konu ile ilgili diğer bazı fotoğrafları olduğu gibi aktarmayı uygun buldum.
“MAHYALARIN `SİYASALLAŞMASI`NIN TARİHİ
Cumhuriyet devrinde ise mahyalar devletin mesajlarını halka ulaştırdığı bir pano gibi kullanıldı zaman zaman... Liderlerin adları minareler arasına yazıldı, Sultanahmed Camii`nin minareleri arasına `Para biriktir` mahyası, Fatih Camii minarelerine Cumhuriyetin `30. yıl kutlu olsun`, Edirne Selimiye Camii`ne `Atatürk` ve “Varol İnönü” mahyaları asıldı.
Konu üzerinde araştırmalar yapan İsmail Kara, mesajların muhtevasının dönemlere göre değiştiğini söylüyor. Örneğin Millî Mücadele yıllarında `Yetimleri koru, Şehitlere fatiha, Hilal-i ahmeri unutma, Para biriktir, Yerli malı kullan` gibi yardımlaşma ve savaş mağdurlarını gözetmeye dönük mesajlar, vurgular var. Kara`ya göre, bu mahyalar bize Türkiye`de siyasi merkez ve toplumun din meselesine nasıl baktığını gösteriyor.
`Müslümanlar Cumhuriyetperverdir` yazan bir mahya da bulunduğunu ifade eden Kara, laik bir rejim olma kararındaki Cumhuriyet`in mahyaları araç olarak kullanmasını `siyasallaşma` olarak yorumluyor.”
Bu durum karşısında ne olup bittiği henüz anlaşılmadan,Eyüp camiine de “Önce Vatan” mahyasının asılması,İstanbul’un Kurtuluş yıldönümü olan 6 Ekim tarihinin de bahane edilmesi,özellikle Süleymaniye camiindeki mahyayı mazur göstermeye yetmemeli,sorumluları kamuoyu önünde hesap vermelidir.Burada; “Ne var bunda Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan Türklerin böyle bir hakkı olmamalı m?!” türünden demagojiye sığınmak da makul gözükmüyor.Hele hükümetin yaptığı açılımlar ve siyasal tartışmalar dikkate alındığında,kimse bu durumu masum bir olay gibi göremez!Bu bir skandaldır.Özellikle Diyanet İşlerine başkanlık eden ve toplumda ciddi saygınlığı olan sayın Bardakoğlu başta olmak üzere,hem kendi şahsını hem de kurumunu bu siyasi tezgahtan uzak tutmalıdır.Şayet Başkanlığın iradesi dışında bir irade camileri bu şekilde kullanma yetkisini kendinde görüyorsa,bu daha büyük bir skandaldır!
Bu durumda dinin siyasete alet edilmesine göz yuman bir Diyanet işleri başkanlığı,yarın kendi mensuplarından birileri hakkında hangi gerekçe ile “Dini siyasete alet etmek” ten sorgulama açabilir?! Doğrusu bunu da merak ediyorum.
Özetle;siyasetin,özellikle de politikanın kirli gölgesi mabedimize değmemeli.
07.10.2009
-
Sayın hocam sizde mi günün modası Türk'lüğe saldırı modasına kapıldınız? Yıllardır camilerde siyasal islamın aleni propağandası yapılırken sesi çıkmayanlar, bir milli günde asılan mahyalardan rahatsız oluyorsa bu siyasallığın daniskasıdır.Sizi aklıselim biri olarak görüyordum, ama bu tip yazılar ülkenin hakim unsuru Türk milletini tahrik ve ayrımcılığı kışkırtmakla eşdeğerdir. Türklük alenen suç ve aşağılanma derecesindeyken, senede bir gün çok kişinin dikkatini bile çekmeyecek mahya ile onurlandırlıdı ise bunu suç diye göstermek çifte standarttır. Adınıza üzüldüm.
-
SAYIN BÜYÜĞÜM!
Rumuzunuzla hitap etmedim.Adınızı da bilmediğim için bu şekilde başladım. Umarım bu konuda kınanmam.
Camilerimizde hala farklı siyasal görüşte olan imamlarımızın vaaz ve irşad dediğimiz yollardan cemaatı yönlendirmeye çalıştığı bir vakıa.Bu konuda cami ve makamın yüceliğinden dolayı vakıayı idealize etmeye de gerek yok.Bunları bilen bir kardeşinizim.
Türklüğün aşağılandığı,v.b. tarzdaki yaklaşımlar şahsi kanaatimi sorarsanız; "algılama biçimi" ile alakalı.Şahsım adına sair zamanlarda da bu yazımda da Türklüğü aşağıladığımı düşünmüyorum.En azından kendi niyetimi biliyorum.
Yazıma gelince;yazının genel konusu 'Mahya'ların sosyolojik süreçlerde aldığı muhteva ile ilgili.Bu süreçlerden "İstiklal Harbi" dönemine ait mesajları, her ne kadar klasik mahya geleneğinin dışına çıkılsa da yerinde bulduğumu ifade ettim.Ayrıca yazımda konunun uzmanı yakın tarihimizin siyasal fotoğraflarını inceleyen Prof.İsmail Kara'dan da alıntılar yaptım.
Son olay tamamen bir işgüzarlıktır.Olayı hem İstanbul hem de Ankara düzeyinde takip ettim ilgililere ulaştım ve bu vesile ile o yazıyı bilerek ve de rahat yazdım.Hem size diğer mahyaları da söyleyeyim belki fotoğrafın diğer karelerinden hareketle beni daha iyi anlarsınız.Diğerleri de şöyle;
1-Ne Mutlu Türküm Diyene
2-Birlik ve Beraberlik Esastır
3-Önce Vatan
4-Ordumuza Şükran Borçluyuz
Şimdi bu mesajların sadece İstanbul'un Kurtuluş yıldönümü ile alakalı olduğuna inanacak kadar saf olmadığımı(olmadığımızı)bunun daha farklı mesajlar içerdiğini söylemeyelim mi?
Burada sözün delalet ettiği alanı görmemek için bence bir şekilde kör olmak gerekiyor.
Siyasal iktidarın son açılımları karşısında "Ulusal Milliyetçilik" de denilen bir akımın,'Askeriye' dediğimiz meşru algılamayı kullanarak,din ile camiyi ve de istanbul'un kurtuluşunu bahane ederek, bize gol atmaya çalıştığı da aşikar!
Ben kendi kalemi sağlam tutmaya ahdettim.Benimle ilgili müspet kanaatlerinizin değişmesinden dolayı gururum ve nefsaniyetim incise de ben bu şekilde düşünüyorum.Size karşı bir tavrım olamaz.Ben bu ülkenin bir Kürt evladıyım.Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan da gurur duyuyorum.Tarihimi ve geleneğimi de seviyorum.Ama ben Türk değilim.Ayrıca şunu da rahatlıkla söylemeliyim ki;Türklüğü aşağılayan bir Türk ise, haramzadedir.Bu topraklarda yaşayan başka bir milletin mensubu(Kürt,Ermeni,Gürcü,Çerkes...v.b)ise ve 'aşağılama' dediğiniz çirkin fiilin içinde ise, O da en hafif tabirle;nankördür.Bu vesile ile yukarıda ifade ettiğim "Algılama Biçimi"nize katılamayacağımı ifade etmeliyim.Olay Bir Vali Yardımcısının,Vakılar Bölge müdürlüğün,v.b. kuruluşlardan oluşan bir komisyonun işgüzarlığından başka birşey değildir!Ne Diyanet İşleri başkanımızın ne İstanbul İl Müftümüzün ne de başka bir Diyanet yetkilisinin bu işe olur dediği de vaki değildir.Bu konuda Diyanet camiası olayın bir manipülasyon ve ortalığı germeye matuf olduğunu bilecek kadar da basiretli davranmıştır.Başkan Yardımcısı Nizip'li sayın Mehmet Görmez bey, dün camia(Diyanet) olarak olaya bakışını kamuoyuna açıkladı.
Özetle; Son mahyaların farklı amaç için kullanıldığı tesbit edildi ve tasvip edilmedi. Selam ve hürmetle...
-
Şehirlerin kurtuluş günleri ile ilgili yapılan proğramların artık bir son bulması lazım.Çok gereksiz ve milli sermayeye zarar gördüğüm bu kutlamalar günlük insan haytını da çok olumsuz etkilemektedir.İstanbul'un kurtuluş gününde trafik felç oldu.İnsanlar perişan ve okullar tatil edildi.Zaten 20 gün sonra aynı yerde 29 Ekim kutlamaları olacak.Buna ne gerek var? Milli bayramlar hariç diğer günlerin paneller veya konferanslarla veya anıtlara sadece çelenk koyarak hatırlanması en doğrusudur.
-
Konunun bu şekle girmesi beni aslında üzdü, burada anladığım kadarıyla cahilliğime verin, "sizin kadar edebi laflar edemesemde" askere karşı alınmış bir tavır var, bu doğruysa siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz, NE MUTLU TÜRKÜM demek neden artık suç oldu bunuda anlamış değilim ben kendi toprağımda kendi bayrağımın altında NE MUTLU TÜRKÜM diyemeyecekmiyim, eğer durum bu hale geldiyse vay halimize, Davut hocam bile burada kalkıp ben kürdüm diyebiliyorsa olayın problem olan tarafını anlayamadım, Kürtlük, islamiyet,Türklük,Ordu bu yapıyı bozmak için herkes elinden gelen kavram karmaşasını yapmaya çalışıyor, bir camiye
1-Ne Mutlu Türküm Diyene
2-Birlik ve Beraberlik Esastır
3-Önce Vatan
4-Ordumuza Şükran Borçluyuz
böyle mahyaların asılmasının kime ne zararı var anlamış değilim bunu kim yaptıysa, kutlarım alnındanda öperim, camilerin artık dini afyon gibi bize yutturma zamanı geçmiştir, artık uyandık, inanın ben gönülden söylüyorum, bu mahyalar çok isabetli olmuştur, böylece camilerin aslında Asker düşmanı olmadığı ve cumhuriyeti savunduğu mesajı verilmiştir.
Ramazan allahaşkına şu Vatan caddesindeki kutlamalara bir el atın, İstanbul'un damarlarından birini tıkıyorlar, sebebide bayram kutlamaları git kardeşim yermi yok niye bu damarı tıkıyorsun, bütün ulaşım felç oluyor, bizim servislerimiz alt üst oldu, iş yerleri ben anlamam işçimi getir diyor , işçi ben anlamam vatan caddesinde beklerim gelmezsen işe gitmem diyor, İstanbulun kurtuluşunun olduğu gün 5 aracımız sabah , aşağı guraba hastanesinde akşama kadar mahsur kaldı, işler aksadı, artık birileri dur desin şu işe.
-
Sevgili Dostlar!
Son gelen yorumları da okudum hepsine tek tek cevap vermek,yazının sahibi için çok şık durmuyor.Bu sebeple ileriki zamanlarda gelecek yorumları da dikkate alarak şimdilik,sizleri dinlemeyi daha uygun buluyorum.
İlgili mahyalar, geçen sene asılsa idi olay bu denli farklı anlaşılmazdı.Ben sadece siyasal iktidar,muhalefet ekseninde Temmuz ayından bu yana tartışılan gündemdeki konuların mahyalara taşındığını ve bir mesaja yönelik olduğunu düşünüyorum.Bu zeminde caminin üzerinden bir mesaj taşımanın doğru olmadığını ifade etmeye çalışıyorum.Selam ve hürmetle
-
Asılan mesajlar bence gayet normal ve sıkca kullandığımız, kullanmaktan memnun olduğumuz mesajlardır. Camiye değil, köprüye asılsa yine olur.
Fakat cami bir kurumun sorumluluğundaysa, o kurumdan izin alınıp yapılması etik olur ve gereklidir.
Medya yine konuyu tartışma ortamına sürükleyip, reyting kaygısı ile sonuçlarını umursamaz bir tavırda takınarak toplumda ayrışmaya neden olmuştur.
Benim anladığım kadarıyla, camilere bu mesajlar bir şekilde asılmış, fakat diyanet işleri "bizim haberimiz olmadan nasıl asılır" diyerek kapatmıştır. Sanırım olay bundan ibaret.
-
Hz.ömer denetim için bir yere sanırım Şama giderken bir Hiristiyan Kilisesinin ibadethanesinin dışında biraz ilerde bir agaç altında namaz kılar bu durumu gören papaz yaklaşır hz.ömere;
-Ey arapların emiri niçin agaç altını terçih ettiniz bizim mabedimizde ibadet etseydiniz deyince
Hz.ömer;
-Papaz efendi mabedinizi küçümsedigimden degil.Şimdi ben burada namazımı kılarsam her cemaatta fanatik oldugu gibi bizdede mevcut oldugundan benim arkamdan HALİFE BURADA NAMAZ KILDI BURAYI CAMİYE ÇEVİRMEK GEREKİR DİYE KİLİSEYİ ELİNDEN ALMAYA ÇIKAN OLUR DİYE GELMEDİM deyince,papaz bu incelik karşısında Rabbimizinde rahmeti adamında inançlı oluşu sebebi ile rahmet etmiş ve PAPAZ MÜSLÜMAN olmuş.
Sanırım konuyu güzel özetledim diye düşünüyorum.Selamlar
-
Sevgili Dostlar!
Sizlerden gelecek yorumların toplamını dikkate alarak bir cevap yazmayı düşünmüştüm.Ne var ki;üç gündür yorumlar aynı sayıda kalınca,bir kaç söz söylemek icabetti.
Yazıda meramımı açıkladığımı düşünüyorum.Mahyalarla ilgili meydana gelen son olay ;siyasetin din ve dinin temellerinden olan cami üzerinden yapılması olayıdır.Ciddiyetle olayı tahlil ettiğimizde; "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözü Cami kavramı ile çelişir.Zira Cami;cem eden,toplayan bir arada tutan bir tekne olarak anlaşılması gerekirken; bir ırkın veya bir unsurun kutlu ve mutlu ilan edildiği,diğer unsurların ise en hafif tabirle dışarıda bırakıldığı bir izlenim söz konusudur.Nitekim basında bu olayla ilgili epey de yazı yazıldı.Ve kabul etmeliyiz ki;büyük bir kısmı,olayın yanlış olduğunu,siyasi amaçlı olduğunu ifade ettiler.Aynı kanaati taşıyan ve yazanlardan biri de benim.
Devletin meydanları,belediyeler ile özel firmaların bilbord'ları,ana arterler,köprüler,tak'lar,v.b. teşhir ile sergileme alanı dururken ve buralara bahsi geçen cümlelerin yazılması ile ilgili yıllardır en ufak bir tartışma yokken,Cami üzerinden sergilenmesine tepkileri de bir o kadar doğal karşılamak gerekiyor.
Mesajın içeriği ile ilgili de yeni bir tartışma açma niyetinde değilim.Kendisine gerçekten sevgi beslediğim,saygı duyduğum sayın Müslüm Akpek dostumun "Ordu Düşmanlığı Yapılıyor" kanaatini de paylaşmıyorum.Ordunun tarihi boyunca cami ve dine bakışı,son 10-15 yıldır "28 Şubat" denilen süreci dikkate aldığımızda, kimse kusura kalmasın ama Ordunun bu hali ile mahyaya asılması bir işgüzarlık,kraldan çok kralcılıktır.Alabildiğine camiden uzak duran bir unsuru,hem de caminin en tepe,Alem de diyebileceğimiz yerine asılamsı, bilmem nasıl izah edilebilir?!
Hadi ordu unsurunu biraz daha açalım;camilerimizde kaç yıldır askerlerimizi saflarımız arasında görebiliyoruz?Ben 20 yıldır göremiyorum.Sadece emekli olan çoğu kere de vaazlara müdahele etme arzusu taşıyan emekli askerler görüyorum o kadar!Üniformaları ile gelmiyor olabilirler ama sivil giysilerle de gelmiyorlar.Bu onların veya bu anlamda pratik olarak dini amelleri olmayanların kendileri ile Rabbleri arasındaki bir durumdur.Şimdi cami üzerinden, durumu bu şekilde olan bir kurumu veya insanları hangi akılla ve neyi amaçlayarak minarelerimize asabiliriz ki?!
Hem yine sormak gerekmiyor mu;
Ordu dediğimiz kimlerden oluşuyor ki?Benim iki amcam oğlu,bir eniştemiz,dayımızın oğlu,senin kardeşin,v.b...Şimdi ne oluyor ki;orduya toz kondurtmama yarışına girişiyoruz.Bu ülke de din,diyanet,başbakan,Cumhurbaşkanı,v.b.hem de en akla gelmez suçlarla itham edilmiyor mu?Ediliyor.Peki askerlerle ilgili birşey söylenince neden "ordu düşmanlığı yapılıyor" kanaatine sığınıyoruz ki?!
Sevgili Müslüm!
En inandığın değerin,kutsalın,v.b. adına seni temin ederim ki;gördüğün,tanımaya çalıştığın bu kardeşinin asla öyle bir derdi olmadı olamaz da.Ne var ki;bu kardeşin haksızlığı görünce,çirkinliği görünce kendince,kaderince feryad eden bir insan.
Diğer yandan Kürt oluşumu ifade etmeme gelince;gerek yazımın yayınlandığı "Tekilhaber" gerekse bu sitede bu anlamda ifadeler yazıldı."Türklük aşağılanıyor,neden Türküm demek suç oluyor da Kürdüm diyenlere birşey demiyorsunuz" tarzı yaklaşımların da etkisi ile,yazıyı yazan kişinin bir Kürt olduğunu, ama niyetinin Türklük ile Kürtlükten ziyade cami ile siyaset olduğunu ifade içindi.Belki Kürt oluşumu yazmam yazının genel seyri içinde yanlış duruyor olabilir.Bu konudaki eleştirileri yerinde ve saygı ile karşılarım.
Mahyalara gelince;
Mahyaların yazılış biçimi,zamanlaması,diyanet kurumunun devre dışı bırakılması ve bir vali yardımcısının nezaretinde olayın cereyan etmesini asla ve asla "Ne var bunda " tavrı ile karşılayamam.Ben üstünlüğün,kerem sahibi olmanın bir ırk ve bir millete mensup olmakla değil,Allah'a iman ve O'nun emirlerine bağlanmakla olduğunu bildiren bir kitaba iman etmiş ve bunu da insanlara akrtarmakla görevli bir kardeşinizim.
Bu yazım veya daha önce yazdıklarımın site içinde bir huzursuzluk yarattığı kanaatini taşıyan kardeşlerimin sayısı fazla ise,ben hiç bir incinme ve nefis meselesi yapmaya sığınmaksızın,çocukluğumun geçtiği ilk göz ağrım olan o beldenin(Nizip) insanlarına sıcak bir selam ve eyvallah ile yazılarıma son da verebilirim.Amacım insanlara doğruyu,doğru bildiklerimi doğru bir şekilde aktarmak.İnsan olarak birbirimize katkıda bulunmaktır.Senin ırkın,benim ırkım,senin siyasi anlayışın,ötekinin politik yaklaşımı,v.b. elbette farklı olabilir.Erdem bu farklılıklar içinde,birimiz diğerimizi klişe kelime ile cümlelerle mahkum etmeden dinleyebilmektir.
Şahsım adına bunu yaptığıma inanıyorum.Ve insan olmaktan başka bir amaç ile gaye gütmüyorum.Türklük ile Kürtlük, insan olmak,insan kalabilmek noktasında maalesef bir değer,bir kıymet,bir artı... ifade etmiyorlar,edemiyorlar.
Senin bana olan ilgi ve alakan,benim sana olan ilgi ve alakam,bizlerin,sizlerin,hepimizin... sadece ve sadece insani unsurlardan dolayıdır.Dürüstlük,adalet,hakkaniyet,nezaket...ve bu topraklar için bütün bunları doyurup besleyen din.İşte bunlardır bize katkısı olan değerler.
Selam ve hürmetle...
-
sayın hocam, aslında sizi haklı görmüyor değilim. ancak yinede brakmanızı doğru bulmuyorum. siz yazın... anlayan anlar, anlamayanlarda biraz sıkıntı çeksin anlamaya çalışsın. siz güzel beldenin insanlarını kırmamaya çalışıyorsunuz peki güzel beldenin insanları size ne kadar saygı duyuyor. bu kadar tehammülsüzlük olmazki. hangi ordudan bahsediyorsunuz. benim annemin örtülü olarak yemin törenime katılamayacağı ordu mu? brakın allah aşkına. böyle orduyu sevenler sevebilir ancak inancımın nişanesi olan camilerde öyle birşey kabul edilemez..
aynı şekilde ne mutlu trkm diyene yazılması aynı şekilde inançlarımızın ne kadar yozlaştığını gösteriyor. yada ne kadar yozlaştrıldıgını...
islam hiçbir ırkı üstün görmemiştir. bunun için ırkı ile övünen müslüman olamaz. insanları ırkı yüzünden yeren müslüman olamaz. ne mutlu falanım sözü karşıdakine hakarettir. bu cümle bir ingiliz müslümana,bir arap müslümana,bir alman müslümana,bir arap müslümana(peygambere),bir ermeni müslümana v.s. hakarettir. bundan dolayı hiç ahlaki değildir. hernekadar içselleştrilmiş bir küfürde olsa müslümanlar artık uyanmalı. yeter artık! anlayın, anlamaya çalışın, vahiyle barışın. allaha kul olun başkasına değil. tanrınız allah olmalı; asker, türklük, kürtlük, falancalık-falanca tanrı olmasın...
alemlerin rabbi olan allahın rahmeti ve bereketi siz hocam ve O'nun rızasını gözeten insanların üzerine olsun. allah bize ve diğer okuyucularınıza anlama ve iman etme şerefi versin.
selam ve dua ile... AMİN...
Düşüncenin Özgürlüğüne Doğru...
-
Değerli Hocam asla aklımdan sizi kırmak yada üzmek geçmez, sizinle bir kere oturup sohbet etme imkanımız oldu, inşallah en kısa sürede yine görüşeceğiz.
Ordumuzu karalamak gibi bir niyetiniz olmadığını söylüyorsunuz ama onların 20 senedir camiye de gitmediğini söylüyorsunuz, ben size nedenini söyleyeyim.
Geçtiğimiz 30 senelik süreçte, ülkemizde o kadar çok şey değiştiki, bu ülkenin kuruluş amaçlarına Atatürk'e, cumhuriyetimize saldırılar o kadar aleni ve korkusuzca yapılıyorki, bütün bunlar din adına yapılınca elbetteki ülkenin tek laik kalmış kurumu olan ordu buna tepki gösterecektir.
Artık her sokakta her mahallede bir tarikat, cemaat bulunmakta, tarikat , cemaat üyesi olmayan yada türban takmayana iş,aş, kız vermiyorlar, İmam Hatip Liselerinden mezun olanlar kesinlikle bir tarikat yada cemaata bağlı oluyorlar, yani bu güzel ülkemiz din adına bir kaosa sürükleniyor, artık resmen ikiye ayrıldık, türbanlı türbansız, dindar laik diye bu çok tehlikeli bir gelişme, eğer Türkiyedeki bütün camilerde aynı anda cuma hutbelerinde, "ey cemaat şu an camilerde namaz kılanlar müslüman, diğerleri kafirdir bunların öldürülmeleri caizdir " dense inanın bana katliam çıkar, Fatih beyin dediği gibi kılıç müslümanları tehlikeli boyutlarda çoğaldı.
Depremlerde ve tabi afetlerde ölenlere çok kısa bir zaman önce nizip.com da bazı kendini bilmezler, "allah onların cezasını verdi, içki içip fuhuş yapanlar cezasını buldu" dendi, yani sevgili hocam gidişat kötü, bu asker o yüzden dindar kesme bu kadar cephe aldı, yoksa hangi kışladaki cami yıkıldı hangisinde namaz kılınması engellendi, hiç birinde.
Türkiyenin tek sağlam kurumu kalmıştır oda TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ, eğer bu kurumda yıpratılır ve etkisini kaybederse, vay halimize.
-
İstanbul’daki 5 büyük camiye asılan ve içerikleriyle tartışma çıkaran mahyaların kaynağı aydınlandı.
Mesajların içeriği müftülük ve vakıflar bölge müdürlüğü üzerinden tartışılırken; mesajlar ve asılacağı camileri tek tek İstanbul Valiliği’nin emirle belirlediği ortaya çıktı. Valilik, Vakıflar İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü’ne 28.8.09 tarih; 490 sayılı faks emriyle mahyalarla ilgili talimat verdi. Valiliğin tartışmalı mesajları “asın emri” gönderdiği Ağustos’un son haftası, Genelkurmay Başkanlığı tartışmalı “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” mesajını kamuoyuna açıklamıştı. Mahyaların kamuoyunda tepki çekmesinden sonra yapılan açıklamada; her yıl toplanan Kutlama Komitesi’nin kararları doğrultusunda sözkonusu mahyaların yakıldığı belirtildi. Ancak Kutlama Komitesi 1 Eylül’de toplandı. Valiliğin tartışmalı içerikli mahyalarla ilgili gönderdiği emir yazısının tarihi ise 28 Ağustos. İstanbul Valiliği’nin Kutlama Komitesi toplanmadan, iki gün önce komiteyi by-pass anlamına gelen emir göndermesi dikkat çekti.
CAMİ AVLUSUNA BIRAKILMIŞ GİBİ
Star’ın sorularını yanıtlayan yetkililer, 1 Eylül’deki Kutlama Komisyonu toplantısında, mahya yakılması konusunda prensip kararı alındığını, ancak içerik konuşulmadığını belirtti. Yetkililer içerik konusunda topu birbirine atarken, mahyalara cami avlusuna bırakılan çocuklar gibi kimse sahip çıkmak istemedi. Ancak yazışmalarda içerik konusundaki emrin çıkış noktası olarak Valilik görülüyor. Valilik, emrin altında imzası bulunan Vali Yardımcısı’nın ismini açıkla maktan kaçındı. • CEVHERİ GÜVEN
Bu yazı 13 Ekim tarihli Star gazetesinden alınmıştır.
-
Sevgili hocam güzel yazılarınızı zevle bazende tekrar tekrar okuyorum gerek düşüncenizi gerekse hassaaiyetinizi gayet iyi anlıyorum siz müsterih olunuz
Bir şeyin dogrusunu söylemek onun yanlışını yermek degil tabiki aydın insanın amacı ben inanıyorum siz çirkinde bile bir güzellik arayan ruhi insanisi olan bir kişiliksiniz ancak hassas bir dönemden geçen bir toplumuz şu anda biraz sabır ve hoş görü millet olarak bizi bu kaosdan çıkaracaktır bgen şunu tarihi araştıran bir insan olarak söylüyorum
BÜTÜN BOYLARIN BİRLEŞMASİYLE MEYDANA GELEN IRKIN ADI TÜRK MİLLET dir
Biz aynı babanın çocuklarıyız kandaş olarak amca ogluyuz hepimiz çerkeziz lazız kürdüz ahıskalıyız türkmeniz çeceniz gagavuzuz özbekiz tatarız tacikiz yakutuz gürcüyüz mogoluz daha sayayımmı bilemiyorum bunların alt kimligi bu
ÜST KİMLİGİ ORTA ASYALI TURANİ KAVİM OLAN TÜRK MİLLETİ YANİ OGUZ BOYLARI
Bizi kim bölmek isterse parça parça olsun
Ayrıca İslam dini gerçek laikligi benimsemiş bir dindir camilere bu tür şeylerin asılması gerek mezhep gerekse meşrep açısından hoş bir şey degil.Selamlar
-
Sevgili Fsoyarik bu yorumunuza,benimle ilgili kanaatlerinize ve kuşatıcılığınıza içtenlikle teşekkürler.
Sağduyunun ve erdemin azığımız olması dileği ile...selamlar
-
Sizin gibi, söylediğini bilen hemşerilerimize herzaman ihtiyacımız var. Farklılıklarımızı farkettikce doğruyu bulma isteyimiz ve bulabilmemiz daha kolay olacaktır kanaatini taşıyorum.
Sizinde inandıklarınızı yazdığınız ve sonuna kadar arkasında durabileceğiniziden hiç şüphem olmadı.
-
Sevgili Müslüm abi!
Abi demek için yaşım müsait.Sizin ikinci yorumunuz bugün farkettim.Mevzular hakkında farklı bakış açılarımız olabilir.Buna rağmen iki medeni insana yakışan tarzda tartışabilmek bir kazanım olsa gerek.Görüşmek ve daha detaylı konuşmak dileği ile...