-
^^Hayata Dair Notlar^^
Burda farklı başlığı ile verilen cevaplar olması gereken ve verilmesi gererken mutlak doğru cevaplar olarak değil sadece farklı çalışan bir beynin olağanın dışında cevaplarına örnek olarak verilmiştir.Her insan kendi beynini özgürleştirebildiği ölçüde sıradanlıktan uzak cevaplar verebilir.Ha şimdi birisi çıkar da olağan dışına örnek olduğuna kim karar verecek derse ona cevabım "ben" olacaktır.Burdaki "ben" Strange_Passenger değil herkesin bi zatihi kendisidir.Yani ben olağandışı diyorum.Sen buna katılmıyorsan kendi algına göre olağandışı olan bir cevap üretebilir ve kendine sunabilirsin.Esas olan doğru-yanlış değil kendi beyninle algılayabildiğinin ölçüsünde cevap verebilmendir...Tabi ondan önce asıl önemli olan soru sorabilmen ve soulmuş soruları önemsemendir.Eğer soru yoksa cevap da yoktur.Eğer hayatında bu soruları hiç sormamışsan ve cevaplar aramamışsan sadece varolabilmek için varolan bir şeyi yoketmek amacıyla burda verilen cevapları (hiç bir cevap vermeden) eleştireceksen hemen sağ köşedeki "çarpı" tuşuna basıp başka kapatabilirsin.
Herkes mutlaka aşkı hissetmelidir.Aşk bize verilmiş en güzel duygudur.
Anne şefkati veya annelik duygusu....
Farklı düşünen beynin cevabı:
HEr insan kendine has bir yaşama sahiptir.Her ne kadar dış görünüşte bir birine denk yaşamlar gibi görünse de esasta herkes farklı bir yaşama sahiptir.O yüzden herkesin hissedilmesi gerekn duygusu farklıdır...Çok duygusal biri için bu soruya cevap daha muızır bir duygu olabilecekken, umarsız biri için oldukça hassas ve belki de kalp kırıcı bir duygu "en hissedilmesi gereken " duygu olabilir.
Bu soruya sıradan bir insan : Güneşin doğuşunu sevdiğin insanla birlikte izlemek, bir sabah kalktığında eşinin gülümsemesini ilk olarak görmek ve huzuru hissetmek türünden tırıvırı (çoğu kez filmlerden ve kitaplardan esinlenilmiş, yaşansa bile bir başkasının hayatından ödünç olarak alınmış...) cevaplar verilebilir...
Biraz kurnaz olan ve bir önceki sorudaki cevabı okuyan biri ise "en güzelin" herkes için farklı olacağından dem vurararak güzelin çeşitli olabileeği hikayesini anlatır...
Ama farklı bir beyin tüm bu kalıpların dışına çıkar ve "en güzel olan O’dur" der.Herşeyi yaratan mutlak güzel O’dur!Hayatta güzel olan ne varsa onun güzelliğininin yansımasıdır...
Normal bir insan bu soruyu kaale bile almayacağı için ona uygun bir cevap yazamayacağım....
Eğer bu doğruysa ve hayat sadecec görünen ve yaşadıklarımızın ötesinde bir şeylere sahipse...Bizim anlayamayacağımız ve asla çözemeyeceğimiz... o halde bunun bizim için ne anlamı olur ki?Benim beynmimle anlayamayacağım bir şeylerin üzerimde etkisi varsa ben neden bu görünen arayüzde yaşamaya ve ona odaklanmaya devam etmeyeyim ki???Zaten anlayamayacağım....
(Mesala burda verilen cevap görünenin ötesini aramayan birine uygun verilmiş bir cevaptır.Ama beyni özgür olan birisi iyi bilir ki asıl çözülmesi gerek şey bu görünen dünyanın ötesindedir...ama basit beyinlere "bunu asla anlayamayacağını" söylersen bir anda hırçınlaşabilirler ve kin dolabilirler...O yüzden böyle bir cevap onlara uygundur...Yani kendine verdiğin cevap farklı,insanlara söylediğin cevap farklı olablir...Bu samimiyetsizlik değil sadece "kişiye uygun" cevaptır.)
Yukarda yazdıklarımı düşünmeme sebep bir sivrisinektir...Dün gece 2de beni uyandırdı ve uykum kaçtı..Yatakta uymaya çalışırken "An" kavramı üzerinde düşünürken kendimi buldum...DAha sonra beynim o kadar duru bir halde idi ki o anı kullanmaya karar verdim ve düşünmeye devam ettim.Ve de yukardaki fikirleri düşündüm...
Kalıpların dışına çıkab,lmek çoğu kez zordur....Her insan faklı olduğu için;ama yaşadığı günlük hayatı düşündüğümüz de tamamen sıradan olduğunu gördüğü için büyük bir çıkmazın, çelişkinin içindedir.Kendisinin farklı old yönünde sürekli bir onay bekler.
Farıklılık yaşayışta değil,düşüncede olmalı...DAha da ötesi hissedişte olmalı...Yağmuru güzelliğini izlerken duygulanan bir insan neden o duygulara kapılır? Filmlerde kitaplarda en romantik sahneler yağmur altında geçtiğinden midir?Yoksa o yağmurda görünen bir "mutlak" güzellik mi vardır?
Şunu iyi anlayın.Ben de filmlerden ve etraftan gördüğüm şekilde yaşıyorum.Yağmuru izlereken kendimi bir anda Friends dizisinde Rachel karakterini cam knarında yağmuru zleyip ağladığı sahnede kendimi onun yerine koyarken buluyorum ve duygusallaşıyorum...Ama ben bir hissi yaşarken altta çalışan kodları okuyabiliyorum.SAdece arayüze takılmıyorum... Bal kavanozunu dışardan yalamıyorum.Ben sevmeyi ve hissetmeyi iyi biliyorum..Bu yüzden o kutsalıma haketmeyen kimseye dokundurmuyorum...
Bu konuya başlık olarak çok şeyler düşündüm;"yaşamdaki farklılık,"farklı düşünebilmek","arayüz yaşamlar","sıradan düşünce " vs... Ama en uygunu bir sivri sinek olamalıydı....Bu bir sihir...Ufacık bir şeyin içimizdeki fırtınaları tetikleyebileceğine dair bir kanıt...Önemli-önemsiz diye yaptığımız ayırımları tekrar düşünmemizi hatırlatan bir kanıt...Bir sivrisinek ve hayata dair notlar...
Al sana hayat!
-
offf ya kim okuyacak bunları
-
Gökhan abi gecenin bir vakti. Baya kafana sorular takılmış.
.
-
Yaşamda en hissedilmesi gereken duygu nedir?.
BENCE... [u]sevgiyi hissetmek</u , Ailen seni sever bunu hissedersin bu seni mutlu eder. bir aşk yaşarsın sevdiğin kadar sevildiğini hissedersin bu seni mutlu eder..
-
Yaşamda en güzel olan şey nedir?.
Bence... Halen hayatta ve sağlıklı olabilmek, Sevdiklerinle birlikte halen paylaşacağın birçok şeyinolabilmesidir..
-
Biz arayüz bir yaşam mı yaşıyoruz?Aslında arka planda çok farklı şeyler mi var?
.
Bence...Çoğu insan, Yaşamı boyunca arka planda farklı şeyler olmasına rağmen arayüzler yaşamaktadır. Farklı örnekler gösterebiliriz..
kimi insanı şakacı biliriz. Oysaki normal hayatında çok ciddidir..
kimi insan dışardan hayatını günlük güneşlik gösterirken hayatında bir sürü sıkıntısını gizler..
çoğu insan günlük hayatta kendisini farklı bir şekilde göstermektedir..
Önemli olan insanın kendisi olmasıdır. kendi benligini maskelemesi değil....
.
Ya olduğun gibi görün..yada göründüğün gibi ol...
.
-
1 Dakİkada Neler Yapabİlİrİz?
1- 1 dakikada 5 defa Fatiha suresini seri bir şekilde okuyabilirsin.Fatiha suresini bir defa okumak 1400 sevaptır.5 defa okununca bir dakikada 7000 sevap elde edebilirsin.
2- 1 dakikada on defa ihlas suresini okuyabilirsin 10 defa ihlas suresi 3 kuran hatmine bedel sevap kazandırır .Hergün bir dakikanı ihlas suresine ayırsan ayda 300 defa senede 3600 defa ihlas okumuş olursun.Bu da 1200 hatme bedel olur.
3- Yüzüne bir dakikada Allahın kitabından bir sahife okuyabilirsin.
4- 1 dakikada kısa bir hadis ,kısa bır ayet ezberleyebilirsin.
5- 1 dakikada 30 defa kelimeyi tevhid getirebilirsin.
6- 1 dakikada 100 defa sübhanallahi ve bihamdihi dersin.Denizlerin köpüğü kadar günah da olsa bağışlanır.
7- 1 dakikada 40 defa La havle dersin cennet hazinelerinden 40 hazine elde etmiş olursun.
8- 1 dakikada 60 defa Esteğfirullah el azim dersin bağış ve affa nail olursun.
9- 1 dakikada 25 defa salatu selam söylersin 250 sevabı, 250 bagış ve 250 dereceye nail olursun. Şefaati Mustafa’ya (s.a.v) nail olursun.
10- 1 dakikada dua,tefekkür,tezekkür kalbini inceleyen itaatlerle olursun.Kalbin 1 dakikada ameli yerine göre ömre bedel olur. Hayattan bir dakika ne kadar kıymetli oysa biz hayatımızı harap,zayi etmişiz. Ömrümüzden nice yıllar akıp giderken bir dakikada kazanabileceğimiz şeylere bir bakın.... </div
-
Öyle bir yasa geldim ki,neye dokunsam sonsus birikmis gözyasi......Neyse dokunsam sonsus birikmis yasama özlemi.......Öyle bir yasa geldim ki,neye dokunsam hep gec kalmis,hep eksik kalmis ve baska bir tekrari yok.....Yaptiklarimiz bazen hata olabilr,ama bunca bilinmezligin ortasinda yinede direnip duruyoruz......Artik anlasin ve bizi bir kez olsun egilip alnimizdan öpsün bu HAYAT......
-
Seni, gülüsü gül olup da açan kiz
Uzandigim her kapidan yüzümü saran esinti
Seni, yürüyüsü yagmur, kokusu nergis
Seni turuncu düs, seni deniz mavisi...
Eksik kalmis tek sözcügü uzun bir siirin
Bir dalin açmamis o son tomurcugu
Yüregime selamsiz sabahsiz girdigin
Belli, geçerek o dikensiz yolu
Seni, yaz günleri topraktan tüten bugu
O bir anlik, bir solukluk yagmurlardan sonra
Seni, sevincin yangini, acinin külü
Gittin artik, bu siirler kaldi bana
Gittin artik, ardinda mavi bir tütsü
Saçarak, genis ufuklarindan sonsuzlugun
Ey kara sevdalarimin göçmen kusu
Diyemem istesem de, seni unuttum...
Ahmet Erhan
-
Gece yorgunu ..
Sessizliği var odamda yılların...
Yıllar yalnızlığa hüküm sürmüş bu gece.. Dertleşecek bir çift göz yeterdi bu koca boşluğa ama nafile... Yokluğuyla hüzünlenemez, boşluğuyla eriyip bitemezdim elbet... Nefret duyamazdım asla. Adı yalnızlıktı ve ben rolümü çok iyi oynadım..
Adı yalnızlıktı ya, senden ötesi yoktu adeta. Koca bir evren ve dört duvar geceler.
Yastığımın bir yanı boş, bir yanı azap. Şeytan azapta derler ya, sen inanma; şeytan bile uğramıyor oraya... Sadece yastık mı boş olan; peki ya yürek? Bakışlar boş, yaşam boş, yürek boş!..
Bir babanın şefkatli kolları gibi hüzün; her defasında içine alıyor her defasında sarmalıyor.
Koyup gidecek ne var ardında? Bir bak! Dönsen değecek mi, döndürsen kafi gelecek mi? Asla!..
Yitik bir zaman, yalnızlık yine başrolde. Bu defa figüranım ben.. Koca bir kale suru üzerinde kavgadayım. Önce bir dayak faslı ve ardından boşluğa süzülüş. Bir figüranım ben, rolünü iyi oynayan ama asla adından söz edilmeyen, hiç bahsi geçmeyen...
Zehir gibi tatlı, ölüm gibi sevimli her şey. Bir yanım yastaydı da öbür yanım zevkte.. Adeta dört köşe. Ancak, her bir köşe sana dair, her bir köşenin ucu küt. Hüznümde sendeydi meşkim de, zevkim de.. Neden bu denli sana hapisti hisler ve neden sendin çıkmaz sokakların buğulu feneri? Anlayamadım. Köşesi yok yaşamın, bir çember oldu artık..
Kimsesi yok şu burkulan yüreğin. Damarlarım boş, neşter izi derinlerinde. Acılar beni sana yaklaştırmıyormuş bunu öğrendim yokluğunda. Yokluğun hasret oldu, hasret zaten benim adım. Ben hep hasreti seçtim hep hasreti besledim.. Yokluğun tek şahidim.... .
-
Helal be eyvallah Gokhancıgım............
-
Kont kardeş seninde yazılarını bekliyoruz ve tabii ki diğer arkadaşlarında....
-
gökhan konuşturuyorsun yine helal olsun.... bu arada paylaşım için sağol
-
abi bidaha bu gönül bahçesi bölümüne girmim mi? diye düşünim yav bu raya girdim mi bir hüzün çöki üstüme neyse gökhyan hocam eline sağlık
-
gokhan abı supersın ya helal sana
-
Sesimi duyuramam kimseye,giremem baskasını yüregine basıbos mu olacagım yine?Kader misali önyargısız dolasmak neye zarar kime kısmet.Kendimle bogusuyorum her zaman ki gibi sanki bana kosuyorsun dalıyorum hayalere.Hani eski fırtınalar, yagmurlar.Ben şimdi bu yerlerde sensiz kalmısım bulutlar kuslarda haber bekler olmusum gurbet ellerde.Gözyaslarım yagmur olmus sel olmus.SEni bekliyorum sert gozlerle rıhtımda.BEKLİYORUM YAGMUR GÖZYAŞIM.........
-
VeDaLaR SoGuK OLur SıKı GiYiN...
İncinecek hal kalmadı bende,
sana sadece bir tavsiye;
vedalar soğuk olur, sıkı giyin!
üşüyorum...
duracağım burada
gidişini seyredeceğim
kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim
kavgasız olacak, fırtınasız olacak
***** sapan olacak
organlarım birbirine vuracak
arkandan sessiz bakacağım
ben yine salağı oynayacağım...
hayalleri taştan bir sevdaydı bizimkisi. kırılmazdı. yağmura kara dayanıklıydı. çığ olup düşerdi de kendine zarar vermezdi. kopmazdı. gidişler dönüşlere gebeydi de, hep acıtırdı her el sallayış. özlemler acıydı. yürek dabırsızdı. her dönüş, doğuştu aslında yeniden. ölüp ölüp dirilmek gibi değil de, erince doğmaktı.
ama
önce hayaller öldü! (cenaze meydanda kaldı, ulu orta)
gönlüme bir kor düşer
gitme öyle zamansız
önce hayaller biter
yanar külsüz dumansız
acıyorum... ya da acıyorlar... elimde kalanları sayamıyorum. nasıl sayabilirim. ateş altında heryerim... dokunulamıyorum, onarılamıyorum, dona kaldım yanarken. sadece acıyorum, acınılıyorum... demişler inanmış, ağlayışları geçer sanmıştım. bir maddeyim... bedenim var senden kalan. benden gotürdüklerini isteyemiyorum. sen giderken sen olsaydın, benden gitmezdin. sen olmadın belki de hiç!
bilmiyorum sensizliği...
baharlar hiç gelmez
mevsim hep kış olur
günlerime güneş doğmaz
hislerim uyur
takvimleri kopardım attım sen giderken. saatleri kırdım... zaman!dan söz edilmesini istemiyorum artık... kış! soğuk işte. herkese olduğu gibi... derlerdi hep de inanmazdım, vedalar soğuk olur, sıkı giyin!
ben bahardan kalmayım...
sana yangındım, ama sensiz üşüyorum... ve uyuyorum... hala!
dilimden hiç düşmez
adın hasret olur
yüreğimde sızı dinmez
gülmek güç olur
acı işte. hangi hecesinden tutarsan tut bu böyle. ne sancım diner, "postbody" "FONT-WEIGHT: bold" ne ağrım. sattım 3 kuruşa gülüşlerimi... bak gamze gamze dolmuyor yüzüm. bak acı! bak yaş! bak soğuk!
bakma... anlamayacak kadar uzağız artık. haa soğuk. demişlerdi zaten... ama yapacak birşeyim yoktu. sonunu bile bile lades dedim ben... mahkumdu!
ayrılıklar yara açar yara üstüne
yağmur ağlar sensizliğe iç çekişime
sensiz olmaz bu yerlerde dünya dar olur
eğer gidersen bu aşka çok yazık olur
gittin... yükelmin öznesi mühim değil aslında. gidildi. onarılmaz yaralarımız var artık. susuz tokluk arıyoruz belki de. yazık oldu mu? bilmem... olur mu?
sadece üşüdüğümü hissediyorum...
vedalar soğuk olurmuş, ben yolculuklara senle çıkmaya alışkındım oysa...
_________________
-
Süslü sözleri beceremem pek öylesine yazıyorum işte.
Ne edebiyatın inceliği vardır, ne de şiirin enginliği bende.Yalnız okuduklarımın etkisinde fazlasıyla kalırım ve nedense yazma ihtiyacı duyarım.
insanların yetilerinin farklılıkları olmasa belki de çekilmezdi bazı şeyler.
Düşünsek, hani bazen olmadık yere kapıldığımız büyüklüğümüz, öyle an gelir ki kendimiz bile sevmeyiz bunu,neyiz ya ki biz bu dünyada, demeden edemeyiz ara sıra.
Yaşıyorsak ve birileri için varlığımızın değerini biliyorsak yeterdi bu galiba.Yaşamak, hayatta olduğumuzun farkındalığı ve değerini hissettiklerimizin hâlâ var olmaları bizi avurmaya yetmez mi değişen ve gelişen pek çok şey karşısında?
Nedense, akışına kapıldığımız öyle anlarımız olur ki anlam veremeyiz bazı şeylere.Hayat, ölüm, sevgi, nefret, korku daha pek çok duygu yakalar ensemizden ummadığımız anlarda.
Mücadelesi mi yoksa bu duygular karşısında yenilgi mi ağır gelir,bilemem ama her duygunun bizi biraz daha biz yaptığı kanısındayım.Esas olan da benlikteki mücadelemize karşı bizlikte yer bulmaya çalışmamız ki giderek genişletmeye çalıştığımız çevremiz de bunun bir işareti.
Ya giderek eksilenler dünyamızdan; ölenler,sağlıkta yitirdiklerimiz, küstürürüyor mu bizi bize, içimize."Senin yaşlarında olmak ve aynı zorlukları görmek, işim ne?" diyen kırkını aşmış ama fikri öylesine etkili gelen en değerli yakınımın dediği ile, evet hayatta zorlukların bizi bulacağı ama mücadelenin verdiği hazzı da tatdığımı düşündüğüm bu yaşlarımıza seviniyorum,onun söylemlerine karşın.
O gün görmüştü,çok şeyiyle tanımıştı hayatı; ama küsmemişti hâlâ , bizlerse belki yolun başında, belki bilemediğimiz ömrümüzün geçen ânlarındayız daha.Sarılmalıydık daha bir içten yaşama.
Kelimeler bile kâfi değil insanı anlatmaya,bir söz olsa gerçekten yürekten olsa...
-
gokhan nerden buluyorsun boyle guzel yazıları ya
-
[IMG]
Gönül Pencerem
Gönül penceremden bakıyorum
Başka pencerelere.
Kimisi büyük,
Kimisi küçük;
Kimisi aydınlık,
Kimisi karanlık.
Dış dünyadaki renkleri ve şekilleri gören gözler insanın penceresidir. Bir de dış dünyayı algıladıkları gönül gözleri vardır. Bunların bazısı küçük ve karanlık, bazısı da büyük ve aydınlık pencerelere vardır. Bazıları ise kalın perdelerle gizlenmiştir. Bazı pencerelerden içeri baktığınız zaman rengarenk çiçekler görürsünüz. Bazısının içerisi bomboştur. Bazısında nice cevherler mücevherler vardır. İşte böyleleri dışarıya müthiş bir ışık verir, herkesi aydınlatır. Bazısında ise iğrenç kokular yayan her türlü pislik mevcuttur.
Etrafa ışık saçan öyle gönül gözleri vardır ki onlar yüzlerce binlerce yılı aşarak günümüze gelebilmiş ve hatta insanlığa mal olmuşlardır. Mevlana bunlardan biridir. Bu ufukları geniş insanlar kendi ufuklarının ötesini de görmeye çalışırken alçak gönüllülüğü elden bırakmazlar. Mütevazıdırlar çünkü bilirler ki bu dünyayı onlar yaratmamıştır ve öğrenilecek çok şey vardır.
İçi boş olanlar ise kendini bir şey sanır, her zaman kendin emindir. Kendi burnunun doğrultusunda gider bu tür insanlar. Onlara kendi doğrularından başkasını kabul ettiremezsin. İşte bu tür körler birkaç kitap okuyunca her şeyi öğrendim sanır. Hatta bir başkasını fikrini beğenmediği için yok etmeye meyillidirler. Kibirleri hem kendilerine hem de başkalarına zarar verir de farkına varmazlar.
Gönül pencerenizi bol okuyarak ve düşünerek büyütebilirsiniz. Umarım bir gün bu pencerelerden etrafınıza güzel ışıklar saçılır.
-
Adam genç kadına seslendi:
-Bana gözyaşı borcun var!
Genç kadın sordu:
-Nasıl öderim?
Adam gözlerini kırptı:
-Haydi gülümse!
Gülümsedi genç kadın.
Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle
katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu...
Biri ilkbahar, diğeri güz.
Adam, seslendi yine:
-Bana mutluluk borcun var!
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
-Nasıl ödeyebilirim?
Heyecanlandı adam:
-Haydi yat dizlerime!
Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle
saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret
hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sıra sıra. Sonra
saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam.Yetmedi,
gizli düğüm attı.. Ağladı.
Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli
borç defterlerini kurcalıyordu. Genç kadının gözlerinin içine baktı:
-Bana yürek borcun var!
Borcunun farkındaydı sanki genç kadın. Şaşırmadı;
-Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
Adam kollarını uzattı:
-Haydi tut ellerimi!
Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle sıcaktı ki,
eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
Genç kadın gitmek üzereydi. Adam son kez seslendi:
-Bana can borcun var.
Kadın irkildi:
-Can mı?
Sigarasından derin bir nefes çekti adam:
-Evet. Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni! Hoşuna gitti sözler kadının:
-Peki, bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
Adam, biraz daha yaklaştı:
-Yum gözlerini!
Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen
dudaklarına.
-Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaşlarını kadın...
Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi:
-Hayat öpücüğüydü!
Kısa bir sessizliğin ardından, bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
Adam şaşırdı:
-Ya senin bu yaptığın neydi?
Genç kadın kapıya yöneldi:
-Veda öpücüğü!
Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor
sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın. Adam koştu peşinden,
sümbülleri geri verdi kadına:
-Ne olur iyi bak umut çiçeklerime solmasınlar.
Genç kadın sümbülleri aldı:
-Merak etme, günaşırı sularım çiçeklerini.
Adam sevindi:
-Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
Kadın gözden kaybolurken, haykırdı adam:
-Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
Haykırışı yağmura karıştı, kadın yağmuru hissetmeyen kalabalığa...
-
gokhan abı buna benzer bır yazıda mehmet coskundenızın bana bır ask borclusun kıtabında war o kıtabda çok guzel
-
İnce, çok ince tutunuşlarla tutunmuşuz hayata, ince öyle ya..ama sımsıkı bağlanmışız ellerimizdeki halatlara..halatlar tutar mı bizi?..nereye kadar tutar?..
dünyevi stresler ne kadar yıpratır şu ince ince halatları değil mi, ne kadar iz bırakır ruhlarımızda..
ama bir gün sular çekilir, ruh uçar gider..hareketsiz bir gemi kalır suyu çekilmiş okyanusun dibinde.
yazık olur kendi kendimize ettiğimiz eziyetlerle hırpalanan kalplerimize..
çoğu zaman kendi kendimize ederiz zaten zulümleri.
kendimizi mutsuz da ederiz, mutlu da..huzurlu da ederiz huzursuz da.
ancak kabahati başka bir şeylerde ararız ya..
dalar gideriz ya dünya telaşına..
işte ince ince bir ah çekip,
sımsıkı sarıldığım halatların ellerimde açtığı yaralarla, teselliye kalkışıyorum kendimi. yaralara merhem Rahmete duyduğumuz inanç ve ümitten başka bir şey olmuyor.
yorgun düşüyor bedenim, bazen kırılıyor yüreğimde bir köşe.
ancak "La rahadde fiddünya" -"Dünyada rahat yoktur"..
gelir ve geçer dünya..
sular çekilir, hem de aniden..
öyleyse neden bu ümitsizlik?..
Rahmet inancıyla Rahmet ümidiyle sarıyorum yaralarımı..
Rahman, lütfeyleye, Rahmeyleye, Nur eyleye...<br clear="all" / </div </div
-
AMİN GÖKHAN KARDEŞ.ÇOK GÜZEL BİR YAZIYMIŞ.TEŞEKÜRLER
-
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
.
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
.
Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....
.
Nazım HİKMET.
-
gökhan aktardıkların için sağol.birde ben katkı yapayım. insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır.ismet özel
-
Çok güzel bir söz bu...
Gerçekten öyle ise vay halimize...
-
İlk kendine günaydın de uyanırken ,
Ve ilk kendine gülümse aynalarda ,
Bir tatlı söz söyle kendine tebessüm et ,
Ve umursa kendini , teşekkür et ..
Sevmekle başlar herşey , kendini sev ,
Ve paylaştıkça çoğalır , sınırsız ver ,
Dost ol kendine , dürüst ol ,
Bir sevda sun yalansız ,
Ve dokun kendine hesapsız ..
İlk kendine günaydın de uyanırken ,
Ve ilk kendine gülümse aynalarda ,
Sonra göreceksin binbir yüzde ,
Kendi yansımanı...
-
http://resimlisiirler.atspace.com/resimli_siir/resimli_siirler108.jpg[/IMG] .
-
http://resimlisiirler.atspace.com/resimli_siir/resimli_siirler89.jpg[/IMG]
-
Gokhancıgım bu sayfalara benimde katkım olsun istedim.Sanada tşkler ediyorum cok guzel şeyler atmıssın....
-
-
-
-
gökhan döktürmüşsün be kardeşim helal sana hele o dakika hesaplamaları o biçim olmuş yani...
-
-
-
-
-