Vefasız Bir Hamşerimiz: Zekariya BEYAZ
“Dört beyazdan sakının: Un, şeker, tuz ve Zekeriya Beyaz” diye bir söz varsa da biz bir hemşehrimizi gündeme getirmekten kaçınmayacağız. Her ne kadar kendisi Nizip’imizi ihmal etse, hiç uğramasa da, biz onun çok yoğun ve önemli devlet ve millet hizmetleriyle meşgul olduğunu bildiğimizden mazur görüyoruz.
Onun şöhretini bilmeyenimiz yoktur.
Ülkemizin en meşhur ilahiyatçılarından biridir…
Verdiği fetvaların zaman zaman (yoksa çoğu zaman mıydı?) tartışılır olmasının önemi yok. Çünkü hocamız, hemşehrimiz; dini yaşanılır kılmak, zorlaştırmamak için çırpınmaktadır. Bu uğurda tarihte eşi benzeri görülmemiş fetvalar bulması kendisinin bu işe ne kadar kafa yorduğunun delilidir.
Örneğin orucun hurmayla değil de cinsel ilişkiyle açılabileceğine, kurban kesemeyenlerin veya istemeyenlerin bir tavuk, kaz, ördek keserek bu ibadeti yerine getirmiş olabileceğine dair görüşleri hiçbir yerden aşırma değil bizatihi kendi buluşudur.
Eli kalem tutan bir yazarımızdır…
Yazılarında derin konulara yer vermez çünkü halk dediğin, öyle detaylı bilgilerle, müctehidlerin yorumlarıyla, icma, kıyas ve ictihatlarla meşgul edilmemeli. İddialara ayet ve hadislerden de çok delil getirilmemeli. Bunu yapmaması, hemşehrimizin, idiialarına ayet ve hadislerden delil getirememesinden değildir tabi. Onu sevmeyenlerin uydurmasıdır bu.
Televizyon programlarının vazgeçilmez bir figüranı pardon aktörüdür…
Her ne kadar ciddi tartışma programlarında pek etkili olmasa da, jest ve mimikleri, ses tonu, kararlılığı ve çırpınışlarıyla herkesin ilgisini çekmektedir.
Sempatiktir…
Gözlerinin şaşılığına bakarak bazıları, “bu adam dini konulara da hep şaşı bakmaktadır, itibar etmeyin” dese de siz inanmayın. Gözlerinin durumu zaten yaradılıştan gelen bir durumdur. Bunu tenkid etmek dinen ahlaki değildir. Üstelik şunu söyleyebiliriz ki bu özelliği onu daha da sempatik kılmakta mankenler-kadın programı sunucuları, programlarına davet etmek için acaip numaralar çevirmektedirler.
Pek literatüre girmese de önemli sosyal bilimcilerimizdendir…
Bu uğurda otel odalarında, sabahlara kadar uykusuz kalma pahasına insan cinsinin, acaip ve garaip halleriyle ilgili izlediği belgesellerle, ne ağır faturaları kendi kesesinden ödediği, insan sorunsalından haberdar olup sosyolojik çıkarsamalarda bulunduğu bilenlerin malumudur.
Hoşgörülüdür…
Manken kızımızın kendisini 70 milyon önünde mıncıklamasını, yanaklarından makas almasını büyük bir hoşgörü adına, asık suratlı bir din adamı portresi çizmemek için katlanmıştır. Yoksa hemşehrimizin mankenlerle falan işi yoktur.
***
Tüm bunlardan sonra hemşehrimize seslenmek istiyorum:
Muhterem Zekeriya Beyaz hocam, seni Nizip’e bekliyoruz.
Senin gençliğinde Nizip’te okuduğunu, hatta eskimez müftümüz M.Salih İlhan Hocamızdan da ders aldığını biliyoruz. Gerçi o zamanlar radikalmişsin ama önemli değil. Gençliğinde herkesin bir radikal damarı olmuştur.
Ayrıca ateşli vaazlar verirmişsin, bu uğurda karakollara düşmüşsün, Müftülük Camii ve Ulu Camide kalmışsın. Gerçi laf aramızda, Müftü Salih Efendi’ye “Hocam ne biçim adam yetiştirmişsin?” diyenlere şöyle cevap veriyormuş:
-Benim yanımda talebeyken böyle değildi. Sonradan bu hale geldi.
Gelince bu sözün ve eski durumunun da gerçeğini öğreniriz.
Gelmeni zorunlu kılan bir başka husus da, seni Ergenekoncuları savunmak için tuhaf insanlarla birlikte toplantılar yaptığın, 99. üyenin de sen olduğun şeklinde dedikodular da dolaşıyor ortalıkta. Gelince bütün bunları birinci ağızda ifade pardon inkâr edersin. Çünkü ben kimseyi inandıramıyorum.
Bu vesileyle tüm Nizipliler adına selam ve saygılarımızı sunarım.
Allah’a emanet olun.***
