-
Gönül Bahçesi
Büyük bir çogunlugumuz yasamimizda
Bir veya daha fazla
Sevmis veya sevilmisizdir.
Ben de yasamim boyunca birçoklari gibi,
Gerçekten karsiliksiz, beklentisiz bir biçimde
Bir çok kisitarafindan sevildim ve sevdim.
Seven ve sevilen her insanin benligini kaplayan,
Yüregini coskuyladolduran,
Sevdigi ile birlikteligin verdigi hazzi yasayan biri olarak
GÖNÜL BAHÇEMDE
Sevgiliye olan duygularimin yansimalari ile
Sevgi konusunda sizler içinseçtigim birçogu yasanmis
Gerçek hayata ait hikayeler bulacaksiniz.
Bunlardan bazlarini yasadiginiz duygularla bütünlestirecek
Ve belki de kendi yasaminizdan esintiler bulacaksiniz.
Ve sözlerimi ÖMER HAYYAM'inSEVGIYLE YOGRULMAMISSA YÜREGIN,
TEKKEDE, MANASTIRDA EREMEZSIN...
BIR KEZ GERÇEKTEN SEVDIN MI DÜNYADA,
CENNETIN DE CEHENNEMIN DE ÜSTÜNDESIN...
Dizeleri ile bitirerek sizleri
GÖNÜL BAHÇEMiNİZİN
Sayfalarında duygularinizla başbaşa bırakıyorum.
Paylaşacağınız mesaj;
BELKİ BİR DOST SELAMDIR
BELKİ HOŞ BİR ŞİİR YADA ALINTI
Gönlünü aç Bu Gönül Dostlarına...
-
Sizlerinde Gönlünüzden kopan satırları bekliyorum...
-
DOSTLARA GELSIN BU HIKAYE
Oldukça hirçin karakterli bir genç varmis.
Bir gün babasi ona çivilerle dolu bir torba vererek,
ona söyle bir nasihatte bulunmus;
" Bir arkadasinla tartisip kavga ettiginde,
bir arkadasini herhangi bir sebepten dolayi
incittiginde veya kalbini kirdiginda,
o arkadasin için odana koymus oldugum
su tahta perdeye bir çivi çak."
O günden sonra genç adam babasinin tavsiyesine uyarak
birinci gün tahta perdeye 37 çivi çakmis.
Sonraki günlerde kendi kendini kontrol etmeye çalismis
ve geçen her günün sonunda daha az çivi çakmis.
Nihayet bir gün gelmis ki hiç çivi çakmamis.
Babasina gidip söylemis.
Babasi onu yeniden tahta perdenin önüne götürerek ogluna;
"Bugünden baslayarak tartismayip kavga etmedigin
her gün için tahta perdeden bir çivi çikart (sök) demis."
Günler aylar geçmis.
Bir gün gelmis ki tahta perdede hiç çivi kalmamis.
Babasi ona "aferin evladim, bu durum senin arkadaslarina
iyi davrandiginin ve onlarla iyi geçindiginin
bir göstergesidir ama bu tahta perdeye
biraz daha dikkatli bakmani senden rica ediyorum.
Görmüs oldugun gibi tahta perdede bir çok delik var.
Artik arkadaslarin ve dostlarinla arandaki iliskiler
geçmisteki gibi güzel olmayacak" demis.
Arkadaslarinla tartisip kavga ettigin zaman onlari kirici,
incitici kötü kelimeler söylemis olabilirsin veya
yapabilme imkanin oldugu halde onlarin makul ve mantikli
istek ve arzularini yerine getirmeyerek
onlari incitmis veya elinde imkanlarin oldugu halde
zor anlarinda arkadaslarina yardim etmemis olabilirsin.
Arkadaslarina söylemis oldugun her kötü kelime veya
yapmis oldugun olumsuz bir davranis veya
elinde imkanin oldugu halde onlarin makul isteklerini
yerine getirmemis olman, bil ki arkadaslarini derinden incitir
ve onlarin yüreginde derin bir yara birakir.
Aynen bu çivilerin tahta perdede biraktigi delikler gibi.
Yaptigin her olumsuz davranis sonrasi arkadasina seni
bin defa affetmesini söyleyebilirsin ama bu delik
aynen arkadasinin yüreginde kalacaktir ve
asla kolay, kolay kapanmayacaktir.
Ve babasi son olarak ogluna su nasihatte bulunmus:
"Gerçek bir dost veya bir arkadas
ender bir mücevher gibidir.
Seni güldürür, yüreklendirir,
sen her ihtiyaç duydugunda sana yardimci olur,
seni dinler, sana yüregini açar" demis.
-
Gül Sultanım
Gül kokusunu sizden mi almış bilmem
Bir ateş attınız içime sönmez yanar her dem
Bükülür boynum, bir gariplik çöker
Doyulmaz güzelliğinize hasret kaldı bu gözler!
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Dilenciyim, kapınıza geldim dayandım
İşte bu zalim nefsim işte bunlar günahlarım
Size uzattım ellerimi şahidim olun
Biz gözyaşı dökemedik, tövbemiz için siz dökün;
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Altın bir nesilden geldiniz
Hoş geldiniz sefa geldiniz bizlere şeref verdiniz
Rabbimizin şahidi, peygamberimizin varisi
Gönüllerimizin şifası, aşka susamışların deryası
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Dünya’dan eser bulunmaz kalbinizde
Misk kokuları eksik olmaz elbisenizde
Güzellik sizinle güzelliğini bulur
Yürüyünce toprak sizi kıskanır olur
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
Gelenler kozaydı, kelebek oldu, sonsuza uçtu
Bu garip hasretinizle yandı kül oldu
Bu tendeki can, can evinden çıkıp size gelmek ister
Son nefesinde sizden himmetinizi bekler
Efendim benim güzel efendim
Sultanım benim gül sultanım
-
ANLATAMAM SENİ YA RESÛLALLAH
Dediler bana -Bu dünya O var diye yaratıldı-
Geldim dünyaya, açtım gözlerimi, aradı bu gözler seni
Ama sen yoktun...
Haber göndermişsin
-Kardeşlerime selam olsun- demişsin...
Seni göremeyen kardeşlerine selam
Senden gelen selama can kurban Ya Resûlallah.
Sen ki eşsiz tebessümüyle kalpleri anahtarsız açan,
Sen ki dört mevsim açan gül,
Sen ki bir yavrucağın kuşu ölmüş diye taziyeye giden ince gönül,
Sen ki harbe en önde giden korkusuz cengaver.
Çocukların bile fikrini soran büyük düşünür,
İsmi Allah la yazılacak kadar şereflisin.
Bir hayvan ölüsünden herkes uzaklaşırken
Onun güzel dişlerini görecek göz vardı sende...
Selam vermeyi çok sevmene rağmen
Tembellik yapana bunu layık görmeyecek kadar çalışkandın sen.
Çocuklarla oyun oynayan alçak gönüllü sevgi güneşi,
İki kurbanlığın oğlu olarak asildin sen.
Can düşmanlarının malını emanet ettiği,
Sözüne güvendiği emindin sen
Hz. Yusuf tan güzel, tüm insanlar içinde özeldin sen
İnci dişlerinin arasından çıkanlarla kimsenin incinmediği yürektin sen.
Sen yürüyünce dağlar erirdi, mahlûkat selam verirdi sana,
İftira atanlar üzünce seni melekler öperdi yanaklarından
Münkirler ağlatınca Amine yoktu ki kucaklasın seni?
Abdullah görmedi nasıl cezalandırsın kafirleri?
Ama Rabbin vardı, alemleri senin için yaratan Rabbin...
Miraca çıkardı seni, sevgiliyi görmek herşeye değerdi.
Bahiranın bahçesindeki kuruyu yeşerten sevgili !
Gel ey nebi.
Gönlümün bozkırları seni bekler.
Seni sevmek her ruhun yiyeceği, içeceği,
İlahi aşkın gıdası seni sevmekten geçer.
Benim sevgim nedir ki?
Ayçiçeğinin güneşe olan sevgisi...
Önemli olan güneşin, ayçiçeğine ışık göndermesi.
Sana öylesine muhtacım ki...
Ölesine muhtaç...
-
Hindistan`da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine uzanan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş:
Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.
Neden? diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun?"
Kova cevap vermiş:
Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim bu kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.
Sucu şöyle demiş:
Patronun evine dönerken yolun üstündeki çiçekleri fark etmeni istiyorum.
Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş:
Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçekler olmadığını fark ettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleyebildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.
-
Degerli GÖKHAN bey seni böyle bir sayfa hazırlad?g?n için seni kutlar?m..bravooooooo sana.ba?ar?lar d?lerim.
-
PAPATYA
Kapalı kapıları açandır adın
Senin olsun bütün güzellikler şanın
Ne çıkar dünya kadar olsa hanın
Gonca gülsün tomurcuksun papatya
Zelfidir boyun, bilmem nasıl huyun
Toprağa dikilen fidanlar çiçek açar
Açılmış papatya ne güzel koku saçar
Gonca gülsün, açılmamışsın papatya
Demiş VELİ( öter bülbül Elif ) diye
Muhteşem adın sana olmuş hediye
O endamı karartsan kim ne diye
Gonca gülsün nar da yanma papatya
Her mahlukat sayıklar o lafzı tek tek
Yüce mevlam dan senin için dileğim tek
O na güzel kul ol kimse olmaz köstek
Gonca gülsün yemyeşilsin papatya
Kimin Kimseye söyleyecek lafı yoktur
İşin özünde beyinsiz safsata çoktur
Böyle giderse cümlemizin sonu yoktur
Gonca gülsün, Haktan korkmalısın PAPATYA
İnsan oğlu ölümsüz değildir
Aklı başa almak eğri değildir
Güzellik fani dünyaya baki değildir
Hak dünyayı düşün PAPATYA
Üç beş günlük safaya aldanma
İnançsızında inancı var ona kanma
Kainatın sahibi var ondan korkma
Kendini ona ver kaçma Papatya
Teseddüre girsen kaybolmaz güzelliğin
Daha çekici olur daha alımlı benliğin
Sağlama almış olursun HAKKI çalışsın belleğin
YARADANA yalvar NARDA yanma PAPATYA.
-
MİRAÇ KANDİLİ
Feyiz ve bereketin coştuğu mübarek gecelerimizden biri de Miraç Gecesidir. Miraç bir yükseliştir, bütün süfli duygulardan, beşeri hislerden ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir. Resulullahın (a.s.m.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir terakki ufkudur.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:
“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:
“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)
Miraç nasıl oldu?
Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke'den), Mescid-i Aksâ'ya (Kudüs'e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.
Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.
Semanın bütün tabakalarına uğradı. Sırasıyla yedi sema tabakalarında bulunan Hz. Adem, Hz. Yahya ve Hz. Îsa, Hz. Yusuf, Hz. İdris, Hz. Harun, Hz. Musa ve Hz. İbrahim gibi peygamberlerle görüştü, Onlar kendisine “Hoş geldin” dediler, tebrik ettiler.
Bundan Sonra Hz. Cebrail ile birlikte imkân ile vü-cub ortası (kâinatın bittiği yer) Sidretü'l-müntehâ'ya geldiler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam orada ikisi gizli, ikisi açıktan akan (Nil, Fırat) dört nehir gördü. Sonra hergün yetmiş meleğin ziyaret ettiği Beytü'l-Ma'mur'u ziyaret etti.
Hz. Cebrail'in buradan öteye gitmesi mümkün değildi. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bundan sonra Refref adında bir vasıta ile zaman ve mekândan münezzeh (uzak) olan Cenab-ı Hakkın cemaliyle müşerref oldu.
Süleyman Çelebi'nin dediği gibi
“Aşikâre gördü Rabbü'l-izzeti/Âhirette öyle görür ümmeti” İnşaallah...
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Rabbinin huzurundan döndükten sonra Hz. Musa ile karşılaştı., “Allah ümmetine neyi farz kıldı?” diye sorunca, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam “50 vakit namaz” buyurdu.
Hz. Musa'nın, “Rabbine dön, azaltması için Rabbinden niyazda bulun, ümmetin buna güç yetiremez” demesi üzerine, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, beş sefer Cenab-ı Hakka niyazda bulundu, her seferinde 10 vakit indi, sonunda beş vakitte karar kıldı.
Daha sonra Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Cebrail'in rehberliğinde Cenneti, Cehennemi, âhiret menzillerini ve bütün âlemleri gezdi, gördü, Mekke'ye döndü.
Sabah olunca Kabe'nin yanında Mekkelilere Miraçı anlattı. Onlar Peygamberimizden delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam de onlara yolda gördüğü kafilelerinden haber verdi. Kureyşliler hemen kafileleri karşılamak için Mekke dışına çıktılar. Gelenleri aynen Peygamberimizin Aleyhissalâtü Vesselam haber verdiği gibi gördüler, ama iman nasip olmadı.
Ama yine de Peygamberimizden üst üste Miraça çıktığına dair delil istediler. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Kudüs'e, Mescid-i Aksâ'ya uğradığını anlatınca Kureyşliler, “Bir ayda gidilebilen Bir yere Muhammed nasıl bir gecede gidip gelebilir?” diye itiraz ettiler, ardından da Mescid-i Aksâ'yı görmüş olanlar, “Mescid-i Aksâ'yı bize anlatır mısın?” diye Peygamberimize soru yönelttiler.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle anlattı:
“Onların yalanlamalarından ve sorularından çok sıkıldım. Hatta o ana kadar öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim. Derken Cenab-ı Hak birden Beytü'l-Makdis'i bana gösterdi. Ben de ona bakarak her şeyi birer birer tarif ettim. Hatta bana, ‘Beytü'l-Makdis'in kaç kapısı var?’ diye sordular. Halbuki ben onun kapılarını saymamıştım. Beytü'l-Makdis karşımda görününce ona bakmaya ve kapılarını teker teker saymaya ve anlatmaya başladım.”
Bunun üzerine müşrikler:
“Vallahi dos doğru tarif ettin” dediler, ama yine de iman etmediler.
O esnada Hz. Ebû Bekir çıkageldi, müşrikler durumu ona haber verdiler. Hz. Ebû Bekir, “Eğer bu sözleri ondan duymuşsanız seksiz şüphesiz doğrudur” diyerek hemen tasdik etti ve bundan sonra Hz. Ebû Bekir “Sıddîk, tereddütsüz inanan” ünvanını aldı.
Miraçla gelen hediyeler
Birincisi: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bütün iman hakikatlerini gözleriyle gördü. Melekleri, Cenneti, âhireti, hattâ Cenab-ı Hakkın cemâlini gözleriyle müşahede etti. Sözlerinde ve vaadinde en küçük bir hilafı, aksi beyanı olmayan o yüce insan mü'min ruhlara manen şöyle diyordu: “Sizin inandığınız, melekleri, âhireti, Rabbinizin Nur cemâlini bizzat gördüm; bu iman esasları vardır, mevcuttur; tereddüt ve şüphe etmeyiniz.” Böylece mü'minler sonsuz bir imana ermenin saadetine kavuştular.
İkincisi: İnsan herşeyi merak ediyor. Ayda hayat var mı, yok mu diye araştırıyor. Halbuki Ay O Ezelî Sultanın memleketinde ancak bir sinek kadar yer kaplıyor.
Mü'minler merak ediyorlar. “Rabbimiz bizden ne istiyor? Acaba ne yaparsak Rabbimiz bizden razı olur? Bir yolunu bulsak da doğrudan doğruya Rabbimizle muhatap olsak, bizden ne istiyor, anlasaydık” derken, İki Cihan Serveri yetmiş bin perde arkasından ezel ve ebed Sultanının razı olacağı amelleri Miraç meyvesi olarak getirdi beşere hediye etti. Bu hediye başta namaz olmak üzere İslâmın diğer esasları ve ibadetleridir.
Üçüncüsü: Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam ebedî saadet definesinin anahtarını alıp getirmiş, cinlere ve insanlara hediye etmiştir. Peygamber Efendimiz kendi gözüyle Cenneti görmüş, sonsuz saadetin varlığını müşahede etmiş ve bu büyük müjdeyi haber vermiştir. Öyle ki, bir adama idam edileceği anda affedilerek padişahın yakınında bir saray verilse ne kadar sevinir.
Öyle de bütün cinler ve insanlar sayısınca toplu bir müjde olan bu sevinç ne kadar önemli ve değerlidir.
Dördüncüsü: Peygamber Efendimiz Miraçta Cenab-ı Hakkın cemalini görme nimetini tattı. Bu manevi nimetin Cennette mü'minlere de nasip olacağı müjdesini verdi. “Ayın on dördünü nasıl açıkça gözünüzle görüyorsanız, Rabbinizi de öyle Cennette apaçık göreceksiniz” buyurarak bu ezelî müjdeyi bizlere hediye olarak getirdi.
Beşincisi: İnsan kâinatın en kıymetli bir meyvesi ve Kâinat Sahibinin en nazlı bir sevgilisi olduğu Miraçla anlaşıldı. Kâinata nisbetle küçük bir varlık, zayıf bir canlı olan insan bu meyve ile öyle bir dereceye çıktı ki, bütün varlıklar üzerinde bir makam ve mevki kazandı. Çünkü rütbesiz bir askere, “Sen paşa oldun” dense ne kadar sevinir.
Öyle de âciz, fani, devamlı ayrılık ve zeval tokadını yiyen biçare insana birden, "Sonsuz ve baki bir Cennette Rahman ve Rahîm olan Allah'ın rahmetine gireceksin" dendiğinde o insan ne kadar büyük bir mevki ve makama çıkar. Cennette hayal hızında, ruh genişliğinde, akıl akıcılığında, kalbin bütün arzularında Cenab-ı Hakkın ebedi mülkünde seyir ve seyahate erecektir. Cenab-ı Hakkın nur cemalini seyretme nimetini tadacaktır. Böyle bir insanın kalb ve ruhu ne kadar büyük bir sevince kavuşur değil mi? Miraçın bu meyvesi insanın en büyük arzu ve hedefidir. (Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, 31. Söz.)
Miraç Gecesi Namazı
Miraç gecesi kılınacak namaz on iki rekattır. İki rekatte bir selam verilerek kılınacak olan namaz on iki rekat ile bitirilir. Her rekatte Fatihadan sonra on kere ihlas okunur. Kılınma zamanı yatsı namazı kılındıktan sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakit olabilir. Bu oniki rekat namaz bittiği zaman selamdan sonra yüz defa :
“Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunur.
Ardından da yüz kere istiğfar yapılır.
Miraç Gecesinin Gündüzünde Kılınacak Namaz
Miraç gecesinin gündüzünde öğlen namazını kıldıktan sonra sonra dört rekat namaz kılınır.
Bu namazın;birinci rekatında Fatiha’ dan sonra bir kere Felak suresi, ikinci rekattan sonra bir kere Nas suresi, üçüncü rekatta üç kere Kadr suresi, dördüncü rekatta elli kere İhlas suresi okunur.
-
Sevgili gökhan güzel yaz?ların? okuyorum çok özür dilerim hiç zaman?m yok iki haftaya daha ihtiyac?m var.selamlar bütün insanl??a hay?rlar dile?i ile
-
abi ne özürü esta?firullah senin dü?ünmen yeter allah sizden raz? olsun di?er arkada?lardan da bu forma kat?l?mların? bekliyoruz.
"
tama sevik yorum"
-
Serçe ve Göçmen Kus
Ihanetin adi göçmen bir kusa verilmis,
Sadakatin adi ise; bir serçeye
Göçmen kus bütün bahar ve yaz boyunca
Küçük köyün üstünde uçmus serçeyle beraber
Küçük sinekleri, kurtlari yemisler,
Kis yagmurlariyla saha kalkmis, derelerden su içmisler.
Masmavi gökyüzünde dans etmisler,
Çiçek açan agaçlara konup, papatya tarlalarinda gezmisler...
Birbirlerine söz vermis kuslar;
Ayrilmayacagiz diye.
Ama kis gelmis,
Göçmen kus adina yakisani yapmaya kararliymis,
Serçe ise her zamanki gibi sadik
Ama sevgi de yabana atilmaz bir gerçek.
Ayrilik aci, ihanet kötüymüs serçe için
Yasamaksa önemli imis göçmen için.
O, baharlarin tatli eglencesiymis sadece
Gel demis serçeye benle beraber...
Baska bir bahara uçalim.
Serçe ise burda bekleyelim demis yeni bahari
Ama kis acimasizdir. demis göçmen,
Yasayamayiz burda, aç kalir üsürüz
Serçe hayir demis korunuruz kötülüklerinden kisin beraber
Göçmen inanmamis serçeye hayir demis gidelim.
Serçe için gitmek nasil bir ihanetse yasadigi yere
Kalmakta ayni sekilde ihanetmis sevgiliye
Ve karar vermis sevgiyi seçmis
Uçacakmis yeni bir bahara...
Göçmen ve serçe çikmislar yola,
Ama serçe zayifmis,
onun kanatlari uzun uçuslar için degil.
Dayanamayacakmis bu yola
Oysa göçmenin kanatlari güçlüymüs
Çünkü o hep kaçarmis kislardan
Hep gidermis zorluklarindan kisin yeni baharlara
Bir firtina yaklasiyormus.
Göçmen hizli gidiyormus firtinadan, yakalanmayacakmis
Ama serçe iyice zayif kalmis, yavaslamaya baslamis
Göçmene duralim demis artik.
Biraz dinlenelim
Göçmen itiraz etmis, firtina demis, ölürüz.
Serçe çok firtina görmüs, kurtuluruz demis.
Ama göçmen yürü demis serçeye
birazdan okyanuslara varacagiz
Serçe sevgisine uymus ve
pesinden son bir gayretle gitmis göçmenin
Birazdan varmislar okyanusa
Kurtulusuymus bu büyük deniz
Göçmen için çok iyi bilirmis buralari
Ama serçe ilk kez görüyormus ve sanki
Gökyüzünden daha büyükmüs bu yeni mavi
Serçe artik dayanamiyormus,
Son bir sevgi sesiyle seslenmis göçmene
Artik gidemiyorum.... Göçmen serçeye bakmis,
Bakmis ve devam etmis........
Okyanus çok büyükmüs, serçe ise çok küçük
Serçenin sevgisi de çok büyükmüs ama göçmen çok küçük...
Mavi sularinda okyanusun bir minik SADAKAT ...
Yeni bir baharin koynunda koca bir IHANET...
SEVGILERIMLE... ESEN KALIN... MUTLULUKLA KALIN... SEVGIYLE KALIN... VE DOSTÇA KALIN...
-
gökhan son hikayen cok hos...
demek ask karsilikli olsa bile ihanet dolu ola biliyor.
-
ask karsilikli olursa ask için insan her seye katlanir ama bu gariplerin askinda menfaatler var zaten orta yolu bulunmadigi sürece her zaman birileri zarar görecektir bizi tek karsiliksiz seven bir peygamberimiz var... biz çok sansliyiz bence ....hadi yeni hikayelerde gelecek ama sizde biraz yardim edin :)
-
Herkes Için Biraz Mutluluk
Fatih, çevresindekilerin çok sevdigi insanlardan biriydi.
Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu
bir sey bulurdu. Hatta bazen etrafindakileri çildirtirdi bile.
Bu adam, bu halde bile nasil iyimser olabiliyor? Birisi nasil
oldugunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanit verirdi hep..
“Bomba gibiyim.” Fatih bir dogal motivasyoncuydu...
Yaninda çalisanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse,
Fatih yanina kosar, duruma nasil olumlu bakilacagini anlatirdi.
Bu tarzi fena halde düsündürüyordu beni... Bir gün Fatih’e
gittim. Anlayamiyorum dedim.. Nasil olur da, her zaman,
her kosulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun...
Nasil basariyorsun bunu?
Her sabah kalktigimda kendi kendime Fatih bugün iki
seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü.. derim.
Havamin iyi olmasini seçerim. Kötü bir sey oldugunda gene iki
seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak.
Ben basima gelen kötü seylerden ders almayi seçerim.
Birisi bana bir seyden sikayete geldiginde, gene iki seçimim var..
Sikayetini kabul etmek ya da ona hayatin olumlu yanlarini
göstermek. Ben hayatin olumlu yanlarini seçerim.
Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani?
Evet.. Kolay dedi Fatih.. Hayat seçimlerden ibarettir.
Her durumda bir seçim vardir. Sen her durumda nasil
davranacagini seçersin. Sen insanlarin senin tavrindan nasil
etkileneceklerini seçersin. Sen havanin, tavrinin
iyi ya da kötü olmasini seçersin...
Yani sen, hayatini nasil yasayacagini seçersin!..
Fatih’in sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yillar
görmedim. Ama, hayatimdaki talihsiz olaylara dövünmek
yerine, seçim yapmayi tercih ettigimde hep onu hatirladim.
Yillar sonra, Fatih’in basina çok tatsiz bir sey geldi. Soygun
için gelen hirsizlar, panige kapilip delik desik etmisler...
Ameliyati 18 saat sürmüs, haftalarca yogun bakimda kalmis.
Taburcu edildiginde, kursunlarin bazilari hala vücudundaymis.
Ben onu, olaydan alti ay sonra gördüm.
Nasilsin? diye sordugumda, Bomba gibiyim dedi
Bomba gibi. Olay sirasinda neler hissettin Fatih dedim.
Yerde yatarken, iki seçimim var diye düsündüm..
Ya yasamayi seçecektim, ya ölümü.. Ben yasamayi seçtim.
Korkmadin mi, suurunu kaybetmedin mi !..
Ambulansla gelen saglik görevlileri harika insanlardi.
Bana hep Iyileseceksin merak etme dediler.
Ama acil servisin koridorlarinda sedyemi hizla
sürerlerken, doktorlarin ve hemsirelerin yüzündeki
ifadeyi görünce ilk defa korktum.Bu gözler
bana; Bana adam ölmüs diyordu. Bir seyler yapmazsam,
biraz sonra ölü bir adam olacaktim gerçekten..
Ne yaptin? diye merakla sordum..
Kocaman bir hemsire yanima yaklasti ve bagirarak
herhangi bir seye alerjim olup olmadigini sordu..
Evet diye yanit verdim.. Var.. Doktorlar ve hemsireler
merakla sustular.. Derin bir nefes alarak kendimi
toparladim ve bagirdim: Benim kursunlara alerjim var !..
Doktorlar ve hemsireler gülmeye basladilar. Tekrar bagirdim..
Ben yasamayi seçtim. Beni bir canli gibi ameliyat edin.
Otopsi yapar gibi degil..
Fatih, sadece doktorlarin büyük ustaliklari
sayesinde degil, kendi olumlu tavrinin büyük
katkisi ile yasadi. Yasamasi bana yeni ders oldu.
Her gün, hayatimizi dolu dolu yasamayi seçme sansimiz
ve hakkimiz oldugunu ondan ögrendim..
Ve her seyin kendi seçimimize bagli oldugunu..
Bu yaziyi okudunuz. Simdi iki seçiminiz var:
1. Unutup gitmek.
2. Bilgisayarina kaydetmek,
dostlariniza dagitmak..
Ben, ikincisini seçip bunu sizlerle paylasmayi tercih ettim.