Yazdırılabilir Görünüm
rica ederim sizlere ben tsk ederim
beyendinizse ne mutlu bana
i
Beni Memleketten Ayıran Yollar
Ne olur bitipde tükenin artık,
Beni memleketten ayıran yollar,
Yağmurla eriyip kaybolun artık,
Beni memleketten ayıran yollar.
Bu canım yoruldu gelip gitmekten,
Usandım artık ben çile çekmekten,
Nefret eder oldum size bakmaktan,
Beni memleketten ayıran yollar.
Yurdumdan, yuvamdan kopardınız mı?
Anamdan, babamdan ayırdınız mı?
İsteğiniz oldu sevindiniz mi?
Beni memleketten ayıran yollar.
Dağların altında kalasınız siz,
Yer yarılıp yere batasınız siz,
Çıkmamak üzere yok olasınız,
Beni memleketten ayıran yollar.
Ömrümü yediniz doymadınız mı?
Saçıma ak düştü görmediniz mi?
Yıllarca yürüdüm bitmediniz mi?
Beni memleketten ayıran yollar.
Bilmem ki ne zaman biteceksiniz,
Belkide ömrümü yutacaksınız,
Kabir kervanına katacaksınız,
Beni memleketten ayıran yollar.
Mustafa USTA’yım dertliyim dertli,
Yolcular dizilmiş yayalı atlı,
Uzayıp gidiyor iki üç hatlı,
Beni memleketten ayıran yollar.
24.02.1997Mustafa Usta Halksiir
Allah'ım Bu Vuslatı Hicran Etme
Allah'ım bu vuslatı hicran etme
Aşkın sarhoşlarını nalân etme
Sevgi bahçesini yemyeşil bırak
Bu mestlere bahçelere kasdetme
Dalı yaprağı vurma hazan gibi
Halkını başı dönmüş zelil etme
Kuşunun yuvasının ağacını
Yıkma da kuşlarını perran etme
Kumunu ve mumunu karıştırma
Düşmanları kör et de şadan etme
Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır
Onların işlerini asan etme
İkbal kıblesi yalnız bu halkadır
Umut kâbesin öyle viran etme
Bu çadır iplerini öyle katma
Çadır senindir eya sultan etme
Yok dünyada hicrandan daha acı
Ne istiyorsan et de onu etme
Mevlana Celaleddin Rumi
Mevlid Kandili
MEVLİD KANDİLİ
İçim içime sığmıyor
Bu gün bayram, bu gün mevlid kandili
Gözümden yağmur yağmıyor
Bu gün bayram dostlar, bu gün mevlid kandili
Bu gün alemlere rahmet doğdu
Doğdu da cihanı nura boğdu
Geldi alemin nuru karanlığı kovdu
Bu gün bayram, bu gün mevlid kandili
Sen, ben doğmuşuz ne çıkar
Diğer varlıkların ne hükmü var
İbrahim Allah’a dost, Muhammed ona yar
Bu gün bayram dostlar, bu gün mevlid kandili
Bu gün bayram, çünkü Cuma günüdür
Bu gün bayram, çünkü dua günüdür
Bu gün peygamberimin doğum günüdür
Bu gün bayram dostlar, bu gün mevlid kandili
Aç elini eyle dua,
İster suya, ister dağa,
Onunla erdik mutluluğa
Bu gün bayram, bu gün mevlid kandili
Kelimeler mutluluğuma etmiyor kifayet
Gönülden değil kalemdendir şikayet
Onunla geldi nur, onunla doğdu İslamiyet
Bu gün bayram dostlar, bu gün mevlid kandili
Sözüm bitip sana veda ederken
Elim açıp Rabbe dua ederken
“Rabbim beni kavuştur” derken
Bugün bayram dostum, bu gün mevlid kandiliİsmail Onay
YENİ BİR SAYFADAN SANA BAKMAK
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
allah’a inanmaktır
YILMAZ ERDOĞAN....
Anladım
Bulutları düşünüyorum, kuşları ve aşkı
Tarihleri var da onların, hatta anıları
Vatanları olmadı hiç bir zaman, ki onlar
Ayışığına karıştılar yeryüzünden göçerek
Ve bırakarak metal bir uygarlığı geride
Anladım ayaklarımın altındaki dünya değil
Çocuk sevinçleri, ipinden koparılmış uçurtmalar
Bulutu ve suyu izliyor soluk bir sonsuzluk
Anladım yüreğimdeki rüzgarla sürükleniyorum
Üşüdüğümü unutuyorum, yalnızlığımı da
Yasaksa artık bu ülkeden çıkmamız
Vatansız olduğumuzu bilelim diyedir
Mayınlayarak ömrümüzün kalan kısmını
Anladım vatansızlıktır bir şaire yakışan.
Her Nasılsa Yalnızsın
Her nasılsa yalnızsın
Bir giz gibi deliyor yüreğini
can sıkıntılarının burgusu
ve hep bir şeyler eksik gibi
bir şeyler bekler gibisin
Yeni bozgunlar
yeni yenilgiler peşindesin
Bir bozkır kuraklığına dönüşmüş için
Oysa yalnız bir öpüştür
gurbeti türkülere dönüştüren
Çoktandır su vermedin
çiçeklere ve yüreğinin çeliğine
Zaman terkisine almış da öpücükleri
koşuyor sessizliğin ve yalnızlığın
iyotlu kıyılarına
Bir yol ayrımı ki yanlışla doğru
hüzünlerle sevinçler kolkola
Sen ki ey kalbim
yanlışları ve hüzünleri taşıdın
bunca zaman
Taşıyamaz yüreğinin batık sandalı
bu yalnızlığı, bu can sıkıntılarını
Yaşam gelincikler gibi beklerken seni
gecenin kapısını çalma
ey kalbim
candy çok saol yılmaz erdogan gercektende çok guzel okuyor bu şiiri
tşk ederim mehmet abi gerçekden bu şiiri we diğer birçok şiirleriini çok güzel okuyor çokda ii bi şair bence..:)
yorumlarınız için hepinizede çok tşk ederim bu yılmaz erdoğan şiiride sizin için..
===HEPSİ BU===
Değişen ben değilim
dönüşen savaş
yaşlanmakla ıslanmak aynı şey:
bir yağmurun gölgesinde ihtiyarlanmak
şimdi ölüm bile yetmiyor
acılarımızı tartmaya
dostlar
alıngan bir sahili pinekliyorlar
bir merhabayı bıçaklar gibi artık
selamlaşmalar
değişen ben değilim
dönüşen savaş
artık zaman bile yetmiyor
yaşadığımızı sanmaya
yine de ışıklar bu kenti
güzelmiş gibi gösteriyor
geceleri...
geceler...
yani
Ahmet Haşim in kafiyeleri...
seni aklıma düşüren
yerçekimi değil
yalancı yıldızlar
öyle uzaksın ki
üflesem soğuyacaksın
sarılsam okyanus
bir aşka yetecek kadar
ve anımsatacak kadar
sebepsiz bir ölümü,
acılarımız
ve kafiyelerimiz var...
işte hepsi bu kadar...
YILMAZ ERDOĞAN
*****CEMRE******
gözüme ilişti gözün
içimde infilak saati!
yasak baktın nikotin sıcaklığıma,
bir sigara daha yaklaşıyor bahar...
ellerin yanında değil,
gemiler kalkıyor avuçlarından
bütün limanlara bir telaş,
yaklaşıyor bahar...
deniz altında bir zindan düşü,
ayıp sarılmalar, lanetli öpücükler
bilinmez bir nemrut *****ı
arkadaş dağlar gibi korkusuz korkular...
kekikler yeşeriyor
yaklaşıyor bahar
bir deliliğin eşiğinde
amansız mekansız
sofrasız
yani aç, ilaçsız
ve
hiçbir şiirin eskitemediği
gözlerin,
gözlerimin önünde
el pençe divan...
bahar damarı çatladı toprağın
bir nefes daha yaklaşıyor bahar.!
yılmaz erdoğan
adım sonbahar
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar...
ATİLLA İLHAN..
??SEN YOKSUN??
Sen yoksun
deniz yok
yıldızlar arkadaşım
ya bu gece harika bir şeyler olsun
yahut bir bomba gibi
infilak edecek başım.
Ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
İstanbul minareler odamda gibi
gökyüzü temiz ve parlak
işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz
muhalif bir rüzgâr karşı sahilden.
Fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
havada kanat sesleri
ve çılgın kokular.
Deniz yok
yıldızlar uzaklaşıyor
ben yine yalnız kalıyorum
İstanbul minareler kaybolmuş
SEN YOKSUN.
atilla ilhan...
ilkten "ben sana mecburum bilemezsin" diye bir cümle duydum. kim yazmış diye meraklanıp okudum. Attila İLHAN mış. herhalde dedim. bütün büyük yazarlar gibi o da ölüp gitmiştir çoktan. geç geldim bu dünyaya. sözcük ustalarına yetişemedim diye hayıflandım.
sonra trt ekranlarında bir programda gördüm kendisini. vay bee dedim. eskilerden hala yaşayanlar varmış.
ve bir gün ölümüne şahit oldum. 80 yaşında koca bir çınar devrildi..
bazısı gazetesinde üzüntüsünden adını Atilla diye yazdı. bazısı AKM deki cenaze töreninde adaşı bakan Koç u protesto etti.
bocaladım.. "şairler ölür mü? yoksa şiirleri okundukça yaşamaya devam mı ederler?" diye sorular sordum kendime.
bilgisayarımı açtım. mp3 arşivimden bir parçayı on beş defa tekrar tekrar dinledim, cenaze törenini izlerken televizyondan..
söz: attila ilhan
müzik: ahmet kaya
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şataraban ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar baki
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-la ilahe illallah-
kanuni süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiirler söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır zaman
an gelir
attila ilhan ölür
ewt gerçekden ben sana mecburumda çok güzel bi şiir daha önceden onuda yazmışdım şimdi bidaha yazıyorum...:)buyrun bu şiir sizin içindi:)ben sana mecburum
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum, sen yoksun!
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlarda bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum, sen yoksun!
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor.
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin...
atilla ilhan
Döndüm Dolaştım Ben Gurbet Illeri Nizib Ime Benzer Yer Bulamadım
Bahçelerde Dolaştım Bütün ğülleri.nizibime Benzer Yer Bulamadım
Hayatta En Kötü şey Merhaba Diyerek Birleşen Ellerin.
El Veda Diyerek Ayrılması.allah Kimseyi Ayırmasın.
GİDİYORUM YİNE BU AKŞAM KARANLIKLARIN DERİNLİKLERİNE DOĞRU
HER GEÇEN ĞÜN BİR PARÇA KOPAR YÜREĞİMDE.ACILARIM VEDE YANLIZLIM
UÇURUMA DOĞRU SÜRÜKLÜYOR ÖLDÜRÜYOR YAVAŞ YAVAŞ ÇÜRÜTÜYOR BEDENİMİ
AYNAYA BAKTIĞIMDA YÜZÜMDEKİ ÇİZĞİLER SAÇIMA DÜŞEN AKLAR ÖLÜMÜ MÜJDELERCESİNE
HAYKIRIYOR SANKİ YANLIZLIĞI VEDE YAŞLILIĞI ĞÖZLERİME.
ŞİMDİ ANLIYORUM HAYATIN NASIL BİR OYUN OLDUĞUNU VE BU OYUNUN BİR PARÇASI OLDUĞUMU
BİR PARÇA KOPAR YÜREĞİM DEN YİNE BU AKŞAM YANLIZLIĞIMLA BAŞABAŞAYIM YİNE BU AKŞAM
beste:M.TELLİ
ĞİDİYORUM?
GİDİYORUM YİNE BU AKŞAM KARANLIKLARIN DERİNLİKLERİNE DOĞRU
HER GEÇEN ĞÜN BİR PARÇA KOPAR YÜREĞİMDE.ACILARIM VEDE YANLIZLIM
UÇURUMA DOĞRU SÜRÜKLÜYOR ÖLDÜRÜYOR YAVAŞ YAVAŞ ÇÜRÜTÜYOR BEDENİMİ
AYNAYA BAKTIĞIMDA YÜZÜMDEKİ ÇİZĞİLER SAÇIMA DÜŞEN AKLAR ÖLÜMÜ MÜJDELERCESİNE
HAYKIRIYOR SANKİ YANLIZLIĞI VEDE YAŞLILIĞI ĞÖZLERİME.
ŞİMDİ ANLIYORUM HAYATIN NASIL BİR OYUN OLDUĞUNU VE BU OYUNUN BİR PARÇASI OLDUĞUMU
BİR PARÇA KOPAR YÜREĞİM DEN YİNE BU AKŞAM YANLIZLIĞIMLA BAŞABAŞAYIM YİNE BU AKŞAM
beste:M.TELLİ[
Dünyayi verelim çocuklara hiç degilse bir günlügüne
alli pullu bir balon gibi verelim oynasinlar
oynasinlar türküler söyliyerek yildizlarin arasinda
dünyayi çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sicacik bir ekmek somunu gibi
hiç degilse bir günlügüne doysunlar
dünyayi çocuklara verelim
bir günlük de olsa ögrensin dünya arkadasligi
çocuklar dünyayi alacak elimizden
ölümsüz agaçlar dikecekler
21 Mayis 1962,Nazım Hikmet
OOOO kimleri görüyoruz... :)
Arkadaşlar;öncelikle şiir konusunu başlatan arkadaşıma teşekkür ediyorum.
Şiir; diğer edebi dallardan çok farklı ve çok seçicidir,şiir yalan kabul etmez,riyakarlık barındırmaz,olmayanı yada hayal edilemeyeni anlatmaz,anlatamaz!
Şiir; yazarının ve okurunun kendinde hiç bilmediği ruh uçlarını keşfetmesidir,algılama ve sezinleme kuvvetinin adrenalin tavanı yapmasıdır!
Hepimizin hoşlandığı,kendine ait bir dönemi,bir ruh halini anlatan, en az bir şiir vardır sanırım.
ÖMRÜMDEN KESİTLER
Nefes almak çok zordur ömrün bir noktasında
Bir kaza geçirir en güzel çağlar
Bazen bir hayaldir bazen bir ömür ağlar
Denk gelmişse eğer kalbinin ortasına
Nefes almak çok zordur ömrün bir noktasında
Viran olur baharda kış ile bahçelerin
Bazen güler geçersin bazen yasında
Bir ömür harcarsın titrer ellerin
Nefes almak çok zordur ömrün bir noktasında
Solar birden büyümek istemeyen gözlerin
Bazen bir çocuk olur yılların arkasında
Kendine bakıp ağlar,kırılır dizlerin
Nefes almak çok zordur ömrün bir noktasında
Bir hatanla bir ömrü heder edersin
Bazen durgun bir denizdeki yosunda
Onu hatırlarsın,kahredersin
Nefes almak çok zordur ömrün bir noktasında
Sonsuzluk içinde mapus olursun
Riyakardır artık gençliğin aynasında
Son vesikalığı çirkin bulursun
Acı bir hıçkırık düğümlenir sesinde
Aynı sondur hüsran mutluluk kavgasında
Böyle süregider bu, hatta son nefesinde
Nefes almak çok zordur ömrün bir noktasında...
Cengiz KILIÇPARLAR
Arkadaşlar foruma şöyle bir göz attım ama ABDURRAHİM KARAKOÇ'un şiirine rastlayamadım,umarım daha önce yayınlanmamıştır..
ABDURRAHİM KARAKOÇ, günümüz şiirini halk söylemleriyle süsleyen,bazen gündelik konuşmaları inanılmaz bir yalınlıkla ve ustaca mısralara döken,karacaoğlan,pir sultan,dadaloğlu vb gibi büyük halk ozanlarının kıvraklığını, necip fazıl kısakürek,rıza teyfik bölükbaşı,faruk nafiz çamlıbel'in mana derinliğiyle birleştirerek,ortaya müthiş bir ''şiir sofrası '' koymuştur,hep birlikte tadına varalım,buyrunn...
5. Mevsim
Düştü can evime dördüncü cemre
Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.
Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene
Onaltıncı aya takvimsiz girdim.
Aynalara baktım korku gösterdi
Saatler her sabah kırkı gösterdi
Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi
Hayatım boyunca hedefte durdum.
Gül sundum yediler, koklamadılar
Armağan can verdim saklamadılar
Gittim... gelir diye beklemediler
Kaybolan gölgemi yollara sordum.
Getirdim yanıma ay'ı bir karış
Ölçtüm ki dağların boyu bir karış
Şehiri bir adım, köyü bir karış
Damlada denizdir en küçük derdim.
Savurdum, eledim, seçtim zamanı
Yaprak, yaprak tel tel açtım zamanı
Haftada üç asır geçtim zamanı
Nerye gittimse zamansız vardım.
Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim
Yazık, kulaklara sığmadı sesim
Yaşadığım şimdi beşinci mevsim
Çağın çilesini sırtıma sardım.
Abdurrahim Karakoç
YOSUN
Ben bir yosunum
Kimseler bilmez Hangi sularda uyuduğumu
Ben de bilmem zaten
Güneşin ne zaman batıp doğduğunu
Ben bir yosunum
Bazen küçük bir balık saklanır içime
Onu korurum
Bazen bir midyenin saçları olurum
Ben bir yosunum
Hem de seven bir yosunum
Hani düşürür ya ışıklarını
Önce deniz yanar
sonra da parıl , parıl parıldar.
Hani düşürür ya ışıklarını
Kara sulara karlar yağar
İki yunus buluşur
Aşkını yaşar
Hani düşürür ya ışıklarını
Bu hazdan yükselir sular
Rüzgar gökteki bulutları kimİin için kovalar
Hani yükselir ya sular
Yengeçlerin yuvaları suyla değil
Benim aşkımla dolar
Öncelikle yorumlarınız için teşekkür ederim. Paylaştığınız şiirler de oldukça iyi. Özellikle "nefes" temalı şiirden bahsediyorum. Daha önce Abdurrahim Karakoç'tan şiir paylaşan arkadaşlar olmuştu. Ama herkes paylaştığı şiirin şairini maalesef belirtmiyor. Özellikle amatör şairlerin şiirleri hep arada kaynıyor. Elimizden geldiğince şairleri de belirtmek en doğrusu olsa gerek. Katkılarınızın devam etmesi dileği ile...
başkalaşan aşk
Adını anmak güzeldi,
dost ağızlarda sana dair cümlelerin
ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkar...
güzeldi...
Adının Türkçedeki yankısı özeldi...
Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı,
Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında...
Denize amors durup, yüzüne
cepheden bakmak güneşli bir mavilikte....
güzeldi..
İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,
yüzünde
Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...
Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum
şimdi...
Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok,
Kanlıca'daki yoğurdu...
ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir
aşkın mührüdür artık...
YILMAZ ERDOĞAN
BENDE SANA YETECEK KADAR BEN KALMADI
Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul'muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe da çay tadında....
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep'i seven ama
yüreği takvim yokuşlarında...
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine
üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde.. ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...
Kadın Beyoğlu'nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sah***** küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... Soğuğun ve karanlığın vehameti!
Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
daraltılmış... İlk sahibinin o pantalonla yaşadığı şeyler,
yani pantalonu pantalon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...
YILMAZ ERDOĞAN
HOŞÇAKAL ANLATICI
kolları kesiliyor
takatten
alt kattan sesler
ve penceresinde kız çocuğu bir fesleğen kokusu
inadından olacak
evcil daralmaların
kuş yüreğinin içinde bir kafes besler
nefes almadan
sadece vererek koşar
boylu boyunca yaşamanın içine
zira
soyulunca anlaşılıyor asıl
portakalın mucizesi
hoşçakal tabiat
sağol hatırlattığın için
hoşçakal bilim
elimde
binlerce cevapsız kalmış ahize
yüze kapatılmış yüzlerce telefon
hoşçakal anlatıcı
yerini bulamadım anavatanımın
sesinin haritasında
anlattığını anlayamadım beni affet
doğduğum yer biraz sapa
bilirsin
iki kere hoşçakal der
bütün romantikler
hoşçakal anlatıcı
hoşçakal!
YILMAZ ERDOĞAN
kader yükünün göçünde derviş sabrıdır içimde çok gece erir saçımda sıksam bahtım renkli akar çağır gelsin bengisuyu yıkasın hû ile hûyu açın gökteki kuyuyu dua yüklü eller çıkar bir uslanmaz mor denizim suya vurdum ayak izim ötelerde yakup gözüm yusuf bana çile kokar av kışında süreğimin dibi gökte direğimin gizeminde yüreğimin özlem muştu şimşek çakar
DOSTLAR
Yok birbirimizden bizim farkımız
Aynadır doğruyu yansıtır dostlar
Kardeşliğe dair çalar şarkımız
Sevgi meclisini ısıtır dostlar
Elinde olanı bölerler bize
Hayır duaları dilerler bize
Eğriyi doğruyu söylerler bize
Karanlık geceyi ışıtır dostlar
Gülen yüzlerinde açar seherler
Dostlar buluşunca gelir baharlar
Güzelim çiçekler koku saçarlar
Güllere kokuyu dağıtır dostlar
Kardeşiz âlemi ervahtan beri
Oyunlar oynadık düğün günleri
Hepimiz paylaştık onca kederi
Birlikte gözyaşı akıtır dostlar
Osman Utkan
www.osmanutkan.com
Sensizlik öğle acı veriyor ki bana
Dalıp dalıp gidiyorum bak uzaklara
Kalbim derinden sızlıyor ağrıyor işte
Küsüyorum işte ben bu yalnızlığıma
Perişan olsam da yaşadığım bu hayatta
Mutlu olacağım belki öbür dünyada
Senden önce yaşamadım ki ben sevdayı
Sen öğrettin bana sevmeyi ve de aşkı
Bense kıymetini bilemedim belki de
Bilmelisin sen varsın sadece hayatımda
Sensizlikten ötesi nedir ki zaten bana
Ben bir kere sevdim bunu anlasana
Başkasına nasıl veririm kalbimi bir daha.
Onun sadece sende olduğunu anlasana
Beni sevecek bir başkası olamaz hayatımda
Sensizlik çok acı veriyor inan ki bana.
Bir kez daha benim yanımda olsana.