![]()
Bayram Ziyareti
Dedem bizi bekler gözleri yolda
Nenem baklava açar elleri nurla
Ziyaret etmek güzel yoldaşlarınla
Bayram bitecek yine üzüleceğiz
Şekerler bitecek yiyemeyeceğiz
Günler geçtikçe büyüyeceğiz
Bayramlar bitmecek sevineceğiz
Yazdırılabilir Görünüm
Ramazan Bayramın Mübarek Olsun
Sevgili yurttaşım,aziz kardeşim,
Ramazan Bayramın,mübarek olsun;
Rast gelsin,ihlasla tuttuğun işin
Ramazan Bayramın,mübarek olsun.
Bir ay,oruç tuttun; dualar ettin,
Allah'ın müstakim yolundan gittin;
Nefsini eğittin,güzellik kattın
Ramazan Bayramın,mübarek olsun.
Zekatla fitreni,eksiksiz verdin,
Toplumda muhtaca,kol-kanat gerdin;
İslamca yaşamın,hazzına erdin
Ramazan Bayramın,mübarek olsun.
Bazı kırgın,küskün olduğun varsa,
Bayramı fırsat bil,barış onlarla;
Ülkemiz kalkınır,tam dostluklarla
Ramazan Bayramın,mübarek olsun.
Ziyaret et; ana-baba,sılayı,
Bu davranış,dinin kutsal olayı;
Gönül kırma,bir ihmalden dolayı
Ramazan Bayramın,mübarek olsun..
Naim Yalnız
Bayramlar Bayram Ola
Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine
Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..
Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu
Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..
Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok
Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..
Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara
Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..
Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Yıllar, aylar, günler erirken yasta
Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..
Şairler bastı kaçalım
Mecnun Leyla’ya aşık olur. Yanmaktadır garip, sevdasından ötürü.
Gel gör ki Leyla’dan ayrı düşmüştür. Mecnun çölün bir ucunda Leyla ise diğer ucunda...
Leyla’nın hasretiyle düşünüp durmaktadır vuslatı... Leyla’ya doğru yola
çıkmaya karar verir, etrafına bir bakınır, yolaklık arar kendine...
Bir dişi deve görür kendi halinde. Yeni yavrulamış, yavrusunu emzirmektedir.
Dayanamaz gider yanına devenin, biner sırtına ve basar kamçıyı...
Deve kamçının acısına dayanamaz, karşı da koyamaz. İster istemez kalkar yerinden yola çıkarlar.
Çıkarlar çıkmasına ya devenin aklında yavrusu, sırtında kamçı giderler
hızla...
Akşam olmuştur. Mecnun Leyla’ya kavuşmayı öylesine şiddetle
arzulamaktadır ki biraz da aceleciliğinden belki de mola vermez hiç.
Gece olup da dinlenme vakti geldiğinde Mecnun devenin sırtında
uyuklamaya bile katlanır biran önce kavuşabilmek için Leyla’sına. Bir ağırlık, rehavet çöker Mecnun’a, hafiften uyuklar...
Sahibinin uyukladığını hisseden deve, yönünü tam ters istikamete,
yavrusuna doğru çevirir Mecnun’a fark ettirmeden... Sabah olup da varış noktasına
geldiklerinde Mecnun uyanır ama iş işten geçmiştir; yola ilk çıktıkları
yerdedirler. Deve bir köşede yine yavrusunu emzirmekle meşguldür, Mecnun
hala Leyla’ya kavuşamamıştır...
Kızar köpürür sinirinden Mecnun deveye --ve biraz da kendine--. O
sevdasından yana dursun alt tarafı bir devenin oyununa gelmiştir. Hışımla
kalkar yerinden ve biner devenin sırtına. Daha sert kamçılamaktadır
hayvancağızı... Neyse... Yine çıkarlar yola: Mecnunun aklında Leyla,
devenin aklında yavrusu...
Akşam olup yine hava karardığında aynı olaylar tekerrür eder: Mecnun
devenin sırtında uyuklar, deve bunu hisseder, yönünü çevirir yavrusuna.
Sabah başladıkları yere geri dönerler. Mecnun haliyle tekrar sinirlenir, kızar
vs....
Yola tekrar çıkarlar...
Aynı olaylar üçüncü kez tekrarlandığının sabahında Mecnun hakikati biraz
kavrar ve deveye seslenir:
--Anladım ey deve! Bende bu Leyla aşkı, sende bu yavru şefkati olduğu
müddetçe ne sen yavruna kavuşabilirsin doğru dürüst ne ben Leylam’a
kavuşabilirim doğru dürüst. İyisi mi sen burada kal, ben çölü yalnız
geçeyim. Belki daha geç varırım Leylam’a; daha güç... Belki de vuslat hiç nasip
olmaz... Ama olsun.... Hiç değilse sevdiğimin yolunda ölürüm ya...
İşte ey kişi! Buradaki Mecnun sensin. Leyla; kavuşmayı istediğin Allah
aşkıdır. Üzerine bindiğin deve senin nefsindir; devenin yavrusu ise dünyevi
zevk ve arzulardır... Eğer nefsine sahip olmazsan o seni dünyaya
meylettirir.
Nefsine hadim değil, hakim olduğun müddetçe o sana hizmet edecektir...
MESNEVİ’den..
Keşke Çocuk Kalabilseydik...
![]()
Keşke çocuk kalabilseydik..
Yalandan uzak..
Riyadan uzak..
Sahtesiz..
Temiz..
Saf..
Berrak..
Tebessümlü..
Uyumlu..
İçten..
Keşke.. Keşke Kalabilseydik..
Ben seni hiç tanımadan sevdim,
Tanımakta istemedim aslında, gördüğüm gibi sevmek istedim..
sevdiğim o kişinin, gördüğüm o kişi olarak benim olsun dedim,
ben seni o masum halinle,
samimi gülüşünle,
ışıldayan gözlerinle,
yargısız sözlerinle sevdim.
Ben seni yalansız, saf, ürkek duygularınla,
Ben bende ki seni değil, sende ki Seni sevdim.
Herşeye inat, TEŞEKKÜRLER sevgili..
Adamın birinin gözü agrıdı,bana ilaç yap diye baytara gitti.baytar,dört ayaklıların gözüne sürdügü ilaçtanonun gözüne sürdü amma adam kör oldu.Davayı kadıya arz ettiler.Kadıda;
-Baytarın hiç diyet vermesi gerekmez dedi,çünkü BU ADAM EŞŞEK OLMASSA baytara gitmezdi dedi,
Aydın düşünceli akıllı kimse soysuz akılsız adama önemmli işler vermez.Hasır dokuyucuda dokuyucudur amma hasırı ipek tezgahında kullanamaz.
Bir İntihar Senaryosu
/Bugün sevgililer günü
Ve bütün sevgisizler ölü.../
Mavisi tükenmiş bir kalem...
Sarı saman kağıtlar üzerinde...
Az ötede devrik bir şişe...
Devrik bir adamın yanında
Adam yüzüstü...Ölmekte...
Bir şiirle vurmuş kendini,
Kan sızıyor tırnaklarından...
Şiir düşmüş adamın üstüne...
Satır satır...
Parçalamış yürek namına ne varsa...
Yaşayamadığı bütün aşkları koymuş cebine adam
Oysa bir şehir ısmarlamıştı sevdiğine...
Kalan son nefesiyle...
Hatırla...
İç cebinde buruşuk bir kağıt
İsmin yazılmış...Hala soğumamış mürekkeple
İki satır yalnızlığın yanına...
Nabız tükenmekte...
" Hatırla...
Bir otobüs camı buğusunda aşık olmuştum sana
Şehir terk ediyordu beni...
Ne de güzel kaçıyordum kendimden...
Hatırla...
Yanyana iki sinema biletiydi hayalim...
Belki bir olta...Bir parça deniz...
Biraz da sen...
Hayallerimizi tutacaktık oltamızla...
Boğmasaydın beni gözlerinde..."
/Bugün sevgililer günü...
Ve ben...Her sevgililer gününde...
Ölüyüm.../
Yanyana iki sinema biletiydi hayalim...
Belki bir olta...Bir parça deniz...
Biraz da sen...
Hayallerimizi tutacaktık oltamızla...
Boğmasaydın beni gözlerinde..."
Çok güzel bir şiir ellerine sağlık. Özellikle bu satır beni çok etkiledi.
allah razı olsun kardaşım...
![]()
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
Mekanın Cennet Olsun...
![]()
Dokunaklı sözlerin ardından birden
başlıyorum hayat; bu sefer gideceğim
yer belli değil,hangi hayatı seçeceğimi
bilemiyorum,yolum uzun.Hayat engellerle
doludur derlerdi de inanmazdım,
boyumdan büyük işlere karışırdım.
Büyüyorum hala değişmedim yine boyumdan büyüğüm…
Ama çok önemli bir şey öğrendim ki insanın muhakkak
bu dünyadan uzak kendine umudun demokrasiyle yönettiği
bir düşler diyarı kurması gerekiyor.Katatonik bir anlamsızlığı
hüküm sürdüğü seçmece bir düzende,karpuz konumunda
ortadan ikiye yarılmadan önce.Belki de fark etmemek
lazım bazı bilinenleri,toplum içinde kendime yer aramaya
çalıştıkça farklı kimliklerin içinde barındığımı anlamaya başladım.
Sanırım,hiçbir insanın bir tane kimliği yok bu hayatta.
Benim de tek bir kimliğimin olmadığı gibi…
Kuzenim hep der “İnsanlar için değil hep kendin için yaşa,bırak onlar konuşsunlar,sövsünler,sırıtsınlar,sen sen olduğun için varsın”.
Hayat derslerinden kolay notlar alınmıyor zannumca…
Devam ediyorum hayat her ne kadar şarkılar sussa da…
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
Zuhal bu yazıları nasıl sağ tarafa yapıştırabildin anlamadım. Ben yapıyorum olmuyor.
Hehe, Müslüm abi, komutu yazinca oluyor :)
zuhal sen feministlikten başka şeylerde mi biliyon :p :D
Hihi biliyorum, ama Feminist degilim, sadece haksizliga gelemem :P :)
![]()
Ey nefsim dinle beni sana yan diyorum
Ateşlerin içinde yanan gibi yan
O’na can diyorum anla beni
Canımında içinde canan gibi canYaprak düşerse dalından isyana
öğütülürse yaz akşamları sevda sözcüklerinde
Temmuz Ağustos uzaklaşırsa
Yani bir sonbaharsa iklim, Ağlama
El yapımı zanlar hükmederse uzun gün dostluklarına
Gece başucundan uykusuzluk ekerse gözbebeklerinin vadisine
Yüreğinin yıldızları kulağına fısıldayıp
işte ağlama vakti derse
Sen yinede ağlama
Çünkü bize ağlamak düşmez
Ağlama
Bize yürümek düşer sevgilinin ardından
Sadece ağlamak yetmez
Güzeldir hayranı olmak nebinin
Ama sadece hayranlık yetmez
Onun gibi olmadıktan sonra bu yol ilelebet bitmez
Ağaç gölgesinde gölgelenip yoluna devam eden yolcu gibi
olmak vardı
O’nun gibi olmak
Alev sararda gözlerimi
Bir rüzgar soğutmaya çalışır
Zamanla alevlere o rüzgarda alışır
Bilemez ki bu dünyanın bir oyunu
Bilemez ateşin içimde olduğunu
Hala yanmaktadır gözbebeklerim
Ve ben ateşten bir mektup oldumda
Özgürlüğümü yaktım dünya adına
O’nun adına adımı yaktım
Ve artık adına ortaktım
Rüzgarsa dilbeste olmuştu nara
Söndürme gözyaşlarındaAğlama
Çünkü bize ağlamak düşmez
Ağlama
Bize yürümek düşer sevgilinin ardından
Sadece ağlamak yetmez
Güzeldir hayranı olmak nebinin
Ama sadece hayranlık yetmez
Onun gibi olmadıktan sonra bu yol ilelebet bitmez
Ağaç gölgesinde gölgelenip yoluna devam eden yolcu gibi olmak vardı
O’nun gibi olmak
Şu geçen ömründe nelere kandın
Sen ki dünyanın süsüne aldandın
Yandın ağladın yinede uslanmadın
Nereye bu gidiş?
Nereye ey yolcu?
NEYE YARAR
kır çiçekleri kadar güzel olsan da
vakit geldiginde yar neye yarar
bedeni bembeyaz kefen sarınca
o zaman güzellik yar neye yarar
yaş oldu mu elli saç ağaracak
altmışa girince yüz kırışacak
bel bükülünce göz ağlayacak
o zaman güzellik yar neye yarar
uçsuz dağlar bile boyun eğecek
dünyanın kahrını seven çekecek
kara toprak sana kucak açacak
o zaman güzellik yar neye yarar
on beşlik çagını çok arayacak
ölüm günlerini bir bir sayacak
dünya kanununa gönül uyacak
o zaman güzellik yar neye yara
Mahmut YAŞARER
![]()
BENİM KÖYÜM
Baharda şenlenir bağı, bahçesi
Kokusu başkadır benim köyümün
Unutturur adama gamı, kederi
Havası başkadır benim köyümün
XXX
Akşam olur herkes döner evine
Can kurban inan ki benim köyüme
Gülabi'nin torunları derler bizlere
Özü başkadır benim köyümün
XXX
Yeşil yeşil meşeleri var dağında
Meyve ağaçları çiçek açar bağında
Her çeşit otlar yeşerir toprağında
Yeşili başkadır benim köyümün
XXX
Köyümün kenarından akar çayı
Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
Unuttum sanma orda olmayı
Dostluğu başkadır benim köyümün
XXX
Yaz gelince çıkarlar yaylaya
Gurbetçiler hasretle döner sılaya
Benden selam olsun Aziz Ağa'ya
Sevgisi başkadır benim köyümün
İbrahim SEVİNDİK
Al bedenini,
istediğin kadar uzaklaş.
İçimden çıkabilecek misin ?
Gözlerinden ve kulaklarından sil istersen
kalbinden silebilecek misin?
içindeki benden uzaklaşabilecek misin?
sevdiysen eğer aslaaa.
neden biliyor musun.
Bu duyguyu çok iyi bildiğimden.
içinde ölmek değil ;
her gün yeniden doğmak istiyorum.Çünkü ben ;
sana her gün yeniden başlıyorum.
(Benim şiir değil ama bi arkadaşın paylaşmak istedim.)
BERTAN ERGÜN
![]()
MEMLEKET İSTERİM
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Cahit Sıtkı TARANCI
içime attım dediklerim hep içimdeydi.