Saygıdeğer Gökhan abime çok tşk.kendisinden Allah razı olsun.
Mü’min övülmeyi sövülme gibi görmelidir
Yazdırılabilir Görünüm
Saygıdeğer Gökhan abime çok tşk.kendisinden Allah razı olsun.
Mü’min övülmeyi sövülme gibi görmelidir
HAYAT bunları sana söylüyorum ; İYİ DİNLE BENİ !!!!
[IMG]![]()
Camdan yapılmayım,
Kırıldım bir kere,
Zor bir araya getirdim parçalarımı,
Tahtaların aralarına giren küçük kırıkları,
Gözyaşımla ıslattığım parmak uçlarımla topladım,
Halının tüylerine dek fırlayan camları ararken,
Yüzümün düşlerle dokunmuş desenleriyle bakıştım
Anıların üzerine basmadan, kanatmadan kendini,
Yarım yansımalarınla yüzleşmeden iri cam parçalarında,
Kendini yeniden bir araya getirmek,
Yapıştırmak kırıkları yerine,
Sandığın kadar kolay değil!
Benim doğallığımın yerine,
O kırıklıktan sonra işte bu yapaylık oturdu,
Anla artık,
Yapıştırarak kendimi oluşturdum yeniden.
Bu yüzden kaldıramam ikinci bir kırılmayı.
Sen hiç bir şeyi ikinci kez yapıştırmayı denedin mi?
Tutmaz...
İki kıyı tüm girinti ve çıkıntılarıyla tamamlamaz birbirini.
Bir daha olursa,
Olursa bir daha kırıklık,
Daha keskin, daha tutulmaz, daha tehlikeli olurum.
Tene değen her parçam, keser kanatır.
Ki anlasana,
Sindiğim kıyılardan köşelerden,
Ansızın batarım insanlara.
Ki anlasana,
Kırılıp dağıldığımı unuttukları an,
Gittikçe büyüyen bir tehlike olurum
Sakın!
Sakın, durduğum şu zaman ve yer içinde,
Dengemi bozacak kadar ağır dokunma bana,
Sakın beni bir daha düşürme!
fıraset çok guzel elıne saglık
Gitme vaktidir şimdi..Ayaklarım beni götürür yalnızlığaGitmeler zordur bilirim..Bu zorluğa alışmak inan daha zor gelir banaSensizlik çekilmez olur bu vakitler..Yalnızlık tek dostum olur şimdiden sonra..İsyan eder olurum bazen..Ama çaresizlikler bastırır isyanımı..Hani bazen elin kolun bağlı hissedersin ya..Ne yapacağını bilmeden durursun,Umarsız kalırsın ya ..Öyle çaresizlikler ummanındayım..
mecnun gözüyle bakmak
arap hükümdarlarından birine leyla ile mecnunun hikayesini anlatırlar.
"bunca faziletine, belagatine rağmen çöllere dalmış, iradesini dizginini elinden kaptırmış!..." diye mecnunun perişanlığı sayıp döktüler.
hükümdar, mecnunu huzuruna getirtip dedi ki:
"insanlık şerefinde ne kusur gördünde hayvan tabiatına girip insanca yaşamayı terkettin?"
mecnun inleyerek cevap verdi:
-nice gerçek dostlarım, leylayı sevdim diye beni kınadılar. ama onu birgün görmüş olsalar, bana hak verirlerdi.
hükümdarın gönlüne leylayı görme arzusu geldi. bunca fitneye sebep olan güzelliği bilmek istiyordu. kızı bulmalarını emretti.
adamları, arap kabilelerini dolaştılar. leylayı getirip hükümdarın karşısında durdurdular.
padişah onun şekline baktı. kara yağız, zayıf, endamlı bir kızdı. leyla gözüne hakir göründü. kayda değer bir güzelliği yoktu. mecnun hükümdarın içinden geçenleri anladı ve dedi ki:
- padişahım, leylaya mecnun gözüyle bakmalısın ki ancak o eşsiz güzelliği farkedersin.....
Sadî Şirâzi
Aşk, bir Gül'ün adıydı...
İmdat ki seven unuttu, vefa yine sevgiliye düştü!..
Gel ey, unutma bizi!...
Seni bir seven aşkına sev hepimizi!..
Kararlıyım bu gece, bütün varlığımla seni öveceğim...
Seni sevdiğim gibi...
![]()
Fuzûlî, aşkın bütün kapılarında bekçi, bütün denizlerinde balık, bütün semalarında bülbül, bütün seslerinde nağme olmayı hedefleyen adamdır. Leyla ile Mecnun mesnevîsinde Kâbe'nin eşiğinde deliliğine çare bulmak için aşktan kurtulma amacıyla dua etmesi gereken Mecnun'a,
Yâ Râb belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni dedirtmesi biraz da kendi macerasını kâğıda dökmek değil de nedir? Yani ‘‘Tanrım! Beni aşk belâsı ile yoldaş eyle; bir an olsun aşkın belâsından ayırma beni!’’ Belâdan kurtulmak isteyenin duasına bakın siz!..
Milimetrik seviyorum seni. “Hesap hatası var” diyenlere ne yaptığımı bilmek istemezsin. Abuk sabuk geliyor bütün söylenenler, söylenmeyenlerse; kursaklarda kalmanın ağırlığıyla eriyip gitmekte.
Bütün şaklabanlıklarım , ağır ağabeyliğimi çürütmüşken, sen bari duymazlıktan gel…Olanlar bir yana, olamayanları sorgula, benim çıkmazlarım çoktan tutulmuş, köşe başlarını kapmış geridekiler.
Deliyim, delirttiler…
İçli köfte istiyor canım. Kahve falları için ayırdığın zamanın yanında, bu ne ki! Hamburgerle kolanın uyumu gibiyiz, çayın şekere ihtiyacı gibi, tuzun yemeğe kattığı tat gibi… Halılarına gösterdiğin özeni bana da gösterirsen, naftalinin olmaktan gocunmayacağım.
Bolca dök. İtirazım olursa şahidin yine benim. Tavan arası, unutulmuşluk…
Kapanındaki yemim ben. Kendime yenik düşmekten usandım. Biraz vicdan, hepsi bu.
Tüyü bitmemiş bütün duygularımı sana adadım. Gözlerimi tembihledim, dilimi düğümledim… Daha ne istiyorsun bilemedim.
Serçe parmağımla yüzük parmağım arasındaki farkta saklısın. Kâh gülümsetiyorsun, kâh ağlama nöbetleri bekliyor kapımda. Almamazlık edemiyorum, çaresizliklerime bir yenisi daha eklendi; sen!
Düşlerim eskisi kadar düşlemeye değmiyor. Uyanmak istiyorum yarım uykularımdan, bütün yabaniliğinle beni kendine benzettiğini bilmiyorsun, senden başka kim varsa, çıkarıp attım hayatımdan.
Gözlerimde fer yok. Aynadaki aksim tümden gerçek dışı, baktığımda gölgeme o bile bana benzemiyor, sensin dünyaya yansıyan. Hokkabazlarla aram iyi olsaydı, şapkadan tavşan çıkarmalarını istemezdim elbet, üç dileğimden en az ikisi sen olurdun, üçüncüsü; diğer ikisinin kabul edilmesi.
Sağırsın, dikenlerine hükmedemiyorsun, hükmetmek istemiyorsun… En az dört yapraklı yoncalarım kadar sevgilimsin, sevildikçe bozuyorsun yüreğinin masumiyetini. Ne yana baksan yine sensin ya gördüğüm, senden başka kimse yok sanıyorsun.
Zulmetmek sana göre değil, bacadan düşen Noel baba ol çocukluğuma, gençliğime; aşk olarak gel, yaş 35’ken, sevda olup düşüver kollarıma. İvme kazanman çok sürmesin, yükseldikçe fezadaymışçasına dünyaya göz kırp, atmosfere girince hızını kesme, olsa olsa hafif bir esrime var üzerimde, belli ki, benim kadar yanmayacaksın.
ALINTI
Mechullesmis bir soguk sehrin günesinde gördüm seni...ısıldıyorsun ve parliyorsun ay ısıgı gibi sanki...ve ruyalarimin en akla sigmaz hayallerime inat senden ayrilip yine o sehre gidiyorum. Bana kendini tanittirdigin icin tesekkur etmiyorum. Bir bukle demet cicek gibi sana gülüyor ve seni yad ediyorum...Sen hayallerime süslenmemis sokaklarin en lirik son duraklarinda bekliyorsun belki de...Yuregim sana geliyor ama ayaklarim baska sehirlere gidiyor. Belki de sen bu yaziyi okurken ben bir yolun kenarinda beni bekleyen hayallere dogru istemeyerek ama gıpta ederek gidiyorum. Gecenin sonu oldu artık. Kaniyorum ve kanatiyorum yuregimi. Beni bekleyen yarinlar var mi bilemiyorum ama o yarinlarda ben senle günese bakmak istiyorum. Sınırsız ruhların besiginde sallanmıs düslerim vardi belki de .Bir bar kosesinde son kadehimde saklanan sensizligin bir bedeli ya da... Gitme diyorum sana gitme... Gittigini bilerek gitme iste o diyarlara ve ucma o kanatsiz kuslarin kanatlarinda... Dinecek acilarimin düsüncesinde iciyorum sigarami. Belki bugün bir mazi olacak birgün. Yad eder misin beni bu tarihlerde? O yesil gozlerine inat bakar misin seni biraktigim o meskun sehirlerde.İzler misin beni o semadaki varlikla yoklugun belli edilmemis en son kanıtı olan ay gülümseyisinde. Bana icten güldün mü bilmiyorum. Yuregine dokundun mu onu hic ama hic bilmiyorum. Yarim kaldim artik ben bu sehirlerde. Yokluguna yazılmıs satırlarım, cümlelerim, hayallerim ve kavusma askım var. Sen gaibin günesi iste gidiyorsun...
Söz verdiklerimin anısına, hayallerimin arkasinda ve aniden gelen kalp atislarimda seviyorum seni. Birakip da gitmeyen bir düsüncenin arkasina sıgınıyorum senin icin. Bir beyhude kosuda miyim bilmiyorum. Bu sefer sevgimde inatlastim. Sonuna kadar bu kalbin sana bagli bir yarim adada sakli kalan bir mercan tanesi gibi sakli kalacagini unutma sakın. Tamam mı diye sorularına karsılık tamam demiyorum bu kez. Benim tamamlanmamıs düsüncelerimin kadınısın sen. Olmak ya da olmamak adlı düsüncelerimin ardında sana bakıyorum artık. Bu hayat seni bana izlettirmek zorunda. Yoksa yasanması mümkün olmayan düsüncelerin dalgalarında bogulurum . Bu seferlik sana elveda demiyorum iste. Elveda dedigim kavrama inat sana el sallamiyorum. Tokalastıgımız günün inadına gözlerine bakmıyorum. Bir inat ugruna seviyorum demiyorum inadina. Sevmek icin sevmek anlamini da cikartmiyorum.Sadece ama sadece bu sehirlerin beni ve seni essiz kıldıgı diyarlara inat türkü söylemeye calısıyorum. İste duyuldu bir ses! O ses ne acaba? Duyup da söyleyemediğim ses iste. Seni sevmek icin degil benimsedigim icin seviyorum sesi...
DALIP GITTI GOZLERIM....
Dalıp gitti gözlerim
Seninle yaşadığım günlerin anılarına
Bir tebessüm belirdi dudaklarımda
Sonra yanaktan süzülen bir damla
Aldı götürdü buralardan
Buluşup mutlu olduğumuz yerlere
Rüzgarın sesi kulaklarımda
Ellerim o güzel yüzünde
Gözlerim sevginle ısıl ısıl
Sonra birden ürperdim
Artık sen o sen değildin
Sen değişmiştin herşey bitmisti
O günlerin gelip geçtiği gibi
Biz dikenlerdik aslında.
Yalnız bir gül hatırına bu bahçeye vardık.
Gül-ü Muhammed’in (s.a.) yüzünde buluştuk.
Gül-ü Muhammed (s.a.) yüzünde tanış olduk.
Sonra herkesi ve herşeyi yüreğimize çağırdık.
Herşeyi elimize aldık. Herkese elimizi verdik.
Gülün yüzüne vardık
Gül yüzünden var olduk.
***
“Şayet Allah’a muhabbetiniz varsa, bana ittiba edin ki, Allah da size muhabbet etsin.” (Al-i İmran 31’den)
***
Sevgili’nin teveccühünü yüzüne devşiren Gül’e,
Yüzümüzü Sevgili’nin vechine çeviren Gül’e
Güllerce salât, yüz’lerce selâm ettik.
Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.
Rüyalarınız, içinizdeki o gizli,
*****ını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
İnfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken
buluveriyorsunuz kendinizi...
Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor...
Fuzulî
''Irak'ın alev alev güneşinin yalımlarıyla bakan bir çift göz; ve o gözlerin hazin bir dalgınlığı, yahut biteviye derunîliği yansıtan bakışları...Deha ışıkları saçan berrak bir alın...Ve gönlünde yaktığı ayrılık türkülerinin terennümleriyle titreyip durmaktan solmuş dudaklar.
Eserlerinde görülen sevdalı çehre işte budur onun; ve bu çehre, bence Fuzulî'ye en yaraşan çehredir.
Bu çehre, salt gamın yüzü; belki de sevginin yüzüdür. Sevginin o yüze etkisinin ne derece yüksek olduğuna şaşılabilir ancak...Seven biridir o çünkü!...Ne çare ki sevdiği hep dert, hep belâ...Safa da, neşe de Hak getire... Varsa yoksa kederler, varsa yoksa kederler...
Velhasıl ruhunun doruklarını hep gözyaşı bulutları kaplamıştır...Eğer gülümsediği bir an varsa, emin olun, o da zarurettendir.
Zaman zaman gamlı bir teselliye kapılır da gönül gözü, sevdalı gecelere dalar gider.Böyle vakitlerde, hele nazlıca bir servi (sevgili) de (onun beden) toprağına gölgesini düşürecek olursa bu onun engin ruhu için umulmadık bir sevince dönüşür...Çünkü o, gönlünden bütün arzuları silmiş, bütün emelleri uzaklaştırmıştır.Hani kendi dediği gibi: ''(Sevgililer kendisine) gamdan ve kederden ne verseler ona şükredici; ayrılıktan ve eziyetten ne eyleseler onunla şad''.
Bir bakarsın, yüzünde umutlar vardır...Öyle umutlar ki kendisinin bile henüz bilmediği türden...Bakışlarında, sanki hayata karşı bir keder vardır da hayatı yalnızca aşkının sürmesi için sever görünür.Çünkü onun için varsa yoksa aşktır...Her şey aşkı içindir; aşk ile ayaktadır.Öyle ki bahar da, sonbahar da aşkının kendisine birer lâtifesidir (armağanıdır).
Hayal çoğaltan bir güzelliğe tutulup kalmış olmak, hayatın güzellikleriyle şahsı arasına donuk bir perde çekmiştir.Hilkatin bütün güzellikleri görünse ve başka birşey görünmese; onun gözü yine de döner, o esmer güzelliğe saplanıp kalır.Çünkü o esmer güzelliğe tutkunluğu ta ezeldendir (başka bir şeyi gözü görmez) ve Fuzulî, onun kederiyle hayata düşman kesilmiştir.
Bütün bedâyi-i hilkat görünse bir yerde
Döner kalır yine çeşmi o hüsn-i esmerde
O hüsn-i esmere meftûnluğu ezeldendir
Onun gamıyla Fuzulî hayâta düşmendir
İskender Pala Kırk Ambar
YALNIZLIK
YALNIZLIK
BİR KABUS GİBİ ÇÖKER ÜZERİME
BİR DELİ YAĞMUR GİBİ
BİR KUM FIRTINASI GİBİ
YALNIZLIK
GARDROPTA BİR ESKİ SMOKİN
DOLAPTA BİR ÇİZİK,TOZLU PLAK GİBİ
YALNIZLIK
YAŞLI BEDENDE BÜYÜYEN AĞIRLIK
SAURA”NIN CARMEN”İNDE
KIRMIZILIK
TANGODA ZAMANA DİRENEN
BASTON GİBİ
YALNIZLIK
9.15 TRENİNDE KOKUSUZ BİR ÇAY
RENKSİZ BİR TAŞRA GAZETESİ GİBİ YANNIZLIK
yalnızlık
her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında,
tek sermayesidir,yalnızdır insan,
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır,
kalabalık yalnızlıklar , yalnız kalabalıklar oluşur ,
şehir şehir ,ülke ülke,
kalabalık artıkça artmaktadır yalnızlıkta,
insan,
bir ölümü istemez birde ondan beter bir yalnızlığı ,
ama muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında,
ölümün değil ama yalnızlığın birtek çaresi var ,
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın,
aşkta zaten iki yalnızlığın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır ,
aşık olun gösterin birbirinize yalnızlığınızı,
nasılsa ayrılık insanın kendi tek kişilik yalnızlığını özlemesi,
sade ölümde değil, ayrılıkta yaşamın önemi
evet söyledi ,kalbim tutanak tuttu duyduklarıma
soruldu cevap alındı ,
yaşamak tek marifetiniz , biraz özen gösteriniz
zulüm , kimse zalimlik yapmayınca biter ,mazlumlar daim ,
gördüm neyleyim,
insanlar vardı duvarın içinde
ya ben hep duvara konuştum,
yada duvar değil konuştuğum içinde insanlar var,
nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar.
içinde değil duvarların insanlar,
sadece arasındalar...
AŞK bir yıl sürer
SEVGİ bir ömür
AŞK gözünde büyütür
SEVGİ razı olur
AŞK aldatır
SEVGİ ikna eder
AŞK (aşık) kıskanır
SEVGİ (sevgili) güvenir
AŞK seni de onu da ikiye böler
SEVGİ ikinizi bir eder
AŞK zehir gibidir
SEVGİ ilaç
AŞK ay gibidir hep bir karanlık yüzü var senden gizlenen
SEVGİ güneş gibidir hep sana bakar içini ısıtır
AŞK gider (isteyince)
SEVGİ kalır (isteyerek)
AŞK çeker, ezer, cesaret kırar
SEVGİ iter, teşvik eder, yüreklendirir.
AŞK ise; o senin için hedeftir
SEVGİ ise; ikiniz de aynı hedefe koşan oklarsınız.
Dava ve Sevda
Dava Allah davası,
Sevda Allah sevdası.
Yükselecektir O'na seda,
O'nun içindir en hoş eda.
Dünya hiç kuşkusuz fani!
Bu ne hırstır, nedir yani?
Ölüm kesin gelecek ani.
Çalış ahrete, nur yağsın gani gani...
Rabb'in birdir, Muhammed kesin,
Sen O'nun yanında sanki nesin?
Samimi ol, duyulacak sesin.
Bundan böyle hep göktesin!
Düşünme sadece kendini,
İyi kelama yor çeneni.
Görmedin mi Rabb'ini inkar edeni?
Rab mübarek eyledi, O'nu seveni....
Gerçekten alçak gönüllü olan bir insan, kendisinden hiç söz etmeyen insandır. LA BRUYERE
ben böyle bi yazıyı daha ilk görüyorum tebrikler gökhan dokuyucu
Dipten vurdu dalgalar
Kelimeler suyun üstünde
Bitimsiz ve çürümüş
Ölü balıklar gibi yüzüyor
Kollarınızı açarak sarılmıştınız
Kıyıda hayal gibi ağaçlar
Kökleri suyun içinde
Açılıp kapandı birden
Kalakaldım ortanızda
Ne çabuk
Parçaladınız
Bana ne kadar tanıdık gelirse gelsin
Bu liman o liman değildir
Vakit sizde kısacık bir akşam
Sessizlik her zaman
O ölü balığın ağzında yemdir
Sahi kimlersiniz siz
Ateşle suyun arasında kapalı
Dalgakıranı insan tuzağı
Anlatmadan yaşadım hiçbirini
Bu gemi bu yüzden
Bir daha yüzmeyecektir
Özel Arabul
Ey Ogul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallik sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanilgi bize; hos görmek sana.. Geçimsizlikler, çatismalar, uyumsuzluklar, anlasmazliklar bize; adalet sana.. Kötü göz, som agiz, haksiz yorum bize; bagislama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üsengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, sekillendirmek sana.. Ey Ogul! En büyük zafer nefsini tanimaktir. Düsman, insanin kendisidir. Dost ise, nefsi taniyanin kendisidir. Ülke; idare edenin, ogullari ve kardesleriyle bölüstügü ortak mali degildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanilan atalarimiz, sagliklarinda devletlerini ogullari ve kardesleri arasinda bölüstüler. Bunun içindir ki, yasayamadilar.. (Bu nasihat Osmanli’yi 600 sene yasatmistir.) Insan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kisi kipirdamayinca uyusur. Uyusunca laflamaya baslar. Laf dedikoduya dönüsür. Dedikodu baslayinca da gayri iflah etmez. Dost, düsman olur; düsman, canavar kesilir!.. Osman! Geçmisini iyi bil ki, gelecege saglam basasin. Nereden geldigini unutma ki, nereye gidecegini unutmayasin... TEKRAR EDEBALILER VE OSMANGAZILER YETISTIRMEK DILEKLERIMLE ihkalkan
Cana can katanımla bir yaz denizinin karşısında, bir ağaç gölgesindedir. Tedirgin edilmeden uyunan bir toprak parçasındadır. Bir bahar sabahında çıplak ayakla koşulan ıslak çimenlerdedir. Sıcak bir günün bitimine doğru birdenbire esiveren serin bir yeldedir. Güvenli bir düşüncenin aydınlığında, sıcacık bir omuzun, dizlerin yumuşaklığında sevi'sinde, uygun bir sesin titreşimindedir. İstekle ısırılan bir peynir diliminde, yanarak içilen bir yudum suda, özlemle aranan bir fincan kahvededir. Bakkaldan alınan bir paketi taşırken dergilerden yapılmış kese kâğıdında göz ucuyla okunuveren güzel bir sözdedir. Günün ilk aydınlığında, gecenin son karanlığındadır. Özlenen can tadının meyve çiçeği tadına dönüşümündedir, renk renk duyguların oluşumunda bilinmeyen renklerin şekillenmesindedir, yüreğin dudaklarındadır. Bir annenin okşayışında, bir babanın bakışında, çocuğun gülüşündedir. Bir ayrılışta dudaklara can ateşiyle konan öpücüktedir. O Can Sesini Duymaktadır. Yarınları istemektedir......
arkadaslar hepınızın elıne saglık gonul bahcesını guzel gonullerınızle renklendırmıssınız...
Yüksek tepelerden bir ışık gelse ve konsa yüreğime önümde rehber olsa da ben de koşsam ileriye. Matemlerim bitse ve gülerek karşılasam geleceği. Hayat böyle değil işte. Hiç ummadığın anda hayal kırıklıkları sarıveriyor etrafını. Ne kızabiliyorsun ne de susabiliyorsun. İki arada kalmak ne ileriye ne de geriye gidememek öyle zor ki anlatılamaz. Sadece yaşanan ve derin izler bırakan yaşam ve yaşamın içindeki ufak varlık insan gizemiyle dolu gidiyor nehirler misali. Bazen nereye aktığını bile anlayamıyorsun. Ansızın taşıp köpürüyor sonrasında derin bir sessizlik geliyor. Utanan bir tavırla saklıyor gerçeklerini. Utanmak kaldı mı bu devirde. İnsan denilen varlık utanmayı unutmuş sadece çıkarları için yaşıyor. Kırıp kırıp kalpleri geride bırakıyor bedenleri. Bir gün kendisinin de kırılabileceğini düşünmeden. Gidiyor bir yerlere ardında kalan kötülüklerle…..
MİRAÇ
isra... «Gece giden»... Kur'ânda ismi;
Bir yolcu... isra...
Zamandan, mekândan azattır cismi;
İlahi ibrâ...
Seven, sevilenle buluşmak diler;
En mahrem meclis...
«Geceleyin beni alıp gittiler...»
Ne güzel hadîs!..
ıktı, çıktı... Ahenk ahenk merdiven...
Her katta bir iş...
Döndürüp yıldızlar üstünde düven, Kat kat yükseliş...
Yanında Cebrail, altında Burak,
O yere vardı.
O yerde, son nokta, son iz, son durak,
Bir ağaç vardı.
Melek dedi: «Burda tamam sınırım;
Ve akıl tamam!
Davranmak istersem yanar kalırım!
Kıpırdayamam!»
Sordu: «Artık nasıl erişmek kabil?
Yok mu bir destek?...»
Kendini aşka sal, dedi Cebrail;
Aşk erdirir tek...
Aşka teslim oldu. Nurdan çağlayan...
Engelsiz geçit...
Her kayıttan uzak, O'nu bağlayan,
Allah'a şahit...
O erişti, nasıl erişsin tabir?..
Had ötesi had...
Bir O, tek kul, bir de sayı üstü BİR
Allah ki, ehad...
Şimdi yoksun yanımda
Elbet bir gün geleceksin buraya,
Bensiz ağlama oralarda
Unutma yüreğim hep yanında
Sensizlik acıtıyor içimi,
Çok özledim sevdam seni,
Yoksun yanımda,gittin uzaklara
Unutma sevgilim oralarda beni...
Dünya gözüme boş geliyor,
İçim sıkılıyor,yüreğim daralıyor,
Sen yoksun yanımda,
Bu şehir beni boğuyor...
Senelerimi verdim sana,
Yıllar dayanmadı bu aşka,
Sakın gidip beni bırakma
Seni çok seviyorum unutma....
GİTME DEDİM
Oraya gitme dedim sana,seni belâlara uğratırlar dedim,
dedim ayaklarını bağlarlar.
Gidersen dedim nerden kurtaracaklar seni,
orda tuzaklar içinde tuzaklar var.
Dedim orda ne idüğü belirsiz kişilerbir sürü ipe sapa gelmez laf ederler.
Dedim bir lokma gibi kapıverirler seni,atarlar ciğer gibi çorbalarının içine,gözyaşına bakmazlar.
Dedim hamur yoğurur gibi yoğururlar seni,
havaya uçururlar dedim dağ olsan.
Çekerler dedim derinin içinden pamuk çeker gibi.
Hayale dönersin dedim sonra,yönsüz hale gelirsin dedim sonra.
O aşağılık herifler hayvan gibi ot yerler dedim,
bir ele geçirdiler mi dedim ananı bellerler.
Oraya gitme dedim,
oraya gitme dedim sana.
mevlana celalettin rumi hz.
Hani vardir ya her yerde, hissetmek istersin onun varligini. Hani hep yanibasinizdaymis sanirsiniz, ismini söylersiniz dalginlikla, her an berabersinizdir. Yaninda oldugunu unutuverirsin bir andan sonra, sonra üzüldügünde o simsicacik kollarini açar sana, sarilir aglarsin omzunda doya doya... Senin sorununu kendi sorunu gibi benimser, bir kolun bir bacagin olur adeta.. Ayrilmak istesen de koparip atamazsin. Bir türlü sevindiginde ise senden fazla mutluluk duyar. O senin için farklidir bütün insanlardan, tabii sen de onun için.
Aranizdaki sevginin bitmesine izin vermezsiniz, kimse bozamaz aranizi, kimse araya girmeye dahi cesaret edemez. Ne zaman yardima ne zaman insana ne zaman dosta ihtiyaciniz olsa hep yaninizda bulursunuz, kendini adeta sizin için ayarlamistir. Beraber gülüp beraber aglarsiniz, daima olumlu özellikler verirsiniz birbirinize. O sana gülmeyi ögretir sen ona kahkaha atmayi,O sana emeklemeyi ögretir, sen ona yürümeyi.. O sana okumayi ögretir, sen ona yazmayi ve bu böyle sürüp gider....
Iste bunun adina DOST derler...
asi şiirlerin gorunmuyordu onun ıcın duzeltme yaptım ama yıne aynı resımler
bir ağaçtan bir milyom kibrit çıkar bir kibrit bir milyon ağacı yakar
mehmet kardeş hala gorunmuyo da saolasın genede...
Asi sorun çözüldü fotoların görülüyor.
şiirler için çok sağol...