-
Sonbaharın geli?iyle mi ayd?nlan?r insan?n bazen yüre?i? Uzun zamand?r alm?yordum ka??d? kalemi elime nedense hep sonbaharda veya k??a girerken an?ms?yorum hat?ralar?m?, bir ka??da döküyorum hepsini amaçs?zca! Neden sanki amaç için yazmal?y?z içimizden geçen her bir ya?mur damlac??? gibi kimi zaman berrak kimi zaman da toza dumana bulanm?? duygular?m?z?? Bense yazman?n nas?l bir ?ey oldu?unu daha çok küçük ya?larda biliyordum. Kendimle belki de tan??mam benim kendimi anlatt???m yaz?lar?mda olmu?tu; kimi zaman buru?turup att???m ka??tların aras?nda buluyordum kendimi kimi zaman da herkesin okudu?u me?hur kitaplarda, kitap okumay? seviyordum ama hiç bir ?ey yaz? yazmamdan üstün gelemiyordu, t?pk? ?imdi oldu?u gibi…
Sat?rların aras?nda kaybolup gidiyorum, t?pk? eskisi gibi! Zaman?n nas?l geçti?ini anlam?yor insan yaz? yazarken, belki de anlamak istemiyor! Bir bak?yor ak?am olmu? veya sabah! Bense genelde sabahlar olsun istiyorum hayat?mda, sabahlar olsun ne?eyle, sevinçle uyand???m?z, ne dünden kalm?? çözemedi?imiz problemlerimiz ne de haftan?n yorgunlu?u olsun sabah?n serinli?inde, bir de ku?ların sesi eklenmeli bu ne?e dolu sabaha t?pk? çocuklu?umuzda oldu?u gibi ne?e ile uyanmal? insanlar. Hiç unutmuyor insan çocuklu?undaki o güzel an?lar?; nas?l unutulabilir ki! Me?e a?ac?n?n ba??nda oynanan oyunlar nas?l unutulabilir ki, çamurdan yap?lan yemeklerle süslenen küçük evcilik oyunlar?! Hele gecenin ürkütücü karanl???nda hiç kimseye ald?rmadan oynanan saklambaçlar! Sonra sabaha kadar deliksiz bir uyku ve yine ku? sesleri aras?nda yeni bir sabaha günayd?n demek… Kaç ki?i unutur bu sabahlar?? Ama kim ne derse desin unutuyor insan, bu karga?an?n içinde kendisini bile unutuyor…
?imdi nerdeyim, ne yap?yorum kendim bile bilmiyorum desem yalan olmaz, ba?ka bir alemdeyim ?u anda, bamba?ka… Sevdice?imse çok uzaklarda, biliyorum beni dü?ünüyor ama bu bamba?ka ?imdi! ?airin dedi?i gibi; uzaktan sevmek olmaz gel yak?na, yak?na…
-
Yanke abim; bu kadar yaz? yazmaya ü?enmiyonmu ya hayret vallaaaa....
-
N?Z?P L?SES?
Bardaktan bo?an?rcas?na ya?an ya?mur, bir duygu selini de beraberinde getirmi?ti. Gerçekten de kolay de?ildi. Koskocaüçsenenin kâh sevinç kâh ac?; kâh mutluluk kâh hüzün dolu onca hat?ras? aras?nda, her metrekaresine say?s?z an?n?n s??d??? bir okulu b?rak?p gitmek gerçekten de hiç kolay de?ildi. Masaların üzerine, duvarlar yaz? yazanlar, birbirlerinin gömleklerini sevgi sözcükleriyle boyayanlar, beraber hat?ra foto?raf? çektirenler, oturmu? birbirleriyle belki de son kez dertle?enler... Tüm bunlar insan?n yüre?ine o kadar i?liyordu ki... Y?llar sonra "lise" dendi?inde ilk akla gelen olabiliyorlard?. Nas?l ba?lam??t? her ?ey, nas?l bitiyordu? Çekilmez, bitmez denenüç koca y?l nas?l olmu?tu da göz aç?p kapayana kadar geçmi?ti? Hem de ard?nda neler neler b?rakarak... Küçükler vard? bir de... Bir zaman bizim "çömez!" diye dalga geçip, e?lendi?imiz küçükler... Ne mutluydu onlara. Karne alman?n, tatile girmenin ve bir ya? daha büyümenin verdi?i heyecanla yerlerinde duram?yorlard?. Koridorlarda ko?turanlar, ba??ra ba??ra ?ark? söyleyenler, kendi aralarınsa oyun-bizim deyimimizle "uzun e?ek"- oynayanlar... Hele lise ikiler... Onların gururu daha fazlayd?, kolay m?, bizden sonra okulun en büyü?ü onlar olacakt?... Neredeyse ö?le olmu?tu bile. Eskiden dört gözle bekledi?imiz hatta bazen gecikmesine isyan etti?imiz ziller, bugün ard?ns?ra nas?l da çal?yorlard?. Bugün bizim son günümüzdü. Ya?ad?klar?m?z?n izlerini yan?m?za al?p ayr?lacakt?k bugün burdan. Üstleri çe?it çe?it kopyalarla dolu masalar?m?z?n, perde nedir bilmeyen ve rüzgarl? havaların gevezesi pencerelerimizin, yerlerde gezen k?r?k tebe?irlerin, hiç b?kmadan besledi?imiz çöp kutumuzun ve her türlü derse ev sahipli?i yapm?? kara tahtam?z?n bizi son görü?üydü belki de bugün. Yeni gün nelere gebe bilinmez. Gelecek neler sakl?yor koynunda... Kim bilir belki bir gün bu okula yeniden yolumuz dü?er. Yeniden gireriz bu kap?dan içeri...Bu s?n?fta yeniden yank?lan?r sesimiz... Ama ?u bir gerçek ki, y?llar sonra tekrar burda olsak bile zaman biz dahil her ?eyi de?i?tirip, tan?nmaz edecektir.
Edited by - Yankee SAT on 03 Nis 2006 23:16:55
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
Sarma??k Gülleri
Ne zaman güllere baksam, ötelere kanatlanmak geçer içimden. Her gül sanki bir durak gibidir öteler yolculu?unda. Bir bir o güllere basan ruhumun ayaklar?, gül yapra??ndan daha narin, kalebek kanad?ndan daha zay?f olarak t?rman?r mânâ merdiveninden. Evet her gül, ayr? bir ismin tecellisi gibi gelir bana. Bir gül Cemil ismini tebessüm ettirir, bir ba?ka gül Hannan ismini. Bir gül Mennan ismini akis akis yayar çevreye. Bir ba?kas?, Deyyan isminden yans?yan ?ûle gibi tebessüm eder dalların aras?ndan. Dikenler Celâl, Kahhâr ismini yans?t?r.
Sarma??k güllerine bak?nca, ben bir uzun yolculu?u hayal ederim. Basamak basamak çık?lan ve sonsuzlu?a uzayan ebedî yolculu?u... Bir çubu?a ba?lanm?? bu güller, içimizdeki duygular? ne güzel yans?t?r. Onların ebet iklimine kanatlanma arzusunu nas?l da d??a vurur.
Sarma??k, kar???k ömür yolcu?unu ve onun girift hallerini ve bazen çözülmez zannedilen bilmeceye benzer zorlukların? hat?rlat?r bizlere. Onda açan güller ise, "Her zorluktan sonra bir kolayl?k vard?r." âyetini f?s?ld?yormu?ças?na, bizlere yer yer tebesessüm ederek çözümleri söyler, kolayl?klar? takdim eder, ac?ların sonunun ferahlama zirveleri oldu?unu hat?rlat?r.
Y?ld?zlar?, samanyolların? dü?ünürüm ben bu gülleri görünce... Öbek öbek ye?il yapraklar aras?nda, firuze dallar içinde tebessüm eden y?ld?zlar gibi gül tomurcukların? seyrederken..
Sarma??k gülleri, içimizdeki duygular? da d??a vurdurur bir anda. Karmakar???k duygular?m?z?n, çözülmez zannedilen en girift hislerimizin bir anda ?ifreleri bulunur ve ruh fidan?m?z tomurcuk vermeye ba?lar. Hüzün, çanak yaprak gibi sarm??t?r tomurcu?un tac yapra??n?; ama o, yar?l?r ve taç yapraklar önce birbirine s?ms?k? bir ?ekilde sarınm?? olarak çıkar ortaya... Sonra tebessüm ederler gün gibi, güne? gibi çevreye...
Sarma??k gülleri, bana bir de annemi hat?rlat?r. Bizim için çile çekmi? ve ?zd?rab? yudum yudum içmi? annemi. Saçlarına karlar ya?an bu kad?n, t?pk? bu çiçe?in girift dallar? gibi, birbiri içine girmi? yapraklar? ve budaklar? gibi, sanc?l? bir hayat ya?am??t?r. Nice f?rt?naya ve tayfunlara maruz kalm??t?r; ama bir türlü merhametle aç?lmaktan ve tebessüm etmekten uzak kalmam??t?r. Hep cömert olmu?tur, hep iyilik mele?i gibi çevresine sevgiyi ve ho?görüyü yaym??t?r.
Bir de Peygamberler Peygamberi'ni hat?rlat?r sarma??k gülleri bana.
Mekke dönemini, Medine dönemini, Taif’i hat?rlat?r. Izd?rab? yudum yudum içmi? bu mânâ yolcusunun, insana dikenli tarlalar aras?ndan güllerini nas?l taktim etti?ini tedai ettirir. Izd?rab ve ac? yüklü bir ömrün tomurcukların?, hak ve hakikat?n tohumların? gönüllere eki?ini, dal dal budak budak cennet soluklamas?n? ça?r??t?r?r.
Sarma??k gülleri, ötelere yolculu?u ve Hakk'a ula?may? da hat?rlat?r insana. ?nsanl???n, mânâ yolcuların?n, öbek öbek yollara dü?ü?ünü ve göklere do?ru ilerleyi?ini tablola?t?r?r.
Sevgi ve muhabbet çiçekleridir sarma??k gülleri. Dört mevsimin dördünde de açar. Onların çiçekleri asla dallardan eksilmez. Ye?il yapraklar üstünde, k?rm?z? tebessümler asla yok olmaz.
Ben as?l, tevazu yüklü gönüllere benzetti?im için severim sarma??k güllerini. E?ilirler e?ilirler a?a??lara kadar. Gül verdi?i halde, boynu dik olmas? gerekti?i halde bile e?ilmesini bilen, ho?görü ve sevgi insanlarına benzetirim onlar?. Zafer an?nda devesinin üzerinde iki büklüm olmu?, 'Bütün zafer ve fetihler Hak ve hakikat?nd?r.' der gibi duran ümit yolcusu, iyilik ve af âbidesi Nebi'nin halini sezerim onların duru?unda.
??te en çok sarma??k güllerini sevi?imin sebebi, Gül-ü Muhammedi'yi akislerinde sezi?imden ve görür gibi olu?umdand?r. O'nun terinin kokusunu onların yapraklarında burcu burcu koklay???mdand?r. Onların tebessüm edi?inde o Gül'ün silüetini tema?a edi?imdendir. Çileli ömür yolculu?u sonunda, ba?? gö?e eren ve Mirâç tâc?yla mükâfatland?r?lan bu ulu yolcunun gölgesinin gölgesini, bu güllerde gördü?ümden veya tema?â etti?imdendir...
Sarma??k gülleri, Gül-ü Muhammedi'ye bir basamakt?r, bir uzan??t?r, O'na ermek ve ula?mak için remizdir. Ben bu gülleri onun için severim ve her zaman hayranl?kla ve ibretle onlar? seyrederim.
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
Dostluk,
Boğazınıza kadar dertleriniz varken yanınızda olan insanların kıymetini bilin.
Boğazınıza kadar dertleriniz varken size uzaklardan el sallayan -hatta kaçan- insanları , hayatınıza bir daha asla almamak koşuluyla silin!
Hayat bazen içinden tek başına çıkılamayan bir çile yumağına döndüğünde,yanında bir dost arar içimizdeki solgun yürek; bulursa ne âla…
Bu aralar huysuz ihtiyarlar gibiyim.Geçmişimi, dostlarımı, dost sandıklarımı, emek verdiklerimi,anılarımı her şeyi sorgular oldum.Bunca sorgulamadan sonra elimde kalan o kadar az şey var ki.Bir elimin parmak sayısını geçmeyen sayıda dost, bol miktarda dost sandığım ve verdiğim emekler…
Bu kadar mı geçmişin hatırı? İnsanlar yaşarken sadece zamanı geçirmek ve eğlenmek adına mı yaşarlar? Paylaşmanın tek taraflı adaletsizliğinde, dost bildiklerime neden hep ısrarla veren ben olmuşum? ***** mıyım yoksa!
Şu durumda, onlarca dost sandığım benimle sadece zaman geçirmiş! Ne acı!
Michael De Montaigne’nin dostu Etienne de la Boetie için yaptığı tanımlamaya bakın:
‘Ruhlarımız o kadar sıkı bir birliktelikle yürüdü, birbirini o kadar coşkun bir sevgiyle seyretti ve en gizli yanlarına kadar birbirine öyle açıldılar ki ben onun ruhunu benimki kadar tanımakla kalmıyor, kendimden çok ona güvenecek hale geliyordum.
Öteki sıradan dostlukları buna benzetmeye kalkışmayın: Onları, hem de en iyilerini ben de herkes kadar bilirim. O dostluklarda insanın, eli dizginde yürümesi gerekir: Aradaki bağ, güvensizliğe hiç yer vermeyecek kadar düğümlenmiş değildir.’
Sahte dostluklarda,elin dizginde yürümelisin, diyor büyük usta Montaigne.Düşündüm de bu zamana kadar dostluklarımda, elim dizgine hiç gitmemiş; dizgine gitmeyen elimi kırmak da etrafımdaki dost müsveddelerine kalmış.Hayat insana her dakika yeni bir şeyler öğretiyor ve her dakika bir şeyleri hızla alıp götürüyor.
Dost sandıklarımın şerefinedir bu yazı.
-
Mesaj yazmasakta zevkle okuduğumuzu bilmenizi isterim..
-
Sayın Admin beyefendi,
Teşekkür eder, saygılarımı sunarım. Herşey gönlünüzce olsun..
-
İnsanlar neden birbirlerini üzerler neden hep çıkar ve mefaatlerini düşünürler bilemiyorum. Bu çıkarcılık ve menfaatçilik artık bizin genlerimize işlemiş.
-
''''14 Yıldır Koklayamadığım Canım Babama''''
Babalar günü yaklaştıkça kalbime ince sızılar yerleşiyor yine... Tam 1992 de, sabahın 07:00 in de gittin, sevdiğin evimizden ve odandan... Giderken kokunu, tenini, dokunuşlarını, sesini, gülümsemeni ve gözlerini, usulca bıraktın kalbime... Seninle en son ben konuşmuştum o gece... Sana her zaman ki gibi heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyordum ve sen bana boş ve anlamsız gözlerle bakıyordun ve ben ilk kez senden o gece korktum babam... Korktum, çünkü kahverengi parlak gözlerin parlamıyordu... Birşeyler oluyordu sanki sana ama ne??? Yatarken bana seslendin, su ve peksimet istedin ve de" Bak harçlığını koydum oraya, sabah beni sakın erkenden kaldırma tamam mı oğlum" dedin ve bana sarılıp öptün... Sabah uyandığım da, yatağında ölmüştün babam... Kaldıramadım ki ben seni ama, yetişemedim ki ben sana, son yolculuğunda... Ve ansızın gittin hayatımdan, bıraktın beni sensizlikte... Yandım kavruldum senelerce, ve işte yine geldi senin en özel günün, her gece dualarımı yolluyorum, her duam seninle baba... Ne olur beni merak etme, evlendim ve mutluyum baba... Arada bir, bana hep kızdıgın futbolu oynuyorum, anneme seni aratmamaya çalışıyorum ve eve 1800''dan sonra geldigim için bana kızardınya yine eve 1800''dan sonra geliyorum... Gel de bana kız be babam... Babam babalar günün kutlu olsun... Ellerinden öpüyorum koklaya koklaya... Rahat uyu, seni çok seviyorum çokkkk... (Tüm babaların şimdiden babalar günü kutlu olsun...)
Edited by - Yankee SAT on 22/05/2006 23:56:27
-
Babam,
Seni düşününce aklıma bölük pörçük hatıralar üşüşüyor. Çocuk hafızamda kimi hiç silinmemecesine kazınmış, kimi sisli. Bana attığın tokadı hatırlayınca gözlerim doluyor. Dünyada hiçbir tokat bu kadar anlamlı olamazdı diye düşünüyorum. Yere çöp atmayı ne zaman aklımdan geçirsem 8 yaşındaki ağlayançocuğu ve yediği tokat belirir hatıramda. Usturuplu bir şekilde cebime sokarım çöpümü, eve çöpler taşıyorum seni düşünerek. Seni yaşamama izin vermedi kader. Annem beni doğurduğunda19 idi, sen20 idin, 33 yıl tanıyabildik birbirimizi. Ben her gece isyan ettim kadere seni benden bu kadar erken aldı diye, sonra kızdım, sana isyan ettim, beni erken terkettiginiçin, öyle ya sonsuza dek mi yaşayacağını umuyordun be adam! Öyle mükemmel öyle anlatılmaz bir adamdın ki benim için, inanmazsan ablama sor. Bütün dilleri konuşurdun, İngilizcem herkesten iyiydi sayende, çözemeyeceğin problem yoktu, nefret ettiğim matematiği bile sevmeye başlamıştım. Deli bozuğun tekiydim. Taşkafam bir şeyleri anlamaya görsün, paralardım ortalığı, tüm defteri kitabı yırtar alamazdım hırsımı. “Ben aptal mıyım, niye anlamıyorum?” diye ter ter tepinirdim. Bir tek sen bilirdin beni sakinleştirmenin yolunu, problemi değiştirir, anlayacağım gibi anlatır, sonra da kitabı yazanlara söverdin benle birlikte. “Benim oğlum dünyanın en akıllısı” derdin. Yaptığım hırçınlığın üzerine, gözyaşlarımı siler, beni gülücüğe boğardın. Bir tek sen. Anneme kalsa çoktan yemiştim zılgıtı. Şaşkın bakakalırdı herseferinde garibim. Sonra da çıkışırdı sana, “Bu kadar şımartıyorsun, sen yokken tepemize çıkıyor bu” diye. Kalp krizi, mide kanaması geçirmiştin, perhiz yapıyordun. “Ben de beyaz makarna istiyorum” diye tuttururdum, yenilecek nane değil hani, bir tek sana hayranlığımdan daha tatlı gelirdi o yağsız tuzsuz makarna. Sense anneme “Hanım bi tanecik köfte yesem” derdin. Annem izin vermezdi, otorite miydi neydi kadın. Sen mahzun boynunu bükerdin, içim giderdi o haline. Biliyorum şimdi, annemin hepimizi sevdiğinden koyduğunu o kuralları, sen de hiç karşı çıkmazdın zaten.
Bir ara sahanda yumurtaya takmıştım hani. Her okuldan gelişte isterdim. Annem evdeki yemekleri kakalamaya çalışır, “Böyle beslenilir mi, hergün hergün yumurta, gıda alman lazım” diye söylenirdi. Bense sahanın çoktan ocakta olduğuna emin hınzır gülümserdim. Sonra annemden kurtulupsana sarılırdım. Beniyanına aldığın gibibaşımı okşardındivanda, sonra da numaracıktanbilek güreşi yapardık veyıkılıverirdin, “Hanım, kocaman olmuş bu oglan,bileğini yıkamıyorumartık ben bunun.” En son o uğursuz günden birkaç hafta önce yaşandı bu mutluluk çığlıkları evimizde. Sonrası derin sessizlik.
Senden sonra lisede patates kızartmasına taktım, annem hiç karşı çıkmadı inanır mısın? Geliş saatime hazırladı patatesimi aylarca. Senden sonra herkes sana benzemeye çalıştı. Yokluğunu doldurmak için didinip durdular. Onlar didindikçe büyüdü yokluğun.
Aylarca oturmadım kanepene, orda oturduğunu kitap okuduğunu hayal ederek, televizyon seyrettim yanındaki koltukta. Belki de oturuyordun kimbilir?
Çocukluğumda ettiğim yemine aykırı yaşıyorum.
Babaların en mükemmeli hafızamda, torunların çok şanslıbiliyorum, hafızamda kalanlar onlara da yeter, mükemmel bir dedeleri vardı onların. ''''''''Babam''''''''
Edited by - Yankee SAT on 23/05/2006 00:21:46
Edited by - Yankee SAT on 23/05/2006 00:31:14
-
YA YANKE ABİCİM BU KADR ÖZLEDİNSE VE ANLATMAKLA BİTİREMİYORSAN GEL ŞU GÜZEL MEMLEKETEDE BİTSİN BU HASRETLİK DEĞİLMİ YA SENCEDE HAKSIZMIYIM.....SAYGILARIMLA