JERFİ: Derinlik
JİYAN: Kızgın, hışımlı
Yazdırılabilir Görünüm
JERFİ: Derinlik
JİYAN: Kızgın, hışımlı
JALE: Kırağı, çiğ, şebnem
JALENUR: Parlayan, ışıldayan çiy
JÜLİDE: Karışık, dağınık saç
KAAN / KAĞAN: Hükümdar, hanların hanı
KADEM: Uğur - Ayak adımı - Yarım arşın
KADİR: Değer, onur, incelik
KADRİ: İtibar, değerle ilgili
KAHRAMAN: Savaşta yiğitlik gösteren, cesur
KAMBER: Sadık hizmetkar / Hz Ali'nin kölesinin adı
KAMER: Ay ışığı
KAMİL: Tam, eksiksiz, olgun
KAMURAN: Dileğine, kavuşmuş olan
KANDEMİR: Güçlü soydan gelen
KANER: Güçlü, kanlı yiğit
KAPLAN: Yırtıcı hayvan
KARABEY: Esmer, rengi karaya çalan Bey
KARACAN: Esmer - Küçük ağaçcık
KARAHAN: Esmer hükümdar
KARAKAN: Bir tür dağ ağacı
KARAN: Kahraman, yürekli - Karanlık
KARANALP: Esmer, karayağız, yiğit
KARATAY: Selçuklu devlet adamı
KARTAL: Yırtıcı bir tür kuş
KARTAY: Yaşlı, pir
KASIM: Bölen, kısımlara ayıran
KAYA: Büyük ve sert taş kütlesi
KAYAHAN: Kaya gibi sert hakan
KAYHAN: Güçlü hükümdar
KAZIM: Kızgınlığını, öfkesini belli etmeyen
KEMAL: Bilgi ve erdem bakımından olgunluk
KEMALETTİN: Bilgi ve erdem sahibi
KENAN: Nuh peygamberin oğlu ya da Nemrut'un babası sanılan kişi
KERAMETTİN: Bağış, ihsan ağırlama
KEREM: Cömertlik, soyluluk büyüklük
KEREMŞAH: Asil, soylu şah, hükümdar
KERİM: Kerem sahibi, cömert
KEYHAN: Dünya
KILIÇ: Sivri uçlu,keskin, çelikten silah
KILIÇALP: Kılıç gibi keskin, yiğit
KILIÇHAN: Kılıç gibi keskin, güçlü yiğit
KIRCA: Dolu - Ufak taneli kar - Borayla gelen yağmur
KIRDAR: Ölçülü davranış
KIRHAN: Kırçıl han
KIVANÇ: Sevinç, hoşlanma
KIVILCIM: Yanan mddeden sıçrayan küçük ateş parçası - Harekete geçiren
KOLÇAK: Yiğit, mert, koçak
KONUR: Bozla sarı arası bir renk - Yanık kırmızı - Gururlu, kibirli - Kahraman,
KORAL: Sınır muhafızı
KORALP: Yiğit sınır muhafızı
KORAY: Kamış, kargı gibi, içi boş şeyler
KORCAN: Kanı sıcak, kanı kaynayan
KORÇAK: Heykel
KOREL: Kor gibi etkili, yakıcı kişi
KORHAN: Ateş gibi hakan
KORKMAZ: Korkmayan, yılmayan, cesur
KORKUT: Büyük dolu tanesi - Hayali yaratık
KORTAN: Kor renkli tanyeri - Yalçın kaya - Pelikan
KÖKER: Köklü soydan gelen
KÖKSAL: Kökünü derinliklere sal anlamında
KUBAT: Kaba, şişman
KUBİLAY: Cengiz Hanın torununun adı
KUDRET: Güç, kuvvet
KUNTAY: Ay gibi sağlam, güçlü
KUNTER: Sağlam, kuvvetli
KURT: Yırtıcı bir memeli - Kurnaz, işbilir
KURTBEY: Kurt gibi atılgan, güçlü
KURTULUŞ: Kötü, tehlikeli durumdan kurtulma
KUTAN: Dua, yalvarma - Saka kuşu
KUTAY: Uğurlu ay
KUTBAY: Uğurlu kişi
KUTER: Kutlu, uğurlu kişi
KUTHAN: Kutlu hükümdar
KUTLAY: Kutlu, uğurlu ay
KUTLU: Kutlanmış, mutlu, uğurlu
KUTSAL: Mübarek, kutlulukla ilgili
KUTSİ: Kutlanan, kutluluk sahibi
KUZEY: Kuzey yönü / Şimal
KÜRŞAT (D): Eski bir Türk adı
KADER: Değişmez bir karar ile iyilik yada kötülük hazırladığına inanılan olağan üstü güç
KADRİYE: Değerle ilgili / İtibar, onur
KAMELYA: Çaygillerden büyük çiçekler açan bir bitki - Yabangülü
KAMİLE: Tam, eksiksiz - Kemale ermiş - Bilgin, bilgili
KAMURAN: İstediğine ulaşmış, mutlu
KARANFİL: Kokulu bir çiçek
KARDELEN: Baharda çok erken açan bir çiçek - Çiğdem
KARMEN: Parlak kırmızı
KAYRA: Büyük birinden gelen iyilik - İhsan
KERİMAN: Cömert - Ulu, büyük
KERİME: Cömert - Ulu, büyük - Kız çocuk
KEVSER: Cennette bir akarsuyun adı
KEZBAN: Aslı Kedbanu - vekilharç kadın (evi çekip çeviren)
KISMET: Talih, nasip, kader
KIVILCIM: Yanan bir maddeden sıçrayan ateş parçası
KIYMET: Değer, paha (baha), bedel
KİBARİYE: İnce, zarif - Cömert, asil
KİRAZ: Gülgillerden bir meyva ağacının sulu
KÖSEM: Sürülere rehberlik eden - Cildi temiz, pürüzsüz
KUMRU: Güvercinden küçük boz renkli kuş
KÜBRA: En büyük
LAÇİN: Bir cins şahin - Sarp, yalçın
LAMİ: Sert, çatık kaşlı veya Aslan
LATİF: Yumuşak, hoş, nazik
LEBİB: Akıllı, zeki
LEMA: Herşeye gücü yeten
LEMİ: Parlak, parıldayan
LEVENT: Eski deniz erlerine verilen ad
LOKMAN: Tarihteki en ünlü tabibin adı (Lokman Hekim)
LÜTFİ: Cennette ölümsüzlüğe kavuşan
LÜTFULLAH: Çok övülmüş,methedilmiş
LÜTFÜ: İyi muamele, güzellikle hoşlukla ilgili
LAÇİN: Bir cins şahin - Sarp, yalçın
LAMİ: Sert, çatık kaşlı veya Aslan
LATİF: Yumuşak, hoş, nazik
LEBİB: Akıllı, zeki
LEMA: Herşeye gücü yeten
LEMİ: Parlak, parıldayan
LEVENT: Eski deniz erlerine verilen ad
LOKMAN: Tarihteki en ünlü tabibin adı (Lokman Hekim)
LÜTFİ: Cennette ölümsüzlüğe kavuşan
LÜTFULLAH: Çok övülmüş,methedilmiş
LÜTFÜ: İyi muamele, güzellikle hoşlukla ilgili
MACİT: Şan, şeref sahibi - İyi ahlaklı
MAHİR: Usta, elinden her iş gelen
MAHMUT: Övgüye değer
MAHSUN: Güçlendirilmiş, güçlü
MAHZUN: Hüzünlü, duygulu, üzgün
MAKBUL: Alınan kabul olunan
MAKSUT: İstek, niyet, maksat - Varılmak istenen yer
MALİK: Sahip, efendi
MANÇO: Manda yavrusu
MANSUR: Yardım edilmiş - Allah'ın yardımıyla galip gelmiş
MAZHAR: Birşeyin göründüğü ortaya çıktığı yer
MAZLUM: Zulüm gören, zulmedilen kişi
MECİT: Çok ulu, yüce
MECNUN: Deli, aklı başında olmayan
MEDENİ: Uygar, şehirli - Terbiyeli, nazik
MEDET: Yardım eden
MEHMET: Aslı Arapçada Muhammed, çok övülmüş anlamında
MELİH: Güzel, şirin
MELİK: Hükümdar, han
MEMDUH: Övülmüş, övülmeye değer
MEMNUN: Minnet eden - Hoşnut, sevinçli
MENDERES: Ege bölgesinde bir ırmak adı
MENGÜ: Ölümsüz, ebedi
MENGÜÇ: Güçlü ben / Men + güç
MENSUR: Saçılmış, dağılmış - Ölçüsüz, uyaksız söz
MERİÇ: Ülkemizin Bulgaristan sınırındaki nehir
MERİH: Güneş sistemimizdeki 5. gezegen
MERT: Sözünün eri, sözünde duran
MESTAN: Savruk. Cüret sahibi
MESUT: Mutlu, bahtiyar
METE: Büyük Hun imparatoru
METİN: Sağlam, dayanıklı
MEVLÜT: Yeni doğmuş çocuk - Doğulan zaman
MİKAİL: Allaha en yakın olduğuna inanılan dört melekten birinin adı
MİRKELAM: Güzel, nazik konuşan
MİRZA: Hükümdar soyundan gelen
MİTHAT: Övme
MUAMMER: Uzun ömürlü, çok yaşayan
MUCİP: Gerektiren, gerektirici
MUHAMMED: Çok övülmüş, hamdedilmiş
MUHARREM: Din tarafından yasaklanan
MUHİP: Seven, sevişen
MUHİTTİN: Dini güçlendiren
MUHLİS: İnanç ve eylemlerinde içtenlikle davranan
MUHSİN: Sağlamlaştıran
MUHTAR: Dilediği şekilde hareket edebilen
MUHTEŞEM: Görkemli, gözkamaştırıcı
MUKBİL: Mutlu, bahtiyar
MUNİS: Sıcakkanlı sevimli
MURAT: Arzu, istek, dilek
MURATHAN: Arzulu hükümdar
MURTAZA: Mürteza- Seçkin seçilmiş
MUSA: Sudan gelmek anlamındadır. Bir peygamber adı
MUSTAFA: Temizlenmiş, saf hale getirilmiş
MUTİ: İyi kalpli, yumuşak başlı
MUTLU: Mesud, bahtiyar
MUTLUHAN: Mutluluğa erişmiş hükümdar
MUZAFFER: Zafer kazanan, galip gelen
MÜCAHİT: Savaşçı, Cihada katılan
MÜFİT: Faydalı, yararlı
MÜJDAT: İyi, müjdeli haberler
MÜKERREM: Yardımsever, ikram sever
MÜKREMİN: Konuksever, ikram sever
MÜMİN: İnanan, iman eden
MÜMTAZ: Seçkin, başkalarından ayrı tutulan
MÜNİR: Aydınlatan, ışık veren
MÜREN: Akarsu, dere, ırmak
MÜRSEL: Yollanmış, gönderilmiş olan
MÜRŞİT (D): İrşad eden, doğru yolu gösteren
MÜSLÜM: İslam dininden olan / Teslim olan
MÜŞFİK: Acıyan, şefkat gösteren
MÜŞTAK: Özleyen, göreceği gelen
MACİDE: Şan ve şeref sahibi
MAHİNUR: Ay ışığı - Ay yüzlü güzel
MAHMURE: Uyku basmış, yarı baygın göz
MAKBULE: Alınan, kabul olunan, beğenilen
MANOLYA: Beyaz, güzel kokulu ağaç ve çiçekleri
MARAL: Dişi geyik, ceylan, karaca
MEDİHA: Övülmeye neden olan
MEFHARET: Övünç, övünme, kıvanç
MEFKURE: Ulaşılmak istenilen en yüce amaç
MEFTUN: Gönül vermiş, tutkun
MEHPARE: Ay parçası
MEHTAP: Ay ışığı, Dolunay
MEHVEŞ: Ay yüzlü güzel
MELAHAT: Güzellik, güzel yüzlülük, yüzünde tatlı ifade olmak
MELDA: İnce ve taze vücutlu
MELEK: Allah ile insanlar arasında aracılık yapan manevi yaratık
MELİHA: Güzel, Şirin
MELİKE: Kadın hükümdar, hükümdarın karısı
MELİS: Bal arısı
MELİSA: Baklagillerden, yaprakları liomu andıran kokulu bir bitki
MELODİ: Ezgi, müzik parçası
MELTEM: Yazın, karadan denize doğru esen mevsim rüzgarı
MENEKŞE: İnce saplı, ufak mavi çiçekli güzel kokulu bitki
MENGÜ: Ebedi, ölümsüz
MERİÇ: Bulgaristanla olan sınırımızda bulunan bir nehir
MERİH: Dokuz gezegenden biri (Mars)
MERVE: Mekke yakınlarında bir dağ
MERYEM: Dinine bağlı kadın
MESUDE: Mutlu, bahtiyar
MISRA: Şiirin bir satırı
MİHRİBAN: Seven, şefkatli
MİMOZA: İnce sarı yapraklı çiçek açan bir süs bitkisi
MİNE: Maden eşya üstündeki renkli sır tabakası
MİRAY: Yılın ilk aylarında doğan / Güneş gibi ay gibi parlayan
MUALLA: Makam ve rütbece yüksek olan
MUAZZEZ: Saygı uyandıran, kıymetli - İzzet, şeref sahibi
MUHTEREM: Saygın, saygıdeğer
MUKADDER: Tanrı hükmü, kader, alın yazısı
MUKADDES: Kutsal olan , mübarek olan Mukaddes Kutsal olan , mübarek olan
MUNİSE: Sıcak kanlı, sevimli
MUZAFFER: Zafer kazanan, üstün gelen
MÜBERRA: Aklanmış, temize çıkarılmış
MÜCELLA: Parlak, cilalanmış
MÜESSER: Eser bırakan, eser sahibi
MÜGE: İnci çiçeği,
MÜJDE: İyi haber, sevinçli haber
MÜJGAN: Kirpik
MÜKRİME: İkramı bol olan
MÜNEVVER: Aydınlatılmış, parlak ışıklı, bilgili
MÜNİRE: Işık veren, aydınlatan
MÜRÜVVET: Kişilik, şahsiyet, insanlık
MÜŞERREF: Onurlandırılmış, şerefli kılınmış
MÜYESSER: Kolaylıkla yapılan
MÜZEYYEN: Süslü, süslenmiş, bezenmiş
MEHMET: Aslı Arapçada Muhammed, çok övülmüş anlamında
memo senınkıyle benım kı aynı nasıl olsa :D
Nizipli mehmet kardeşim ayıp olmuyor biz atıyoruz sanki bilmiyorsun sen
benim ismimin anlamını kimse yazmamış onuda ben sölim bari sabiha:kandil,yıldız(bknz.tebareke suresi ayet 4)
ESLEM: İslama teslim oma
MUSTAFA:Temiz arınmış çok pak
NABİ: Yüksek, yüce, haber veren
NACİ: Kurtulmuş, selamete kavuşmuş
NADİ: Bağıran, haykıran
NADİR: Ender, az bulunur, seyrek
NAFİ: Gelip geçen, etkili, sözü dinlenen
NAFİZ: İşleyen, içeriye giden, delip geçen işleyen
NAHİT (D): Venüs, Zühre yıldızı
NAİL: Ele geçiren, muradına eren
NAİM: Uyuyan, uykuda olan
NAMIK: Yazar, yazan kişi
NAMİ: Tanınmış, ünlü şöhretli
NASIR: Yardımcı, yardım eden
NASRETTİN: Dine yardımı dokunan
NASUH: Öğüt veren - Temiz
NASUHİ: Bozulmaz biçimde tövbe eden
NAŞİT (D): Şiir söyleyen, şiir okuyan
NAZIM: Düzenleyen, tanzim eden
NAZIR: Bakan, gözeten - Bakan, vekil
NAZİF: Temiz, güzel
NAZMİ: Vezinli, kafiyeli sözle ilgili/ Düzenli
NEBİ: Peygamber, Tanrı'nın buyruklarını kullara ileten
NECAT: Kurtuluş, selamet
NECATİ: Kurtuluşa ermek
NECDET: Güçlü ve korkusuz
NECİP: Soyu temiz, cömert
NECMETTİN: Din'in Yıldızı
NECMİ: Yıldızlarla ilgili , yıldızlara ait
NEDİM: Yakın dost, samimi arkadaş
NEDRET: Az bulunan, seyrek
NEHAR: Gündüz
NEJAT: Soy, asıl, hesap
NESİM: Hoşa giden hafif rüzgar
NEŞAT: Sevinç, neşe
NEŞET: Yetişme, meydana gelme
NEVZAT (D): Yeni doğmuş çocuk
NEYZEN: Ney çalan
NEZİH: Temiz, pak, seçkin
NEZİHİ: Temizlikle, saflıkla ilgili
NİHAT (D): Tabiat, huy
NİYAZİ: Yalvarma, yakarma
NİZAM: Sıra, dizi, düzen, kural
NİZAMETTİN: Düzenli, tertipli
NİZAMİ: Kurallara uygun, düzenle ilgili
NUH: Eski metinlerde rahat anlamında / Bir peygamber adı
NUMAN: Kan / gelincik
NURETTİN: Dinin ışığı, aydınlığı
NURİ: Işıklı, ışıktan geleni
NURKAN: Aydınlık, temiz soydan gelen
NURŞAT: Nura boğulmuş
NURTAÇ: Nurlu taç taşıyan
NUSRET (D): Tanrı yardımı
NUSRETTİN: Dinin üstünlüğü
NÜVİT: İyi haber, müjde
NÜZHET: Zevk, keyif, istek, tad
NACİYE: Kurtulmuş, selamete kavuşmuş
NADİDE: Görülmemiş, görülmedik, ender bulunan
NADİRE: Az bulunur, seyrek, ender bulunan
NAFİA: Bir yeri güzelleştirmek için yapılan çalışmalar
NAGEHAN: Ansızın
NAĞME: Ezgi, uyumlu ses
NAHİDE: Venüs - Ergenlik çağındaki kız
NAİLE: İsteğine ulaşmış
NALAN: İnleyen
NAME: Mektup - Aşk mektubu
NARİN: Zarif, ince yapılı
NAŞİDE: Şiir okuyan , yazan
NAZ: Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış
NAZAN: Nazlanan, işve yapan, cilve yapan
NAZENDE: Nazlanan - Sevgili
NAZİFE: Zarif, kibar - Temiz
NAZLI: Naz eden, cilveli, işveli
NAZMİYE: Şiirle ilgili, düzenli
NEBAHAT: Onur, şeref, ün
NECLA: Çocuk, evlat, oğul, kuşak, sülale,nesil
NECMİYE: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait
NEDİME: Hoş sohbet, kadın - Kadın arkadaş
NEDRET: Az bulunan
NEFİSE: Beğenilen, hoş, güzel
NEHİR: Irmak, büyük akarsu
NERGİS: Çiçekleri ayrı ayrı ya da bir kök üzerinde sarı ve beyaz renkte bir bitki
NERİMAN: Pehlivan, yiğit
NERMİN: Nazik, ince
NESLİHAN: Han soyundan gelen
NESLİŞAH: Şah soyundan gelen
NESRİN: Bir tür yaban gülü
NEŞE: Sevinç, gönül ferahlığı
NEVAL: Talih - Bağış, ihsan
NEVCAN: Yeni doğmuş
NEVİN: Yeni
NEVRA: Işıklı parlak, çiçek
NEZAHAT: İç temizliği, paklık
NEZAKET: Naziklik, zariflik, incelik ç
NEZİHE: Temiz, pak
NİDA: Seslenme, çağırma, seslenen
NİGAR: Resim, resim gibi güzel
NİHAL: İnce ve düzgün vücutlu, fidan gibi
NİHAN: Gizli, saklanmış, görünmeyen, sır, giz
NİL: Afrika kıtasında bir nehir
NİLAY: Nil'e ışık saçan
NİLGÜN: Mavi renkte, çivit rengi
NİLÜFER: Geniş yapraklı, durgun sularda yetişen bir su bitkisi
NİMET: İyilik, iyi bir yaşantı için gerekli şeyler
NİSA: Kadın
NİSAN: Yılın dördüncü ayı
NUR: Işık, parıltı aydınlık, Allah'ın gönderdiği ışık
NURAL: Kutsal ışık
NURAN: Işıklı, nurlu, aydın
NURAY: Ay ışığı gibi nurlu
NURCAN: Işık canlı, can ışığı
NURÇİN: Işık derleyen
NURDAN: Işıklı, parlak
NURGÜL: Işıklı gül, gül gibi güzel ve aydınlık
NURHAN: Aydın hükümdar
NURİYE: Işıklı, ışıktan gelme
NURPERİ: Peri kadar aydınlık, güzel
NURSEL: Sel gibi ışık
NURSELİ: Işık seli
NURSEN: Işık gibi nurlu
NURŞEN: Işık gibi şen ve güler yüzlü
NURTEN: Teni ışık gibi beyaz olan
NÜKHET: Güzel ve hoş kokulu
yaw arkaslar taksıt taksıt atmayın sunları peşin bir cırpıda atsanıza hepsını merak edım ısmımım anlamını
OFLAZ: Eksiksiz, tam - Gürbüz, yakışıklı - Becerikli - Eflatun
OGÜN: Belirli gün, bilinen, beklenen gün
OĞAN: Güçlü, kuvvetli
OĞUL: Erkek evlat - Kovandan çıkan arı topluluğu
OĞUR: Uğur - Samimi, içten
OĞUZ: Doğru ve iyi adam, sağlam, güçlü
OĞUZHAN: Oğuzların başı / Mete
OKAN: Anlama, öğrenme
OKAY: Beğenme, takdir etme
OKCAN: Hareketli, canı tez
OKER: Hızlı, hareketli
OKTAR: Ok taşıyıcı / Ok+dar (Bayraktargibi)
OKTAY: Çok hiddetli, kızgın
OLCAY: Şanslı, talihli
OLCAYTO: Bahtı açık, talihli
OLGUN: İşe yarar, ya da yeterli durumagelmiş
OMAÇ: Hedef, amaç
OMAY: Seçkin, seçilmiş
ONAT: İyi, güzel, düzgün, namuslu
ONAY: Uygun bulma
ONGAR: Kurtuluş
ONGUN: Tam - Verimli, bayındır - Kutlu, uğurlu - Gelişmiş, gürbüz
ONUR: Şeref, haysiyet, izzet-i nefs
ONURAL: Şan, şeref kazan
ONURALP: Saygıdeğer, aziz, yiğit
ONURHAN: Onurlu hükümdar
ORBAY: Ordu komutanı
ORÇUN: Ahlak, Töre
ORHAN: Kentin hakimi, yöneticisi
ORHUN: Eski bir Türk devleti, Asyada bir nehir
ORKUN: Or+khun (han) Kentin hanı
ORKUT: Kutlu kent
ORTAÇ: Tepe - Mirasçı - Veliaht
ORTUN: Ortanca kardeş
ORTUNÇ: Ateş renginde tunç
ORUÇ: Müslümanların yeme içmeden vs. uzaklaştıkları bir ibadet
OSMAN: Toy denilen, kazdan büyük bir kuşun yavrusu / Ateş gibi adam (Odman= Od +Man)
OYTUN: Beğenilen güzel yer / Kutsal
OZAN: Halk şairi
OKŞAN: Sevil, sevgiye değer ol
OLCA: Düşmandan ele geçirilen mal, ganimet
OLCAY: Talih, baht, ikbal
ORKİDE: Az bulunup zor yetiştirilen değerli bir çiçek
OYA: İpek ibrişim kullanılarak iğne, fırkete gibi şeylerle yapılan ince dantel
İSMAİL: İbrahim peygamberin allah a kurban adadığı oğlunun adı
teşekkürler miksam14
kardes hosgeldın sıteye
hoşgeldin ismail abi
ÖCAL: Öc almaktan, intikal alan
ÖDÜL: Bir başarı ya da iyilik karşılığında verilen armağan
ÖGEDAY: Çok akıllı
ÖĞÜN: Yücel, gurur duy - Zaman, vakit - Kez, defa - Önde, ileride
ÖĞÜNÇ: Övünülecek şey
ÖĞÜT: Nasihat
ÖKER: Akıllı
ÖKKEŞ: Erkek örümcek - Bir dağın adı
ÖKMEN: Akıllı, zeki
ÖKTEM: Güçlü, onurlu
ÖKTEN: Akıllı, bilgili
ÖMER: Dirlik, canlılık yaşam gücü
ÖMÜR: Yaşayış, hayat
ÖNAL: Daima önde olmak
ÖNAY: Ayın ilk günlerindeki durumu, hilal
ÖNDER: Lider, yönetici, şef
ÖNEL: Bir şeyin tamamlanması için verilen süre, vade
ÖNER: Başta gelen - Yön - Sıra
ÖRSAN: Örs gibi sağlam adı olan
ÖRSEL: Örs gibi sağlam el
ÖVÜL: Kendini beğendir, övgü kazan
ÖVÜNÇ: Övünülecek şey
ÖYMEN: Evcimen, evine bağlı
ÖZAL: Özü kırmızı
ÖZALP: Özünde yiğit olan
ÖZAY: Özlü, özü ay gibi aydınlık olan
ÖZBEK: Yiğit, cesur - Bir Türk boyu
ÖZCAN: Candan, içten
ÖZDEMİR: Gerçek, özlü demir
ÖZDEN: Soyu temiz olan
ÖZEN: Dikkat, heves, itina
ÖZER: Özü er olan
ÖZGÜN: Orijinal, diğerlerine benzemeyen
ÖZGÜR: Serbest, hiçbir koşula bağlı olmayan
ÖZHAN: Han soyundan gelen
ÖZKAN: Temiz kan, soylu kişinin kanından gelen
ÖZMEN: Özü iyi, sağlam olan Aydınlık başlangıç
ÖZTÜRK: Soyu Türk olan
ÖZÜN: Hakkıyla kazanılmış ün
ÖĞÜN: Kendini yücelt,gurur duy - Zaman - Kez, defa - Önde gelen
ÖĞÜT: Birisine ne yapıp ne yapmaması gerektiğini belirten söz
ÖMÜR: Yaşama süresi - Hayat
ÖNGÜL: Direnen, inatçı - Kılavuz - Öncü, teşvik eden
ÖVGÜ: Övmek için kullanılan söz
ÖVGÜL: Övülmeye değer
ÖVÜN: Başarılarınla, niteliklerinle yücel
ÖYKÜ: Hikaye / Masal
ÖZDEN: Özgür, özle ilgili
ÖZGE: Başka, yabancı, iyi güzel
ÖZGEN: Özü geniş, rahat
ÖZGÜL: Bir türe ait olan - Özü gül gibi olan
ÖZLEM: Hasret, birine ya dabir yere duyulan görme arzusu
ÖZLEN: Görülmek istenilen ol, hasreti çekilen ol
ÖZNUR: Özü ışıklı, aydınlık
ÖZÜN: Şiir - Hak edilmiş ün
PAKEL: Sezgi, anlayış, dikkat
PAKER: Sert, çatık kaşlı veya Aslan
PAKSOY: Allah'ın kulu
PALA: Kısa, geniş kiliç
PAMİR: Herşeye gücü yeten
PARS: Yırtıcı bir hayvan
PAŞA: Bir askeri ünvan / ağabey, erkek kardeş
PAYDAŞ: Dünya,
PAYİDAR: Doğruluk gösteren-Adaletli davranan
PEHLİVAN: Güreşçi
PEKCAN: Sıkı canlı, yufka yürekli olmayan
PEKER: Güçlü erkek
PERKER: Beyaz ay,dolunay
PERTEV: Dürüst,güvenilir
PEYAM: Mutlu,sevinçli gün
PEYAMİ: Haberle ilgili, haber veren
PEYKAN: Beyaz taç,gelin tacı
PEYMAN: Aydınlık gece
POLAT: Sertleştirilmiş , su verilmiş demir
POYRAZ: Kuzeydoğu yönünden esen rüzgar
POZAN: Candan,cana yakın
RACİ: Rica eden, dileyen
RAFET / REFET: Çok acıma
RAGIP: İçtenlikle isteyen, özleyen
RAHİM: Esirgeyen, acıyan
RAHMAN: Acıması bol olan
RAHMİ: Koruyan, esirgeyen
RAİF: Acıyan, esirgeyen
RAKIM: Yazan
RAMAZAN: Kameri yılın 9. ayı
RAMİ: Atıcı, mermi atan
RAMİZ: Remz eden, işaretleyen
RASİM: Resmeden, resim çizen
RASİN: Beyaz ay,dolunay
RAŞİT (D): Doğruyola giden
RAUF: Çok acıyan, esirgeyen
RECAİ: Umma, dileme
RECEP: Heybetli, azametli, saygı değer
REFET: Çok acıma
REFİĞ: Din uğruna çalışan
REFİK: Arkadaş, yoldaş, ortaklık
REHA: Kurtulma
REMZİ: İşaret ve gizliliğe ait
RENAN: Kızıl kan
RESUL: Haber getiren
REŞAT: Aklın gerektirdiğini yapan
REŞİT (D): Akıllı, iyi davranan
RIDVAN: Cennetin kapıcısı olan melek
RIFAT: Yükseklik, yüksek rütbei
RIFKI: Yumuşaklıkla, sükunetle ilgili
RIZA: Hoşnutluk, memnunluk
RUHİ: Ruhla ilgili
RUŞEN: Aydın, parlak
RÜÇHAN: Orta Asya'da Tanrı dağı,bir Türk boyu
RÜKNETTİN: Bir şeyin temeli / Dinin temeli
RÜSTEM: Ünlü Fars pehlivanının adı
RÜŞTÜ: Ergin, olgun
PAKİZE: Çok temiz, hoş ve güzel
PAPATYA: Taç yaprakları beyaz, ortası sarı baharda açan bir kır çiçeği
PARLA: Parlamak fiilinin emir kipi, 3. tekil şahıs
PELİN: Siyah ve beyaz renkte acı kokulu bir tür bitki
PELİNSU: Pelin + Su (Bkz Pelin)
PEMBE: Açık kırmızı renk
PERÇEM: Kakül - Mızrak, bayrak gibi şeylerin üzerine konulan püskül
PEREN: Ülker yıldızı
PERİ: Çok güzel, çekici, dişi cin
PERİHAN: Peri padişahı, perilerin başı
PERRAN: Uçan, uçucu
PERVİN: Ülker yıldız takımı (Süreyya)
PETEK: Arıların bal depoladığı yuvacık
PINAR: Suyun topraktan kaynayıp geldiği yer
PIRILTI: Parıldayan şeylerin çıkardığı ışık
PİRAYE: Süs, bezek
PÜREN: Sarı, kırmızı renkte açan küçük yapraklı bir tür ot
RABİA: Dördüncü
RAHİME: Acıyan, esirgeyen
RAHŞAN: Işıltı
RANA: Güzel, hoş
RAZİYE: Kabul eden, boyun eğen
REBİA: Bahar
REFAH: Bolluk, rahatlık
REFİKA: Eş, zevce
REMZİYE: Sembolik, simgesel
RENAN: İnleyen
RENGİN: Parlak renkli - Hoş süslü
REŞİDE: İyiyi, doğruyu seçebilen, ergin
REVAN: Su gibi akan - Ruh, can
REYHAN: Fesleğen, güzel kokulu bitki
REZZAN: Ağır başlı, vakur, ciddi
RUHAN: Güzel kokulu
RUHSAR: Yüz, çehre
RUHŞEN: Neşeli, canlı
RÜYA: Düş / Uyku anında bilinç altında oluşan kurgular
RÜYET: Görme.Kalp gözüyle görme
FATİH: Ele geçiren, fetheden
RAHİM: Esirgeyen, acıyan
HA GAYRET MİKSAM BİTTİ ,BİTECEK :)
DAHA Z YE GELMEMİŞ AMA...
way bu ayrıcakıgın sebebı ne mıksam kımse ye ayrıcalık yok
belki arkadas benim torpilimde ben torpil yaparım buna kim ne diyebilirki
SAADETTİN: Dinin uğurlu, kutlu kişisi
SABAH: Günün başlangıcı
SABAHATTİN: Güzellik
SABİR: Sabreden, katlanan
SABİT: Yerinde duran kımıldamayan
SABRİ: Sabırla ilgili
SACİT (D): Secdeye varan, ibadet eden
SADETTİN: Kutluluk, saadete erme, mübarek olma
SADIK: İçten bağlı, gerçek dost
SADRİ: Anaya göre çocuk
SADULLAH: Allah'ın talihli kıldığı
SADUN: Yıldız bilimine göre, uğurlu olan
SAFA: Saflık berraklık, gönül rahatlığı
SAFFET: Saflık, temizlik
SAFİ: Katıksız, ayırt edilmiş
SAİM: Oruç tutan, oruçlu
SAİT (D): Kutlu, cennetlik
SAKIP: Delen, delik açan - Çok parlak
SAKİN: Uslu, kendi halinde - Bir yerde yerleşmiş, oturan
SALİH: İyi, yararlı, yetkili
SALİM: Eksiksiz, sağ, sağlam
SALTUK: Hiç bir koşul ve denetime bağlı olmayan
SAMET (D): Sonsuz, ebedi
SAMİ: İşiten, dinleyen
SAMİH: Cömert, eli açık
SAMİM: Bir şeyin merkezi
SANBERK: Gücüyle tanınmış
SANCAR: Kısa kama - Saplar, batırır
SANER: Ünlü, tanınmış
SANVER: Adın duyulsun, ünlen
SARGIN: Candan, içten
SARP: Dik geçilmesi ve çıkılması güç
SARPER: Sert, güçlü
SARUHAN: Eski bir Türk beyi
SAVAŞ: İki ya da daha çok tarafın vuruşması , kavgası
SAYHAN: Adaletli hükümdar
SAZAK: Kuvvetli ve soğuk rüzgar - Bataklık, sazlık - Kaynak, pınar
SEÇKİN: Seçilmiş olan
SEDAT: Doğruluk, haklılık
SEFA: Gönül rahatlığı, rahatlık - Eğlence
SEFA /SAFA: Saflık berraklık
SEFER: Yolculuk, savaş hali
SEHA: Eli açık, cömert
SELAHATTİN: Dinine bağlı
SELAMİ: Barış ve rahatlıkla ilgili
SELCAN: Coşkun, taşkın
SELÇUK: Sel gibi akan
SELİM: İyileşmesi kolay hastalık
SELMAN: Barış içinde, huzurlu
SEMİH: Bol, cömert gönüllü
SENİH: Yüce, yüksek
SERALP: Baş yiğit
SERBÜLENT: Önde gelen, üstün
SERCAN: Canların özü, canın başı
SERDAR: Askerin başı, komutan
SERGEN: Raf, bir şeylerin dizili olduğu yer
SERHAN: Hanların başı
SERHAT: Sınır - İki devlet arasındaki sınır
SERKAN: Serhan / baş han , ser + kan,
SERKUT: Mutlu, talihli
SERMET: Öncesiz ve sonrasız
SERTAÇ: Baştacı
SERTER: Sert + Er, sert erkek
SERVER: Bir topluluğun en ileri geleni, baş, şef, reis
SERVET: Para mal mülk
SEYFETTİN: Dinin kılıcı, koruyucusu
SEYFİ: Kılıç gibi - Askerlikle ilgili
SEYHAN: Çukurova'da bir akarsu
SEYİT: Efendi, bey
SEZAİ: Uygun, yaraşır
SEZER: Sezgisi güçlü olan
SEZGİN: Sezme yeteneği olan, duygulu, anlayışlı
SIDDIK: Çok içten ve doğru kimse
SITKI: Yalan söylemeyen, dürüst
SİMAVİ: Yüzle, çehreyle ilgili
SİNA: İlaç yapılan bir tür bitki
SİNAN: Süngü ve mızrak gibi şeylerin sivriucu
SİPAHİ: Tımar sahibi asker
SONER: Son erkek , son yardımı yapan
SONGUR: Şahin - Ağır, hantal
SOYSAL: Uygar
SÖKMEN: Yiğitlere veilen san
SÖNMEZ: Sürekli yanan, sönmeyen
Suat (d): Mutlu, mutlulukla ilgili
SUAVİ: Zorluklara dayanan
SUAY: Suya vuran ay ışığı gibi ışıltılı
SUPHİ: Sabahla, aydınlıkla ilgili
SÜLEYMAN: Davud peygamberin oğlu
SÜMER: Bugünkü Irak'ta kurulan eski bir uygarlığın adı
SÜREYYA: Ülker yıldız takımı
SÜRURİ: Sevinçli, sevinçle ilgili
SENDE HAKLISIN
bizim ismin manası yok mu kardeş lügatinde
abi mıksam yok ama ben eklım
ŞABAN: (Ar.) Er. 1. Aralık, fasıla. 2. Hicri, Kameri ayların sekizincisi, üç ayların ikinci ayı.
ŞABEDDİN: (Ar.) Er. Din topluluğu, cemaati. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞÂDÂB: (Fars.) Er. Suya kanmış, sulu, taze.
ŞÂDÂN: (Fars.) Ka. Keyifli, neşeli, sevinçli.
SADi: (Fars.) Er. Sevinç, mutluluk.
ŞADİYE: (Ar.) Ka. 1. Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı. 2. Güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen.
ŞADKÂM: (Fars.) Ka. Çok sevinçli.
ŞÂDNÂK: (Fars.) Ka. Gönlü memnun.
ŞADUMAN: (Ar.) Ka. Sevinçli, neşeli, memnun.
ŞAFAK: (Ar.) Güneş doğmadan az önce ufukta beliren aydınlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAFAKGUN: (a.t.i) Er. Şafak renkli, kızıl.
ŞAFAKNUR: (Ar.) Ka. Şafak aydınlığı.
SAFİ: (Ar.) Er. 1. Suçlunun bağışlanması için araya girip yalvaran kimse. 2. İyileştiren, şifa veren. 3. İnandırıcı, inandıran.
SAFİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Safı).
ŞAH: (Fars.) Er. 1. Hükümdar. Birleşik isimlerde 1. ve 2. isim olarak da kullanılır. Şahbanu Selimşah gibi.
ŞAHABEDDİN: (Ar.) Er. Dinin yıldızı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞAHADEDDİN: (Ar.) Er. Dinin tanıklığı. Dinin belirtisi, işareti. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞAHADET: (Ar.). 1. Şahitlik etme, şahitlik, tanıklık, Kelimei şehadet. 2. Açık, belirti. 3. Şehit olma, şehidlik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHAMET: (Ar.) Er. Şişmanlık, topluluk.
SAHAN: (Fars.) Er. 1. Şahlar. 2. Oldukça büyük boylu, yırtıcı bir kuş. (bkz. Şahin).
ŞAHANDE: (Fars.) Ka. Mutlu, memnun.
ŞAHANE: (Fars.) Ka. Hükümdarlara yakışacak kadar güzel, eksiksiz olan.
ŞAHAP: (Ar.) Er. 1. Alev, ateş parçası. 2. Kayan yıldız, akan yıldız. 3. Cesur yürekli kimse.
ŞAHAT: (f.t.i.) Er. Güçlü, güzel cins at, atların şahı.
ŞAHBANU: (Fars.) Ka. Hükümdar eşi, şah hanımı.
ŞAHBAZ: (Fars.) Er. 1. Beyaz ve iri doğan. 2. Yakışıklı. Yiğit, serdengeçti. 3. Kabadayı. 4. Cömert. 5. Büyük, gösterişli, güzel mükemmel.
ŞAHBENDER: (Fars.) Ka. Konsolos.
ŞAHBEY: (f.t.i.) Er. Üstün nitelikli, saygın, yüce.
ŞAHDANE: (Fars.) Ka. İri inci tanesi.
ŞAHDAR: (Fars.) Er. Dallı, budaklı ağaç.
ŞAHESER: (Fars.) Ka. Değerli, üstün nitelikli. Kalıcı, değerli, üstün yapıt.
ŞAHHANIM: (Fars.) Ka. Hanım sultan. Şah ve hanım kelimelerinden birleşik isim.
SAHİ: (Fars.) Er. Şah'a hükümdara mensup, şah ile ilgili. Şahlık hükümdarlık.
ŞAHİD: (Ar.) Er. 1. Bir yerde bulunan, bir şeyi gören ve gördüğü ve bildiği şeyler konusunda bilgi veren kimse, tanık. 2. Bir akdin yapılması sırasında taraflardan birinin yanında hazır bulunan. 3. Doğrulayan, isbat eden. 4. Hz. Muhammed'in sıfatlarından.
ŞAHİDÜDDİN: (Fars.) Er. İslam'ı seçmiş olan ve İslam'ın hak din olduğuna şahidlik eden.
ŞAHIGÜL: (Fars.) Ka. Gül dalı.
ŞAHİKA: (Ar.) Ka. Zirve, doruk, dağ tepesi.
ŞAHİN: (f.t.i.) Er. Büyük boylu, kanca gagalı, yırtıcı bir kuş.
ŞAHİNALP: (f.U.) Er. Şahin gibi güçlü yiğit, cesur.
ŞAHİNER: (f.t.i.) Er. Şahin gibi güçlü, yiğit er.
ŞAHİNHAN: (f.t.i.) Er. Güçlü, yiğit kimse.
ŞAHİNKAN: (f.t.i.) Er. Yiğit soydan gelen, güçlü, kahraman.
ŞAHİNTER: (Fars.) Er. Çok yiğit, kahraman, şahin gibi.
ŞAHİSTAN: (Fars.) Er. Şah ülkesi.
ŞAHKAR: (Fars.). Baş eser, en güzel eser. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHMELEK: (f.a.i.) Ka. Melekler kadar güzel, güzellikte lider.
ŞAHNAZ: (Fars.) Ka. Çok nazlı.
ŞAHNİSA: (f.a.i.) Ka. 1. Hükümdar kadın, hükümdar karısı. 2. Kadınların şahı, üstün nitelikli, değerli kadın.
ŞAHNUR: (a.f.i.) Ka. 1. Kaynak, ışık kaynağı. 2. Münevver.
ŞAHRAH: (Fars.) Er. 1. Büyük işlek yol, ana yol, cadde. 2. Şaşınlması mümkün olmayan doğru ve açık yol.
ŞAHRUH: (f.a.i.) Er. Yüce ruhlu, görkemli, üstün kişilikli kimse.
ŞAHSAR: (Fars.). Dallık, ağaçlık, koruluk. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHSINUR: (Ar.) Ka. Nurlu kişi, aydınlık kimse.
ŞAHSUVAR: (Fare.) Er. İyi ata binen yiğit kimse.
ŞAH VAR: (Fars.) Er. 1. Şaha, hükümdara yakışacak surette. 2. İri ve iyi cins inci.
ŞAHVELET: (f.a.i.) Er. Hükümdar çocuğu.
ŞAHZAT: (f.a.i.) Er. Saygıdeğer kimse. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞÂHZÂDE: (Fars.) Er. Şehzade, şah oğlu, hükümdar çocuğu.
SAİK: (Ar.) Er. İstekli, hevesli.
SAİKA: (Ar.) Ka. İstekli, hevesli, şevkli.
ŞAİR: (Ar.) Er. Şiir yazan kimse, ozan.
ŞAİRE: (Ar.) Ka. Kadın şair, daha
çok unvan olarak kullanılır.
SAKAR: (Tür.) Yiğit, cesur. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAKAYIK: (Ar.) Ka. Bahçelerde yetiştirilen, pembe, kırmızı alaca çiçekler açan, çok yıllık süs bitkisi.
SAKİR: (Ar.) Er. Şükreden, durumundan memnun olan. Allah'a şükreden. Kur"an'da çok sık geçen kelimelerden biridir.
ŞAKİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Şakir).
ŞAKRAK: (Ar.) Er. San asma nevinden bülbül gibi öten bir kuş.
ŞAMİH: (Ar.) Er. Yüksek, görkemli.
ŞAMİHA: (Ar.) Ka. 1. Yüksek, gösterişli. 2. Kibirli.
ŞAMİL: (Ar.) Er. Şümulü bulunan,
içine alan, kaplayan, havi. Ünlü Kafkas Türk liderlerinden Dağistan aslanı Şeyh Şamil.
ŞAMİLE: (Ar.) Ka. (bkz. Şamil).
SANAL: (Tür.) Ünün yayılsın, tanınmış şanlı bir insan ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞANALP: (Tür.) Er. Ünlü, şanlı, tanınmış kimse.
ŞANER: (Tür.) Er. Ünlü kimse.
ŞANLI: (Tür.) 1. Ün, şöhret. 2. Hal durum. 3. Debdebe, gösteriş, haşmet. 4. Yüksek makam rütbe. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞANLIBAY: (Tür.) Er. Tanınmış, ünlü kimse.
ŞANVERİ: (Fars.) Ka. 1. İri ve iyi cins inci. 2. Hükümdara yakışan, hükümdara uygun.
ŞAPÛR: (Fars.) Er. İran hükümdarlarından üç şahsın adıdır.
SARANI: (Ar.) Er. Gür ve uzun saçlı kimse. İslam tarihinde bu isimde birçok meşhur vardır.
ŞARBAY: (Tr.) Er. Kentli, şehirli kimse.
ŞARIK: (Ar.) Er. Doğup parlayan, parlak.
ŞÂTİ: (Ar.) Er. Kıyı, kenar.
ŞATIR: (Ar.) Er. 1. Neşeli, şen. 2. Büyük bir kimsenin atı yanında gitmekle vazifeli ağa.
ŞAYAN: (Fars.) Ka. Uygun, yakışır, münasip, layık.
ŞÂYESTE: (Fars.) Ka. Layık uygun, münasip.
ŞÂYGÂN: (Fars.) Ka. 1. Layık, yakısır, münasip, yansır. 2. Ucuz, bol, çok.
SAYLAN: (Tür.). 1. Çok övünen, gururlu kimse. 2. Sevinçli, neşeli. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAZİ: (Fars.) Er. (bkz. Sadi).
ŞAZİMET: (Ar.) Ka. Kimseye benzemeyen, farklı, tek, eşsiz.
ŞAZİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Şadiye).
ŞEBAB: (Ar.) Er. Gençlik, tazelik. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
ŞEBEFRUZ: (Fars.) Geceyi aydınlatan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEBİB: (Ar.) Er. Gençlik, tazelik. ŞEBHAN: (Fars.) Er. Gece öten bir cins bülbül.
ŞEBNEM: (Fars.) Ka. Havada buhar durumundayken gecenin serinliğiyle yerde ya da bitkilerin üzerinde toplanan su damlacıkları, çiğ.
ŞEBNUR: (a.f.i.) Ka. Gecenin nuru, gecenin ışığı, aydınlığı.
ŞEBYELDA: (Fars.) Ka. Yılın en uzun gecesi (22 Aralık).
ŞECAAT: (Ar.) Er. Yiğitlik, cesurluk, korkusuzluk, kalb metinliği.
ŞECAADDİN: (a.b.i.) Er. Dinin kahramanı, dinin yiğidi.
ŞECİ: (Ar.) Er. Cesur, yürekli, yiğitŞECİA: (Ar.) Ka. (bkz. Seci).
ŞEFAADDİN: (Ar.) Er. Dinin, Allah ile kul arasınadaki aracılığı, dinin şefaati. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞEFAAT: (Ar.) Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle başkası arasında yapılan aracılık, dua. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. v
ŞEFAATİ: (Ar.) Er. Şefaatle ilgili.
ŞEFAKAT: (Ar.) Ka. Şefkat, acıyarak ve esirgeyerek sevme.
ŞEFİ: (Ar.) Er. Şefaat eden. (bkz. Safı).
ŞEFİK: (Ar.) Er. Şefkatli, acımas olan, esirgeyici. , A ,,
ŞEFİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Şefik).
ŞEFKAT: (Ar.). Sevecenlik, acıma ve sevgi duygusu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. , ,og
ŞEHADET: (Ar.). (bkz. Şahadet).
ŞEHALEM: (f.a.i.) Er. Evrenin hükümdarı.
ŞEHAMET: (Ar.) Er. Zeka ve akılla birlikte olan yiğitlik, cesaret.
ŞEHBA: (Ar.) Er. 1. Kır, akçıl. 2. Haleb şehri.
ŞEHBAL: (Fars.) Ka. Kuş kanadının en uzun tüyü.
ŞEHİD: (Ar.). 1. Allah yolunda canını feda eden müslüman, İslam uğruna ölen müslüman, şehadet mertebesine erişen kimse. 2. Fikri, inancı, ülkesi uğruna ölenler için de tcşmilen kullanılmaktadır. Vatan şehidi. 3. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Aynca isimlerde ek yapılabilir. Şehidcan, Şehidnur, Şehidhan. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞEHİM: (Ar.) Er. Akıllı ve kurnaz yiğit.
ŞEHİME: (Ar.) Ka. (bkz. Şehim).
ŞEHlNŞAH: (Fars.) Er. 1. Şahların şahı, en büyük hükümdar. 2. Daha çok unvan olarak verilir.
ŞEHLÂ: (Ar.) Ka. 1. Koyu mavi ela göz. 2. Hafif, taüı şaşı.
ŞEHLEVENT: (Fars.) Er. Leventlerin şahı, boylu poslu, canlı, yakışıklı.
ŞEHMUZ: (Fars.) Er. Şah, hükümdar soyundan gelen.
ŞEHNAZ: (Fars.) Ka. 1. Türk musikisinde mürekkep bir makam ve perde. 2. Çok nazlı.
ŞEHPER: (Fars.) Ka. Kuş kanadının en uzun tüyü.
ŞEHRAR: (Fars.). Şehri süsleyen, şehre süs veren. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRAZAT: (Fars.) Ka. Kendi kendine yaşayan, özgür.
ŞEHRİ: (Fars.). 1. Şehirli. 2. Nazik, terbiyeli. 3. Aya ait, aylık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRİBAN: (Fars.) Er. Şehrin büyüğü, ileri geleni.
ŞEHRİNAZ: (Fars.) Ka. Türk müziğinin en eski makamlarından.
ŞEHRİYAR: (Fars.). Padişah, hükümdar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRUD: (Fars.) Er. Büyük çay, nehir.
ŞEHZAT: (Fars.) Er. (bkz. Şahzat).
ŞEKİB: (Fars.) Er. Sabır, taham
müllü, dayanıklı. Türk dil kuralına
göre "b/p" olarak kullanılır.
ŞEKİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Şekib).
SEKİME: (Ar.) Ka. Dayanıklılık, dayanma, karşı koyma.
ŞEKÛR: (Ar.) Er. Şükreden, şükredici. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdüşşekûr).
ŞEKÛRE: (Ar.) Ka. Çok şükreden, şükredici, değer bilen.
ŞELALE: (Ar.) Ka. Büyük bir akarsuyun yüksekten düşmesiyle meydana gelen büyük çağlayan, cavlan.
ŞEMAİL: (Ar.) Er. 1. Huylar, davranışlar, alışkılar. 2. Bir kimsenin dış görünüşünün özellikleri.
SEMDİN: (Ar.) Er. Dinin mumu, dinin aydınlığı.
SEMİ: (Ar.) Er. 1. Mumla, ışıkla ilgili, ışıklı. 2. Mum yapan ya da satan kimse.
SEMİM: (Ar.) Er. Güzel kokan, güzel kokulu, güzel koku.
SEMİME: (Ar.) Ka. Güzel kokulu şey.
ŞEMİNUR: (Ar.) Ka. Mum ışığı, mum aydınlığı. , ,^.,
ŞEMS: (Ar.) Er. Güneş.
ŞEMSEDDİN: (Ar.) Er. Dinin güneşi, dinin insanlara verdiği aydınlık. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır (Şemsettin).
ŞEMSİ: (Ar.) Er. Güneşe ait, güneşle ilgili.
ŞEMSİFER: (a.f.i.) Güneşin aydınlığı, parlaklığı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEMSİNİSA: (f.a.i.) Ka. Kadınların güneşi. Güneş gibi kadın.
ŞEMSİNUR: (Ar.) Ka. Güneşin ışığı, nuru.
ŞEMSPARE: (a.f.i.). Güneş parçası. Çok parlak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEN: (Fars.) Ka. Neşeli, sevinçli. Daha çok iki isimlerde kullanılır. Şener, Şenol
ŞENAL: (f.t.i.) Er. (bkz. Şen).
ŞENALP: (f.t.i.) Er. Neşeli, canlı yiğit.
ŞENALTAN: (f.t.i.) Er. (bkz. Altan).
ŞENBAY: (f.t.i.) Er. Neşeli, sevinçli, mutlu, varlıklı kimse.
ŞENCAN: (f.t.i.) Canlı, neşeli, hareketli yapısı olan kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENDOĞAN: (f.t.i.) Sevinçli, neşeli ol. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENDUR: (f.t.i.) Er. Neşeli, sevinçli olması devam etti, sürdü.
ŞENEL: (f.t.i.) Er. Şen ve mutlu ev. Bölge, il.
ŞENER: (f.t.i.) Mutlu, neşeli kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENGİL: (f.t.i.) Er. İyi yürekli, hoş sohbet kimse.
ŞENGÜL: (f.t.i.) Ka. Gülün en güzel hali.
ŞENGÜN: (f.Li.) Ka. Sevinçli, ferah gün.
SENA Y: (f.Li.) Ka. Ayın parlaklığı, güzelliği.
ŞENİZ: (Fars.). Sevinçli, muüu iz, hatıra. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENKAL: (f.t.i.). Her zaman neşeli kal. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENNUR: (f.a.i.) Neşeli ve nurlu insan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENOL: (f.ti.) Ka. Şen ve mutlu ol. (bkz. Şenel). ?««
ŞENSAL: (f.t.i.) Er. Neşeni çevrene yay, herkes neşelensin.
ŞENSOY: (f.t.i.) Er. Neşeli soydan gelen kimse. > t f ^;;
ŞENTÜRK: (f.ti.) Er. Neşeli, canlı, mutlu türk.
ŞENYAŞAR: (f.t.i.) Er. Yaşamı, neşeli mutlu geçen kimse.
ŞENYURT: (f.ti.) Er. Neşeli, mutlu insanların yurdu; ülkesinde yaşayan.
ŞERAFEDDİN: (Ar.) Er. Dinin şereflisi, büyüğü. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞER AFET: (Ar.) Er. Şerefli olma hali. Soydanlık, asalet. Hz. Muhammed (s.a.s)'in soyundan olma.
ŞERARE: (Ar.) Ka. Kıvılcım/"1^8 ŞEREF: (Ar.) Er. 1. Yücelik, ululuk, izzet, seçkinlik. İyi ahlak ve faziletler sonucu meydana gelen manevi yücelik. 2. İyi ün. İftihar edilecek şey.
ŞEREFHAN: (a.ti.) Er. Büyük, yüce hükümdar.
ŞEREFNAZ: (a.f.i.) Ka. Çok nazlı.
SEREN: (Tür.) Er. Tezcanlı, çevik.
ŞERİF: (Ar.) Er. Şerefli, kutsal. Soylu temiz.
ŞERİFE: (Ar.) Ka. (bkz. Şerif).
SERMENDE: (Fars.) Ka. Utangaç, çok utanan, mahcup.
ŞERMİN: (Fars.) Ka. Utangaç, mahcup.
ŞETARET: (Ar.) Ka. Neşe, sevinç, şenlik.
ŞEVKET: (Ar.) Er. Azamet, büyüklük, ululuk, debdebe, haşmet.
ŞEVKi: (Ar.) Er. Şevkle ilgili, şevke ait, neşeli.
ŞEVKİDİL: (a.f.i..) Ka. Gönül neşesi, gönül sevinci.
ŞEVKİYE: (Ar.) Ka. (bkz. Şevki).
ŞEVVAL: (Ar.). Hicri takvime göre yılın 10. ayı, ilk üç günü şeker bayramıdır. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEYBAN: (Ar.) Er. Saçlarına ak düşmüş yaşlı kimse. Moğol hükümdarlarından birisi.
ŞEYBE: (Ar.) Ka. (bkz. Şeyban).
ŞEYDA: (Fars.) Ka. Aşk çılgını, çok tutkun, aşık.
ŞEYDAGÜL: (Fars.) Ka. (bkz. Şeyda).
ŞEYDANUR: (f.a.i.) Ka. (bkz. Şeyda).
ŞEYH: (Ar.) Er. 1. Yaşlı adam, ihtiyar. 2. Kabile ve aşiret reisi. 3. Bir sahada üst seviyeye gelmiş, otorite. 4. Tekke ve zaviye reisi.
ŞEYMA: (Ar.) 1. Bedeninde ben veya benzer bir izi olanlar. 2. Hz. Peygamber'in süt kardeşi.
SEZA: (Ar.) Ka. Kokulu şeylerin kokusu.
ŞEZERÂT: (Ar.) Ka. İşlenmeden maddenin içinde toplanan altın parçalan. Süs olarak kullanılan inci ve altın taneleri.
ŞEZRE: (Ar.) Er. İşlenmemiş ham altın. Süs için asılan inci ve altın.
ŞlDE: (Fars.) Er. Parlak, ışıklı, güneş.
ŞİFA: (Ar.) Ka. İyi olma, kurtulma.
ŞİHAB: (Ar.) Er. 1. Kıvılcım. Akan yıldız. 2. Cesur, yürekli.
ŞİHBAN: (Ar.) Ka. 1. Kıvılcımlar. 2. Akan yıldızlar.
ŞİHABEDDİN: (Ar.) Er. Dinin parlak yıldızı.
ŞİMŞEK: (Tür.) Er. 1. Yağmurlu havada, buluttan buluta ya da yere elektrik boşalırken oluşan, geçici ve şiddetli elektrik akımı. 2. Canlı, hızlı, coşkulu, hareketli kimse. ~>ı.
ŞİMŞEKER: (Tür.) Er. Çok hareketli, canlı, hızlı kimse.
ŞİMŞEKHAN: (Tür.) Er. (bkz. Şimşekkan).
ŞİMŞEKKAN: (Tür.) Er. Hareketli, canlı soydan gelme.
ŞİNAS: (Fars.) Er. Anlayan, tanıyan, bilen.
SİNASİ: (Fars.) Er. 1. Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili. 2. Tanzimat döneminin ünlü şairi ve gazetecisi.
SİN AVER: (Fars.) Er. Suda yüzen, yüzücü.
ŞİNİD: (Fars.) Er. İşitme, semi.
ŞÎRAZ: (Fars.) Er. Türk müziğinde eski bir makam.
ŞİRAZE: (Fars.) Ka. 1. Kitap ciltlerinin iki ucunda bulunan ve yapraklan muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit. 2. Pehlivan kispetinin parçası. 3. Esas, düzen, nizam.
ŞİRİN: (Fars.) Ka. Sevimli, cana yakın.
ŞİRVAN: (Fars.) Er. 1. İran'da bir kent adı. 2. Aslan barınağı.
ŞİRZAT: (a.f.i.) Er. Aslan gibi güçlü, kişilikli kimse.
ŞİVE: (Fars.) Ka. Naz, eda.
ŞİVEKAR: (Fars.) Ka. Nazlı, edalı, işveli.
ŞÖHRET: (Ar.) Ka. Şöhretli, ünlü,
şöhreti ağızlarda dolaşan.
ŞÖLEN: (Tür.). En üst idareci tarafından bütün halka verilen, dini ve içtimai fonksiyonları olan yemek, ziyafet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞULE: (Ar.) Ka. Alev, yalım. Alevli ateş.
SUCA: (Ar.) Er. 1. Cesaretli, cesur, yiğit. 2. Aslan ve yengeç arasında yıldız kümesi.
ŞÜCEYNE: (Ar.) Ka. Ağaççık, nihai.
ŞÜKRAN: (Ar.). İyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞÜKRİYE: (Ar.) Ka. İyilik bilme, minnettarlıkla ilgili, iyilik bilen.
ŞÜKRÜ: (Ar.) Er. Şükretme, minnettarlıkla ilgili.
ŞÜKUFE: (Fars.) Ka. Çiçek. Süslemede çiçek motiflerine dayanan bir tarz.
TABDAN: (Fars.) Ka. Işıklı, parlak.
TABENDE: (Fars.) Ka. Parlayan, ışık veren
TABERİ: (Ar.) Er. Büyük İslâm tarihçilerinden biri.
TABİSTAN: (Fars.) Ka. Yaz.
TABİYE: (Ar.) Ka. Yerli yerine koyup hazırlama, düzenleme.
TABNAK: (Fars.) Ka. Parlak.
TACAL: (Tür.) Er. Üstün ol, baş ol.
TACAVER: (Fars.) Er. Padişah, hükümdar.
TACEDDİN: (Ar.) Er. Dinin tacı. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
TACISER: (Ar.) Ka. Baş tacı, en çok sevilen, sayılan.
TACt: (Ar.) Er. Taçla ilgili.
TACİK: (Fars.) Er. İran ve Türkistan'da yaşayan İran asıllı, Farsça konuşan halktan olan kimse.
TACİM: (Ar.) Er. Noktalama, noktalatma.
TACİR: (Ar.) Er. Ticareti meslek edinmiş olan.
TACİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tacir).
TAÇKIN: (Tür.) Er. Gurur.
TAÇNUR: (Ar.) Ka. Işıktan nurdan taç.
TAFDİL: (Fars.) Birini diğerinden üstün tutma. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAFLAN: (Tür.) Gülgillerden kışın yaprağını dökmeyen bir bitki. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAFRA: (Ar.) Er. 1. Yukarıya sıçrama, atlama. 2. Yukarıdan atıp tutma, gururlu davranış. 3. İlmiyyede rütbe, derece alma.
TAFTE: (Fars.) 1. Bükülmüş, katlanmış. 2. Yanmış, yanık. 3. Aydınlık, parlak. 4. Üzgün, ciğeri yanmış, aşık. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAFTİN: (Ar.) Er. Akıl erdirme, anlama, tefhim.
TAĞALAP: (Tür.) Er. Dağ alp. Dağ gibi güçlü, gösterişli, heybetli yiğit.
TAĞAR: (Tür.) Er. Kapı, çanak, çömlek.
TAĞMAN: (Tür.) Er. Dağ gibi iriyan, gösterişli.
TAHA: (Ar.) Er. Kur'anı Kerim'in 20. suresi. Hz. Ömer'e müslüman olmadan önce okunan ilk sure. Hz. Ömer bu sureden etkilenmiş ve müslüman olmuştur.
TAHİR: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Türk musikisinde basit bir makam. 3. Her türlü günah ve ayıptan an olduğundan Rasulullah (s.a.s)'a bu isim verilmiştir.
TAHİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tahir).
TAHİYYE: (Ar.) Ka. 1. "Allah ömüı versin" demek. Selam verme, hayır dua etmek. 2. Mülk, malikiyyet.
TAHRİM: (Ar.) Er. 1. Haram kılma, kılınma. 2. Kur'ânı Kerim'in 66. sûresi.
TAHRİME: (Ar.) Ka. Namaza başlarken "Allahu ekber" deme.
TAHSİN: (Ar.) Er. Güzel bulma, beğenme. Aferin deme alkışlama.
TAKSİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Tahsin).
TAKSİR: (Ar.) Er. Hasret bırakma, bırakılma. Hasret etme, edilme.
TAHUR: (Ar.) Er. Pek temiz, temizleyici.
TAHZİR: (Ar.) Er. Yeşil renk verme.
TAHZİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tahzir).
TAİB: (Ar.) Er. Tevbe eden. Günahlarından dolayı pişmanlık duyup Allah'tan af dileyen, müslüman. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır. TAİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Taib).
TÂİF: (Ar.) Er. Tavaf eden. Dönen, dolaşan.
TAİFE: (Ar.) Ka. Bölük, takım, güruh, fırka. Kavim, kabile. Tayfa.
TAİL: (Ar.) Er. Fayda, yarar.
TAİR: (Ar.) Er. Uçan, uçucu.
TAİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Tair).
TAKAT: (Ar.) Er. Güç, kuvvet.
TAKDİR: (Ar.) Er. 1. Beğenme, değer verme. 2. Allah'ın isteği, Allah'ın yazdığı. İnsan için tesbit edilen hayat çizgisi.
TAKDİRE: (Ar.) Ka. (bkz. Takdir).
TAKİ: (Ar.) Er. Günahtan haramdan kaçınan, dinine bağlı.
TAKİYYUDDİN: (Ar.) Er. Dinde muttaki, Allah'tan hakkıyla korkan kişi.
TAKRİN: (Ar.) Er. Beraber bulundurma, yaklaştırma.
TAKRİNE: (Ar.) Ka. (bkz. Takrin).
TAKVA: (Ar.). Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden çekinme. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALAC: (Fars.) Er. 1. Ses, seda, çığlık. 2. Meşale. 3. Kavga.
TALAŞ: (Tür.) Er. 1. Yelin kaldırdığı toz. Fırtına, kasırga. 2. Can sıkıntısı. 3. Köşe. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.
TALAT: (Ar.) Yüz, çehre. Yüz güzelliği. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALAY: (Tür.) Er. 1. Deniz, büyük nehir, taloy. 2. Çok fazla.
TALAYER: (Tür.) Er. Deniz eri,
denizci.
TALAYHAN: (Tür.) Er. Denizlerin hakanı, hükümdarı.
TALAYKAN: (Tür.) Er. Denizci
kanı taşıyan.
TALAYKUT: (Tür.) Er. Kutsal deniz.
TALAYMAN: (Tür.) Er. Deniz adamı, denizci.
TALAZ: (Tür.) Er. Kasırga, fırtına.
TALHA: (Ar.) Er. 1. Zamk ağacı. 2. Talha b. Ubeydullah. İslam dinini kabul eden ilk 10 kişiden biri, cennetle müjdelenmiştir.
TALİ A: (Ar.) Ka. 1. Tulu eden, öncü. 2. Talih, şans, kısmet.
TALİB: (Ar.) Er. 1. Talep eden arayan, isteyen; istekli. 2. Alıcı müşteri.
3. Medrese talebesi, talebe. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
TALİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Talib). TALİH: (Ar.) Er. Şans, talih, kader. TALİKA: (Ar.) Ka. (bkz. Talih).
TALİK: (Ar.) Er. 1. Güleryüzlü. 2. Düzgün söz söyleyen.
TALİYE: (Ar.) Ka. 1. Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. İkinci derecede olan. 2. Kur'ân okuyan.
TALU: (Tür.). 1. Seçkin, seçilmiş, güzel. 2. İki kürek kemiği arası. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALUY: (Tür.) Er. Deniz, okyanus, talay.
TALUT: (İbr.) Er. Bakara suresinde İsrailoğullan hükümdarlığına Allah tarafından tayin edilen ve az bir askerle Calut'un ordularını yok eden komutan.
TAMAY: (Tür.). Dolunay, ayın ondördü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAMER: (Tür.) Er. Nitelikli, saygın kişi.
TAMERK: (Tür.) Er. Güçlü, kuvvetli kimse.
TAMERKİN: (Tür.) Er. (bkz. Tamerk).
TAMKOÇ: (Tür.) Er. Koç gibi güçlü.
TAMKUT: (Tür.) Er. Çok mutlu, talihli kimse.
TAN: (Tür.) 1. Güneş doğmadan önceki alacakaranlık, şafak vakti. 2. Sabah, akşam esen serin esinti. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANAÇAN: (Tür.) Er. Sabah alacakaranlık.
TANAK: (Tür.) Er. Garip, tuhaf, şaşırtıcı.
TANALP: (Tür.) Er. Aydın, bilge yiğit
TANALTAN: (Tür.) Er. Tan altan.
TAN ALT AY: (Tür.) Er. Tan altay.TANAY: (Tür.) Şafak ve ay. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANAYDIN: (Tür.) Er. Aydınlık şafak.
TANBAY: (Tür.) Er. Tan bay. TANBEK: (Tür.) Er. Aydın bey.
TANBERK: (Tür.) Er. 1. Şafak çizgisi. 2. Parlayan şimşek..
TANBEY: (Tür.) Er. Şafak gibi aydınlık kimse.
TANBOLAT: (Tür.) Er. Tan renginde çelik.
TANCAN: (Tür.) Er. Önü aydınlık kimse.
TANDAN: (Tür.) Tan vaktinde doğan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANDOĞAN: (Tür.) Er. Ağaran şafak.
TANDOĞDU: (Tür.) Er. Tan vakti doğan kimseye verilen isim.
TANDORUK: (Tür.) Er. Dorukların ilk ışıklarla aydınlanması.
TANEGÜL: (Tür.) Ka. Biricik gül.
TANER: (Tür.) Er. (bkz. Tan).
TANFER: (t.f.i.) Er. Tan vaktinin yan aydınlığı.
TANGÜN: (Tür.) Er. Şafakla başlayan aydınlık gün.
TANIN: (Tür.) Er. Herkesçe adın duyulsun, ünlen.
TANIR: (Tür.) Er. Anımsar, bilir. Bilip ayıran, seçen.
TANIRCAN: (Tür.) Er. Cana yakın. Çabuk tanışıp yaklaşan.
TANIRER: (Tür.) Er. (bkz. Tanırcan).
TANJU: (Tür.) Er. Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan.
TANKAN: (Tür.) Er. Şafak gibi aydınlık, temiz soydan gelen.
TANKOÇ: (Tür.) Er. Tan koç.
TANKUT: (Tür.) Er. Kutlu, uğurlu sabah.
TANÖREN: (Tür.) Er. Şafakta çalışan. TANPINAR: (Tür.) Er. Tan pınar.
TANSAN: (Tür.) Er. Tan gibi aydınlık, temiz adı olan.
TANSEL: (Tür.) Ka. Tan sel.
TANSELİ: (Tür.) Ka. Tan seli.
TANSIK: (Tür.) Er. 1. İnsanın aklnının alamayacağı, şaşırtıcı, olağanüstü olayı mucize. 2. Özlem, hasret. 3. Değerli, kıymetli. 4. Tatlı, nefis.
TANSOY: (Tür.) Er. Şafak gibi aydınlık soyu olan.
TANSU: (Tür.) Şafağın aydınlattığı su. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANUĞUR: (Tür.) Er. Uğurlu, mübarek sabah vakti.
TANVER: (Tür.) Er. Şafak gibi ışık saç, aydınlat.
TANYEL: (Tür.) Şafak vakti esen rüzgar. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYELİ: (Tür.) Tan vakti esen yel. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYERİ: (Tür.) Güneş doğmak üzereyken, ufukta hafifçe aydınlanan yer. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYILDIZ: (Tür.) Çoban yıldızı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYOL: (Tür.) Er. Şafak yolu, aydınlık yol.
TANYOLAÇ: (Tür.) Er. Aydınlığa götüren, yol açan.
TANZER: (Tür.) San, altın renginde tanyeri. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAPGAÇ: (Tür.) Er. Ünlü. Aziz.
TAPIK: (Tür.) Er. 1. Saygı, hürmet. 2. İkram, hizmet.
TARA: (Fars.) Yıldız, necim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARAB: (Ar.) Sevinç, şenlik. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARABENGİZ: (Fars.) Ka. Sevindirici, coşturucu.
TARAİF: (Ar.) Ka. Az bulunur, ince şeyler.
TARAN: (Tür.) Er. 1. Geniş alan. 2. İn. 3. Kuş ya da balık kümeleri.
TARANCI: (Tür.) Er. Rençper, çiftçi.
TARAVET: (Ar.) Ka. Güzellik, tazelik, genç.
TARDU: (Tür.) Armağan, hediye. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARKAN: (Tür.) 1. Oğuzlarda demirci ve zanaatçı ustaları. 2. Esnaf temsilcileri. 3. Büyük toprak sahipleri, büyük tüccarlar. 4. Han ve komutan unvanı.
TARHUN: (Ar.) Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÂRİK: (Ar.) Er. Sabah yıldızı, zühre, venüs, yol. Tarık b. Ziyad (Öl. Şam 720): Berberi asıllı İslam komutanı. Cebeli Tank'ı geçip İspanya'yı fethetti. İslam egemenliğini sağlayıp Endülüs İslam Devleti'nin kurulmasını sağladı.
TARIM: (Tür.) 1. Göllere, kumluklara dökülen çay kollan. 2. Verim almak için toprak üzerinde yapılan çalışmaların tümü. 3. (Uygurca'da) kadınlara verilen bir unvan. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARIMER: (Tür.) Er. Tarımla uğraşan kimse.
TARKAN: (Tür.) Er. 1. İslam'dan önce Türklerin kullandığı, vekil, vezir, bey gibi unvan. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.
TARİM: (Fars.) Ka. 1. Çardak. Kubbe. 2. Gökyüzü.
TASVİR: (Ar.) Ka. 1. Betimleme. 2. Resim.
TAŞAN: (Tür.) Coşkulu, taşkın. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞBOĞA: (Tür.) Er. Taş gibi sert, boğa gibi güçlü kimse.
TAŞCAN: (Tür.) Er. Taş gibi sağlam kimse.
TAŞDEMİR: (Tür.) Er. Taş ve demir gibi güçlü, sağlıklı.
TAŞEL: (Tür.) Er. Sağlam güçlü el. TAŞER: (Tür.) Er. Sağlam güçlü kimse.
TAŞGAN: (Tür.) Pınar, kaynak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞKAN: (Tür.) Er. Sağlam, güçlü soydan gelen.
TAŞKIN: (Tür.) Er. 1. Taşmış halde bulunan. Coşkun. Aşın. 2. Akarsuların yatağa sığmayacak miktarda su taşıması sırasında meydana gelen su yayılması olayı.
TAŞKINAY: (Tür.) (bkz. Taşkın). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞKINER: (Tür.) Er. Coşkulu, coşkun kimse.
TAŞTEKİN: (Tür.) Er. Emin, dayanılır, sağlam kişi.
TATAR: (Tür.) 1. Bir Türk kavmi. 2. Posta sürücüsü. 3. Gül zambak gibi çiçeklerin açılmamış goncaları. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TATU: (Tür.) Barış, sulh. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAVGAÇ: (Tür.) Er. Çekicilik, cazibe.
TAVİL: (Ar.) Er. 1. Uzun. Çok süren. 2. Aruzda bir ölçek.
TAYBARS: (Tür.) Er. Pars gibi güçlü tay (çocuk).
TAYBE: (Ar.) Medinei Münevvere. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYCAN: (Tür.) Er. Genç ve güçlü kimse.
TAYF: (Ar.) 1. Görüntü. 2. Bileşik bir ışık demetinin bir pirizmadan geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYFUN: (Tür.) Er. Büyük okyanus ve Çin Denizi'nde görülen şiddetli fırtına.
TAYFUR: (Ar.) Er. 1. Küçük bir kuş türü. 2. Tayfuriye tarikatını kuran Beyazıd Bestami Ebû Zeyd Tayfur'un adı.
TAYGAR: (Ar.) Er. Uçan uçucu. Gaza dönüşen.
TAYGUN: (Tür.) Er. Çocuk, torun.
TAYGUNER: (Tür.) Er. Erkek torun
TAYI: (Ar.) Er. Bir işi kendi isteğiyle yapan.
TAYKARA: (Tür.) Er. Esmer, karayağız çocuk.
TAYKOÇ: (Tür.) Er. Tay koç. TAYKURT: (Tür.) Er. Tay kurt.
TAYKUT: (Tür.) Er. Kutlu uğurlu çocuk.
TAYLAK: (Tür.) Er. 1. Yeni doğmuşat yavrusu. Biniye gelmiş iki yaşında at yavrusu. Deve yavrusu. 2. Yaramaz çocuk.
TAYLAN: (Tür.) 1. İnce, kibar, güzel, boylu boslu kimse. 2. Çok yağmur yağdığı halde işlenebilir toprak. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYMAN: (Tür.) Er. Genç, taze, toy kimse.
TAYMAZ: (Tür.) Er. Düşmeyen, kaymayan, dengeli kimse.
TAYUK: (Tür.) Er. İnce, kibar genç.
TAYYİB: (Ar.) Er. 1. İyi, hoş, güzel ala. 2. Helal, çok temiz. Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
TAYYİBE: (Ar.) Ka. (bkz. Tayyib). TAZE: (Fars.) Ka. Körpe, genç.
TAZEGÜL: (Fars.) Ka. Yeni açan gül.
TAZİM: (Ar.) Er. Ululama, büyük sayma. Saygı gösterme, ikram etme.
TAZİME: (Ar.) Ka. (bkz. Tazim).