tehma kardes hangı okul mezunuysan o okula ılgılı konularımız var cogu mezunda orada yazısıyor
Yazdırılabilir Görünüm
tehma kardes hangı okul mezunuysan o okula ılgılı konularımız var cogu mezunda orada yazısıyor
sabır lazım akendirci sabrı bilmeyen vardır ama eminim ki senin gibi değerli bir en iyi bir şekilde sabretmesini bilirsin
[
a.s neden acaba diye sorsam nasıl bir mezun olduğumu söylerim
ayrıca sen kimsin acaba bi zahmet kendini cümle aleme tanıt
Heh heh bunlar benim dedelerim... :)))
sevgili arkadaşlar şuan siteye girdim evde internet olmadığı için epk iremiyorum. sayın orhan çelik nipie geldiğimde 1 günümü sana ayıracağım. muharrem türkiye nüfusu ne zaman 1 artacak?:) sayın karadağ kardeşinle selam gönderdim aldın mı? halen nizipteki toplantı gözümün önüne geliyor özlüyorum.. emeği geçen tüm arkadaşlara geç de olsa teşekkür ediyorum. kasım böler çayını içmeye gelmediğim için çok üzgünüm. derviş, ibocan, murat ve adını sayamadığım tüm arkadaşalr hepinize selam. nizip toplantısıyla ilgili resimleri internetde görmek istiyorum. sayın soyarık bu yıl seni ziyaret edemedim. seneye inş. ziyaret ederim herkese selam kendinize iyi bakın
Vay kardeşim hoşgeldin!
Feridun kardeşim sesini sanal da da olsa duymak çok güzel! Nerelerdesin?
Özelciğim, kısmetse 24 kasımda Türkiye nüfusuna bir kişi daha eklenecek.Şimdilik onun telaşı içindeyiz.
Heh heh bunlar benim dedelerim... :)))
Sevgili torun, senin gibi bir torun herkese nasip olmaz! Sitede bu kadar sevilmenden gurur duyuyorum.
Sen şanlısın, zira bizim dedeler pek uğramıyor.
Selamlar, saygılar.
__________________
Tarif tanım terim ifade
doğru düşünmek
ilk akla geleni söylememek
duyduklarımızla yorum yapmamak
Gerçeği gerçeği görmeye çalışmak
Gerçeği en kolay Kuran okuyarak kavrarız
Kuranı anlamak için Tefsiden okuyun
Mutlaka bir islam tarihi okuyun
Risaleyi Nuru kesinlikle okuyun
Ayrıca özellikler bir sufi ekollü tefsir de okumalıyız.
Bu kitaplar size doğru düşünmeyi öğretmeye yeterlidir.
Kanmayın aldanmayın
Yol Allaha gitmektir.
Yaptıklarımzın hesabını vermektir.
Hedef Kuran'ın dediklerini yaşamaktır.
Bunun dışındakiler teferruattır.
Zengin olacağız, makam sahibi olacağız ün sahibi olacağız gibi düşünceler teferruattır.
Herşey Allahtandır.
Ondan gelir.
Biz sadece kurallara uyunca hedef ve makamımıza ulaşacağızıdır.
Makam ise cennettir.
Bunun dışındaki makamlar ise bazen engel bazen gerçek yoldan şaşırmacalardır.
Şaşırmamak için sufiler zikir edermiş.
Alimler kitap okurmuş.
Bu zaman da kitap okumak bizi kurtarmaz zikir en önemli kurtuluş aracıdır.
Sabır etmek çalışmalardan herhangi menfaat veya övgü beklememek en önemli düsturumuz olmaldır.
Türkiyede ki rahat ortamın süresi en fazla 5 yıldır. Bu süre sonra hiç birimiz rahat oturamayacağız.
Silah terör tedhiş bizim için hiçbir zaman bir tebliğ veya kurtuluş aracı değildir.
İslami harekatların hiç birinde silahlı mücadele olmamıştır.
Tüm peygamberlerin hareketların hepsi sivildir, silahsızdır.
Hz. İsa düşmanlarına bile sadece iyilik etmiştir.
Burada düşman silah kullanıyor diyenler bizde silah kullanalım diyenler saçma düşünceye sahiptir yada Müslüman değil münafıktırlar.
Hzi Peygamber her zaman silahlı tehdit ve saldırıya maruz kalmıştır.
Hz. Musa da İsa da ve diğeleri.
Ya Hz. İbrahimin başına gelenler ...
Burada silah yok muydu?
Zikir harekatı doğruluk iyilik ve İslam Dünya barışı vadediyor.
Eğer Dünya Müslümanlığı kabul ederse
Tüm haksızlıklar bitecek.
Herkes hakkını alacak
Hiç kan akmayacak
Sefalet hiç kimse çekmeyecektir.
Aya Giden MalezyaYada Türkiye Malezya olabilir mi ?
Azıcık Malezyalıların neler yaptığına bakmak istedim.
Gelişmişler, sanayileşmişler, Dünyanın kendine yeten ülkesi haline gelmişler. IMF ye Borçları Dünya Bankasına faiz ödemeleri yokmuş.
Çok fazla gerginlik te aralarında yaşamıyorlarmış. Kendilerine Ülkelerini kalkındırmayı kimseye muhtaç olmamayı, Ondan bundan borç almamaya adamışlar.
Kişi başı milli gelirleri ne kadar mış? Biliyormusunuz?
12700 USD Yazıyla On ikibin Yediyüz USD.
Herkes okuyup üniversiteye sınavısız girbiliyormuş.
İhracatı İthalatından % 25- 30 daha fazlaymış.
İki adet büyük Otomotiv markaları var mış? Hatta bunlardan birisi hepimizin kullandığı PROTON muş. 14 otomotiv fabrikası ve yan sanayi 9 tane ise motosiklet fabrikası varmış?
Ortalama her 6 kişiye bir otomobil düşüyormuş.
Bilgisayar için işleci ram vs parçaları üretiyorlar.
Malezya bugün, yarı iletkenlerler konusunda dünyanın önde gelen montaj sanayilerinden birine sahiptir. Malezya’da bu sektörde, Intel (ABD), Motorola (ABD), Agilent (ABD), AMD (ABD), National Semiconductor (ABD), Fairchild (ABD), Hitachi (Japonya), NEC (Japonya), Fujitsu (Japonya), Toshiba (Japonya), Infineon (Almanya) ve STMicroelectronics (İtalya, Fransa, Hollanda) gibi devasa çokuluslu şirketler başta olmak üzere 46 firma faaliyet göstermektedir. Mikro-işlemciler, hafıza çipleri, doğrusal entegre devreler vb. ürünleri içeren yarı iletken cihazların montajı ve bunların testleri sektördeki temel faaliyetlerdir.
Malezya’nın bilgisayar sanayii Dell, NEC, Samsung, BenQ Technologies, Fujitsi va Mitsumi gibi dünya çapındaki firmaların üretim faaliyetlerinde bulunması dolayısıyla en hızlı büyüyen sektörlerden biridir.
Bu çokuluslu firmaların yanı sıra 6 Malezyalı firma (Nascom, FTEC System, Gerak Mobile, Perbadanan Komputer National Berhad, MIMIOS ve I-Berhad) da iç ve dış pazarlar için kendi markalarının üretimini yapmaktadır.
Bilgisayar devleri Dell ve NEC ar-ge faaliyetlerinden teknik destek, satış ve pazarlamaya kadar entegre faaliyetlere sahiptir.
Diğer bir önemli sektör bilgisayar ekranları üretimidir. Bu alanda Japon (Mitsubishi),
Tayvan (BenQ Technologies, Jean) ve G. Koreli (Samsung) firmalar, sektöre hakim
durumdadır.
Otomotiv ve Elektronikte olduğu gibi kimya da önemli bir gelişmeleri vermış.
İnşaat için konuşmaya gerek yok demek lazım.
Uzay için çalışmalar ise artık bizde uzaya gidelim seviyesinde.
Üniversiteleri yukarıda ki bilimsel ilerlemerden de görüldüğü gibi onun bunun tezini araklayıp yazmak değilmiş.
Herkes istediği gibi giyiniyor yeyip içiyormuş. Herkes birbirine saygılıymış.
Ve Tüm Malezya Müslümanları Türkleri o kadar çok seviyorlarmış ki. Eğer Türk Hükümeti isterse bize katılmak istiyorlarmış.
Türkleri kendilerine lider olarak görüyorlarmış.
Şimdi yukarıdaki sayısal rakamlara bakıp bir de Türkiyeyi değerlendirin.
Milli gelirimiz kaç lira
İhracatımız İthalatımızdan fazla mı?
Hiç kendi otomotiv markamız var mı?
Adamlar aya çıkmak için çalışmalarının sonuna gelmişler.
Ya biz nerdeyiz?
Şimdi Türkiye Malezya olabilir mi? Elinizi vicdanınıza alıp söyleyin.
YİNE ARABESK GÜNLERE KALDIK
Arabesk demek benim için çaresizlik ve acziyet demektir.
Gücünü kullanmasını bilmemek ...
Meseleler karşısında korkak davranmak demektir.
Çalışmaktan, emek sarfetmekten korkmak demektir.
Kendi sorunlarını başkalarının çözmesini beklemek hayali kahramanlar ve çözümler üretmek demektir.
Bu bakış ve davranışlar karşısında meseleler çözülmez ve artık mesele olmaktan çıkıp olağan hal haline gelir.
Yine Arabesk Günlere döndük, yani çözüm için çalışmaktan vaz geçtik...
Hayali kahraman ve çözümler arar olduk.
Böyle olacağız.
Hiç düşmanlarımız bizim için çözüm üretir mi?
Dost ve düşman ayrımını yapamaz olduk.
Mesele o kadar büyük ki...
Başkent yine meseleleri çözme yerine hayal üretiyor.
Hiç Düşman bize çare arar mı?
Kangren ettiğiniz meselelere bir yenisi ekleniyor.
Yeni bir düşman kazandırdınız Türk Milletine...
Oysa bütün zayıt ezilmiş mustazaf Milletler kendilerine tek dost olarak Türk Milletini görür.
Türk Milleti Adildir, Sömürmez, Ezmez, Haksızlık yapmaz, yardımseverdir ...
Bu özellikleri saymaya kalksam bu site yetmez...
Bosna, Afganistan, Kafkasya, İrlanda, Yahudiler, Pakistan, Afrika milletleri,..
Daha örnek sayayım mı ?
Ne yaptınız da bu hallere düştük...
Hiç kendi muhasebenizi yaparmısınız?
Türk Milletinin özelliklerini mi değiştirmeye çalışıyorsunuz?
Buna kimsenin güzü yetmez yetmedi...
Ancak siz bunu unuttunuz mu yoksa?
Türk Milleti her zorluğu Allahının yardımı ile yener.?
Yeter ki sorunularınızı millete getirin
Millet hepsini çözer.
Arabesk Günlere koymayın milleti nolur.
Malezya makalesi
YAŞADIKLARIMIZIN VE İNANDIKLARIMIZIN BAŞLANGICI
Hayatımız bazen kabullere dayanır.
Sayıların varlığını kabul etmişiz. Zaman vardır da diyemeyiz.
1.2.3… vs. Hepsi kabullerden meydana gelmiştir. Tek başlarına anlam ifade etmezler. 1 saat, 15 dakika, 10 saniye. Onlar da sayılar gibidir.
Aslında zaman diye bir şey bir oluş bir olay olduğunda vardır. Tek başına 10 saniye diyebilir miyiz?
Kabuller yaşamımızda önemlidir. Eğer rakamlar olmasa hayatımızda zorluklar çekerdik. Bilimsel çalışmalar olmazdı diyebiliriz. Matematik çok önemlidir bu yüzden.
Kabul ve İtikat…
Bu kavramlar üzerine durdurmak istedim. İtikadı sözlük İnanma diye tarif ediyor.
Kabul ve inanç arasında fark vardır. Kabul hepimizin 1 diye bir sayı vardır. Dediğimiz zaman oluşur.
İtikat ise Allah vardır ve ben ona inanıyorum dediğimiz zaman oluşur.
Burada bilimsellik yoktur.
Diğer insanların buna inanması da gerekmez.
İnanç ve kabul arasındaki farkları da şöyle sıralayabiliriz.
İnanç kesin olarak bilimsel bilgi gibi doğrulanamaz veya yanlışlanamaz.
Gelişmez veya yerine yenisi koyulmaz.
Allah vardır diye bir inanç maddesi geliştirilemez.
Ya vardır diye inanınız, yada yoktur diye. Arası veya gelişmişi yoktur.
Oysa bilimsel bir bilgi
Doğrulanabilir, yanlışlanabilir veya geliştirilebilir.
Su 100 derecede kaynar dediğimizde, doğrulayabiliriz. Yanlışlaşabiliriz veya geliştirilebiliriz.
Bu İnanç ve kabul her zaman birbirinden ayrıdır. Kabuller inanç gibi olamaz ve olmamalıdır.
Allah bilimsel olarak vardır veya yoktur dememiz he zaman imkânsızdır.
Burada iki sınırı çizmek zorundayız. İnanç ve bilim birbirinin sınırına girmez. Bilimsel olarak matematiğin şu kuralına göre Allah vardır veya yoktur dememiz mümkün değildir.
Burada bir konuya daha girdik…
Bilimsel bilgi şüphe ile beraber yürür.
Her zaman bir bilim adamı su 100 derecede kaynar mı deyip araştırır veya araştırmalıdır.
Yani bilim bir şüphelenmedir.
Oysa İnanç hiçbir zaman gelişmez he zaman şu sorulmuştur.
Allah vardır veya yoktur.
Bu soru ve cevabı hiçbir zaman gelişmemiştir.
İşte asıl konumuz iki meseleyi birbirine benzetmek veya karıştırmaktır.
İnanç konusundaki meseleler değişmez ve gelişmez.
Hırsızlık he zaman suçtur.
Yalan kötüdür.
Zina kötüdür.
Bu konular gelişmez, değişmez veya kesin cevap verilmez.
Allaha inan bir insan o konuda kesin konuşmasına rağmen, bilim adamı olarak şüphecidir.
Her karşısına çıkan konuda araştırma yapar.
Burada diğer bir yanlış inanç konusuna eskiden şöyleydi. Şimdi biz inanç konusunda da gelişmek durumundayız demek İslam’da reform istemek diye bir konu tamamen yanlış ve İslam’dan anlamayan insanların düştükleri küfür sonucunu gizlemekten ibarettir.
Şimdi mantığımız bize Allahın var mı yoksa yok mu olduğunu pek ala cevaplatır. Var demek veya yok demek tamamen bize aittir. Bu konuda gelişme olabilir mi? Siz açıklayın.
İslam’ın tüm hükümleri de böyledir. Ancak bilimsel konular bu konuda tamamen gelişmeye ve değişmeye açıktır. Gelişir değişir veya yanlışlaşabilir. Aradaki farkı görmek çok kolaydır.
İşte inançlı bir insanın burada doğruyu bulması kolaydır.
Gelgelim Bağnazlık konusuna…
Felsefe abim konuların çok uzun yaw...Okumakta zorlanıyoz...Hani diyorum enazından renklendirsen dimi yani..O zaman daha kolay olur okumak...
Fatih Altaylı'nın 'tarikatçı temizliği!'
G.Saray eski yöneticisi Fatih Altaylı'dan çok tartışılacak sözler. Kulüpte cemaat ilişkisi olduğunu iddia eden Altaylı, Hakan Ünsal’ın bu yüzden gönderildiğini açıkladı ve...
06 Kasım 2007 16:10![]()
Galatasaray eski yöneticisi Fatih Altaylı, Aydınlık Dergisi'nin son sayısında Aydın Cingöz’e futbol dünyasını sarsacak açıklamalarda bulundu. Galatasaray Kulübü’nde cemaat ilişkiler olduğunu iddia eden Altaylı, Hakan Ünsal’ı kulüpten bu yüzden gönderdiklerini söyledi.
"HAKAN TARİKATI GALATASARAY'A TAŞIDI "
Röportajda Hakan Şükür’ün defoları olduğunu savunan Altaylı, bu defoların başında golcü futbolcunun cemaatçiliğinin geldiğini ileri sürdü. Altaylı şöyle konuştu: 'Hakan Şükür bunu Galatasaray’da yaptı. Hakan Şükür inanç dünyasını Galatasaray’a taşıdı. Dikkat edin Galatasaray’a gelen bütün genç çocuklar bir yerden sonra tarikata girmek zorunda kaldılar. Emre Belözoğlu, sabah namaza giderken kaza yaptı ve birinin ölümüne sebep oldu. Ve Galatasaray’da Hakan Şükür’ün tarikatçılığı takımı etkilemeye başladı. Böyle bir olaya izin verilemez. "Galatasaray bundan tam kurtuluyordu Hakan gitmişti, son kalan cemaat kalıntısı Hakan Ünsal’ı da ben yollamıştım dolayısıyla bir temizlik olmuştu"
'TARİKATÇI OLDUĞU İÇİN GÖNDERDİM'
Galatasaray eski yöneticisi Altaylı sözlerini şöyle sürdürdü: "Hakan Ünsal da iyi futbolcuydu, çok da iyi bir insandı ama tarikat ilişkisini kulübe taşıyamaz. Ben kendi inançlarımı işyerime taşımak noktasında olmam. Galatasaray’da genç futbolcuların böyle bir etkileşim içerisinde olmasını kabullenemiyordum. Hakan Şükür, bunu Galatasaray’da yapıyor. Gerçi Milli Takım’da da yapıyordur ama onu o kadar bilemem. Galatasaray’da bunu yaptığını biliyorum, görüyorum. Hakan’ın iş iyice zıvanadan çıkmadan gidip Amerika’da Fethullah Gülen’in yanında mı yaşayacak yoksa kamp tesislerinde mi, aklı nerde olacak, kalbi nerde daha öncelikli ona karar verip yolunu çizmesi gerekir."
Milliyet
Bağnazlık Konusuna Girmek istemiştim.
İşte inanç ve dünya ayrımını yapamayan yada inanlara karşı yasak koyma eğilimi olan insanların
bahanesi ve mantık oyunu.
GİDEMGAP İLLERİNİ KALKINDIRMA
Gaziantep ili GAP illeri içerisinde en sıkıntılı ildir. Üvey evlattır kimse onu desteklemez korumaz.
Gaziantep Güneydoğu illeri içerisinde Devleti için görünmez yoktur aslında.
Devlet burada hiçbir gelişme çalışma ve destek koymaz.
Elinden gelse Gaziantebi yok sayacaktır.
Tabi Nizip ilçemizde bu saydıklarımın içersinde en başta gelir. Çünkü Nizip, Gaziantep'in en Güneydoğusudur.
En çok işsizi, en Çok göçü vardır. Nizip halkı bu göçenlere hep kucak açar korur kollar iş verir. Ekmeğini aşını paylaşır. Öyle ki Ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilere Nerelisin diye soru bile sorulur. Mardinliyim, Şanlıurfalıyım cevapları nerdeyse her sınıfın yarısını oluşturur.
Neyse işin aslı bu ama devlet bunu görmez.
GİDEM diye bir proje başlatmış 2006 yılında 47.000 Milyon Avro bu proje için kaynak ayırmış.
Gaziantep'in ve Nizip'in payına ne kadarı mı düştü?
Hiç…
Şimdi yetkililere sormak lazım değil mi?
Peki, bu illerden Gaziantep'e ve Nizip'e göç ne kadar düştü.
Bu haksızlık kime…
Gaziantep için haksızlıklarınız daha ne kadar devam edecek.
AB-GAP Bölgesel Kalkınma Programının içeriği nedir?
Toplam finansman tutarı 47 milyon avro olan bu Program, bölge nüfusunun ekonomik ve sosyal koşullarının iyileştirilmesini hedeflemekte; aynı zamanda bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, üreticilerin bilgilendirilmesi, istihdamın artırılması ve sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanması gibi ulusal program hedeflerini de önemli ölçüde desteklemektedir.
Program üç bileşenden oluşmaktadır. Bunlardan Kültürel Mirasın Geliştirilmesi bileşeni için 15 milyon avro, Kırsal Kalkınma Projesi için 24 milyon avro, Küçük ve Orta Ölçekli Girişimcileri Destekleme Projesi için 7,6 milyon avro tahsis edilmiştir.
GAP İdaresi, yukarıdaki projelerin dışında; çeşitli uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerle bütünleşmiş bölgesel kalkınma sürecinde bilgi ve deneyimlerin karşılıklı paylaşımı, uzman değişimi ve teknoloji transferi amaçlı iş birliği çalışmalarını da yürütmektedir. Bu çerçevede ABD, Mısır, Suriye, İsrail, İtalya gibi ülkelerin kurum, kuruluş ve üniversiteleri ile iş birliği protokolleri imzalanmıştır.
GAP nedir?
Proje hangi illerde uygulanmaktadır?
GAP nedir?
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek bu yörede yaşayan insanlarımızın gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmeyi, bölgeler arası farklılıkları gidermeyi ve ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmayı amaçlayan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), aynı zamanda ülkemizi uluslararası alanda markalaştıran son derece önemli ve kapsamlı bir projedir.
Türkiye’nin en kapsamlı, dünyanın benzerleri arasında örnek gösterilen sayılı projelerinden birisidir. Ülkenin bölgesel kalkınmaya yönelik en büyük yatırım programı olup, toplam 32 milyar ABD doları kamu harcaması ile tamamlanması öngörülmektedir.
GAP, Dicle ve Fırat Nehirleri üzerinde yapımı öngörülen 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali ile sulama tesislerinin yanı sıra kentsel, kırsal ve tarımsal altyapı ile sanayi, eğitim, ulaştırma, sağlık, konut, turizm ve diğer sektörleri içine alan entegre bir projedir. Projenin, yöredeki ekonomik ve sosyal yaşamı büyük ölçüde etkileyerek, tarım ve sanayi alanlarında geniş iş olanakları sağlaması planlanmaktadır.
Proje hangi illerde uygulanmaktadır?
Proje, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerinden oluşan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uygulanmaktadır. Proje bölgesi, alan ve nüfus büyüklüğü açısından ülkemizin yaklaşık % 10luk bölümüne tekabül etmektedir. Bununla birlikte ülke genelinde ekonomik olarak sulanabilir toprak alanının % 20sine sahiptir ve Fırat ve Dicle nehirleri ile birlikte Türkiye’nin toplam su potansiyelinin % 28ini oluşturmaktadır.
FAZIL SAY MA
Bir adam gündem meşgul etti.
Bu memleketen gidiyorum diye..
Saysak ne olur saymasak
Bir eksik olsa
Nufus sayımıneda onu saymasak..
Çok önemli biriymiş.
Önem nerden mi geliyor?
İyi piyano çalarmış...
İyi piyano çalarsa ne olur.
Yetmiş Milyonluk koca ülke
Giderse bir kişiyi yetiştirir ona piyono mu neyim çaldırırırız.
Aklıma yetmiş milyondan kaç kişinin Piyano Konserine gittiği geldi?..
5 milyon ...
Yok o kadar kişi piyano konserini dinlemeye gitmemiştir.
1 Milyon kişi...
Yok o kadar kişi de gitmemiştir.
Yüz bin kişi...
Abi çıkmaz be o kadar da çıkmaz
Türkiye de gönüllü olarak Piyano konserine gidecek 10 bin kişi de bulamayız.
Şimdi bu durumda Türkiyede 70 milyona 1000 kişi bilemedin 2000 kişinin dinleyebileceği bir çalgıyı çalan adam gündem de ne gezer.
İşin diğer tarafı var..
O kişi Türkiyeyi Dünyaya tanıtıyor.
(Burada Dünya dedikleri Avrupa)
Çağdaş bir Türkiye olduğunu gösteriyor.
Çağdaş dediği ( Avrupalı gibi yaşayan)
Bu şekilde ülkemiz bir Asya yada Ortadoğu ülkesi olmatan kurtuluyor.
Ya ne kadar güzel...
Peki İyi saz çalan kişimiz.
Arif Sağımız var...
İyi dümbelek çalan bir de vardı. Onun adını unuttum.
Yani Türkiyede bir yere Saz konseri koysanız karşı tarafa da Piyano konseri koysanız.
Kaçımız Saza kaçımız Piyano Konserine gideriz.
Bu adamcağız Türkiyeye gelmesin.
Belki Avrupada mesleğini icra eder üç beş kuruş kazanır.
Arif Sağ gitmesin yeter.
Kendimi Düşündüğümden demiyorum
Bu Fazıl ismi de lazım değil.
Hani Futbolcular Türkiyeye gelip Türk ismi alıyorlar ya..
Onun gibi Fazıl bey de ismini değiştirip.
Alman yada Fransız Piyano milli takımını girip ismini de değiştirsin.
Kendimiz için istemiyoruz... Gitmesini...
Çünkü sanatına yazık.
Hem bizi Piyano ne diye düşündürüp durmasın..
Hemde kendisi için iyi bir şey yapsın.
Değerli Dostlar az önce önemli ve güzel bir haber aldım
Değerli kardeşimiz ve Dönemimiz 1. Doçent Doktor Bilal Gökkır Kardeşimiz ünvanında ki gibi 2. Doçentimiz oldu.
Bildiğiniz gibi 1. Doçentimiz Değerli Doçent Doktor Mehmet Aslanoğlu idi.
Bu tarih itibariyle Okulumuzdan gururla söz ettirecek Yüzaklarımız Bilal Kardeşimizi, Değerli Hocamızı kutlar kendisine Yüce Allahımın nice başarılar vermenisini niyaz ederiz.
Değerli kardeşimi ben de tebrik ediyorum.İnşaallah daha iyi ünvanlara da ulaşır.
Vatanı Nasıl Koruyacağız.
Vatan bu korunmayınca yıkılır, sömürge olur, başkalarının vatanı olur.
Adil kardeşim demiştiki
Her insanın bir vatanı her vatanın da insanları vardır.
Bizimde Vatanımız Önce Anadolu sonra tüm Ortaasya, İran, Hindistan ve Afrika ve Balkanlardır.
Bu yerlerden hangisine gidersek gidelim ben Türküm dedikten sonra Saygı ve sevgi görürüz.
Afrika, Malezya, Fas, Tunus, Cezair, Nijerya vs her yer Sonradan kurulan devletlerden İsrail de bile saygı görürüz.
Vatanımız Anadolu dedik.
Korumalıyız önce buraları.
1071 malazgirt savaşı bizim için Anadolunun vatan ilan edilmesidir.
Yıl 2008 Bu vatanı bize hala sahip olduğumuzu ilan ediyorsa ...
Artık hiçbir gücün bu İlanı kaldıramıyacağını göstermektedir.
Tarihte tüm var olan Milletler Anadolu da bizim kadar kalmışta değildir.
Bugün Anadolu tüm mazlum milletlerin ekmek kapısı, sığınağı, destekçisi olmuştur.
Bosnada bir ihtiyaç mı var?
Afrikada açlar mı var?
Ortaasyada zulüm mü var?
Hep Anadolu yardım göndermiş ve destek olmuştur.
İşte Anadoluyu vatan etmişlerin gücü ve gönlü tüm Dünyayı kucaklayacak kadar büyüktür.
Bu Anadolu öyle bir vatandır ki, geleni kendine bağlar ve Türk özelliği kazandırır.
Mert, Cömert, Merhametli, Asil, Adil, Dinine bağlı insan yapar.
İşte Anadolu insanın genel özellikleri...
Savaş elbette bitmez.
Batıdan gelen ve doğunun hazinelerine sahip olamak isteyen tüm ordular Anadoludan geçmek zorundadır.
Roma Orduları, Bizans orduları, haçlı orduları, İngiliz, Fıransız, Rus ve Bugün Amerikan orduları...
Doğunun hazineleri onları buna Mecbur eder.
Doğu ordularıda batıyı elegeçirmek için Anadoluyu geçeye çalışmışlardır.
Cengiz Han, Atilla, Sasaniler..
İşte Bu nedenle Allah anadoluyu öyle bir millete vereyim ki demiş ...
Kimse Orayı elegeçiremesin.
Hiçbir Ordu onları yenemesin.
Türk Milletinin vatanına Anadoluya saldırı hiç bitmez, bu nedenle.
Allahım bu vatanı bize emanet ettin.
Bu önemli geçiş noktasını ...
Allahım sana yalavarıyoruz...
Bize güç ver...
Zalimler zulüm etmek için bizim vatanımızı geçiş noktası yapmasın...
Vücudumuzu siper etmeye hazırız.
Sen Adilsin, adil olanı seversin...
Atalarımız hiç zulüm etmedi...
Biz Zulüm edemeyiz Allahım...
Bizim vatanımızı Zulm edenlere geçiş noktası yapma Allahım...
Fedai istiyorsan Biz varız Allahım...
Senin fedain olmak istiyoruz.
Bize zulme dayanak yapma Allahım...
Vatanımızı sen bize emanet ettin...
Güç ver bize, Akıl ver bize...
Herşey sendendir ve senindir.
Özelleştirmenin bilinçisiz yapılanı ya öldürür ya da süründürür.
Birşeyin özelleştirmesini yaparken özellikle tekel olan bir kurumun…
Rekabet ortamını oluşturmalısınız.
Enaz sektörde 3 firma olmasını sağlamalısınız.
Tüm bunlar olmayınca tekel olan Telekom istediği gibi fiyat belirleyip eski Telekomu bize arattırıyor.
Bir plan ve program içinde yürütmeyen devletler işte böyle ne yaptığını da bilmiyor.
Devleti iki ayrı fikir aynı anda yürütür mü?
Türkiye Cumhuriyetini iki zıt fikir aynı anda yürütüyor.
Hani bir at arabasına iki at bağlanır da.
Biri ön tarafına diğeri de arka tarafına bağlanır mı?
Her iki ata da haydi yürüyün derseniz ne olur.
At arabası yol almaz ilerlemeyiz ama...
Başka başka her şey olabilir.
İşte Türkiye’nin hali...
Biri diyor ki özelleştirme yapalım...
Yapmaya başlıyor...
Diğer yok yapmayalım...
Satışı iptal ettiriyor.
Bir adamın iki başı olur mu?
Ama bir devletin iki başı oluyor muş?
İşte Telekom’un özelleştirmesi de bu şekilde ki ortamda oldu.
Plansız programsız.
Bu devleti yönetenlere ben millet olarak tek şey diyorum...
Beyler beyler nolur tek tek yönetin...
Yönetme sırası size de gelir.
Yapın programlarınızı Millete ..
Anlatın ve ne kazanacak Halk...
Elbette size de oy verir.
Oy verdikleri babasının oğlu değil..
Size niye oy vermesin...
Özelleştirmenin bilinçisiz yapılanı ya öldürür ya da süründürür.
Birşeyin özelleştirmesini yaparken özellikle tekel olan bir kurumun…
Rekabet ortamını oluşturmalısınız.
Enaz sektörde 3 firma olmasını sağlamalısınız.
Tüm bunlar olmayınca tekel olan Telekom istediği gibi fiyat belirleyip eski Telekomu bize arattırıyor.
Bir plan ve program içinde yürütmeyen devletler işte böyle ne yaptığını da bilmiyor.
Devleti iki ayrı fikir aynı anda yürütür mü?
Türkiye Cumhuriyetini iki zıt fikir aynı anda yürütüyor.
Hani bir at arabasına iki at bağlanır da.
Biri ön tarafına diğeri de arka tarafına bağlanır mı?
Her iki ata da haydi yürüyün derseniz ne olur.
At arabası yol almaz ilerlemeyiz ama...
Başka başka her şey olabilir.
İşte Türkiye’nin hali...
Biri diyor ki özelleştirme yapalım...
Yapmaya başlıyor...
Diğer yok yapmayalım...
Satışı iptal ettiriyor.
Bir adamın iki başı olur mu?
Ama bir devletin iki başı oluyor muş?
İşte Telekom’un özelleştirmesi de bu şekilde ki ortamda oldu.
Plansız programsız.
Bu devleti yönetenlere ben millet olarak tek şey diyorum...
Beyler beyler nolur tek tek yönetin...
Yönetme sırası size de gelir.
Yapın programlarınızı Millete ..
Anlatın ve ne kazanacak Halk...
Elbette size de oy verir.
Oy verdikleri babasının oğlu değil..
Size niye oy vermesin...
Çıplaklığa Ahlaksızlığa Çılgınlığa Kanun gerekmiyor.
Üniversite de istediğiniz AHlaksızlığı yapabilirsiniz.
Aklınıza gelen tüm çılgınlıkları sergileyebilirirsiniz.
İstediğiniz gibi çıplak gezebilirsiniz.
Mayolu bikinili ne bileyim Allah ne ver (medi)yse onu giymeden gezebilirsiniz.
Ama aklıbaşında efendi giyimli olmanız ... yasak...
Üniversitedeki Hocaların yasağı.
Almadınız değil mi?
Aklınız almıyor?
Üniversiteye gidin okuyun ..
Bak aklınız nasıl alır...
Üniversite de asistan olarak kalmanız birkaç şarta bağlıdır.
Önce Üniversiteden bir Profesörün Özellikle idari görevde ki birinin Oğlu kızı bu olmyorsa yakın akrabası olmanız gerekmektedir.
Bu da olmuyor sa Aklınız ve fikriniz İdari kadroya eş olamı.
Onların çılgınlıkları yanlışlıkları ile aynı anlayışta olmanız gerekmektedir.
Peki zeki olmanız ahklaklı olmanız çalışkan olmanız gerekmiyor mu?
Yok bunlara gerek yok...
Önce akraba sonra dine imana küfür sonra aklınıza ne kadar çılgınlık gerekiyorsa o...
Zekiliğe çalışkanlığa ahlaklı olmaya gerek yok...
osman bey tek kelime ile bravooo.
gençler sizler neden yazmıyorsunuz?
Aranızda vardır elbet ankarada istanbulda okuyanınız?
okulunuzun eğlence salonları yokmu?
barları, havuzları? içkili Lokalleri? mutlaka vardır var..
Kampüste namazınızı nerde kılıyorsunuz?
Allah bilir ibadetinizi ya odunlukda, yada okulunuza en yakın camii de kılıyonuzdur..
Yıl 1988
Başörtüsü yasaklarının başladığı tarih.
Bu tarihten itibaren ülkemiz hızla gelişmiş ilerlemiş ve en üstün ülke haline gelmiştir.
Tüm ülkemizin sıkıntılarının bittişi ve ekonomisinin düze çıktığı tarihtir.
Bu tarihten sonra 1994 ve 1999 tarihinde büyük ekonomik krizler yaşamamış .
Türk parası 2004 yılında sıfırlanmamıştır.
Yani bir Türkün 1928 yılında elinde olan Bir Milyar TL si 2004 yılında 1 YTL olmamıştır.
Ülkenin büyük finans kurumları kapanmamış ve ülke ekonomisi hiç açık vermemiştir.
Uzaya gitme çalışmalarımız başlamış ve birçok Avrupa ülkesi bizden borç almak için el etek öpmeye En büyük Türkiye demeye başlamışlardır.
Dünyanın sayılı şirketleri yine ülkemizden çıkmaya başlamış ve Dünya ekonomisini bu şirketlerimiz oluşturmaya başlamışlardır.
Üniversitelerimiz en önemli Dünya okulları olmuşlar ve Amerikadan bile hatırı sayılır sayıda öğrenci ülkemizde öğrenim görmeye başlamışlardır.
Tüm Türk Milleti ne eyi ettikte başörtüsünü yasakladık demiş ve yasak kutsal ilan edilmiştir.
Ülkemizi bu kadar zor durumda bırakan ve geri kalmasını sağlayan bu bez parçası yasaklanınca her şey daha net anlaşılmış ve ferahlamıştır.
Ne eyi ettiniz de Başörtsünü yasakladınız.
Yoksa Ülkemizin 1800 yıllarda borçla ve yabancılarına yaptırılan demiryollarını 2000 li yıllarda yine borçla ve yabancılara yaptırmayacaktık.
Daha sayısal örnekleri çoğaltmak mümkün ama yazı uzar.
Bende eniyisi kısaca Arif olan anlar diyeyim.
Al bendende o kadaaaaaaaaar....
Bu Ülke nedir Bilmiyorsanız diye hatırlatayım dedim?
Türkiye ....
Türklerin yaşadığı tüm doğal kaynakların genişçe olduğu
Tüm Dünyaya kolayca ulaşıldığı...
Asya ya mı Ulaşmak istiyorsunuz
Afrikaya mı?
Avrupaya mı?
Denizden mi?
Karadan mı?
Havadan mı?
Tarihin en güçlü Devletlerini kurmuş
Savaşların en zorlarında galip gelmiş...
Kendinden sayıca donanımca kat kat üstün ordularını hep yenmiş.
Çoğu zaman bir devlet ona saldırmamış ...
Dünyanın tüm devletleri; Rusya, İngiltere, Fransa ...
Hep birden saldırmış...
Size başka ne anlatayım.
Dünyada her kıtaya gidin atalarımızın yaptıklarını öve öve anlatırlar.
İrlanda... İspanya Yahudileri... Afrika da .. Malezya da...
Yüzlerce ülkede yaptıklarımızın hepsine iyi derler...
Güzel Sözler ve Tarihi bilgilerle anlatırlar...
Cezayir, Tunuz, Fas...
Savaşsız, Osmanlı Devletine Katılmışlar bileniniz var mı?
Uzak Doğu ya yaptığı iyilik yardım...
Ya İrlandaya ...
Polonya Kralı Demirbaş Şarla yapılan iyilikler...
Yazı uzuyor ne söylemek istiyorum... ,
Hiiiç, yukardaki konuları hatırlayın ...
İlgilendiğinizi kitaplara bakın..
Kolaya kaçmak mı istiyorsunuz bana da sorabilirsiniz. ...
Yanlış yapanlar ülkeyi kaosa sürükleyenler...
Ülkenin gelişmesinden, huzur içinde yaşamasını, ilerlemesini engellemek isteyenler....
Nükleer Enerji santralı yapılmaması için büyük devletlerin gizli ajanları ile işbirliği içinde olanlar.
Bu ülkenin kalkınması için huzur içinde çalışması... ,
Gelişebilmesi içinde ucuz enerji bulması..
Ucuz enerji bulması çinde hızla Nükleer Enerji santrali kurması gerek...
Hadi yabancılar kaos çıkarmakta haklılar..
Yabancı ülkeler, Türk olmayanlar ...
Peki Ey Türkler siz ne yapmaya çalışıyorsunuz.
Titreyin ve kendinize gelin...
Eğer şu sırada nükleer çalışmamızı başlatamazsak...
Bir daha hiç başlatamayız...
Tarih her zaman fırsatlar vermez...
İran veya Kıyamet Savaşının Başlangıcı
Üzülerek söylemek gerekirse başlık tamamen yerinde
Meseleye nasıl bakmak lazım
Nereden bakmak lazım
Nasıl karar vereceğiz.
Zor zor zor.
Tarih benzer olayları yazmıştır.
Cengiz Hanla, Zamanın Abbasi Halifesinin yazışmaları
Timurla Yıldırım Beyazıtın yazışmaları
Tarih benzer durumları hep yaşatmıştır.
Amerikan İran savaşına benzer bir durum
Japon Amerikan Savaşıdır.
Meseleyi çok yönlü incelemek zorundayız.
Müslüman olarak bakışımız
Türkiye Cumhuriyeti açısından
Ayrıca biz ne yapacağız ne yapmalıyız olarak ....
Bölge Ülkeleri Ne yapacak
Irak, ABD ile beraber veya hiçbir şey yapmayacak mı?
Türkiye, İki arada bir derede şaşırmış kalmış durumda
Suriye, Şu anda İsrail ve Amerika tarafından hedef halinde saldırılar devam ediyor. Orduları ve silahları yok ediliyor mu?
Rusya, Bu savaşa baı menfaatleri karşılığında göz yumacak mı?
Kendini toparlayamaz durumda O da Türkiye gibi sıkıntıda
Amerika ayrıca onu her cepheden tehdit ediyor.
Türkiye gibi onu da savaşsız pasifize etmek istiyor.
Ruslar şu anda bölünmekten ve Amerikan saldırısından korkuyorlar.
Rus strateji kurumları ciddi ciddi Amerikan saldırısından söz ediyorlar.
Ermenistan, Şu an Rus ve Amerika arasında kalmış durumda seçeneği fazla yok. Ermeniler İkisinde evet demek zorundadır. Amerikan Ermeni Lobisi bu ülkeyi ele geçirmek için uğraşıyor.
Türkmenistan ve Azerbaycan; Türkiye hangi yönde ise orada veya Türkiye ne yapacaksa ona uymak zorundalar…
Afganistan; Amerika bu ülkeyi yok mu edecek… Bilemiyorum.
Pakistan’ın daha karışık bir hali var.
Amerika’nın uydusu olmak veya yok olmak arasında…
İşte İran'ın komşuları,
Siz bu ülkelerin yerinde olsanız ne yapardınız?
Eğer bu savaşta İran’ın yanındaysanız veya kararsızsanız hedef konumunda ondan önce siz varsınız demektir.
Sizce Türkiye ne yapmalı ?
Sizce Türkiye ne yapmalı ?
Yeniden osmanlı olma yolunda iranla iş birliği yapıp, abd denen islam düşmanlarını topraklarımızdan ve bölgemizden uzaklaştırmalıdır.Kahrolsun abd emperyalizmi..
ERZURUMUN KURTULUŞUNU NASIL KUTLAYACAĞIZ. (1)
Anadolu da her ilin bir fethi bir kurtuluşu vardır. İkisi de önemlidir. O şehrin Müslümanlığını ve Türklüğünün fetihle başladığını sonrada düşman saldırıları sonunda tekrar kurtuluşunu yaptığını söyleriz.
Bu iki tarih her şehirli tarafından bilinir ve övünç kaynağı olarak anlatılır.
Bu konuda bazı şehirler vardır; Efsanedir, ekoldür, kahramandır, örnektir, eşsizdir, gurur vericidir. Türk Milletinin kuvvet kaynağıdır.
Gaziantebin Kurtuluşu bunlardan biridir. Şehrin kurtuluşu tüm Türk Milleti tarafından an be an saniye saniye mermi mermi şehit şehit izlenir. Türk Millet Meclisi Gaziantebin kurtuluşunu kendisine örnek yazmış umut yapmıştır. Gaziantep kurtulduysa Urfa kurtulur, Maraş kurtulur, Anadolu kurtulur Türkiye kurulur demiştir. Büyük komutanımız Mustafa Kemal bu duygusunu ben Antepliyim diyerek ortaya koymuştur. Doğum yeri olan Selanik’in artık Türk ili olmaması nedeniyle Gaziantep’ten nüfus kaydını onaylatmıştır.
Bu kurtuluşlardan biride Erzurum’dur. Aslında bir paye de Kars ve Erzurum’a verilmedir. Erzurum kurtulunca İzmir de kurtulmuştur. Öyle şanlı bir destan yazılır ki orada okuyunca beyninizde ki son kanının vücudunuzda ki son su damlasının da yok olduğunu his edersiniz. Düşman öyle acımasıdır ki. Öldürme katliam savaş kelimeleri olayları anlatmaya yetmez. İnsanlık kelimesi ise bir anlam teşkil etmez.
Ey Türk milleti İslam’ın tek ordusu, koruyucusu, savaşçısı sen bunları elbette her zaman başarırsın, hiçbir zaman ne Müslümanlığından ne de Türklüğünden hiçbir şey kaybetmezsin. Allah seni bu görevle Anadolu’da tutuyor. Sen Allahın Kırbacısın.
Sakın ha yalan dolan kelimelere itibar edip te bu özellikleri kaybettiğini düşünme. Bu özellikler senin damarlarında mevcuttur.
http://www.erzurumlu.net/erzurum.asp?sayfa=20
Birinci dünya savaşında Erzurum, Çarlık Rus ordusunun ilk hedefi üzerindeydi. Erzurum 16 Şubat 1916'da Ruslar tarafından işgal edildi. 1917 yılında Rusya’da çarlık rejimi yıkılmış Bolşevikler ülkede duruma el koymuşlardı. Rusya’da bu yönetim değişikliği üzerine Ruslar işgal ettikleri Doğu Anadolu Bölgesini boşaltarak ülkelerine dönmeye başlamışlardı. Ancak Doğu Anadolu’da Ermenistan hayalini yaşayan Ermeniler süratle silahlanarak Erzurum ve çevresinde soykırıma giriştiler. Erzurum Rus II. Topçu Kale Komutanı olan Twerdo Khlebov, Ermenilerin bu kanlı hareketlerine sadece seyirci kaldı. Erzurum'a giren Türk birlikleri şehir içinde 2127 şehit defnetmişler, ayrıca Kars kapıda da 250 ceset bulmuşlardır.
Kazım Karabekir Paşa, 12 Mart sabahını şöyle dile getiriyordu: "Erzurum'da halk gözyaşları içinde kimi babasını, kimi kardeşini yakılmış ya da süngülenmiş buluyor, saçlarını yoluyordu, sokaklarda canlılıktan bir iz bile kalmamıştı. Yerlerde çocuk, kadın ve yaşlılar kanlar içinde yatıyordu."
Ermenilerin yalnız son gece (11–12 Mart 1918) 3000 Müslüman Türk'ü öldürdüklerini, Erzurum'daki Rus Yarbayı Twerdo- Khelebof anılarında ifade etmiştir. "Demiryolu istasyonunda sanki bir mezarlık ölülerini dışarıya çıkarmıştı. Cenazeler arasından geçerek feci duruma gözlerimizle şahit olduk. Bilhassa Tahtacılar semtinde karşılıklı yer alan Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarına doldurulup yakılan ve katledilen Erzurumlular insanı titretiyordu."
Erzurum'da resmi belgelere göre 9563 yerli Türk ahali Taşnak Ermeni çeteleri tarafından şehit edilmiştir.
12 Mart 1918 günü Türkün kalbi olan Erzurum'un esaretten hürriyete, ölümden hayata kavuştuğu bir gündür. 12 Mart 1918 de Türk Hükümeti, Doğuda ki güzel toprakları, yüksek dağları mert kanıyla sulayarak, düşmana göğüs geren Erzurum'u karanlık bir günden kurtardığının yıl dönümüdür.
12 Mart 1918 tarihi Erzurum kalesinin beklediği kutsal sabahtır.bir 12 Martta zamanın saygısı altında kalan, hatırladıkça kanayan bir yara içimizi sızlatır, sevincimizi gözyaşlarımızın ıslaklığı, mutluluğu kederimizin hüznü, Hürriyetimizde kanımızın pahası, yaşamımızda Türk olmanın gururu, bayrağımızda varlığımızın manası vardır ve saklıdır, işte 12 Mart kutlu günümüzün bizlere hatırlattıkları bu duygu ve fikirlerdir.
ERZURUMUN KURTULUŞUNU NASIL KUTLAYACAĞIZ. (2)
MANADDOLUDA KURTULUŞ GÜNÜ
Merzurum ili düşmandan kurtuluş günü için tören hazırlığına başlamıştı. Tüm ülke bu çalışmaları ilgi alaka ve saygıyla izliyordu. Çalışmalar için hiçbir masraftan kaçınılmıyordu. Öyle ki İlin yıllık bütçesine denk bir para bu törenler için harcanmıştı. Vali, Belediye Başkanı ve diğer üst düzey bürokratlar bu çalışmaların içindeydi. Her şey dikkatle takip ediliyordu. Vee son yaklaşmış törenlerin yapılacağı büyük gün gelmişti.
Merzumum ili düşmandan kurtulmak için büyük bir savaş vermiş ve il nüfusunun nerdeyse üçte biri bu savaşta şehit düşmüş, tamı yakılmış yıkılmış ve halkın nerdeyse tamamı savaşta yaralanmıştı.
Ülke kurtuluş savaşını nerdeyse tüm dünyaya hükmeden 5 büyük devlete karşı vermişti.Bu büyük devletlerden Murusya Erzurum iline saldırmıştı. Murusya kendi ordusu yanında Mermenilerden de faydalnmıştı.
Mermeniler önce silahlandırılmış. Savaş yapmaları için eğitilmiş ve kendilerine en yakın köye mahallaye saldırtılmıştı. Bu saldırıyı beklemeyen Merzurumlular hazırlıksız olduklarından çok kayıp vermişti. Bu durumu savaş kazandıkları olarak kabul eden Mermeniler daha büyük güçlerle ve acımsızca saldıdılar. Silahsız halk her yerde öldürülüyordu. Evinde, çarşıda, camide, tarlada …
Merzurumlular silahlanmaya başladıklarında ise şehir işgal edilmiş ve Murusya ordusu şehre girmişti. Halk teslim olmaktansa ölmeyi kabullenmiş ve o şekilde kendisinden kat kat güçlü Murs ordusuna saldırmıştı.
Zafer milli ordunun da yardıma gelmesi ile kazanılmış ve Murus ordusu ve Mermeni güçleri ağır bir yenilgiye uğramıştı.
Yıllar geçmiş ve manadoluda her şey unutulmuştu. Düşman kimdi ne yapmştı, ne düşünüyordu, yine ne yapmak istiyordu bilinmemekte ve Merzurum halkı bu yüzden büyük bir tehlike içindeydi.
Tören radyo ve televizyondan naklen yayınlanmaktaydı.
Manadolunun büyük gazetesi Mürriyet bu organizasyonu tümüyle üstenmişti. Matan gazetesi de ona destek kuvvetti.
Törene büyük şarkıcılar, dansözler ve spikerler eşlik edecekti.
Mürriyet gazetesi başyazarı Mertuğrul Mözkök bir konuşma yapıyordu.
Ey Merzurumlular biz bu savaşı gericiliğe karşı yaptık…
Biz bu savaşı ülkemizi karanlığa götürmek isteyenlere karşı yaptık…
Çağdaş ve aydınlık bir Manadolu için yaptık…
Konuşma sona erdiğinde Merzurumlular konuşmadan hiç bir şey anlamamış ve kim bu diye bakmışlardı…
Tören konuşmadan sonra şarkıcı Markanla devam etti.
Markan tören yerinde haklı selamlayarak şarkı söylüyordu.
Sonra diğer şarkıcılar dansözler vs. .. sürüdü gitti.
Tören sırasında düşmanın yaptıkları hiç anlatılmamış ve halkın kahramanlıkları sanki gizlenmek istenmişti.
Oysa Türk halkı kendisine esir bile etmeden yok etmek isteyenlere karşı yapmıştı.
Merzurumlular tören sonrası evlerine giderken kendi aralarında konuşuyorlardı.
Yav bizim dedelerimiz savaşı Muruslara karşı yapmadılar mı?
Biz kimi yendik…
Ve aralarında karar aldılar herkes savaşı çocuğuna dosdoğru anlatacaktı.
Dost kim düşman kimdi çocuklarının aynı durma düşmemesi için bilinmesi gerekiyordu.
Herkes çocuğununa Murusun düşman olduğunu her zaman Ulusanistanda gözü olduğunu anlattı.
Uzatmayalım…
Masal burada biter biz alalım ibretimizi.
TÜRKİYE GÜNDEMİ VE MEVLİD KANDİLİ
Her zaman Mümtaz Soysal beyefendiye acıyarak bakarım.
Kendisi profesor büyük bir bilgin.
Siyaset bilimci, Uluslarası Hukuçu.
Birçok büyük devlet adamlarına danışmanlık yapmış bir hoca.
Mesala Saddam Hüseyin'in önemli danışmanarından biri.
Saddam Hüseyin ona danışırdı.
Sonu ne mi oldu?
Yine Rauf Denktaş'ın da önemli danışmanlarından sonu ne mi oldu ?
Ya Halka rağmen Halkçı olmak...
İşte en önemli düşüncesi bu ...
Halkın fikirlerine saygı duymayacaksın
Ona danışmayacaksın
Onu konuşturmayacaksın.
Ona emredeceksin..
Eyyy Halkkkk ben ne dersen onu yapacaksın...
İşte genel felsefe bu ...
Halkı seven düşünce..
Halkçı düşünce...
Sanki bir peygamber, sanki bir önder...
Onun gibi davranıyor.
Türk Halkı onu kendisine öner veya peygamber kabul ediyor mu?
Halkçı Profesorun nir de partisi var
Seçimler de aldığı oy oranı mı?
İşte mevlid kandilimiz yüce Peygamberimizin doğduğu gecede konuştuklarımıza bakın...
Ya Efendimiz Kurtarıcımız Müjdecimiz
Tüm yanlışlarımız, günahlarımız için sana biat ettik.
Türk Milletini halkımızı kanatların altına al.
Sen bu milleti he zaman seversin..
Senin milletin sana muhtaç...
Doğum günün hürmetine Allahımıza yalvarmak hepimize düşüyor.
Ey Allahım senden olmayan her şey, bizden al.
Bizi senin sadık kulların yap.
Tüm hepimiz sana yalvarıyoruz.
Senden gelen her şey bela musibet eziyet bize sadece Allah la ilaha illalah Muhammedün resululah dedirtir.
Bizi deniyorsan
Sabrımızı ölçüyorsan
Bilesin ki...
Hepimiz İbrahim hepimiz Eyyubuz...
DOST HASBİHALİ (1)
Aslında çok siyasileşme tarafı değilim.
Konuları teknik olarak incelemek isterim.
Sonuçları ve etkisi daha çok ilgilendirir beni.
Belli bir sıra ile de yazmam gerektiğini düşünüyorum.
Günlük konularda önemli ama ...
Metod dahilinde ilerlemek gerekiyor.
Çoğu zaman yazılan konularda sizinde görüşlerinize muhtacım.
Ama ben yazıyorum siz inceliyorsunuz.
Okuyor demiyorum,
Çünkü her yazdığımı genelde benden daha iyi biliyorsunuz.
Ben size tercüman olabiliyorsam çok sevinirim.
Ama nolur sizde ciddi ciddi yorumlarınızı yazın.
Eğer adınızın çıkmasını istemiyorsanız emailden yazın ben burada yayınlarım.
Bu memleketin aydını sizsiniz, unutmayın.
Türk milleti her zaman sizi ciddiye alır, inanır.
Soru bile sormadan peşinizden gider..
Sakın bunu unutmayın.
Cesur olun Haktan ve adaletten ayrılmayın.
Arkanızda 250 milyon Türk Milleti var.
Neye perva ediyorsunuz.
Arkanızda 1,,5 milyar İslam Ümmeti var.
Derdiniz Allaha yaranmaksa onu memnun etmekse....
Size korku veren ne olabilir.
Meseleleri iyi analiz edin.
Peygamber benzer konularda ne yapardı...
Diğer peygamberler...
İslam tarihini iyi okuyun.
Hele hele Bir Tefsir Mutlaka bitirin.
Türk Tarihini ezbere bilin.
Tüm cemaatler sizin cematinizdir.
Birisi size yardım destek konuşmak için gelirse sakın onu kırmayın.
Elinizden geleni yapın.
Hangi cemaat olursa olsun.
Tüm sağ partiler bizimdir.
Hangisi halk tarfından ilgi duyuluyorsa sizde onu destekleyin.
Ama diğerlerini de ihmal etmeyin.
Türk dünyasında Tasavvuf önemlidir.
Sakın aleyhinde olmayın.
İslam tasavvufdur.
Tasavvufta İslam.
Terör nedir halkımıza açıklayın.
İslam terör düşmanıdır.
Terörde İslam Düşmanı.
Hiç bir peygamber silahla mücadele yapmamıştır.
Bu konuda şaka bile yapmayın.
imamlar;
cebinizde mutlaka şeker, çikolata olsun.
camiye gelen çocukları çikolasız şekersiz göndermeyin.
Mahallenizdeki fakirleri koruyacak yardım edecek sisteminizi kurun.
Bu konuda muhtarlar ve mülki amirleri yardım için her zaman bilgilendirin.
İnsanların yardım için size gelmesini duyurun.
Cami cemaatinizin evlerine gidin.
Sohbetlerinizi her zaman yapın.
Unutmayın Din nasihattır.
Hepimizin nasihata ihtiyacı vardır.
Güzel şeyler söyleyin.
Olaylara olumlu bakın.
Devlet aleyhinde konuşan çokça siyaset yapan olmayın.
Allahın dinini en iyi anlatacak sizlersiniz unutmayın.
DOST HASBİHALİ (2)
Çocuklarınızın hepsinin ya eğitimini vasıflı tamamlamasını,
Yada vasıf sahibi bir esnaf veya çalışan olmasına önem veriniz.
Okuma başarıları lise 2. sınıfta belli olur.
Eğer başarılı ise devam ettirin.
Başarılı değillerse bir mesleğe yerleştirin.
Genel geçer ve geleceği olan meslekler olsunlar.
Ayakkabıcılık, terzilik, bakır işlemeciliği gibi meslekler ömürlerini doldurmuşlarıdır.
Bu meslek ve benzerlerine çocuklarınızı vermeyiniz.
Fırıncılık, baklava ustalığı, berberlik, tornacılık, demir işlemeciliği vs gibi meslekler önemli olanlardır.
Bu Mesleklere çocuklarınızı hiç düşünmeden veriniz.
Mobilyacılık, kalıpçılık vs gibi meslekler meşakkatli ve kazancı az olan mesleklerdir.
Çocuklarınız okuma meyilli iseler Matemetik mutlaka bilmeliler.
Matematikte başarılı olamıyorlar ise özel ders ile takviye alınız.
Matematik Dünyevi ilimlerin temelidir.
Mutlaka başarılı olmalarını sağlayın.
Bu iş için aranızda bir organizasyon kurun.
İmamın çocuğu imam olur kuralını yıkın.
İmamın çocuğu Makina Mühendisi, Bilgisayar Mühendisi daha iyi olur.
Çocuklarınız bir hata yaptığında ondan üzüntü duyun.
Çocuğunuzun yanında sanki o hatayı siz yapmış gibi davranın.
Diyelim ki çocuğunuz hırsızlık yaparken yakalandı.
Sakın çocuğunuzdan utanmayın.
Onu sokağa itmeyin.
Sanki o hatayı siz yapmışsınız gibi suçu manevi olarak üstlenin.
Onunla konuşurken..
Nasıl yaptık bunu deyin.
Şeyatana uyduk..
Oğlum kanunların verdiği cezayı çekeceğiz,
Sonra tevbe edeceğiz değil mi deyin?
Öyleki çocuğunuz sizin sevgi ve merhametinizle düzelsin.
Her zaman onun yanında olun.
Başarları ile sevinip övünün.
Belki onun başarısı sizin istediğiniz alanda değildir.
Siz belki de o başarıyı istemiyor olabilirsiniz ...
Ama bu sizin, onun başarısına sevinmenize engel olmasın.
Eğer o kendi başarısından dolayı ayağı yerden kesilecek kadar seviniyorsa,
Sizde aynı oranda sevinin.
Merhametinizi onlardan esirgemeyin ve herşeyinizi ailenize feda edeceğinize yaptıklarınızla ikna edin.
Çok istedikleri şeyleri gücünüz yettikçe alın.
Unutmayın Müslüman olmak o kadar kolay değil..
KLONLAMA SORUNUNA GİRİŞ
Hepimiz haber araçlarından Klonlama kelimesini duymuşuzdur?
Çoğumuz merak ederiz bu nedir diye?
İçimizde bir gurur kadar şüphe ve endişe de vardır.
Klonladığımız canlı...
Kopya canlı …
Dolly adlı canlı klonlanmış bir canlıdır diye büyük bir olasılıkla hepimiz biliyoruzdur.
Şimdi önce klonlama kelimesini inceleyelim.
Bir canlının özelliklerini doğacak başka bir canlıya aktarmak.
Yani ben kısa boylu esmer siya gözlü bir insanım.
Benim bu özelliklerimi doğacak bir embriyoya aktarmak…
Yani var olan canlının özelliklerini diğer bir canlıya aktarmak…
Burada hepimiz öncelikle şunu merak ederiz?
Hiçbir şey yok ken biz bir canlı yaratmaya mı çalışıyoruz?
Hayır böyle bir çalışma değil klonlama ..
Var olan canlı ve doğacak başka bir canlı ...
Bu canlının doğmuş olanının özelliklerini doğmamış olana aktarıyoruz.
Peki başarılı olma oranı ne?
Bu oran düşük Yüzde 1-2
Belki çalışmalar arttıkça oran da iyileşebilir.
Peki bu düşük oranda olan çalışma İnsana uygulanabilir mi?
İnsan için uygulama şu başarı oranıyla riskli.
Ne zaman insana uyarlanabilir?
Zor yüzyılın üstünde bir zaman da ancak böyle bir şeyin olabileceğini anladık.
Çalışmalar çok ağır ve tehlikeli bir şekilde devam ediyor.
Bilmeden bir canavar yaratma olasılığımız da yüksek.
Peki klonlama Allaha isyan mı?
Yasaklanmalı mı?
Haram mı?
Günah mı?
Bu konuda uzmanlar da ne diyeceğini bilemiyor?
Gerek Hristiyan Gerek Müslüman din adamları bu işe taraf gibi durmuyorlar.
Yine de İslam bu konu da daha rahat.
Lokman A.S. nin kıssası Allahın bilim için bize bir sınır koymadığını da gösteriyor.
Bu nokta da bilimsel çalışma da bir insanın ne kadar kobay olabileceği de ayrıca bir sorudur.
Tüm bu sorular bize Klonlamanın insan için değil diğer canlılar için daha iyi bir çalışma olabileceğini gösteriyor
Doğmamış bir insanın özelliklerini belirlemek ister miydik ?
Yani bir çocuğumuz olacak olsa ve özellikleri bize bırakılsa daha mı iyi olur ?
Erkek kız mavi göz siyah saç …
Seçmek istermiydik…
Tüm bunların seçimini doğal olarak kendiliğinden oluşması elbette daha iyi olmuştur.
Ne dersiniz ?
Doğacak çocuğumuzun özelliklerini klonlama yoluyla belirler miydik?
Geçmişten ilk Klonlama Fikirleri:
*1938- Hans Speamann fantastik bir deney yapılabileceği klonlama diyebileceğimiz bu deneyde geç evredeki bir embriyonun çekirdeği çıkarılarak bir çekirdeği olan bir yumurtaya aktarılıyordu.
*1952- Robert Briggs ve T. J. King ilk klonlama deneyini gerçekleştirdiler. İleri aşamadaki bir kurbağa yumurtasının çekirdeği çıkarıldı ve başka bir kurbağa yumurtası içine aktarıldı. Ancak deney sonunda yumurta gelişmedi.
*1970- Aynı deney yine kurbağalar üzerinde John Gordon tarafından denendi. Daha iyi bir sonuç alındı. Kurbağa yumurtaları, iribaş olana kadar gelişti ama daha sonra öldüler.
*1984- Steen Willadsen, olgunlaşmamış koyun embriyo hücrelerinden yaşayan bir kuzu klonladığını açıkladı. Daha sonra Willadsen, inek, domuz, keçi, tavşan ve rhesus maymunu da kullandı. Bu deneylerde çok hücreli koyun embriyosundan çekirdek alınıp yumurta hücresine aktarılıyordu. Daha sonra hücre bölünmesi başlıyor, fetus oluşuyor ve gelişme devam ediyordu.
*1994- Daha gelişkin embriyo hücrelerinin ilk klonlamasını Neal First gerçekleştirdi. En az 120 hücrelik buzağı embriyosu klonlandı. Bu çok hücreli inek embriyosunun çekirdeği çıkarıldı ve çekirdek yumurta hücresine aktarıldı.
*1996- Ian Wilmut, Neal First'in deneyini koyunlar üzerinde yaptı. Ancak embriyo hücrelerinin çekirdeğini almak için hücrelerin duraklama dönemine gelmesini bekledi. Sonra çekirdekleri çıkarıp yumurta hücresine aktardı.
*1997- Dr. Wilmut, 6 yaşındaki bir koyunun meme hücresinden klon üretti. Bu defa çekirdek erişkin bir hücreden yani meme hücresinden alınıp yumurta hücresine aktarılmıştı. Dolly 277 yumurta içinde tek hayatta kalan kuzuydu. Dolly'nin oluştuğu hücre Ocak 1996'da birleştirilmişti.
*1998- Tıp doktoru G. Richard Seed, o günlerde anne rahminden aldığı insan embriyosunu başka bir annenin karnına aktarıyordu. İnsan klonlamaya karşı duyduğu ilgiyi ilan etti. Bu konudaki hassas denge, ahlakî tartışmalara yol açtı. Tartışmalar sonucu Amerika Birleşik Devletlerinde insan klonlamaya karşı yasalar konuldu.
*1999- 19 Avrupa ülkesi insanın genetik olarak kopyalanmasını yasaklayan sözleşmeyi Paris'te imzaladı.
http://www.bilimler.net/biyoloji/ice...&konu=Klonlama den alıntıdır.
Görüldüğü gibi çok ta başarılı olmayan bu çalışma uzun bir zamandır yapılıyor.
Bilim Adamı Din Adamı yada her bilimsel çalışma Allaha isyandır gibi yanlış düşüncelerden uzak durmalıyız.
İslam bilimsel çalışmalara karşı olan bir din değildir.
Bu ayrımı iyi yaparak ve son kararı bilim adamına bırakarak Bu işi Allaha isyan yada yoktan var etmeye çalışmak gibi anlatmayacağız.
Not: http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bil...ulamalari.html
Bu yazıyı mutlaka okuyunuz.
Dostum Osman,
Yine döktürmüşsün bakıyorum
Selamlar Saygılar
Arkadaşlar 2005 mezunları nerde