İşin enterasan tarafı ben soruyu bile goremiyorum :-))
Yazdırılabilir Görünüm
İşin enterasan tarafı ben soruyu bile goremiyorum :-))
İbret verici bir hikaye, yaşamın ve sağlığın değerini bilmek yolunda çok etkileyici bir son. Teşekkürler abi.
Hazalyazının Hıncal Uluç’a ait olduğunu sanmıyorum. Ara sıra maille böyle yazılar geliyor. Heralde Hıncal hemşerimiz de (ne de olsa Antepli) vesile olmuştur.
Olayın sonunda böyle birşey olacağını tahmin etmiştim,
aslında 17 yaşında ölmek isteyen birine güzel bir ders verilmiş, ancak o anda orada bulunan anne ve babanın durumları bu dersi kaldıramayabilirdi, oğlunun 1 saat sonra öleceğini düşünen bir anne veya baba o anda bu acıyı kaldıramayıp daha kötü sonuçlar çıkabilirdi, işte o anda hayat dersi o gence değil o doktora verilmiş olurdu.
http://arsiv.sabah.com.tr/yenisabah/img1/y1104.jpg[/IMG] .
Mesele yataktan kalkabilmekte..24.03.2002 Sabah Gazetesi.
"Yarın sabah saat yedi buçukta kalkacağım" dedi genç kız.. Sonra ertesi günün programını yaptı.. "Duş.. Kahvaltı.. Evden çıkış.." diye başlayarak.. Önemli bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere alışveriş merkezine gidecekti. Sonra öğle yemeğinde uzun zamandır görmediği bir arkadaşı ile buluşacaktı. Öğleden sonra bir iş randevusu vardı.. .
Saatı sabah 7.30’da çalarken "Duş yapmasam da olur" diye düşündü... "Yarım saat daha kestireyim.." .
Bir yarım saat daha için kahvaltıdan da vazgeçti.. .
Alışveriş mi?.. O kadar da önemli değildi canım.. Ertesi güne kalabilirdi. Öğleye kadar uyusa ne kadar iyi olacaktı. O kadar sıcak ve çekici idi ki, yatak.. .
Öğle yemeğinde arkadaşı ile buluşma mı?.. Bunca zamandır görüşmemişler de ne olmuştu yani.. Birkaç gün sonra yeseler yemeği ne olurdu ki?.. Bir telefon eder, yok canım, yüz yüze konuşmak zor, bir mesaj çeker ertelerdi yemeği.. Oh be.. Artık canının çektiği kadar uyuyabilirdi.. .
Uyudu.. İş randevusuna, aç biilaç, alelacele yapılmış bir makyaj, iki fırça ile düzeltilmiş saçlar ve uykudan şişmiş gözlerle girerken, aynaya bakmadığı için, neden başarılı olamadığını da anlayamadı.. .
O gece yatarken gene plan yaptı.. 7.30 kalkış.. Duş.. Kahvaltı.. Gazetelere bakma.. 9.00: Alışveriş merkezine gidiş. 11.30: Arkadaşla buluşma.. 14.00: İş randevusu.. .
..Ve sabah 7.30 da saati çaldığında "Canım kahvaltı çekmiyor, duşu da daha dün gece aldım.." diye mırıldandı, yastığı kafasının üstüne koyup öbür tarafa döndü..
Kim mi anlattığım.. Siz.. İçinizden biri.. Kimbilir kaç kişisiniz orda.. Kaç yüz.. Bin.. 24.03.2002 Sabah Gazetesi.
Başarı, yataktan kalkma ile başlar.. Bu kadar basit.. Ama o kadar da zor.. .
Bir araştırma yapın yakın çevrenizde.. Başarılı olanlar, yataktan kalkmayı bilenlerdir. .
Nedir yataktan kalkmayı bilmek.. Karar verdiğin saatte gözünü açtığın anda, fırlayıp yataktan çıkmak.. Bir dakika bile gecikmeden.. Bir dakika bile yatak miskinliği yapmadan.. .
Uçak kaçacaksa, yaparız bunu.. Ama hayat kaçarken yapmayız.. Kaçan uçağın yenisi vardır oysa.. Ama kaçan hayatın saniyesi geri gelmez.. .
Yataktan kalkmayı öğrenmek, kendini tanımakla başlar.. .
Kendinizi iyi tanırsanız, kalkacağınız saati doğru belirler, güne doğru, yapabileceğiniz, başarabileceğiniz planla başlarsınız.. .
Saat 7.30’da yataktan çıkamadığınızı bile bile her gece "7.30 kalkış" diye yattınız mı, kendi kendinizi aldatır, daha kötüsü giderek aşağılık kompleksine düşersiniz.. "Ben ne berbat bir insanım. Verdiğim en basit kararları bile uygulayamıyorum" diye.. .
Bakın.. Hayali değil, gerçekçi planlar yapın.. .
"10.00’da kalkacağım" deyin.. Ama kalkın.. Geceden verdiğiniz kararları, ertesi gün uyguladığınız ölçüde kendinize güveniniz artmaya, kişiliğiniz oturmaya başlar. .
O zaman 7.30’da da rahatça kalkabilecek güce ulaşırsınız.. .
Yapamayacağınızı ezbere bildiğiniz planları her gece yatarken yapmak, sizi yaşarken öldürür. .
Durmadan plan yapıp ertelemek, hiç plan yapmamaktan çok daha hızla çürütür insanı.. .
Yataktan kalkacağınız zamana doğru karar verin ve kalkın.. Hayatınızın nasıl hızla olumlu gelişmeye başladığını göreceksiniz...
Edited by - hazal1 on 1/8/2007 1:43:56 PM
Aslında o çocuğun babasının yerinde olsam gerçeği öğrendikten sonra iki tene çocuğadört tene de doktora sille çekerdim.
Tebrikler güzel demiş hoş demiş .... .
Her ne kadar her sabah duş alışkanlığım ya da iş görüşmemiz olmasa da muhakkak herkesin yapması gereken bir iş vardır....
Bu sene bu olayların aynısını harfiyyen yaşadım desem yalan olmaz... Çoğu kez "okula gitmediğin halde niye boş vaktin yok !! " tarzından sorulara takıldım... Gerçektende boş vaktim yoktu. UYKU saatlerimi vahşice harcıyordu... Dışarıdan bakınca kolay kolay anlaşılmıyor...
Halbuki geçen sene daha çokgezmiş daha çok işlerle meşgul olmuştum ... nedeni basitti her sabah 9’da okul vardı....
Bir abimizin hep dediği gibi " bir altın bileziğiniz de sabah uyanmanız olsun.. .
Seni asil insanların basit sevgileriyle değil, basit insanların asil sevgileriyle sevdim.
* Bir gülün peşinde koşan insanlar, ezdikleri binlerce kırçiçeğinin farkına bile varmazlar.
* Gözlerin güzel ama bakmasını bilmiyorsun.
* Senin gözlerin varsa, benim sözlerim var.
* Dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı.
* Yaşamak güzel olsaydı, insanlar doğarken ağlamazlardı.
* Bu dünyada 2 kör tanıdım: Biri beni görmeyen sen, ikincisi ise senden başkasını görmeyen ben.
* Seni sevdiğim günlerde ayrılığı düşünseydim, içtiğim gecelerde intikam düşünürdüm.
* Bu dünyada sakın sevme, seversen ihanet etme, ihanet edenleri ise asla affetme!
* Unutma, unuttum demekte bir hatırlamadır.
* Bana unut beni diyorsun. Mademki unutmak o kadar kolay, sen onu unut ve bana dön.
* Dünyanın en yorgun insanıyım. 24 saat seni düşünüyorum.
* Geceler seni düşündüğüm kadar uzun olsaydı dünya bir daha güneş yüzü görmezdi.
* Aşka hürmet et fakat eğilme.
* En asil intikam affetmektir.
* Sana bensiz yaşamak ne kadar zor geliyorsa, bana da o kadar zevk veriyor.
* Seni seviyorum diyen dillere değil, senin için ağlayan gözlere inan.
* Aşk uçurum kenarındaki bir güle benzer. Ya koparırsın ya da...
* Seni ne zaman unutacağımı sorma, ne zaman öleceğimi bilmiyorum.
* Öyle bir gecede gel ki unutmak ve unutulmak mümkün olmasın.
* Seni kaçtığın yere kadar kovalayacağım. Bir gün tükenen sabrınla birlikte bana döneceksin.
* Vur kalbime hançeri, yüreğim parçalansın. Fazla derine inme, çünkü orda sen varsın.
* Seviyorum, sanma ki aşkım yetimdir. Yalvarmam asla, aşkım asaletimdir.
* Sahip olduğum herşeydin, herşeyimi alıp gittin.
* Rampaların ustasıyım, gözlerinin hastasıyım.
* Şeker tatlı olabilir, senin kadar değil. Herkes seni sevebilir, benim kadar değil.
* Bu dünyayı güzel olduğu için değil, içinde sen olduğun için seviyorum.
* Sevenler ölmez.
* Unutmak zor, anlatmak ise imkansız. Çünkü sen unutuldukça hatırlanan, anlattıkça bitmeyensin..
http://if.mynet.com/36/74/59192b.jpg[/IMG] .
okumayaçok geç kaldım ama yinede eline saglık
guzel bır yazı ama ilgınç
http://www.antoloji.com/siir/media/22/www_antoloji_com_625522_834.JPG[/img]
cengızcıgım oncelıkle elıne saglık kardesım ıng illetınden basım agrımıştı bunu okudumda bıraz guldum saollasın .....
yaaavvvv dehşeeet bir alıntı olsmuşşşş.tebrikler karabacak hemşo.
>> 1.) "Diş macunu alırken fluoridli olmasına dikkat ederiz, fakat
>>fluoridin aslında arsenikten bile 15 kat daha zehirli oldugunu
>>bilmeyiz..(Artik biliyoruz)
>> 2.) "Bir atsineğinin saatte 145 km hıza ulaştığını biliyor
>>muydunuz?!"
>> 3.) "Amerika Kalp Derneği’nin yaptığı bir araştırmaya göre aşırı
>>dozda
>>alınan C vitamini damar tıkanıklıklarına yol açabiliyor
>> 4.) "Hindistan’daki doğum sayısı Belçika nüfusuna eşittir."
>> 5.) "Ortalama bir erkek yaşamının 3350 saatini tıraş olmakla
>>geçirir."
>> 6.) "Geçen 3500 yılın sadece 230 yılı barış içinde geçmiştir."
>> 7.) "Köpeklerin ter bezleri ayaklarındadır."
>> 8.) "Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında
>>Shangai
>>ve deniz kıyısındaki diğer Çin şehirleri sel altında kalacak ve 76 milyon
>>kişi evsiz kalacak."
>> 9.) "Salatalığın %95’i sudur."
>> 10.) "Bir kilo limonda, bir kilo şekerden daha fazla şeker vardır."
>> 11.) "Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden
>>daha fazladır."
>> 12.) "Her 25 kişiden biri astım hastasıdır."
>> 13.) "Peru’da hiç umumi tuvalet yoktur"
>> 14.) "Yarım kilo bal yapabilmek için arılar iki milyondan fazla
çiçekten bitki özü toplamak zorundadırlar."
>> 15.) "Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar"
>> 16.) "Dünyadaki hayvanların yüzde sekseni altı ayaklıdır."
>> 17.) "Aslanlar günde 50 kez ciftleşebilir."
>> 18.) "Tarantula iki buçuk yıl yiyeceksiz yaşayabilir."
>> 19.) "İnsan elinde en yavaş büyüyen tırnak başparmak tırnağıdır, en
>>hızlı büyüyen ise orta parmaktır."
>> 20.) "Bir okyanusun en derinine demir bir topu atarsanız, bu topun
>>dibe
>>çökmesi bir saatten fazla tutar."
>> 21.) "Bu güne kadar ölçülmüş en büyük buzdağı 200 mil uzunluğunda ve
>>60 mil genişliği ile Belçika’dan bile büyüktür."
>> 22.) "Rodin’nin ünlü "Düşünen Adam" heykeli aslında İtalya şair
>>Dante’nin portresidir."
>> 23.) "Albert Einstein 9 yaşına kadar düzgün konuşamamış."
>> 24.) "Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.
>> 25. ) "Antibiyotikler virüsleri öldürmez.."
.
Sizlerdende bekliyorum.
.
*En yaşlı tandem paraşütçünün 99 yaşında bir bayan olduğunu....
*En eski bungee jumping’çilerin erkekliğe geçiş için 30m’lik bir kuledenayaklarına sarmaşıkbağlayarak atlayan güney pasifikli yerliler olduğunu....
*En hızlı kaykaycının saat’te 100,66 km’ye ulaştığını...
*En eski sörfçülere ait hiyerogliflerin(mö 1500) Hawaii’de bir mağarada bulunduğunu....
>>Fransızların bir zamanlar sokakları pislikten cıkılmadıgı için ’Parfüm ve Topuklu ayakkabıyı’ keşfetmişlerdir.....
Yeni kulanıcı oldugun için hoşgeldin ama Tilkinin günlügü derken neyi kastediyorsun sora bilirmiyim?.
.
alıntı:
"quote" aromel demişki:
Nizipli-mehmet’inyazdıklarını anlayabileceğim günlerin gelmesini o kadar çok istiyorum ki... .
"quote" .
"quote"http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
biraz katılıyorum.... http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
http://www.Nizip.com
.
.
<p align="left" http://muratterzi.sitemynet.com/mynet_resimlerim/dostluk10016_1_.jpg[/IMG] .
Edited by - kont on 1/9/2007 6:37:53 PM
zuhahahah fransızlara zuhahahaha
http://muratterzi.sitemynet.com/mynet_resimlerim/sevgi10066.jpg[/IMG]
http://muratterzi.sitemynet.com/mynet_resimlerim/kart3.jpg[/IMG]
http://muratterzi.sitemynet.com/mynet_resimlerim/aradim_1_.jpg[/IMG] (kont)
http://muratterzi.sitemynet.com/mynet_resimlerim/sozde_1_.jpg[/IMG]
Şimdi ise moda şekline dönüştürmüşlerdir...öyle egil mi?
Aşkta Yarın Yoktur Sevgili .
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir
ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan’da Ganj Nehri’nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork’ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...
İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...
Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili... .
Ağlamak
Acizlik değildir,
Yürekdeki acının,
Kırılan kalbin,
Catlağından sızan
Suallerdir sorgulardır,
Hakedilmemişliklerin
Hakkına öfkedir kimi zaman.
Duyguların yoktur cinsiyeti
Hele sevgi dolu ise o yürek,
Bilmez,tanımaz kadını erkeği.
<div align="center" <center <table bordercolor="#66603e" cellspacing="1" width="50%" bgcolor="#c5bf7a" border="10" <tbody <tr <td width="100%" <p align="center" http://www.dudakpayi.com/images/01.jpg[/IMG] .</td </tr <tr <td width="100%" <p align="center"
AYRILIK SEVDAYA DAHiL
Açilmis sarmasik gülleri kokulariyla baygin
En görkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis içimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genç kadin
Rüzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geçiyor daginik yalnizligimdan
Onu çok ariyorum onu çok ariyorum
Heryerimde vücudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim düsüyorum
Ayriligimizi hissettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaçlari gümüs tozu
Gecenin irmaginda yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmus .<p align="center" Tedirgin gülümser Çünkü ayrilik da sevdaya dahil çünkü ayrilanlar hala sevgili .<p align="center" Hiç bir ani tek basina yasayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikçe genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus bütün sahili
Çünkü ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Öyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Çünkü ayriliklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrilanlar hala sevgili
Yalnizlik hizla alçalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor üstümüze
Özgürlügümüz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik çöktü denize
Yalnizlik çakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin Kapini bir çalan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suç ortagi kaçamak gülüsleri gizlice
Yalnizlarin en büyük sorunu tek basina özgürlük
ne ise yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin
soguk tenhaligina
Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylasilacak suç ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatça sigariz
Hiç yanilmamisiz her an düsüp düsüp kristal bir bardak gibi Tuz parça kirilsak da hala içimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gülümseyen sanki atesten bir
tebessüm zehir zemberek ASKIMIZ
ATiLLA iLHAN.<p align="center" .</td </tr </tbody </table </center </div <p align="center"
.
SİZİN ORADA KAR VAR MI?.
YAGMUR BAŞLADI MI?.
YOKSA GÖNDEREYİM SANA.
GÖNDEREYİM GÖZYAŞLARIMI................
Fransızlar için yazmış olduğun bilgiye teşekkürler.
KONT VALLA HERGÜN KAR YAGIYO.....
YAGMUR PEK FAZLA YAĞMAZ BURALARA.
AMA SOGUGU ÖLDÜRÜR ADAMI.......
YA KUSURA BAKMA BİRAZ BOZDUM ŞİİRİ AMA KAR DENİNCE ERZURUMUN KARI AKLIMA GELİYO HEMEN.....
AMA ŞİİRİN SONUNU GÜZEL BAGLAMIŞSIN....
Sen dalganı geç, bir şiir yazalım dedik..........:)
ESTAFİRULLAH KONT VALLA ÖYLE İŞTE KAR DEYİNCE AKLIMA ERZURUM GELİYO.....
.
Bir zamanlar altı güzel kızı olan bir kral varmış. Ama bu kral insanların kralıdeğilmiş. Ülkesi dalgaların altında balıkların değerli taşlar gibi parıldadığı bir ülkeymiş. Genç prenseslerin anneleri çoktan ölmüş ve onları büyükanneleri büyütmüş. İçlerinde en güzelleri, en küçük olanıymış. Saçları altın bukleler halinde omuzlarına dökülüyormuş. Kızlar büyükannelerinin anlattığı yeryüzüyle ilgili masalları çok seviyorlarmış. Bu masallarda "bacak" adlı iki şeyin üzerinde yürüyen garip insanlar varmış. Küçük denizkızı da bu anlatılanları görmek istiyormuş. "On beş yaşını beklemen gerekir" demiş büyükanneleri. "O zaman gidip görebilirsin..."
En büyük denizkızı yaşı geldiğinde yüzeye çıkmış ve gördüğü ilginç şeyleri kardeşlerine anlatmış. Yıllar geçmiş ve sonunda küçük denizkızının da yüzeye, insanların dünyasına çıkabileceği gün gelmiş. Şimdiye kadar hep merak ettiği dünyayı artık kendi gözleriyle görebilecekmiş. Yüzeye doğru yüzerken güneş batıyormuş. Yakınlarda bir gemi demir atmış. Küçük denizkızı yüzeye çıktığında güvertedeki yakışıklı prensi görmüş. Prens kendisini birisinin gözlediğini de, prensesin ondan gözlerini ayıramadığını da bilmiyormuş tabii. Birden hava kararmış, gemi çıkan fırtınayla sallanmaya başlamış. Çok geçmeden yelkenleri parçalanmış, direği kırılmış ve gemi sulara gömülmüş. Küçük denizkızı sularda çırpınan prensi son anda görüp kurtarmış. Onu kucaklayıp kıyıya götürmüş ve sahile bırakmış. Sabah olduğunda prens hala yattığı yerde uyuyor, denizkızı da başucunda onu bekliyormuş. Az sonra birkaç kız koşarak gelmiş. Prens gözlerini açmış ve kalkıp yürümüş. Küçük denizkızı oracıkta üzüntüsüyle baş başa kalmış.
O günden sonra küçük denizkızı prensi görebilmek umuduyla birçok kez yüzeye çıkmış. Artık dayanamıyormuş. Su cadısına gidip akıl almaya karar vermiş. Cadı onu görünce bir kahkaha atmış: "Niçin geldiğini biliyorum deniz kızı" demiş. "İnsana dönüşüp karaya çıkmak istiyorsun. Böylece prensle daha yakın olacağını düşünüyorsun. Ama bunun bir bedeli var, biliyor musun?" "Bilmiyordum" demiş küçük denizkızı, "ama insan olabilmek için neyse öderim." "Sesini istiyorum" demiş cadı, "şu şarkılar söyleyen güzel sesini. Bana sesini verirsen ben de seni iki ayaklı güzel bir genç kıza çeviririm. Ama unutma, prens seni bütün kalbiyle sevmeli ve evlenmeli. Yoksa bir deniz köpüğüne dönüşüp sonsuza dek yok olursun." "Çabuk" demiş küçük denizkızı. "Ben kararımı çoktan verdim zaten." Bunun üzerine su cadısı küçük denizkızına içmesi için büyülü bir ilaç vermiş.
Küçük denizkızı prensin karşısına dikildiği an prens bu hiç konuşmayan kızdan çok hoşlanmış ve onsuz yapamayacağına karar vermiş. Küçük denizkızı da prensi her geçen gün daha çok sevmiş, ama prens ona bir türlü evlenme teklif etmiyormuş. Prensin annesi ve babası, kendine eş bulması için baskı yapıyorlarmış. Prens sonunda yakındaki bir ülkenin prensesiyle tanışmaya karar vermiş. Yanında küçük deniz kızını da götürmüş. Zavallı kız çok acı çekiyormuş. Prens komşu ülkeye gidip prensesle karşılaşınca aklı başından gitmiş ve hemen evlenmek istemiş. Düğünleri muhteşem olmuş. Her yer çiçek, ipek ve mücevherle kaplıymış. Mutlu çifti görmeye gelen herkes coşku içindeymiş. Yalnızca küçük deniz kızı sessizmiş. Gözyaşları sessizce süzülüyormuş yanaklarından.
O gece küçük denizkızı güvertede dikilmiş karanlık sulara bakıyormuş. Gün doğarken bir deniz köpüğü olup o sulara karışacakmış. Birden suların dibinden deniz kızının kardeşleri çıkmışlar. Saçları kısa kısa kesilmiş. "Saçlarımızı su cadısına verdik, karşılığında da bu bıçağı aldık. Eğer bu gece bu bıçağı prensin kalbine saplarsan büyü bozulacak." Küçük denizkızı bıçağı almış ama prense asla zarar veremeyeceğini biliyormuş. Güneş doğduğunda kendini ağlayarak denize atmış. Ama denize düşmemiş. Kendini havada uçarken bulmuş. Çevresinde altın renkli ışıklar dans ediyormuş. "Biz havanın kızlarıyız" demişler. "Artık bizimle mutlu olursun." Küçük denizkızı gökyüzüne doğru yükselirken aşağıya, prensin gemisine bakmış ve gülümsemiş. .
Anneler genelde böyle masallar anlatmayı çok sever ve hep sonları böyle biter....
Sizinde masallarınız varmıydı böyle?.
paylaşırsanız sevinirim....
"postbody"![]()
"FONT-WEIGHT: bold" Hüzün yıldızları parlıyor yine gecemde, ne tarafa çevirsem başımı,
bir "COLOR: blue" SEN bakıyor bana…
Ne zaman kahretse yüreğim, ağlamaya susasa ve ne zaman iki damla belirse göz bebeklerimde, bir "COLOR: blue" SEN akıyorsun, sessiz çığlıklarıyla şehri uyandıran kaldırımlara…
"COLOR: red" ‘ Ne zaman seni düşünsem’ desem yalan olur… Hep aklımdasın ya! Her saniye bir "COLOR: blue" SEN "COLOR: red" daha çakılıyor aklıma…
Ellerimi her uzatışımda "COLOR: blue" Mavi ye umut dilenmek için, "COLOR: blue" SEN batıyorsun avuçlarıma "COLOR: blue" SEN bakıyorsun bir çocuğun gözlerinde, bir bebeğin kokusunda "COLOR: blue" SEN kokuyorsun, bir "COLOR: blue" SEN seviliyorsun onca yüreğin arasından…
Her şey "COLOR: blue" SEN oluyorsun da, o kadar "COLOR: blue" SEN , bir "COLOR: blue" BEN olamıyorsun sevdiğim.. Bir benim gibi sevmeyi beceremiyorsun…
Her tohum ekişimde toprağa, birkaç gün sonra "COLOR: blue" SEN filiz veriyorsun. Gittiğinde bir asma ekmiştim evimin önüne, gün geçtikçe büyüdü, çardak yaptım kendi kendime.. Şimdi kapımın tam önüne düşen bir dalı var, sanırım onu kesmeliyim. Çünkü kapımdan dışarı her adım attığımda bir "COLOR: blue" SEN çarpıyor yüzüme…
Neden yağmurlara benzettim ki seni? Şimdi her yağmurda, "COLOR: blue" SEN yağıyorsun bu koca kente…
Sana güneşim demeseydim keşke… Her sabah yatağıma "COLOR: blue" SEN vuruyorsun penceremden…
Lanet olsun! Keşke Kalbim demeseydim sana… Şimdi her an "COLOR: blue" SEN atıyorsun içimde…
"COLOR: blue" SEN den kurtulmanın bir yolu yok mu yar? "COLOR: blue" SEN imkansızsın… "COLOR: blue" BEN imkansızlıklar denizinde cılız kulaçlar atıyorum hayata dair, boğuluyorum arada bir… Yine de kıyamıyorum sana…
Keşke, ‘Bu can seninle yaşıyor’ demeseydim sana. Şimdi her boğuluşumda "COLOR: blue" SEN dirhem dirhem ölüyorsun, öldürüyorsun !
"COLOR: red" Yani her şey "COLOR: blue" SEN "COLOR: red" oluyorsun da, o kadar "COLOR: blue" SEN , bir "COLOR: blue" BEN "COLOR: red" olamıyorsun sevgili… olamıyorsun!
Yaşayabilmen için benden gitmen lazım…
Yaşayabilmem için benle olman lazım…
"COLOR: darkblue" imkan’SızıM’