ayy hiç gülesim yoktu yaaa, metal teneke bu ne hal,şeker şey haaaaaaaa
![]()
pala abem tenekenin hakkından geldiğin için sana minnettarım
![]()
Yazdırılabilir Görünüm
Dağıtmışsınız gene ortalığı.
hep huzeyfenin işi işte, geldiğini belli etmesi lazım
Değerli hemşerim,
Yüreğine ve de eline sağlık! Hakikaten harika olmuş!
yaa Kac Gündür Gözüme Carpiyo Okumuyodum Simdide Neden önce Okumadim Diye Pişman Oldum Cok Güzel Eline Saglikk...
çok güzel bir yazı olmuş gülmekten öldüm valla her niziplinin başından geçen olaylar heralde
Yağmurlu kış günlerindeki en güzel ve en zevkli oyunuzmuz çöp yarıştırmaktır. Sular küçük bir sel (tabi o yaştayken büyüktü hatta boğulma tehlikesi bile vardı :) ) Lisenin ordaki trafonun yanından taaa Arabın düğeninin önündeki mazgallara kadar çöpleri yarıştırırdık. Allah kimin çöpüne kısmet etmişse o birinci olur ve şampiyon olmuş takımın sahibi edasıyla burnumuzdan sümük aka aka tekrar saokağımıza dönerdik. Bazen şiddetli yağmurda suyun ve çöpün hızına yetişmek için patır patır koşar bazende paldır küldür düşerdik. Tabi üst baş yaş çamur halinde eve döndüğümüzde anam sobanın yanında elbiselerimiz değişirdi. Tabi beddua küllük kimin. En çok aklımda kalan "gitken yıkılasınız yavrum bu halınız ney, kışın günü asbapta kurumaz !!!" Birkaç kez anama sordum bu gitken yıkılasın nedemek? diye "Ben ne bilim oglum dilim ele alışmış derdi. Tabi çok sonraları "gitken yıkılasın" bedduasının yöremizde çok meşhur olan "Yiğitken yıkılasın" bedduasının başka bir versiyonu olduğunu öğrendim. :)
Kış günleri oyuncağımıza kaynak olan en güzel maden çamurdu. Aklınıza ne gelirse yapardık. Başta araba olmak üzere geyik, keçi gibi değişik hayvanlar, silah vs.. Defter kagıtlarını tutturmak için kullandığımız ataçlar araba tekeri oalarak ele geçmez bir yardımcı elemandı.
Malümünüz ilçemize pek kar yağmaz. Çoğu zaman kar düşer fakat yerleri hafif bir beyazlık sonra üzeriene tekrar yağmur yağar o kirli beyazlık da kaybolur gider çoğu zaman. Ammaaa yerler kar tutmaya görsün çocukların düğünü bayramı olurdu. Gece gündüz demez sokaklara hucüm ederdik. Önce ufak bir kartopu savaşı yaşanır göze kestirilen çocuklar kar'a belenir, atletin içine kar kar doldurulur bundan usandık mı? sıra gelir kaymaya...
Kimisi evde aspab yıkanan palastik teştleri kimisi alalacele bir iki çivi ile tutturduğu tahta kaydırakları kimileri ise (naçizane ben) kalın makarna torbalarını alır karda kaymaya giderdik. Tabi kar kalınlığı istenilen seviyede olmadığından kayarken bir taşa felan rasgeldik mi "yandım anam" feryaları arasında tepe taklak yuvarlanırdık. Muşambalar ne kadar kalında olsa sürtünmeden carrttt diye yırtlılır işin en keyifli yerinde yolda tekeri patlamış araba gibi durur sağa sola pel pel bakardık.
Kayma fantazisini daha ileri götürüp hiçbir yardımcı madde kullanmadan yapanlarda yok değildi. Çok afedersiniz kıçı üzerine oturup ayaklarını havaya kaldırıp birisinin ayaklarını tutarak veya iple çekerek kaymak isteyenler olurdu. Bunların taşa rast gelmelerinin verdiği vahim neticeleri de varın siz hesap edin :)
Kar yağarda pekmezle kar yemek olmaz mı? Olmazdı kardaşın neye yalan söyliyek ki? Genelde garip guraba güruhundan olduğumuzdan dolayı zaten az yağan karlı günlerde nadiren pezmezli kar yenirdi. O da bir tanesi bir sahana koyacakta "hele şunun dadına bakın yav" diyecek. O aldığımız bir iki kaşık bize baldan tatlı gelirdi çünkü karla pekmez yimişsin kolay mı?
coskun abi valla gulmeden yoruldum dergıde de okudum harıkaydı bızım bır kaç arkadaş ıspartada dergide okudu abi gulmekten yerlere yattılar abi çok saol ya eline ve yuregıne sağlık
nizipli olmak nizipte büyümek ayrı edeb ve yaşam biçimi
müslüm abi kar yağacak heralde soğuk sana o eski günleri anımsatmış... diline sağlık...
Nefis olmasın allah kısmet etti aklımız bastı basalı oruç tutuyoruz hamdolsun bu da bir nimet, Elhamdülillah. Hatırladığım kadarıyla o zamanda oruç yaz sıcaklarına denk gelmişti. El kadar çocuklar ağzını mühürler oruç tutardı. Ağzımızı suyla çalkalaya çalkalaya bi hal olurduk ama tutardık orucumuzu. Şimdi ise koca koca adamlar eşkere oruç kıriy, Neyse...
Anam ara sıra "niye sizi dert mi tutmuş" der oruca kaldırır, bazende davulcunun ufak ufak tıngırtıları ile uyanır sahur yapar oruca niyetlenirdik. Davul tıngırtısı dedik ya şimdi davulcular sanki evin içinde davul çalıyor,cümbür cemat havaya zıplıyoruz, beşikteki bile sahur yapıyor, zoraki. Ya sabır cekerek sahura kalkıyoruz. Tövbe Tövbe.
İlk orucumu çocukluk aklıyla okan parkında açmıştım. Dediler belediye top atacak. Ben diyom allah allah! belediye nasıl top atacak. Çocuguz işte top atma nasıl oliy, gidek hele parka bakalım. 4-5 arkadaş gittik iftar vaktini bekliyoruz tabi aç kalma da olmaz giderken birer küncülü ekmek aldık ele gittik başka bişey yok suda yok kuru kuruya. Bizim gibi meraklı çocuk çokmuş hep beraber bekliyoruz, dediler "vakıt yakın, aha top atılacak" herkes yüzükulu yattı yere ezanla birlikte top atıldı bizler yerde yüzüstü yatmış bir şekilde iftarı açtık. Allah kabul etsin.
şu oruç tutma meselesinde size katılmadan geçemeyecegim gerçekten küçücüktük susuzluktan açlıktan bayıla bayıla oruç tutardık şimdilerde oruçlu bulmak zor,insan hele o geçleri görünce o kadar üzülüyorumki yazık vallahi bu kadar iradesizleşmeye başladık...........:(
Bizim küçüklüğümüz yokluk içinde geçti.
Lastik ayakkabı, kemer yerine kalın yorgan ipi, kıçında, dizinde boylu boyunca yamalık elbise alınan bir gocuğu yırtılana kadar peşi sıra kardeşlerin giymesi hatta bir eşe dosta verilmesi, sofrada çarşı ekmeğini buldukmu kemal sunal gibi gıddım gıdım yemeler, anamın "zeytini 2 kere kapın ha" demesi, vs vs.
Kardaşım şimdiki çocuklara yiyecek beğendiremiyoruz.
Bir gün 6-7 yaşlarındayım sokakta oyanaya oynaya gebermişiz.
Eve gidecek halımız kalmamış. Neyse zar zor eve attık kendimizi.
Anam "hele gelin hele babanız size neler almış neler neler almış neler?" diye bize seslendi. Çocuk aklı ne almış diye merak ediyoruz evi didik didik ettik ama bulamadık. Meğer babam kuru pasta almış (anam "kurebe" derdi ) akşam üstü acıkmışık yemekten sonra verecekmiş bir oturmada bitirmeyelim diye dikiş makinasının altına saklamış. Biz o kurabiyeleri bir hafta az az yedik.
Yahu şimdikileri çikolata meyve beğendiremiyoruz. Bırakın çocukları bu yokluğu görmüş büyükler bile isyan eder halde. Şükür yok, kanaat yok. Lastik ayakkabı ile yırtık elbiselerle büyüyen sanki bizler değiliz.
Rahmetlik dedem "askılarda elbise asmaya yer yok genede asbap istiler" diye o zamanlar bize kızardı. Ya şimdi?
Ya şimdi o kıtlığı yokluğu görmüş ninelerimiz dedelerimiz bugunleri görse ne derdi acaba?
daha birde eskiler iyi derler :)
Gittikçe azgınlaşıyormuyuz acaba?
Coşkun bey sizi kutlarım.Çok iyi tasvir etmişsiniz o çocukluk dönemimizi.Bende şahinbeyde büyüdüm.Eski günlere götürdünüz bizi Fırıncı AYIK,MAHLO.Ozaman fırınmı azdı ne kadar sıra beklerdik o fırıncı ayığın önünde.Kaç kere evden gelip gelip giderlerdi.'Ne oldu sıra sana gelmedimi' derdi rahmetli babam.Suçumuz olmadığı halde ne kadar korkardık babamızın oraya gelmesinden.
Gerçekten çok güldüm ellerine sağlık. Sanki çocukluğuma döndüm. Her halde her nizip'li yaşamıştır bu günleri...
Belki konu başlığı Nizip'teki Çocukluğumuz olmalıydı. Çünkü herkes kendinden bişey buluyor yazılarda.
konun isminin hiç bir önemi yok bence
içeriği duygularımıza tercüma olmuş. yüreğinize saglık
Teşekkür ederim..
güzel bir yazıydı elinize sağlı kardeş
Coşkun Allah iyiliğini vere, pazar günü ailecek duygulandırdın bizi :)
Benimde bir zamanlar anam vardı, ama artık yok, keşke olsaydıda Dünyanın en zalım anası olsaydı, ananızı sakın üzmeyin.
Çiçek değil çocuk yetiştiriyoruz
Beş ve yedi yaşlarında iki çocuğu vardı. Bir gün yedi yaşlarındaki oğluna, benzinle çalışan çim biçme makinesinin nasıl çim biçtiğini öğretiyordu. Makineyi çim üzerinde nasıl döndüreceğini gösterirken eşi bir soru sormak için içeri çağırdı.
Babası içeri girince çocuk makineyi çalıştırdı ve çimlerin ortasındaki çiçek tarhına daldı. Çiçek tarhları bir anda mahvolmuştu.
Babası döndüğünde gördüğü manzara karşısında çılgına döndü. Bütün komşuların çok beğendiği, emek vererek kendi elleriyle yaptığı çiçek tarhları yoktu artık. Tam sesini yükseltmeye başlamıştı ki eşi dışarıya çıktı ve kocasına: “Çiçek değil çocuk yetiştirdiğimizi unutma” dedi. PAYLAŞIM
--------------------
güzel bir yazı eskinin anaları babaları zalım olurdu .....şimdi çocukga değer çoğaldı eskide,, kalırsa el beğensin, ,,ölürse yer beğensin,, derlerdi .anamız gözümüze baktımı altımıza ederdik acaba ne yaptıkta anamız gözümüze baktı diye ...şimdikiler ne bakıyon diye daha birde soruyorlar
coskun kardasim
hayatin dayak yemekle gecmis:))
ananda PEK ZALIMMI$
yüreğim cızladı...koptum adeta...coşkun beyi tebrik ediyorum kelimesi yetersiz...tek kelime ile mükemmel bir yazı..eğer bu sitede en güzel beğenilen yazı,forum kısmı olsaydı ben kesin birinciliğe layık görürdüm...ellerine sağlık ...çok çok teşekkürler
MusLum abi anan Seni Hec Şih Habese goturmedimi :)
Ben Durumsuzdum diye belki 10 defa goturmustu :D
durumsuzluğunu kabul edin elleham:)
başka yerede götürmedimii :)
Müslüm bu konuyu ara sıra okuyorum, inan her seferinde aynı duygularla bitiriyorum yazdıklarını.
yüreğine saglık müslüm abii,
müslüm abi inş..mamet'den okurum daha güzel olur diye düşünüyorum:)
Coşkun bey çok güzel yazmışsınız devamınıda bekleriz sabırsızlıkla.kendi adıma teşekkür ederim bana bu duyguları yaşattığınız için.Sevgi ve Saygılarımla...
Sevgili dostum yeni konular bekliyoruz nerelerdesiniz
Selamlar
Eyvallah Abiciğim ellerinden öperim.
Bende geçenlerde bir arkadaşı gördüm.
Övünmek gibi olmasın :) çok fazla methetti bu yazıyı.
Hatırlamak babında tekrardan okuyorum, her okudukça yinelenen bir tebessüm ile...
İş güç, eski takatimiz yok yazmak istiyorum ama bakalım artık.
estf kişiliginizi bildigim için yazıyorum zira büyüklenme ve kibir gibi kavram ve nefsani oyun ve hisleri bilen birisiniz
İnanın Hayatımda okuduğum en güzel yazılardan bir
Selamlar
Vay be bu yazıyı yazalı tam 10 sene olmuş. Zaman ne çabuk geçiyor anlamak imkansız. Şükür ki ahiret var.