mehmet kardeşim,sendende Allah razı olsun.
Yazdırılabilir Görünüm
Günümüzde daha çok yaşam şekli alışkanlıklarımızdan kaynaklanan gizli bir tehlike insanlığı tehdit etmekte. Metabolik Sendrom (Sendrom X) olarak adlandırılan ve daha çok insülin direnci ile karakterize bu hastalık kişileri pek çok kronik sorunla karşı karşıya getirmektedir.
IDF (Uluslararası Diyabet Birliği)'nin tanımına göre Metabolik Sendrom tanısını koymak için gerekli koşullar aşağıda sınıflandırılmıştır:
- Santral obezite varlığı
Bel çevresi; Kadın - 80cm Erkek - 94cm'in üzerindeyse
- Trigliserit düzeyinin 150mg/dl'nin üzerinde olması veya hipertrigliseridemi tedavisi alıyor olmak
- HDL Kolesterol düzeyinin Kadın 50mg/dl Erkek 40mmg/dl'nin altında olması
- Hipertansiyon tanısı (130/80mmHg'nın üzeri) bulunması veya tedavi alıyor olmak
- Açlık kan şekeri düzeyinin 100mg/dl'nin üzerinde olması veya daha öncesinde diyabet tanısı almış olmak
Yukarıdaki maddelerden en az ikisi, bel çevresi genişliği ile birlikte Metabolik Sendrom tanısını koydurur.
METSAR (Türkiye Metabolik Sendrom Araştırma Grubu) tarafından yapılan bir çalışmada Türkiye'de ortalama olarak %35 oranında Metabolik Sendrom görülmekte. Ancak bu oran yaşla beraber değişkenlik göstermekte. 20-30 yaş arasında görülme sıklığı %10 iken 60-70 yaş arasında, erkeklerde %61, kadınlarda ise %75 bulunmuştur.
Metabolik Sendromun oluşumunda çeşitli risk faktörleri mevcut. Bu risk faktörlerini 2 grupta incelememiz mümkün:
- Değiştirilebilir
- DeğiştirilemezDeğiştirilebilir OlanlarDeğiştirilemeyenlerBeslenme alışkanlığıGenetikHareketsiz yaşamYaşSigaraCinsiyetStres
Metabolik Sendrom tanısı almış kişilerin, ciddi bir yaşam şekli değişikliği ile pek çok sağlık sorununa DUR deme şansları vardır. Buradaki en önemli faktör kişinin farkındalığının artırılması gerçeğidir. 40'lı, 50'li yaşlara kadar oturgan bir hayatı ve düzensiz beslenmeyi tercih etmiş, şekerli ve yağlı beslenme alışkanlığı olan bireylerde, yaşam şeklinde dönüşüm sağlamak CİDDİ bir eğitim olarak kabul görmekte. Sağlık sektörü gelişmiş pek çok Avrupa ülkesinde kişilere bu konuda önemli eğitim desteği ve tekrarlarıyla da eğitimin sürekliliği sağlanmaktadır.
Metabolik Sendrom tedavisinde en önemli basamak YAŞAM ŞEKLİ DEĞİŞİMİ'dir. Bu da aslında çoğumuzca bilinen, ancak gözardı ettiğimiz bazı uygulamaları içermekte.
Nedir bunlar?
- Mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarının kullanımı ve 1-2 durak önce inilmesi
- Yürüyen merdiven, asansör yerine merdivenlerin tercih edilmesi
- Özellikle akşam yemeklerinin saat 19'dan sonra yenilmemesi
- Gün içinde az ve sık beslenme düzeninin oluşturulması
- Un, şeker, nişasta ve yağ içeriği düşük, posa içeriği yüksek besinlerin tercih edilmesi
- Günlük tempolu, 30-40 dk'lık egzersizlerin yapılması
- Hazır gıdaların yerine evde hazırlanmış gıdaların tüketimine özen gösterilmesi
- Doktorumuzun verdiği tansiyon, şeker, kolesterol ve kan sulandırıcı ilaçların düzenli kullanımı
- Sigarayı bırakma
Belki de bu yazının sloganı HAYDİ ELLER MEZURAYA olmalı. Sağlıklı günler dileğiyle...:mad:
29.9 kg/m2 arasında ise hafif şişman (fazla kilolu) 30-34.9 kg/m2 arasında i derecede şişman (I.Derece) 35-39.9 kg/m2 araŞişmanlığın Belirlenmesi
Bir kişinin şişman olup olmadığının belirlenmesinin en iyi yolu, Beden Kitle İndeksi (BKİ) veya Body Mass Index (BMI) olarak bilinen ve kolaylıkla hesaplanan bir yöntemin kullanılmasıdır.
Beden Kitle İndeksi Nasıl Hesaplanır ?
Vücut ağırlığının (kg olarak), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle hesaplanır.
Örneğin : Vücut ağırlığı 70 kg, boyu 1.60 m olan bir kişinin beden kitle indeksi ;
70/1.602 = 70/1.60x1.60 = 70/2.56 = 27.34 kg/m2’dir.
Sizde Beden Kitle İndeksi değerini öğrenmek için hesaplayıcımızı kullanabilirsiniz
Kilonuz (Kg olarak yazınız)Kg.Boyunuz (Cm olarak yazınız)Cm.Beden Kütle İndeksi değeriniz kg/m2dır.
Beden Kitle İndeksi Nasıl Değerlendirilir?
BMI DEĞERİ DURUM18.5 kg/m2’nin altında ise zayıf 18.5-24.9 kg/m2 arasında ise normal kilolu 25-29.9 kg/m2 arasında ise hafif şişman (fazla kilolu) 30-34.9 kg/m2 arasında ise orta derecede şişman (I.Derece) 35-39.9 kg/m2 arasında ise ağır derecede şişman (II.Derece) 40 kg/m2 üzerinde ise çok ağır derecede şişman (III.Derece)
Buna göre yukarıdaki örneğimizdeki kişi beden kitle indeksine göre hafif şişmandır. Kişinin beden kitle indeksinin 25- 29.9 kg/m2 arasında olması, o kişinin şişmanlık sınıfına aday olduğunu gösterir. Bu durum, özellikle bazı hususlara dikkat edilmesi gerektiğinin göstergesidir. Beden kitle indeksi bu değerler arasında olan kişi;
- Fazla yağlı yemeklerden kaçınarak (kızartmalar, kavurmalar, yağlı etler, salam, sosis, soslar, mayonez, tahin, çukulata gibi)
Dengeli ve sağlıklı bir şekilde beslenerek
Fiziksel aktivitesini artırarak (yürüyüş yapmak gibi) beden kitle indeksinin 30kg/m2’nin üzerine çıkmasını önlemiş olur.
Beden kitle indeksinin 30kg/m2’nin üzerinde olması şişmanlık olarak kabul edilmiştir. Bu değere ulaşan kişilerin önemli sağlık riskine sahip oldukları bilinmektedir. Beden kitle indeksi değerinin 30kg/m2’nin üzerinde olması ile bireylerin vücut yağ miktarlarının da çok fazla olabileceği tahmin edilmektedir.
sında ise ağır derecede şişman (II.Derece) 40 kg/m2 üzerinde ise çok ağır derecede şişman (III.Derece)
kilolu üye kardeşlerimizin dikkatine!!!
Kavun : Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbî olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tabâbetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır. Ayrıca kavun, sinirleri yatıştırır, böbreklerdeki kanı temizler, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Barsaklarda ülser ya da iltihab olanlarla, şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar yememelidir.
Kavun'nun Faydaları
*Kavun... Endişe ve uykusuzluğa iyi gelir .
*Bağırsak ve cilt kanserine karşı Amerikan Kanser Topluluğunca tavsiye edilmiştir.
*KAVUN...Orta boy bir kavunun yarısı , günlük C vitamini ihtiyacını tamamen karşılar.
*Kavunu kestikten hemen tüketilmesi gerekir
fatıh abı sanada okyanusçok tskler neyın faydalı oldugunu bılıyoruz
Kırmızı biber çok faydalı
Prof. Dr. Necat Yılmaz, acı kırmızı biberde yoğun olarak bulunan alkaloid madde “kapsaisin”in, kanser başta olmak üzere birçok sağlık sorununda olumlu etkiye sahip olduğunu belirlediklerini söyledi.GAZİANTEP - Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necat Yılmaz, kırmızı biberin insan sağlığı üzerine etkilerini inceleyen çalışma yaptıklarını belirtti.
Çalışma sonuçlarına göre; kırmızı biberin içerisinde bol miktarda bulunan “Kapsaisin” maddesinin insan sağlığı üzerine birçok olumlu etkiye sahip olduğunu belirlediklerini ifade eden Prof. Dr. Necat Yılmaz, “Örneğin ağrı kesici ve iltihap çözücü etkisini P- maddesi yok ediyor, kanser önleyici etkisini ise içindeki kırmızı karotenoid maddesi sağlıyor. Ayrıca kırmızı biberin kolesterol düşürücü, mide asidini düzenleyici ve mikrop öldürücü etkilere sahip. Sanıldığının aksine kırmızı biber zayıflatıcı etki de gösteriyor” diye konuştu.
Yılmaz, bu faydaların sağlıklı kurutulmuş ya da taze yenilen kırmızı biber de görüldüğünü bildirdi.
Kırmızı biberin insan sağlığı üzerindeki faydalı etkilerini gösteren birçok temel çalışmanın mevcut olmasına rağmen Türkiye’deki araştırmacıların bu konu ile yeterince ilgilenmediğini savunan Prof. Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:
“Ne yazık ki, ülkemizin araştırmacıları kırmızı biberle ilgili konuya yeterli derecede ilgi göstermemiş ve bu konuda sınırlı sayıda çalışma yapılmış. Uzakdoğu ve batılı araştırmacılar bu konuda daha fazla araştırmaya yer vermişler. Halbuki biber üretimi ve tüketiminde ülkemiz eşsiz. Bu çalışma ile amacımız ülkemiz araştırmacılarının, halkımızın ve kamuoyunun dikkatini bilimsel veriler ışığında kırmızı biber üzerine çekmektir.”
KANSERİ ÖNLÜYOR
Yılmaz, geçtiğimiz yıllarda ABD’de bilim adamları tarafından yapılan araştırma sonucuna göre, kırmızı biberin içinde etkin olarak bulunan ve acılığını veren bir maddenin, prostat kanseri hücrelerinin “intiharına” neden olduğunu ortaya çıkarıldığını anımsattı.
Los Angeles’teki Cedars-Sinai Hastanesi Kanser Enstitüsü ve California Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, acı kırmızı biberde yoğun olarak bulunan alkaloid madde “kapsaisin”, kanserli prostat hücrelerine enjekte edildiğinde, bunların parçalanarak yok olmalarını sağladıklarını anlatan Yılmaz, araştırmada, laboratuar farelerine nakledilen kanserli insan prostat hücrelerinin yüzde 80’inin “kapsaisin” karşısında imha olduklarının ortaya çıktığını kaydetti.
Yılmaz, sonuçları Kanser Araştırması dergisinde de yayınlanan bilgileri inceleme fırsatı bulduğunu, kapsaisinin, insanlarda kanserliprostat hücre kültürleri üzerinde, yayılmayı önleyen güçlü etkisi bulunduğunu söyledi.
Yılmaz, dünyada 700 bin erkeğin prostat kanserine yakalandığına dikkati çekti.
KIRMIZI BİBER (İSOT)-CAPSİCUM-ANİTUM
Halk arasında isot (ısı otu), bilim çevrelerinde ise “capsicum anitum” adıyla bilinen kırmızı acı biber, sevilerek tüketilen ve kültürü yapılan bir bitki.
Anavatanının Meksika olduğu sanılan ve Azteklerin yazılı belgelerinde söz ettikleri kırmızı acı biber, Avrupa’ya 15. yüzyılın sonlarında geldi, 16. yüzyılda kıta ülkelerine ve Osmanlı topraklarınayayıldı.
Kırmızı biberi en çok tüketen ülkelerden olan Hindistan’a ise, bu bitki 17. yüzyılda Portekizliler tarafından ulaştırıldı. Hint ve Meksika mutfağında çok sık kullanılan kırmızı acı biber, Türkiye’de enfazla Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yetiştirilmekte ve tüketilmekte.
L.T. Tresh adlı bilim adamı, 1846 yılında bibere acılığı veren maddenin kristal yapısında olduğunu tespit ederek, adını “capsaicin- kapsaisin” koymuştu.
kırmızı bıberker sadece ınsanlar ıcın degıl dıger canlılar ıcınde yaralıymıs balıklar kuslar kedı ve bır kactane hayvan ıcınde yararlıymıs bunların yazın calıstıgım yerde ogrendım allah ustamdan razı olsun ondan daha ogrenecegım çok sey war bunda emınım
#content a{color: #0000FF;} .news_title{font-size: 13pt; padding: 10 10 0 10; font-weight: bold;} .news_title font{font-size: 13pt; font-weight: bold;}
Sivilceye karşı birebir
28 Mayıs 2007 Pazartesi 15:05
Bol miktarda A, B ve C vitaminleri ile kalsiyum, demir ve fosfor gibi mineral maddeler içeren çilek, kansere karşı da önemli bir kalkan.
Uzmanlara göre çilek; kansere karşı koruyucu ve ilerlemesini önleyici özellikler taşıyor. Bağışıklığı güçlendiren ve besin değeri yüksek olan çilek; çocuk felci, ağız ve deri yaralarını oluşturan bazı virüsler için öldürücü etkiye de sahip. Çileğin diğer faydaları şöyle sıralanabilir: Ciltteki sivilce ve aknelere iyi gelir. İdrar söktürücü, romatizma ve gut hastalığı ağrılarını azaltıcı etkisi var. Sinirleri kuvvetlendirip, bağırsak kurtlarını döker ve ateş düşürür. Ancak çok güçlü bir besin olduğu için bazen alerjiye neden olabilir.
Çilek satın alırken; canlı kırmızı renkli ve lekesiz olanları seçin. Satın aldıktan hemen sonra tüketin. Buzdolabında 1-2 gün saklayacaksanız, saplarını koparmadan ve yıkamadan geniş bir kase içinde saklayın. Çilekleri yıkarken saplarını ayıklayın. Taze olarak sofrada yararlanılmasının yanı sıra çileğin pastası, reçeli, marmelatı, kompostosu, dondurması, şırası ve likörü de yapılabilir.
KAYISI
Kayısı A,B,C vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve madensel tuzlar içeren bir meyvedir.İştah açar, kan yapar, bedensel ve ruhsal yorgunlukları alır. Faydaları bununla da bitmez. Sinirleri güçlendirir, uyku verir, kabızlığa iyi gelir (aç karnına yenildiğinde hem de her haliyle; kuru, taze yada kompostosu, reçeli, hoşafı...), cilt güzelliği için birebirdir.
Üstelik dahası da var; 5-6 kayısının çekirdeği dövülüp suyu içilirse bağırsak kurtlarını öldürür. Öğrenciler ve beyin gücü ile çalışanların özellikle kayısıyı çok tüketmeleri gerekir çünkü bu iş grubunda çalışanların ihtiyacı olan besinlerin çoğunu kayısıdan alabilirler. Tüm bunların yanında dikkat edilmesi gereken bir husus var ki göz ardı edilemez. Karaciğer rahatsızlığı olanlar kayısıyı çok fazla yememelidirler. Ayrıca mide rahatsızlığı olanlar ve fazla mide asidi salgılıyanlar ham kayısı yememeli, olgun kayısıları tercih etmelidirler.
Yanınızda kayısı bulundurun, çünkü böylece açlıktan kan şekeriniz düştüğünde kayısı yersiniz. Hem çikolata, pasta vb. yememiş olursunuz, hem de sayısız faydalarından yararlanmış olursunuz. Tabi kilo vermek istiyorsanız bu davranış daha uygun.
Ülkemizde Amasya, Çorum, Malatya, Erzincan, Niğde ve Kayseri’de yetişir. Etli meyvesi şeker, C vitamini ve organik asitler içerir. Yapraklarından elde edilen amygdalin maddesi ile balık tutarken balıkları sersemletmek için kullanılır.
Kurutlumuş kayısıyı her zaman yanınızda bulundurabilir ve ihtiyaç anında ağzınıza bir tane atabilirsiiz.
Kayısının Faydaları
- Beynin düzenli çalışmasını sağlar, stres azaltır
- Karaciğerin tahrip olan kısmının tamirini yapar
- Kemiklerin çok daha düzgün ve sağlam olmasında önemli rol oynar
- Kan yapımını artırarak, kansızlığa engel olur
- Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin meydana gelmesine engel olur, meydana gelmiş ülserlerin iyileşmesinde rol oynar
- Böbreklerde taş teşekkülünü azaltır
- Üreme sistemi üzerinde önemli rolü bulunup, cinsel gücü artırmaktadır
- Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir
- Dişlerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında önemli rol oynar
- Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve daha düzenli çalışmasını sağlar Klinik ölümündeki reanimasyon çalışmalarında kalbin cevap vermesinde etkili olur
- Kayısının potasyumca zengin, sodyumca fakir ve A vitaminin öz maddesi karotence zengin olması insan beslenmesinde çok önemli boyutlar kazandırmaktadır.
KAYISININ ÇEKİRDEĞİ DE İLAÇ
Yerli kayısı çeşitlerinin çekirdeklerinin içi tatlı olurken, yabancı ve zerdali formundaki kayısıların çekirdeklerinin içi ise çoğunlukla acı oluyor. Kayısı çekirdeklerinin tatlı olanları çerez olarak tüketilmekte iken, acı olanlar kozmetik ve ilaç sanayinde hammadde olarak kullanılıyor. Ayrıca kayısı çekirdeğinin tohum ve kabuğundan badem yağı, yemeklik yağ, aroma esansı gibi maddeler elde ediliyor.
Kayısı çekirdeği kabuk ve içten meydana geliyor. Meyve ağırlığının yüzde 12'sini oluşturan çekirdek içi bileşiminde Glikozit, Amigdalin, Nişasta, Yağ ve benzeri maddeler bulunuyor. Çekirdek içi (tohum) alındıktan sonra, geriye kalan kabuk yakacak olarak kullanılıyor. Her derde deva olan kayısının acı çekirdeğinin ilaç özelliği var. Avrupa'nın bazı ülkelerinde özellikle İngiltere'de doktorlar şeker hastalarının reçetelerine acı kayısı çekirdeğini bir ilaç gibi yazıyorlar.
DEMLİKTE KALAN ÇAYI ATMAYIN (bakın nelere deva )
Saçınız mat mı?
Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor .
Ayağınız mı kokuyor?
Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.
Boğaz ağrılarında
Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında ªgargara olarak kullanılır.
Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi ovuşturun,balsam vazifesi görün.
Derinizdeki yaraların temizlenmesi
Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.
Eliniz balık, soğan mı kokuyor?
Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor. Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay. Elinizi demli çayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?
Gözünüz çapak mı yapıyor?
Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış gözlerinize ve etrafına tatbik edin.
Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?
Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın, diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.
Buzdolabınız koku mu yapıyor?
Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.
ben bu sıteye gırerken terreddutteydım ama ıyıkı gırmısım her gun yenı bır seyler ogrenıyorum
Araştırmalara göre, yağlı yemeklerin vücuda verdiği zararları azaltmakta cevizin zeytin yağından daha faydalı olduğu ortaya çıktı.
Yapılan bir araştırmaya göre, yemeklerden sonra ceviz yemekyağlı yiyeceklerin atardamara verdiği zararı engelliyor.
Bilim adamları, cevizde atardamar sertliğini azaltan ve atardamarı esnekleştiren zengin bir terkibin olduğunu belirttiler.
Barcelona Hospital Clinico’dan bir araştırma ekibi günde 28 gr ceviz yenmesini tavsiye ediyor.
Journal of the American College of Cardiology dergisinde yayınlanan başka bir araştırmada ise cevizin zeytinyağından daha sağlıklı ve faydalarının daha çok olduğu belirtiliyor.
Kaliforniya Ceviz Komisyonu tarafından finanse edilen araştırmada 24 denek üzerinde çalışma yapıldı. Araştırmacılar, deneklerin yarısını kolesterol seviyesi normal düzeyde olan diğer yarısını da kolesterol seviyesi yüksek olanlardan seçti.
Her bir deneğe bir hafta arayla günde iki öğün yağ miktarı yüksek olan salam ve peynir verildi. Araştırmacılar, bir öğün için beş çay kaşığı zeytinyağı ve diğer öğün için sekiz ceviz içi ekledi.
Test sonuçları, yüksek düzeyde doymuş yağ içeren öğünlerden sonra hem zeytinyağının hem de cevizin vücutta ani zararlı yangı başlamasının ve damardaki oksitlenmenin azaltılmasında etkili olduğunu gösterdi.
Bununla birlikte zeytinyağından farklı olarak cevizin kolesterole olan yararından başka atardamarların elastikiyetini ve esnekliğini korumada da yardımcı olduğu görülmüştür. Elastik olan atardamarlar kan akışının artması gerektiği durumlarda genişleyebilme özelliğine sahip.
Araştırmayı yöneten Dr Emilio Ros, yüksek düzeyde yağlı yemekler yemenin, atardamarların iç katmanının nitrik oksit üretmesini bozduğunu söyledi. Nitrik oksit damarların esnekliğini korumasını sağlayan kimyasal bir bileşimdir. Zamanla bu durumun atardamarların sertleşmesine sebep olduğu ve kalp hastalıkları ve çarpıntı riskini artırdığı düşünülmektedir.
Cevizin kimyasal bileşimi
Ceviz, nitrik oksit üretmek için vücut tarafından kullanılan bir aminoasit çeşidi olan arginin içermektedir. Ayrıca bitkisel temelli omega-3 yağ asidi olan antioksidan ve alfa linolenik asit ( doymamış temel bir yağ asidi) ihtiva etmektedir.
Dr Ros yeni bir araştırma yapmaya başlıyor: Araştırmanın konusu ise cevizdeki alfa linolenik asidin anormal kalp atışı olan insanlar üzerinde etkisinin olup olmadığı.
Dr Ros, ‘cevizle birlikte yedikten sonra istediğim her şeyi yiyebilirim’ diyen insanları da uyarıyor: “Onun yerine cevizi doymuş yağları sınırlayan bir sağlık diyeti olarak düşünmeliler,”.
Maryland Üniversitesi’ndenProfesör Robert Vogel’de, vücudun doymuş yağların olumsuz etkilerinden korunmasında cevizin, zeytin yağından daha fazla yararı olduğunu söylüyor.
“Bu sonuç ilginç bir tartışmayı ortaya çıkardı. Çünkü Akdeniz yemeklerini yiyen insanlar zeytinyağının yararlı olduğuna inanıyor. Ancak bu araştırma ve diğer veriler bunun doğru olmadığını gösteriyor,” diyen Profesör Vogel “ Bu demek değildir ki zeytinyağı faydalı değil, fakat Akdeniz yemeklerinde çok bulunan doymuş yağların zararlı etkilerinden ceviz kadar koruyucu olmamasıdır,” açıklamasını yaptı.
NAR
Her derdin devası nar
Yemesi zahmetli olan, ekşiliği nedeniyle biraz da yüz ekşitirek yenen narın faydaları saymakla bitmiyor. Kalp sağlığını koruyor, kanser hücrelerinin gelişimini engelliyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. İşte narın faydaları
İster tek tek tanelerini yiyerek tüketin, ister suyunu sıkarak için nar, pek çok derdin devası.
Narın ve nar suyunun faydalarını Alman Hastanesi’nde görev yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Gürsel Doğan anlattı:
"Yaz aylarında serin meyve suyu ya da ferahlatıcı bir kokteyl olarak karşımıza çıkan nar, sağlık açısından da özellikle kış aylarında bol bol tüketilmesi gereken bir meyve.
Çünkü insan sağlığına olan faydalarını saymakla bitirmek mümkün değil. Adeta bir ’ilaç’, hatta antibiyotik olan nar, özellikle bağışıklık sistemini güçlendirerek pek çok hastalıktan koruyor. İçerdiği bazı maddelerle kolesterol ve şekeri de dengeleyen nar, kalp sağlığını koruduğu gibi, kanser hücrelerinin de gelişmesini engelliyor."
Latince adı ’Punica Granatum’ olan nar, özellikle içerdiği antioksidanlar sayesinde vücudun savunma sistemini güçlendiriyor.
10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan
Beslenme ve Diyet Uzmanı Gürsel Doğan, yapılan araştırmalarda nar suyunun cilt kanserine ve erkeklerde prostat kanserine karşı koruyucu etkisinin görüldüğünü söyledi:
"Kış mevsiminde portakal, mandalina ve limonun yanı sıra narı da taze şekilde veya suyunu sıkarak tüketmek son derece önemli.
Narın en önemli özelliklerinden biri de genel damar sağlığını, özellikle de kalbi koruması.
Damar tıkanıklıklarını geriletme özelliği bulunan nar, ’ACE’ denilen enzimi engelleyerek tansiyon düşürücü bir etki de yapıyor. Nar birçok özellikleriyle bazı meyveleri de geride bırakıyor. Örneğin narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunuyor.
Tüm bu özellikleriyle adeta bir ’ilaç’ ve doğal antibiyotik görünümünde olan nar, sofralardan kesinlikle eksik edilmemesi gereken meyveler arasında yer alıyor. Nar suyu ayrıca damar sertliğine karşı güçlü etkisi bulunan bir içecek olarak karşımıza çıkıyor.
Nar suyunun sadece tanelerinden değil, tüm meyveden üretilmesi, bu içeceğin antioksidan etkisinin daha da artmasına neden oluyor. Zira bu önemli meyvenin kabuğu alkaloit, tanen ve glikozitler içeriyor.
Bu nedenle ishal kesici ve kurt düşürücü özelliğe sahip bulunuyor. Nar kabuğunun ekstresi ise güçlü bir virüs ve mikrop öldürücü özelliği sahip. Ayrıca, cilt üzerinde enfeksiyon ve yara iyileştirici etki de gösteriyor. Bunların yanı sıra, meyve kabuğu ve tanelerin antioksidan ve anti-tümör etkileri de biliniyor".
Beslenmede yer almalı
Beslenmede mutlaka yer alması gereken nar, aynı zamanda güçlü bir antioksidan özelliği taşıyor.
Yapılan araştırmalara göre narda, serbest radikallere karşı güçlü etkisi olan çeşitli vitamin, mineral, enzim ve antioksidanlar bulunuyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Gürsel Doğan, "serbest radikallerle en iyi mücadele yolu bu antioksidanları tanımak ve dışarıdan doğru besinleri seçerek bunların etkinliğini en üst düzeyde tutmaktır" dedi.
Doğan, "bugün için bilinen en güçlü antioksidanlar; C ve E vitaminleri, glutatyon, lutein, N-Acetylcystein, keratonoidler, flavonoidler, koenzim Q-10, alfa lipoik asit ve selenyumdur. Nar suyu da doğal antioksidanlardan biridir" açıklamasında da bulundu.
Narın bilinen bazı faydaları:
Tansiyonumuzu olumlu bir şekilde düzenler
Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur
Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır
Enerji verir, yorgunluğu giderir
İdrar söktürücü etkisiyle toksin atımını sağlar
Bağışıklık sistemini güçlendirir hastalıklara karşı korur
Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller
Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır, iyi bakterilerin artmasını sağlar
İshali (diare) önler tedavide destek sağlar
Ciltte olumlu katkısı vardır, pürüzsüz görünüm sağlar
Cilt enfeksiyonlarında olumlu katkısı vardır
ALINTIDIR...
....Antep Fıstığının Faydaları....* Günde 10-12 adet yenilen iç antepfıstığı,vücudun günlük yağ ihtiyacını karşılayabilmektedir.
* 100 g antepfıstığı vücudun günlük protein,vitamin B1 ve fosfor ihtiyacının %35''ini karşılayabilmektedir.
* Antepfıstığında kolestrol yoktur Kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Kroner kalp hastalığının riskini azaltır.
* Antep fıstığı protein yönünden 2 kat,fosfor yönünden 4 kat sığır etinden daha üstündür
* Vitamin E,B ve C komplexince zengindir.
* Antepfıstığı şeker hastalığında (Diabete Mellitus)kullanılabilir
* 100 gr antepfıstığında 4.0 gr posa bulunur.Posa miktarı yönünden pirinç, patates ve buğday (0.3 gr) dan daha üstündür
* İnce bağırsakta glikoz emilimini azaltır ve kan şekerinin yükselmesini önler.
* Yapısındaki lipitlerin çoğunluğu monounsature yağ asiti içerdiğinden(35 g), kan şekerini yükseltme (Glisemik indx) yönünden buğdaydan daha az riske sahiptir
* Kalp İçin Antep fıstığı kalp sağlığını korumada önemli bir ilaç vazifesi görür
* Hastalıktan Sonra Antep fıstığı nekahet dönemlerinde de vücudumuzun dostudur. Bir terkip içinde veya tek başına tüketilen fıstık, nekahet dönemin rahat ve kısa sürmesini sağlar, bünyeyi dirençli hale getirir
* Akciğer için iyi bir iltihap temizleyicidir. Göğsü yumuşatır, ağrılarını hafifletir, öksürüğün geçmesine yardımcı olur.
bızım antep fıstıgının ne faydaları varmıs boyle ya
![]()
Sütün yararları
• Kemik erimesini önler.
• Mikrobik enfeksiyonlara karşı etkilidir.;
• İshali tedavi eder
• Mide rahatsızlıklarını giderir.
• Sindirim sistemini düzene sokar.
• Ülseri önler.
• Beyne enerji verir.
• Diş çürüklerini önler.
• Kronik bronşiti önler.
• Tansiyonu düşürür.
• Yağsız süt, kolestrolü düşürür.
• Kanserin önlenmesine yardımcı olur.
Sütün besin değeri
Çok mükemmel bir gıda maddesi olan sütün besin değerini, bileşimine göre beş ana başlık altında toplayarak açıklayabiliriz.
Laktoz (Süt şekeri)
• Doğada yüksek oranda sadece sütte bulunan laktoz enerji sağlar.
• Sütte bulunan galaktoz, beyin ve sinir dokularının oluşumunda rol oynar.
• Laktozun hidrolizi sonucu oluşan laktik asit bağırsaklarda istenmeyen mikroorganizmaların gelişimini dolaylı olarak inhibe eder ve tipik barsak florasını geliştirici etki yapar.
• Laktoz vücudun kalsiyum ve fosfordan daha iyi yararlanmasını sağlar. Bu nedenle kemik ve diş oluşumunda, bebeklerin beslenmesinde önemli rol oynar.
• Laktoz enzimi yetersizliği nedeniyle laktoz intoleransı gösteren kişilerin süt yerine fermente süt ürünlerini tüketmeleri önerilmektedir.
Süt yağı
Dengeli beslenmede yeterli miktarda yağın gıdalarla birlikte alınması önemlidir.
• Süt yağı enerji kaynağıdır.
• Süt yağı, laktozun en iyi şekilde kullanımını ve vücudumuz için gerekli olan A, D, E, K vitaminlerinin taşınmasını sağlar.
• Süt yağındaki fosfolipitler, beyin ve sinir hücrelerinin hayati önem taşıyan kısımlarını oluşturur.
• Vücut için gerekli olan doymamış yağ asitlerini bünyesinde bulundurmasından dolayı süt yağının beslenmede önemli fonksiyonları bulunmaktadır.
• Çeşitli gıda maddelerinde bulunan kolestrol miktarına göre süt, sanıldığı kadar yüksek oranda kolestrol içermemektedir. 100 mililitre sütün içerdiği kolestrol miktarı sadece 12 gramdır.
Süt proteini
Vücudun yapı taşı olarak kabul edilen proteinlerin beslenmede önemli bir yeri bulunmaktadır.
• Süt proteininin biyolojik değeri bitkisel proteinlere göre daha yüksek olduğundan, vücut diğer proteinlere oranla süt proteininden daha iyi yararlanmaktadır.
• Süt proteini hücre ve dokuların oluşmasında önemli rol oynar.
• Süt proteini büyüme ve gelişmeyi sağlar.
• Süt proteini saç ve tırnakların oluşumunda büyük rol oynar.
• Süt proteini kasların kasılmasına yardımcı olur.
• Süt proteini vücutta ödem yapan sıvıların toplanmasını önler.
• Süt proteinlerinde büyük bir kısmı “esansiyel amino asit” olan yaklaşık 23 adet amino asit bulunmakta olup, bunların bir kısmı hayati önem taşımaktadır.
Mineral maddeler
İnsanların iyi bir şekilde beslenmesi için bütün minerallere ihtiyaçları vardır. Sütte bulunan başlıca mineraller fosfor ve kalsiyumdur.
• Kalsiyum özellikle çocukların kemik ve diş oluşumlarının tamamlanmasında büyük rol oynar.
• Kemik yoğunluğunun en üst noktaya ulaştığı 25-30 yaşlarına kadar alınan kalsiyum kemik yoğunluğunun artmasına neden olmaktadır. Bu yaşlardan sonra kemik yoğunluğu artmamakta ancak kalsiyum alımına düzenli olarak devam edildiğinde kemik yoğunluğundaki azalma yavaşlamakta veya gecikmektedir. Süt içmenin kemik yapısına olan olumlu etkisi en fazla çocukluk ve gençlik yıllarında görülmektedir. Bu dönemlerde yeterli süt tüketimi, dolayısıyla kalsiyum alımı, tüm yaşam boyunca kemik sağlığı için önemlidir.
• Kalsiyum ihtiyacı özellikle hamilelik ve emzirme döneminde de önemli olup, bu dönemlerde yetersiz kalsiyum alımı, ileri yaşlarda "osteomalacia" ve "osteoporosis" gibi kemik hastalıklarına yol açmaktadır.
• Sütte bulunan fosfor, kemik oluşumunda önemli rol oynamaktadır.
Vitaminler
Süt, beslenmemiz için gerekli olan, yağda ve suda eriyen vitaminlerin hepsini içermektedir.
• Özellikle zeka gelişiminde etkili olan, deri ve göz sağlığında gerekli B2 vitamini (rib oflavin) için süt en iyi kaynaktır.
• Vücudun ihtiyacı olan B12, A ve C vitaminleri süt içerek önemli ölçüde karşılanabilmektedir.
• Sütteki vitaminler hastalıklara karşı direnci arttırır.
• Sütteki vitaminler büyümeye yardım eder.
100 GRAM SÜT'ÜN ENERJİ VE BESİN DEĞERLERİYağlıYarım YağlıYağsızSu(g)87.989.290.8Enerji (kcal)615035Protein (g)3.33.33.4Yağ (g)3.31.90.2Karbonhidrat (g)4.74.84.9Kül (g)0.70.70.8Kalsiyum (mg)119122123Demir (mg)0.10.10.0Fosfor (mg)9395101Potasyum (mg)152154166Sodyum (mg)495052Vit. A ve Karoten(IU)126205204Tiamin (mg)0.040.040.04Riboflavin (mg)0.160.170.14Niasin (mg)0.10.10.1Vit C. (mg)111
#content a{color: #0000FF;} .news_title{font-size: 13pt; padding: 10 10 0 10; font-weight: bold;} .news_title font{font-size: 13pt; font-weight: bold;}
Karpuz binbir derde deva
07 Haziran 2007 Perşembe 12:10
Yaz aylarının vazgeçilmez meyvesi olan karpuzun sayısız faydası var. Karpuz, bol miktarda C vitamini ve antioksidan özelliği ile çeşitli kanser türlerine karşı etkili oluyor.
İçeriğindeki yüksek potasyum da kalp fonksiyonlarının ve kan basıncının düzenlenmesini sağlıyor.
Aynı zamanda iyi bir lif kaynağı olan karpuz, bağırsak hareketlerini düzenliyor ve bağırsak kanserini önlüyor.
Karpuzun çekirdekleri de, içinde bulunan Cucurbocitrin adlı madde ile kan basıncını düşürmeye ve böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı oluyor.
Karpuzun yüzde 95'i su olduğundan temizleyici özelliği bulunuyor. Böbrekleri çalıştırıyor, idrar söktürüyor, böbreklerdeki üre ve ürat tuzlarını temizliyor. Karpuz, kum ve taştan yakınanların tercih etmeleri gereken bir meyve.
urmu dut Yaz aylarının gelmesiyle sıvıya olan ihtiyacımızda arttı. Yıllarca misafirlerine ayran ikram eden Gaziantepliler, son yıllarda dut şerbetini eklemişler bu geleneğe.
Bu gelenek o kadar genişlemiş ki kentte, her köşe başında bu işi yapan tablacılarla karşılaşıyorsunuz. Kimi zaman bir köşe başında, kimi zaman bir han gölgesinde içtikleri dut şerbeti serinletiyor, insanları.
Gaziantep'te senelerden beri köylerden topladığı urmu dutları, süzgeçten geçirip, sıcaktan bunalanlara cüzi bir fiyatla satan Abdullah Bozan (48), son yıllarda antibiyotik özelliği taşıdığı için urmu dutun pekmez ve reçeline de talebin arttığını söylüyor.
Urmu dutun sağlık açısından faydasının bununla da kalmadığını aktaran Bozan, başta boğaz iltihapları olmak üzere, tansiyon ve şeker hastalıklarına iyi geldiğine dikkat çekiyor.
Bu meyveden yapılan reçel ve pekmezin, kayısı ve vişneye oranla daha uzun ömürlü olduğunu anlatan Bozan, bu özelliğinden ötürü urmu dut reçel ve pekmezinin daha çok tercih edildiğini ifade ediyor.
Urmu dutun, Antep yöresine has bir meyve olduğunu bildiren Bozan, diğer yörelerde tanınmamasını, etkili bir reklam çalışmasının olmayışına bağlıyor. Hazırladığı dut suyu, pekmez ve reçelleri dükkanında satışa sunan Abdullah Bozan, üretimi çok zahmetli olduğu için, dut pekmezini pahalıya satmak zorunda kaldığını belirtiyor.
Gaziantep'te,10 yıldır dut şerbeti satışı yapıldığı bilgisini veren Bozan, kendisinin bu işte 4 yıllık mazisi bulunduğunu, reçel ve pekmez üretmeye ise geçen yıl başladığını anlatıyor. Belirli bir ekim alanı olmayan dut ağaçları daha çok tarla başlarında seyrek olarak bulunuyor. Gelecek yıllarda, etkili bir reklamla urmu dutun sanayiye kazandırılması gerektiği görüşünü savunan Bozan, bu meyvenin suyunun diğerlerine göre daha lezzetli olduğunu kaydediyor.
Olgunlaşmış urmu dutlar önce toplanıyor. Toplanan siyah renkli dut meyveleri süzgeçten geçirilerek konstantre hale getiriliyor. Elde edilen dut nektarına biraz şeker, dayanıklı kalması içinde limon tozu ekleniyor. Daha sonra soğuk suyla sulandırılıyor. Şerbet, ısınmaması için büyük termoslara koyularak, dükkanlarda, köşe başlarında seyyar arabalarda vatandaşlara bardağı 500 bin liradan satılıyor.
Reçeli 7 milyon 500 bin liradan satılan urmu dutun pekmezi ise 10 milyona alıcı buluyor. Ağaçta meyveleri tek tek toplamanın meşakkatli olması bu meyvenin sanayi üretimine girmesini engelliyor.
17 yıldan beri birlikte urmu dut suyu satarak Gazianteplileri serinleten satıcılardan biri olan Özer Özdemir, asker dönüşü başladığı urmu dut suyu satıcılığını her yaz yaptığını söylüyor.
Gaziantep Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr Yusuf Zeynal, urmu dut satıcılarının sağlık açısından iddia ettiği gibi, boğaz iltihaplarına tedavisinde etkili olduğunu açıklıyor. Doç Dr Zeynal, urmu dutun sağlık açısından bir çok faydası bulunduğunu belirtirek, "Özellikle urmu dut pekmezi bezle boğaza sarıldığında, şişkinliği giderir. Yine, bir kaşık urmu dut pekmezi yutulursa ,boğazdaki tahriş olan bölgeler hızla iyileşir."diye konuşuyor
Urmu dutun, gelişme çağındaki çocuklar içinde önemli olduğuna dikkat çeken Zeynal, urmu pekmezinin devamlı yenmesi halinde A vitamini eksikliğini giderdiğini söyledi
Urmu dutun, gelişme çağındaki çocuklar içinde önemli olduğuna dikkat çeken Zeynal, urmu pekmezinin devamlı yenmesi halinde A vitamini eksikliğini giderdiğini söyledi
sankı çok uzak ya sana mıksam her kose basında war
OKYANUS KARDEŞİM VERDİĞİNİZ BİLGİLER İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.SELAMLAR
Yazın vazgeçilmezi ayran
Yaz günlerinin vazgeçilmez içeceklerinin başında gelen ayran, sadece tansiyona değil daha pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. İçeriğindeki yoğurt bakterilerinin antikanserojen etkisiyle, kanserin başlangıcını önleyip tümör hücrelerinin gelişimini gerileten ayran, aynı zamanda yüksek bir mineral ve vitamin deposu. Uzmanlar, sıcak yaz günlerinde, vücudun ter yoluyla kaybettiği su ve mineralin yerine konması açısından büyük önem taşıyan ayranın, sağlık yönünden son derece yararlı bir içecek olduğunu belirtiyor. Vücudun sıvı dengesini korumasında önemli rolü olan ayranın diğer faydaları şöyle sıralanıyor: Bağırsak florasının stabilitesini artırır ve düzenler. Sindirim sistemindeki olumsuzlukların giderilmesine yardımcı olur. Birçok sindirim bozukluğu üzerinde tedavi edici etki yapar. Vücudun sıvı akışını dengelemek ve normal kan basıncını düzenlemek için gerekli olan potasyumu sağlar. Kolesterol miktarını azaltır ve toksik maddelerin nötralizasyonunu da gerçekleştirir.
En iyi uzmanlarının hazırladığı besin reçetesi:
Kalbi koruyor
BADEM: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
Diyabeti önlüyor
KAHVE: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.
Sinirleri rahatlatıyor
TARÇIN: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.
Patatesi haşlayın
PATATES: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.
Kaslar için faydalı
SEBZE ÇORBASI: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.
Kansere karşı birebir
ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı
alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren “8oxodG” adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.
Kanseri engelliyor
ÇAY: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu korur