- 
	
	
	
	
		Sesimi duyuramam kimseye,giremem baskasını yüregine basıbos mu olacagım yine?Kader misali önyargısız dolasmak neye zarar kime kısmet.Kendimle bogusuyorum her zaman ki gibi sanki bana kosuyorsun dalıyorum hayalere.Hani eski fırtınalar, yagmurlar.Ben şimdi bu yerlerde sensiz kalmısım bulutlar kuslarda haber bekler olmusum gurbet ellerde.Gözyaslarım yagmur olmus sel olmus.SEni bekliyorum sert gozlerle rıhtımda.BEKLİYORUM YAGMUR GÖZYAÞIM......... 
 
- 
	
	
	
	
		VeDaLaR SoGuK OLur SıKı GiYiN...
 
 İncinecek hal kalmadı bende,
 sana sadece bir tavsiye;
 
 vedalar soğuk olur, sıkı giyin!
 
 üşüyorum...
 
 duracağım burada
 gidişini seyredeceğim
 kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim
 kavgasız olacak, fırtınasız olacak
 ***** sapan olacak
 organlarım birbirine vuracak
 arkandan sessiz bakacağım
 ben yine salağı oynayacağım...
 
 
 hayalleri taştan bir sevdaydı bizimkisi. kırılmazdı. yağmura kara dayanıklıydı. çığ olup düşerdi de kendine zarar vermezdi. kopmazdı. gidişler dönüşlere gebeydi de, hep acıtırdı her el sallayış. özlemler acıydı. yürek dabırsızdı. her dönüş, doğuştu aslında yeniden. ölüp ölüp dirilmek gibi değil de, erince doğmaktı.
 
 ama
 
 önce hayaller öldü! (cenaze meydanda kaldı, ulu orta)
 
 gönlüme bir kor düşer
 gitme öyle zamansız
 önce hayaller biter
 yanar külsüz dumansız
 
 acıyorum... ya da acıyorlar... elimde kalanları sayamıyorum. nasıl sayabilirim. ateş altında heryerim... dokunulamıyorum, onarılamıyorum, dona kaldım yanarken. sadece acıyorum, acınılıyorum... demişler inanmış, ağlayışları geçer sanmıştım. bir maddeyim... bedenim var senden kalan. benden gotürdüklerini isteyemiyorum. sen giderken sen olsaydın, benden gitmezdin. sen olmadın belki de hiç!
 
 bilmiyorum sensizliği...
 
 
 baharlar hiç gelmez
 mevsim hep kış olur
 günlerime güneş doğmaz
 hislerim uyur
 
 
 takvimleri kopardım attım sen giderken. saatleri kırdım... zaman!dan söz edilmesini istemiyorum artık... kış! soğuk işte. herkese olduğu gibi... derlerdi hep de inanmazdım, vedalar soğuk olur, sıkı giyin!
 
 ben bahardan kalmayım...
 sana yangındım, ama sensiz üşüyorum... ve uyuyorum... hala!
 
 
 dilimden hiç düşmez
 adın hasret olur
 yüreğimde sızı dinmez
 gülmek güç olur
 
 acı işte. hangi hecesinden tutarsan tut bu böyle. ne sancım diner, "postbody" "FONT-WEIGHT: bold" ne ağrım. sattım 3 kuruşa gülüşlerimi... bak gamze gamze dolmuyor yüzüm. bak acı! bak yaş! bak soğuk!
 
 bakma... anlamayacak kadar uzağız artık. haa soğuk. demişlerdi zaten... ama yapacak birşeyim yoktu. sonunu bile bile lades dedim ben... mahkumdu!
 
 
 ayrılıklar yara açar yara üstüne
 yağmur ağlar sensizliğe iç çekişime
 sensiz olmaz bu yerlerde dünya dar olur
 eğer gidersen bu aşka çok yazık olur
 
 gittin... yükelmin öznesi mühim değil aslında. gidildi. onarılmaz yaralarımız var artık. susuz tokluk arıyoruz belki de. yazık oldu mu? bilmem... olur mu?
 
 sadece üşüdüğümü hissediyorum...
 
 vedalar soğuk olurmuş, ben yolculuklara senle çıkmaya alışkındım oysa...
 _________________
 
 
- 
	
	
	
	
		Süslü sözleri beceremem pek öylesine yazıyorum işte.
 Ne edebiyatın inceliği vardır, ne de şiirin enginliği bende.Yalnız okuduklarımın etkisinde fazlasıyla kalırım ve nedense yazma ihtiyacı duyarım.
 insanların yetilerinin farklılıkları olmasa belki de çekilmezdi bazı şeyler.
 Düşünsek, hani bazen olmadık yere kapıldığımız büyüklüğümüz, öyle an gelir ki kendimiz bile sevmeyiz bunu,neyiz ya ki biz bu dünyada, demeden edemeyiz ara sıra.
 Yaşıyorsak ve birileri için varlığımızın değerini biliyorsak yeterdi bu galiba.Yaşamak, hayatta olduğumuzun farkındalığı ve değerini hissettiklerimizin hâlâ var olmaları bizi avurmaya yetmez mi değişen ve gelişen pek çok şey karşısında?
 Nedense, akışına kapıldığımız öyle anlarımız olur ki anlam veremeyiz bazı şeylere.Hayat, ölüm, sevgi, nefret, korku daha pek çok duygu yakalar ensemizden ummadığımız anlarda.
 Mücadelesi mi yoksa bu duygular karşısında yenilgi mi ağır gelir,bilemem ama her duygunun bizi biraz daha biz yaptığı kanısındayım.Esas olan da benlikteki mücadelemize karşı bizlikte yer bulmaya çalışmamız ki giderek genişletmeye çalıştığımız çevremiz de bunun bir işareti.
 Ya giderek eksilenler dünyamızdan; ölenler,sağlıkta yitirdiklerimiz, küstürürüyor mu bizi bize, içimize."Senin yaşlarında olmak ve aynı zorlukları görmek, işim ne?" diyen kırkını aşmış ama fikri öylesine etkili gelen en değerli yakınımın dediği ile, evet hayatta zorlukların bizi bulacağı ama mücadelenin verdiği hazzı da tatdığımı düşündüğüm bu yaşlarımıza seviniyorum,onun söylemlerine karşın.
 O gün görmüştü,çok şeyiyle tanımıştı hayatı; ama küsmemişti hâlâ , bizlerse belki yolun başında, belki bilemediğimiz ömrümüzün geçen ânlarındayız daha.Sarılmalıydık daha bir içten yaşama.
 Kelimeler bile kâfi değil insanı anlatmaya,bir söz olsa gerçekten yürekten olsa...
 
 
- 
	
	
	
	
		gokhan nerden buluyorsun boyle guzel yazıları ya 
 
- 
	
	
	
	
		[IMG]
  
 Gönül Pencerem
 
 Gönül penceremden bakıyorum
 Başka pencerelere.
 Kimisi büyük,
 Kimisi küçük;
 Kimisi aydınlık,
 Kimisi karanlık.
 
 Dış dünyadaki renkleri ve şekilleri gören gözler insanın penceresidir. Bir de dış dünyayı algıladıkları gönül gözleri vardır. Bunların bazısı küçük ve karanlık, bazısı da büyük ve aydınlık pencerelere vardır. Bazıları ise kalın perdelerle gizlenmiştir. Bazı pencerelerden içeri baktığınız zaman rengarenk çiçekler görürsünüz. Bazısının içerisi bomboştur. Bazısında nice cevherler mücevherler vardır. İşte böyleleri dışarıya müthiş bir ışık verir, herkesi aydınlatır. Bazısında ise iğrenç kokular yayan her türlü pislik mevcuttur.
 
 Etrafa ışık saçan öyle gönül gözleri vardır ki onlar yüzlerce binlerce yılı aşarak günümüze gelebilmiş ve hatta insanlığa mal olmuşlardır. Mevlana bunlardan biridir. Bu ufukları geniş insanlar kendi ufuklarının ötesini de görmeye çalışırken alçak gönüllülüğü elden bırakmazlar. Mütevazıdırlar çünkü bilirler ki bu dünyayı onlar yaratmamıştır ve öğrenilecek çok şey vardır.
 İçi boş olanlar ise kendini bir şey sanır, her zaman kendin emindir. Kendi burnunun doğrultusunda gider bu tür insanlar. Onlara kendi doğrularından başkasını kabul ettiremezsin. İşte bu tür körler birkaç kitap okuyunca her şeyi öğrendim sanır. Hatta bir başkasını fikrini beğenmediği için yok etmeye meyillidirler. Kibirleri hem kendilerine hem de başkalarına zarar verir de farkına varmazlar.
 
 Gönül pencerenizi bol okuyarak ve düşünerek büyütebilirsiniz. Umarım bir gün bu pencerelerden etrafınıza güzel ışıklar saçılır.
 
 
- 
	
	
	
	
		Adam genç kadına seslendi: 
 -Bana gözyaşı borcun var!
 Genç kadın sordu:
 -Nasıl öderim?
 Adam gözlerini kırptı:
 -Haydi gülümse!
 Gülümsedi genç kadın.
 Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle
 katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
 Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu...
 Biri ilkbahar, diğeri güz.
 Adam, seslendi yine:
 -Bana mutluluk borcun var!
 Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu:
 -Nasıl ödeyebilirim?
 Heyecanlandı adam:
 -Haydi yat dizlerime!
 Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle
 saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret
 hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sıra sıra. Sonra
 saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam.Yetmedi,
 gizli düğüm attı.. Ağladı.
 Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli
 borç defterlerini kurcalıyordu. Genç kadının gözlerinin içine baktı:
 -Bana yürek borcun var!
 Borcunun farkındaydı sanki genç kadın. Þaşırmadı;
 -Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
 Adam kollarını uzattı:
 -Haydi tut ellerimi!
 Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle sıcaktı ki,
 eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde.
 Genç kadın gitmek üzereydi. Adam son kez seslendi:
 -Bana can borcun var.
 Kadın irkildi:
 -Can mı?
 Sigarasından derin bir nefes çekti adam:
 -Evet. Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni! Hoşuna gitti sözler kadının:
 -Peki, bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
 Adam, biraz daha yaklaştı:
 -Yum gözlerini!
 Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini.
 Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen
 dudaklarına.
 -Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaşlarını kadın...
 Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi:
 -Hayat öpücüğüydü!
 Kısa bir sessizliğin ardından, bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
 Adam şaşırdı:
 -Ya senin bu yaptığın neydi?
 Genç kadın kapıya yöneldi:
 -Veda öpücüğü!
 Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor
 sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın. Adam koştu peşinden,
 sümbülleri geri verdi kadına:
 -Ne olur iyi bak umut çiçeklerime solmasınlar.
 Genç kadın sümbülleri aldı:
 -Merak etme, günaşırı sularım çiçeklerini.
 Adam sevindi:
 -Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
 Kadın gözden kaybolurken, haykırdı adam:
 -Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
 Haykırışı yağmura karıştı, kadın yağmuru hissetmeyen kalabalığa...
 
 
- 
	
	
	
	
		gokhan abı buna benzer bır yazıda mehmet coskundenızın bana bır ask borclusun kıtabında war o kıtabda çok guzel 
 
- 
	
	
	
	
		
  
 İnce, çok ince tutunuşlarla tutunmuşuz hayata, ince öyle ya..ama sımsıkı bağlanmışız ellerimizdeki halatlara..halatlar tutar mı bizi?..nereye kadar tutar?..
 dünyevi stresler ne kadar yıpratır şu ince ince halatları değil mi, ne kadar iz bırakır ruhlarımızda..
 ama bir gün sular çekilir, ruh uçar gider..hareketsiz bir gemi kalır suyu çekilmiş okyanusun dibinde.
 yazık olur kendi kendimize ettiğimiz eziyetlerle hırpalanan kalplerimize..
 çoğu zaman kendi kendimize ederiz zaten zulümleri.
 kendimizi mutsuz da ederiz, mutlu da..huzurlu da ederiz huzursuz da.
 ancak kabahati başka bir şeylerde ararız ya..
 dalar gideriz ya dünya telaşına..
 
 işte ince ince bir ah çekip,
 sımsıkı sarıldığım halatların ellerimde açtığı yaralarla, teselliye kalkışıyorum kendimi. yaralara merhem Rahmete duyduğumuz inanç ve ümitten başka bir şey olmuyor.
 yorgun düşüyor bedenim, bazen kırılıyor yüreğimde bir köşe.
 ancak "La rahadde fiddünya" -"Dünyada rahat yoktur"..
 gelir ve geçer dünya..
 sular çekilir, hem de aniden..
 öyleyse neden bu ümitsizlik?..
 
 Rahmet inancıyla Rahmet ümidiyle sarıyorum yaralarımı..
 Rahman, lütfeyleye, Rahmeyleye, Nur eyleye...<br clear="all" / </div </div
 
 
- 
	
	
	
	
		AMİN GÖKHAN KARDEÞ.ÇOK GÜZEL BİR YAZIYMIÞ.TEÞEKÜRLER 
 
- 
	
	
	
	
		
 
 Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
 
 .
 
 
 Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
 
 .
 
 
 Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
 
 .
 
 
 Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
 
 .
 
 
 Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
 
 .
 
 
 Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....
 
 .
 
 
 Nazım HİKMET.
 
 
- 
	
	
	
	
		gökhan aktardıkların için sağol.birde ben katkı yapayım. insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse diğerine sağır.ismet özel 
 
- 
	
	
	
	
		Çok güzel bir söz bu...
 
 Gerçekten öyle ise vay halimize...
 
 
- 
	
	
	
	
		İlk kendine günaydın de uyanırken ,
 Ve ilk kendine gülümse aynalarda ,
 Bir tatlı söz söyle kendine tebessüm et ,
 Ve umursa kendini , teşekkür et ..
 Sevmekle başlar herşey , kendini sev ,
 Ve paylaştıkça çoğalır , sınırsız ver ,
 Dost ol kendine , dürüst ol ,
 Bir sevda sun yalansız ,
 Ve dokun kendine hesapsız ..
 İlk kendine günaydın de uyanırken ,
 Ve ilk kendine gülümse aynalarda ,
 Sonra göreceksin binbir yüzde ,
 Kendi yansımanı...
 
 
- 
	
	
	
	
		
 
 http://resimlisiirler.atspace.com/resimli_siir/resimli_siirler108.jpg[/IMG] .
 
 
- 
	
	
	
	
		 http://resimlisiirler.atspace.com/resimli_siir/resimli_siirler89.jpg[/IMG]