m.enes kardeşim iki şey var ikisinide sen söyliyorsun.Ama millet ne zaman ki sünnetı sizin dediği gibi düşünmeye başladı başımız beladan kurtulmadı.Dertler ardı ardına gelmeye başladı.Bereket kalmadı hastalık çoğaldı ızdıraplar dinmemeye başladı.
Allahu zulcelal peygambere tebliğ ettığı emir ve yasakların hepsını yapmak tabii ki lazım önce farz gerekli, aksını düşünmek sala düşünülemez.
yemeğın yanındaki tatlıya gelınce islam öyle yemeklerle kıyaslanacak birdin değil,sünnet ise yer ve gök bile resulun dediklerini dinlerken biz insanların dinlememesı gibi bir gariplik düşünemiyorum.Oysaki allah resulu hz.peygamber dini tebliğ etti ama onu yaşamak ve onu bizlere açıklamak gibi bir görevide vardı.Allah resulunun yaşantısı kuran idi.Hz Aişe R.A validemiz ''Onun ahlakı KUran ahlakı idi'' diyor sünnetleri kurandan ayrı düşünmek asla mümkün değildir.Hayat sünnetle anlaşılmaya başlamıştır.
Çok basit bir örnek olarak şunu zikredelim: Yemeği sol elimizle yersek dinden çıkmayız; ama sağ elimizle yersek bir sünneti yerine getirmiş, dolayısıyla sevap almış oluruz Tekrarlı yaptığımız işlerde 3, 5, 7 gibi tekli rakamlara riayet etmek, yatağa sağ tarafımız üzerine yatmak, tuvalete, banyoya sol ayakla girip sağ ayakla çıkmak, camiye, eve, işyerine sağ ayakla girip sol ayakla çıkmak gibi bireysel alanla sınırlı işlerden, toplumsal, hukuki, ekonomik, ticari konulara kadar aklımıza gelecek her faaliyet sahasıyla ilgili olarak Sünnet’in eşsiz rehberliği ve diriltici soluğu, bizlere iyiyi, doğruyu ve güzeli işaret ettiği kadar, sevap hanemizin dolmasını da sağlamaktadır
Sünnet’in bu fonksiyonu, herhangi bir konunun dinî-dünyevî şeklinde bir ayrıma tabi tutulmasını da engellemiştir İslâm alimleri, Müslüman’ın davranış ve fiillerini sevap-günah, helal-haram, mendup-mekruh gibi kategorilere ayırırken Kur’an kadar Sünnet’in de yönlendirmelerini temel almış, böylece İslâm, din-dünya ayrımı sebebiyle Hıristiyanlığın başına gelen tahriften korunmuştur