-
Estf Yakışıklı Kardeşim o sizin güzelliginiz
Kürmançlarla Tüm Türk dünyası özbe öz amcaogludur
Şimdi mogolların dili ayrı
Kırgızların dili ayrı
Taciklerin dili ayrı diye ayrı milletmi
KIRGIZ ne ise Kurmançlarda aynı
Öyle güzel >Kurmanç kardaşlar varki insan hayran kalır misafiri agırlar devleti için canını verir dini için canını verir
Tv ler gerçekleri işleseler ülkede ne bölünmüşlül kalır nede kavğa
İnsanın nefsinin esiri degil insanlığın kardeşligin dini islamın esiri olması lazım
-
Belki dinlemişsinizdir amma birdaha dinlerseniz çok sevinirim
[ame="http://www.youtube.com/watch?v=gZ6eD7boTUU"]Kürtçe Çanakkale Türküsü - YouTube[/ame]
-
Mernisin nasıl kullandığını bilen varmı.
-
Orta Asya’da Kürt Adının Ortaya Çıkışı
Orta Asya’da Kürt Adının Ortaya Çıkışı
Kürtlerin kökenleriyle ilgili bir diğer önemli bulgu da, Asya’nın Sibirya bölgesine yakın, Moğolistan’ın kuzey batısında Baykal gölü ve Altay dağları civarındaki Yenisey ırmağı yakınında bulunan bir anıttır. Günümüzde Tannu-Tuva Özerk Muhtar Türk Cumhuriyeti içinde kalan bu alanda, Kürtler tarafından bir İlhanlık veya bilinen ilk Kürt beyliğinin izleri vardır[1][1].
Bu anıt Rus Radloff tarafından Elegeş ırmağının doğu yakasında bulunmuş ve Danimarkalı Thomsen tarafından okunmuştur. M.S. 650 yılı öncesine ait olduğu tespit edilen anıta, bulunduğu yerden dolayı Elegeş yazıtları adı verilmiştir. Çok büyük bir bitevi taş yontularak üzeri yazılmış olup; yere gömülü bulunan bu taşın, topraktan yukarısı 320 cm, en geniş yeri 60 cm enindedir. Bu koca taşı, Yenisey Kürtleri, kendi hükümdarları için mezar anıtı olarak dikmiştir. “Elegeş Yazıtı”nın 8. satırında şu sözler yazılıdır:
“(Men) Kürt El-Kan Alp-Urangu, altunlug keşigim bantım belde; El’im, Tokuz-kırk yaşım.” 14. yüzyıllık bu Türkçe cümleleri, bugünkü dilimize şöylece aktarabiliriz: “(Ben) Kürt İl-hanı (hükümdarı) Alp-Urungu’yum, altından yapılmış okluğumu bağladım belim; El’im (Devletim ve Milletim) ben 39 yaşımda öldüm.”[2][2].Bu kayıt bize Kürtlerin bu dönemde Türkistan’da yaşayıp, bir devlet kurduklarını, dillerinin Türkçe olduğunu ve devletin yapısının Türk mefkûresine göre şekillenmiş olduğunu göstermektedir. Kürtlerin varlığını gösteren bilgiler sadece anıtla sınırlı değildir. O çevrede çok sayıda Kürt adlı bölgelere ve Kürtlerden kalan hatıralara rastlanılmıştır.
(Afganistan’daki Herat şehrinin 20 km kuzeyinde, Herirud nehrinin sol sahilinde, Timur devleti zamanında çok meşhur olan “Ulenknişin” yaylasının batısında bir köy vardır ki adı “Kürtnişin”dir[3][3]. Bu adla bir köyün varlığı, buralarda halen Alp Urungun’un neslinden gelen Türk kökenli olan Kürt ailelerin yaşadıklarını göstermektedir. Bugün Rusya sınırları içerisinde Başkurdistan adında bir özerk cumhuriyetin varlığı da çok ilginçtir. Bu özerk cumhuriyetin adının günümüzde Kuzey Irak’ta oluşturulmaya çalışılan Kürdistan devleti adıyla da birebir aynilik göstermektedir. Fahrettin Kırzıoğlu Kürtlerin Türklüğü adlı eserinde, Rusya sınırları içerisinde kalan Tannu-Tuva muhtar Türk Cumhuriyetinde Kürt adlı göçebe bir Türk topluluğun yaşadığını belirtmektedir.Ahlat Kitabeleri adlı esere göre de “Cengiz Han bir kabileyi himayesi altına aldığı zaman ona bir bey tayin ederdi ki buna Kürt denirdi” şeklinde kayıt vardır ki[4][4],bu son derece önemlidir.
Ebul Gazi Bahadırhan’ın, Secere-i Terakime isimli eserinde Ceyhun nehri kenarında “Kürtiş” isminde bir yerden bahsetmekte, burada yaşayan uruğun adının da Kürdler olduğunu ifade etmektedir[5][5].
Akkoyunlular ve Karakoyunlular savaşında esir alınan Karakoyunlular arsında Sultan Ahmet, Halil Bey’in kardeşi İbrahim, Kürt Osman, Hamza-i Emirlü, Mansur Beğ-i Afşar, Kara Khükmek, Kör Ümmet, Topal Abbas gibi beyler vardır[6][6].
Kürtlerin yaşadıkları coğrafya olan bölgenin en doğusundaki bu Yenisey Kürtlerinden yerlerinde kalanlar, sonradan doğudan gelen yeni göçlerin baskısı ile batıya göçmüşler ve İrtiş ırmağı ile Tobol suyu boylarına yerleşmişlerdir. Bu yeni yurtlarındayken, batıdan Don Kazaklarından Hatamanı Yermakı’nın, 1581–1582’de İrtiş boylarını birlikleri ile Ruslar hesabına istilası ve Ortodoksluğu zorla yaymak istemesi üzerine, Türk Mollaları bunları 16. yy sonlarında İslam dinine kazandırmış ve Kam (Şaman) dinini bıraktırmışlardır. Son 400 yıldan beri bu eski Yenisey Kürtlerinin Batı Sibir’de oturanlarına “Kürtak” denilmektedir. Çarlık döneminde bunlara resmi olarak “Tara Tatarları, Tobol Tatarları” ve yurtlarına da “Kürtak Heskaya Volost” denilmiştir. Kürtak-ların dilleri Türkçedir. Kazım Mirşan’ın tespitlerine göre, Türkiye Türkçesinde olmayan fakat proto Türkçe olup Gurmancede, Kürtçede ve diğer Türk dillerinde varlığını sürdüren kelimelerin birçoğunun Tatar Türkçesinde bulunmaktadır. Bu da Kürt boyları ile Tatarlar arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından önemli bir noktadır[7][7]. Günümüzde Şırnak ilinde Tatarlar adında bir aşiret var olup, aşiret mensupları Gurmanc lehçesi konuştukları halde kendilerinin Türk soyundan geldiklerini bilmektedirler.
ÖMER ÖZÜYILMAZ
-
aldığı zaman ona bir bey tayin ederdi ki buna Kürt denirdi” şeklinde kayıt vardır ki[1][4],bu son derece önemlidir.
Ebul Gazi Bahadırhan’ın, Secere-i Terakime isimli eserinde Ceyhun nehri kenarında “Kürtiş” isminde bir yerden bahsetmekte, burada yaşayan uruğun adının da Kürdler olduğunu ifade etmektedir[2][5].
Akkoyunlular ve Karakoyunlular savaşında esir alınan Karakoyunlular arsında Sultan Ahmet, Halil Bey’in kardeşi İbrahim, Kürt Osman, Hamza-i Emirlü, Mansur Beğ-i Afşar, Kara Khükmek, Kör Ümmet, Topal Abbas gibi beyler vardır[3][6].
Kürtlerin yaşadıkları coğrafya olan bölgenin en doğusundaki bu Yenisey Kürtlerinden yerlerinde kalanlar, sonradan doğudan gelen yeni göçlerin baskısı ile batıya göçmüşler ve İrtiş ırmağı ile Tobol suyu boylarına yerleşmişlerdir. Bu yeni yurtlarındayken, batıdan Don Kazaklarından Hatamanı Yermakı’nın, 1581–1582’de İrtiş boylarını birlikleri ile Ruslar hesabına istilası ve Ortodoksluğu zorla yaymak istemesi üzerine, Türk Mollaları bunları 16. yy sonlarında İslam dinine kazandırmış ve Kam (Şaman) dinini bıraktırmışlardır. Son 400 yıldan beri bu eski Yenisey Kürtlerinin Batı Sibir’de oturanlarına “Kürtak” denilmektedir. Çarlık döneminde bunlara resmi olarak “Tara Tatarları, Tobol Tatarları” ve yurtlarına da “Kürtak Heskaya Volost” denilmiştir. Kürtak-ların dilleri Türkçedir. Kazım Mirşan’ın tespitlerine göre, Türkiye Türkçesinde olmayan fakat proto Türkçe olup Gurmancede, Kürtçede ve diğer Türk dillerinde varlığını sürdüren kelimelerin birçoğunun Tatar Türkçesinde bulunmaktadır. Bu da Kürt boyları ile Tatarlar arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından önemli bir noktadır[4][7]. Günümüzde Şırnak ilinde Tatarlar adında bir aşiret var olup, aşiret mensupları Gurmanc lehçesi konuştukları halde kendilerinin Türk soyundan geldiklerini bilmektedirler.
ÖMER ÖZÜYILMAZ
-
Kürtçe Çanakkale türküsüne bayıldım dinlemeyenler dinlesin.
-
Hun Türklerinin Coğrafyası Olan Doğu Avrupa’da Kürt Adının Kullanılması
Hun Türklerinin Coğrafyası Olan Doğu Avrupa’da Kürt Adının Kullanılması
Kürt varlığı sadece Asya topraklarıyla sınırlı değildir. Türklerin yaşamış olduğu her yerde Kürtlerle ilgili verilere, isimlere ve hatıralara rastlamak mümkündür. Bunlardan biri de Macar kabilelerinden biri olan Kürt-Gyarmat kabilesinin varlığıdır. Macar âlimleri bu kabilenin ismini, Yenisey’deki Kürt kabile adı ile birleştirmektedirler. Hatta bu Macar kabilesinin içinde Yenisey havalindeki Alp Urungun’un neslinden gelen Kürt kabilesinin bakiyelerinin de bulunduğunu kabul edilmektedirler. Tanınmış Macar Türkologlarından L. Rasonyin’in bu husustaki fikri şöyledir: “Macar Kürt boyu, büyük ihtimale göre, Türk yazıtlarında Yenisey'de gösterilen Türk konfederasyonuna bağlı Kürt kabilesinin kalıntısı olabilir.”
Macarlar içerisinde Türk kökünden gelen oymak adları şunlardır: Yormatı (Yorulmayan), Kürt, Ker (Dev), Kesi (Parça), Tarhan, Ynaq (rûtbe, unvanları) şeklindedir. Macar toplumundaki Türk asıllı Kürt oymağının, bu topluluğa Göktürk hegemonyası çağında katılmış olabileceği şeklinde kanaatler çoğunluktadır[1][1]. Yine adı geçen Türk asıllı Kürt oymağının Çekoslovakya topraklarına kadar yayıldıklarına şahit olmaktayız. Eski Çekoslovakya’daki Dlovakya topraklarında Macarlarla birlikte birçok Türk unsuru yerleşmiştir. Kabar ismiyle tanınan Kazarlar, Kürtler, Kesikler bunlardan bazılarıdır[2][2]. Yusuf Blaxkoviç’in kitabından Doğu Avrupa’daki Türk asıllı Kürt oymağının Çekoslovakya topraklarına kadar uzandığını şu satırlardan öğreniyoruz. “Slovakya topraklarında Macarlarla birçok Türk unsuru yerleşmiştir. Bunlar Kabar adıyla tanınan Kazarlar, Kürtler, Kesikler v.b’dir.”
Macar bilim adamı G. Nemeth, “Yurt Kuran Macarların Tarihi” adlı eserinde Macar boy düzenini anlatırken Kürtler için, “Söylediğim gibi Kürt, Yenisey civarındaki bir Türk boyudur. Bugünkü Macaristan'da 30 kadar Kürt köyü mevcuttur ve Macarların 7 boyundan bir tanesi de Kürtlerdir” diyor. G. Nemeth, Macaristan ve Kafkasya’daki Kürtler ile Minusinsk ve Yenisey’deki Kürtlerin tarihi olarak aynı kökten geldiklerini savunmaktadır[3][3].
Mesudi, ‘Muruc Ez-Zeheb-Altın Bozkırlar’ adlı eserinde Macgarları/Macarları Türklerin bir kolu olarak göstermiştir. Macaristan adı da buradan gelmektedir[4][4]. Gürcü ve İran tarihinde anlatılan hadiselerden Kürtlerin Hun asıllı oldukları varsayımının yanında, Hunların Avrupa’daki devamı olan Macarların (İngilizcesi Hun-garia) içerisinde de Kürtlerin varlığına rastlanılması, Türklerin ve özelde de Hunların yaşadıkları her coğrafyada Kürtlerin de yaşadığını göstermektedir.
Avrupalılarca “Ongur” veya “Hun Ogur” ikiz addan çıkma olarak ”Hungar” ve bunun Latince söylenişiyle “Hungarus”, Osmanlı söylenişiyle “Ongerus/Engü-rüs”[5][5] şekliyle adlandırılan Macarlar, Turan kavminin Ural kolundan olup, araştırmalara göre “ataları Türk ve anneleri Fin Ogurlu” sayılan bir kavimdir. Asya’nın kuzeyini kaplayan ülkelere “Sibir/Sibirya” adının verilmesine sebep olan “Saber/Sabir Türklerinin” göçleri sırasında, 5. yy.’da Ural dağlarının doğusundaki yurtlarından koparak Kafkas dağlarının kuzeyine göçen Macarlar, 603 yılında Göktürklerin en batı kolu olarak ayrı bir kağanlık kuran Kazar/Hazar Türkleri birliğine katılmışlardır[6][6].
İlk İslam fetihlerini anlatan “Derbentname”de 660 ve 721 yılları vakıaları anılırken, Kafkasya’daki Dağıstan’ın kuzeybatı kesimlerinde, “Ulu Macar” ve “Kiçi Macar” adlı iki müstahkem şehrin, Hazarlar elinden Araplara geçişi anlatılıyor. Bunlardan “Ulu Macar” şehrini 14. yy başlarında gezen ünlü Arap gezgini İbn-i Batu da burasının Altınordu devletinde işlek ticaretli ve büyük bir belde olduğunu söyler. Dağıstan’da halen yer adları yaşayan Macarlar, Hazarlar içerisindeki karışıklıklardan bunalarak 800 yıllarında anlaştıkları “Yedi boy” ile birlik kurar ve Dağıstan’dan göçüp, Karadeniz’in kuzeyindeki ovalara yayılırlar. Bu yedi boy Macar birliği, 830 yıllarında Don –Dneper ırmakları arasındayken, Bizans misyonerleri bunları Hıristiyan Ortodoks yapmak için aralarında dolaşmış ve hatta bunun için Ayasofya’daki Patrikliğe bu topluluklarla alakalı kilise raporları yollamışlardır
-
Bizanslılar daima bu yedi Macar boyunu “Türk” genel adı ile anmış ve yedi boyu da ayrı ayrı tanımışlardır. Bizans Kayseri Konstantin Porfirogenetos, 950 yılında yazdığı “Devlet İdaresi” adlı kitabında, 120 yıl önceleri Karadeniz’in kuzeyindeki Macar birliğini tanıyan rahiplerin yazarak gönderdiği raporlardan faydalanarak, 7 Macar boyunun adını verir. Bu Macar boylarından en güçlü boyun adı “Kürt”tür ve bunların Türklerden olduklarını anlatır. 9. yüzyılın ikinci yarısında, doğudan gelen yeni bir Türk göç kolunun itmesiyle Karadeniz’in kuzeyindeki yedi Macar boyu, önce Purut çayı bölgesine, sonra da Karpat dağlarının güneyine ve Tuna boylarına geçerek, bu topraklara yerleşmiştir. Burada şimdiki Macaristan ile çevresini içine alan topraklarda bir devlet kurarak, sonunda Katolik Hıristiyan olurlar. Orta Tuna bölgesindeki Macaristan Kürtleri tarihi kayıtlarda 1138, 1156 ve 1329 yıllarında geçen vakalarda; “Kutru, Kürtü, Kürt” biçiminde anılmışlardır[1][8].
Dağıstan-Macar Kürtlerinin coğrafyadaki hatıraları da mühimdir. Bunlardan bir bölük Kırım’a yerleşmiştir. Kırımlı göçmenlerin İstanbul’da çıkardığı “Emel” adlı dergide[2][9] Kırım’da “Kürt” adlı iki köyün bulunduğu bildirilmektedir. Sonradan dilleri Macarca olup, kökleri Hunlardan geldiği anlaşılan ve Macar topraklarından Erdel (Transilvanya) bölgesinde yaşayan “Sekel” boyu içerisinde de bir Kürt oymağının varlığı anlatılmıştır. Erdel (Transilvanya) 1918’de Romanya topraklarına katılmış bir bölgedir. Bu Sekeller kendilerini, 5. yy ortalarında Avrupa’nın en üstün hâkimi olan Atilla’nın (434–453) ordusundan kalma sayarlar. Macarlı Barabas Samus, Sekellerden “Medgeş” boyunun “Kürt” adlı oymağının, 1505 yılı vakalarını anlatan kaynaklarda geçtiğini belirtmiştir. Macar alimleri de, eski Macar kabilelerinden “Kürtgraymard” kabilesinin, Sekellerdeki Kürt kabileleri ile akraba olduklarını belirtmektedirler. Hatta bu Macar kabilesinin içerisinde Yenisey havalisinde yaşamış olan Kürt kabilesinin bulunduğu dahi kabul edilmektedir[3][10]. Elazığ bölgesinde Tunceli kökenlileri anlatmak için “Ali Seker” terimi
-
kullanılmaktadır. Bazıları “Seker” kelimesini tatlandırıcı olan şeker kelimesinden geldiğini söylese de bu adlandırma aslında Sekel kelimesinden kaynaklanmaktadır.
Bugün Macaristan’da şu dokuz vilayetteki Kürt adlı yerlerin eski Macar Kürtlerinden kaldığı tespit edilmiştir. Bunlar; 1)Baç 2)Borsod 3)Heveş 4)Solnok 5)Komaron 6)Nograd 7)Nyitra 8)Pojoni 9)Osmanlı kayıtlarında “Temeşvar” denilen “Temeş”dir [1][11].
Erdel gibi 1918’de Macaristan’dan koparılıp Çekoslovakya’ya verilen ve kuzeyde Macaristan’a komşu topraklarda da on tane köy “Kürt” adıyla anılmaktadır. Prag Üniversitesi’nden Prof. Josef Balaşkoviç, 1996’da “Reşit Rahmeti İçin” adıyla Ankara’da basılan bir anma kitabında “Çekoslovakya’da Eski Türklerin İzleri” başlıklı makalesinde, öteden beri Çekoslovakya’da bulunan bu on köy adı için şöyle diyor; “Kürt, on köyün ismidir. Macaristan’da yerleşmiş olan Kürt adlı Türk asıllı boyun adındandır…”
Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hun-garoloji Enstitüsü Müdürü Rasony, Mısır kaynaklarını tarayarak, 8. yy.’da Suriye ve Mısır’daki Kölemenli Kıpçak Türk beylerinden “Kürt” ve “Kürt Bay” adlı kişilerden 20 kadarını tespit etmiştir. Safevi kaynaklarında, Osmanlı Padişahı Yavuz’un 1514 Çaldıran Seferinden sonra, Türk Safevili Şah İsmail ordusunda yer alan “Kürt beğ” adlı bir Türk emirinden de bahsedilmektedir[2][12].
Hüseyin Namık Orkun, Türk Tarihi adlı eserinde, Rasony’nin eserinde belirttiği gibi Kürt boyunun asırlarca varlıklarını devam ettirdiğini, bunların Selçuklularla akraba olduklarını savunur.[3][13]
Bugün Bulgaristan’da Doğu Rumeli’nin Aydar kazasında Kürt Çiftliği adında bir köy vardır. Daha önce Balkanlara, Arapların ve İranlıların hiç gitmediğini, sadece Hunların, Kuman-Kıpçaklarının, Bulgarların ve Peçenek Türklerinin gittiği bilindiğine göre Kürtlerin kökeni kendiliğinden ortaya çıkmaktadır[4][14].
Kürtler ile Akhunlar arasında diğer bir bağlantı da Arap kaynaklarında mevcuttur. 451 yılında Kafkasya üzerinden gelen Akhunlar, günümüz Azerbaycan’ındaki Mugan’ın güneyine yerleşmiş ve burada Balasagun adıyla bir şehir kurmuşlardır. Bu adla halen Türkistan’ın çeşitli yerlerinde şehir ve bölgeler mevcuttur. Karahanlıların Orta Asya’da
-
kurdukları devletin başkentinin adı da Balasagun’dur. Kaynaklarda Halanduruk, Ermenice olarak Haylendurk şeklinde geçen Akhun Türklerine, Arap kaynaklarında Ekrad-ı Balasagun yani Balasagun Kürtleri denmiştir. Harzemliler devrinde, yani 8.yy ilk yarısında bu halk hem “Mugan Kürtleri” hem de “Mugan Türkmenleri” şeklinde anılmıştır.Ünlü İslam bilgini Belazuri (...?-897), “Fütuhü’l Büldan” adlı eserinde 645 yılındaki Arap fetihlerini anarken, yerli kaynaklara da dayanarak, Arap ordusunun “Sakasın/Sagasın”, “Moski-Van”, “Ud (Udi)” gibi sancak ve kasabaları kolayca zapt ettiğini, ancak bu arada, (Doğu-Karabağ’da bulunan) “Ekradü’l Bala-Sacan” (Bala-Sakan Kürtleri) denilen göçebelerin Araplara karşı koyup savaştıklarını yazmaktadır[15]. Kürt tarihinde, Kürtlerin Arap ordularıyla yaptıkları zorlu savaşlar anlatılmıştır ki, bu savaşların Akhun ve Araplar arasında geçen mücadelelerin bizzat kendisi olduğu ortadadır.
Hive Hanı olan Ebul Gazi Bahadır Han’ın eserinde ve eski “Oğuzname”ler ile Türk soy kütüklerinde de Kürtlerin yaşam alanlarını anlatan bilgileri görmekteyiz. 1661’de yazılan “Secere-i Terakkime” adlı eserde, “…kızırelinde bir uruğ bolur (olur) onlara Kürtler derler. Anlar kızır çura’nung neslinden tutarlar” şeklinde var olan kayıta göre, Hazar denizi doğusundaki “Ulu Balkan” ve “Kiçi (Küçük)-Balkan” adlı dağlar bölgesinde yaşayan *****ı Türkmenlerinin “Khızır eli” içerisindeki Türklerin bir boyunun adının “Kürtler” olduğu görülmektedir[16]. Yukarıdaki paragraflarda daha önce işlediğimiz şekliyle, İlk İslam fetihlerini anlatan “Derbentname”de 660 ve 721 yılları vakaları anılırken, Kafkasya’daki Dağıstan’ın kuzeybatı kesimlerinde “Ulu Macar” ve “Kiçi Macar” adlı iki müstahkem şehirde Hazar Türklerinin yaşadığını ve bu Türklerden Macaristan’a göç eden bir boyun da Kürt adıyla anıldığını görmüştük. Selçukluların Anadolu’ya gelişlerinden 100 yıl önce eserini yazan Mesudi’nin Musul ile Cudi dağı yakınlarındaki Kürt boyları arasında andığı “Çurukan ve Kikan” adlı Kürt boylarını öteden beri, Mardin-Diyarbakır ve Urfa arasında “Kiki Çurikan ve Kiki Kalachan” adıyla iki kardeş boy olarak görmekteyiz[17]. Bu durum yine Kalaç Türkleri ve Kürtler arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Bilal N. Şimşir Rumeli’den Türk Göçleri adlı eserinde 7. yy.’daki ilk İslam fetihleri sırasında, Horasan’ın Khastan kesimindeki “Khalaçlar (Kalaçlar) ile Kürtler, bir arada konup göçen deveci ve koyuncu boylar olarak tanınmışlardı” şeklindeki kaydı da Halaç ve Kürtlerin, bir milletin iki unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yine Kırım ve Buhara’da iki köyün, Türkmenistan’da onlarca yaylak ve köyün adı Kürt’tür[18].Herat çayı (Afganistan) yakınında Öleng-Neşin yaylasında Kürt Neşin (Kürt konağı) adında bir kışlak vardır.
Bugün Türkistan’da, Afganistan’da, Horasan’da ismi Kürt olan birçok köy, yaylak ve konak vardır ki halkı Türkçe konuşur. Nitekim 1953 yılında basılmış olan Sovyet Ansiklopedisi’nde, 1939 yılında Ortadoğu’dan başka Pakistan ve Afganistan’da 200 bin civarında Kürt yaşadığı belirtilmektedir.
Afganistan Türkleri arasında araştırmalar yapan Gunnar Jarring, Afganistan Türk aşiretleri cetvelinde Mukri ve Abdallar adında iki Türk aşiretinden bahsetmektedir. Mukri ve Abdallar olup sonradan İran’a göç edenlere ise şimdilerde Kürt denilmektedir. Gunnar Jarring, The Distribution of Turk Tribes in Afganistan adlı eserinde “Mukri”leri, Tumanoviç’e dayanarak, Gölken/Göklen Türkmenleri ile akraba göstermektedir. Dr. Şükrü Sekban “Kürt Sorunu” adlı eserinde Orta Asya, Pakistan ve Afganistan’da Kürt yerleşim yerlerinin kalabalığından bahsetmektedir. Yine Sovyetler Birliği kayıtlarına göre 1939 yılında Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’da 45.836 Kürt yaşamaktadır[19].Görüldüğü gibi Orta Asya’dan Balkanlara ve Ortadoğu’ya kadar Türklerin varlığının görüldüğü her mekânda Kürtlerde yaşamışlardır. Bu durum bile başlı başına Kürtlerin menşeini ispatlamaktadır.
Gaziantep’in Barak Türkmenleri arasında Türkiye Türkçesi konuşan Bircanlı Kürt oymağı, İran Şahseven Türkmenleri içinde ‘Kürtler oymağı’, Kuşadası’na yerleşen Danişmentli Türkmenleri arasında ‘Kürtler’ adında Kürt köyleri vardır. Arminius Vambery adlı araştırmacıda yine, Orta Asya Türkleri arasında Kürt oymaklarından bahseder[20].
Günümüzde ise Kürt olarak ifade edilen toplumun asıl zümresi Ortadoğu’da yaşamaktadır. Tarihi kayıtların Ortadoğu Kürtleri hakkında aktardıkları bilgileri inceleyerek, Kürtlerin kökeni meselesini daha geniş bir şekilde ele almamız gerekmektedir. Türk kaynaklarında Kürt boylarından bahsedilirken, 10. asra kadar Ortadoğu’daki diğer milletlerin belgelerinde Kürtler hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır. Bu zamandan sonra Ortadoğu’da Kürtlerin yaşadığı yerler tarif edilirken, Gürcü tarihinde M.S. 466 yılı olarak anlatılan ve Pakistan’ın Sint bölgesinden Ortadoğu’ya sürülen Kürtlerin coğrafyası tarif edilmiştir. Bu bölge İran-Bizans sınırına yakın alanlar olup, günümüz İran toprakları içerisinde kalan bölgeleri kapsamaktadır.
ÖMER ÖZÜYILMAZ
-
[1] Rasonyi L., Tarihte Türklük, Ankara, 1971, s.114, 121, 128.
[2] Kumanoğlu Y. B., Çekoslovakya Topraklarında Eski Türklerin İzleri, Ankara, 1967, s. 346.
[3] Çay, a.g.k., s.222.
[4] Mesudi, a.g.k., s.40.
[5] Elazığ Merkez ilçeye bağlı yeni adı “Çalıca” olan bir köyün Gurmanc lehçesindeki adı “Enkürüs”tür.
[6] Kırzıoğlu, a.g.k., s,28
[7] Kırzıoğlu a.g.k., s.29.
[8] Kırzıoğlu, a.g.k., s.30.
[9] Ağat N., “Kırım'da Kasaba Şehir ve Köy Adları” Emel Dergisi, İstanbul, 1966, S.41, s.19
[10] Kırzıoğlu, a.g.k., s.30.
[11] Seferoğlu, a.g.k. s.13,14.
[12] Kırzıoğlu, a.g.k., s.1.
[13] Arvasi, a.g.k., s.16.
[14] Seferoğlu, a.g.k., s.54.
[15] Başbuğ, a.g.k., s.7.
[16] Nejdet, a.g.m., s.9.
[17] http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk26b.html.Yazarı Yok,22.08.2007
[18] Sevinç, a.g.m., s.12.
[19] Seferoğlu, a.g.k., s.11,12.
[20] Eröz, a.g.k, s.131.
-
fatih nereden buluyorsun bunları yaa , süpersin valla ..........:D,
imralıda ki bunları okursa çatlar gider yaa.
-
Gerçekten harikasın Fatih bu bilgileri başka yerde paylaşabilir miyim.
-
ammi bende alıntı yapıyorum dikkat edersen seve seve paylaşabilirsiniz
Selamlar
-
Yahu ben nereden geldiğimi nasıl araştıracağım bilen yokmuuuu.