-
Çözüm önerileri neler olabilir bildiğiniz gibi gün geçtikçe artıyor sebepi açık çok güvensiz bir ortam olduğunda dünya onların gözünde nasıl dünyaya insanlara güvenmeleri sağlanabilir yapılanlar ne kadar etkili...
bir fikrim var benim internet kafelere giden gençlerimize sokaklarda olan gençliğimize bire bir arkadaşça yaklaşımla sivil toplum örgütlerimiz el uzatmalı aşağılanmamalı polis arkadaşların tutumları biraz daha duyarlı olmalı daha öncede neden kahve köşeleri değil internet kahveler formunda bu konuya değinmiştik biraz sağ duyulu olmak gerekir onların istediği gibi bir uygulamaya gitilmeli ancak o zaman vereceğimiz,vereçeğiniz mesaj yerini bulur sadece söyleme stilini biraz gençlerimize göre ayarlamalıyız.
saygılar.
İnternet Kafeler ve Çocuklarımızın Güvenliği
-
Halk Eğitim Merkezi ve ilçe Gençlik ve Spor Müdürlüğünün yapacağı bir plan ve proğram çerçevesinde, Emniyet Müdürlüğü bilgisi dahilinde ki bu çocuklarımız spora yönlendirilebilir.
Basketbol,voleybol, masa tenisi vs.. spor dallarında bir rehber öğretmen ve antrönörler kontrolünde bu çocuklarımızı topluma kazandırabiliriz.
-
Ben Sokak Çocuğuyum
şu dört direkli köprünün altında
açmışım gözlerimi
sahipsiz
rüzgar sarmış kundağımı
yağmurla beslenmişim
adımı insanlar koymuş
benden habersiz
benimsemişim
serseri derler, hırsız derler
.... derler, anlamam da
alınmam da
hiç fiyakalı dolaşmadım sokaklarda
marka satmadım
gökyüzü yorganım oldu hep
dirseğim yastık
alışkınım; kara, yağmura, soğuğa
üşümem
sıcak dokunur bana
özlemem, hiç tanımadığım hisleri
istemem varlığını bilmediğim şeyleri
kıskanmam hiç kimseyi
özenmem
halbuki bilmez kimse
kendilerinden şanslı olduğumu
daha özgür
ve daha zengin
şu deniz herkesten çok benimdir
arkasındaki orman da
bütün sokaklar benimdir herkesten çok
her simitçi biraz bana çalışır
aslında her çocuktan daha çocuğum
canım hiç sıkılmaz buralarda
en sevdiğim oyundur
köşe kapmaca
yalnız da değilimdir
yüzlerce kardeşim var
benim gibi, bana benzer
kimse ayırt edemez bizi
birbirimizden
geceleri toplanmaya başlarız
el ayak çekildikten sonra
konuşuruz, güleriz, dertleşiriz
biraz farklı olsa da
herkes kadar biz de umut besleriz
hayallerimiz de vardır
ayın dolaştığı yerlerde
herkes kadar okumuşluğum da vardır
her tip insandan bir harf öğrendim
insanları en iyi ben tanırım
okuldan, öğretmenden anlamam ama
bu sokakların mektebini bitirdim
bana lazım olanı öğrendim
herkes kadar insanım da galiba
herkes kadar ben de bazen ağlarım
kafam da var, kalbim de
severim de, düşünürüm de
yalnız ben sokak çocuğuyum
sokaklarda yaşamak tek suçum
bir gün ben de gideceğim buralardan
herkes gibi
yalnız biraz sessizce
kimseler anlamadan
cenazem omuzlar üzerinde gitmeyecek
belki
belediye kaldıracak gürültüsüzce
ağlayanlar olmayacak başucumda
bir hayırsever uğramazsa geçerken
mezarım da çorak kalacak sonunda
benim gibi
içimizden kimin gittiği
fark edilmeden
biri alacaktır yerimi
vakit geçmeden
evet, ben sokak çocuğuyum
bu sokaklarda ne ilk
ne de sonuncuyum
Reşide Sarıkavak
-
üstad çok güzel döktürmüşsün..tesekkürler
-
Toplumun kanayan yarası sokak çocukları,aile içindeki şiddet çocukların dışarıya bağımlılığını arttırmaktadır.Aile içi şiddet; ekonomik ve sosyal yetersizlik ,içine kapanıklıktan ortaya çıkmaktadır. T.B.M.M. bu konuda çalışmalar yapıyor ama ne sonuç verir bilinmez.
-
Bu sokak çocukları bizim değil mi?
Önceki gün gazetelerdeki "Tinerci çocuklar okul bastı" haberi dikkatimi çekti. Okuldaki öğrenciler de çocuk, okulu basanlar da çocuk. Meraklanıp, haberi sonuna kadar okudum. Ve öğrendim ki, Mehmet Akif İlköğretim Okulu'nu basan ve öğrencileri tartaklayarak camları çerçeveleri kıran ve terör estirenler de çocuk. Ama okuldakiler analı-babalı, kendilerine sahip çıkılmış olan çocuklar. Ötekiler ise sahipsiz... Bu çocuklar teröre başlamaya ramak kalacak kadar başıboş kalmışlar. Haydi bakalım, çıkın şimdi işin içinden. Olan oldu, biten bitti. Bir kısmımız, "Yok mu yahu bunlara sahip çıkan?" dedi. O da sözde kaldı. Gönül isterdi ki;
* Ülkeye yön vermek için birbirleriyle yarışan politikacılarımız,
* Muhalefetteyken iktidara kök söktüren, iktidardayken de muhalefete göz açtırmayan particilerimiz,
* Yaptıkları toplantılarla hükümete yol gösteren işadamlanmız,
* İnsanlarımıza telkinler yaparak, doğru yolu gösteren din büyüklerimiz,
* Ülkeyi yöneten yüksek bürokrat larımız,
* Burunlarından kıl aldırmayan aydınlarımız,
* Ülkenin yönetiminde çok önemli yer tutan yargı erkimiz,
* Günübirlik tiraj yarışına girmiş olan medya yöneticilerimiz,
* Askerimiz, polisimiz, jandarmamız, sosyal güvenlik kuruluşlarımız, ekonomik denetim mekanizmalarımız, milli eğitimcilerimiz,
* Her fırsatta ortaya çıkarak, televizyonlarda ve gazetelerde ahkam kesen sivil toplum kuruluşlarımız...
Bu elim ve son derece önemli konuya el atsınlar ve bir hal çaresi bulunması için harekete geçsinler. Amaaa... Ben bunlardan hiçbirini ne basınımızda ne de televizyonlarda görmedim. Herhalde pek önemsenmedi. Neden önemsensin canım, şarkıcı bilmem kimle, manken bilmem kimin aşkı daha önemli hale gelmiş bu ülkede. Bir zamanlar sosyalistlerimiz vardı, "Vatandaştan, garipten yanayız" derlerdi. Onlar kayboldu. Yine bir zamanlar din eksenli kuruluşlarımız vardı. Bu konuda onların da seslerini işitemedik.
Yüzümüz kızarmalı
Bu o kadar basit bir konu muydu ki, kimse üzerine düşmedi? O artistin, o dansözün aşna fişnesinden daha mı önemsiz bir konuydu? Haydi canım sen de... Bana kalırsa bu, gazete haberlerinde okuduğumuz andan itibaren yüzümüzün kızarmasını gerektiren bir konu. Onun için yazımı bu meseleye ayırdım. Ben bunları yazarken bir e-mail geldi. Mesaj, Bağımsız Eğitimciler Sendikası Başkanı Gürkan Avcı'dan geliyordu. Diyordu ki: "Sokak çocuklarını aşağılamaya hakkınız yoktur. Onlar da bizim çocuklarımız. Onları, okula giden öğrencilerin yerinde olmak için can atan ve gıpta ile bakan ve saldırganlığa iten nedenleri kişiliklerinde aramak yerine maruz kaldıktan şiddet, yoksulluk ve sevgisizlik üçgeninde aramamız gerekir."
Sendika Başkanı şöyle devam ediyordu: "Onları sokaklardan kurtararak eğitimlerine devam etmelerini sağlamak için çaba göstermemiz gerekmiyor mu? Bu çocuklar cinsel taciz, ********** madde ve şiddet gibi tehlikelerle dolu bir yaşama itilmişler. Küçük yüreklerinin karşı karşıya kaldığı bu olumsuzluklar onlarda onanlması imkânsız yaralar açıyor. Ve böylece hepsi potansiyel birer suçlu oluyor." Ve şöyle ekliyor: 'Yapılan resmi araştırmalara göre, sokak çocuklarının % 63'ü parçalanmış ailelerden geliyor. % 20'si hiç okula gitmemiş, % 60'ı ilkokul terk. İlkokul mezunu olup okuluna devam etmeyenlerin oranı % 10. Sokakta yaşayan çocukların % 40'ı madde bağımlısı. Onlar her türlü fiziksel ve sosyal risklere karşı savunmasız oldukları için potansiyel suçlu olarak karşımıza çıkmaları son derece doğal. Sokak çocuktan niçin okul basıyor, niçin çocuklarımıza saldırıyor diye şaşırmamıza gerek yok. Bu sonuçtan toplum olarak hepimiz tek tek sorumluyuz."
Bizde bu adamsendecilik mantığı varken ve bu çocuklarımızın meselesine bu kadar lakayıt kalmak varken, hiçbir yere gidemeyiz. Benden söylemesi...
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sokak çocukları için bir komisyon kuruldu. Bu konuda iyimser olacağımız nokta sadece ilgili Bakan yerine komisyon olarak ilgilenilmesi.
Ama bu komisyonun isminin Çocuk Hakları Komisyonu olması çok daha hedefe yönelik olacaktı. Komisyonun misyonunu daha net belirleyecekti. Çünkü nasıl ve nereden bakarsanız bakın sokak çocukları bir sonuç. Çocuk haklarının uygulanmamasının bir sonucu.
Evdeki istismardan başlıyor ve ekonomik açmazlar ile çocuğun eğitime sokulamaması ile devam ediyor. Sokağa düştükten sonra da **********, fuhuş kıskacıyla sürüyor. O yüzden sadece medyatik olduğundan olaya sokak çocukları diye de başlayabilirsiniz ama doğrusu çocuk hakları olmalıydı diyorum.
Ancak komisyon kuruldu. İçeride konu hakkında duyarlı ve kısmen bilgili olduğunu da bildiğim Okuducu ve Ergenç gibi isimlerde var. Neler yapabilirlere göz atmak gerekir.
İnsan kaynağı eksikliği
Önlemleri, birincil önlemler, ikincil önlemler ve üçüncül önlemler olarak üç aşamalı sınıflandırırsak, hepsine başlıklar halinde değinmekte yarar var. Durum saptaması için devlet kuruluşlarına dışarıdan bakacak, analizleri yapacak araştırma gereksinimi var. Müdahale ile günışığına çıkması devlette bazı makamlarca "eleştiriliyoruz" diyerek önlenen raporlar yerine fotoğrafı net çekecek resimlere gerek var. Bu araştırmalar ile Devlet Bakanı'nın resmi demeçleri dışında tabloda ortaya çıkar. Bir örnek vereceğim.
Sokak çocukları sorunu tartışılırken herkes konuşuyor da sosyal hizmetler perspektifi kimse tarafından dile getirilmiyor. Dünyada meslek grubu olarak işin sahibi sosyal hizmetler.
Ama Türkiye'de onların yetiştiği tek okul var. Yüksek Öğrenim Kurulu'yla (YÖK) görüşüp İstanbul'da ve İzmir'de veya başka büyük illerde hemen birkaç yüksek okul ve yüksek lisans programları başlatılmalı.
Konuya çok disiplinli yaklaşım gerektiğinden öğretim üyeleri sadece sosyal hizmetler uzmanları olmayacağı için bu hızla yapılabilir. Altyapı bu anlamda sıkıntılı değil. Birincil önlem olarak "Eleman yetiştirin".
İkinci önlem ise mevcut insan kaynaklarının eğitim ile çalışma ve sosyal yaşam koşullarının iyileştirilmesidir. Gerçekleştirdiğim, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) tüm çabasına rağmen Emniyet Çocuk Birimi ve Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanması geciktirilen 25 ili kapsayan bir araştırmada, çocuklarla ilgili çalışanlarla görüşme yapmış ve durumu tespit etmiştik.
İlk göze çarpan çalışanlardaki "resilience" dediğimiz yılgınlıktı. Bu işte çalışanlar yılmıştı. Çok zor koşullarda çalışmalar yapmalarına karşın iş başarısı olmuyordu.
Fiziksel koşullar, olanaklar, meslek elemanı olmayan yöneticiler, siyasi yaklaşımlar ve hedef sunamama gibi yıpratıcı faktörlere bir de çok düşük maaşlar nedeniyle maddi tatminsizlik eklenince elemanlar yılgınlık içerisinde inançsız çalışıyorlardı. Bu sorunu emirler ya da korkutma ile çözebilmenin mümkün olmadığı bilinmelidir.
"Toplumun katılımı sağlanmalı"
Üçüncü nokta ise sivil toplum kuruluşlarının önü kapalıdır. "Sadece Devlet kurum bakımı yapar" mantığı artık hiçbir gelişmiş ülkede yoktur. "STK lar hizmet verir, devlet denetler" doğru yaklaşımdır.
Bu, hem kapasiteyi hem de toplum katılımını sağlar. Bugün, "toplum katılımı"nı devlete sağlanacak maddi yardım gibi algılamanın sonucu kuruma yalnızlık getirmiştir.
Toplumun içinden gelen böylesi bir sorunun çözümüne toplumun katkısı yoksa veya toplum tepkisizse, bu sadece toplumun duyarsızlığı değil devletin topluma "çözüm ortağı" olarak bakmayıp sadece "para bağışçısı" diye bakmasındandır da.
Aslen toplum istismar, fuhuş, ********** ve diğer problemlere göre sokak çocuklarına çok daha fazla duyarlılık göstermektedir. İnsanlar istismar olgularındaki uzun dönemli sonuç alma yerine daha somut, kıyafet, yiyecek vererek hemen sonucunu görebilecekleri sokak çocuklarının durumunu değiştirmeyi seçmektedirler.
Unutulmamalıdır ki toplumun en duyarlı olduğu konu budur. Buna rağmen sorunun çözümüne toplumun katılımı minimumdadır. Bu durum toplumun diğer sorunların çözümüne katkısının hiç olmadığının bir başka göstergesidir.
"Medya görmüyor ya da yanlış görüyor"
Medyada konuyla ilgili bilgilendirmenin hiç yapılmadığını veya yanlış yönlendirme yapıldığını da vurgulamak gerekir. Örneğin, sokakta gasp yapan çocuk ve gençler bu amaçla doğu ve güneyden kaçırılıp suça itilen organize çete mensuplarıdır. Sokak çocuklarından bunları ayıramazsanız sorunu çözemezsiniz.
Bu iki farklı sorunun çözümleri de farklıdır. Birincisi bilinçli organize suçtur. Elebaşları yakalanmalı, suça itilen -istismar edilen- çocuklar rehabilite edilmelidir. Adalet Bakanlığı'nın da çocukla ilgili konulara artık daha ciddi yaklaşması gerekmektedir.
Sokak çocukları ise bireysel yaklaşımlarla yumuşaklıkla ele alınmalı ve çocuklara barınma, beslenme, temizlik, sağlık gibi temel olanakların yanısıra eğitim olanakları sunulmalıdır. Medya bu konuda mutlaka eğitim almalı ve farkı yansıtmaları sağlanmalıdır. Yoksa bu tip yayıncılıkla toplumu Brezilya'daki gibi çocuk avcılığına yöneltecekleri korkusu duyduğumu belirtmek isterim.
"Belediyeler işe katılmalı"
Çocuklarla ilgili çalışmalarda ise eğitim ve iş olanakları önemlidir. Okuma-yazma kursları ile ilk aşama başarılı yürürken sonrasında bir boşluk görülmektedir. Buna acil çözüm gerekir.
İstanbul'daki sokak çocukları için Vakıfbank yatılı ilköğretim okulu modelinin gözden geçirilip revize edildikten sonra yaygınlaştırılması düşünülebilir. İş olanakları açısından Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği olarak başlattığımız "gönüllü tekstilcilerin kontenjan ayırması" modeli gibi bir çalışma ya da bu tarz farklı yöntemler düşünülmelidir.
Çocuk boşlukta bırakılmamalı, kendini güvenli ve işe yarar hissedeceği bir ortama alınmalıdır. Sokak çocukları belediyelerin görev kapsamında da olmasına karşın konuyla ilgili çok az sayıda sınırlı projeler üretildiği gözlenmektedir. Belediyeler mutlaka işin içine katılmalıdır.
Burada dikkat çekilen hususlar dışında global merkezli problemlerin çözümü zaten tüm ulusu ilgilendiren bir sorundur. Onlar çözülmeden ekonomik krizleri, çocukların çalıştırılmasını ve göçü engelleyebilmek mümkün değildir. Ama bu da "yapılabilecek hiçbir şey yok" demek anlamında değildir. Öneriler dikkate alınıp uygulamaya geçildiğinde şimdikinden çok farklı bir tablonun ortaya çıkacağı görülecektir.
-
Sokak Çocugu Kimdir?
Sokak çocukları,24 saat sokakta yaşayan, ailesiyle ilişkileri kopuk olup geçimini sokaktan sağlayan, zaman zaman suça bulaşıp, zaman zaman tiner bali gibi uçucu maddeler kullanan ya da bunlara gereksinim duyan, sokağın özgür ortamını mekan edinen çocuklardır. Bu çocukların aile , okul, çocuk kurumları gibi kendine karşı sorumluluğu olan kişi ya da
kurumlarla hemen hemen hiç temasları bulunmamaktadır. Çeşitli nedenlerle evden kaçmış, aile ve toplumla bağları tamamen kopmuş olan bu çocuklar komünler halinde, kendilerine özgü kurallarıyla köprü altı yaşamını seçmiştir. Yaşamları için sokak onların 24 saatlik meskenleridir.
Sokakta Çalışan Çocuklardan Farkı Nedir ?
Sokakta çalışan çocuklar ailesinin geçimine katkıda bulunmak yada kendi masraflarını karşılamak için günün bir bölümünde sokakta çalışan, gecenin erken yada geç bir saatinde evine dönen çocuklardır.Mendil-sakız-su-kart satanlar, ayakkabı boyacılığı yapanlar, kırmızı ışıkta araba camı silenler, sabit noktalarda dilencilik yapanlar... v.s buna örnektir.Genelde tiner, bali ve benzeri madde bağımlılıkları yoktur. Bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmektedir.
Çocuğu sokağa iten en önemli faktör aile ve yaşanan ekonomik sorunlardır. Sokak çocuklarının çoğunluğu %82-89 parçalanmış ailelerden gelmektedir. Yapılan araştırmalarda ebeveynlerin eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu görülmüştür. Babalarının büyük çoğunluğunun ilkokul mezunu ya da ilkokuldan terk oldukları, annelerin yarıdan fazlasının ise hiç okula gitmedikleri dikkati çekmiştir. Annelerin %90 dan fazlasının ev dışında çalışmadıkları belirtilmiş, babaların %44’ününde halihazırda işsiz olduğu anlaşılmıştır. Ailelerin sahip oldukları çocuk sayısının çok yüksek olduğu görülmüş. İzmir için %43 ünün 4-6 çocuk, %26 sının ise 6 çocuktan fazlasına sahip oldukları görülmüştür. Türkiye'de sokak çocuklarının sayısındaki hızlı artış özellikle büyük kentlerde kendini gösterirken, sokaklarda yaşayan ve madde bağımlısı çocuk sayısının en yüksek olduğu üç il İstanbul, Ankara ve Uşak olduğu araştırmalarda belirtiliyor.
Hangi Tehlikeler İle Karşı Karşıya ?
Şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, başkaları tarafından suç işlemeye zorlanmak, yanma-yaralanma, kronik-tehlikeli bulaşıcı hastalıklara yakalanma, bakımsızlık sonucu oluşan sendromlar, kaçırılma, öldürülme.
Uçucu Maddelere Neden Gereksinim Duyarlar ?
Sokaktaki şiddete karşı durabilmek ve dayak yediklerinde acı hissetmemek, sokaktaki soğuğa dayanabilmek, yaşadığı zorluklara karşı bedensel ve duygusal güç oluşturabilmek yani kendilerini güçlü ve cesaretli hissedebilmek , halüsinasyonlar görüp güzel şeyler hayal edebilmek ve utanma duygularını yok ettiği için rahatlıkla başkalarından yemek isteyip, dilenebilmek ve özgürce konuşabilmek için uçucu maddelere gereksinim duyarlar. Bunun dışında, sokaktaki grupların ortak yaşam biçimine ayak uydurarak gruba kendini kabul ettirebilmek, tiner-bally gibi maddelerin ucuza kolayca bulunabilmesi de diğer başka etkenlerdir.
-
büyüklerimiz bu kardesimize kulak verecek ve üstüne düsen görevi insallah yapacaktýr..
kanayan bu yaramıza merhem süreceklerdir..
-
-
Bedevi nedir bilirmisiniz?
Hemen hemen bir çoğumuz tam olarak biliriz bedeviligi..
Bedevi kelimesi Medeni kelimesinin zıt manasın olusturur.
Medeni ise lugat manası ''sehirli'' anlamına gelmektdir.
Yani bir tanesi yerlesik bir hayatı tanımlarken digeri ise
bir hayat tasvir etmektedir.Medeni olmak sehirli
olmak demektir.Yani sehrin gerektirdikleri neyse onlara
riayet etmek...Paylasım birbirlerine saygı ve katlanmayı
ortak bir noktada kabullenmek demektir.Bedevini böyle
sorunları yoktur.Çünkü o doğ;a ile basbasa ve özgürce yasamayı
kendine hayat tarzı seçmistir.Bugün Arap bir çöl bedevisini
5 yıldızlı lüks bir otele yerlestirseniz inanın orada rahat edemez.
onun 5 yıldızlı oteli çadır ve çölüdür.Aynı; tanımlamaları nisbeten
köy insanlarımıza da yapabilirz...Bu konuya neden temas ettim?
Çünkü Nizip'te sokak çocuğu diye tanımlanan yavrularımızın
çoğu ailelerinden kaynaklanan bedevi bir hayatını
yasamaktadırlar..Hayatlarını davul-zurna çalarak kazanan bu tip
insanlarımızı sehir çocuklarınada yansıması ve
Nizip çapında kendine has sokak kültürü olusturmustur.Bu
insanların çoğunun evleri ve arabaları olmalarına rağmen
yırtık pırtık giyimleri ve sokak hayatları bedevi anlayısının bir
ürünü olarak torunlarına da yansıtacaktır. Ben Nizip'te gerçek
manada masun ve sokakta kalmıs çaresiz çocukların olduğuna
inanmıyorum.Genel manada büyüksehirlerde bu konunun hassas
bir teması olduğu için baslık olarak önem arzetmektedir.Konu
içerik itibarı ile önemli olmasına rağmen Nizip'te sokaklarda
donarak ölen veya açlıktan ölen veya tiner komasına giren
hiçbir çocuk hatırlamıyorum ben...Veya ben uzak kaldıysam
bu olaylara gerçekten büyük üzüntü duyarım..
-
Bu konuya karsısizi tebrik ederim. ınsallah yetkililerimiz bu konuda duyarlıolur.
Sokak çocuklarımız malesef aile ortamında bulamadıklarımutluluklarısonucunda onlarda güvensizlik, korku ve mücadele pençesine kapılıyorlar. Bu pençe içerisinde büyüyerek toplum içinde saatli bombaya dönüsmeye baslıyorlar. Lütfen bu çocuklarımıza yardım edelim. Kimbilir yardım ettiğin çocuk geleceğin bir bilim adamı, doktor yada mühendisi olabilir.
-
Herkes, her kurum üzerine düşeni yapmalıdır..
-
donarak ölen veya açlıktan ölen veya tiner komasına giren
hiçbir çocuk hatırlamıyorum ben...Veya ben uzak kaldıysam
bu olaylara gerçekten büyük üzüntü duyarım..
Emniyet yetkilleri bize bilgi vereçeğine inanıyorum altın vurus tabiri ile ölen kaç gençimiz var abi
görünen yüzü parıltılı ama yakından ve içerikli bir biçimde bakıldığı zaman yürek dayanmıyor.
-
Sitemizde bir çok konuya değindik bu konuda öyle sıradan bir konu değil..Toplum olarak artık bir sevgi kampanyası başlatıp bu sokakçocuklarına yardım elimizi açmalıyızDün bir sokak çocuğu işyerine geldi ;adı ahmet tek suçu ailesinin geçimsizlkten boşanması diğer olaylarhayatın çilvesi..annesi boşanınca başkası ile evlenmişüvey babası da sokağa atmışçocuğu şimdi evsiz babası içki şişesinden çıkmadığı için çocuğunvarlığından
haberi yok bile...Hayat hikayesi bi şimdi sokaklarda yatıyor para veriyorum almıyoben dilenci değilim diyor!!! zorla bir şey yetirdim.
sordum sana kimseye yardım eli uzatmadımı diye verdiği
cevap kururn olsaydı kan akıtmazdı yüreğimde devletin başka işi yok benim ailem yaptığı saçlamalıklamı uğraşsın dedi...
bu neyi gösteriyor güvensizlik ortamının çocukta uyandırdığı psikolojji
dostlar sizden bir ricam var böyle çocukları bulup NRT de bir program
yapalım ve gerçekleri gösterelim artık sokaklarda ikinci sınıf müamele
gören bu kardeşlerimiz artık sizn gibi bizim gibi haklara sahip olsunlar
okusunlar evleri işleri olsun başlarını okşayacak bir büyükleri olsun
onlarında hakkı
bu yazında diğer yazılar gibi yok olmaması içinden elimizden geleni yapalım
Lütfen büyüklerimiz artık sesimizi duysun herkesin yapacağı bir şey var
belediyemiz yardımda bulunuyor ama Nizip halkı ile paylaısın Nizip
halkıda üzerine düşen görevi yapsın artık .
YETSİN ARTIK SOKAK ÇOCUKLARININ BU DIŞLANMASI!!!!