-
Stresle başa çıkmanın yolları
26 Nisan 2007 Perşembe 10:56
Ahi Evran Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cengiz Şahin, herkesin kendine özgü stresle başa çıkma tarzının olduğunu belirterek, ''Herkesin algı boyutu ve tepki boyutu farklı olduğundan, karakter özellikleri stresle başa çıkmada etkin oluyor'' dedi.
Stresle başa çıkmada kişilerin ayrı yollar izlediğinin altını çizen Şahin, bir çok kimsenin sigara yada alkolle stres atmaya çalışırken, bazılarının da içine kapandığını, kaygılı bir profil çizerek, pasifleştiğini belirtti. Stresle başa çıkmanın en önemli yolunun, değişime açık ve durumlar karşısında esnek olmak olduğunu kaydeden Şahin, şunları söyledi:
''Karşılaşılan olumsuz durum yada kişiyi strese sokan durum karşısında heyecanı artırıcı, beyne olumsuz durum salgılayıcı sözler yerine kişi sakin olmalı ve olumlu tarafından bakmalıdır. Örneğin bir olumsuzluk karşısında 'öldüm, bittim, mahvoldum' yerine 'eksik olan burada neydi, bir daha ki sefere daha iyi olacağım' gibi sözlerle kişi kendini rahatlatmalıdır.''
Gergin olan düşünceyi ortadan kaldırmanın kişinin elinde olduğunu bildiren Şahin, bunun hem ruh sağlığı hem de verimli düşünce için gerekli olduğunu sözlerine ekledi.
-
İdrar yolu enfeksiyonu nedir?
İdrar yolları böbrekler, mesane ve üretradan (idrar kanalı) oluşmaktadır. Mesane balon şeklinde bir organ olup idrarı depolama görevi vardır. Böbrekler ise iki adet fasulye şeklinde organ olup yukarı sırt bölgesinde yer almaktadırlar. Böbrekler kandan artık maddeleri temizleyerek idrar içinde vücuttan atılmasının sağlarlar. İdrarda yüksek miktarda bakteri (mikrop) bulunması durumunda üriner sistem enfeksiyonu gelişir.
İdrar yolu enfeksiyonları çocuklarda ciddi hastalıkların gelişmesine neden olması yönünden önem taşımaktadır. Beraberinde bulunabilecek yapısal bozuklukların bu dönemde ortaya konularak tedavisi ona göre planlanmalıdır. Vezikoüreteral reflü (mesaneye açılan idrar kanal sistemindeki yapısal bozukluklar ve/veya nörolojik problemler nedeni ile mesanedeki idrarın işeme sırasında böbreğe doğru kaçması anlamındadır, bazen sadece "reflü" kelimesi de kullanılmaktadır) ve bu duruma eşlik eden enfeksiyonlar çocuk ve erişkin yaşlardaki son dönem böbrek yetmezliğinin (kronik böbrek yetmezliği) önemli sebeplerinden birisidir. Öte yandan reflü tespit edilir ve uygun medikal veya cerrahi tedavi uygulanırsa böbrek yetmezliği gelişmesi nadir olarak gelişmektedir. Bazı çocuklar çok ciddi gözükmeyen idrar yolu enfeksiyonları ile gelip altta çok ciddi reflü bulundurabildikleri gibi, klinik belirti vermeyen (subklinik) enfeksiyonlar iki böbrekte de bozulmaya neden olabilmektedirler. Bu nedenle laboratuar yöntemleri ile ilk dökümante edilmiş enfeksiyonda - ikinci bir enfeksiyon beklemeden - durum ciddiye alınarak çocuk tetkik edilmelidir.
İdrar yolu enfeksiyonu genellikle bulaşma ile idrar kanalı ağzından yukarı ilerleyen barsak bakterilerinin (örneğin Escherichia coli) sebep olduğu mesane enfeksiyonu (sistit) olarak başlar. Yenidoğan döneminde idrar yollarına bakterilerin kan yolu ile ulaştığı kabul edilmektedir. Yenidoğan sonrası dönemde, mesane enfeksiyon için ilk odaktır; buradan böbreğe çıkan enfeksiyon ve bunun sonrasında gelişebilen bakteriemi (kanda bakteri bulunması) enfeksiyonun sekeli olarak düşünülmelidir. 1-3 aylık dönemdeki bebeklerin %30'unda sepsis (kanda bakterilerin bulunması ve çoğalması anlamına gelmektedir) gelişme riski vardır. Üç ayın üzerinde bu risk yaklaşık %5'lere kadar düşmektedir. Bu nedenle bebeğin ilk 3 aylık dönemi daha riskli bir periyottur. Sistem içinde idrar akımını bozan veya akımı düşüren durumlarda enfeksiyon daha rahat bir şekilde ortaya çıkabilmektedir. Seyrek idrar yapma veya mesaneyi tam boşaltamama, reflü veya diğer anatomik anomaliler bu durumlar arasında sayılabilir.
İdrar yollarında bir anomali olmasa bile mesane enfeksiyonu tek başına vezikoüreteral reflüye neden olabilir veya zaten var olan reflüyü daha da kötüleştirebilir. Reflü de enfeksiyon ile birleştiğinde piyelonefrite neden olmaktadır. Kronik veya tekrarlayan piyelonefrit ise zamanla böbrekte hasara, skar dokusu gelişimine ve böbrek yetmezliğine gidebilmektedir. Semptomatik idrar yolu enfeksiyonu ve ateş olan çocukların yaklaşık %5'inde böbrekte skar dokusu gelişmektedir.
Sünnetsiz çocuklarda sünnetli olanlara göre daha yüksek enfeksiyon oranları olduğunu bildiren çalışmalar olduğu gibi, fark olmadığını bildiren bilimsel yayınlar da bulunmaktadır. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları varlığında sünnetin enfeksiyon tekrarlarını azaltan bir faktör olduğu konusunda genel olarak araştırmacılar arasında fikir birliği mevcuttur.
Yenidoğan dönemi hariç idrar yolu enfeksiyonları kız çocuklarda daha fazla görülmektedir. Yenidoğan dönemini hariç tutarsak 11 yaş altı kız çocuklarda %3-5, aynı yaş grubundaki erkek çocuklarda %1 enfeksiyon riski vardır. Yaş ilerledikçe infeksiyon oranları daha da düşmekle birlikte, kız çocuklarında erkek çocuklara göre daha yüksek oranda infeksiyon riski bulunmaktadır.
Çocuğumun idrar yolu enfeksiyonu olduğunu nasıl anlarım?
Çocuğunuz yaş dönemine göre aşağıdaki bulgulardan bir veya birkaçını gösterebilir;
Yenidoğan döneminde;
Sarılık
Hipotermi veya ateş
Gelişme geriliği
Zor beslenme, emmeme
Kusma
Bebeklerde;
Zor beslenme
Ateş
Kusma, ishal
Kötü kokulu idrar
Okul öncesi dönemde;
Kusma, ishal, karın ağrısı
Ateş
Kötü kokulu idrar, gece yatağına idrar kaçırma, idrar yaparken yanma, sık sık idrar yapma, aniden idrar gelmesi
Sinirlilik hali ve/veya huysuzluk göstermesi
Okul çağı çocuklarda;
Ateş, karın ağrısı
Kötü kokulu idrar, sık idrar yapma, aniden idrar gelmesi, idrar yaprken yanma, bel ağrısı, yeni ortaya çıkan gece idrar kaçırma
Ergenlik döneminde;
Şikayetler yetişkinlerdeki gibidir. Ergenlikteki kız çocuklarında vajinit (%35) olasılığı, idrar yolu enfeksiyonu (%15) olasılığından daha fazladır. Sistit olarak tanı konulanlarda sıklıkla birlikte vajinit de bulunmaktadır.
Yüksek tansiyon böbrek hasarının bir göstergesi olabilir
Bel bölgesinde ağrı, hassasiyet
Karın ağrısı veya kitle
Mesanenin muayenede ele geliyor olması (tam boşalmayan mesane)
Damla damla idrar yapma, zayıf idrar akımı veya idrar yaparken zorlanma
İdrar yolu enfeksiyonuna ne neden olmaktadır?
Bakteriler en sık sebep olan organizmalardır. Escherichia coli en sık enfeksiyona neden olarak %75-90'ından sorumlu bakteridir. Diğer rastlanabilecek bakteriler şöyledir;
Klebsiella türleri
Proteus türleri
Enterokok türleri
Stafilokok saprofitikus
Adenovirus (nadiren) sebep olmaktadır.
Aşağıda sıralanan durumlar bakterilerin mesane veya böbreğe ulaşmasına neden olabilir;
Bol köpüklü banyolar
Sıkı iç çamaşırları giyilmesi
İdrarı uzun süre tutmak
Tuvaletten sonra temizlenme/kurulanma işlemini önden arkaya doğru yapmak yerine, arkadan öne doğru silmek
İdrar yolu enfeksiyonlarında olası sebepler araştırılırken öncelikle tibbi anlamda tedavi gerektiren, takip gereken durumla ortaya konulmalı, bu durumlar tespit edilmez ise hijyene ait konular ön planda düşünülmelidir.
İdrar yolu enfeksiyonları nasıl tedavi edilmektedir?
Antibiyotik tedavisi enfeksiyonların tedavisinde kullanılmaktadır. enfeksiyonun şiddetine göre damar yolu ile veya ağızdan verilebilir. Tedavinin yarım bırakılmaması önem taşımaktadır. Bu arada enfeksiyon sebebi anatomik bir problem ise bu durumun cerrahi olarak düzeltilmesi gerekebilmektedir.
Antibiyotik koruması altında olması tekrarlayan enfeksiyonları ve buna bağlı böbrek hasarını önlemesi nedeni ile, bu çocukların düzenli olarak kontrol altında tutularak tetkik edilmeleri gereklidir. Özellikle hayatın ilk birkaç yılında tuvalet eğitimi başlamadan oluşan ilk enfeksiyonda reflü taraması yapılmalıdır. Daha büyük çocuklarda, eğer düzenli doktor kontrolünde iseler böbrek ultrasonografisi ile değerlendirilmeleri yeterli olabilmektedir.
İdrar yolu infeksiyolarına sıklıkla Escherichia coli neden olduğu için trimetoprim+sulfametaksazol, nitrofurantoin, amoksisilin içeren antibiyotikler, sefalosporinler genellikle tercih edilen ilaçlardır. Hastanede yatırılarak takip edilmesi gereken çocuklara idrar kültür bulgularına göre uygun şekilde geniş spektrumlu antibiyotikler verilebilmektedir
-
ANKARA, İSTANBUL, İZMİR VE TRABZON’DA ONDÖRT
HIV/AIDS GÖNÜLLÜ TEST ve DANIŞMANLIK MERKEZİ
AÇILDI
Ankara, İstanbul, İzmir ve Trabzon’da on dört ayrı yerde HIV/AIDS Gönüllü Danışmalık ve Test Merkezi kurularak faaliyete geçti.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Küresel Fon arasında, toplumun ve savunmasız grupların iyi ve kaliteli temel sağlık hizmetlerine ulaşmasını sağlayarak uygun mekanizmalarla HIV/AIDS yayılımının artmasını önlemek amacıyla hazırlanan program çerçevesinde bir Hibe Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde, ‘HIV/AIDS Önleme ve Destek Programı (Program)’ uygulanmaya başlamıştır. Program kapsamında ilk aşamada Programın uygulandığı iller olan Ankara, İstanbul, İzmir ve Trabzon’da belli sayıda Gönüllü Danışmanlık ve Test (GDT) merkezinin kurulması planlanmıştır.
Bu çerçevede bu illerde 14 adet GDT Merkezi kurulması için personel eğitimleri gerçekleştirilmiş, malzeme tedariki sağlanmış ve merkezler faaliyete geçmiştir. Bu merkezlerde hekim, psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve hemşireler danışman olarak görev yapacaklardır. Danışmanlar, hizmet almak üzere başvuran bireylere HIV/AIDS ile ilgili konularda bilgi verecekler, sorularını cevaplayacaklar, istek olması halinde başvuranlara hızlı HIV testi uygulayacaklar, testin sonuçlarına göre gerekli yönlendirmeleri yapacaklar ve isteyenlere koruyucu malzeme, broşür ve kitapçık gibi bilgilendirme materyalleri temin edeceklerdir.
Açılan GDT Merkezlerin isim, adres ve telefon numaraları aşağıda verilmiştir:
Ankara Adres Randevu için telefon no:
Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araşt. Hastanesi
Etlik Polikliniği, Kasalar/ANKARA (312) 326 00 10 /301-302
Numune Eğitim ve Araşt. Hastanesi Semt Polikliniği Libya Cad. Çaldıran Sok. No.22 Kolej/ANKARA (312) 434 22 09 /1301-1302
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikr. Kliniği
Plevne Cad. No: 15 Cebeci/ANKARA (312) 595 35 13
(312) 595 35 03
(312) 595 35 01
(312) 595 35 02
İstanbul
Dr.L.Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği E-5 Karayolu üzeri Kartal/İSTANBUL
(216) 441 39 00 /1163-1821
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
E Blok Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği Millet Cad. Aksaray/
İSTANBUL (212) 529 44 00 /1210-1208
Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi
Kennedy Cad. No: 52 Cankurtaran
Eminönü / İSTANBUL (212) 517 74 51
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikr. Kliniği Darülaceze Cad.
Şişli/ İSTANBUL (212) 221 77 77 /1368-1369
Beşiktaş Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü Çırağan Cad. No: 77 Beşiktaş/ İSTANBUL (212) 261 21 15
Şişli Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü Abide-i Hürriyet Cad. Mezarlık Çıkmazı No: 2 Şişli/ İSTANBUL (212) 234 48 31 /117
(212) 234 03 66
İzmir
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikr. Kliniği Yenişehir/ İZMİR (232) 469 69 69/ 1717
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Behcet Uz Çocuk Hastanesi karşısı Montrö Alsancak / İZMİR (232) 484 12 30/ 223
AIDS’le Mücadele Derneği Mustafa Kemal Sahil Bulvarı No:425
Köprü Durağı
Güzelyalı/ İZMİR (232) 243 60 70
Trabzon
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi İnönü Mah. Maraş Cad.
TRABZON (462) 230 23 01
-
fatih abi,önemli bilgileriniz için ellerinize sağlık.ALLAH sizi bu siteden eksik etmesin.
-
Teşekkür ederim,kıymetli arkadaşım,sizler her şeye layıksızız.Selamlar
-
Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Klinik Şefi
Sosyal Pediatrist Doç. Dr. Gonca Yılmaz
Hemofilus Influenza Tip B (Hib) Enfeksiyonları ve Aşısı
Hib bütün dünyada yaygın görülen bir bakteri türüdür. Üst solunum yollarında belirti vermeyen kolonizasyondan ciddi yayılmacı hastalıklara dek geniş bir yelpazede enfeksiyonlara yol açar.
Hib en çok kimlerde ve hangi enfeksiyonları yapar?
Tüm yaşlarda görülmekle birlikte özellikle 5 yaş altında en sık çocukluk hastalığı etkenlerindendir. En çok süt çocuklarında (6-18 ay) hastalık yapar. Beş yaş üzerinde genellikle görülmez. Bütün dünyada bakteriyel menenjitin en sık görülen etkenidir.
Hib, menenjit dışında başka ciddi hastalıklara da yol açabilir ve çocuklarda zatürre, akciğerlerde sıvı toplanması (zatülcenp; ampiyem), kana mikrop karışması (sepsis), yutak iltihabı (kuş palazına benzer ciddi bir hastalık; epiglottit), eklem ve kemik iltihapları gibi ağır hastalıkların en önemli etkenlerindendir.
Hib nasıl bulaşır?
Hib menenjit veya diğer ciddi hastalıklara yol açmadan önce kişinin boğazında ön yerleşim yapar, buradan vücudun hastalık yapacağı bölgelerine yayılır ve bu bölgelerde hastalık yapar. Hasta çocukların solunum salgıları yoluyla (havadaki tükrük damlacıkları, hasta çocukların burun–ağız akıntıları gibi) başka çocuklara bulaşır.
Hasta olan kişilerin hastalığı bulaştırma riski; okul kreş ve ev içi bireylerinde çok daha yüksektir. Aynı evde Hib enfeksiyonu geçiren bir kardeş varsa, o evdeki bir bebekte menenjit riski 500 kat daha fazladır.
Hib aşısı etkili midir?
Hib aşısı; uygun zaman ve dozlarda kullanıldığında özellikle çocukluk çağında menenjitlerin çok önemli bir bölümünü oluşturan Hib menenjitinin önlenmesi için önemlidir ( ve daha yüksek oranlarda). Gelişmiş ülkelerde bu aşı ile Hib menenjitleri eradikasyon hedefine oldukça yaklaşmıştır.
Hib aşısı aynı zamanda menenjit dışındaki ciddi Hib hastalıklarından korunmayı da (zatürre, sepsis, kemik eklem iltihapları gibi) önler. Ancak Hib aşısı, Hib dışındaki menenjit etkenlerinden korumaz.
Hib aşısı nasıl bir aşıdır?
Hib aşısı konjuge bir aşıdır. Bakterinin kapsülünde enfeksiyona karşı korunmayı belirleyn PRP (Poliribozil ribitol fosfat) yapısına ek olarak bir protein (tetanoz, difteri toksoidi ya da menengegokal dış membran proteini) bağlanmasıyla oluşturulur.Bağlanan protein yapısına gçre değişik tipleri vardır.
Hib aşısı güvenli midir?
Hib aşısının yan etkileri genellikle önemsiz derecededir. Hib aşısında -25 oranlarında aşı yerinde kızarıklık, ağrı, hafif-orta ateş, huzursuzluk görülebilir. Daha ciddi yan etkiler çok nadirdir.
Hib aşısı kimlere ve nasıl uygulanır?
Hib aşısı beş yaş altındaki bütün sağlıklı çocuklara ikinci aydan itibaren belli aralıklarla toplam 4 defa uygulanır. Aşının uygulama şeması çocuğun yaşına göre değişiklik gösterir. Çocuğun yaşı,
0 – 6 ay arasında ise en az bir ay ara ile 3 doz ve son dozdan en az bir yıl sonra 4. doz olmak üzere 4 doz;
6-12 ay arasında ise en az bir ay ara ile 2 doz ve son dozdan en az bir yıl sonra 3. doz olmak üzere 3 doz ve
1 – 5 yaş arasındaki çocuklarda tek doz uygulanır.
Beş yaşından sonra ağır Hib enfeksiyonu riski taşıyan splenektomi, orak hücreli anemi gibi risk grupları dışında rutin Hib aşısı endikasyonu yoktur. Bunun dışında, sık ve tekrarlayan ciddi hastalık riski olan bütün çocuklara, yaş grubuna bakmaksızın doktorun uygun görmesiyle de yapılabilir.
Hib aşısı sağlık ocaklarında ücretsiz olarak yapılmakta mıdır?
Sağlık Bakanlığı'nca yürütülen ‘Genişletilmiş Bağışıklama Programı’ kapsamında; 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren Hib aşısının sağlık ocaklarında ücretsiz yapılmaya başlanması kararı alınmıştır
-
07 Mayıs 2007 Pazartesi 15:09
Diş çürüklerini çok kolay tedbirlerle önlemek mümkün olabiliyor.
İşte çürüğü önleyen basit yöntemler:
Sabah kahvaltısından sonra ve akşam yatmadan önce dişler fırçalanmalı ve her gün düzenli olarak diş ipi kullanılmalı.
Yiyecek artıkları en çok dişlerin çiğneme yüzeylerindeki girintilerde ve dişlerin birbirine değdiği ara yüzeylerde biriktiği için, diş fırçaları küçük başlı seçilmeli.
Dişlerin iç yüzeyleri, dış yüzeyleri, çiğneyici yüzleri ve dilin üstü fırçalanmalı ve ara yüzlerde diş ipliği kullanılmalı.
Fırçalar, orta derecede sert yada yumuşak kıllı olmalı ve belirli aralıklarda değiştirilmeli.
Asla başkasının diş fırçası kullanılmamalı.
Dengeli beslenmeye dikkat edilmeli ve abur cubur yiyeceklere bir sınır konulmalı. Dişlerinizi çürüğe karşı daha dayanıklı hale getiren uygulamalardan 'florlama' ve 'fissür örtücüler' hakkında diş hekimine başvurulmalı.
Diş fırçalama sırasında florürlü bir diş macunu kullanılarak, florürün diş çürüğünü önlemedeki rolünden yararlanılmalı.
Florürlü macunlara yardımcı olarak aynı zamanda ağız kokusunu gidererek ferahlık ve temizlik hissi veren florürlü gargaralar da kullanılabilir.
Şekerli yiyecekler ana öğünlerde tüketilmeye çalışılmalı ve yemek aralarında birşey yememeye gayret edilmeli.
Belirli periyotlarla diş hekimine başvurulmalı ve çürüklerin erken yakalanması sağlanmalı.
Sıcak ve soğuğa duyarlı dişler ya da ağrılı dişlerde veya tebeşirimsi renkte olan başlangıç çürükleri, kahverengi renklemeler ve oyuklar gibi durumlarda vakit geçirilmeden hekime başvurulmalı
-
fatih abi,diş ağrısı en kötü ağrılardan biridir.ALLAH kimseye diş ağrısı vermesin.Dişçiler sensodyne florürlü diş macununuda tavsiye ediyorlar. bilgileriniz için çok teşekkür ederim.
-
Bende ilgi ve alakana teşekkür ederim.Selamlar
-
Fatih abi,sizde olmasanız bu forumla kimsenin ilgileneceği yok.sağlıkla ilgili önemli bilgilerin devamını bekliyoruz.
verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.
-
Doktorların, ''6 aylık ömrün kaldı'' dedikleri İngiliz, ölmeyince hastane hakkında dava açtı.
The Sun gazetesindeki habere göre, doktorlar, 62 yaşındaki Grandad John Brandrick’in pankreas kanseri olduğunu ve 6 aylık ömrü kaldığını söylediler. Brandrick, bunun üzerine işinden ayrıldı, kredi ödemelerini durdurdu, giysilerini yardım kuruluşlarına dağıttı, akrabalarına para verdi, lüks lokantalarda yiyip içmeye ve bir yandan da cenaze hazırlıklarına başladı.
Ancak bir yıl sonra, semptomlarda azalma görülmeye başlandı ve Royal Cornwall hastanesi doktorları Brandrick’in hastalığının ölümcül olmadığını bildirdiler. Bu esnada evini de satmak zorunda kalan Brandrick, hastane hakkında tazminat davası açtı.
Brandrick, "Bana 6 ayım kaldığı söylendi. Her şeyimi verdim. Kendime sadece cenaze için bir takım, bir gömlek ve bir kravat ayırdım. Hayatınızın kurtulmuş olması sizi rahatlatıyor, ancak küpünüz dolu değilse hayatın zevklerinden faydalanamazsınız" diye konuştu.
-
Yoğurt
Bebeklik zamanından itibaren temel besin kaynaklarımızdan biridir yoğurt.
Hastayken çorbası, susayınca ayranı, şekerleyince tatlısı...
Hem ziyafet hem rejim sofrasında yeri vardır yoğurdun mutfağımızda.
Besin değeri sütten daha yüksektir.
Protein, yağ, vitamin ve mineral kaynağıdır.
Sütü sindirmekte güçlük çekenler tarafından rahat tüketilmektedir.
Sindirim sistemini düzenleyici etkiye de sahiptir.
Bazı zehirlenmelerde kullanılan bir çeşit detoks besindir.
Tazeyken tüketmeye ve gün bir kase yemeye özen gösterin
-
Çocuklarda Geniz Eti Uyarısı
Özellikle 2-6 yaş arası çocuklarda, enfeksiyonlara bağlı olarak büyüyen geniz etinin, zatürre ve astım gibi hastalıkların yanı sıra çene yapısında da bozukluklara neden olabileceği bildirildi.
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barlas Aydoğan yaptığı açıklamada, ''lenfoid hücreler''den oluşan geniz etinin, doğum sonrası anneden geçen immünglobulinler ''antikorlar'' nedeniyle gelişmediğini, ancak, 2 ve 6 yaş aralığında gelişme göstererek büyüdüklerini ifade etti.
Geniz etindeki büyümenin burundan solunuma engel oluşturmasıyla sıkıntıya yol açtığını belirten Aydoğan, ''Kronik geniz eti iltihapları veya büyümeleri, ortodontik, yüz gelişiminde ve konuşma bozukluğuna yol açabilmektedir. Bunun sonucunda çocukların her zaman ağız yoluyla nefes alması da çene yapılarında bozukluklara neden olabilmektedir'' dedi.
Geniz eti büyüyen çocukların uyku sorunu yaşayacağına da dikkati çeken Aydoğan, şöyle konuştu:
''Geniz eti, yeni doğan çocuklarda anneden geçen immünglobulinler nedeniyle küçüktürler. 2-6 yaşlarda daha sık olmak üzere enfeksiyonlara bağlı olarak büyürler. Bu tür çocuklar uyku sorunu çekerler. Ağızları açık olduğu için horlarlar. Kulakta iltihaplanma ve tekrarlayan işitme kaybına uğrarlar. Bunun yanı sıra büyüyen geniz eti, astım ve zatürre gibi hastalıkların da nedenidir.''
AİLELER DİKKATLİ OLMALI
Doç. Dr. Aydoğan, çocukların ilerleyen yıllarda hastalığın kalıcı etkilerine maruz kalmaması için ailelerin dikkatli olması gerektiğini söyledi.
Ailelerin bu yaştaki çocuklarda, ağızdan nefes olma güçlüğü çekmesi, horlama ve en çok da televizyona çok yaklaştıkları için daha rahat fark edilebilen işitme kaybı gibi belirtileri iyi takip etmesi gerektiğini belirten Aydoğan, ''''Aileler, çocuklarının geleceğini etkileyebilecek hastalığa karşı uyanık olmalı'' dedi.
Hastalığın erken teşhis durumunda ilaçla kolay bir şekilde tedavi edilebildiğini hatırlatan Doç. Dr. Barlas Aydoğan, ilerleyen durumlarda ise cerrahi müdahaleye gereksinim duyulabileceğini bildirdi.
Geniz eti ameliyatlarının KBB kliniklerinde sık sık uygulandığını vurgulayan Aydoğan, cerrahi müdahale için zorunlu haller dışında 4-5 yaşlarının uygun olduğunu hatırlattı
-
Boyun kütletme fıtık nedeni
Halk arasında çok sık görülen ‘boyun kütletme’, ‘parmak çıtlatma’, ‘kupa vurma’ gibi uygulamaların ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiği belirtildi.
Aydın 82. Yıl Devlet Hastanesi Beyin Omurilik ve Sinir Hastalıkları Cerrahisi Uzmanı Operatör Doktor Erdinç Altıncık, “rahatlama amacıyla yapılan bazı hareketler kısa süreli fayda verse de felce dahi gidebilecek rahatsızlıkları getirebiliyor” dedi.
Erdinç Altıncık, günümüzde boyun ve bel rahatsızlığı hastalıklarının çok sık rastlanan bir duruma geldiğini, hastalığın yaş ve iş farkı gözetmeksizin karşılarına çıkabildiğini söyledi. Yoğun iş stresi ile bunalan, masa başında uzun süre kalan kişilerin rahatlamak maksadıyla “boyun kütletme”, “parmak çıtlatma”, “berberde ya da hamamda masaj” yaptırma yoluna gittiklerini, boyun ve sırt ağrısı çekenlerin “ayakla çiğnetme’ ve “kupa vurma’ gibi bilimsel olmayan yöntemleri denediğini anlatan Altıncık şöyle konuştu:
“Rahatlama amacıyla yapılan bazı hareketler kısa süreli fayda getirse de felce dahi gidebilecek rahatsızlıkları getirebiliyor. Özellikle masaj olayı ehli olmayan kişilere kesinlikle yaptırılmaması gerekir. Bu tür uygulamalar sırasında omuriliğin geçtiği kanallarda daralma oluştuğu için basınçla sinirlerin daha da sıkışmasına neden olabiliyor. Boyun kütletme boyun fıtığına neden olup, vücutta kalıcı ve iş gücünden mahrum bırakabilecek kötü sonuçlar doğurabiliyor. Sonuçta rahatlamak için yapılan hareketler aksine çok önemli rahatsızlıkları tetikliyor.”
YAŞLILARDA DAHA RİSKLİ
Kişilerin berberde, hamamda ya da evde yaptırdıkları masajın omurgalar arası yastıkçı denilen disk dokusunun dış kısmı ve iç kısmını yırtarak sinirlere baskı yaptığını böylece boyun fıtığına neden olabilecek olumsuzlukları oluşturabildiğini belirten Altıncık, yaşlılarda masajın daha riskli olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Boyun ve omurga ağrılarını gidermek için uygulanan masaj inme riski yani beyin ve damar tıkanıklığı riskini yaşlılarda daha da artırabiliyor. Çeşitli kaynaklar tarafından yapılan araştırmalarda, omurgayı düzeltme amaçlı yapılan masajın da damar içinde yırtılmaya neden olabildiği saptandı. Boyun ağrısının masaj yoluyla giderildiği bu güne kadar pek rastladığımız bir durum değil.”
-