Aramızdaki Fark
Sen dünden gelirsin, ben yarından gelirim
Doğmadık bebekler diyarından gelirim.
Sen müebbet inkârda kılmışsın kararı
Ben Kalubelâ’nın ikrarından gelirim
a.karakoç
Yazdırılabilir Görünüm
Aramızdaki Fark
Sen dünden gelirsin, ben yarından gelirim
Doğmadık bebekler diyarından gelirim.
Sen müebbet inkârda kılmışsın kararı
Ben Kalubelâ’nın ikrarından gelirim
a.karakoç
Askere Mektup
Aziz dostum,sen bu ilden gideli,
Sekiz mevsim geldi-geçti duydun mu?
Gine kar koymadı baharın yeli,
Şeftaliler çiçek açtı duydun mu?
Memiklerin Iraz için Kel Durdu,
Sinan oğlu Muharrem’i öldürdü
Keş Ahmet bayram da namaz kıldırdı;
Kerim Ağa köyden göçtü duydun mu?
Çavuşların yumuk gözlü Tahir’i
Kahve yaptı kırk senelik ahırı,
Erkek Fatma, Dişi çürük Mahir’i
Güpegündüz aldı kaçtı duydun mu?
Ala-kardır Binboğa’nın yücesi..
Asker oldu Halime’nin kocası..
Sazlıköy’ün ilerici hocası
Minarede şarap içti duydun mu?
Dikkat eyle; anlam çıkar sözüm den;
Bir hızarcı geldi Mercanözü’nden
İpsiz Mustafa’nın tek boynuzundan
On altı çift tahta biçti duydun mu?
Kenan’ların sarı saçlı Reşad’ı
On çocuğun anasını boşadı,
Sultan serbest kaldı, sarhoş yaşadı,
Hürriyeti yeni seçti duydun mu?
On iki gün önce yaptık bir seçim,
Tekgöz murdar öldü partisi için.
Nasreddin Hoca’nın dediği biçim;
”Dünyayı yanlışsız ölçtü(!) ” duydun mu?
Daha bunlar bildiğimin yarısı,
Gelecek mektuba kalsın gerisi.
Bu yıl KARAKOÇ’un gönül arısı
Çiçekten çiçeğe uçtu duydun mu?
Vur Emri(sh.177)Abdurrahim Karakoç
Girdapta Bir Can
Yad elden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun, bırakmıyorlar.
Rüyada, mektupta, albümde beni
Bulmak istiyorsun, bırakmıyorlar.
Umutlar hayaldir, acılar gerçek
Çileye mahkûmsun, kim ne bilecek
Ya bir kuru selâm, ya bir top çicek
Salmak istiyorsun, bırakmıyorlar.
Otuz yıl ağladın hep yana yana
'Yeter, yazık' diyen olmadı sana
Vefasız dostluğa, kalleş zamana
Gülmek istiyorsun, bırakmıyorlar.
'Çalış' derler, ayak bağlı, el bağlı
'Konuş' derler, dudak bağlı, dil bağlı
'Kalk git' derler, kapı bağlı, yol bağlı
Kalmak istiyorsun, bırakmıyorlar.
Aydınlık ararsın her gün, her yerde
Çekerler önüne yedi kat perde
Zulüm kimden gelir, adalet nerde?
Bilmek istiyorsun, bırakmıyorlar.
Yıllar boyu uykuların bölündü
Uçacakken kanatların yolundu
Hayat hakkın vardı, elden alındı
Ölmek istiyorsun, bırakmıyorlar.
![]()
SEVELİM SEVİLELİM
Hak cihana doludur, kimseler Hakkı bilmez
Onu sen senden iste, o senden ayrı olmaz
Dünyaya gelen geçer, bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer, Cahiller onu bilmez
*** ***
Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz
Yunus sözün anlar isen, mani´sini dinler isen
Sana iyi dirlik gerek, bunda kimseler kalmaz
Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken aksam kizilligina
Ekmegi bölerken
Yalnizsam yillar nasil geçmisse aradan
Unutmak kolay sanmissa sarkilar
Siirler yalan yazmissa ayriligi
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adini
An gibi aklimdasin
Gelir geçer gemiler
Belki sende geçersin diye
Bir kumru konar her sabah pencereye
Bir miladi tasir gece bir yildiz
Soguk olur, üsürsün ya adamakilli
Hani sarilirsin kendine
Hani aklin karisir
Bu bir divaneliktir gönül aha alisir
Ömrüm bitse ne çikar
Can gibi aklimdasin
Gündür bu geçer gider
Belki bir sey kalmaz sanirsin
Yani bir sabah uyandiginda
Ne hayatin tortusu ne kokusu alismisligin
Her sey baska olacaktir
Baska bir otobüs baska bir gazete
Resimlerden silinecek yüzün belki de ne adin ne sanin
Bir safak vakti açinca gözlerini
Bir merhabayla
Yeniden kurulacak dünya
Ve sen her safak
Nan gibi aklimdasin
Bazen bir sey geçer içinden insanin
En ücra yerlerinden cesaret gibi bir sey
Ne olacak iste kömür yanmiyorsa eskisi kadar güzel
Fasulyenin tadi yoksa
Sarkilar yakmiyorsa içini
Sadri Alisik öyle güzel aglamiyorsa
Asik olmayi beceremiyorsa Izzet Günay
Mahallenin en güzel kizina
Denizin tuzu
Yalnizligin bahanesi yoksa
bir biçak saplaninca yüreginin tam ortasina
zannetmeki ölmek zor
ölmek kolay kolay da
kan gibi aklimdasin
bu da geçer
her sabah kanayacak degil ya
bakarsin taze ekmek çikarir kösedeki firin
biraz da helvasi bizim bakkalin
senden ayirdigim üç bes zeytin
otururum sofraya
her lokmada geçer acisi belki birakilmisligin
bende unuturum nasil unutulursa sana susuzlugum
ve nasil becerdiysem kahrolmayi
öyle unuturum
ekmek gibi nan gibi aklimdasin
Ve gözlerin gelir geçer içimden
Su içerken sen sokulurken aksam kizilligina
Ekmegi bölerken
Yalnizsam yillar nasil geçmisse aradan
Unutmak kolay sanmissa sarkilar
Siirler yalan yazmissa ayriligi
Kör olsun sözlerim, unuttuysam adini
An gibi aklimdasin
An gibi aklimdasin
aklimdasin...
İbrahim Sadri
çok güzel ve çok sevdiğim bir şiir teşekkürler paylaşım için...
(= insan sevince=)
hayat be dostum vaz geçmemek lazım
elbette ki ağlamak ta gülmek te gerek
ilk görüşte aşık olmak mı?yoksa aşık olduğunu gizlemek mi?
ikisi arasında kaldığı zaman ne yapar insan?
ya sevğisini içinde bir sır olarak yaşamak zorunda kalırsa insan ne yapar bilmiyorum.
apansızca çekip ğitmekten başka hiç bir şey gelmez elimizden
kendimizi bazen yanlızlığa bazanda sessizliğe mahkum ederiz
kimsenin olmadığı bir yerleri arar olur gözlerimiz,karanlıkta yürümeyi yağmurlu ğünlerde ağlamayı isteriz.
kimseler göz yaşlarımızı ğörmesin diye.
kendimizi hatıralara ,geçmişte yaşanmış;bir takım olaylara gömeriz.
ta ki mutluluğu yakalyıncaya kadar çırpınırız.ve kalbimizi fetheden o mükemmel kişinin ellerini tutuncaya kadar ,hep yanlızızdır.
insan sevince hiç bişey görmez gözler.kalp farklı çarpar.
beyin farklı düşünür.gözler farklı bakar insan sevince.
beste=m.telli
arkadaşlar kusura bakmayın ancak bu geldi elimden ben ne şairim nede edebiyatçıyım.sadece içimden geleni yazmaya çalıştım kusur varsa affola.
"Sevmek bir yerdeki sabah galiba
Beni bir türlü oraya götürmediler''
Yüreğine sağlık çok güzel bir şiir devamının gelmesini isterdim.
Sağ olasın
(Zaten ben şairim ben edebiyatçıyım diyen bence olgunlaşmamış kişilerdir{ama hepsi değil bir çoğu} mutavazi insanlar genelde gerçek şair ve edebiyatçılardır fikrimce)
Gözlerinin seherinde doğar güneşim
Ne zaman baksam gözlerine
Tan kızılına boyanır yüreğimdeki sevda ateşim
Harlanır içimin sen yangını
Ben yandıkça her solukta
Nefesimin sıcaklığına karışıp savrulur küllerim
Gözlerinin baharına düşer cemrelerim
Ne zaman baksam sana
Yüreğimde boy verir sevda filizlerim
Coşar içimin sen baharı
Sen düştükçe havama,suyuma,toprağıma
Cana gelir misk-i saadet çiçeklerim
Gözlerinin renginde yazılıdır kaderim
Ne zaman baksam gözlerine
Cennet yeşili bir huzura gark olur geleceğim
Belirir içimin sen yazgısı
Sen oldukça zümrüt bakışlarınla ömrümde
Nurlarla dolar dünüm,bugünüm,ecelim
Gözlerinin yokluğunda üşütür zemherim
Ne zaman bakamasam gözlerine
Titrer sana söylediğim sevda cümlelerim
Yakar içimin sen ayazı
Sen ısıtmadıkça güneş gözlerinle
Buz keser ömrüm,yüreğim ,tüm benliğim...
Ben baktım, ben sevdim
![]()
Sevgi denildiğinde hep ikinci biri daha, bir başka nesne düşünülür nedense… Sevgi gerçekte nedir? Sevgi nereden gelir nereye gider? Ne kadar gerçektir?
Sevgiyi uzun yıllar birilerinin gölgesinde aradım, ve yine birilerinin gölgesine sığındım sevgiyle özdeşleştirerek. Önce anneden başladı bu serüven, annemin beni görmesi, beni fark etmesi, bana sevgiyle bakmasıydı sevmek. Bu sevmek denilen şey öyle her zaman olmuyordu, her zaman hissedemiyordum ve varlığından da emin olamıyordum. Derken aile içerisinde annem-babam-kardeşlerim arasında sonu gelmez bir kovalamaca başladı, beni sevdi yaşasın ben de onu seviyorum.
Böylece öğrendik sevgiyi, birilerinin bizi fark etmesiydi sevgi, sonra vaktini paylaşması, sonra ilgisini paylaşması ve bu da yetmedi kendini paylaşmasını bekledim. Bu nasıl bir sevgidir diye zamanla kafam karıştı. Bu benim karşımdakini sevmem mi karşımdakinin beni sevmesi mi? Eğer benim onu sevmemse neden onun beni sevmesini tarif ediyor beklentiler?
Bu noktada sevgiyi kendi içimde sorgulamaya başladım, ben seveceksem kaynağı da ben olmalıydım ve ben sevmeliydim, ama bu bir türlü gerçekleşemiyordu. Sevmek nedir bilmiyordum, ama sevgi beklemeyi biliyordum.
Bir gün kendime sıkı sıkı sarıldım, içten ve hoş gören tarafımla kendimi kabullendim ve kendimi seviyorum dedim. İşte burada başladı gerçek sevginin gerçek anlamını kavrama yolculuğu. Kendimden bir beklentim yoktu, kendime bir tavizim yoktu, hoş görmediğim yanlarım da vardı ama kendimi seviyordum, sadece kendim olduğum için. Nefes alışımı seviyordum, gözümü kırpabilmeyi, işittiğim seslerden kelimeler, cümleler çıkarabilmeyi, tenimi seviyordum, sıcaklığı da serinliği de hissedebiliyordu.
Böyle kendime sevgi doluyken yollara koyuldum, ağaçları sevdim, kuşları sevdim; gökyüzündeki buluta göz kırptım, güneşe selam verdim. Ve onları da seviyorum dedim, sadece orda oldukları için.
Sonra yaşantımın içine aldığım insanları sevdim, evet sadece sevdim, kendimi sevdiğim gibi sevdim. Çünkü gözlerim aslında diğer insanları kendimi gördüğüm gibi görüyordu, gönlüm gönülleri kendimi sevdiğim gibi seviyordu. Her bakışımda bir ayna vardı sanki ve aynaya bakıyordum. Aynada kendimi sevdiğim için diğer suretleri de birlikte seviyordum. O zaman ben de çokca seviliyordum. Ben de aynadan onlara sevgi yansıtabiliyordum.
Bu çok basit sistemdi aslında…
Ben baktım, ben sevdim.
Sevgi hep çok yakınımızda, çok içerimizde önce ordan başlayabilirsek sevgiyi yaşamaya; o zaman sevgi tüm yaşantımızda
ellerimi tutarmısın
ellerim umutla uzanır oldu buğün .
belki elimi tutarsın diye.
gözlerim hüzünle yaş doldu bu ğün
umudum kırılır gelmez sin diye.
ne acılar umrumda, nede kederler.
anılarım yok oldu nerde hayaller.
hep bekleriz seni ben ve sahiller.
belki sahilde el ele gezeriz diye.
gurbet eller beni hep kucakladı.
sevdalının gözleri beni bağladı
yüzüm ğüldü ama yürek ağladı.
seni sonkez görmeden ölürüm diye.
aşıklar neden hep yanar oldu
mecnunun gözleri çölde sel oldu.
ferhat dağlarda beçare oldu.
beni mecnun etmeden gel ne olur.
bu garibin elini tutsan ne olur.
ne olur kardeşler beni hoş ğörün
susadım aşkıma çekilmez zulüm.
bu ne ekmek tir nede bir öğün.
elimi tutsaydı biterdi zulüm.
m.telli
![]()
NE SEN NE BEN
SIMDI GERI DÖNÜSÜ OLMAYAN BIR YOLDAYIM
ICIM HEP SENDEN YANA OLSADA
ICIM HEP KAN AGLASADA
BIR TARAFIM ASLA DER GIBI
BÖLER BENI IKIYE
AN GELIR HAYKIRMAK ISTERIM SENI DELI GİBİ SEVDİĞIMİ
HALA UNUTAMADIGIMI
AN GELIR YAPTIKLARIN GEÇER GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN FILM SERIDI GIBI
SU AN NE YAPTIGINI BILMEM, DUYMAM, GÖRMEM
SORARIM KENDIME
BEN ONA BIR SEYLER YAZARKEN
ACABA GELIR MIYIM AKLINA
O DA BENIM GIBI ÇARELER ARAR MI
HER TELEFON ÇALISINDA ICI ACIR MI
BENZETIR MI BASKALARINI BANA
BENIM ONU BENZETTIGIM GIBI
ARTIK GERI DÖNÜS YOK BILIRIM
EKSIKLIGINI HISSETSEMDE
ÖZLEMEYI SAYENDE ÇOK IYI BILSEMDE
UNUTMAK YERINE ISTEMEDEN, ÇARESIZCE KABULLENSEMDE
BILIRIM ARTIK ÇOK GEÇ
NE SEN DÖNEBILIRSIN GERI NE DE BEN GEL DIYEBILIRIM SANA.........
.........seni seviyorum tek diyebildigim bu......
![]()
Sen
Sen : Çamlı dağlarda ağaran şafak...
Sen : Duru gönüllerin nilüferisin
Sen : Engin ovada sararan başak...
Sen : Umut kaynağı, alınterisin
Sen : Gökte yıldızsın, uykularda düş...
Sen : Yeşil ekinsin sen beyaz gümüş..
Sen : Mavi denizsin sise bürünmüş...
Sen : Sevda sırrının düğümlerisin
Sen : Her güzelliğin canlı sergisi
Sen : Kalb yarasının emin sargısı...
Sen : Benim dileğim, Hakk'ın vergisi..
Sen : Gönlümde saplı aşk hançerisin
Sen : Koyu gölgesin yaz sıcağında
Sen : Olgun meyvesin dal kucağında
Sen : Korsun, alevsin aşk ocağında
Sen : Gadir Allah'ın şaheserisin
Sen : Bensin gel gör ki ben sen değilim
Sen : Benim düşünce ruhum ve dilim
Sen : Benim gözlerim, ayağım, elim...
Emin ol, sen bana benden berisin ....CANIMM BENİİMMMM
GÜZEL Gelecek
![]()
Masumun savunmaya ihtiyacı yok,
Dik dur, dik otur, ne bekliyorsun,
Güzel uyku, temiz su, bir kalıp sabun,
O gün uyanıp, yüzümü yıkayacağım.
Bir gelecek var, güzel gelecek,
Yüz yıl sonra tam bugün gelecek,
En iyi kaçış vazifeyi yüklenmekmiş,
Kim görür, kim görmez ben bilmiyorum.
Bütün istediğim bir kalıp sabun,
Kısa saç, temiz yüz, meleyen koyun,
Karanlığı değil, aydınlığı kör edici,
Birazı kalır bunların, çoğu gidici.
Köroğlu'na Mektup
Benden selâm olsun Koç Köroğlu’na
Şimdi devir başka, zaman değişti.
Karga konar kır atların beline
Arpa bulunmuyor, saman değişti.
Gayri ne Kenan var, ne Demircioğlu
Tarihe karıştı, Ayvaz’la Hoylu
Herkes Bolu Beyi, her taraf Bolu
Yiğitlik kalmadı, insan değişti.
Sır tutmuyor suya giden testiler
Kılınçları müzelere astılar
Çamlıbel’in çamlarını kestiler
Dağlar çıplak kaldı, orman değişti.
Kale yoktur, ok atılmaz burçlardan
İnsanoğlu yüksek uçar kuşlardan
Boz tavşanlar haraç alır kurtlardan
Erlik başkalaştı, meydan değişti.
Kervan geçmez, uçurdular hanları
Hile satar asrın bezirgânları
Banka kurup biriktirdik kanları
Dertler yenilendi, derman değişti.
Günden güne küçülüyor Arz'ımız
Şimdi ise Ay'a gitmek arzumuz
Feza elbisesi diker terzimiz
Gökleri fethettik, mekan değişti.
Tad bozuldu, küp, kokutur turşular
Haydutlara yatak oldu çarşılar
Şişkin cüzdan bin belâyı karşılar
Boynuzlar gürz oldu, kalkan değişti.
Abdurrahim Karakoç