siz nasıl arzu edersiniz selamlsr
Yazdırılabilir Görünüm
siz nasıl arzu edersiniz selamlsr
Eveeeeeeeeeeet
Geldim kaç günür o hasane senin bu hastane benim uğraşıyordum
Şimdi Sözümü bir kaç değerrrrrrrrrrrrrli insana sunuyorum
Sayın Karadağ ve Bilgehan Beyler
ben yoğum diye biriniz bir iki kelime karaladı
diğeriniz forumu kapattı
Sonra tık yo tık tık ta
Ne oldu
Şu anda Rize den yazıyorum
Dünya karman çorman
Türkiye saçma sapan ve kardeş kavgalarına gebe
Birileri yayın balığı ve köpek balığı resmi koymuşlar
İşte ülkemiz o balıklar misali
Ha balık (yani biz) yakalandı ha yakalanacak.
Yazacağım daha çoook yazacağım
Önce siz ikinizin ipliğini pazara çıkaracağım
Sonra...
Sonrada ne yapacağmı biliyorum
Dostum,
Osman niye biz şimdiye kadar "İPSİZ"miydik te "Önce siz ikinizin ipliğini pazara çıkaracağım" diyorsun.
Selamlar Saygılar
İpin varsa ne renk onu söyle
özelleikle muharrem hocanın rengi fıstığı yeşil olabilir
Ozi,
Morcivert renk uygumnu?
Selamlar saygılar
sevgili dostum bu osman bey kardeşimizi İstanbuldan hiç çıkarmasınlar İstanbulu bozdu bari başka yeri bozmasın
Eger bir saldırı olayı varsa şikayetçi olursanız ambulans ve sağlık memuru ile zabıta görevlişleri ile MANİSAYA gönderebilirim
Sevgili dostum emirlerinizi bekliyorum selamlar
fark etmez
Ama mahaonun ipi yok renk bildirmedi
manisaya gerek yok bakırkoy daha yakın
siz oraya buyurun isterseniz
ancak kafa dinlemek için rahat ve denize bakan bir oda isterim
Edited by - felsefefe on 7/18/2006 1:33:53 PM
Ozi,
Bakırköy,Manisa bu ne hal kardaş.Görmeyeli neler değişmiş?
Neyse ben burada kalayım.
Maho Nizipte geziyor.
Selamlar Saygılar.
Gezsin gezsin
bu rahat Sultan Suleymana kalmadı onada kalmayacak
ipli mi ipsiz mi geziyor
Valla orasını bilemem iplimi ipsizmi?
Ama bana kızdığı kesin.Çünkü yalnızca bir gün görüşebildik.Özel bazı işlerim vardı.O nedenle fazla görüşemedik.
Selamlar Saygılar.
Aziz dost
Bizim özel sektörde çalıştığımızı maaaaaaalesef meeeeemmmmuur arkadaşlar bilmiyor.
İşin ne zaman biteceğini ne zaman başlayacağımızı
nasıl çalıştığımızı farkında değiller.
O yüzden kızmaya hakları var tabi.
Ama devlet dairesine kapağı atmak kolay
yan yatmak daha kolay
yat yat al maaşı
maaş al sonra gene yat yat
vallahi ne güzel
özel sektörde yapsana bunu
tam bunları yazarken bir haber milliyetten gelior
birisi demiş ki KKTC farklı bir ülke diyor
Vallahi Türklerin farklı olduğu yavaş yavaş tüm dünyaca anlaşılıyor.
Bu Türkleri anlamak zor vesselam
Bende olayı böyle yorumladım
Uydu mu Uymadı mı
Ahmet Karadağa sorun
Türk memurlarına gelince onuda kime emanet edeceğiz.
Bu zor oldu.
IMF diye onların bir bakıcıları var.
bu yazı bu kadar
Maho güneşte çok gezme
dondurmayı tatlıyla fazla yeme
sabahaları nohut dürümünü fazla yeme
meyan şerbetini aç karnına içime
balcan kebabını çok yağlı yeme
lahmacunu sıcak ve çok acılı yeme
Ömer Hocaya fazla yüklenip masraf ettirme
Millete bağırıp durma
Mizafirsen misafirliğini bil.
Üç günüde geçtiyse o da geçersiz.
karpuz kabuğunu ayığının altına koyarlar
benim için bir şey yok
Bu öğütleri seni düşündüğümden söylüyorum
Kıymetli kardeşim osman, şimdi yaktım çıranı şimdi sen bize devlet memuru olduğumuz için hakaretmi ediyorsun
Bende senden Nizipli olduğuna dair kalite vestandart belgesi istiyorum arkadaş
1-Sevgili dostlaraNizibde fırat kıyısında bir koyun kestirip ziyafet çekeceksin
2-Ziyafet sırasında barak uzun havaları söyleyeceksin
3-Nizibin barak ovası ,zergil ve akçaket yarenillerine ait yaşanmış olayları anlatacaksın
4-Sevgili dostumuz Ahmet karadağa haftanın muhtelif günlerine iki kez ABİ İŞTEYİM VE AÇ KARINA ÇALIŞIYORUM DİYE TEKMİL VERECEKSİN
ŞİMDİLİK BU KADAR YOKSA NİZİPLİYİM DİYE GEZME BEN BAKIRKÖYLÜYÜM VEYA MANİSALIYIM DE ARKADAŞ.
Fatih Bey Kardeşim,
Osman Bey Kardeşim o dediklerinin hepsini yapar ve benim buna inancım sonsuzdur.(İstanbulda yaşadıklarımla ben buna şahidim)
Ayrıca Osmanımın ifadeleri (devlet memurları ile ilgili olanlar) Muharremle ile ilgilidir.Ne zaman arasak ya geziyor yada yatıyor vesselam...
Selamlar Saygılar.
heeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee
SEVGİLİ AHMET BEY KARDEŞİM NİYE KIYMETLİ FELSEFE GEVREK GEVREK GÜLÜYOR ANLAYAMADIM PEK MASUMANE GELMEDİ BANA HAKSIZMIYIM tiny_mce/plugins/emotions/images/smiley-wink[/IMG]
Nizip.com'da imamhatip kısmı olduğunu daha yeni keşfettim. Nizip İmam Hatip 2001 Mezunları, bundan sonra sanal alemde mekanımız burasıdır.Ne demiş firasetli atalarımız " Dünyada mekan, ahrette iman" bizim de mekanımız burası olsun inşaallah.
Bu ÖSS'de derece yapanlar arasıda yine İmam Hatipli kardeşlerimiz vardı fakat kafanın içiyle değil dışıyla uğraşan zalim ve menfur YÖK'ün sayesinde yine bir yere yerleşemeyecekler.
Bu zulüm Cumhurbaşkanının değişmesiyle biter mi acaba?
Görüş bildirmek isteyenler cep yazsın lütfen.
BeKLeNeN GüN GeLeCeKSe ÇeKiLeN ÇiLe KuTsALDıR.Çilekeşlere Selam olsun..
Merhaba can dostlarım, nasılsınız?
Rabbim nasip etti biraz Nizip'te kalma şansını yakaladım.Genellikle güzel geçti.Yapmak istyediğim bir çok şeyi yaptım.
Uzun yıllardır göremediğim dostları gördüm.
İlgi ve alakalarından dolayı herkese teşekkür ediyorum.
İnsanın böyle candan dostları olması ne kadar güzel.
Vallahi Allah rızası için hepsini de çok seviyorum.
Yamuk yapanlar da oldu ama o kadar da olsun artık.Onları da seviyoruz.
Güzel memleketimi bayağı değişmiş buldum.İyi mi kötü mü karar veremedim.Karmakarışık duygularla döndüm.
Kısacası çok şey değişmiş.
Belki de değişen benim.Dedim ya karar veremedim.
Ama yine de Nizip'te ve dostlarla olmak çok güzeldi.
Uygun bir zaman bulabilirsem daha çok şey yazacam.
Herkese yürekten selamlar...
"font-size: 10pt; font-family: Arial" BEYRUT PASAJINDA İŞLER NASIL "font-size: 10pt; font-family: Arial"
Nizip’te bir pasaj var içinde dükkanlar
Satış yaparlar
Aklınıza ne gelirse incik boncuk oyuncak tuhafiye
İŞTE Bu pasaj yıllar önce
Suriyeden Gümrüksüz gelen malların satış yerlerinden biriydi.
Yıllar önce
hani masal tekerlemesi var ya
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Ninem dedemin beşiğini sallarken
yani bundan 20 25 yıl önce.
Bu pasajda saat teyp cinsi mallar satılırdı
Tüm aklınıza gelen elektronik eşyalar burada satılırdı.
Hepimiz bu pasajdan saat veya teyp almışsızdır.
Beyrut Pasajı adı.
Beyrut çok güzel bir yerdi
Sıra sıra dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinden daha gelişmişti.
New York Paris gibi şehirlerden daha güzeldi.
Boy boy binalar boy zamanın gökdelen denecek yükseklikte binaları.
Koca şehir bir ticaret cennetiydi
Bundan 25 30 yıl evvel "font-size: 10pt; font-family: Arial" "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrut’ta bankacılık İsviçre deki gibiydi. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrut’taki üniversiteler Oxford gibiydi. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrut’taki ticaret Londaradaki gibiydi "font-size: 10pt; font-family: Arial" Velhasıl tüm ülkelerdeki canlı hayat beyrutta vardı.. "font-size: 20pt; font-family: Arial" Bu gün Beyrut diye bir şehir artık olmayacak desek abartmış olmayacağız. "font-size: 20pt; font-family: Arial" Milyonlarca insanın ticaret yaptığı şehirde artık sokak köpekleri bile kalmayacak. "font-size: 20pt; font-family: Arial" Beyrut aslında bir yok oluş hikayesi "font-size: 20pt; font-family: Arial" Herkese bir ibret vermek istiyor. "font-size: 20pt; font-family: Arial" Duyun sesimi ben neydim ne oldum diye. "font-size: 20pt; font-family: Arial" Heyhat mal mülk peşinde koşanlar "font-size: 20pt; font-family: Arial" Ne yaptığını bilmeyenler "font-size: 10pt; font-family: Arial" Heyhat hiçbir şeye aldırış etmeyenler Beyrut’a baksınlar "font-size: 10pt; font-family: Arial" Soruyorum size Beyrut’un kime ne zararı vardı. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Kimi rahatsız etmişti. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrut ne zamandan beri zaten olmayan bir şehirdi. "font-size: 10pt; font-family: Arial" İçinde sadece mazlumları saklıyordu. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Şu gidişten ders almayanlar "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrut’a baksınlar "font-size: 10pt; font-family: Arial" NUH TUFANI GİBİ her yanımız sularla kaplanıyor. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Gemi Nuh’un gemisi nerde binmek isteyen var mı? "font-size: 10pt; font-family: Arial" Şimdi ben rahatım diyenler "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrut’un resimlerini incelesinler "font-size: 10pt; font-family: Arial" Şimdi yine soruyorum "font-size: 10pt; font-family: Arial" Beyrutlunun dünya savaşında ne kulağı var dı nede gözü. "font-size: 10pt; font-family: Arial" Öyleyse bu savaş Beyrut’ta ne arıyor.
osman abimizi 'online' gorduk canli canli kandilini kutlayalim:)
'ser gucleri ortadogu..." baslikli koyuna yorumlarini bekliyoruz..
kusura kalma sn ataturk baslikli yaziyi devam ettiremedik, malum gucler(admin) izin vermiyor abi:))
deruni hurmet ve muhabbetlerimizi arzederiz efendim
Bugün kandil
Kutsal ayların başlangıcı
Hepinizin Kandili Mübarek Olsun
Sitede barış istiyorum
herkes sorununu iyi kötü ortaya koydu
hepsini bir düzene koyacağım
Herkesin istediği
nasıl olacak işte burada sorun var
Hepimizin oratk noktaları
kesişecek
Burası hepimizin
Herkes birbirini kırmadan istediğini yazsın
Yazılar
mehmet Akif dışında bir kişi tarafından silinmesin
Ortak bir ekip çıkaralım
o ekibin onayı ile ramazan tarafından silinsin
Başkda kimse bir şey silmesin
vallahi benim fikrim malum, ne kadar insanimizin olgunluk derecesi son olayda da gorulduyse de, ben hala kufur bile olsa silinmemesi taraftariyim....
bence onemli olan, hak ve adalet....
.
Dostlar,
Bu bölüm sitenin en sakin bölümüydü.Sizlerden ricam atışma sataşma vb.konuları buraya taşımamanızdır.
Selamlar Saygılar.
Kardeş ya patlıcan çıktı
biliyorsun
yazın kavga gürültü olmasza kim bilgisayarın başına oturur
Muharrem Hocayla ne yaptın mecera falan hiç bir şey çıkmadı
Adamın biri davet vermiş kimse beni çağırmadı
sende gitmişsin
insan bir dürüm yapar otobüse verifrdi
çooooook hainsin
Dostum,
Davetin olduğu gece seni aramıştık.Hata sende gelmedin.
Muharremle bir şey yapamadık.Çünkü onun geldiği hafta özel bazı işlerim vardı.Ve fazla ilgilenemedim.Bunu daha öncede belirtmiştim.
Selamlar Saygılar
Osmanım,
Samedin durmu ne oldu?Allahım şifalar ihsan eder inşallah.
Bu arada balcan çıkınca senin neler yaptığını unuttuğum için özür dilerim.
Selamlar Saygılar
valla hiç nolsun öyle bi bakıyordum.hocalar ne yapıyor diye.cemaatsiz olmaz dimi:=))balcan muhabbeti o da güzel:=)
Dostlar merhaba,nasılsınız?
Kusura bakmayın takılamıyorum.Malum mesele ile uğraştığım için zamanım daha çok izmir'de geçiyor.Fırsat buldukça yazıyorum.
Selamlar,sevgiler.
<p class="MsoNormal" Pimi Çekilmiş Hibeler! .<p style="line-height: 15.6pt; margin-right: 3.6pt" class="MsoNormal" Taha Övünç/ 08.06.2006/ haber7.com .<p style="line-height: 150%; margin-right: 3.6pt" class="MsoNormal" İki gündür AB tarafından karşılıksız verilen hibelerle ilgili yazıp çiziyoruz. Bu konuda kafamızda elli tane tilki dolaşıyor, ellisinin de kuyruğu birbirine dokunmuyor. Peki neden? Anlatalım, anlatalım da hem hibe alıp gocunanların gazı gitsin, hem de okurumuz bu konuda aydınlansın!
AB hibeleri yazılarının başlangıç noktası, ilerleyen günlerde burada ismini rahatlıkla açıklayabileceğim (şimdilik soruşturma gereği gizli kalması gerekiyor) bir belediye başkanı. Bir gün telefonla beni arayarak başına gelen bir olayı anlattı.
Almanya merkezli bir finans şirketinin Türkiye temsilcisi, başkanı arayarak istediği takdirde proje karşılığı kendisine AB fonundan karşılıksız para sağlayabileceğini söylüyor. Başkan ne projesi diye sorunca da "ne projesi olursa olsun, çiçek, böcek fark etmez, bağlantılarımız sağlam" yanıtını alıyor.
"AB'den karşılıksız para almak gerçekten bu kadar kolay mı, bu devirde kim kime karşılıksız para verir" dedik ve araştırdık. Karşımıza AB tarafından Türkiye'ye verilen hibelerde soru işareti uyandıran projeler çıktı.
Bugüne kadar kafamıza takılan bu projelerden bazılarını sizlerle paylaştık. Örneğin DİSK, üyelerine "insan haklarına saygılı olmayı öğretmek için AB'den 550 bin avro hibe almış, peki öğretebilmiş mi" diye sorduk; tık yok!
"Türk Demokrasi Vakfı, Turistik Hediyelerin Tanıtımı ve Satışı adlı projesiyle 153 bin avro almış, peki bu hediyelik eşyaların demokrasiye katkısı nasıl olmuş" diye sorduk; yine cevap yok.
AB'den hibe alan projelerini sorduğumuz ve cevap alamadığımız o kadar çok yer var ki, değil bu köşede yazmak, belgesel yapsak bitmez. Olsun, biz yine sormaya devam edelim! İşte bir başka hibe projesi.
Marmara Üniversitesi 01.01.1997 tarihinde Avrupa Birliği'ne sunduğu proje karşılığında tam 12 milyon avro hibe alıyor. Üniversitenin sunduğu projenin adı "Türkiye'nin Zayıf İnsan Hakları Geçmişinin Değişmesi İçin Kapsamlı Bir Girişimde Bulunmak"
Hatırlayalım; yaşanan tartışmalarıyla tüm dünyada yankı bulan "Ermeni Konferansı"nın ardından, Marmara Üniversitesi yeni bir Ermeni Konferansı düzenlemiş ve dikkatleri üzerine çekmişti.
Şimdi, sormaya devam ediyoruz. "Acaba üniversite yönetimi yeni bir Ermeni Konferansı düzenleyerek, aldığı 12 milyon avroya karşılık 'Türkiye'nin Zayıf İnsan Hakları Geçmişinin Değişmesi İçin Kapsamlı Bir Girişimde' mi bulunmuş oldu?"
Yine elime ulaşan "AB'den Hibe Alanlar" listesindeyer alan iki ayrı yabancı dernek dikkatimi çekti. Bunlar yabancı menşeli olmalarına karşın Türkiye için proje üretip, AB'den karşılıksız para alan hayırsever dernekler. Dostluk ne güzel bir şey değil mi? Cevap vermek için acele etmeyin!
İlk derneğimizin adı; Institut Francais d'Etudes Anotoliennes.
1999 yılında AB'den 300 bin avro hibe almış. Buna karşılık sunduğu projenin ismi şu; "Türkiye'deki Bireyleri ve Kurumları, İçinde Yaşadıkları Toplumu Sorgulamaya Yöneltmek"
Türkiye'deki bireyleri yaşadıkları toplumu sorgulamaya yöneltmek acaba hangi amaç için kurulmuş bir derneğin faaliyeti olabilir ki? Yaşadığımız toplumun en çok sorguladığı konular, laiklik, türban, kürt sorunu… Acaba dernek aldığı hibeyi bu sorunları sorgulatmak için mi kullanıyor? Umarım öyle değildir!
Geçelim diğer derneğe. Adı; Reportes Sans Frontiers-Paris Muhabirleri. Tesadüfe bakın ki bu dernek ile Institut Francais d'Etudes Anotoliennes'in hibe aldıkları tarih aynı; 01.01.1999 Sundukları projenin adı; "Türkiye'deki Gazetecilere Yardım Sağlamak ve Basın Özgürlüğüyle İlişkili Faaliyetleri Desteklemek."
Acaba yardımsever Fransız gazeteciler, Türkiye'deki hangi gazetecilere yardım sağlamış ve basın özgürlüğüyle ilgili faaliyetleri desteklemişler dersiniz? Ben bu soruya cevap bulmak için Ermeni Konferansı'nın yapıldığı tarihteki gazeteleri bir açın bakın derim!
AB verdiği hibelerle Kastamonu köylüsünü, Eruh çiftçisini, Ostim sanayicisini destekliyor; güzel. Ama bunlar olurken, yukarıda sıraladığımız ve bir türlü cevap bulmadığımız sorularla dolu projeler, onların yanında dikkat çekmeden uygulanıyor.
Bu da bize gösteriyor ki, AB hibe programlarının Türkiye'deki kurumsal çerçevesinde ciddi sorunlar var. Projeler titizlikle incelenmiyor. Öyle olmasa bugün, ellerinde hazır projelerine müşteri arayan hibe simsarları ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşabilirler miydi?.
Kara para aklama vardır
Buda kara maksada yapılan yardımı aklama gibi...
Hep söylemek istediğim fakat mevzusu geçmediği için yazamadığım küçük bir not.
Türkiye yıllar önce üretilen ürüne desteğini azalttı ve çoğundan çekti.
Şimdilerde boş arazini beyan etmen yeterli ve desteğini al.
Üretime ne gerek var !
Yakında bu desteğin dahada artacağını düşünüyorum.
Uyu ülkemin insanı yat uyu paranı al
Offfffff
Üstad ne yapacağız
İş bilmez Afrikalılara benziyoruz gittikçe
Mısır biliyorsuntarihte bolluk ülkesi olarak geçer
Ya şimdi
Düşündükçe çıldırmamak içten bile değil
Rüşvet veriliyor bize farkındasın
.
Karkam?? Definesi nas?l ya?maland?
Bir köylünün 1995’te buldu?u 3 bin sikkelik Karkam?? Definesi’nde 13 adet son derece de?erli olan "dekadrahmi" bulunuyordu. Defineyi Hikmet Gül adl? ki?i, ünlü kaçakç? Fuat Üzülmez’le birlikte yurtd???na kaç?rd? ve çok zengin oldu. Dekadrahmilerden 2 tanesi Atina Para Müzesi’nde.
1995 y?l?nda Gaziantep’e ba?l? Karkam??’da bir köylü taraf?ndan bulunan 3000 sikke ile her biri bugünkü piyasada 1 milyon dolara giden nadir Atina "dekadrahmi"sinden (10 drahmi) en az 13’ünün yurtd???na kaç?r?ld??? ve iki Atina dekadrahmisinin ?u anda Atina’daki Nümizmatik Müzesi’nde oldu?u ileri sürüldü.
Bir hafta önce çıkan kitab?nda Türkiye’den kaç?r?lan sikkelerin dünyada kimlere sat?ld???n? açıklayan Hollandal? ara?t?rmac? yazar Arthur Brand (37), Hürriyet’e "Karkam?? Definesi, Elmal? Definesi’nden daha k?ymetli ve daha önemli. Karkam?? Definesi’nde çok nadir Atina dekadrahmisinden (10 drahmi) en az 13 tane var. Bunlar? Türkiye’den d??ar? kaç?ran Hikmet Gül çok zengin oldu ama son birkaç ayd?r ortalardan kayboldu" dedi.
Hikmet Gül’ün defineyi bulan köylünün akrabas? oldu?u ö?renildi. Arthur Brand, defineye "Kuzey Halep Definesi" kod ad?n? takan Hikmet Gül’ün 1984’te bulunan Elmal? Definesi’ni yurtd???nda pazarlayan ve Münih’te ya?ayan Fuat Üzülmez ile temasa geçti?ini belirtti. Brand, Elmal? sikkeleriyle ba?? derde giren Fuat Üzülmez’in Karkam?? Definesi ile ikinci bir kumar daha oynad???n? söyledi. Karkam?? Definesi’nde MÖ 5. as?ra ait 3 bin sikke d???nda, çok k?ymetli 13-15 Atina dekadrahmisi ve nadir rastlanan sikkeler dikkat çekiyor.
50 M?LYON DOLAR
Daha önce dünyada 3 tane bulunan Aineia Tetradrahmi’nin dördüncüsünün Karkam?? sikkeleri aras?nda oldu?unu vurgulayan Arthur Brand ?öyle konu?tu:"Türkiye’den kaç?r?lan bu defineye o zaman 15 milyon dolar de?er biçildi, ama ?imdiki de?eri en az 50 milyon dolar. Karkam?? Definesi’nde her biri 1 milyon dolar eden 13 tane dekadrahmi var. Benim kaynaklar?m ise Türkiye’den kaç?r?lan bu definede 15 tane dekadrahmi oldu?unu söylüyor. Bu dekdrahmilerden 1984’de Elmal? Definesi bulunana kadar dünyada 13 tane, Elmal? Hazinesi’yle birlikte 27 tane vard?. Karkam?? Definesi’le dünyadaki dekadrahmi say?s? ?imdi 42’ye çıkt?. Ayr?ca definedeki 3 bin sikke aras?ndaki K?br?s sikkeleri çok k?ymetli."
1995 y?l?nda Hikmet Gül’ün temasa geçti?i Fuat Üzülmez’in ilk 800 sikkeyi 1.5 milyon dolara sat?n ald???na dikkat çeken Hollandal? ara?t?rmac?, açıklamaların? ?öyle sürdürdü: "?kinci parti Türkiye’deki kaçakç?lara 2.5 milyon dolara teklif edildi ama kimse bu kadar paray? çıkartamay?nca Hikmet Gül tekrar Fuat Üzülmez’e ba?vurdu. Birlikte sikkeleri Russo, Bank Leu, Tkalec, Harlan J. Berk, Goldberg, Freeman and Sear, CNG gibi müzayede firmalarına satt?lar. ?imdi bile Karkam?? Sikkeleri, bu firmaların kataloglarında yer al?yor. Birkaç dekadrahmi ile baz? sikkelerin hala Hikmet Gül’ün elinde oldu?unu ve bunlar? satmaya çal??t???n? biliyoruz."
muharrem
Dostlar,
İzin bitti ve buradayım.
Selamlar Saygılar.
Dostlar,
Ben izinden geldim ama herhalde bu kez siz izne çıktınız.Baksanıza kimseler yok.
Selamlar Saygılar.
Efendim yediğiniz ve içtiğiniz sizin olsun ( nasılsa parayı da sen verdin ben vermediğime göre)
Gezdiğin gördüğün yerleri anlat.
Ünlü edebiyyyyat muallimi birisi vardı
getti yedi ve döndü
o yüzden herhangi bir anlatısı yok
ama senin öyle değildir
biraz bilgi bekliyoruz.
Ben biliyorsun formun çeşitli sayfalarında yazıyorum
millet beni sansürleyecek ama
admin bırakmıyor (torpilim büyük yerden)
O yüzden yazıyorum
Ama döneceğim o tarafları biraz eğiteyim
.
DÜNYA GAZETESİ 18 08 2006
İsmail NİZİPLİ (SOYADINIZ MI GERÇEK Mİ)
Kimya mühendisi
.
Hani Gaziantep deyince insanın aklına antepfıstığı gelir ya... Aslında sadece fıstık değil, yüzyıllardır zeytin, zeytinyağı, sabun ve mercimek gibi ürünler büyük oranda Gaziantep'in Nizip ilçesinde üretilerek tüm yurda ve dünyaya arz edilmektedir.
.
Güneydoğu insanının tevazu sahibi yapısı ve bölgede yıllardır süregelen çeşitli imkansızlıklar bu bölgenin kendini ön plana çıkartmasını engellese de bölge insanının çalışkanlığı sayesinde gelişmesini engelleyememiştir.(YA ASIL DÜŞMANIMIZ İMKANSIZLIK)
Yağ sektöründe özellikle zeytinyağı üretiminde her zaman Ege Bölgesi ön planda görünse de, Nizip aslında ülkemizin naturel zeytinyağının üretim merkezlerinden biridir. İlçe salamuralık zeytinde pek iddiası olmasa da yağ sektöründe göz ardı edilemeyecek bir yere sahiptir. Son yıllarda açılan yeni tesislerle zeytinyağı ve pamuk yağı gibi ürünlerin yanında bir ilke imza atarak yıllardır çerez ve tatlılarda yediğimiz antepfıstığının soğuk pres yağı üretilmeye başlanmıştır. Yine çöreotu, keten tohumu gibi yağlı tohumlarında soğuk pres yağları üretilmektedir. (BAKIN BU ÇÖREOTU BENİM DE İLGİMİ ÇEKTİ. ÇÖREOTU NE YAV) .
Antepfıstığının yağını üretmek biraz maliyetli belki ama dünyanın en sağlıklı ve lezzetli yağı olduğu bilim çevrelerince kanıtlanmıştır. Antepfıstığı yağı en zor üretilen yağ çeşitlerinden biridir. Çünkü tohumun yapısı içerisindeki yağın alınmasına pek müsait değildir. Yıllarca yeterli reklam desteği görmeyen antepfıstığı gerek yurt içinde gerek yurtdışında hak ettiği tüketim rakamlarına ulaşamamıştır. Antepfıstığı yağının üretimi ve yaygınlaşması antepfıstığının piyasaya farklı bir sunumu olması bakımından da bölgedeki üreticiler için iyi bir alternatif oluşturmaktadır. Son zamanlarda yapılan yurt içi ve yurt dışı araştırmalarda antepfıstığının resveratrol adı verilen antioksidan madde içerdiği kanıtlanmıştır. Bu maddenin kalp krizi riskini azalttığı bilinmektedir. Antepfıstığı yağı gıda olarak kullanımının yanında farklı kullanım alanlarına da sahiptir. Örneğin, antepfıstığı yağı insan derisinden en hızlı emilen yağ olması, yüksek oranda omega 3, omega 6 ve pantotenik asit (provitamin B5) gibi yağ asitleri ile A ve E vitamini içermesinden dolayı güzellik merkezlerinde kullanılmaya başlanmıştır. (BAK BU AHMET KARADAĞIN İLGİSİNİÇEKER)
.
Yine ülkemizdeki ilklerden olan çöreotu (nigella sativa) yağı ilçemizde üretilmeye başlanmıştır. Çöreotu yağı 2002 yılında Almanya'da yılın yağı ilan edilmiştir.
Doğal bir koruyucu olan çöreotu yağı alerjik nezle başta olmak üzere kanser, diabet, kolesterol gibi hastalıklara iyi geldiğini gösteren bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Anne sütünü artırıcı etkisi olan çöreotu yağı çok kuvvetli bir hücre yenileyici olmasının yanı sıra selenyum sayesinde strese de iyi gelmektedir.
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı'nda araştırmaları yapılarak hastalar üzerindeki etkileri onaylanmıştır. .
Son zamanlarda kamuoyunda sıkça gündeme gelen keten tohumu mucizesine Nizipli üreticiler keten tohumu yağı üreterek son noktayı koymuştur. (BU YAĞ SATILIYOR MU)
Keten tohumu ya da prebiotik yoğurt tutkunluğu ülkemizi aldı götürüyor. İşin aslı şudur. Keten tohumunun dışında çöreotu gibi çok kalın bir selüloz tabaka vardır. İnsan vücudu bu selüloz tabakayı sindirip tohumun içindeki yararlı maddelere ulaşamaz. Bunun için tohumların faydasını direkt olarak kullandığınızda göremezsiniz. Keten tohumunu ezerek yemek istediğiniz zaman içinde bulunan müsilaj maddesi size yutkunma sorunu yaşatacaktır.
Keten tohumu yağı bu bağlamda güzel bir keten tohumu tüketim alternatifi oluşturmaktadır.
.
Sonuç olarak Nizip, bulunduğu coğrafi bölgenin nimetlerini sanayiiyle birleştirerek kendi kabuğunu kırmaya çalışan, atalarından gelen birikimi yeni kuşak girişimcileri ile geliştirip büyümeyi hedefleyen güzel bir Anadolu ilçesidir. (SABUNCULUK İÇİN DE GÜZEL BİR ŞEY YAZIN NOLUR BENİM O KONUDA PEK UMUDUM YOK.)
HADDİM OLMAYARAK YAZIYA BİR KAÇ MUZİPLİK EKLEDİM. YAZININ OKUNMASI İÇİN. BENİM HOŞUMA GİTTİ. OKUMANIZI İSTEDİM. YAPTIĞIM MUZİPLİKLER İÇİN YAZARINDAN ÖZÜR DİLERİM.
SAYGILARIMLA
.
Dostlar,
Bende bu Osman neden bu kadar güzel görünüyor diye hep düşümüştüm.İşte şimdi işin sırrı çözüldü.
Selamlar Saygılar.
İsmail teyzemoğludur, şuan keten ve çörek otu yağlarını üretip marketlere pazarlıyorlar. Özellikle çörek otu yağını yiyip ayağa kalkan yatalak ihtiyarlar tanıyorum. Bir rivayete göre evlenme hazırlığındalar :)
Admin dostum,
Desene şu keten ve çörek otundan bizim Osmana da göndermemiz gerekmekte.
Çünkü adam bir türlü ayağa kalkıp Nizip'e gelemedi baksana
Selamlar Saygılar
[u]BİR ALINTI
</u <h1 Yahudi İhanetinin Doğurduğu İstihbarat Örgütü: NİLİ</h1
yahudiler dünyanın dört bir yanında eziyet gördüklerinde, soykırımlara maruz kaldıklarında ve sürüldüklerinde daima Türklüğün cihan devleti Osmanlı’ya sığındılar. 1492’de İspanya’dan sürüldüklerinde Osmanlı’nın merhametli kollarını açık buldular. 1880’lerde Ruslar yahudileri pogromlarda kırdıklarında İstanbul’a kaçtılar. Batı ülkelerinde insanca muamelenin bile çok görüldüğü yahudiler, Osmanlı’da sarayın bazı önemli kademelerine kadar kontrollü olarak yükseltildiler..<div </div <div Bir devlet istediklerinde Osmanlı onları dışlamadı ve Makedonya’da bir devlet edinebileceklerini söyledi. Ama onlar Filistin’de ısrar ettiler. Oysa Filistin’in demografik yapısı, daha fazla yahudiyi kaldırabilecek durumda değildi. Ancak onlar, kaçak yollardan Filistin’e yerleştiler, Amerikan ve İngiliz vatandaşlıkları alarak Osmanlı’nın hukuk sisteminin dışına çıktılar, rüşvet ve bol para akıtarak Filistin topraklarını el altından satın aldılar.</div <div </div <div Yahudilerin küçük bir kısmı, Osmanlı Devleti’yle anlaşarak Filistin topraklarının kendilerine verilmesini sağlamaya çalıştı. Ama büyük kısmı, Filistin’i ele geçirebilmek için Osmanlı’nın yıkılması gerektiğine inanıyordu. Bu amaçla, Filistin’i kendilerine vaat eden emperyalist devletlerle işbirlikçilik yaptılar. Özellikle, Filistin’de kurdukları casus teşkilatlarıyla Osmanlı’nın en gizli istihbari bilgilerini İngilizlere sundular.</div <div </div <div Osmanlı’yla savaşın sadece bir cephede değil, bütün cephelerde verilmesi gerektiğine inanan yahudilerden Jabotinsky’nin kurduğu Katır Tugayı, Çanakkale’de verdiğimiz yüz binlerce şehidimizin vücutlarını parçalayan silahlar, bombalar ve kurşunlar ile askeri lojistik ihtiyaçları cephe arkasında düşman kuvvetlerine taşımıştı. Yahudiler, Türkün merhametinin, himayesinin ve insancıllığının karşılığını ihanetle ve ihanete teşvik etmekle ödediler.</div <div </div <div Bir İngiliz vatandaşı olan Lawrence, Arapların Osmanlı’ya ihanet etmelerini sağladı. Onun yaptığı Osmanlı’ya ihanet değil, bir İngiliz casusu olarak Osmanlı’yı yıkmak için, tebaayı ihanete teşvik etmekti. Ama NİLİ casusları, Osmanlı vatandaşlarıydı. Romanya’dan, Rusya’dan, Polonya’dan kovulmuş ve sürülmüşlerdi; oralarda yaşama şansları kalmadığı için Osmanlı’nın acıyarak vatandaşlık hakkı verdiği kimselerdi. İşte, Türklüğün, en zor zamanlarında acıyarak yardım ettiği bu insanların ihanetleri çok acıdır.</div <div </div <div NİLİ Örgütü’nü kuran Aaronson Ailesi, Romanya’daki yahudi soykırımından kaçmış ve 1882 yılında Osmanlı’ya sığınmıştı. Aaronsonlar, daha sonra gizli yollardan Filistin’e geçtiler ve bir Araptan yüksek fiyatla satın alarak “Zihron Ya’akov” adını verdikleri topraklara yerleştiler. Bu arada sadık vatandaşlar gibi davranarak Osmanlı’nın merhametinden de istifade ettiler. Canlarını Osmanlı askerleri koruyordu ve ne zaman Araplar veya bedeviler tarafından bir saldırıya uğrasalar Osmanlı zaptiyesine başvuruyorlardı. </div <div </div <div Filistin’de Osmanlı’nın koruması altında bir botanik mühendisi olarak çalışan Aharon Aaronson, İsrail devletinin kurulması için Osmanlı’nın yıkılması gerektiğine inananlardandı. Amerikan ve İngiliz makamlarıyla ilişkiye geçmiş ve Filistin’i işgal etmeleri için onlara yardımcı olabileceklerini söylemişti. Aynı dönemde, sonradan siyonist hareketin önderi olacak Haim Weizmann ise, İngiltere ordusu için patlayıcılar üretiyordu. Aharon Aaronson, Weizmann sayesinde üst düzey İngiliz yöneticilerine ulaştı ve onları meşhur Balfour Deklerasyonu’nu yayınlamaya ikna etti. Bu deklerasyon otuz yıl sonra İsrail devletinin kurulmasının yolunu açmıştır.</div <div </div <div Aaronsonlar ve Feinbergler, NİLİ öncesinde, Gideonim adında bir haberalma örgütü kurmuşlardı. 1914’ten sonra, Gideonim’in uzantısı niteliğinde faaliyete başlayan NİLİ, Aharon Aaronson’un adamlarından Avshalom Feinberg ve kız kardeşi Sarah Aaronson tarafından, 400 kişilik bir istihbarat örgütü olarak Filistin içinde kuruldu. Bu tarihten sonra Aharon Aaronson ise, İngilizlerin Mısır’daki karargâhında istihbarat subayı olarak görev aldı.</div <div </div <div Daha sonra İsrail Cumhurbaşkanı olan Haim Herzog, Aaronson Ailesi’nin hikayesini anlatırken, “Osmanlı topraklarında gezen Sarah Aaronson’un sözde Ermeni soykırımına şahit olduğunu ve Türklerin bir gün kendilerini de böyle katledeceklerine emin olduğu için ihanet şebekesi NİLİ’yi kurmaya karar verdiğini” kaydeder. Atasözümüzde de söylendiği gibi, “Bozacının şahidi şıracıdır”. Damarlarındaki Türk düşmanlığı o seviyeye gelmiştir ki, tarihi gerçeklerin yalan olduğunu ispat ettiği sözde Ermeni Soykırımı iftirasını dahi, kendi emelleri için propaganda malzemesi yapmaya utanmamışlardır.</div <div </div <div 1915 yılının Mart ayından Ekim ayına kadar Filistin’i bir çekirge baskını vurmuştu. Hasat yapılamıyordu. Osmanlı Devleti, çekirgelerle mücadele için botanik mühendisi Aharon Aaronson’un bilgisine başvurdu. O da, bunun karşılığında casusluk suçlamasıyla tutuklanmış olan Avshalom Feinberg’in serbest bırakılmasını ve laboratuarında çalışanların bütün Filistin’de serbest seyahat hakkına sahip olmasını istedi. Elde ettiği ayrıcalıklar vasıtasıyla topladığı bilgiler İngilizler’in Filistin’i işgalinde kullanıldı. Aharon’un Filistin’in Hayfa şehri yakınlarında bulunan Atlit Köyü’nde kurduğu botanik laboratuarı göstermelik olarak Amerikalılara satıldı ve böylece illegal çalışmalar için Amerikan koruması da sağlanmış oldu. Bu laboratuar NİLİ’nin karargâhı olarak kullanılıyordu. </div <div </div <div NİLİ casuslarının hiçbiri dindar yahudi değildi. Onlar bağımsız bir İsrail hayali için her türlü günahı işlemeye hazır insanlardı. Sarah Aaronson’un istihbarat örgütü, Türk Ordusu’ndaki bazı karaktersiz askerlerden ve gizli dönmelerden bilgi sızdırmak için çalışan büyük bir fahişe ağına sahipti. Kendisi de üst düzey askerlerle birlikte oluyor ve onlardan bilgi sızdırıyordu. Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa’ya kadar yaklaşan bu kadın, sözde İstanbullu bir yahudi ile evliydi. Hatta bu göstermelik evlilik bahanesiyle İstanbul’da bir buçuk yıl kalmış, casusluk faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu Türkçe’yi öğrenmiş ve üst düzey yönetim erkânının zaaflarını araştırmıştı.</div <div </div <div NİLİ casusları dindar olmamakla birlikte, ihanet örgütünün ismi Eski Ahit’ten alınmıştı. NİLİ’nin adı, Eski Ahit’teki “İsrail’in Kurtarıcısı Yalan Söylemez” anlamına gelen bir ayetin baş harflerinden oluşuyordu. Fakat NİLİ casusları, bu ayetin aksine, hayatlarını yalan üzerine kurmuşlardı. Sarah Aaronson, Cemal Paşa’nın karargâhına kadar girip çıkarken sadık bir Osmanlı vatandaşı rolü oynuyordu. Avshalom Feinberg, kendisini Arap ve Müslümanların bir dostu gibi gösteriyordu. O kadar ki, saf Araplar ona “Şeyh Selim” lakabını takmışlardı. Bir diğer NİLİ casusu Naaman Belkind, Türk Ordusu’nda bir müddet teknisyen olarak çalışmıştı ve bazı subaylarla ahbap olabilecek kadar samimi olmuştu.</div <div </div <div Osmanlı Devleti için Çanakkale neyi ifade ediyorsa, Gazze de onu ifade ediyordu; bundan dolayı ordumuz var gücüyle direniyordu. İngiliz Ordusu, Osmanlı’nın Gazze’de kurduğu savunma hattını geçmeyi iki defa denemiş ve ikisinde de başarısız olmuştu. Aharon Aaronson, “botanik araştırmalar” kılıfı altında Filistin’in su kuyularının haritasını çıkarmıştı. Eğer Aaronson’un sağladığı su kuyuları haritası olmasaydı, İngiliz Generali Allenby, Gazze cephesini atlayarak, çölden direk Birüssebi’ye geçmeyi asla göze alamazdı. Allenby, savaşı bu kritik bilgiler sayesinde kazandığını çok iyi biliyordu. Bu sebeple savaş sonrasında yaptığı konuşmasında, NİLİ ve Aaronson Ailesi’nin katkılarını unutmayacak ve onlar olmasaydı bu kadar cesur bir savaşın verilemeyeceğini anlatacaktı.</div <div </div <div Monegan adında küçük bir istihbarat gemisi İskenderiye ile Atlit sahilleri arasında mekik dokuyor; NİLİ’nin topladığı bilgiler İngilizlere verilirken, İngilizlerin ve diaspora yahudilerinin gönderdiği altınlar NİLİ ajanları aracılığıyla Filistin’deki yahudilere dağıtılıyordu. Alman denizaltıları devreye girince, İngilizler posta güvercini kullanmaya karar verdiler. Ancak, güvercinlerle kurulan haberleşme sistemi, kısa zamanda hainlerin yer aldığı bu casus şebekesini ele verdi.</div <div </div <div Osmanlı’ya ihanet eden yahudilerin ve yahudilerin elinde uçkur kuklası olan hainlerin sonları hiç iyi olmadı. 1917 Eylülü’nde NİLİ’nin casusluk faaliyetlerinin farkına varan Osmanlı Ordu İstihbaratı, bu ihanet şebekesini deşifre etti. Yakalanan Sarah Aaronson sorgulamasında hiçbir bilgi vermedi ve sonunda intihar ederek ihanetinin bedelini ödedi. Yosef Lishansky ve Naaman Belkind 16 Aralık 1917 günü idam edildiler. Aharon Aaronson 1919 yılında bir uçak kazasında hayatını kaybetti. Avshalom Feinberg ise, o hep aldatıp durduğu bedeviler tarafından çölde layık olduğu şekilde öldürüldü. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra da, geride kalan sadık Türk Evlatları, Arap dünyasının dört bir yanında iz sürerek bu hainlerin birçoğunu avladılar.</div <div </div <div Tarih hainlerden intikamını alsa da, ihanetler üzerine kurulmuş İsrail devleti, kurucu hainlerini hiçbir zaman unutmadı. İsrailli araştırmacılar tarafından, NİLİ casuslarının mezarları birer birer bulundu ve kutsandı. İsrail Gazze’ye 1967 yılında girerken, hedefinde çölde öldüğü bilinen Avshalom Feinberg’in mezarını bulmak da vardı; buldular ve mezarını Kudüs’teki Askeri Hertzl Mezarlığı’na askeri törenle aktardılar. Bugün NİLİ ismi, İsrail’de kız çocuklarına halen verilen kutsal bir isme dönüşmüştür. Gideonim ise, MOSSAD’ın altında bir yapı olarak faaliyetlerine devam etti. Gideonim, Aaronsonlara yakışır şekilde, Arapların da içine sızdı. Kendilerini Müslüman Arap olarak tanıtan yahudi erkekleri, Arap kızlarıyla evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular ve Filistin’in sırlarını İsrail’e sızdırmaya devam ettiler. İhanet, adeta genetik olarak, nesilden nesile aktarılarak bugüne kadar devam ettirildi.
kaynak: www.kursadhareketi.com</div
Edited by - muharrem on 8/18/2006 4:37:28 PM
İşte Muharrem Hoca
Bugün ikimizde yazdık.
Ahmet Karadağ bizimle dalga geçti.
mehmet akif kardeş hakketen bu bitkilere nasıl ulaşabiliriz.