sen varsan benodernekte yokum:D:D:D
Yazdırılabilir Görünüm
suskunluğum aseletimdendir
her lafa verilecek bir cevabım var,
lakin bir lafa bakarım laf mı diye
birde söyleyene bakarım adam mı diye?
HAklısınız Vedat bey
En azından butür konular yalın kalsın çabasındayız.
çabanızı destekliyorum.
hasan tekçe siz kaç senedir şuanki evde oturyorsunuz ben tanıyamadım da sizi hangi ev sizinki
serpil hanım bizim ev daha bitmedi.biz o inşaatın çapraz karşı köşesindeki evde oturuyoruz şu an.yani şöyle tarif edeyim,kuyumcu hacı ali nin evini biliyosunuzdur,onun karşısında köşede bir küçük zeytinlik var,o zeytinliğin bitişiğindeki evde oturuyoruz.bitişiğimizde mayacı memet amcanın evi var.tam karşı köşemizde sarı eski bir ev var tek katlı.
bide şöyle tarif edeyim.ana caddeden gelirken köşede bir internet cafe var,üst geçide ulaşmazdan önce.ordan sola dönüyosunuz,yani internet kafenin önünden,soldaki en son ev.5 katlı bahçeli bir ev.yanılmıyosam 5 yıldır burda oturuyoruz.
tşk hasan bey evi o kadar ayrıntılı anlatmışsınız ki ben 15 senedir oturuyordum orada bu yıl antepe geldim babamlar halen orada oturyorlar.
babanız kim serpil hanım.yada hangi ev sizinki.orada benim halam çocukları oturuyo.aşağıdaki seracılar benim halam çocukları.içlerinden biride benim kayınpeder olur.onların soyadıda bozkurt.
selamın aleyküm aha gene geldik
Bu özeti zaten.(O zaman sen doğrusunu anlat da anlayalım.) Sen anladınmı onu söyle.
Gavuru kabul etme ama ayağındaki don bile onun sayesinde imal ediliyor buna ne buyurulur.
Sevgili Mahmut kardeşim, sana bir tek şey soracağım, hiristiyan bir ailenin çocuğunun suçu nedir, çocuğun birşeyden haberi yok ailesi onu hiristiyan olarak yetiştiriyor ve öyle büyüyor, bu adam büyüdükten sonra kendi dinini hak din olarak görüyor, bunda adamın suçu ne, allah bunları bilmiyormu, karşıma başka dinle geleni cehenneme atarım diyor.
Bu onlarla olan ilişkilerimizde ki ölçü...
Müslüman Olmayanlarla İlişkiler
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever. Allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık göstermenizi yasaklar. Onlara yakınlık gösterenler zalimlik etmiş olurlar.” (Mumtahane 60/8–9)
Ayetlere göre gayrimüslimlerle ilişkide üç kırmızıçizgimiz vardır:
1- Dinimizden dolayı bizimle savaşmaları,
2- Bizi yurdumuzdan çıkarmaları,
3- Yurdumuzdan çıkaranlara destek vermeleri.
Bu çizgileri çiğneyenlerle dostluk kuramayız.
Tevbe 5. âyet:
Bu âyetin, Müslüman-gayrimüslim ilişkisinde esas alındığı iddia edilir:
“Haram olan aylar (onlara tanınan dört aylık süre) sona erince o müşrikleri nerede bulursanız öldürün; yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Tevbe eder, namazı kılar ve zekâtı verirlerse onları serbest bırakın. Allah bağışlar, ikramı boldur. (Tevbe 9/5)
Bu âyet, kırmızıçizgilerin tamamını çiğnemiş, Hudeybiye barış antlaşmasını bozmuş, Mekke’nin fethinden sonra kendilerine bir yıl dokunulmamış, ayrıca dört aylık ek süre verilmiş olan Mekkeli müşriklere yapılan son uyarı ile ilgili ayetlerdendir. Benzer durumlar olmadıkça bu hükümler uygulanmaz. Ayeti farklı anlama çekmek doğru değildir.
Gayrimüslimlerden Hakaret
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Mallarınız ve canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceksiniz; bir de sizden önce Kitap verilenlerden ve müşriklerden çok üzücü sözler işiteceksiniz; bunlardan kaçış olmaz. Eğer sabreder, korunursanız, işte bu kararlılık gerektiren işlerdendir. (Al-i İmran 3/186)
Üzücü söz ve hakaret, kırmızıçizgilerden olmadığı için böylelerine karşı; sabırlı, tedbirli ve kararlı olma dışında bir yol gösterilmemiştir.
Peygamberimiz, önce Müslüman olan, sonra dinden dönen ve problem kaynağı olan ikiyüzlülerden çok çekmiş ama onlara karşı fiili harekette bulunmamıştır. Munafikun Suresi bu açıdan önemlidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“O münafıklar sana geldiklerinde: "Biz şahidiz ki, sen, gerçekten Allah'ın elçisisin" dediler. Allah biliyor ki, sen elbette onun elçisisin. Ama Allah şahit, o münafıklar kesinlikle yalancıdırlar. Yeminlerini kalkan edip Allah’ın yolundan çekildiler. Ne kötü davranıyorlar!.. Bu, şundandır: Onlar önce inandılar, sonra kâfir oldular. Sonra kalplerinde yeni bir yapı oluştu, artık anlamazlar. Onları gördüğün zaman kalıpları seni imrendirir. Konuşurlarsa konuşmalarını dinlersin. Sanki dayalı kütükler gibidirler. Her gürültüyü aleyhlerine sayarlar. İşte düşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol. Allah canlarını alsın, nasıl da yalana sürükleniyorlar!
Onlara: "Gelin; Allah'ın elçisi sizin için bağışlanma dilesin" dendiği zaman, başlarını çevirirler. Bakarsın ki; kendilerini büyük görerek geri çekiliyorlar. İster bağışlanmalarını dile, ister dilme; sonuç değişmez. Allah onları bağışlayacak değildir. Çünkü Allah karıştırıcılar takımını yola getirmez.
Onlar şu sözü bile söylediler: "Allah'ın elçisinin yanındakilere bir şey vermeyin, dağılıp gitsinler". Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama o münafıklar anlamazlar. Şöyle dediler: "Hele Medine'ye dönelim, güçlü olan, güçsüz olanı, elbette sürüp çıkaracaktır." Oysa güç Allah'tadır, Elçisindedir ve inananlardadır, ama münafıklar bilmezler." (Munafikun 63/1–8)
Zeyd b. Erkam bu âyetlerle ilgili şunları anlatmıştır: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir savaşa gitmiştik. Ordu sıkıntılar içine girmişti. Abdullah b. Ubeyy arkadaşlarına şöyle dedi: “Allah’ın Elçisi’nin yanındakilere nafaka vermeyin ki dağılsınlar. Hele Medine’ye dönelim, güçlü olan, güçsüz olanı oradan çıkaracaktır.” Bunu hemen Peygamber‘e haber verdim. Abdullah b. Ubeyy’i çağırtıp sorguladı. O da böyle bir şey söylemedim diye yemin etti. “Zeyd yalan söyledi” dediler. Bu bana çok ağır geldi. Sonra Allah Teâlâ Munafikun suresini indirdi[1]”.
Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR bu konuda özetle şu bilgileri verir:
Abdullah’ın kavmi içinde itibarı vardı; büyük sayılırdı. Üseyd b. Hudayr geldi. “Ey Allah’ın Elçisi!” dedi. “Ona aldırma, nazik davran. Vallahi, Allah seni gönderdiği sırada kavmi ona taç giydirmek için boncuk diziyordu. O seni, krallığını elinden almış görür”.
Abdullah b. Ubeyyin oğlu Abdullah temiz bir mümin idi. Babasının yaptıklarını öğrenince Allah’ın Elçisi’nin huzuruna geldi «Ey Allah’ın elçisi! İşittim ki Abdullah b. Ubeyy’i size ulaşan sözünden dolayı öldürmek istiyormuşsunuz. Eğer yapacaksanız bana emredin, başını getireyim. Vallahi, bütün Hazrec bilir ki içlerinde babasına benden saygılısı yoktur. Korkarım ki, başka birine emredersiniz, o babamı katleder, ben de babanım katilinin halk içinde gezmesine tahammül edemem, tutar onu vururum. Bir mümini bir kâfire karşılık öldürmüş olur bu sebeble ateşe girerim“ dedi. Allah’ın Elçisi şöyle dedi:
“Hayır. Biz ona nazik davranırız. Aramızda olduğu müddetçe iyi davranırız[2].“
Abdullah’ın davranışı her ne kadar çok kötü ise de üç kırmızıçizgiden birini çiğnemediği için yukarıdaki âyetler gereğince Peygamberimiz ona iyi davranmıştır. Bu gibileri en çok rahatsız eden, doğruların söylenmesidir. Ayetlerde olduğu gibi yanlış davranışlarını sayıp döktükten ve cezayı hak ettikleri konusunda kamu oyu oluşmasını sağladıktan sonra iyi davranılması, onları yanlızlığa sükrükler ve yandaşları dahi kendilerini terk etmeye başlar. Nitekim peygamberimizin iyi davranışı, Abdullah’ın çevresindekilerini İslam’a kazandırmıştır.
Dinden Dönenin ve Peygamberi Aşağılayanın Öldürülmesi
Yukarıdaki âyetlerde yer alan …önce inandılar, sonra kâfir oldular.. ifadesi bu şahısların mürted olduğunu açıkça göstermektedir. Bu ve benzeri âyetlere rağman mezhepler, mürtedin öldürülmesi konusunda ittifak etmişlerdir.
Ayetler; İşte düşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol… hükmünden başka bir hüküm içermediği halde yine sağlam bir delile dayanmadan; Peygamberi aşağılayan, ona söven ve hakaret eden kişilerin öldürülmesi konusunda da mezhepler ittifak etmişlerdir[3].
Bugün en büyük sıkıntı, Müslümanları Kur’an çizgisine getirme sıkıntısıdır.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
[1] - Buhârî, Tefsir Münâfikûn Suresi. 4.
[2] - Muhammed Hamdi YAZIR, Hak Dini Kur’an Dili, VI. Cilt, İstanbul 1936, s. 5005–5008.
[3] - Vehb’ez-zuhaylî, el-Fıkh’ul-islâmî ve edilletuh, 3. bas. Dımaşk 1409/1989, c. VI, s. 184, hadd’ur-riddeh.
(5115 kez okundu)
Bu yazdıklarının hiçbiri kurandan değil, hepsi hadis.
Ben kimseyi sorgulamıyorum ama yaradan sanki hiçbirşey bilmiyormuş gibi önüne gelen bu konularda fetva verip duruyor, ben buna kızıyorum.
Bu konuların seninle konuşulmayacağını bildiğim halde yine aynı hatayı yapıyorum ve konuşuyorum.
(Bu yazdıklarının hiçbiri kurandan değil, hepsi hadis.) Bu ne şimdi.Konu başka mecralara gidecek, en iyisi başka şeylere bakalım ama o sorduğun soruya da cevap vereceğim.
Bana müsade.
63 kişi olmuş ve anket sonuçları hala kafa kafaya gidiyor...
Mahmut Taliban denen örgüt ne yapıyor sence.