yok abi aydınlatırmısın bizi
Yazdırılabilir Görünüm
yok abi aydınlatırmısın bizi
<h2 Hayatımı Yeniden Yaşayabilseydim Eğer</h2 Emma Bombeck Avustralya'da kanserden öldü. Ölümünden hemen
önce şunları yazdı...
"Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim..
Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer, şömineyi yakmak isteyen birisi olduğunda ona engel olmazdım.. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..
Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..
Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim.. Onlara daha çok "seni seviyorum", ondan da daha çok "özür dilerim" derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu..
Dikkatle bak. Gerçekten gör. Yaşa. Vazgeçme.
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah'a
şükredin.. Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her
gününüzü değerlendirirsiniz."
BEN SİTEYE YENİ ÜYE OLDUM BU SİTE DİKKATİMİ ÇEKTİ.. ARANIZA BENİ KABUL EDERSENİZ SEVİNİRİM...GÖNÜL BAHÇESİ İLGİMİ ÇEKTİ..
Yolcu
Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti. Gezgin genç,
bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra , yerde bir kilim, duvar
dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu:
"Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz.... Onlar nerede?" Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sordu gezgin gence; "Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum" dedi. "Peki, senin eşyaların nerede?" Gezgin genç, kendini savunurcasına yanıtladı bu soruyu:
"Ama görüyorsunuz.... Ben yolcuyum." Ünlü bilge, hak verircesine güldü:
"Ben de öyle, yavrum" dedi. "Ben de öyle...."
<h4 Hepimiz bu fani dünyanin YOLCUSUYUZ...</h4 .
<h4 id="subjcns!DCCE002BD9F9FBA9!1234" style="margin-bottom: 0px" class="TextColor1" Ben Kimim ?</h4 <div id="msgcns!DCCE002BD9F9FBA9!1234" <div align="center" <div align="center"
<div align="center" <div
Benim kim olduğum, o kadar da önemli değil aslında...
Ben, yüreğine sevgi tomurcukları ekmiş, ellerini tebessümlerin kanatları arasına uzatmış, umutları; bir sana bir bana diye paylaştırmış biriyim.
Tebessümlerim gül kokar, gözyaşlarımı silmeye mendiliniz yetmez.
İnsanlara olan sevgi ve şefkatimin miktarını hesaplamaya yetmez hesap makineleriniz.</div </div </div </div </div
Yolcu kardeş aramıza hoşgeldin, bizlerde seni aramızda görmekten mutlu oluruz...
hikayen çok anlamlı, devamını dilerim
aramıza hoşgeldin kardeşim...senin kim olduğunu bilmiyorum ama tahminimce gökhan'ın ruh ikizisinidr:))
h geldin.saldıray ve metaldan uzak kal kardeşokudugum kadar insan bi adamsın ama bunlar insanlıktan anlamaz:=)).
Yolcu kardeş sakallı adına senden özür dilerim konunu dağıttığı için,
bu arada sakallı, bence yolcu kardeşimizkısa zamanda hangimizden uzak durması gerektiğini çok iyi anlayacak :-)).
bence de abi bak hemen konuyu nasıl dağıtmasını biliyo...ya yolcu kardeşim yakında görür kimden uzak kalcağını metal abinin de deği gibi...
Aramıza hoşgeldiniz.
senden bi tane daha yok bu dünyada... <div id="post_message_22599" Unutma. Senden bir tane daha yok bu dünyada.
Gülümsemeyi asla unutma.
Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve
her zaman nemli kalsın göz pınarların.
Unutma kendini sevilebilecek bir insan haline getirmeyi ve
ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı.
Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından biri olduğuna.
Acılarının ve felaketlerinin ancak onun koynunda uyuyabileceğini unutma.
Unutma. Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihinin ayrıntılarından
biri olmaya mahkum olacağını unutma.
Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek.
Açık tut gönlünü tüm güzelliklere.
Yasalar, günahlar, yasaklar sen olduğun için vardır.
Ve sen bir tane olduğun için bu koca dünyada, gir günaha çekinmeden, çiğne yasayı.
Ay dedenin sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma hayatından saatlerini.
Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma.
İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol, her zaman yirmi beş yaşında kalman gerektiğini unutma.
Asla taviz verme seni sen yapan yanlarından.
Onurlu bir yaşam sürebilmen için, şartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma.
İçindeki seni katletmeye kalkma sakın.
Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma.
Korkma mahallenin delisi olmaktan.
Doğrucu davutlar ne kadar çoğalırsa mahallende,
hayat mutlaka daha iyiye gidecektir, unutma.
Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım
diye de yakıp geçme yıllarını.
Unutma ki, hiç hata yapmayan bir insan yapabileceklerinin
en iyisini yapamamış demektir hayatta.
Korkma insanca korkularından.
Ve korkunun kendisinden çok, onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların.
Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.
Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin rüzgarı önüne katarak
perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışların.
Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini ve gülümse.
Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin,
hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve kulak ver:
´ Senden bir tane daha yok bu dünyada</div
<p align="left" Arkadaş (Hikaye).<p align="left" Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü.
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar. Asker teğmene koştu ve:
- Teğmenim. Fırlayıp
arkadaşımı alıp gelebilir miyim?..
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen...
- Gitmeye değer mi?. Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla
ölmüştür bile.. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakın..
Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi.. "Git o zaman.."
İnanılması güç bir mucize. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa
döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti.. Sonra onu sipere taşınan arkadaşına döndü:
- Sana değmez, hayatini tehlikeye atmana değmez,demiştim. Bu zaten ölmüş..
- Değdi teğmenim. dedi asker..
- Nasıl değdi? dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?..
- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına
ulaştığımda henüz sağdı..
Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim icin..
Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
-Osman... Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı... Geleceğini biliyordum.
Osmancım bu hikaye, gökhanın çocuk bahçesi, pardonnnnn gönül bahçesi bölümündeHikayeler konusundamevcut, bununla beraber ilginç ve güzel bir çok hikayeyi orada bulabilir yenilerinide oraya yazabilirsin...
osman hikayeni okurken sanki üşüdüm, tüylerim diken diken oldu işte dostluklar böyle olmalı.....
ewet
osman hikayelerin için sağol fıkra da bu da güzeldi metalinde dediği gibi gönül bahçesine yazabilirsin bu ikiside orada mevcut..
Edited by - cengizkrbck on 9/11/2006 09:56:40 AM
Gecenin Bir Vakti <div id="post_message_34636" Bunca zaman kaçtım senden.. Ve inan hiç ummadığım yerde yakalandım tekrar sana.. Gülüşüne.. Gecenin bir vakti.. Gecenin bir saati… Ağzımdan artık kelimeler çıkmaz derken, sel oldu aktı kelimeler..
Forumda en son ne zaman ağladınız diye bir yazı vardı.. Ben çok uzun zamandır ağlamamıştım.. Ağlamakta neymiş.. İnsanlar neden ağlar yazacaktım oraya.. Ona bile cesaret edemedim.. Ama biliyor musun? Bana bu gece ağlamayı hatırlattın.. Hiç ummadığım bir anda.. Hiç ummadığım bir zamanda..
Nasıl başarmışım senden kaçmayı? Nasıl başarmışım senden uzak kalmayı? Gözler görmeyince gönül katlanıyormuş sahiden.. Kaçtıklarıma yakalandım bu gece.. Gülüşüne yakalandım.. Unuttuğum ya da unuttuğumu sandığım gülüşüne yakalandım..
Neden kaçtım senden bilmiyorum.. Belki de korktum.. Kabullenemedim bazı şeyleri.. Herkesin bildiği şeyleri bile inkar ettim.. Ve en büyük yalanımın arkasına gizledim..
“Seni Artık Sevmediğim”
Biliyorum bu gece de bitecek.. Ve biliyorum ben yine seni arayacak, sesini duyacak gücü bulamayacağım kendimde.. Kendimi işime vereceğim.. Yorgunluktan bayılana kadar çalışacağım.. Yine kaçmaya çalışacağım senden.. Bir gün o eşsiz gülüşünle tekrar karşılaşmamak için dua edeceğim.. Bu kadar acıyı bir daha hissetmemek için dua edeceğim..
Kaçtım senden uzaklara.. Görmemek, adını duymamak istedim.. Ama dedim ya hiç ummadığım anda yakalandım o eşsiz gülüşüne.. Gecenin bir vakti.. Gecenin bu saati.. </div
Dervişler bir sofiden şikayetçi olarak şeyhe geldiler..
Ey yüce şeyh himmet et bizi bu kötü huylu sofinin elinden kurtar. dediler.
Şeyh:
- Şikayetiniz nedir? diye sordu.
Dervişler:
Bu sofinin üç kötü huyu var. diye başlayarak saydılar: .
Söze başladımı,can gibi susmak bilmez,Yamaye başladı mı yirmi kişiden fazla yer,uyudu mu ashab'ıkehf gibi uyur..
Şeyh bunun üzerine sofiye dönerek:.
Her ne yaparsan haddi aşmadan yap,çünkü işlerin hayırlısı orta hallisidir.
Arkadaşına pek yükleme,çok söz söyleme,çokça övme çünkü bu ayrılığa sebep olur,dedi.
Derviş sukunetle şeyhe cevap verdi:.
Orta yol hikmetse orta hallilikte nasiptir.su deveye göre azdır,fakat fareye göre deniz gibidir.
Birinin dört ekmeğe iştehı olurda iki veya üç tane yerse bu orta haldir.Fakat dört ekmek yerse bu orta hal değildir.O adam kaz gibi hırsına esir olmuştur..
Birinin de on ekmeğe iştahı olsa da altısını yese bu orta bir yiyiş sayılır.
Benim elli ekmeğe ihtiyacım var senin altı yufkaya.Biz eşit sayılmayız.Sen on rekat namaz kılınca usanırsın,ben beşyüz rekat kılsam usanmam..
Birisi kabeye kadar yayan yürür,öbürü mescide varıncaya kadar yürüyünce kendinden geçer.
Orta halli oluş sana göredir.Bu önü,sonu olan şeye nispetledir..
Bir şeyde evvel ahir olmalı ki ortası tasavvur edilebilsin..
Benim halim uyuyormuş gibi yapan adamın haline benzer.Gören beni uyuyoyr,sanır,halbuki gözüm uyuyor gönlüm uyanıktır.''dedi..
BÜTÜN HALK ENDİŞELERE VESVESELERE MAHKUMDUR.O YÜZDEN HEPSİNİN GÖNLÜ HASTA,HEPSİ GAMLI KEDERLİDİR..
EĞER LOKMA,KİMDE ULULUK RUHU HALİNE GELİYORSA,NE DİLERSE ONU YESİN,ONA HELALDİR..
MESNEVİDEN
ÖNCEKİ KONUDA Bİ HATA OLUŞTUĞU İÇİN BUNU GÖNDERMEK ZORUNDA KALDIM ÖZÜR DİLİYORUM SAYGILAR
.
Edited by - osmandogan on 13.09.2006 23:53:46
??????????????????*.
Osmancım Sakallı abin anlamamış,sana zahmet bi daha yazıversen...
yok abi p sorun benden oluştu
osman çok güzel gidiyorsun helal olsun misallerinin devamını bekleriz..
tşkler Allah razı olsun
OSMANCIM ELLERİNE SAĞLIK TEŞEKÜRLER.AMA SAN BİRŞEY ÖNERMEK İSTİYORUM BU YAZDIKLARININ HEPSİNİ BİR KONU DA TOPLASAN OLMAZ MI.HER HİKAYE İÇİN AYRI KONU AÇIYOSUN VE BİR SÜRÜ KONU BİRİKİYOR.AYDINDAKİ ARKADAŞLARIMA ÖNERDİM BU SİTEYİ AMA BİR SÜRÜ KONUYU OKUMAK SIKICI GELDİĞİ İÇİN BİR DAHA GİRMEDİLER.ANLAYIŞINDAN DOLAYI ŞİMDİDEN TEŞEKÜRLER
<table border="0" cellpadding="0" width="100%" style="border-collapse: collapse" id="table26" <tbody <tr <td align="center" <p class="title_spot2" align="center" Aşk benim hiç Senim olmamış .</td </tr <tr <td <p class="okuma" align="justify" Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık, sadece olmayacaksın. Sensiz kalma ihtimali olmayacak aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda. Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra. İçimden olmayacak, boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim. Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin, haykırabilir miyim şimdi korkaklığını. Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı, artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken, haykırabilir miyim dersin, susar mıyım, gülüp geçer miyim yoksa …?
Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin, dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli, unutmalı. Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim. Var olduğum her yer aşk(ın) şehri olmalı artık, yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer, zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için. Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara, uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına. Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı, bende yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım. Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim. Kabullenebilmeli, hazmedebilmeli, aldırmamalı hatta sana hak verebilmeliyim. Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım, sırf seni ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için. Zira yoksun. Sanki benim hiç senim olmamış, sanki bizi hiç yaşamamışız, sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış ve sonra yarım bırakmışız gibi. Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti, Yaşanmışlığına, yitikliğime hiç aldırmadan,
Sanki benim hiç senim olmamış gibi…
.</td </tr </tbody </table
Sevgili Gökhan Senai Demirciyi geçtin
Felsefe abicim o dediğin abi kim...?
<div align="left" <p align="center" GÜL.<blockquote <blockquote <blockquote http://images.google.com.tr/images?q=tbn:r0eKx7V323ZIgM:http://www.sorgunpostasi.com/resimler/g%C3%BCl%2520internet_fh0UwhdgU5.jpg[/IMG]
Gül yüzü bulusma yeridir, en temel kavusma gül yüzünde gerçeklesir.Çünkü gül yüzler bakisi aska dönüstürür.Bakis ki askin masuka dönüsüdür; ilk tanisma ve son ayriliktir.Sonra mayelenir bakis; bakis ask olur, bakis vuslat olur.Asik ve masuk tanismaktan öte geçerler, geri döner ve sankibirbirlerini hatirlamis olurlar.lk bakisma sonsuz beklemelerin duruldugu bir göl olur.Güzellik gül yapraginda beklemistir aski.Ask gül yüzünde güzelle bulusur.Ask gül tenlerde görünür kilar kendini.Ve güzellik askin bakisinde seyre dalar kendini...O yüzden gülden yüz çeviremeyiz.Güle uzak duramayiz.Ask atesi örseler yüregimizi.Kizil kanlar gibi dolasir ask.Ve kizil utançlarla alevlenir yüzümüz.Güle döneriz, Sevgiliye döneriz.Sevgili yüzü olmadan edemeyiz Meger gül ,yüzüne Nazar Eden oldugu için gülmüs.Herseyi ve herkesi Var edenin teveccühü ile gülmüs.Önce Teveccüh Eden Varmis.Yokluga yönelmis Ebedi Güzellik Sahibi.Bilinmek dilemis, sevilmek irade etmis.Gizliden açiga çikmis "Mahfi Hazine"Hiçlik safagı kizila boyamis.Varlik güzel yüzlü bir gül olmus Var edilen hersey bir gül yüzünde taclanmis. Yoksa biz dikenler idik, yalniz bir gül hatirina bu bahçeye vardik.Varlik gülseninde bir gül yüzünden ihyalandik.Ab-i hayat öylece dolandi yuregimizi, tenimizde öylece utanc gülleri acti.Edebi, iffeti gül yüzünde belledik, tebessümü gül yapragindan dudagimiza devsirdik.Gülün son yapraginin sonrasina hayranligimizi ekledik.Begendigimizle kusattik gülü; asklarimizi gül yanina devirdik.Gülün yüzünde güldük ,güle baktik, güleyazdik.Güler olduk, güldük.Güller acildi, güle döndük.Gülyüzünde var edilen herseyle yüzlestik.Var edilmisler gül yüzünden gün yüzüne çikti.Öylece gülün yüzünde bulustuk.Gül yüzünden tanis olduk.Sonra herkesi ve herseyi oraya cagirdik.Herseyi elimize aldik, herkese elimizi verdik.Gülün yüzüne vardik.Bildik ki, aslinda biz sadece gül yüzünden vardik.Ebedi Sevgili'nin teveccühüdür gülü güldüren.Kalbimize aski salan Sevgilinin nazaridir.Ki bu kalp Sevgili'nin vechesinden baskasina dönmez.'Batan seyleri sevmez'Yitip gidenlere gönül vermez.O'nun vechinden baskasina kanmaz ask,Ask O'nun teveccühü ile var oldu.Güzellerin güzel yüzlerinde güzelligi O halkeyledi.Asiklarin bakislarinda sevgiyi O tasvir eyledi.Ve güzellerin en güzelini Mahbubu eyledi.O'na muhabbet eyledi, O'nu Muhammed eyledi.Ebedi teveccühünü O'nun vechinde kristallestirdi.Cümle halka O'nun yüzünü gül eyledi.Degil mi ki, var edilmisler O'nun yönelmesiyle varlıga yüz buldu.Öyleyse bu varlik gülsenine önce o Mahbub'un gül yüzü düstü.Biz dikenlerdik aslinda.Bir gül hatirina bu bahçeye vardik.Gül-ü MUHAMMED(a.s.m) yüzünden tanis olduk.Sonra herkesi ve herseyi yüregimize cagirdik.Herseyi elimize aldik, herkese elimizi verdik.Gülün yüzüne vardik Gül yüzünden var olduk "Sayet Allah'a muhabbetiniz varsa, bana ittiba din ki Allah da size muhabbet etsin."(Al-i imran 31) Sevgili'nin teveccühünü yüzüne devsiren Gül'e, Yüzümüzü Sevgili'nin vechine çeviren Gül' e güllerce salat ve yüz'lerce selam ettik. </blockquote </blockquote </blockquote </div
http://www.senaidemirci.net/biyografi.html
tıkla bak edebiyat aşığı bir abimiz ;)
Gökhan ben tanıyorum örek verdim ya sana
Abi zaten sana değil ben huziye bilgi verdim üstadım sizinde yazılarınızı bekliyorum. :)
Çok ihtiyacımız var üstelik bu mübarek Ramazan-ı Şerif'te ayrıca bir vesile, birbirimizden dualarımızı eksik etmeyelim.
اللَّهُمَّ إِنِّى بِكَ وَ مِنْكَ أَطْلُبُ حَاجَتِى وَ مَنْ طَلَبَ حَاجَةً إِلَى النَّاسِ فَإِنِّى لا أَطْلُبُ حَاجَتِى إِلا مِنْكَ وَحْدَكَ لا شَرِيكَ لَكَ وَ أَسْأَلُكَ بِفَضْلِكَ وَ رِضْوَانِكَ أَنْ
تُصَلِّىَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ أَهْلِ بَيْتِهِ وَ أَنْ تَجْعَلَ لِى فِى عَامِى هَذَا إِلَى بَيْتِكَ
الْحَرَامِ سَبِيلا حِجَّةً مَبْرُورَةً مُتَقَبَّلَةً زَاكِيَةً خَالِصَةً لَكَ تَقَرُّ بِهَا عَيْنِى وَ تَرْفَعُ بِهَا دَرَجَتِى وَ تَرْزُقَنِى أَنْ أَغُضَّ بَصَرِى وَ أَنْ أَحْفَظَ فَرْجِى وَ أَنْ أَكُفَّ بِهَا عَنْ جَمِيعِ مَحَارِمِكَ حَتَّى لا يَكُونَ شَىْ‏ءٌ آثَرَ عِنْدِى مِنْ طَاعَتِكَ وَ خَشْيَتِكَ وَ الْعَمَلِ بِمَا أَحْبَبْتَ وَ التَّرْكِ لِمَا كَرِهْتَ وَ نَهَيْتَ عَنْهُ وَ اجْعَلْ ذَلِكَ فِى يُسْرٍ وَ يَسَارٍ وَ عَافِيَةٍ وَ مَا أَنْعَمْتَ بِهِ عَلَىَّ وَ أَسْأَلُكَ أَنْ تَجْعَلَ وَفَاتِى قَتْلا فِى سَبِيلِكَ تَحْتَ رَايَةِ نَبِيِّكَ مَعَ أَوْلِيَائِكَ وَ أَسْأَلُكَ أَنْ تَقْتُلَ بِى أَعْدَاءَكَ وَ أَعْدَاءَ رَسُولِكَ وَ أَسْأَلُكَ أَنْ تُكْرِمَنِى بِهَوَانِ مَنْ شِئْتَ مِنْ خَلْقِكَ وَ لا تُهِنِّى بِكَرَامَةِ أَحَدٍ مِنْ أَوْلِيَائِكَ اللَّهُمَّ اجْعَلْ لِى مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلا حَسْبِىَ اللَّهُ مَا شَاءَ اللَّهُ.
Bu duanın ismine "Hac duası" denir. Merhum Seyyid İbn-i Tavus bu duayı "İkbal" kitabında Ramazan ayı gecelerinde akşam namazından sonra okunmasını İmam Sadık'tan (a.s) rivayet etmiştir. Merhum Kef'emi ise "El-Beled-ül Emin" kitabında bu duanın Ramazanın her günü ve ilk gecesinde okunmasının müstehap olduğunu. Merhum şeyh Müfid ise "El-Muhriç" kitabında bu duanın Ramazanın ilk gecesinde akşam namazından sonra okunmasının müstehap olduğunu nakletmiştir..
Huzeyfe resimler çok güzel olmuş,ellerine sağlık.
BALIKLAR DA AĞLAR <div align="center" </div
Aslında denizler mavidir bilir misin ya da biraz yeşil...
Griye bulanmış sulara , siyaha bulaşmış derinliklere deniz demeye dilim varmıyor benim.
Varnalının kızıyım ben.
Geldiğim yer Suyun öte yakası. Kanım ayak uyduramıyor kasvetine Anadolu´nun.
Hüzün kokusu alıyorum buram buram dağlarda uçuşan martılardan.
Düşlerimdeki bembeyaz martılar; dünya barışının beyaz güvercinlerine inat, huzurla yüzerlerdi bir zamanlar, maviliğinde içimin denizlerinin...
Artık içimi temelli terk ettiklerini keşfetmiş bulunuyorum.
Zaten çoktan, çağdaş resimden çıkarılıp atıldı bulutların kenarına iliştirilen martı siluetleri.
Şimdi tuvallerden siyah kargalar sarkıyor salkım saçak.
Sebebini merak ettim bir süre ve sonunda çözdüm.
Entelin biri açıklayıverdi sıvazlayarak keçi sakalını.
"Martılar çöplüklerde uçmaya alıştılar denizi terk ettiler….ve onlar artık çevre kirliliğinin bir simgesi" dedi ve asla resme giremezlermiş kirlenmiş beyaz giysileri ile.
Nasıl mantık ama! Tüm yaşamım boyunca; bu tür keskin ve zeka ürünü tanımlamalar yapabilmeye özenmişimdir.
Oysa ki fazla zeki biri değilim. Bu yüzden içim sızlayarak martıların giysilerini temizleyebilmeyi düşlüyorum.
Hala! Denizimin kokusu..denizimin kıyısı… mavisi.. biraz da yeşili….nerede şimdi ? Hışırtısını dinleyemediğim dev dalgaların.
Yüzümde serpintisi dolaşamadığında tuzlu rüzgarın ve başlıyorum usuldan.
Yaşam bu mu ya da başka bir deyişle bu yaşamak mi, diye.
Hem bilir misin ki balıkların sesi çok neşelidir aslında.
Ağız dolusu seslenirler birbirlerine kaygan derilerine tutunmuş yaşamlarının gücü yettiğince.
Denize düşme talihsizliğine uğramış bir simit parçasını paylaşmaya çağırırlar birbirlerini. Ve bu seslenişle bilirler ki her boyda balık gövdesi icabet edecek bu çağrıya.
Ve yine bilirler ki büyük balık küçük balığı yutar.
Ama seslenişleri donmaz dudaklarında.
Islak gövdelerindeki kıpırdaşma; yaşam kavgasının erdemine dönüşüp yüzgeçlerinde soluklanır ve belki de; son bir kuyruk darbesine takılır kalır.
Ama ne gam. Sudaki yaşamda gam yoktur bilir misin? Yeter ki suyun içinde olmaması gereken bir nesneye tutunmasın yazgıları.
Bir olta iğnesine kanmak ve çırpınmak, gergin misinayı sallayarak.
Yazgıları değildir aslında.
Ya da olmamalı.
Şimdi kirli ve pis bir kentteyim.
Sevda, paslı iğnesine takmış zokayı…
Misina gergin. Yazgım bu değil aslında.
Ya da olmamalı.
Bana ait olmayan havalarda soluk almayı bilmiyorum.
Ben Rahimdeki suyun usta dalgıcıydım.
Şimdi ise; yüreğimdeki cenin, yüzgeçlerine sevdalı bir pirhena gibi, akciğer solunumuna geçmeyi reddediyor.
Çok net olarak görüyorum ki; kıyılarımda sarı çizmeleriyle suya girmiş adamlar var.
Ellerinde; kirli soluk ışıklarıyla göz kırpan gemici fenerleri ve ağırlaşmış ağlar, çığlıklar atıyorlar.
O Sarı çizmeli adamlar var ya Varnalının kızı;işte o adamlar…
Büyük balık küçük balığı yutar kuralını bile bozdular.
Şimdi ise eğri büğrü gövdeleri ve kirli elleriyle ördükleri ağlarını topluyorlar.
Ağlar gergin ve ağır.
Yarı bellerine kadar suya girmiş adamlar sarı çizmeli.
Ağlarında ise ; balıklar var.
Sana, asla yanıtlamak zorunda olmadığın son bir soru daha sevdiğim.
Balıklar da ağlar…. Bilir misin?
<div align="center" <p style="margin-top: 0px; margin-bottom: 0px; word-spacing: 0px" Sevgili Şener Güler' e teşekkürler .</div
Edited by - Nizipli_kurt on 9/27/2006 4:59:39 PM
Aşka aşık bir adam var......... <div id="post_message_35565" Aşka aşık bir adam var şimdi çok uzaklarımda…
Aşka aşık bir adam var şimdi nabzımda…
Aşka aşık bir adam var taa en derinimde…
Aşka aşıktı adam… Aşksız olmaz diyordu, başka bir şey demiyordu… Yüreği öyle kırılgandı ki, dayanamıyordu bu dünyanın adaletsizliğine… O yüzden hiçbir zaman tam olarak iyi hissetmedi kendini… Hep bi şeyler eksikti… Hep idare eden günler izliyordu birbirini… Mutlu olduğu günlerde bile, dünyanın bi köşesindeki mutsuz insanları düşünüp üzülüyor, mutluluğunu onların umutsuzluklarına gömüyordu… Ama umut kıvılcımları saçıyordu sesi… Ne kadar çaresiz olursa olsun, düşüp dizlerini kanatsa da hayatın geçit vermez yolları o her defasında ayağa kalkıp tekrar yola devam edebilecek kadar kocaman bir yüreğe sahipti… Her daim aşk vardı çünkü yüreğinde, her şeye karşı sonu gelmez bir aşktı onu kendisi yapan… Aşka aşıktı adam… Hüzün mevsimini seviyordu en çok… Hazan mevsimi Aşka Aşık Adam demekti, Aşka Aşık Adam hazan… Yere düşen her yaprağa bir anlam yüklüyordu… Her birine tek tek yitirdiklerini yazıyordu hiç usanmadan… Alıp kitaplarının sayfaları arasında saklıyordu yaprakları, artık bir daha dönmey ecek olan her yitirdiğine inat… Aşka aşıktı adam…. Ruhundaki çocuğu yitirmemişti henüz.... Çocuk masumiyeti ilk günkü kadar tazeydi benliğinde… Çocuk kalabilmekti belki de onu bu denli farklı kılan… Etrafında büyümek isteyen onca insanın aksine o biliyordu ancak bir çocuk gibi bakarsa görebileceğini her şeyi olduğu gibi… Aşka aşıktı adam… Her ne kadar sevmediğini söylese de çok seviyordu İstanbul’u… Yüreği daraldıkça Marmara’nın kıyısında buluyordu kendini… Hırçın dalgalara dalıyordu ürkek gözleri… Denize anlatıyordu içindeki dehlizleri… Aşka aşıktı adam… Biliyordu her aşk ayrılıklara gebe… Biliyordu aşk umut etmekti, aşk gelmeyeceğini bile bile beklemekti… Biliyordu, aşk acı çekmekti…
Bir gün beklediği aşkı buldu sandı ama “İmkansız” diyordu Kristal Kadın ona… “İmkansız bizim aşkımız…” İmkansızdı da gerçekten… Eğer bi parça umut olsaydı bu aşk için koşup gitmez miydi sanıyorsunuz Kristal Kadın… Gidip bir ömrü sıcaklığını hiçbir zaman duyumsayamayacağı göğsünde uyuyarak geçirmek istemez miydi… Gidip hiçbir şey yapmadan, ona hiç dokunmadan saatlerce gözlerinin taaa içine bakarak günü akşam etmeyi istemez miydi… Gidip tüm art niyetlerden, tüm beklentilerden arınmış aşkını köprüdeki biletçiye, Kadıköy’deki simitçiye, Beykoz’daki ayakkabı boyacısı çocuğa, Sultan Ahmet’teki güvercinlere ve İstanbul’un hiç bilmediği ve hiç bilemeyeceği her köşesine haykırmak istemez miydi… Ama olmuyordu işte… Bu aşkın kaderi yıllar ve yıllar önce yazılmıştı… Silmeye gücü yoktu Kristal Kadının… Keşke olsaydı… Keşkelerle bitirdi ömrünü Kristal Kadın… Son “Keşkesi” ve tek “İyikisi” oldu Aşka Aşık Adam’a olan aşkı…”Keşke sevmeseydim seni” derken keşkesi kendi için değildi.. Aşka Aşık Adama ol an aşkı hayatındaki en güzel, en doğru, en kendini bulduğu şeydi… Ardında bırakacağı adama üzülüyordu şimdi her şeyden çok… Kristal Kadın zaten sonsuzlukta bulacaktı aradığı huzuru… Ama adam yaşanmamış anıların altında ezilecekti bir ömür… Kristal Kadın’ı kahrediyordu bu son demlerinde… Gözyaşları yarım kalmış her şey adınaydı şimdi… Yarım kalmış ve hiç yaşanamayacak tüm anılar içindi keşkeleri… Ama çok sevdi Kristal Kadın Aşka Aşık Adamı… Hem de hiç olmaması gerekirken, hem de tam giderayak, hem de hiçbir şeyin bu aşkı imkan dahilinde yapamayacağını bile bile…
Küçük bir oyunla başladı her şey, çocuksu bir heyecanla… Benliklerindeki çocuklar elele verip, hiç olmayan mekanlarda daha önce hiç oynanmamış oyunlar oynuyordu… Umutlarını uçurtma yapıp uçuruyorlardı sonsuz gökyüzünde… Hayallerini kağıttan bir geminin içinde yüzdürüyorlardı sığ bir su birikintisinde.. Hiç olmayan bir dünya kuruyorlardı sadece ikisinin bildiği ve sadece ikisine ait… O dünyaya sokağımız dediler… O dünyada bir daha benzeri olmayacak duygular beslediler ve büyüttüler o duyguları çocukları gibi… O dünyada kırılganlıklar, o dünyada hüsranlar, o dünyada yıkımlar, o dünyada çıkmazlar da büyüttüler farkında olmadan…. Sonra o oyun düşleri oldu… “Mavi Düş” diyordu Kristal Kadın; “Bu bizim mavi düşümüz…” Önceleri Aşka Aşık Adam daha çok savunuyordu bunun bi düş, sadece bi düş olduğunu…. “Uyanacağız bir sabah, ve sona erecek bu düş…” diyordu… Kristal Kadın’da öyle olmasını istiyordu aslında… Aşka Aşık Adam uyanarak bitirmeliydi mavi düşü, Kristal Kadın sonsuza dek uyuyarak… Hiç u nutulmayacak bir düş tadında yaşanmalı ve Bİ GÜN bitmeliydi her şey… Geçmişe bakılıp küçük bir tebessümle hatırlanacak, merak ve umursamazlık duygularının arasında sıkışıp kalacak bir düş olarak kalacaktı yaşananlar ve yaşanamayacak olanlar… Ama olmadı… Düş çizgisini aşıp hiç olmaması gerekirken gerçeğe yol almaya başladı bu aşk… Olmamalıydı, düş olarak kalmalıydı… Kalamadı… Gerçeğe yol aldıkça acı kaçınılmazdı… Gerçekler acıyı da getirdi beraberinde… Ve acı tüm duygularını bastırıyor şimdi… Kaçınılmaz bir sona koşullandırmıştı Kristal Kadın kendini… Ve bu yemin her ikisine de çok acı veriyor şimdi… Aşka Aşık Adam çığlık çığlığa zamanı durdurmaya çalışmakla meşgul, Kristal Kadın olanların sevdiği adamı daha fazla üzmemesi için zamanı hızlandırmak çabasında… Ama zaman kendi bildiğini okumakta kararlı…”Ben Zamanım… Gücünüz yetmez beni durdurmaya, hızlandıramazsınız dakikaları ne kadar istesenizde… Kendi bildiğim yolda akar, kendi nehir yatağımda çağlarım… Hem ilacım yaralara, hem ızdıra p bekleyişlerinize…”
Ve Kristal Kadın hiç söylememesi gereken şeyleri bir kez daha söyleyerek şöyle diyor son kez:
“Çok sevdim ben seni, hiç sevmemem gerekirken… N’olur çok görme bana bu son sevdayı… Bak isminde gizli sonuncu oluşun… Biliyorum aslında hiç tahmin edemediğim kadar üzdüm seni, biliyorum faydası yok hiçbir şeyin… Ama zaman ilaç da olduğunu söylüyor yaralara bak… Unutacaksın CANIM… Unutacaksın yaşanmayanları, yaşadık dediklerimizi de üstüne ekleyerek… Hiçbir acı sonsuza dek sürmez… Aşka aşıksın sen, aşkla devam edeceksin virgül koyduğun hayatına yeniden… Hiç görmediği, caddelerinde hiç gezmediği bir şehri özler mi insan? İstanbul’u özlüyorum şimdi tüm özlemlerin üstünde… Ve seni özlüyorum hiç hak etmediğimi bile bile… Ben demiştim, anlatmaya çalışmıştım bir zamanlar, hatırlasana CANIM…
“Kaybettim uğruna savaş verdiğim her şeyi… Didindikçe yitirdim etrafımdaki tüm güzellikleri… Değer verdikçe değersizleştim, umut bekledikçe ertelendim… Bu anlamsız düzen aldı beni benden, senden önce… Senden önce de çocuksu bir saflıkla uzattığım ellerime dikenler koydular… Senden önce de sonsuz bir boşluk içindeydim… Senden önce de çok kereler yenildim… Sen geldin değişti sandım tüm renkler, değişti de bir süreliğine… Önümde uzanan düz çizgi yön değiştirdi sandım… Kurtuldum bir süreliğine asırlık prangalarımdan, nedensiz kaygılarımdan… Çok kısa sürdü pembe düşsellikler… Uyandım…
Sen geçerken uğramıştın hayatıma, anladım…Şimdi sen, gözümde varolduğun yerden rahatsız, orda kalıp kalmamakta kararsız… Şimdi sen, bendeki seni çözmeye çalışıyorsun… Gereksiz… Benim çıkmazlarım bana kalsın… Umutsuzluklarımı beslemeye çalışıyorum yıllardır aslında hiç olmayan umutlarla… Süt isteyen bir bebeğe su verip kandırmaya çalışır gibi kandırıyorum benliğimi hiç olmayacak şeyler için… Benim dünyam yalnızca kendimi kandırdığım masum, zararsız yalanlarla, aldatmacalarla dönüyor… Hayatım bir mutluluk oyunundan ibaret… Ve kimseden avuntu beklemiyor yüreğim… Sen olduğun yerde kal benim için… Ben seni hiç olmayışında düşledim… Barış dedim adına, kumral bir kız çocuğunun gözlerindeki ışıltıda gördüm seni, aynadaki yansımam yaptım … Bu düş sadece bana ait… Sen bana aldırma...”
Hiç unutmadığını biliyorum aslında, buna rağmen niye hatırlatma gereği duyuyorum onu bilmiyorum… Hiçbir şey bilmemek ne acı Aşka Aşık Adam…
Ve sen demiştin ki…
“ölüm kadar gerçek olsaydı varlığın...
sen bir hayaldin sadece
ve bir hayali seveceğim kadar seviyordum seni....
düş(tün) güzelliğinle yüreğimin içerilerine...”
Evet, hayaldim… Evet DÜŞ(tüm)…. Düş bitti, uyan artık… “N’olur” dedirtme bana… Bir de sen böyle yapma n’olurrrr…. Gitmek üzere olanlar aşık olamazlar mı Aşka Aşık Adam… Hakları yok mu buna, söylesene… Yüreğime söz geçiremedim, suç benim mi? Sen aşka aşıksın… En çok sen anlarsın…
Ve geri kalan tüm cümleleri boğazında düğümlendi Kristal Kadın’ın… Aşka Aşık Adam ondan da önce terk etti o sokağı… Mavi Düş karanlığa gömüldü, umutlar sonsuzluğa… Ve bu aşk hiç yaşanmaması gerekenler arasında aldı yerini… Geçmişte tebessümle hatırlanamayacak olan, pişmanlıklarla dolu, düşken karabasana dönüşen bir çıkmaz sokak bu aşk şimdi… Ne edilecek bir çift söz, ne yazılacak iki satır dize var artık… Sadece hüsran bu düşten geriye kalan… Sadece gözyaşı…</div
anlatabilseydim sevdamı ve anlatabilseydim kaybolan düşlerimi, belkide bu denli acımazdı içim....