Osman buraya yazamayacağım o kadar çok şey varki TSK hakkında merak etme, kimse boş durmuyor.
Yazdırılabilir Görünüm
Osman buraya yazamayacağım o kadar çok şey varki TSK hakkında merak etme, kimse boş durmuyor.
He, bu arada bi haber ilisti gozume konuyla ilgili meclis 'tekriri muzakere' karari almis. Hadi hayirlisi,
Akp'nin geri adım atmasında Meclisteki muhalefetin çok büyük etkisi olmuştur.Muhalefet partilerini,özellikle Deniz Baykal'ı tebrik ediyorum.
[QUOTE=felsefefe;193682]Şimdi arkadaşlar
bilmemiz gereken mevzu şu
ya cephe ülkesi olacağız yada biz Amerika ile müttefikiz ve bize düşen neyse yapacağız diyeceğiz.
Şimdi hem amerika ile müttefikiz hemde Amerikanın yenilmesi için ne gerekiyorsa yapacağız denemez.
Bu cümlemi iyi anlayın.
Siz anlamak istemiyorsanız
Bir gün öyle bir anlatırlarki
Şaşırıp kalırız.
Solcu veya Ulusalcı kesim diyor ki.
Biz Natodan çıkalım
Amerika ile ilişkilerimizi keselim.
Tamam ama bunun bir bedeli olacak vermeye hazırsak dediklerinizi yapalım.
Mayın konusu da bu işin bir parçası.
Ben veya herhangi bir Türk kimseden korktuğundan bu tartışmayı yapmıyor.
Neden bu tartışmayı yapıyoruz.
Arkadaş kendisi ile çelişki içinde, hani müslümanlık ve ümmet dayanışması, ABD güçlü diye bütün İslam alemine İsrail vasıtası ile zulüm yaşatıp, petrodolarları sizi ben korurum diye ABD ve AB bankalarına yatırtıp, islami sermayenin silah olarak kullanılmasına engel olsun? Gazze katliamında dökülen timsah gözyaşları, Davostaki one minutlar danışıklı dövüşmüydü ? Nato'dan zamanı gelince elbette ayrılmalı, o günün şartlarında gerekliydi ama artık hristiyan kulübü haline geldi.Tarih içinde milletlerin ebedi dostu ve düşmanı olmamalıdır.Günün şartları ne gerekiyorsa onlarla ittifak kurulmalıdır.Osman nedense ABD sevdalısı ve çok korkuyor.Aşağıda ise Ordunun güçlü silahlar ürettiğini yazmış? Türk silahlı kuvvetlerinin yerli silah üretimi ve modernizasyonun Anavatan partisi lideri Turgut Özal zamanında ciddi olarak başlatıldı.Daha birkaç ay önce de, Aselsan ve MKE enstitüsünün özelleştirileceği açıklandı?
Türk Ordusunu küçük görmeye çalışmak yada göstermeye çalışmak, sürekli orduya saldırıp yıpratmaya çalışmak hıyanetten başka birşey değildir, Türkiyenin öyle bir ordusu varki 25 senedir sürekli çatışma içinde, bu süre zarfında ordu hem teorik hemde pratik olarak eğitildi, bu süre ordunun silah ve teczizatınıda yenilenmesine sebep oldu.
Dünyanın en güçlü ordularının başında geliyor, bana sorarsanız her hangi bir savaş çıktığında Türk ordusu için ne ABD ne İngiltere hepsi vız gelir , ordu kendi içinde kurduğu ARGE sayesinde çok önemli teknolojik buluşlara imza attı, F16 ları biz üretiyoruz ancak elektronik donanımını ABD ve İngiltere zorunlu olarak kendi yaptı, yoksa F16 lara üretim izni vermeyiz dediler ancak Türk mühendisler bu sistemlerin yerine yerli malı elektronik donanım yaptı hazır bekliyor, bir savaş çıktığında anında tüm sistem bizimkilerle değişecek.
Başka bir buluş sadece Türk ordusunda olan: Jet uçakları normal hızlarında uçarken üstünden geçtikleri binada bulunanların resimlerini çekebilen bir sistem geliştirildi, bunu duyan ABD bu buluşa el koymaya kalktı ama beceremediler, şu an bu sistem emin değilim ama casus uçaklarımıza yerleştiriliyor.
Buna benzer daha sayılabilecek çok şey var bunların bir kısmı ulusal güvenliği ilgilendirdiği için forum sitelerine yazılması yasak.
Ama şunu herkes bilsinki Türk Ordusu Dünyanın en iyi ordusudur. Mayın temizleme falan çocuk oyuncağı, bu görevi versinler orduya bak 15 günde nasıl temizleniyor.
Müslüm abi elma ile armudu birbirine karıştırmak işte tam budur.
Kim orduyu küçük görmüş. Bunu nerden çıkardın veya nasıl anladın. Ülke sıkıntıya düştüğünde hepimiz asker değilmiyiz?
Eğer mayın çıkarma hususunda bir sıkıntı varsa biz yapamayız diyenler ordu mensupları. Şimdi onlara çamur mu atacağız. Sebep ne onu merak ediyoruz. Teknik sebeplerse eyvallah bir başkası çıkarabilir. Yok konu bütününde geçen vehimler sözkonusu ise bunu kim kabul eder?
Peki, ordumuz çıkarsın arkadaş başkasına ne luzum var neden çıkarmıyor diye soranlar neden hıyanet etmiş oluyor. Kanaatimce pekala ordumuz bu işi yapabilir. Neden başka bir firma yapıyor hadi ona da peki neden yap işlet devret modeli uygulanıyor. Temizlersin alsın parasını çeksin gitsin arkadaş.
Asıl mesele bu!!! Yap-işlet-devret-me!!!
Ortamı germeyin lütfen biz sana ve yaşına saygı gösterdikçe sen bu iyi niyeti neden sui istimal ediyorsun. Yazdıklarının hepsi kutuplaşmaya yönelik yazılar. Burda üyeler ne orduya ne de hükümete vuruyor. Meselemiz kanun tasarısında yap işlet devret modelinin luzumsuzlugu. Dana altında belki vardır diye buzağıya eğilmeni anlamıyorum.
Çok ayıp.
Mayın da Baba’nın şapkasından fırladı!
![]()
Şamil Tayyar / Star
Biraz uzun ama çarpıcı ifadeler var,
Gerçekte durum nedir?
Milli Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre; 877 km olan Suriye sınırının 510 kilometrelik bölümü mayınlıdır. Arazinin en geniş bölümü 350 metre, en dar bölümü 175 metredir. Mayınlar, 1956 yılından itibaren NATO ve TSK tarafından birlikte döşendi. 1985’de başlatılan fiziki güvenlik sistemi ise 450 kilometredir.
Bakanlar Kurulu, 4 Mart 1992 tarihinde aldığı bir kararla, mayınların temizlenmesine hükmetti ve bu iş için Genelkurmay’ı görevlendirdi. O tarihte Süleyman Demirel Başbakan, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı, Orgeneral Doğan Güreş ise Genelkurmay Başkanı idi.
Ne görevi veren ne alan işe sahip çıktı. Herkes emrin üzerine yattı. Gel zaman git zaman, mayın yasağını düzenleyen ve 4 Aralık 1997’de imzaya açılan uluslararası Ottawa Sözleşmesi 1 Mart 1999’da yürürlüğe girdi. O gün, başbakanlık koltuğunda DSP azınlık hükümetinin başkanı Bülent Ecevit oturuyordu.
Sözleşmeyle ilgili adım atılmadı.
Genelkurmay’a para verilmedi
Ecevit başkanlığında DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümetinin işbaşında olduğu 2001 yılında, ilk kez ciddi şekilde MGK, mayını masaya yatırdı. 1992 tarihli Bakanlar Kurulu hatırlatılarak Genelkurmay’dan mayınları temizlemesi istendi.
Genelkurmay, ‘tamam’ deyip çalışmalar için bütçeden ödenek talep etti. Bu talep yerine getirilmedi. Genelkurmay, 2002’de bu talebini yineledi, Ecevit koalisyon hükümeti yine para vermedi.
Bu arada iktidar değişti, AK Parti hükümeti 12 Mart 2003 tarihinde Ottowa Sözleşmesine imza atarak taraf devlet haline geldi.
Bu anlaşmayla Türkiye, 1 Mart 2008’e kadar elindeki 2 milyon 616 bin 770 kara mayın stokunu imha etmeyi, 1 Mart 2014’e kadar toprağa gömülü 818 bin 220’si anti personel, 164 bin 497’si araç patlatma işlevli toplam 982 bin 777 kara mayını sökmeyi taahhüt etti.
Genelkurmay, bu yeni durum karşısında, ödenek talebini bu kez yeni hükümete yaptı. Başbakan Erdoğan, fizibilite çalışmaları için Genelkurmay’a 25 trilyon (25 milyon lira) tahsis etti. Genelkurmay, Mardin ve Bosna’da incelemeler yaptırdı, çalışmaların koordine edilmesi için ofis kurdu.
Çalışmaların yüksek maliyetli olduğu ortaya çıkınca, Başbakan Erdoğan bir sürpriz yaparak, Genelkurmay’a örtülü ödenekten ek kaynak sağladı.
Pardon, yapamam
Genelkurmay, 2004 yılında incelemelerini tamamladıktan sonra hükümete yazdı: ‘Biz bu işi yapamayız.’ Bütçeden aktarılan 25 trilyonu iade etti, inceleme masrafı örtülü ödenekten sağlanan parayla finanse edildi.
Bu karar alınırken Orgeneral Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı, Orgeneral İlker Başbuğ Genelkurmay 2. Başkanıydı.
Genelkurmay aradan çekilince, hükümet, Ottowa Sözleşmesi’ndeki uluslararası taahhüdünü yerine getirmek için kolları sıvayıp mutfağa kendi geçti. İlk işi, 1992 yılında Genelkurmay’a görev veren Bakanlar Kurulu Kararı’nı 27 Haziran 2005 tarihinde kaldırmak oldu. Yeni düzenlemeyle sorumluluk Maliye’ye devredildi.
Maliye Bakanlığı, 2006 yılında mayınların temizlenmesi ve işletme hakkı için ihaleye çıktı. 14 firma, ihaleye katıldı. En düşük teklif 580 trilyon (580 milyon lira), en yüksek teklif 2 katrilyon 280 trilyon (2 milyar 280 milyon lira) oldu.
Danıştay, şikayet üzerine, önce ihaleyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi, ardından ‘işletme hakkı ve temizleme görevinin aynı firmaya verilmesinde kamu yararı yoktur’ diyerek ihale şartnamesini iptal etti.
Askerin 3 çekincesi
Bunun üzerine hükümet, 2008 yılında sorunun yasayla çözümü için harekete geçti. Genelkurmay dahil ilgili kuruluşlardan görüş sordu. Genelkurmay, ‘Biz yapamayız, siz yapın ama...’ diyerek 3 konuda endişelerini dile getirdi: 1- Yap-İşlet-Devret modeli olmasın, hizmet satın alınsın. 2-Petrol, doğalgaz, madenlerle ilgili haklarımız korunsun. 3- Sınır güvenliği açısından risk olabilir, tedbir alınsın.
Bakanlar Kurulu, bu üç temel konudaki kaygıları giderecek şekilde yasa tasarısı hazırladı. Mayın temizleme işlemi ve işletme hakkıyla ilgili ihalenin, ‘hizmet satın alımı’ yoluyla gerçekleştirilmesi önerisini, ‘Yap-İşlet-Devret’ modeli gibi düzenlemeye alternatif olarak monte etti.
Yani; Maliye, önce hizmet satın alımı için ihaleye çıkacak, buradan sonuç alınamazsa B Planı’na geçilecek. Dolayısıyla ilk aşamada herhangi bir firmaya işletme devri söz konusu olmayacak. Eğer hizmet satın alımı gerçekleştirilebilirse, Türkiye, parasını verecek ve o toprakları kendi işletecek.
O arazilerde petrol, doğalgaz ve değerli maden çıkarsa ne olacak? Toprağın 1 metre altı, tümüyle Türkiye’nin inisiyatifinde olacak. Petrol, doğalgaz ve değerli madene rastlanırsa damlası, parçası bile Türkiye’ye ait.
Ya sınır güvenliği?
Bakanlar Kurulu kararı gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar belirlenip tarımsal faaliyetlerde kullanılmak üzere yüklenici firmaya bırakılmayacak. 13 bin dekar tapulu arazi ise mayınlar temizlendikten sonra hak sahiplerine teslim edilecek.
Ayrıca tüm bu işlemler, Genelkurmay, Milli Savunma, Tarım ve Maliye Bakanlıkları temsilciliklerinden oluşacak komisyon tarafından yürütülecek. Dolayısıyla her işlem, sivil-asker ortak denetiminde olacak.
Toplam 49 yıl olarak ifade edilen mayın temizleme ve işletme süresi ise kesin değil. Bu süre, üst limiti tanımlıyor. İhale öncesi fizibilite çalışmaları ve tekliflere bağlı olarak bu süre değişebilir, misal, 10 yıla kadar inebilir.
Şehit kaygısı
Efendim, asker neden temizlemiyor?
Sanıyorum bir kaygıları şu: Askerlik, yurt savunması için zorunlu bir görev. Buradaki mayın temizleme, bu sorumluluğun bir parçası değil. Araziler mayınlardan arındırıldıktan sonra ticari faaliyet alanı olacak, böyle bir işlem için askerin kullanımı doğru değil. Ölüm ve yaralama olursa ailelerine ne denecek?
Yine de kafamız karışık mı? Denetim mekanizmasına yeni unsurların eklenmesi mi gerekli? Kamuoyundaki kuşkuları giderecek daha güçlü mesajların verilmesine ihtiyaç mı var? O zaman çözüm yine meclis içinde aranmalıdır.
Nitekim öyle oldu. Dün akşam saatlerinde sözkonusu tasarı geri çekildi, uzlaşmayla yeni metin hazırlanacak. Umarım, kayıkçı kavgasına dönmez, Türkiye, mayın rezaletinden kurtulmayı başarır.
Şamil Tayyar / Star
Mayının ne olduğunu, Mayın tarlasına girip te öölece yardım bekleyen ben gibiler iyi bilir..
Memet diye Aksaraylı bir devremle birlikte, Yüksekova'da operasyon sırasında, Timin ihtiyacı için, dağa bidonla su aramaya çıkmıştık. O mayına bastı..
Paramparça oldu gözümün önünde..
Ben çaresiz kalakaldım..
Adım atmaya korktum.. Arkadaşımın parçalanan cesediyle saatlerce, öyle dondum kaldım...
Mayın'a karşı olamak.. veya Mayın'ı anlamamak....
Garip bir Halet-i Ruhiye...
hidayet kardeşim,seni anlamak için senin yaşadıklarını yaşamak lazım diye düşünüyorum.
ne desek boş,Allah sana sabır bahşetmiş.şehit kardeşimize Allah rahmet eylesin,sana da geçmiş olsun.
Üzücü bir durum, o mayınları döşeyenlerde hiçmi vicdan yok anlamıyorum.
Bende askerliğimi Diyarbakırda yapmıştım, göreve giden arkadaşlarımız pusuya düşmüştü aynı zamanda mayın döşemişler çatışma esnasında mayına temas eden bir arkadaşımızın sağ kolu dirsekten aşağıdan kopmuş yani kolunun yarısı yok ancak o bunun farkında olmayarak ileriye fırlayan kol parçasını yaralanan (kopan) kolu ile almaya çalışıyor farkına vardığında da şoka girerek bayılıyor...
Hidayet kardeşimizin dediği gibi mayın sadece mayın değildir, aynı zamanda çok etkili bir psikolojik silah görevi de görür.
Bu olay aklıma geldiğinde hala etkilenirim,
Hidayet kardeşim ülke sizlere minnetardır.Zaten türkiyedeki problemde bu olayı anlamadn tartışma ortamına çekmek çözümsüzlüge gitmekten öteye gitmiyor malesef.Selamlar
çok zor ve üzücü bir durum arkadaşınız yanınızda mayına basacak ve elinizden birşey gelmiyecek
gerçekten allah yardımcınız olsun saygılar
1956 Yılında Adnan Menderes'in Başbakanlığı Döneminde Çıkarılan Kararnameyle Suriye Sınırının Mayınlanmasına Karar Verildi. 'Gizli Kararname'nin Ekinde, Hangi İl Sınırlarında Kaç Numaralı Sınır Taşları Arasında Kaç Metrekarelik Alanın Mayınlandığı da Ayrıntılı Olarak Belirtildi.
Devami...