-
Remzi işte!
Remzi işte!
- Ben Remzi’deyim.
- Hakkı’nın oğlu Remzi.
- Hem köylü, hem fabrika işçisinin çocuğu.
- Remzi işte!
- Tanımaya cesaret etmediğin, o sancılı çocuk.
- O sokaklarda, o duraklarda yok artık.
- Remzi’yi nereden bileceksin?
- Bugünlerde Remzi hem çok hasta, hem çok yalnız.
- Gecesi öksüz, gündüzü yetim.
- Yağmurlu havalarda üşüyen, yakıcı günlerde tir tir titreyen Remzi.
- Bir günde yirmi ağaç belleyen Remzi’de o bel bel değil.
- Remzi o belden çok yorgun.
- Remzi seherlerde çok kaygılı.
- Remzi işte..
- Remzi’den sana ne.
- O köylü çocuğu hala o halde.
- Yani bilmediğin halde.
- Remzi ne militant, ne komunist, ne aklarda ne karalarda.
- Seksenli yılların kayıp çocuklarından.
- Remzinin sürgünlüğü çok,
- Remzi uzakların asi çocuğu.
- Remzi’yi boşver sen!
- Remzi’nin anası Kara Kezban.
- Remzinin anası merakta.
- Remzi’ye diyeceklerini unutmuş; çığlığı içinde.
- Kezban ana çok dertli.
- Remzi’nin anasına anlatacakları içinde.
- Remzi nerede yaşar sana ne!
- Remzi ne yer içer kime ne!
- Remzi gurbette, sofrasında bir elma ve biraz bayat ekmek.
- Ve çoğu zaman karnı aç.
- Remzi İşte!
- Hep yorgun,
- Hep yoğun,
- Remzi, toprak damların çocuğu.
- Sisli mahalelerin hoyratı.
- Bolu’da Tokadi Hazretlerinin aşığı.
- Uhud’da Hazreti Abdullah bin Cübeyir’in hastası.
- Bu yıllarda Remzi çok hasta,
- Remzi çok üzgün.
- Remzi çok ağlamaklı, sancıları çok.
- Remzi’nin bir yanı kırık, bir yanı paramparça.
- Remzi’yi daha fazla bilmeye, tanımaya tenezzüle ne gerek.
- Remzi masal değil.
- Remzi gecelerin kundağında.
- Ben Remzi’deyim.
- Remzi bende her dem