-
özür
Bugünlerde her ders çıkışı vazifenin yükü omzumda, “yine bu işin hakkını veremedim, öğrencilerin kalbine, zihnine girecek yolları bırakıp, sadece ders saatini doldurmak için o sınıfta bulundum” diye kendime yuh üzerine yuh çekiyorum.
Yuhlarım o kadar artıyor ki bazen gece yarıları kalkıp, 20 kusür yıl öğretmenliği nasıl geçirdiğimin muhasebesini kıvrana kıvrana yapıyor ve “vah halime, eyvah halime” deyip duruyorum. Geçmişimin yaralarına derman olur diye kendimi bir gün sonrasının dersini hazırlamaya veriyorum.
Ama geçmiş yakamı bırakmamakla inat ediyor.
Gecenin bir vaktinde F. Üniversitesinin C-8 sınıfına gidiyorum. Sınıfın içine giremiyorum. Kapıda durup geçmişteki Ağpak’ı seyrediyorum. Utanıyorum, kıvranıyorum, açıklarıma, gediklerime bakıp hatalarıma, iş bilmez halime yuhlar üstüne yuhlar çekiyorum, yüzüm kızarıyor, perişan bir halde başımı öne eğiyorum. B-3 sınıfı yolumun üzerindeyken, o sınıfa da girmeye cesaretim yetmiyor.
13 yıl boyunca ders verdiğim diğer sınıflara uğramadan ayağından yaralı bir topal asker gibi bacaklarımı sürüye sürüye oradan uzaklaşıyorum. Ciğerime pişmanlığın zehirli bıçakları saplanmaya başlıyor.
Arkamdan sesler duyuyorum “sen bize verilmesi gerekeni en güzel metodlarla verebilirdin; sen rehberliğini, sen babalığın inceliğini, anneliğin şefkatini biz gösterebilirdin” haykırışlarına dayanmayıp kendimi başka bir mekana atıyorum.
Bir göl kenarında kendimi buluyorum.
Hani yıllar önce tedirginliği, pervasızlığı ve acemiliği içimde, iki keleşli koruyucunun kapıda karşıladığı kapıdan giriyorum.
Yani karlı zamanları asla hatıralarımdan silinmeyen, mermeri gül kokan Serhat’ın kucağında kendimi buluyorum.
60 ayımı, diğer bir hesapla 5 yılımı harcadığım bu kutsi mekanın hazırlık, ortaokul ve lise sınıflarına süzülüyorum.
İlk heyecanla derse girdiğim, ne yapabilirimin derdini her dem taşıdığım ve taşıdığımız o sınıflardaki beş yılın öğrencilerinin başlarını okşamak, en içten heyecan dolu konuşmalarını yapmak istiyorum.
Dört yıl boyunca kıra döke götürdüğüm, yıl sonu gecelerinin planlarını düzeltmek en mükemmel şekilde yapmak istiyorum.
Dersleri yeniden ve bütün detayları ile hazırlamak için kollarımı sıvıyorum.
Sonrasında, bütün talebeleri meydana toplayıp en güzel kelimeleri, en tatlı cümleleri bir bir sıralama arzum artıkça artıyor.
Heyhat ki ne heyhat, elim boş kalıyor, dilim dönmüyor, zamanında hoyratça sarfettiğim kelimeler bile sessiz kalıyor. Sadece heybemde getirdiğim özürlerim dilimden dökülüyor.
Öğrencilerimin ellerine sarılıp, özürlerimi kabul etmezseniz biterim diyorum.
Özürlerimi, günahlarımı temize çekmek size düştü diye feryad-ı figan ediyorum.
Ve şimdi ben, o hayalden uzak gerçek bir mekanda huzurunuzdayım.
Sizden özür dilemek diliyorum.
Bazen hakkını veremediğim her dersin her bir saniyesinden özürler diliyorum.
O dersler daha farklı işlenebilirdi. O kitaplar daha farklı kullanılabilinirdi.
Hazırladığım imtihanlardan, detaylı kontrol edip, raporunu en güzel şekilde sunamadığım ödevlerden özürler diliyorum.
Sürünerek gezdiğim bu duvarlardan,
Bana öteleri hatırlatan bu gölden,
Ve biricik çocuklarını bize emanet eden bütün babalardan ve annelerden,
Özür üstüne özürler diliyorum,
Acemice yaptığım veli toplantılarından,
Fedakarlığın en hassını yapan bütün esnaf abilerimden,
Zamanında bize maaş ödenmesi için kıvrım kıvranan, gece gündüzü dertli müdürlerimden,
Her biri destansı bir şiirin mısraları olan meslektaşlarımdan, öğretmen arkadaşlarımdan,
özürler diliyorum.
Uzak ve yakın diyarlardan kilo kilo çay-zeytin, otlu peynir toplayıp bize sunan Rahmetli Fahrettin Hocam’dan özürler üstüne diliyorum.
Burada harcadığım bütün günlerin saniyelerinden,
Ve bekçi kulübesinin güzel insan Ağıt Dayıdan özür diliyorum.
Ve hatta geçerken ezdiğim otlardan, çiçeklerden, karıncalardan af diliyorum.
Özetle, denilmesi gereken ne kadar özür varsa o kadar özür diliyorum.
Farkında olmadan kırdığım kalplerden, elde olmadan, cahillikten yaptığım bütün hal ve hareketlerden dolayı da özür üstüne özür diliyorum.
Sevgili abilerim ve kardeşlerim.
Belki bir daha böyle biraraya gelemeyeceğiz,
Biraraya gelinse bile bizlerden bazıları olmayacak.
O yüzden ne olursunuz her biriniz hakkınızı yürekten helal edin.
Ben güzel okulda çok şeyler öğrendim,
İyi ki sizinle çalışmışım, iyi ki bu güzel mekanı sizinle paylaşmışım.
Ve ey bu kutsi mekan!
Ey bulutlarını dahi santim santim fotoğrafladığım bu güzide mekan,
sen de ne olur hakkını helal et!
Bütün unutuklarımdan özürlerimle!
Allah’a ısmarladık.
Hakkınızı helal edin.