Bir-iki saatlik sandalye üstü uyuma ile yetindiğim okul dönüş sabahı, evin önünde kalabalığı görünce komşumuz yaşlı nenenin vefat ettiğini anladım. İki gün önce vefatını hissetmiştim. Öylesine içimde geçmişti.
Burada vefat edenleri bekletmiyorlar. Hemence hesabı görülsün diye diğer aleme göndermek için çaba sarfediyorlar. Öyle değil tabii ki, tamamen dini bir vecibe, anlayış veya olması gereken.
Cenaze demir bir taput içinde evden alındı ve en yakın caminin içine götürüldü. Cami ortasında bir yaşlı ölü kadın ve etrafında erkekler. Sadece erkeklerin ayak bastığı caminin bu bölümüne cansız bir halde yatmak ve bataniyeler içinde seyredilmek. Caminin ortasında bir beden; bedene bakışlar.
Aile yakınları sanki bekliyorlarmış gibi bir haldeler. Aylardır dışarı çıkamamak, nefes darlığından 10 adım atınca öylece çakılmak. Ben onu geçen bayramda kaldığımızda görmüştüm. Fotoğraflamayı çok istemiştim.
Sabah saat yedide gittiğimiz camide iki saat bekledik. Üç-dört tane adam sessizce Kur'an okumaya başladı. Bir grup insan* tabuttan uzakta halka yapıp kendi dünyalarının sohbetine devam ettirdiler.
Her yeni gelen oturan cemaate selam verdiler, oturan kişiler adama hoşgeldinlerini ellerini omuz hizasına kadar kaldırırarak verdiler.
Caminin genç imamı saat dokuza doğru geldi. Yerde yaşlı kadının cesedinin olduğu taput etrafında iki sıra olduk. O tabut içinde olmaya aday olan bizler, dizlerimiz üzerinde ayakta namaza durduk.
Ben o hali tasvirden uzak bir halde mezarlıkta ayakta kalmaya çalıştım. Mezarlıkta hala mezar kazılma telaşı vardı. Yaşlı kadın tabutu yerde. Başında komşumuz. Fotoğraf çekme arzum ise yarım kaldı. Çekemedim.
Tasviri resimde saklı bu vefat beni köyümün mezarlığında defin edilen insanların mezar taşlarını aklıma getirdi. Ömür ne de çabuk geçiyor. "Hesaba çekilmeden önce, kendinizi hesaba çekiniz." (Hadis)
yazı/foto:magpak**
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
![]()
Kaynak...