Bir Bayram Böyle Geçti İşte
Deprem hüzünleri, bir poşet verdiğimizde ikinci et poşeti isteyen keşfedemediğimiz fakir komşumuz, komşularımız.
Bayramlaşmaya gidemediğimiz dostlar, doya doya konuşamadığımız kardeşlerimiz, akrabalarımız.
Yapay tebrikler, mesajlar.
Bayram namazı sonrası tokalaştığım cemaatin neredeyse hepsini tanımadığımı desem, yalan mı söylemiş olurum?
Kapımıza gelen güzel dostlar.
Sanki ilk defa tanışır gibi yaptığımız komşumuz.
Her el öptükten sonra birkaç saniye bekleyince harçlık alacağını zaneden çocuklar.
Bazen de ellerine sıkıştırılan birkaç kuruşla mutlu olan kendi çocuklarımız, komşu çocukları.
Çocukları sevindirme adına hem hediye hem de harçlık veren bir dost.
Bayram harçlığıyla alacaklarını planlayan çocuklarımız.
O harçlıkla bir oğlumun markalı bir ayakkabı alması, uzaktan kumanda arabada ısrarı; alıncada pişmanlığı. Kızımın abisine özenle aynı saatten alması ve hemen sonrasında bana toplantı zamanımın yaklaştığını dakika dakika söylemesindeki heyecanları.
Uzaklarda Türkiye haberlerini farklı gözle okumalarmız; bir iki satır okuduktan sonra yarım bıraktığım yazarlar. Zorlama ifadeler.
Bulunduğumuz şehir güvenli diye diğer illerden, mesela Bağdat’tan koşup gelen genç muallimler.
Bir yurt odasında kalıp şehir gezmeleri yapmaları.
Kendi içimizde bitmeyen sancılar.
Paylaşamadığımız onlarca heyecan, beklentilerimiz.
Bayrama denk gelen kırgınlıklarımız; alacağım(ız) hayata dair önemli kararlarının üstüme üstüme gelmesi. Kafiyesi düzensiz bakışlar, içimizdeki muhasebelerimiz. Cevapsız sorular.
Bir kenarda duran yarımyamalak çocukluğumuzun bayramlık hatıraları.
Gençliğimizin “deri toplama” maceraları.
Seyranbağları, Küçükesat…
Bir bayram sabahında karşılaştığım kasap bir hemşehrim; gülen gözlerim; yardımları. Bayramın ikinci günü memlekete giderken birkaç yolcu ile yaptığımız Çayırağası, Urfa Cesur otobüs keyiflerimiz.
Ailemize paketle sunduğumuz tuhaf geç kalma mazeretlerimiz.
Kendi asli yuvamızda yaşayamadığımız bayram telaşı. Tercihimiz davamız.
Birkaç gün sonrasındaki dönüşlerimiz.
Kırgın sevinçler.
Bütün bayramlar kendini taşıyıp dursun…
Bu bayram yani ikibin onbirin bayramı da kendince geçti, uzaklarda.
Gönlümce mi? Soframdakiler bana ne kadar lezzet verdi? Bende kalsın.
Bir bayram sabahında, herhangi bir deniz kenarında bir bardak çay ile bir gevrek simidi yemedim, “denizlerin en mavisini sende seyretmedim” ama küçücük bahçemizin çimlerine ayaklarımı uzatıp etrafta dolaşan kumruları seyrettim.
Bugün yeni bir gün. Kerkük’te işler varmış. Yolculuk oraya.
foto/yazı: (Erbil’de bir şerbetçi) magpak
Kaynak...