-
Erbil Geceleri
Erbil gecelerini bir başka yaşıyorum.
Hava sıcak mı sıcak.
Göksel Baktagir’i dinliyorum. Her dinlediğim eser benden lime lime parçalar söküyor. ‘Sevda Yolu’ ve kızı için yaptığı ‘Ağlama’ bestesi hayal dünyamdan öte yerlere götürüyor.
Uykuya hasret gözlerime aldırmıyorum. Dostlardan dinlediğim Afrika hatıraları yaşanılması zor bir hayal gibi, rüya gibi geliyor.
Erbil gecelerini bir başka yaşıyorum.
Pıtırcıklar yok. Ev epeyce mahsun.
Hayat hayalmiş. Hayat rüya imiş. Bunu herbir insan belli bir yaştan sonra söylermiş.
Bugünlerde ben de herdem bunu mırıldanır oldum.
Veda yapacağınız tarih size rüyanızda söylendiğinde nasıl hissederseniz öyle hissediyorum. Biraz panikleme, hesaba çekme halindeyim. Ama dümdüz yaşadım, aynen devam ediyorum. Yoksa son hamlelerim beni daha ne kadar taşır? Erbil gecelerinde bunları ve vedaları düşünüp dururken hayatım gözlerimin önünden geçiyor.
Erbil gecelerinde seni bir başka yaşıyorum.
Sana nasılda yanmışım için için: Van Gölü üzerinde güneş batımlarında, Çocukluk ve gençliğimin geçtiği Karabağın taşlı yollarında, Beylikdüzünün gökdelenleri arasında, Amasya’da Beyazıt Camii’sinde, New York yolunda, Ankara-Antep arası şehirlerarası otobüslerde ve Beytepe’de ve hatta ..
Erbil gecelerinde utanıyorum.
Utanmalarım çok mu çok arttı.
Utancım hergün okuyamadığım Uhud Şehitleri. İhanetim yüzümü vurulduğu o sabah. Devam etmeyen okuma tekrarlarım, incitiyor beni. Onlarla yaşanmasını arzu ettiğim beklentilerim. İçimde hergün yaşattığım utançlarım..
Daha fazlasına ne gerek var.
Erbil geceleri bana çok şey hatırlatıyor.
Oniki yaşında ayrıldığım köyümü, ilk çetrefilli vedamı 16 yaşında yaptığım şehrimi, yirmibir yaşında hayatın yükünü taşımam gerektiğini öğrendiğim Akyazı’yı, ilk acemilik idareciliğimi yaptığım Bafra’yı, hayatın kendisini otel odalarında gördüğüm Konya’yı ve hatta her hatırlatıkça burukluk hissettiğim Banburry’ü, ve bende yılların izini bırakan Ankara’yı; o hastane odalarını ve elbette 14’e 8 no’lu yatağı ve hatta ve hatta o söğüt ağacının altını ve daha birçok şehir ve mekanlar balyoz gibi yüreğime iniyor. Eziliyorum.
Biraz erken ya da geç, Erbil gecelerine de vedâ zamanı gelecek.
Bu yüzdendir ki, gidilecek ve hellalik istenilecek ne kadarda şehir, ağaç, karınca ve tabii insan varmış.
Ne de çok muhasebem(iz) derin ve çetrefilli imiş. İnsan olmanın yükü ne de ağırmış
Erbil gecelerinde hasretler yaşıyorum.
Çerkezim ya da kızılderili ‘mamusta’ yok.
Cennet kokulu yakışıklı Eminim, bir başka olan, yanımda ikende hasretim duyduğum Müminim ve tabii nazenim Minam da yok.
Erbil geceleri hiç serin değil. İçim gibi, için, içiniz gibi.
Erbil geceleri bende yaşıyor. Sen de ise asla yaşamayacak. Ve veda zamanımda ise yanımda asla olmayacaksın(ız).
Erbil gecelerine v… .
foto:alihan - yazı:magpak
Not: Hasret ve hüzünlerimi paylaşan güzel dostum Mehmet Yılmaz Bey' e hürmetlerimle.....
-