Zaten sen de yoksun? diyemiyorum artık.
"Geriye kalan ne? Biraz donuk, biraz acımtrak, çokça sisli hatıra. Başı sonuna uymayan yazılar. Bir de kupkuru sonbahar vedâsı. Çözemediğim hayat bilmeceleri ise öylece kalsın. Öyle ya "Zaten sen de yoksun" . Bu yazı da aynen böyle bitsin diye bitiremedim."
Bu hal ve ahval üzre bir şiir gözüme ilişti: Turgut Uyar’dan. Belki sizi anlatıyordur. Belki de komşu oğlu Recebi veya iki mahalle ötede Semiha yengeyi. Bizim köyün bekçisi Receb’i anlattığı kesin, lâkin o da rahmetlik oldu. Bugünlerde bizimle çalışmak isteyen Robert T. ‘in ise bu şiirden sittin sene haberi olmayacaktır. Parentez içinde delikanlıya işe almamak için epeyce yakıştırma yapıyoruz. Robert’e bu şiiri tercüme edip okutsam da anlamaz zaten! Kimi anlatırsa anlatsın, sizin yüreğinizde bir tıkırtı yaptıysa mesele yok.
Başta demiştim ya. Başı sonuna uymayan yazılar arasında “Zaten sen de yoksun”. Eyvallah..
Sarah sana da güle güle. Yolun Umman’a doğru gidiyormuş. Sahi siz Sarah Bacımı tanımıyorsunuz değil mi? Bizim sekreter ötesi görevlimiz. Bağdatlı. Ama orada yaşamamış. Savaş-mavaş derken yolu Umman’a düşmüş. Orada okumuş. Zeki mi zeki. Gel gelelim, hayat denilen çözülmeyen muamma zekiliği dinlemiyor. Ufuk geniş. Bir kardeş özürlü, anne kalpten rahatsız. Okul biter orada kalamaz. Ya iş bulacak, ya da terkedecektir, ülkeyi. Erbil şehrine sığınır. Gel gelelim evlenmesi de lazımdır . Kendisine baskı üstüne baskı yapılır. Neyse gerisi bende kalsın.
Zaten sen de yoksun diyemiyorum artık. Dese dese Sarah der. Ya da bu sözü bizim Kör İbrahimin oğlu Kadir söylemeli. Onun yüreği derindir, nice sevdalar geçirmiştir. O daha çok bilir çayları, dereleri, okyanusları ve ötesini. Bana sıra gelene kadar…
Şu bacım, Mustafa Ceceli kardaşımı tanıştırmasa olmazdı sanki. Yağmur şarkısı yakıyor adamı sormayın gitsin. “Bugün resmini indirdim duvardan, Duvar ağladı ben ağladım.” … Sakın bu yazıyı okuduktan sonra şarkıyı dinlemeyin. Beğenmezsiniz ve sonra da bana olmadık laf edersiniz. Zaten bacım Kayahan’ın 365′ini de beğenmemişti.
Bu yazıyı en iyisi ben bitireyim. Tabii hangi cümle ile bitereceğimi tahmin edersiniz.
“Zaten sen de yoksun” diyemiyorum artık. Eyvallah can… Eyvallah.
İşte o şiir:
Kadere ve Gönlüme Dair / Turgut Uyar
İşte ben hep böyle bildiğin gibi:
Kaderi öpüp başıma komuşum,
Gülüşüm, oturuşum, konuşuşum,
Belli efendim, besbelli
Yaşamaktan soğumuşum.
Yaz yağmurları misali yıllarca
Yağmış durmuşum kendi içime.
Zaten dünya öyle dünya ki kim kime
Herkes kendi derdine anca,
Herkesin yüreği lime lime…
Halbuki hayatı sevmem gerekirdi.
Acımayı, sevmeyi oldukça bilirim
Zamanla bir iş tutmayı da öğrendi ellerim,
Hem hayatıma bir de Havva kızı girdi,
Ama gel gör ki bu kaderim…
İşte ben böyle bildiğin gibi,
N’apalım bizi bir kez mimlemiş kader
Her zaman böyle, yağmur bulutundan beter.
İşte böyle hilafsız, gözümün elifi
Her zaman bir romantik portreye benzer…
Ben zaten bu dünyada tek başınayım, hey…
Bir sevdalı gönül bütün varım
Eğer o da olmasa ne yaparım,
Kimbilir hey
Ne yaparım…
foto/yazı: magpak -Amasya
Kaynak...