-
Babam, Dedem, Bayram
Bayram. Evimiz yok. Bu ev bize ait değil, dedemlerin. Soframız, leğenimiz, paylaştığımız tahta yada demir kaşık bir. Bu evin avlusu kocaman. Defalarca yuvarlanıp, başımı yaraladığım merdivenlerini bir türlü sayamadım. Odaları epeyce: Ocaklık, zahire odası, yemek yediğimiz yani bütün ailenin biraraya geldiği oda, amcalarımın yattığı penceresi ışıksız iç oda ve birkaç oda daha ahırın yanında. Anamın ve kardeşimin odası ocaklığın üstünde. Ben de orada yatıyorum. En yüksek yerde. Yıldızlara ulaşabildiğim, damı olan yer. Dam deyip geçmeyin. Daha uzun anlatılacak bir yer.
Bayramdır. Ayağımda yeni lastik bir çarık, rengi siyah; pantlonum ütüsüz, gömleğim karbeyaz. Dedem bugün şalvar giymiyor. Pantolonu yepyeni yeni, rengini bilmiyorum ama sanki annemin bulaşık yıkadığı kül rengine benziyor. Şapkasını takmıyor. Babam nerede bilmiyorum. Anam aşağı avluda bulaşıkları yıkamada. Annem zaten hep bulaşık yıkıyor, yerleri süpürüyor, çamaşırları yıkadıktan sonra damdaki demir tellere onları asıyor ve sonra da topluyor. Anam hep üzgün, yüzü pek gülmüyor. Anam bana çok sarılıyor; sarılırken çok kokluyor. Bir defter dolusu lafları kulağıma fısıldıyor. Nenem ocaklıkta bayramlık bakır sahan ve taslardaki sütlaçları tel dolaba diziyor. Kardeşim Hamit iş peşinde: Tavukları kovalıyor.
Dış kapı kapı ardına kadar açık. Toprak avlumuz-hayatımız çöp süpürge ile süpürülmüş, yerler hala ıslak, kokusu toprak. Kağıt şekerler bakır sahanda, kolonya şişesi plastikten, şekerler gibi üzerine yazı yok.
Bayram. En büyük odadayım. Duvarlarda yüklükler bir de rengi yeşil olup olmadığı belli olan bir telli dolap var. Raflarda bir sıra sıra kahve içilen cezve takımı var. Cezve takımı diye nenem diyor. Birkaç kapkacak alt rafta. Yerde yün minderler. Nenem geçen hafta bütün yünleri etrafa saçtı. Anam onları çayda yıkadı. Kuruttular. Sonra tekrar eski haline getirdiler. Minderler ve yastıkların kılıfları-yüzleri parıldıyor.
Ben dedimin yanındayım. Dedem beni çok sever. Hep yanında durmamı ister. Babam bugün yine yok yanımda. Dedim ya nerede bilmiyorum. Dedem gelecek der. Dedem beni gittiği her tarafa da götürür. Eşeğin arkasında beline sarılır, uzak yakın bağı-bahçeyi beraber gezeriz. Dedem şehre gittiğinde camlı beni kahveye götürür, koca koca amcaların yanına oturturur, çarşı ekmeği alır, kahke alır. Dedem beni çok sever. Kardeşimi de sever. Babam beni sever mi? Bilmiyorum, soramadım. O da benim yanıma gelip bir defa olsun söylemedi. Söylemiştir ben hatırlamıyorum. Babam hiç gelmeyecek gibi.
Bayram. Kapımız vuruluyor. Köyümüzden üç-dört genç kapıda; destûrsuz içeri giriyorlar. Dedem ayakta, amcam Abdurrahman şeker sahanı elinde, o da ayakta bekliyor. Amcam Ömer minderde oturmuş; rahatını bozmak istemiyor. Dedemin bir göz işareti yetiyor. Hemence ayağa kalkıp dikeliyor. Gelenler dedemin elini öpüyor. Amcalarım şeker ikram edip ve ellere kolonya dökmeye başlıyor.
İki tarafı sandık yükü taşıyan atın gireceği genişliğindeki tahta dış kapımızdan bütün köylüler sıraya girmiş gibi içeri girmeye başladılar. Dedemle bayramlaşıyorlar. Benimle de bayramlaşıyorlar. Dedem gibi hiç kimse bana para vermiyor. Babam gelseydi belki o verirdi.
Ninem sabahın erken saatlerinde hazırladığı kömür ateşi üzerindeki cezvelerde kahve hazırlamaya başladı. Gelin bacım Hacer tepsideki kahveleri ocaklıktana getirip amcam Ömer’e veriyor. Büyük ammiler-amcalar sadece kahve içiyorlar. Gelenler de zaten bir kahve içimlik oturuyor.
Babam nerede bilmiyorum. Belki de dedem onu, geceden bahçeye arıktan akıtılan suyu kontrol etmek için göndermiştir. Babam yok. Dedim ya bana harçlık veren bir tek dedem. Anam bulaşıkları yıkamış. Elinde iki satıl ile pınardan su getirmeye giderken bana bakıyor. Yüzü yine üzgün. Kardeşim Hamit anamın peşinde. Anam bugün kırmızı çiçekli zıbınını giymiş. Oysa anam hep siyah giyer.
Bugün bayrammış. Geçen yılın bayramı gibi benim bu bayramda da epeyce, yüklücü canım sıkılıyor. İçimden bir ses uçurtma uçur diyor. Bayramsa bayram. Babam yok. Kabaltında evleri olan Yılmaz’ın da babası yok. Onun babası hiçten yok. Gitmiş ve gelmemiş. Mezarlıkta imiş. Peki benim babam neden gelmiyor? Yoksa hiç mi gelmeyecek. Ama dedem yalan söylemez. O gelecek diyorsa gelecektir. Geldiği zaman ona anlatacağım çok şey olacak. Ama gelmiyor işte. Siz bilmiyorsunuz; babam iki bayramdır gelmedi. Dedemin yalanı tek bu olacak sanki. Babam bir gelse söyleyeceğim çok şey olacak. Ama ilk önce ondan bayram parası alacağım. Alınca bakkal Hüseyin Amcamdan uçurtma ve araba alacağım. Belki uçurtmayı babamla beraber uçururuz.
Hikayenin geçtiği evin dış kapısı. Şimdi bu duvar yok, bu kapı yok. Viraneye dönmüş bir mekânda baykuşlar bile ötmüyor.. baykuşlar bile ötmüyor..[LEFT_RIGHT="right"]
foto:magpak http://akpek.wordpress.com/2010/09/11/a/
-
babasizligi bu kadar güzel tarif ettin ya hocam..tek kelimeyle bravo..benim babam var ama ,ben bile aktim gittim..helal olsun...mekanida cennet olsun dedenizin ...ayrica bir türlü hikayede bulunamayan babanizada ALLAH tan rahmet dilerim
-
Ne kadar zaman geçsede sönmeyecek olan bu ateşe büyük bir odun attınız hocam.
-
İnsanların bayramda en çok yolunu gözlediği insandır baba...
Hocam dikkatimi çeken şey annenizin hep siyah giymesi bizim buralarda eşi ölen kişiler siyah giyer ve siyah giymediki amaç o kişinin yas çektiği anlamına geliyormuş...babanıza tekrar rahmet diliyoruz..
Çok anlam yüklü bir çalışma hocam elinize sağlık
-
Hocam ellerinize saglık güzel yazınıza ankaralı Namıgın Ah babam sag olsaydı Türküsünü atayım selamlar
[ame="http://www.youtube.com/watch?v=QmExpIiXSno"]YouTube - Ankarali Nam?±k Ah Babam Sa?Ÿ Olsaydi (YEN?° ALBÜMÜ)[/ame]
-
Bayramlaşmaya gelen gençler, muhtemelen babam ve amcamlardır. En azından onlarda geliyorlardır size...
Son parağrafı gözlerim dolarak okudum. Tüm babaları rahmetle anıyorum.