-
NELER OLUYOR BİZE?
Eskiden şayet bir evin etrafında yabancı bir şahıs dolaşıyorsa, ondan şüphelenen ev sahibi o kişiyi ne yapar eder, mutlaka evine çağırarak ona yiyecek birşeyler ikram etmeye çalışırmış. Eğer o kişi hırsızlık için o evin etrafında dolaşıyorsa bir türlü ev sahibinin ikram ettiği yiyecek ve içeceklerden almamaya çalışır, ev sahibi de o adamın birşeyler yiyip içmesi için ısrarcı olurmuş. ısrar sonucu eğer boğazından bir lokma bile geçse, ev sahibi rahatlar, o yabancının hırsız dahi olsa artık evine zarar vermeyeceğine inanır, hırsız da gerçekten o evden bir lokma da olsa yediği için o eve zarar vermezmiş. Yani hırsızlığın bile bir kuralı, bir inanç prensibi, nankörlüğünde bir sınırı varmış.Geçen gün bir sohbete şahit oldum. Tanıdık bir avukat arkadaşın evine gece hırsız girerek, yükte hafif pahada ne varsa alıp götürmüş. Ertesi gün o avukat arkadaş “ ah bir uyansaydım o anda, nasıl anasından doğduğuna pişman ederdim onu” diye konuşuyormuş. Nasıl olduysa üç dört gün sonra o hırsız yakalanmış. Ev sahibi kişi hırsızın üzerinden çıkan et satırı ve ********** maddeleri görünce bu defa şöyle diyormuş.” İyiki uyanmamışım, Allah esirgemiş.” Daha sonra sohbet “ biz aynı durumla karşılaşsak nasıl davranırdık veya nasıl davranmamız gerekirdi yörüngesinde devam etti. Sahi siz olsaydınız ne yapardınız.
Önceleri özellikle büyük şehirlerde kırmızı ışıkta duran arabaların yanına gelen çocuklar bir dilenci gibi yaklaşır, yalvararak para isterlerdi. Şimdilerde ise sanki alacaklıymış gibi, tehditvari bir tarzla istiyorlar. Gelişme bumu yoksa?
Tüm Almanların kesinlikle yollara tükürmeme alışkanlığına sahip olduğundan bahseden bir kişiye, kendi arkadaşları şöyle cevap verdi;
-İsterse tükürsünler. Bak bakalım hemen o anda nasıl 100 Euro ceza ödüyorlar. Ayrıca bu konu okullarda ve eğitim programlarında da sık sık işlenir.
Gerçekten nedir sizce de bunların sebebi? Sosyal adaletsizlik mi, cezaların azlığı mı, toplımda birlikte yaşama bilincinin gelişmemesi mi, inanç ikliminden git gide uzaklaşmamız mı, cehalet mi, açlık mı, yoksa hepsi mi, sahi ne...ne...?
Tartışmamız gerekir değil mi?
Sağlıcakla kalın...!
Haftaya görüşmek üzere...
Son Söz: “Çaydanlık bakmakla kaynamaz”
(Anonim)